Manevi Tedavi

Manevi Tedavi :

Tedavi şekillerinden birisi de şüphesiz ki telkin yoluyla yapılan manevî tedavidir. Bu usul ile telkin yapan kimsenin halk arasında iyi olarak bilinen, doğru dürüst ve ilim sahibi bir kimse olması lâzımdır.

Eğer nefes ederek telkin yapacaksa, nefes ettiği şeylerin Kur'ân-ı Kerim'den bazı âyetler veya Peygamber Aleyhis-Selâm'dan rivayet olunan mübarek dualardan olması gereklidir.

Yoksa bunların dışında rastgele şeylerle nefes yapılmaz. Nefes eden kimse Kur'ân âyetlerini veya Peygamber Aleyhis-Selâm'dan rivayet olunan sahih ve mübarek duaları okuduktan sonra tükrüksüz olarak hastaya üfler. Nitekim Peygamber Aleyhis-Selâm'ın hastalandığında

Cebrail Aleyhis-Selam gelerek nefes etmiştir"1
Şahsiyetli ve bilgili kişiler tarafından yapılan bu telkin ve tedavi şeklinin hastanın inancını kuvvetlendirme ve moralini yükseltmede büyük tesiri olduğu, ruh hastalıkları mütehassıslarınca da kabul edilmiştir.

Kur'ân-ı Kerimde ise: "Biz Kur'ân'dan peyderpey öyle âyetler indiriyoruz ki, onlardan herbiri müminler için şifâ ve rahmettir..."(isrâ 82)

* Yine Kur'ân-ı Kerim'de Hz. İbrahim'in ifadesiyle: "O, beni yaratan ve bana doğru yolu gösterendir. Beni doyuran ve suvarandır. Hastalandığım zaman bana şifa verendir. Benim canımı alacak sonra diriltecek olandır" buyrulmuştur. (Şuara78-si).

* Peygamber Aleyhis-Selâm da: "Şifâ (devâ)'nın en hayırlısı Kur'ân'dır."2

* "Sizlere iki şifayı tavsiye ederim. Birisi bal, diğeri ise Kur'ân'dır" buyurmuştur."3

* İbni Mesud Hz.'leri ise Kur'ân-ı Kerim ve bu hadis-i şeriflerde umum ifade eden şifa kelimesini tahsis ederek: "Kur'ân'da iki şifa vardır. Biri Kur'ânın kendisi, diğeri ise baldır. Kur'ân gönüllerdeki hastalıklara şifâ, bal ise bütün hastalıklara şifadır" demiştir"4

* Yine İbni Mesud Hz.'leri şöyle der: "Şifa iki şeydedir. Biri Kur'ân okumakta, diğeri ise bal şerbeti içmektedir."5

Uygulamalardan Birkaç Örnek: Hz. Aişe (r.a.) demiştir ki: "Peygamber Aleyhis-Selâm'ın, ailesinden bir kimse hastalandığı zaman onun üzerine Nâs, Felak ve İhlas sûrelerini okuyup, nefes etmek adetleriydi.

Ölümü hastalığında ise (şifa niyetiyle) ben kendisine nefes etmeye ve kendi eliyle vücuduna sürmeye başladım. Çünkü onun eli, benim elimden çok daha bereketli idi."6

* Abdülaziz b. Suheyb ise şöyle anlatır: "Ben ve Sâbitü'l-Benânî.Enesİbni Mâlikin yanına girdik, Sabit hemen: "Ey Ebû Hamza, hastayım!" dedi. Bunun üzerine Enes: "Sana Peygamber Aleyhis-Selâm'ın nefes ettiği gibi nefes edeyim mi?" diye sordu. Sabit ise: "Evet, nefes et!" dedi. Bunun üzerine Enes,

Peygamber Aleyhis-Selâm şöyle nefes yapardı" dedi ve başladı: "Ey bütün insanların Rabbi, hastalıklara şifa veren Allah'ım! Bu hastaya şifa ver. Çünkü sen şifa verensin

. Senden başka şifa verecek kimse yoktur. Bu hastaya öyle bir şifa ver ki, hastalıktan eser kalmasın"7
* Hârice b. es-Salt ise amcasından rivayet ederek şöyle demiştir:

"Bir defasında Peygamber Aleyhis-Selâm'ın yanından ayrıldığımızda, Arap'tan bir kabilenin yanına geldik. Kabile halkı bize: "Haber aldığımıza göre siz, şu zatın (Peygamberin) yanından geliyormuşunuz, zira o iyi bir insandır.

Bizim yanımızda elleri ve ayakları bağlı bir ruh hastası var. Siz de buna şifa olacak bir ilaç veya nefes edecek bir kimse var mıdır?" diye sordular. Biz de: "Evet" dedik. Bunun üzerine elleri ve ayakları bağlanmış hastayı getirdiler. Hastanın üzerine üç gün sabahlı akşamlı Fatiha Sûresini okudum. Her okuyuşumun sonunda, nefesimi içimde topluyor, sonra hastanın üzerine üflüyordum.

Üç gün sonra hasta kimse, bağdan boşanmış gibi olup iyileşiverdi. Bu nefes etmeme karşılık, tedavi ücreti olarak bana bir şeyler verdiler. Ben ise: "Hayır, Peygamber Aleyhis-Selâm'a sormadıkça kabul etmem" dedim ve sordum: "Al da ye! Ömrüme yemin ederim, nice insanlar vardır ki bâtıl (asılsız) nefes etme karşılığında bir şeyler alıp yerler.

Yemin olsun ki, sen hak olan (dini yönden doğru ve gerçek olan) nefes etme karşılığında ücret alıp yemiş olacaksın" buyurdu."8

* Kur'ân âyetlerinin bir kağıda yazılarak hasta kimsenin üzerinde bulundurmasına pek taraftar olmayan mezhep imamlarından Ahmed b.Hanbel; "Kur'ân âyetlerinin bir kağıda yazılıp, sonra âyetleri su ile giderip ve bu suyu hasta kimsenin şifâ niyetiyle içmesinde; "Ayet-i Kerimeleri bir kaba yazarak üzerine su koyup, hastanın şifa niyetiyle içmesinde; "Bir kap içindeki suya Kur'ân âyetlerinin okunup, hasta kimsenin şifa niyetiyle bu suyu içmesinde; "Yine bir kap içindeki suya, Kur'ân âyetleri okunup, bu suyun hastanın üzeri ne serpilmesinde, dini yönden bir sakınca yoktur, demiştir."9

* Tıbb-ı Nebevi yazarlarından Tabip İbni Kayyim de şöyle bir hâdise anlatır: "Bir zamanlar Mekke'de mücavir olarak kalmıştım. Orada hastalandım, Tabip ve ilaç da bulamadım. Ben bu hastalığı tedavi etmekiçin, zemzem suyundan bir miktar alıyor, üzerine de Fatiha sûresini birkaç defa okuyor, sonra içiyordum. Böylece gerçek bir şekilde iyileştim, daha sonra birçok hastalıklara karşı aynı usûlü uyguladım, son derece faydalandım"10 NEFES ETMEK maddesine de bak.

* Tıbb-ı Nebevî'de genel olarak nefes etme usûliyle şu hastalıkların tedavisine çalışılmıştır: "Gece korkmaları, uykusuzluk, evham, vesvese, göz değmesi, sihir isabet etmesi, göz değmesi ve sihir isabet etmesinden korunma ve ruhî hastalıklar.

Ayrıca yılan-akrep sokmasına, müzmin bir ağrıdan dolayı, bayılma ve sar'a gibi hastalıklara karşı da nefes edilmiştir. Bazanda akrep sokması, ciltteki sivilcelerin tedavisi, ekzama vs. gibi hastalıklar için hem maddi tedavi ve hem de manevî tedavi şekli uygulanmıştır."11

SENDE YORUM YAP!

Whatsapp