Üzerlik Tohumu Tütsüsü

Üzerlik Tohumu Tütsüsü :

Üzerlik, Türk halk kültüründe önemli konuma sahip bir bitkidir. Okuyacağınız bu yazı, internet denilen sanal dünyadaki üzerlikle ilgili bilgilerden derlenmiştir.
Üzerlik Bitkisi
Ören yerlerinde, höyüklerde ve terk edilmiş köylerde sık rastlanan üzerlik otu (peganum harmala) yabani kimyongiller (zygophyllaceae) familyasına dahil bir bitkidir. Çiçekleri beyaz renktedir. Taç yaprakları dört beş tane olabilmekte, boyu 60-70 cm. ye kadar çıkabilmektedir. Meyveleri kapsül içindedir. Yaprakları almaşık (sapın iki yanında karşılıklı değil de aralıklı olarak bir sağda bir solda bitmiş) ve yapışkandır. Bazı türlerinde yapraklar benekli olabilir. Genellikle kumlu, taşlık ve kurak yerlerde yetişir.
Halk arasında yaygın bir inanca göre üzerlik otu, şehit kanı dökülmüş topraklarda yetişmektedir. Aslında bu inançta biraz gerçek payı da yok değildir. Üzerlik otu, fosfatlı toprakları çok sever. Bunun için de fosfatlı toprağın bol olduğu mezarlıklarda sıkça yetişir.
Yaz ortalarına dek yemyeşil kümeler halinde görülen üzerlikler özellikle Orta Anadolu bozkırında çok yaygındır. Köylerin, ağılların, yaylaların çevresindeki topraklar her gün sağıma gelip giden sürülerin dışkılarıyla zenginleştikçe üzerlik bitkisi de kısa süre içinde bu topraklara yerleşir. Üzerlik, uzun ömürlü bir bitkidir. Birkaç metre derine inebilen kökleri, onun yazın da yeşil kalmasını sağlar.
Tarihte Üzerlik
Arkeologların yol göstericisi de diyebileceğimiz üzerlik otu kümelerinin höyükler üzerinde gelişmesini, eskiden bu bitkinin tohumlarının ilaç olarak ve külünün de içerdiği soda nedeniyle çamaşır yıkamakta kullanılmasına bağlayan araştırmacılar vardır. Üzerlik günümüzde çok yaygın bir dağılım göstermesine karşın, arkeolojik kazılarda ele geçen üzerlik tohumları oldukça azdır. Anadolu'da erken döneme ait kazılarda hiç rastlanmayan karbonize olmuş üzerlik tohumları, Friglerin başkenti Gordion'un (Yassıhöyük, Polatlı) Geç Bronz ve Helenistik dönemlerinde ve Güneydoğu Anadolu'da Gritille yerleşmesinin ortaçağa tarihlenen tabakalarında bolca bulunmuştur. MÖ üçüncü bine ait yerleşmelerden Suriye'de Fırat kıyısında yer alan Selenkahiye, Hammam ve al-Raqai'de ve Aşağı Mısır'da Maadi yerleşmesinde de üzerlik tohumları tespit edilmiştir. Bozkırların bu yaygın bitkisinin kazılarda çok az bulunmasının bir nedeni tohumları saran ve tanımlamada belirleyici olan zarın dayanıksızlığı olabilir. Tohumlar doğrudan ateşle temas ettiklerinde bu dış zar hemen yanarak tohumun tanınabilme ihtimalini ortadan kaldırmaktadır. Hayvanların sevdiği bir bitki olmayışı, tezeklerde az bulunmasının, dolayısıyla ocak kalıntılarında rastlanmamasının bir sebebidir. Zaman içinde aşırı otlatma sonucu hayvanların tercih ettiği bitkiler azaldıkça, bunların yerini, dikenleri veya kokularıyla kendilerini savunan bitkiler almıştır. Tarım ve hayvancılığın artmasıyla bozulan topraklarda, mezarlıklar ve meralarda, üzerlik ve devedikeni gibi arsız bitkilerin sayısı artar. Erken dönemlerde kullanılmış olsa bile, üzerliğin ancak dördüncü binden itibaren yerleşmelerde bulunmaya başlama nedeni olarak otlakların üçüncü bin sonrasında aşırı otlatma sonucu bozulması gösterilmektedir.
Anadolu'nun en eski yazılı metinlerinden birinde, MÖ ikinci bin yıla ait bir tablette, üzerlik bitkisine değinilmektedir. Kral Anitta, aldığı ve yakıp yıktığı Hattuşa şehrinin yerine bu bitkiyi ektiğini söyler. Hitit Asker Yemini metinlerindeki lanetleme bölümünde de üzerliğe "Tarlasından buğdayı, arpası gelmesin! Sonra zag.ah.lı çıksın!" şeklinde değinilmektedir. Mezopotamya çivi yazılı kaynaklarında Sümerce zag.ah.lı veya zag.hı.lı ve Akadca sahlu olan üzerlik Hititçede zahheli olarak adlandırılmış ve tohumu ilaç yapımında kullanılmış, ayrıca ritüellerde gıda maddeleriyle birlikte tanrıya sunulmuştur.
Hititçe zahheli kelimesini anmışken Devrek ilçesinin eski adının, Hititçe üzerlik anlamına gelen bu kelimeden geldiği bilgisini de verelim. Şöyle ki; Devrekli yaşlılar, dışarı insanlarının Devrek'e "Zehelli" dediklerini ifade ederler. Zehelli kelimesinin, Hititçe "Zahheli"den türediği araştırmacılarca kabul görmektedir.
Üzerlik İsminin Kökeni
Üzerlik kelimesinin kökeni üzerine çeşitli yaklaşımlara tanık oluyoruz. Kelimenin kökenine dair yaklaşımlar bilim ve halk çevrelerinden olmak üzere iki kaynaklıdır. Bilim adamlarının görüşlerine geçmeden önce halkın bu kelimenin kökeni üzerine çeşitli açıklamaları görelim. Halk arasında bu bitkiye üzerlik denmesinin gerekçeleri şunlardır: Otun tütsüsünün insana yüz iyilik getireceğine inanılması sebebiyle kelimenin yüz eyilik; tütsünün yüze ve ele tutulması sebebiyle yüz(lük) ellik; ottan cinsel gücü artırıcı macun yapımında yararlanılması sebebiyle yüz erlik vb... denilen bitkinin adı zaman içerisinde üzerlik'e dönüşmüştür. Ancak, bunların birer halk yakıştırması (halk etimolojisi) olduğu açıktır.
Kelimenin kökeni üzerinde durabilmek için bölge ağızlarımızdaki ve Türk lehçelerindeki şekilleri incelemek yararlı olacaktır.Anadolu ve Rumeli ağızlarında üzerlik otu için sipend, sipendan, isfend, mahmurçiçeği, nazarotu, sarı sarmısak, yabani sedef otu ve ilezik gibi çeşitli adlar kullanılmaktadır. Çağdaş Türk lehçelerinde de bitkinin çeşitli şekillerde adlandırıldığını görüyoruz: Azeri Türkçesinde üzerlik, Türkmencede üzerlik, isvent ve adraspan; Kazakçada adıraspan, andız;
Doğu Türkistan Kazakçasında ajerek ve tüyejaperak; Kırgızcada adıraşaman, ısırık; Kırım Tatarcasında özerlik; Uygurcada edrasman; Doğu Türkistan Uygurcasında adirasman, gül asman; Özbekçe'de isirik, adrespan, isvent, yuzarlık. Söz konusu bitki Türkiye Türkçesinden başka Azerice ve Türkmence'de üzerlik, Kırım Tatarcasında özerlik ve Özbekçede yuzarlık olarak adlandırılmaktadır. Kazakça, Kırgızca, Uygurca ve Özbekçede ise adraspan, adıraşman gibi farklı şekiller karşımıza çıkmaktadır.Özbekçedeki isirik şekli “is” ad kökünden türetilmiştir. Bitkinin tütsü yapılarak kullanılmış olmasından dolayı bu adı alması tabiidir. Kâşgâr dilindeki yıdıg ot adı da yaydığı koku sebebiyle bitkiye verilmiştir.
Prof. Dr. Şükrü Halûk Akalın'a göre üzerlik/yüzerlik, birleşik bir kelimedir. Ona göre, bu birleşik kelimenin birinci bölümünde, Türkiye Türkçesinde 'yabanî, vahşî' olarak kullanılan yoz sözü saklanmıştır. İkinci bölümünde ise Kâşgarlı Mahmud'un Divan'ında geçen ilrük/eldrük 'sedef otu' biçimi kalmıştır.
Bedenî Hastalıkların Tedavisinde Üzerlik
Üzerlik otu eskiden beri çeşitli tedavilerde kullanılan bir bitkidir. Hititlerde ilaç yapımında kullanıldığını biliyoruz. Yaklaşık 2000 yıl önce Adana, Anavarza'da doğan, Avrupa ve Ortadoğu'da 1500 yıl boyunca tıbbi sağaltım alanında kullanılan Kitab al-Hasayiş'in (Materia Medica) yazarı Dioskorides de (MÖ 20-80) üzerlik bitkisinden söz eder ve bunun belki de efsanevi büyü bitkisi moly olduğunu söyler. Dioskorides'e göre, "Bazıları bu bitkiyi harmala, Suriye ve Mısırlılar besasa (Tanrı Bes'in bitkisi), Kapadokyalılar da moly olarak adlandırırlar. Bitki siyah kökleri ve beyaz çiçekleriyle moly'nin tanımına uyar". Dioskorides'in Peganon agrion ya da Ruta sylvestris olarak tanımladığı üzerlikten söz ederken bu bitkinin en yaygın olarak görüldüğü Kapadokya'ya değinmesi bir rastlantı değildir. Çok daha eskiden Hindistan'da üzerlikten solucan düşürücü ilaç yapılmış, üzerlik narkotik olarak kullanılmıştır. Zehirlenmelere, yılan sokmasına karşı panzehir yapımında üzerlikten yararlanılmıştır. Yunanlılar ve Romalılar üzerlik otunu ishallere karşı mide kuvvetlendirici olarak kullanmışlardır. Bugün modern tıpta da üzerlik, solucan düşürücü ve narkotik harmin, merkezi sinir sistemi uyarıcısı olarak kullanılır.
Çeşitli hastalıkların tedavisinde kullanılmasının yanı sıra erkekte cinsel gücü artırıcı macunların hazırlanmasında da üzerlikten faydalanılmıştır. Tohumlarının balla karıştırılması sonucu elde edilen bir macun, eski toplumlarda uzun süre cinsel gücü artırıcı madde (afrodizyak) olarak kullanılmıştır.
Üzerliğin tohumlarında harmalin, harmin, harmalol ve peganin adlı alkaloitler ve eterik yağ bulunmaktadır. Ayrıca tohumlarından kırmızı renkli bir boya maddesi elde edilebilmektedir.
Alternatif tıp olarak da adlandırılan halk tıbbındaki üzerliğin kullanımına gelince:
Türk Kodeksi'ne kayıtlı tıbbî bitkiler arasında sayılmayan üzerlik tohumu genellikle bütün aktarlarda bulunmaktadır. Bağırsak kurdundan prostata, hemoroitten karın ağrısına pek çok hastalığa iyi geldiği inancıyla üzerlik çeşitli yol ve yöntemlerle Anadolu'nun hemen her yerinde halkça kullanıla gelmiştir.
Halk tıbbında rastlanan pek çok örnekte olduğu gibi, şifalı ve etkili olduğuna inanılan, fakat kanıtlanmamış uygulama alanları saymakla bitmez: Afrodizyak olarak, felçlere karşı, "sevdadan kaynaklanan ağrılar" için, göz hastalıklarında... Davûd-ı Antakî'nin Tezkere adlı eserinin Bitkiler ve Şifaları bölümünde 'özerlik' tohumunun iyi geldiğine inanılan hastalıklar listesi oldukça uzundur.
Halk tababetinde üzerlikle tedavi edilen bazı hastalıklar aşağıda zikredilmiştir.
Sara Hastalığı
250 gr. üzerlik tohumu 3 litre su ile sararıncaya kadar kaynatılır. Sonra süzülerek 1 kg. üzüm pekmezi ile karıştırılıp tekrar 5 dakika kaynatılır. Hazırlanan karışım 6 saat arayla bir çay bardağı içilir. Ayrıca bir deste karabaş otu 12 bardak su ile kaynatılıp soğutulduktan sonra süzülür ve sabah, öğle, akşam birer çay bardağı içilirse, etki daha fazla olur. Fayda görmek için iki-üç ay kullanmaya devam etmelidir.
Varis
150 gr. üzerlik tohumu çekilerek toz haline getirilip, bir kaba konur. Ayrıca 30'ar gr. biberiye, ada çayı, oğul otu, ısırgan otu, 4 litre su ile 5 dakika kaynatılıp, soğutularak süzülür. Sabahları aç karnına alınan 15 gr. üzerlik tohumu üzerine hazırlanan bu karışımdan bir fincan içilir. Bunun üzerine de bağırsakları bozmaması için bir veya iki limon sıkılıp içilir.
Akşamları varisli yerlere limon suyu sürmek de iyileşmeyi hızlandırır.
Müzmin Baş Ağrısı
30'ar gr. üzerlik tohumu, anason, damla sakızı, tarçın ve rezene hep birlikte toz haline getirilerek 500 gr. süzülmüş bal ile macun yapılarak günde üç defa bir çorba kaşığı alınır. Bir ay devam edilirse şifası görülür. (Sürekli baş ağrılarını ciddiye almalı ve mutlaka doktora görünmelidir.)
Alerjik Grip ve Saman Nezlesi
Birer tatlı kaşığı üzerlik tohumu, çörek otu, meşe kabuğu, mercanköşkü ve papatya, bir kapta 5 dakika kaynatılıp süzülür. Elde edilen bu su buruna çekilir. Bu uygulama günde üç defa yapılır. Ayrıca kına kına, ısırgan otu, oğul otu, adaçayı, ravend ve acı yonga bitkilerinden birer tutam, 4 litre su ile beş dakika kaynatılır. Süzüldükten sonra yemek aralarında bir çay bardağı içilir.
Mafsal ve Romatizma Ağrıları
50'şer gr. üzerlik tohumu, defne tohumu, tarçın, anason ve havlıcan hep birlikte kahve değirmeninde çekilir ve ince elekten geçirilerek 100 gr. bala katılır. Bu macundan günde 3 defa bir çorba kaşığı yutulur. Bitinceye kadar kullanılırsa, iyileşmeye yardımcı olur.
Basur
Zulumba ve üzerlik tohumu eşit oranlarda katıştırılıp, sabahları aç karnına 1 çay kaşığı yenir.
Cinsel Gücü Artırma ve Kolay Hamilelik
1-2 gr. ezilmiş üzerlik tohumu her gün bala karıştırılarak yenir veya doğrudan suyla içilirse, cinsel gücü artırır, hamileliği kolaylaştırır.
Fil Hastalığı
12 gram üzerlik tohumu bir cezve suda 5 dakika kaynatılır. Sabah, öğle, akşam, içilerek bitirilir. Her gün tekrarlanır. Günde 3'er fincan yoğurt suyu ve yabani nane çayı içilir. Ayrıca her gün aşağıda yazılı tedavilerden uygun olanı yapılır: 1. Sinirli yaprak lapası sarılır. 2. Adam otu lapası sarılır. 3. Katran sürülür. 4. 100'er gram papatya, biberiye, çemen otu, kepek yeteri kadar suda kaynatılıp lapa yapılarak sarılır. İyileşinceye kadar devam edilir.
Silisü'l-Bevl
Devamlı idrar kaçırmak, idrârını tutamamak hastalığı olan silisü'l-bevlin tedavisi için bir kaba bir fincan nohut ve iki fincan sirke konur. Üç gün sonra, her gün üç kere üçer nohut yenir ve birer çay kaşığı sirke içilir. Yâhut bir kaşık üzerlik tohumu, zencefil, tarçın ve karabiber, ince toz edilip karıştırılır. Sabah aç karna ve yatarken bir çay kaşığı toz, su ile yutulur.
Bağırsak Gazları
Bağırsak gazlarını yok etmek için: Arpa unu hamur haline getirilir. Bir miktar keten tohumu ve üzerlik otu ilave edilerek karna sarılır.
Nazar Tedavisinde /Halkbilimde Üzerlik
Halk arasında çoğu hastalığın en önemli sebebi “göz değmesi”, “isabet” gibi adlarla da anılan nazar'dır. Arapça 'nazar' kelimesi, 'bakış' anlamına gelir. Türkçe'de de 'nazar' kimi insanların bakışlarındaki zararlı güç ve bu nitelikleriyle, bir kişiye, bir hayvana ya da bir nesneye bakmakla, canlı üzerinde hastalık, sakatlık, ölüm, nesne üzerinde kırılma gibi olumsuz etkinin meydana gelmesidir. Nazar sadece insanlara özgü bir olay olmayıp, mal mülk, hayvan, toprak… gibi insanoğlunun hayatına giren her şey için söz konusudur.
Nazar, kaynağı tarihin derinliklerine kadar uzanan bir halk inancıdır. Eski Yunanlılardan Romalılara, Budistlerden Hindulara, Musevîlerden Müslümanlara kadar bütün topluluklarda bu inancın bulunduğunu görüyoruz.
Kendisini pek çok tehlikeden korumasını bilen insanoğlu; kaza, hastalık, ölüm getireceğine inandığı nazardan da korunmak amacıyla çeşitli koruyucu nesnelere sarılmıştır. Topluca nazarlık olarak adlandırdığımız koruyucu nesneler, nazara inanan bütün topluluklarda hemen hemen birbirinin aynıdır. Halkımız tarafından da kullanılan nazarlıklar arasında mavi boncuk, yedi delikli boncuk, kendiliğinden delinmiş taş, eski süpürge, sarımsak, kartal pençesi, hurma çekirdeği, sarı kehribar, yumurta kabuğu, kurban gözü, geyik boynuzu, öküz boynuzu, at kafası, çörek otu, günlük, kuru karanfil ve üzerliği sayabiliriz. Bu sıraladığımız nazarlıkların bazıları evlere asılmakta, bazıları üstte taşınmakta, bazıları da bağ, bahçe ve tarlalarda bulundurulmaktadır. Çörek otu, günlük, kuru karanfil ve üzerlik ise nazara karşı yapılan tütsüde kullanılmaktadır. Ayrıca, üzerlikten yapılan nazarlıklar evlere de asılmaktadır.
Üzerlik meyvelerinden yapılan nazarlıklar bir anlamda, her an el altında ve göz önünde bulunan bir tütsü deposu olarak işlev görür. Aynı zamanda da evi süsler. Kadınlar yaz ortasında henüz olgunlaşmamışken yeşil olarak topladıkları tohum keselerini bir iğne yardımıyla ipe dizerler. Ortaya yerleştirilen bir sopanın ya da çıtanın etrafına renkli bir bez sararak ve meyveler arasına küçük renkli bez parçaları geçirerek baklava ya da çift muska biçiminde bir şekil oluştururlar.
Orta Anadolu'da 'hamaylı' adı verilen, muska, Basra boncuğu ve gözboncuklarından oluşan nazarlıkların bir bölümüne üçgen biçiminde bir bez içine üzerlik ve çörekotu da koyulur. Hamaylı taşıyan çocukların kemgöz olarak düşünülen tehlikeden korunduğuna inanılır. Sadece Anadolu'da değil, Akdeniz ülkelerinde, Arabistan ve Hindistan'da da üçgen biçimi tılsım ve muska olarak kullanılır. Anadolu'da yapıların duvarlarını süsleyen üzerlikten nazarlıkların çok benzerlerine İran'ın batısındaki Luristan bölgesindeki göçer yerleşimlerinde de rastlanır.
Üzerlik Tütütme: Üzerlik tohumlarının yakılarak dumanının ev içine dağılmasına “üzerlik tütütme” denilir. Bu işlem Konya'da, bir kürek veya tavaya konulmuş birkaç üzerlik tohumu, soğan-sarımsak kabuğu, çörek otu, tuz gibi nesnelerin hep birlikte yakılmasıyla gerçekleşir. Nazara uğradığına inanılan çocuk yanan nesnelerin dumanına tutularak dua (İhlas, Felâk, Nas sureleri) okunur. Çocuk dumandan rahatsız olana dek tütsü üstünde dairesel olarak döndürülür. Bu işlemden sonra üzerlik tütütülen çocuk öpülmez. Kişilerin tütsülenmesinden sonra sıra evin tütsülenmesine gelir. Tütsü kabındaki son dumanla ev tütsülenir. Bunun için kap evin içinde dolaştırılır. Evin tütsülenmesinin amacı sadece nazar değildir. Aynı zamanda evin içinde bir köşede saklanmış olan cinlerin de üzerlik tütsüsü sayesinde evden kaçacağına inanılmaktadır. Bazı yörelerimizde otun yakıldığı kabın da, işlem bitince mutlaka ters çevrilmesi gerekir. Böylece nazar değmesi engellenir.
Tütsü sırasında söylenen sanakalar hemen hemen bütün Türk topluluklarında birbirinin aynıdır.
Tekerlemeler (Sanakalar)
Adana yöresinde üzerlik ateşe atılırken:
Gelsin üzerlik, gitsin nazarlık Üzerlik bin bir erlik Üzerliğin ateşte yakılması sırasında:
Çatır çatır çatlasın Çatırtısı patlasına nazar edenin
İki gözü patlasın Üzerliğin tüttürülmesi sırasında:
Eş eşikten Beş beşikten
Yassı dilden Yaman gözden
Allah saklaya Bir başka tekerleme ise:
Üzerliksin havasın Her sayrıya devasın Arslan Ali Mürteza'nın zülfikarın kurtaransın
Bizi yavuz dilden, kem gözden Cinlerin, perilerin, devlerin şerlerinden
Emin eyleyen sensin
Benzer bir tekerleme:
Elem tere fiş, kem gözlere şiş
Üzerlik çatlasın; nazar eden patlasın
Konya yöresinde ise şu tekerleme söylenir:
Üzerlik yüzbinnerlik
Gitsin hastalık,
Gelsin sağlık.
Elleşenler, melleşenler,
Yeryüzünde kaynaşanlar,
Oğluma/kızıma nazar değenlerin
Gözleri çatlasın patlasın (Perihan Oydemir'den)
Azerbaycan'da üzerlik tüttürülürken de benzer tekerleme söylenmektedir:
Üzerliksen üzerliksen hevasen
Hezaran derde dermansen devasen
veya:
Üzerliksen hevasen
Her bir yerde sen olasan
Kada bele savasan
Üzerlik dane dane
Tökülsün hare cane
Kohum ola yad ola
Gözü bu oddan yana
Altundaydı üzerlik
Dütün ağdı üzerlik
Müşkil işim düşüpdür
Hudi hudi üzerlik
Azerbaycan'da söylenen bir başka tekerleme ise:
Üzerlikler çırtdasın Yaman gözler pırtdasın
şeklindedir. Iğdır halk kültüründe ise üzerlik bir türküye konu olmuştur:
Üzerliyim çaddasın
Yaman gözler patdasın
Ağzın belam tökülsün
Dert üsdünden atlasın
Üzerliksen havasan
Hezar derde devasan
Her yerdensen olasan
Kaza bele savasan
Üzerlik dene dene
Tökülsün herza çene
Gohum ola yad ola
Sözü bu adda yana
Üzerlik kök üzerlik
Başımda börk üzerlik
Bize yaman baharın
Gözleri tök üzerlik
Atın taydı üzerlik
Donun ağdı üzerlik
Müşkül işe tüşmüşem
Hovdu-hovdu üzerlik
Üzerlik, manilerde de yerini bulur:
Bahçelerde üzerlik
Dalları delik delik
Pembe yanak üstüne
Mavi gözler nazarlık
Balıkesir/Savaştepe'de de üzerlik bir türküde anılır:
Bahçelerde üzerlik
Soydan olur güzellik
Duydum yârim evlenmiş de
Allah versin düzenlik de
Salına da salına da gel yârim
Karaman yöresinde üzerliğe bir bilmecede rastlıyoruz:
Bahçelerde üzerlik, başındaki al terlik, yeni mi evlenmiş bu yiğit, ne bundaki güzellik? (Gül)
Temizlikte Üzerlik
Geçmişte Anadolu'da üzerlik külünün soda ya da sabun yerine kullanılmış olduğu bilinmektedir. Aşkar adı verilen üzerlik külünün Gemerek yöresinde yapımı ve kullanımı şöyledir:
"Bir kadın çamaşır yıkayacağı gün tandırı yakar, üzerine büyük kazanı kor, su ile doldurur. Su ısınırken karşı yamaçlara çıkar sonbaharın kuruttuğu yüzerlikleri keserle koparır, bir yere yığar. Bu yüzerlik yığınına bir ateş verir. Acımsı bir kokuyla karışık kıvrım kıvrım bir duman direklenir gök boşluğuna. Çıtır çıtır seslerle yanar kuru boz yüzerlikler. En sonunda ateş söner, gri ile kara arası bir kül yığını kalır. Bu yüzerlik külleri beyaz bir torbaya doldurulur, eve gelinir. Torba iple bir sopaya bağlanır, sopa yatay olarak kazanın üzerine konur. Ve ak torba kaynayan suya sarkıtılır. Aşkar böylece meydana gelir ve çamaşır yıkanmaya başlanır".
Edebiyatımızda Üzerlik
Üzerlik klasik edebiyatımızda da
Sipend: Üzerlik tohumu ki “tütsülük” de derler. Ateşe atılınca çıtırtı yapar. Nazar değmemesi istenilen veya nazar değdiği sanılan çocuk veya kimsenin üzerinde içinde ateş bulunan- bir kap gezdirerek üzerlik yakarlar. Ocak veya mangalda yakarak tüttürülürler. Tohumlar çıtırdadıkça musallat olan cinler dağılırlarmış.
“Bu otta Allahu Te'âlâ bir hâssa komuştur ki, bir kimseye andan tütü verseler ana yaramaz göz değmez.” [Sûdî, Hâfız Şerhi, II/111]
Ol perîye ermesin deyü yavuz gözden gezend Cânımı mihnet ocağında sipend etdim yine Hayretî
Bizim şâirlerimiz de pek çok mazmunlar yapmışlardır:
Bu cism-i zerd ü nizâr ile nice bir şehâ Yanam firâkın âteşine nitekim sipend
Bâkî Sipend-âsâ eder her rûy-ı âteş-tâbdan feryâd
Râgıb Paşa
Muhabbetin devamı için büyü yaparken de ateş üzerine üzerlik tohumu atarlarmış.
Dâğlardır odlu göğsümden karası kopmamış Yâ sebât-ı aşk için od üzre bir nice sipend
Fuzûlî
Üzerlik güzel kokulu bir ottur. Kadınlar çocukların kundak kokusunu gidermek için bu ottan tütsü verirler. Üzerlik kuruyunca incelir ve eğilir. Buna dikkat eden Bâkî, hilâlin ilk gecesi görünüşünü buna benzetmiştir:
Dehr bir şâh-ı sipend urdu felek micmerine Mâh-ı nev sanma şafakda görünen zerd ü nizâr
Mânâ: Akşamın alaca karanlığında (ufukta) görünen sarı ve cılız şekli, hilâl zannetme. Zaman felek buhurdanına bir üzerlik dalı attı.
Bu dal atılmakla şüphesiz tütsü yapılmış olur. (Onay, 1996, s. 438-439)

SENDE YORUM YAP!

Whatsapp