Verem Belirtileri Nelerdir

Verem Belirtileri Nelerdir: Verem; halsizlik, iştahsızlık, kilo kaybı, ateş, gece terlemesi, öksürük (çoğu zaman kısık kısık ve hoş gibi görünen öksürük), balgam çıkarma ve bazen balgamda kan gelmesi gibi yakınmalarla kendini belli eder.

Kişinin önceden verem geçirmiş olması veya ailede yakınları, arkadaşları arasında veremli ya da verem geçirmiş bir hastanın varlığı her zaman olmasa da çok sıklıkla söz konusudur.

Teşhis için bir göğüs röntgeni, balgam vb örneklerde mikrobun araştırılması gerekir, Bazen de verem bir idrar yolu hastalığı veya eklem kemik iltihabı ya da ciltte yara şeklinde karşımıza çıkabilir.

Ben veremli miyim?

Öncelikle, doğru sorup-sormadığımıza bakalım;

1) Vücudumda verem mikrobu var mı?

2) Ben verem hastası mıyım?

...Evet... Doğru anladınız. Vücudunuzda verem mikrobu olmasıyla, sizin bir verem hastası olmanız ayrı şeylerdir. Ülkemizde her üç kişiden birinin vücudunda verem mikrobu var. Fakat, bunlardan yalnızca bazıları verem hastalığına yakalanırlar. Ne zaman? Vücut dirençleri düştüğü zaman. Vücut dirençleri ne zaman düşecek bu insanların? AIDS olduklarında, alkol bağımlısı olduklarında, yetersiz veya yanlış beslendiklerinde, aşırı üşüdüklerinde vb.

"Verem hastalığının belirtilerini okudum. Bende bunlardan hiçbiri yok. O halde bende verem yok." demek yanlıştır. Bazen hastalık biraz ilerlemesine rağmen pek belirti vermeyebilir (yada siz farketmeyebilirsiniz). Bu durum, bünyeye ve bulaştığı organa bağlı olarak değişir.

Hatta, bazı insanlarda (yani mikrobu taşımakta olan 1/3'lük kesimde) bu mikrop hiç hastalık yapmayacak. Ama kendinizi neden riske atasınız ki? Neden hastalığı yaşayacak olan 20,000 Türkten biri olasınız ki (her yıl en azından hasta sayısı)? Vücudunuzda bu mikrop varsa, onu öldürmek için (daha doğru bir ifadeyle; vücudunuzun bağışıklık sisteminin bu mikrobu öldürmesine yardımcı olmak için) Verem Savaş Dispanserlerinden birine gidin. Size severek yardım edeceklerdir. Vücudunuzda verem mikrobu olup olmadığını öğrenmek için de adresiniz yine Verem Savaş Dispanserleri. Sizi teşvik etmek için, size en yakın Verem Davaş Dispanserinin adresini söyleyebilmek isterdim ama şu anda bu mümkün değil.

Zira (şimdi derin bir meseleye giriyorum); Bu bloğun başka bir yerinde daha bahsetmiştim sanırım; Türkiye Cumhuriyeti şu an itibariyle verem hastalığıyla mücadele konusunda başarısız ve yetersiz bir duruş sergiliyor (geçmişte çok büyük başarılara imza atıldı). Özellikle, bilgilendirme ve örgütlenme konusunda çok büyük eksiklikler var. Öyle ki; Türkiye'deki tüm Verem Savaş Dispanserlerinin listesini internette bulmak pek mümkün değil. Neden bulasınız ki? Zaten yakında hepsi kapatılacak (böyle bir duyum aldım. Umarım doğru değildir). Belki Google hâlâ açık olan VSD'lerin listesini bulabilir. Bir arama yaptırarak belli-başlı şehirlerdekileri bulabilirsiniz:

Verem Savaş Dispanserlerini ara

Bulaşıcı mıdır?


Evet. Hastalık yapabilen mikrop genellikle yine bir insandan bulaşır (Hasta sığırların sütlerinden bulaştığı da vâkidir. Fakat istisnadır). Ve hava yoluyla bulaşır. Verem hastası olmak için yapılması gerekenler:

1) Öncelikle bize bir verem hastası gerekiyor. Ama her verem hastası işimizi görmez. Mikrop bulaştıran bir tane lazım . Zira; her verem hastası mikrop bulaştırmaz (Bu yüzden, her verem hastasına cüzzamlı muamelesi yapmak yerine, bulaştırıcı olup olmadığını olup olmadığını sormak daha nezaketli bir davranış olabilir). Peki hangi özellikteki verem hastaları mikrop bulaştırır? En önemlisi, ciğer veremi olması gerekiyor (pulmoner tuberculosis [biraz yabancı kelime kullanayım da, kültürlü olduğumu zannedin. Tıpkı televizyonlarda olduğu gibi]). Gerçi; deri, kemik, eklem veremi olanların ki de bulaşabilir.

Fakat, bu tür verem hastalarında ise, veremin yara yapmış olması ve sizin yaraya yakın temas edip vücudunuzun içine bir şkilde girmesini sağlamanız gerekir. Ciğer veremlisi bulduk. Ama, hâlâ bulaştırıcı olmayabilir. Amacımız mikrobu kapmak ya... Hastalık, veremi bulaştıracak derecede ilerlemeli veya en azından, mikrop ciğerde öyle konuşlanmış olmalı ki, bizim dayanıklı ciğerimiz (öyle dayanıklı veya azimlidir ki, yarısı "su toplamış" olmasına rağmen, sizi yaşatacak kadar iş çıkarabilir), ürettiği karbondioksitle birlikte dışarı mikrobu da salar hale gelmeli.

2) Mikrobu kapmamız gerekiyor. Hava yoluyla veya diğer gerekli yollarla mikrobun vücudumuza girmesini sağlamalıyız. Mikrop havadan da olsa kolay-kolay vücuda girmez. Bulaştırıcı özellikteki verem hastasıyla uzun süre aynı ortamda kalmak gerekir.

3) Mikrop vücutta kalmayı başarabilmeli. Vücudumuzun bağışıklık sistemi bazen bu mikrobu öldürür. Bitirir onu! Eğer öldüremiyorsa, bağışıklık sistemimiz bu mikropla nasıl dövüşeceğini bilmiyor demektir. Verem Savaş Dispanserlerinin ve BCG aşısının (yabancı gelmiyor değil mi?) yaptığı da tam olarak budur; bağışıklık sisteminize, bu mikrobun nasıl öldürüleceğini öğretir. Bu "öğrenme", yaklaşık 10 yıl boyunca %80 oranında etkili/başarılı olur.

4) Mikrop, vücudumuzu altedebilmeli. Yukarıda da izah edildiği gibi, vücudun direnci öyle düşmeli ki, mikrop bağışıklık sisteminizi altedebilmeli.

İşte bu kadar... Artık mikrop, üremeye/çoğalmaya başlar. Mikrobu yenemeyen organlar, en azından size belirti vermeye başlarlar (yukarıda izah edilen belirtiler). Size bir e-posta göndermelerini bekleyemeyiz. Eğer hasta bu belirtileri zamanında sezip hekim müdahelesi altına girmezse, hastalık çok fazla ilerleyebilir. Öyle ki; hasta, dünyadaki 3 milyon kişilik sessiz çoğunluk arasına bile girebilir ("Sessiz çoğunluk" tabiri tam da onlar içindir.

Çünkü, onlar yaşamıyorlar). Her yıl milyonlarca insan verem hastalığına yakalanıyor. Ama oran itibariyle, bunlardan çok ama çok azı yaşamını yitiriyor. Hele ülkemiz gibi, teşhis ve tedavi imkanları bu kadar yeterli bir ülkede. Aslında çok daha az insanın ölmesi sağlanabilir. Ama bunun için devletin örgütlü hareket etmesi gerekmektedir. Gerekli teşvik, teşhis, tedavi ve bilinçlendirme çalışmaları, Dünya Sağlık Örgütü standartlarına göre uygulanmalı ve bu bir politika hline gelmeli. (Muhalefet partisi gibi konuşmaya başladım galiba.)

Nasıl korunur?


Hastalığa karşı koruyucu aşı çok önemlidir (BCG aşısı). Doğumunun birinci ayı ile ilkokul birinci sınıfta iki sefer uygulanması yeterlidir. Düzensiz yaşama, beslenme bozuklukları, alkol ve sigara gibi etkenlerde vücut direncini düşürerek bu hastalığın çıkmasına neden olmaktadır. Bu türlü, direnç düşürücü durumlara düşmekten kaçınılmalı.

SENDE YORUM YAP!

Whatsapp