Hasta

HASTA (merîz, patıent)

Herhangi bir sebebden dolayı mizacı bozulan kimseye hasta denir.

Hastaya Moral Vermek:
Hastanın moralini yükseltmek, gönlünü hoş etmek, hoşuna gidecek şeyler söylemekte, hastalığın iyileşmesi veya hafiflemesi açısından şaşılacak bir etki vardır. Çünkü ruhlar ve bedenî kuvvetler, moral ile güç kazanır, vücudun hastalığı yok etmesine yardımcı olur. Tecrübe ile sabittir ki; hastalardan bir çokları, sevdikleri ve saygı duydukları insanların kendilerini ziyaret etmesi, onları görmeleri, onların iltifatlarına mazhar olmaları ve onlarla konuşmaları sebebiyle moral güçleri yükselmiş ve iyileşmeye yüz tutmuşlardır. İşte hasta ziyaretinin faydalarından birisi de budur. Nitekim Peygamber Aleyhis-Selâm: "Ziyaret için bir hastanın yanına vardığınızda, onun bu hastalıktan kurtulabileceği ve daha nice yıllar yaşayacağı ümidini veriniz! Çünkü sizin böyle konuşmanız, Allah'ın kaza ve kaderinden hiç bir şeyi değiştirmez, fakat bu sözler hastanın gönlünü ferahlatır, moralini yükseltir" buyurmuştur."1

* Bu Hadîs-i Şerifte, tedavi çeşitlerinden önemli bir tür tavsiye edilmiştir ki, o da hastanın moral gücünün yükseltilmesidir. Yüksek moral ile hastanın mizacı güçlenir, kuvvet kazanır, tabîî hararet yükselir. Böylelikle hastalığı kovmaya veya hafifletmeye yardımcı olur. Tabîbin hastaya tesir edebilmesinin gayesi de budur."2

Yine bir Hadîs-i Şerifte Peygamber Aleyhis-Selâm: "Sizden biriniz mal ve sağlık yönünden kendisinden üstün bir kimseye bakmak istediği zaman; mal ve sağlık yönünden kendisinden daha aşağı olan kimseye baksın!" buyurmuştur."3 Bu da moral yükseltici sebeplerdendir.

Hasta Ziyareti:
Hastayı ziyaret etmek onun moralini yükseltir, yalnızlığını giderir ve hastalığını hafifletir. Ziyaret aynı zamanda büyük bir sevabdır. Nitekim Peygamber Aleyhis-Selâm'a: "Nasıl sabaladınız?" diye soran bir kimseye, O: "Bir cenazede bulunmayan ve bir hastayı ziyaret etmeyen kimseden daha iyi olarak sabahladım" diye cevap vermiştir."4

* Yine Peygamber Aleyhis-Selâm: "Müslüman kimse, hasta bir din kardeşini ziyaret ederse, ziyaretten dönünceye kadar, cennet bahçesinde gezmiş gibidir."5 "Her kim bir hastayı ziyaret ederse, Allah'ın rahmetine dalmış olur. Oturunca da rahmet içinde oturmuş olur."6

"Aç olanı doyurunuz, hasta olanı ziyaret ediniz, köleyi de âzâd edip hürriyetine kavuşturunuz!"7 "Sizden birinizin elini hastanın (eli veya) alnı üzerine koyması ve hastaya: "Nasılsınız? Nasıl sabahladınız, nasıl akşam ettiniz?" diye sorması ziyaretin âdâbındandır" buyurmuştur."8

Nitekim Peygamber Aleyhis-Selâm bir hastayı ziyaret ettiği zaman elini hastanın (eli veya alnı) üzerine koymak âdetleriydi.

Hasta Ziyareti Bazan Önemli Hâdiselere Sebep Olabilir.

Enes İbni Mâlik (r.a.)'den rivayet edildiğine göre, Yahudilerden bir erkek çocuk Peygamber Aleyhis-Selâm'a hizmet ederdi. Sonra çocuk hasta olunca, Peygamber Aleyhis-Selâm onun ziyaretine gitti. Başucuna oturup çocuğa: "Müslüman ol!" dedi. Bunun üzerine çocuk, başucunda olan babasına baktı. Babası çocuğa: "Ebül-Kâsım'a (Peygamber Aleyhis-Selâm'a) itaat et!" dedi. Çocuk da müslüman oldu.

Peygamber Aleyhis-Selâm, çocuğun yanından ayrılırken şöyle diyordu: "Müslüman olmasıyla çocuğu cehennem ateşinden kurtaran Allah'a hamdü senalar olsun..."9

Hastaya İyileşmesi İçin Duâ Etmek:
İbni Abbas Hz.'leri demiştir ki: "Peygamber Aleyhis-Selâm bir kere hasta hatırı sormak için Kays İbni Ebî Hâzim adında bir bedevî'yi ziyarete gitmişti. Peygamber Aleyhis-Selâm, ziyaret için bir hastanın yanına gittiğinde ona: "Zararsız geçmiş olsun, inşaallah günahlarınıza keffâret olur" diye duâ etmek âdetleriydi. Bu bedeviye de: "Hastalığın zararsız geçmiş olsun, günahlarına keffârettir inşaallah" diye duâ etti. Bedevi ise: "Sen, günahlarına keffârettir, geçmiş olsun!" diyorsun fakat hiç te öyle geçici bir hastalık değildir. Belki yaşlanmış bir ihtiyar üzerinde ateşi son dereceye varıp, onu kabirlere ziyarete gönderen humma hastalığıdır" diyerek Rasulullah'ın duasına karşılıkverdi. Bunun üzerine Peygamber Aleyhis-Selâm da: "Şu halde senin dediğin gibi olsun!" buyurdu."10

* Selmân-ı Fârisî (r.a.) demiştir ki: "Ben hasta idim. Peygamber Aleyhis-Selâm, hasta hatırı sormak için yanıma geldi de: "Ey Selman! Yüce Allah, hastalığına şifa versin, günahlarını bağışlasın, ecelin gelinceye kadar dininde ve vücudunda sıhhat ve afiyet versin!" diye duâ etti."11

* Sâd İbni Ebî Vakkas Hz.'leri de: "Mekke'de hastalandım, Peygamber Aleyhis-Selâm hasta hatırı sormak için yanıma geldi. Elini alnıma koydu, sonra göğsümü ve karnımı sığadı. Daha sonra da: "Ey Rabbim! Sâd İbni EbîVakkas'a şifa ver! Onun hicretini tamamla!" diye duâ etti, demiştir."12

Hastanın Kendisinin Duâ Etmesi:
Kur'ân-ı Kerim'de Hz. Eyyub'dan söz edilirken: "Eyyûbu da hatırla, çünkü o: "Bana gerçekten hastalık isabet etti. Sen (Ey Rabbim), merhamet edenlerin en merhametlisisin (bu hastalığı benden gider)" diye Rabbisine duâ etmişti. Bunun üzerine biz, tarafımızdan bir rahmet ve kulluk edenler için bir hâtıra olmak üzere onun duasını kabul ettik; kendisinde dert ve sıkıntı olarak ne varsa (hepsini) giderdik ve ona aile efradını, ayrıca bununla birlikte bir mislini daha verdik" buyrulmuştur.(Enbiya 83-84)

* Hz. İbrahim de muarızlarına karşı şöyle diyordu: "O (Allah) beni yaratan ve bana doğru yolu gösterendir. Beni yediren ve içirendir, hastalandığım zaman bana şifa verendir, benim canımı alacak ve sonra diriltecek olandır" (Şuarâ 78-81)

* Furkan Sûresinde ise: "Rasûlüm de ki: "Eğer kulluk ve duâ etmeniz olmasa, Rabbim size ne diye değer versin?..." buyrulmuştur. (âyet 77)

* Yine bir âyet-i kerime'de: "Bana duâ ediniz, duanızı kabul edeyim" buyrulmuştur. (Mümin 60)

Hastaya, Hastalığını Artıracak Gıdalar Vermekten Sakınmak:
Cafer b. Muhammed (r.a.) şöyle demiştir: "Peygamber Aleyhis-Selâm'a küçük bir sepetle taze hurma hediye edilmişti. Hz. Ali ise sıtma hastalığından dolayı rahatsızdı. Hurmadan bir iki derken yedi tane hurma verdi. Sonunda ise: "Bu kadarı yeter, çünkü sen hastasın!" buyurdu."13

* Hurma, hararet verici bir gıda olduğundan dolayı çok yenmesi sıtmalı kimse için zararlıdır, çünkü sıtmanın hararetini daha da artırır. Ayrıca baş ağrısı yapar ve susuzluk meydana getirir, şayet az miktarda alınacak olursa, zarar vermez. Hastaya arzu ettiği şeylerden zararlı da olsa, az miktarda verilmesi; faydalı da olsa, arzu etmediği şeyleri vermekten daha faydalı ve daha az zararlıdır."14

Hastayı Yeme-İçmeye Zorlamamak:
Hasta kimse rahatsız olması sebebiyle veya iştahının kesildiği yahud güç ve kuvvetinin azaldığı için yeme ve içmeden tiksinmeye başlar. Bu durumda hastayı rastgele şeyler yemesi için zorlamak doğru değildir. Eğer hasta yeme ve içmeye zorlanırsa organlar tembelleşir, yediği yemeği hazmetmek için uğraşır, hastalığa karşı direnci azalır, bu da hasta için zararlı olur. Özellikle bu zarar hastanın kriz dönemlerinde daha da artar, acı ve ızdırap çekmesine sebep olur. Böyle durumlarda hastaya ancak gücünü kaybetmiyecek kadar az miktarda gıda verilmelidir.

Özellikle hafif şuruplar içirilmeli, gül ve elma reçeli, tavuk çorbası ve az miktarda da ekmek verilmeli, güzel kokulu ve ferahlatıcı şeylerle de gücü ve kuvveti takviye edilmelidir. Bazan da yukarıdaki durumun aksine olarak şuurunu kaybeden hastayı yeme ve içmeye zorlamak lâzımdır. Bazı hallerde de vücut gıdaya doymuş olduğundan hasta kimsenin yemek yemeye iştahı olmaz. Böyle durumlarda fazla gıda alırsa zararlı olur."15

* Hastanın gönlünün çektiği şey zararlı da olsa, gönlünün istemediği faydalı bir şeyi yemesinden daha iyi ve daha az zararlıdır. Eğer gönlünün istediği şey faydalı ise, engellemeye gerek yoktur. Hasta isteğinde ısrarlı ise Tabîb'in bunu dikkate alması lâzımdır. Nitekim Peygamber Aleyhis-Selâm: "Hastalarınızı yeme ve içmeye zorlamayınız! Çünkü yüce Allah, onları yedirir ve içirir" buyurmuştur."16

* "Hastanın arzu etmediği yiyecek ve içeceklere zorlanması onu rahatsız eder. Hasta kimse genellikle kendisine faydalı olan yemekleri arzu eder. Ayrıca insan vücudunda depo edilmiş durumda gıda maddeleri vardır. Bu sebeple hasta kimse, hastalığı süresince bu maddelerden de faydalanır.

Hastanın, Zayıfın, Yaşlının, Hâmile ve Emziklinin Cezasının Tehiri veya Hafifletilmesi:
Abdullah b. Büreyde (r.a.) demiştir ki: "Cüheyne Kabîlesi'nden bir kadın Peygamber Aleyhis-Selâm'a gelerek: "Ey Allah'ın Rasûlü! Ben zina ettim, beni temize çıkar" dedi. Peygamber Aleyhis-Selâm onu geri çevirdi. Ertesi gün kadın yine gelerek: "Ey Allah'ın Rasûlü! Beni niçin geri çeviriyorsun? Vallahi ben zinadan hâmileyim"dedi. Bunun üzerine Peygamber Aleyhis-Selâm: "Haydi doğum yapıncaya kadar git!" buyurdu. Kadın doğum yaptıktan sonra, çocuğu bir bez parçası içinde getirerek: "İşte doğurduğum çocuk" diyerek doğum yaptığını söyledi. Peygamber Aleyhis-Selâm: "Git, bu çocuğu sütten kesinceye kadar emzir!" buyurdu. Kadın, yavruyu sütten kestikten sonra, çocuğun elinde bir ekmek parçası olduğu halde geldi de: "İşte yâ Rasûlallâh! Onu sütten kestim, yemek yemeye de başladı" dedi. Bunun üzerine Peygamber Aleyhis-Selâm, çocuğu müslümanlardan biri ne teslim etti sonra kadın için göğsüne kadar bir çukur kazılmasını emretti ve cemâate de emir verdi de, kadını recmettiler..."17

* Ebû Abdurrahman es-Sülemî (r.a.) şöyle bir hâdise anlatır: "Hz. Ali hutbe okuyordu. Hutbe sırasında şöyle dedi: "Ey İnsanlar! (Allah'tan korkunuz)! Kölelerinize muhsan olsunlar veya olmasınlar, zina ettikleri zaman had cezası tatbik ediniz! Zira bir câriye zina etmişti de, ona ceza tatbik etmek için Peygamber Aleyhis-Selâm bana emir vermişti. Bir de ne göreyim kadın yeni doğum yapmış. Ben ona o haldeyken ceza tatbik edersem öldürürüm diye korktum ve durumu Peygamber Aleyhis-Selâm'a bildirdim. Bunun üzerine Peygamber Aleyhis-Selâm: "İyi etmişin! İyileşinceye kadar onu serbest bırak!" buyurdu."18

* Eğer hasta bir kimse suç işleyipte kendisine ceza tatbik edilmesi gerekiyorsa bakılır, eğer o kimsenin hastalığı, iyileşmesi mümkün olmayan hastalıklardan ise, böyle hasta olmasına rağmen cezasını çekmeden âhırete gitmemesi için cezası çok hafif bir şekilde tatbik edilmiştir denecek kadar hafif olarak tatbik edilir. Eğer o kimsenin hastalığı, iyileşmesi mümkün olan hastalıklardan ise ceza tatbiki, hastalık iyileşinceye kadar tehir edilir."19

* Hastalar, zayıflar, hâmile ve emzikli kadınlar gerekirse, Ramazan ayında oruçlarını yeyip, daha sonra sihhat bulduklarında yedikleri miktarı kaza ederler."20

Kaynaklar:
[1]-İ. Kayyım s. 187. [2]- Tirmizîtıp H. 2087; i. Mâce cenâiz H. 1438. [3]- i. Hıbbân 2/65. [4]- E. Müfred 21495: ayrıca bak. M. Ledünniye 2/137. [S]- Müslim birr H. 39-41; Tirmizi cenâiz H. 967: Müsned 5/283; Muvatta ayn H. 17. [6]-Müsned 3/460; E. Müfred 1/532 H. 237 [7]- Buhârî merzâ 7/3; E. Davud cenâiz H. 3105: Müsned 4/394. [8]- Tirmizi istizan H. 2731; Bağdadî s. 191: Zebebî s. 234: ayrıca bak. Tirmizi birr H. 2008; K. Ummal 10/28536. [9]- Buhârî cenâiz 2/97; E. Müfred 1/533. [10]- Buhârî menâkıb 4/181: merzâ 7/5-7; tevhid 8/192. [II]- Hâkim duâ 1/549. [12]- E. Davud cenâiz H. 3104; Hâkim cenâiz 1/342. [13]- Bağdadî s. 197; Zehebî s. 239. [14]- Şerhu'l-Erbaîn s. 44. f/5J-Bağdâdî s. 194-196: i. Kayyım s. 159: E. Nuaym vr. //9a. /. Sünnî vr. 56a [16]- I. Mâce tıp H. 3444: Tirmizi tıp H. 2040. [17J- Müslim hudud H. 23; E. Davud hudud H. 4440. 4442: Muvatta hudud H. 5; Tirmizî hudud H. 1435: Müsned S/348; Şerhul-Müsned 16/94-98; Dârekutnî hudud 3/101. 122. 127. [18]- Müslim hudud H. 34: Tirmizî hudud H. 1441; Dârekutnî hudud 3/158-59: ayrıca bak. E. Davud H. 4473; Bezlül-Mechûd 17/442-43: K. Ummal 5/13562. [19]- Hattâbî 1/155; M. Sünen 3/336-37; ayrıca bak E. Davud hudud H. 4472; i. Mâce hudud H. 2574: Müsned 5/ 222: Nesâî âdâbül-kuzât 8/242-43: Nihâye 11335; Faik 1/ 252; Herevî 1/175; Dârekutnî hudud 3/99. 100. 101: K Ummal 5/13504. [20]- Buhârî tefsir 5/155.

SENDE YORUM YAP!

Whatsapp