Beslenme İle Metabolik Tedavi

Beslenme İle Metabolik Tedavi

Dengeli ve sağlıklı yaşamla ilişkili olarak, beslenmenin rolü, gelenek- sel tıp tarafından yeteri kadar önemsenmiyor gibi görünmektedir. Kendi eğitimleri ile ilgili sebeplerden ve alışık oldukları sağlık pratiklerinden dolayı, onlar krize yoğunlaşma temayülündedirler ve geleneksel tıp sağlık sorunlarına bütüncül çözümleri, sınırlı bir şekilde dikkate almaktadırlar. 
 
Fakat bugün halktan gelen talepler doğrultusunda daha bütüncül bir koruyucu sağlık pratiğine gittikçe büyüyen, daha bilinçli bir yönelim vardır. Bu referans çerçevesinde zihin, beden ve ruhun birbiri ile ilişkilerini ve bu ilişkilerin insan yaşamına etkilerini göz önüne alıyoruz.Ruh, Çinlilerin “Chi”si, Dr. Usui tarafıdan yeniden keşfedilen Reiki, Yogilerin Pranayaması, kosmostan ve (nasıl isimlendirirsek isimlendirelim) Rabbimizden çektiğimiz aynı evrensel yaşam gücüdür. Spiritüel çevremizin desteği ile o bizim yaşam arzumuzdur ve o bizim daha iyi olma irademizdir. Böyle olunca o bizim zihinlerimizi besler ve böylece bizim fiziksel ve zihinsel sistemlerimizi günlük olarak tamir eder.Bizim bedenimiz fiziksel ve fiziko sosyal bir çevrede çalışır, her ikisi de (stres) gerilim yaratabilir. Gerilim savunma reaksiyonu üreten yoğun bir gayret ve kuvvettir. 
 
Hans Selye’ye göre gerilim bedenin ilk alarm reaksiyonunu üretmesini ister, ondan sonra direnme süreci gelir ve nihai olarak gerilim süreci uzarsa direnme kırılır, bizi zihinsel ve bedensel tükenişe götürür. Gerilimin her devresine psikolojik bir değişim eşlik eder. Alarm devresinde eğer kızgınlık varsa bedeni savaşa ve uçmaya hazırlamak için adrenelin ve noradrenalin üretilir. Sonra direnme sürecinde, Pituitary bezinin ön yarısı ve adrenal korteks kopyalama mekanizmasına yardım etmek için HTCH hormonları ve kortizon üretir. Gerilim devam ederse daha ileri psikolojik ve duygusal reaksiyonlarla tükeniş başlar. Hatta ruhla ilişkilerimiz zayıflar ve yaşam fonksiyonlarının azalmasını tetikler.Beslenme, direnme mekanizmasının kırılmaması için gerekli fiziksel ve zihinsel enerjiyi temin eder. Aynı zamanda sinir ve kas sistemini çalıştıran enerjiyi de temin eder.
 
Karbonhidrat, yağ, mineral ve vitaminler eşliğinde protein ihtiva eden bir yemek yedikten sonra karbonhidrat, şeker ve nişastalar sinir sisteminin ana enerji kaynağı olan kan glikozuna dönüşür. Dolaşım sistemi vasıtasıyla yakıt olarak hücre dokularına dağıtılmayan glikozunbir kısmı, glikojene dönüştürülür ve karaciğer ile bedenin kaslarında depolanır. Protein de glikojene çevrilebilir, yanma reaksiyonu için uy- gun bir karbonhidrat alımı olduğu zaman glikojen rezerv olarak kara- ciğerde depolanır. Karbonhidrattan yapılan glikoz kısa bir süre devam ettiğinden, enerji boşluğunu kapatmak için proteinden yapılan glikoza ihtiyaç vardır.Glikozun enerjiye dönüşme işlemi sırasında sitrik asit dönemi yolunda nihai ürün olarak asetat (Asetil koenzim A) üretilir. 
 
Bu birçok ara adımları ihtiva eden kompleks bir işlemdir. Son devredeki enerji paketine ATP (adenosin trifosfat) denir. ATP enerji döngüsünün muhtelif kısımlarında serbest kalır. Watson’un 1972 yılındaki diyagram şöyledir.Eğer bu ara işlemlerden herhangi birinde bir kopukluk olursa, müteakip reaksiyonlar, istenen glikozu üretmede başarısız olur, ve zihinsel işlemler zayıflar. Çünkü niacin, vitamin B3 gibi birçok ara adımlarda ihtiyaç duyulan miktarlardaki enzimler ve yan-enzimler nedeniyle zihinsel ve duygusal denge bozulur.
 
Yakıtla karbon hidrat, yağ ve proteinler arasındaki ilişki öyledir ki şeker ve nişasta ilişkili yağlara yönelik diyetler beyindeki enerji teşekkülünü yavaşlatırlar. Uygun olmayan o-asetat fazla miktarda asetatla kombine olunca karaciğer tarafından aşırı yağ yapılır. Üretilen enerji oranında bir yavaşlama olur. Benzer olarak tersi de doğrudur.Eğer diyet çok fazla karbonhidrat yüklü ise uygun olmayan miktarda asetat glikoz tarafından üretilen o-asetat ile kombine olur, enerjiüretimi azalır, sonuç olarak anormal psikolojik cevaplar meydana gelir.Glikozun doğrudan oksidasyonunda toplam enerjinin %20’si oranında prüvat formunda enerji serbest kalır. Sitrik asit döngüsündeki sonraki oksidasyonda asetatla bağlantılı olarak yağ, protein tarafından sağlanan enerjinin kalan %80’i serbest kalır.Bütün insanlar ne diyet ne de diyete verdikleri cevap bakımından aynı değildirler. Watson, (1972) kişilik problemlerini gösteren üç metabolizma tipi tanımlamıştır.
 
1. Hızlı oksidasyonla birinci enerji döneminde, glikolitik dönemde şekeri çok çabuk yakanlar. Glikolitik duruma dayanan müteakip sitrik asit döneminde, açıktır ki, %80 enerji formasyonu, glikolitik safhanın normalizasyonuna dayanır.
 
2. Glikoz çok yavaş okside olur, bu da yüksek seviyede kan şekerine neden olur. (Yavaş okside olanlar.).
 
3. Üçüncü grup alt oksidasyon grubudur. Watsona göre bunlar psikolojik olarak normal ancak başarıları zayıf ve etkisiz kişiliği olanlardır.
 
Toplam karbondioksit seviyesi düşünce, sistemdeki bi-karbonat seviyesi düşer, Watson’a göre asit baz dengesini değiştirmek asit yönünde olur. Karbondioksit seviyesinin artışı alkaliteyi artırır. Asit-baz dengesinde reçetelenmiş ilavelerin yönetimiyle merkeze doğru bir değişim sağlanırken hastaların zihinsel durumlarında gelişmeler olmuştur. Potasyum (potasyum klorid olarak) ve amonyum klorid, asit-baz dengesi değişimine sebep olurlar. Nerede bir potasyum eksikliği olursa, diabetik asit durumunda olduğu gibi asit durumuna doğru bir değişim olur.Potasyumun artırılması asit alkali dengesini alkaliye doğru değiştirir. Amonyum klorid alınca da asit-baz dengesi aside doğru değişir. Kelly, prensipte Watson ve Currierin bulgularıyla hemfikirdir. O me- tabolik tipleri tanımlamakta asit baz dengesi kavramını birkaç adım daha ileri götürmüştür.

Beslenme nedir?

Besinlerin, hayatı devam ettirebilmek maksadıyla ağız yolu ile vücuda alınmaları. Beslenmede, besinlerin kalitesi yanında onların alınış şekli ve zamanı da önemlidir. Pişirme şekli bazı vitaminleri bozar veya bir kısım yiyecekler de pişirilmeden sindirilemez.

Öğünlerin zamanı ve sayısı da düzenli olmalıdır. Barsaklarda sindirim esnasında o bölgeye fazlaca kan gider ve gıdalar barsakları yedi-sekiz saatte kat eder. Alınan gıdadan azami fayda temin edilmesi ve sindirim bozukluğu olmaması için, öğünler arasında en az bu kadar zaman olmalıdır. uyku esnasında barsak hareketleri ve sindirim faaliyeti azalır. Bu sebeple tok olarak yatmak pek uygun değildir. Şişkinlik ve rahatsızlık hissi ile kişi rahat uyuyamaz. Ayrıca uyku esnasında kana karışan sindirilmiş gıdalar harcanamadığı için, depolarda birikerek asrımızın en önemli rahatsızlığı olan şişmanlığa sebep olabilirler.

Yemeklerin yenmesi gibi hazırlanması da önem verilmesi gereken konulardandır. Tencerelerin yemeğe en az etki edecek, kimyasal bozulmayı önleyecek cinsten toprak kaplar olması ideal olandır. Bunların bulunup kullanılması zor olduğundan emaye, çelik tencereler ve kalaylı bakır kaplar da güvenle kullanılabilir. alüminyum kolay aşınıp çözündüğünden ideal yemek tenceresi olmaktan uzaktır. İdeal beslenmede besinler arasında her cins gıda maddesi olmalıdır. Hayvani gıdalar (süt, yumurta, et, tereyağı), bakliyat (kuru sebzeler), yeşil sebzeler ve meyveler bütçeye göre ayarlanarak hepsinden yenmelidir.

Fazla beslenme, yetersiz beslenmeden daha tehlikeli olup, şişmanlık, kalp hastalığı, kalp damarı yetmezliği, hipertansiyon, şeker hastalığı, kireçlenme gibi hastalıkların temel sebeplerinden biridir. İyi bir beslenme; aşırı kilo aldırmayan, kişinin işini rahat yapmasını sağlayacak enerjiyi verecek kadar olmalıdır.

Çocuklar İçin Sağlıklı Beslenme Önerileri

Bir ülkenin sosyal ve ekonomik yönden beklenen uygarlık seviyesine ulaşabilmesi ancak bedensel ve zihinsel yönden güçlü, sağlıklı ve yetenekli bireylerin varlığına bağlıdır. Ülkemiz nüfusunun çoğunluğunu oluşturan çocuklarımızın da gelecekte sağlıklı ve üretken bireyler olması yeterli ve dengeli beslenmeleri ve hareketli bir yaşam sürmeleri ile mümkündür.
Çocuğun kişiliği özellikle okul öncesi dönemde şekillenmekte, yetişkinlik çağındaki davranışları üzerinde etkili olacak alışkanlıkların edinilmesi bu yıllara dayanmaktadır. Çocukluk çağında kazanılan sağlıklı beslenme alışkanlıkları hayatın sonraki dönemlerini etkileyerek ileriki yaşlarda ortaya çıkabilecek sorunları önlemede önemli rol oynamaktadır. Sağlıklı beslenme çocuğun bedensel, sosyal ve duygusal gelişimi üzerinde önemli bir rol oynamaktadır.
Yapılan çalışmalarda, yetersiz ve dengesiz beslenen öğrencilerin dikkat sürelerinin kısaldığı, algılamalarının azaldığı, öğrenmede güçlük ve davranış bozuklukları çektikleri, okulda devamsızlık sürelerinin uzadığı ve okul başarılarının düşük olduğu ortaya konmuştur.
Geleceğin teminatı çocuklarımızın daha sağlıklı, üretken ve başarılı olmalarında sağlıklı beslenmeleri kadar hareketli bir yaşam sürmeleri de çok önemlidir. Çocuğun bu dönemde düzenli olarak yaptığı spor etkinlikleri, sağlıklı bir fizik yapının gelişmesini sağlarken; ileriki dönemde, sağlıklı beslenme ile birlikte birçok kronik hastalığın oluşma riskini de azaltmaktadır.
"Bugünün küçükleri yarının büyükleridir" diyerek çocuklara verdiği önemi dile getiren büyük önderimiz Atatürk, 23 Nisan'ı çocuklara armağan etmiştir. Bu dünyada kutlanan ilk çocuk bayramıdır. 23 Nisan sadece Türk çocuklarının bayramı olmaktan çıkmış, dünya çocuklarının da önemli bir günü haline gelmiştir. Bizde tüm çocukların 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramını kutlar onlara daha sağlıklı ve daha mutlu bir gelecek dileriz.

Çocukların sağlıklı, aktif ve daha üretken bir yaşam sürmeleri için sağlıklı beslenme ve yaşam önerileri aşağıda özetlenmiştir.

Çocuklara Yönelik Sağlıklı Beslenme ve Yaşam Önerileri
Çocukların sağlıklı beslenmesi için dört besin grubunda bulunan besinlerden yeterli miktarlarda ve dengeli bir şekilde tüketmeleri gerekmektedir. Süt grubunda yer alan süt, yoğurt, et grubunda yer alan et, tavuk, yumurta, kuru baklagiller, sebze ve meyve grubu ve tahıl grubuna giren ekmek, bulgur, makarna, pirinç vb. besinlerin her öğünde yeterli miktarlarda tüketilmesine dikkat edilmelidir.

Çocukların özellikle kemik ve diş gelişimi için günde imkanlar dahilinde 2-3 su bardağı kadar süt veya yoğurt, 1 kibrit kutusu kadar beyaz peynir tüketmelerine özen gösterilmelidir. Ayrıca, hastalıklara karşı daha dirençli olmaları, ve sağlıklı büyüme ve gelişmeleri için her gün en az 5 porsiyon taze sebze veya meyve tüketmeleri önerilmektedir.

Öğrenciler için en önemli öğün kahvaltıdır. Bütün gece süren açlıktan sonra, vücudumuz ve beynimiz güne başlamak için enerjiye gereksinim duymaktadır. Kahvaltı yapılmadığı takdirde, dikkat dağınıklığı, yorgunluk, baş ağrısı ve zihinsel performansta azalma olmaktadır. Bu nedenle, güne yeterli ve dengeli yapılan bir kahvaltı ile başlamak öğrencilerin okul başarısının artmasında son derece önemlidir. Çocukların her sabah düzenli olarak kahvaltı yapma alışkanlığı kazanmalarına özen gösterilmelidir. Peynir, taze meyve veya meyve suları, birkaç dilim ekmek, 1 bardak süt çocuklar için kahvaltıda yeterlidir. Özellikle kaliteli proteinve zengin vitamin ve mineral içeriğinden dolayı haşlanmış yumurtanın sıklıkla tüketilmesi önerilmektedir.
Gün boyu fiziksel ve zihinsel performansın en üst düzeyde tutulabilmesi, düzenli olarak ara ve ana öğünlerin tüketilmesi ile mümkündür. Bu nedenle, öğün atlanmamalıdır. Günlük tüketilecek besinlerin 3 ana, 2 ara öğünde alınması en uygun olanıdır.

Açıkta satılan besinler, yeterince güvenilir ve temiz değildir. Ayrıca, uygun koşullarda muhafaza edilmedikleri için çabuk bozulma riski taşırlar. Bu nedenle, özellikle okul çevresinde açıkta satılan besinlerin kesinlikle satın alınmaması gerekmektedir.

Çocukların okul kantinleri, büfe gibi yerlerden satın aldıkları besinlerin seçiminde de dikkatli olmaları gerekmektedir. Süt, ayran gibi ambalajlı besinleri satın alırken etiket bilgisinde Tarım ve Köyişleri Bakanlığından üretim izninin bulunmasına ve son kullanım tarihinin geçmemiş olmasına, ambalajsız satılan tost, simit, poğaça gibi yiyeceklerin de temiz ve güvenilir şekilde hazırlanmış olmasına dikkat edilmelidir.
Beslenme çantası ve su mataralarının her gün temizlenmesine özen gösterilmelidir.

Çocuklar, tuvalet ve umumi kullanıma açık çeşme sularından su içmemeleri konusunda uyarılmalı, güvenilir içme suyu tüketmeleri sağlanmalıdır.
Öğle yemeği okulda yeniliyorsa Sağlık Bakanlığının hazırladığı menü modelleri örnek alınmalıdır.

Okulda veya evde dinlenirken ve ders çalışırken açlık hissedildiğinde tüketilen besinlere dikkat edilmelidir. Örneğin, şeker ve şekerli besinler, cips vb. yağlı ve tuzlu besinler veya gazlı içecekler yerine süt, yoğurt, sütlü tatlılar, ekmek arası peynir, taze sıkılmış meyve suları, kuru yemişlerin ve kuru meyvelerin tüketiminin tercih edilmesi daha yararlıdır.

Çocuklara sigarasız bir ortam sağlamak, onların yanında sigara içmekten kaçınmak ve en azından yaşadıkları ev ortamını "sigara içilmez" bir yer haline getirmek çocukların sağlığını korumak açısından son derece önemlidir.

Vücudun düzenli çalışması, tüketilen besinlerin vücuda yararlılığının artırılması, çocukların fiziksel, zihinsel ve duygusal gelişimlerine olumlu katkı sağlamaları açısından fiziksel aktivitenin artırılmasına da önem verilmelidir. Bu nedenle, uzun süreli televizyon seyretme, bilgisayar kullanımından kaçınılmalı, çocukların gerek okul yönetimi gerekse de ebeveynleri tarafından sevdikleri herhangi bir spor dalı ile ilgilenmeleri teşvik edilmelidir.
Sağlıklı yaşam için çocuklara el yıkama ve diş fırçalama alışkanlığının kazandırılması çok önemlidir.

Kirli eller, basit bir soğuk algınlığından ölümcül hastane enfeksiyonlarına kadar pek çok hastalığın nedeni olabilmektedir. Bu nedenle çocuklara, özellikle yemek yemeden önce ve sonra, tuvalete girdikten, dışarıda oyun oynadıktan sonra, dışarıdan eve gelince ellerini, ılık akan su altında sabun ile iyice ovuşturarak yıkamaları konusunda alışkanlık kazandırılması gerekmektedir.

SENDE YORUM YAP!

Whatsapp