Canan Karatay Şekerin Nasıl Zarar Verdiğini İyi Anla!

Canan Karatay Şekerin Nasıl Zarar Verdiğini İyi Anla! : Soru:Kanımızdaki fazla şeker de, aynen fazla şekerli yiyecekler gibi katılaşarak kristalize olur mu?

Cevap:Kanımızda bulunan total 5 gr kadar kan şekerini, kırmızı kan hücrelerimiz enerji olarak kullanırlar. Kırmızı kan hücrelerimizin yani diğer bir deyişle alyuvar hücrelerinin, diğer hücrelerde olduğu gibi çekirdekleri ve çekirdeklerde bulunun mitokondriaları yoktur. Hücre çekirdeğinde bulunan mitokondrialar enerji üreten minik fabrikalardır.Mitokondriaları bulunmayan kırmızı kan hücreleri, hücreye girmiş olan şekeri direkt olarak enerji ya da yakıt amacıyla kullanırlar. Basit bir şekilde açıklamak gerekirse, alyuvarların yani eritrosit hücrelerinin içine giren kan glikozu, burada hemoglobinin taşıdığı oksijenle birleşerek enerji üretir.Gıdalar ile 5 gr kadar şeker ya da hemen şekere dönüşen rafine karbonhidrat tüketildiği zaman ise, kan şekerimiz hızla 100 mg/dl olan normal değerden, birden 150 mg/dl’ye yükselecektir. Bu düzeye yükselen kan şekeri dokularımız için toksik olduğundan, pankreastan insülin salgılanacak ve şeker normal düzeylere indirilecektir.İnsülin hormonunun asıl görevi ve koruyucu etkisi bu şekilde devreye girmektedir. Kan şekerini hücrelere bir an önce yerleştirerek düşürmek ve yüksek şekerin toksik etkisinden vücudumuzu korumak insülin hormonunun en önemli görevidir.Fazla miktarda hücre içine girip de enerji olarak kullanılamayan ve artan serbest şeker ya da glikoz da hücrelere zarar vermesin diye, yine insülin hormonunun etkisi ile hücrelerde bulunan proteinlerle birleştirilir ve bir şeker+protein bileşimi ortaya çıkar!

Peki, hücrelerin içinde oluşan bu şeker+protein bileşimi zararlı mıdır?
Hücrelerin içinde kristalize olmuş olan şeker+protein bileşimi son derece zararlı olabilir. Kristalize bir hale, yani hücreler içinde bir çökeltiye dönüştürülen şeker ya da glikoz buraya yerleşir ve hücrelerin normal çalışmasını engelleyerek sağlığımızı bozabilir. Hücrelerin normal bir şekilde çalışamamaları sonucu, önceki bölümlerde bahsettiğimiz başta kilo alma olmak üzere, göbek yağlanması, obezite, diyabet gibi dejeneratif ve kronik hastalıkların başlamasına neden olur. Hücresel düzeyde oluşan bu metabolik bozukluklar, uzun süre klinik belirti vermeden artarak devam eder ve sağlığımızı için için kemirir.

HEPİMİZİN BİLDİĞİ EN ÖNEMLİ ŞEKER+PROTEİN BİLEŞİMİ, KIRMIZI KAN HÜCRELERİ ERİTROSİTLERİN PROTEİNİ OLAN HEMOGLOBİNİN ŞEKERLE BİRLEŞMESİ SONUCU MEYDAN GELİR.

Bilimsel olarak hemoglobinin şekerlenmesine GLİKOZE OLMUŞ HEMOGLOBİN, kısaca da hemoglobin Alc, kısaltılmış olarak HbAlc diyoruz.Glikolize hemoglobin (HbAlc), yani eritrositlerin içinde oluşan hemoglobin şekerlemesi (protein+şeker bileşimi) zararlı mıdır?Evet. Şekerle birleşmiş olan hemoglobin yani HbAlc’nin kanda normal değerlerin üzerine çıkması sağlığa zararlıdır.147,148Peki, ne anlama gelir bu, HbAlc ve sağlığımıza nasıl zarar verir?Glikolize hemoglobin yani kısaca HbAlc, bize organizmada bulunan diğer proteinlerin de şekerleme, glikolize olma oranını indirekt olarak gösteren önemli bir proteindir. Eritrositlerin içinde bulunan bir kısmı şekerleşmiş ya da karamelize olmuş olan hemoglobinin, yani HbAlc oranının ne kadar olduğunu bugün artık basit bir kan testiyle bile ölçebiliyoruz.Klinikte izlediğimiz şeker hastalarının kan şekerlerinin son 3 ay içinde sıkı bir kontrol içinde olup olmadığım, kanlarında ölçtüğümüz HbAlc yüzdesini görerek değerlendirebilir, şeker metabolizması bozukluğunun derecesini ve hastalarımızın tedavilerini de HbAlc yüzdesine göre yönlendirebiliriz.Ayrıca aşırı tatlı şeker ve karbonhidrat tükettikleri zaman, sağlıklı kişilerin de hemoglobinleri ile birlikte bütün vücut proteinlerinde şekerlenme meydana gelmektedir.

Normal kiloda, kan insülin düzeyleri normal olan ve dengeli bir şekilde düşük glisemik indeksli yiyecekleri (sağlıklı protein+sağlıklı yağ+sağlıklı karbonhidrat) tüketen bir kişinin kanında, glikolize hemoglobin yani HbAlc oranı yüzde 4,0-4,8 kadardır. Bu bize normal şartlarda da vücut proteinlerimizde az miktarda dahi olsa şekerlenme oluştuğunu göstermektedir, bu kadar şekerlenmeyi önlememiz mümkün değildir!Amerikan Diyabet Derneği kriterlerine göre, HbAlc oranı diyabetik olmayan kişilerde yüzde 5- 6,4 civarlarında olmalıdır. Yapılan bilimsel çalışmaların sonunda, klinik olarak yüzde 6,5’in üstünde olan HbAlc, şeker hastalığı yani diyabet olarak kabul edilmektedir.HbAlc oranının normal değerlerin üst sınırlarında olmasının, kalp krizi ve kanser riskini artırdığı ve her yüzde l’lik artışın da, ölüm oranını yüzde 28 oranında artırdığı çeşitli bilimsel araştırmalarla gösterilmiştir.Obezlerde/diyabet hastalarının kanında ölçülen HbAlc değerleri yüzde 8-13 saptandığı zaman, kan şekeri son 3 aylık süre içinde kontrol altına alınamamış demektir.Kırmızı kan hücrelerinde, normalin 2-3 katma çıkmış olan proteinin şekerlenme oranı, bütün vücut proteinlerinin de aynı oranda şekerlenmiş olduğunun bir göstergesidir.

Tüm hücrelerin proteinlerinde yüksek oranda oluşan şekerlenme, doğal olarak hücrelerin normal bir şekilde çalışmasına ve solumasına engel oluşturacaktır.Hücrelerin normal olarak çalışamamaları sonucu da obezlerde/diyabet hastalarında çeşitli komplikasyonlar meydana gelir ve ilerler.Obezlerde/diyabet hastalarında ne gibi komplikasyonlar meydana gelmektedir?

1. Göz, böbrek, kalp, bacak damarlarında çeşitli damar tıkanmaları meydana gelir.
2. Gözde katarakt oluşur.
3. Böbreklerde bozukluk meydana gelir, böbrek yetersizliği oluşur.
4. Beyin ve tüm sinir sisteminde bozukluklar meydana gelir.

Şeker en tatlı zehirdir demiştiniz...
Evet, neden en tatlı zehirdir, şimdi onu ele alıp açıklayalım:HbAlc, kanda su içinde olan glikozun, hücre içine girerek kristalize olmuş ve eritrosit proteiniyle birleşmiş, fonksiyonu ve hiçbir faydası olmayan komplike bir moleküldür. Tek faydalı yanı ise kanda ölçülebilir olması ve tüm vücutta bulunan kristalize olmuş proteinlerin yüzdesi hakkında dolaylı bir şekilde bilgi edinmemize imkân sağlamasıdır.Örneğin bir iki dilim ekmek ya da bir tabak pirinç pilavım ekmekle birlikte yedikten sonra, normal kişilerde dahi kan şekeri yükselir ve 2-3 saat kadar 150-250 mg/dl dolaylarında kalabilir.Kan şekerinin yüksek kaldığı süre içinde, eritrositlerdeki hemoglobin ile birlikte, tüm vücuttaki hücrelerin proteinlerinde de şekerlenme yani gliko- lizasyon başlar. Bu süreçte obez/diyabet olmamız bile gerekmez! Kanımızda HbAlc değerleri yükseldikçe, örneğin göz merceğimizde bulunan protein, böbrek hücrelerimizin proteinleri, arterlerimizin ve kalp adalemizin proteinleri, derimizin proteinleri ve sinir/beyin hücrelerimizin proteinleri de hemoglobin de olduğu gibi karamelize yani glikolize olacaktır.158,159Ayrıca vücut hücrelerimizde oluşan glikoze protein bileşkelerinin oranı, bir yaşlanma belirtisidir ve yaşlanmamızın önemli bir göstergesidir! HbAlc değerleri yükselip normal sınırların üzerine çıktıkça, yaşlanmanın da ona oranla hızlandığı gösterilmiştir.Kanımızda HbAlc normal sınırlar içinde yani yüzde 5 ve altında olduğu sürece yaşlanma hızımız da normal olacaktır. HbAlc değerleri yüzde 5’ten yüksek olduğunda ise yaşlanma hızlanacaktır. Hücrelerde şekerlenme hızlandıkça ve arttıkça yaşlanma ve hastalanma hızımız da aratacaktır.160 Hastalıklar artacak, tedavileri de zorlaşacaktır.

Sonuç:
1. Kan şekerimizi çok hızlı yükselten yüksek glisemik indeksli yiyecek ve içecekleri sık sık tükettiğimiz zaman, HbAlc değerlerimiz giderek yükselecek ve organlarımızdaki bozukluklar, hastalanmalar ve yaşlanmamız giderek hızlanacaktır.

2. Öte yandan, 1863 yılında İngiliz Hekim William Banting’in bizzat yaşayarak gözlemlediği ve başına gelenleri anlattığı gibi, yavaş yavaş kana karışan yiyecekleri tüketirsek, yani kan şekerimizin ani çıkış ve inişlerini önleyebilirsek obezite/diyabet hastalığı ve yukarıda saydığımız birçok komplikasyondan kurtulur ve yaşlanmamızı da yavaşlatmış oluruz.

3. Sağlıklı bir yetişkin için günde 100 gr karbonhidrat yeterlidir. Günlük karbonhidrat miktarı 100 gr’ın üstüne çıkınca sakıncalıdır. Çünkü vücudumuzu aşırı ve sürekli bir şekilde çalışmaya zorlamaktadır. Bu nedenle aşırı miktarda karbonhidrat tüketilmesi sağlıklı kişiler için de zararlıdır. Her türlü metabolik bozukluğu zaten gelişmiş olan obezlerin/diyabetli- lerin/kalp ve böbrek hastalarının ise günlük karbonhidrat (yani şeker) tüketim miktarının 100 gr’dan az olması gerektiği bildirilmektedir.163 Bu nedenle, genel sağlık açısından üzerinde durulması gereken, hayati önemi olan ve dikkat edilecek nokta budur! Kilolu, karaciğer yağlanması oluşmuş, göbek çevresi genişlemiş olan obezlere/diyabet hastalarına, bol karbonhidrat içeren yiyecek (günde 6-7 dilim ekmek tüketmek gibi) ve içecek önerilmesi son derece sakıncalıdır.

4. Mitokondriyaları olan her hücre kan şekerinin azıcık bölümünü enerji kaynağı olarak kullanır. Vücudumuzda bulunan tüm hücreler, eritrositlerin dışında, kan şekerini mitokondriyalar tarafından enerjiye dönüştürür. Ancak kan şekerinin mutlaka dışarıdan alınması, karbonhidratların dışarıdan yenerek vücuda girmesi şart değildir. Bütün hücrelerin en önemli enerji kaynağı hayvansal yağlardır. Özellikle, kalp ve beyin hücreleri enerji kaynağı olarak bilinenin aksine şekeri değil de yalnızhayvansal yağları enerji ihtiyaçları için kullanırlar.

5. Kalp ve beyni meydana getiren hücreler, enerji kaynakları için gerekli olan temel maddeleri yağlardan sağlarlar. Beyin hücrelerinde şeker/gli- koz reseptörleri bulunmadığı da bilimsel olarak gösterilmiştir. Bilimsel araştırmalarla gösterilmiştir ki, hayvansal yağlardan yeterli enerji sağlanamadığı zamanlarda beyin, koruyucu mekanizma olarak karbonhidratları enerji kaynağı olarak kullanabiliyor.

Dikkat:Hücrelerimizin yaşamamız ve hayatta kalabilmemiz için sürekli enerji üreten bölümü, minik enerji fabrikaları olan, mitokondriyalardır. Mitokondriya- lar vücudumuzun hücreleri içinde bulunan, hayatta kalabilmemiz için enerji üreten en önemli minik organlardır, yani organellerdir’. Mitokondriyalar olmasaydı hiçbir hücremiz yaşayamazdı.Mitokondriyaların iyi çalışabilmesi için çok az miktarda karbonhidratlara ve boka yağlara ihtiyaç vardır. Ancak, enerji mekanizmasının sağlıklı işlemesi için karbonhidratların bulunması şartı da yoktur. Enerji üretiminin ana ve temel maddeleri yağlardan elde edilen moleküller ve oksijendir, çünkü mitokondriyalar özellikle yağları enerji kaynağı olarak kullanmaya programlanmışlardır.167Mitokondriyalar için yakıtın hangi tür olduğu önemli değildir; kan şekerini, proteinleri ya da yağları enerji kaynağı olarak kullanabilirler. Bu nedenle hayatta kalabilmemiz için karbonhidratlara ihtiyacımız yoktur ama temel protein ve temel yağlara kesinlikle ihtiyacımız vardır!

SENDE YORUM YAP!

Whatsapp