Meyve Suyu

MEYVE SUYU (nebîz)

Meyvelerin olgunlaşmış olanlarının sıkıştırılarak veya bir kapta üzerine su dökülüp bekletilerek elde edilen şırasına "meyve suyu" denir. Meyve sularının çıkarılması çok eski olup yeni bir şey değildir. Hurma ve kuruüzüm gibi meyvelerin kaynatılmaksızın, normal suya konularak elde edilen şırasına nakî' denir, gece suya konulur gündüz içilir, gündüz suya konulur, gece içilir. Hurma, üzüm ve kuruüzüm gibi meyvelerin sıkıştırılarak çıkarılan şırasına ise "nebîz" denir. Meyve sula-rına, ekşiyip sarhoşluk verir hale gelmedikçe "nebîz"; sarhoşluk verir hale geldiğinde ise "hamr" adı verilmektedir.
(bak. Kamus ve Nihaye'den ilgili maddeler).

Meyve Sularının Tıbbî Faydaları:
Meyve suyu, yemeklerin midede hazmedilmesine yardım eder. Kabızlığı giderir. Meyve suyu, içen kimseye güç ve kuvvet verir.
Şıra yönüyle kuvvetli olan meyve suları, içine su karıştırılarak keskinliği giderilmelidir.

* Tatlı Kuruüzüm şırası (hoşaf), vücudu kısa zamanda şişmanlatır. Yemeklerden sonra içildiği zaman ise, gıdaların yan etkisini giderir. Meyve suyu sağlığı koruyucudur. Kayısı hoşafı susuzluğu keser. Mide için şeftali hoşafından daha iyidir. Sıvı ilaçların içine de katılır. Daha birçok faydaları vardır."1

* Hurma şırası, teşhis ve tedavide de kullanılmıştır."2

Meyve Sularının Çıkarılış Şekli:
İbni Abbas (r.a.) demiştir ki: "Peygamber Aleyhis-Selâm için, meyve şırası hazırlanırdı. Yapılan o şırayı soğuk günlerde yapıldığı gün, ertesi gün ve üçüncü günün tâ akşamına kadar içerdi. Eğer (üçüncü gün içtikten sonra) şıradan birşey kalırsa, döker veya onun emri ile dökülürdü."3

* Hz. Aişe (r.a.) de şöyle der: "Biz, Peygamber Aleyhis-Selâm için tulumda şıra yapardık, şöyle ki: Kuruüzümden bir avuç veya kuru hurmadan bir avuç alıp bir tuluma atar, sonra üzerine su dökerdik. Böylece (sıcak günlerde) sabahleyin şıra hazırlardık, onu akşamleyin içerdi. Akşamleyin hazırlardık, bunu da sabahleyin içerdi."4

* Câbîr b. Abdullah (r.a.) ise: "Peygamber Aleyhis-Selâm, kuru hurma ile kuruüzüm'ün birbiri ile karıştırılarak şırasının çıkarılmasını yasakladı. Ve yine hurma koruğu ile olgunlaşmış yaş hurmanın karıştırılarak şırasının çıkarılmasını da yasak etti ve şöyle buyurdu: "Herbirinin şırasını ayrı ayrı çıkarınız, birbirine karıştırmayınız!"5

* Bir kimse İbni Ömer'e: "Hurma ile kuruüzüm karıştırılarakşırası çıkarılır mı?" diye sormuş. İbni Ömer de: "Hayır çıkarılmaz" demiş. Adamcağız: "Niçin?" diye sebebini sorunca, İbni Ömer: "Peygamber Aleyhis-Selâm yasakladı da onun için" demiş. Adamcağız: "Niçin yasakladı?" diye üçüncü kez sormuş. İbni Ömer: "Bir kimse sarhoş olmuştu, ona ceza olarak had (sopa cezası) uygulandı. Sonra Peygamber Aleyhis-Selâm, bu kimsenin ne içerek sarhoş olduğunun araştırılmasını emretti. Bir de görüldü ki içtiği şey, hurma ile kuruüzüm şırasının karışımı bir içki imiş. Bunun üzerine Peygamber Aleyhis-Selâm, hurma ile kuruüzüm şıralarının birbirine karıştırılmasını yasakladı ve: "Bunlardan her birinin şırasını ayrı ayrı çıkarınız, birbirine karıştırmayınız!" buyurdu."6

* Abdullah b. Fîrûz ed-Deylemî babasından naklen demiştir ki: "(Yemen'den) Peygamber Aleyhis-Selâm'ın yanına geldiğimde: "Ey Allah'ın Rasûlü! Bizim üzüm bağlarımız var. Şarap da haram kılındı. Bu üzümleri ne yapalım?" diye sordum. O; "Kurutursunuz" dedi. Ben: "Kuruüzümü ne yapalım?" dedim. "Onu sabahleyin ıslatırsınız (hoşaf yaparsınız), akşam yemeğinde içersiniz; akşamleyin ıslatırsınız, sabah yemeğinde içersiniz" buyurdu. Ben tekrar: "Keskinleşinceye (ekşiyinceye) kadar bekletebilir miyiz?" diye sordum. O: "Onu büyük testilere ıslatmayınız, ince tuluklara ıslatınız, çünkü tuluklarda çok durursa sirke olur. (Eğer büyük testilerde çok kalırsa şarap olur)" buyurmuştur."7

* Hz. Aişe (r.a.) de: "Biz, Peygamber Aleyhis-Selâm için sabahleyin tulum içinde meyveşırası hazırlardık. (Tulumun ağzını bağlar), üzerini örtmez, içine tortu ve posa gibi bir şey de koymazdık. Akşam olunca Peygamber Aleyhis-Selâm yemeğini yer, yemek üzerine de hazırlanmış meyve suyundan içerdi, eğer artarsa onu (başkalarının içmesi için başka bir kaba) boşaltır, sonra kabı yıkardık. Aynı kap içine akşamleyin hazırlardık, sabah yemeğini yediği zaman, üzerine içerdi, eğer bir miktar artarsa onu (başkalarının içmesi için başka kaba) boşaltır, sonra kabı yıkardım" demiştir. Hz. Aişe'ye: "Kabı iki defa mı yıkıyorsun?" diye sorulmuş. O da: "Evet, iki defa yıkıyorum" diye cevap vermiştir."8

Netice:
Peygamber Aleyhis-Selâm, ayrı cins meyve sularının birleştirilmesini veya aynı cins meyvelerin birlikte sıkıştırılarak şıralarının çıkarılmasını, hatta ayrı cins meyvenin koruk ile olgunlaşmış olanının birlikte şırasının çıkarılmasını yasaklamıştır. Sebep olarak da, değişik cins meyve suları birlikte çıkarıldığında veya çıkarıldıktan sonra birleştirildiğinde kimyasal özelliklerinin ayrı ayrı olması sebebiyle kısa zamanda ekşiyip bozulması ve sarhoşluk verir hale gelmesi gösterilmiştir. Meyve suya ıslatılırken içine tortu, posa ve maya gibi ekşimeyi kolaylaştıracak şeylerin atılmaması ve kapların her defasında iyice yıkanması tavsiye edilmiştir.

* İbniAbbasHz.'leride: "Meyve suyunu taze olarak içiniz!" demiştir."9

* Tabiinden Ubeyde b. Amr es-Selmânî ise, meyve suyu içmez ve şöyle derdi: "Meşrubat o kadar çoğaldı ki, gerçek mâhiyetlerini bilemediğim için yirmi yıldan beri su, süt ve bal şerbetinden başka meşrubat içmiyorum!"10

* Meyve ve meyve suları, insanoğlu için yaratılmış en kıymetli rızıklardandır. Nitekim Kur'ân-ı Kerim'de: "Hurma ağaçlarının meyvelerinden şerbet, şıra (meyve suları, meyve şekeri, bal) ve güzel rızık elde edersiniz. Düşünen kimseler için bunda ibretler vardır" buyrulmuştur. (Nahii67).

* Horasanlı Tabip Ebû Bekir Râzî (Ölüm 303 H.) "Meyvelerve bunların yemekten önce ve sonra yenilmeleri ve hangisinin daha önce ve hangisinin daha sonra yenilmesi ile ilgili olarak birkaç tane eser yazmıştır.

Kaynaklar:
[1]- K. Ummal 5/13772-73; 13795; Bağdadi t. 163; /. Kayyım s. 295; £. Nuaym vr. 132a; I. Sünnî vr. 64a. [2]-Müsned 1/42; M. Aliye 1/14, 4/47-48 H. 33, 3928. [3]- I. Mâce esribe H. 3399; E. Davudesribe H. 3713;Müslimesribe H. 79-82. [4]-1. Mâce esribe H. 3398; Müslim esribe H. 85: S. Kübrâ 1/12, 8/299; ayrıca bak. Nihaye 4/345; Faik 3/379. [S]- İ. Mâce esribe H. 3395, 3397; Buhârî esribe 6/245; Abdürrezzak 9/213-14; Müsned 51309, 310, 21526. 445; ayrıca bak. Müsned 3/59, 62, 71, 134, 140. 157. 210, 251, 294, 304, 363, 389; 6/18; Hâkim esribe 4/141; K. Ummal 5/13842, 45. [6]- Abdürrezzak 9/213 H. 16976; K Ummâl 5/13850. [7]- Nesâî esribe 8/332: Şer/ıu'n-Nesof 8/332; E. Dâvud esribe H. 3710; B. Mechûd 16/43-44; E. Nuaym vr. I3lb; i. Sünnî vr. 64a, Müsned 4/232. [8]- Müsned 6/124; E. Dâvud esribe H. 3712; B. Mechûd 16/44-46 [9]- Buhârî esribe 6/244; Aynî 10/99. [10]- Nesâî esribe 8/336. [II] Fihrist s. 417, 419.

SENDE YORUM YAP!

Whatsapp