hipertansiyon tedavisi pdf

Hipertansiyon : Son yıllarda hipertansif hastaların izlemi ve kontrolünde giderek artan deneyim birikimi ve gelişen tedavi olanakları bu hastalar için ameliyat riskini önemli ölçüde azaltmıştır.Geniş çalışmalar hafif diyastolik hipertansiyonun (110 mmHg'dan az diyastolik kan basıncı) tek başına preoperatif bir risk faktörü olmadığını ortaya koymuştur. Ancak diyastolik kan basıncı 110 mmHg üzerine çıkınca perioperatif morbidité ve mortalité artar ve önemli intraoperatif hipotansiyonla birlikte miyokard iskemisi ve postoperatif böbrek yetmezliği sıklığında belirgin artış görülür. İyi kontrol edilmekte olan hafif-orta şiddette hi- pertansiyonlu hastalarda bile eğer birlikte rénal veya serebral vasküler hastalık, hipertansif kalp hastalığı, önceden geçirilmiş miyokard infarktüsü veya unstabil angina pektoris varsa perioperatif sorunlar ciddi boyutlaraulaşır ve cerrahi işlemin morbidité ve morta- litesi bu tür komplikasyonu bulunmayan iyi kontrolde hafif-orta hipertansiyonlu hastalara göre çok daha sıkça beklenmelidir.Hipertansif hastalarda ameliyat morbidité ve mortalitesindeki artışın bir nedeni peri- operatif kan basıncında ortaya çıkan büyük oynamalardır.

Damarsal yapıda hipertansiyona ikincil değişiklikler (düz kas hipertrofısi) ağrı, anastezikler ve kan kaybı sonucu kas to- nusunun artması lümen çapında abartılmış değişikliklere neden olur. Kan basıncının düşmesi halinde ise dar lümenden geçen kan akımında azalma organ harabiyetine yol açar.Daha önceden kontrolde olan kan basıncının kontrolden çıkması veya yeni başlayan hipertansiyon olgularında elektif cerrahi girişimler en azından tanısal işlemler tamamlanıncaya dek ertelenmelidir. Eğer altta yatan bir neden saptanırsa buna yönelik tanı ve tedavi yaklaşımı öne alınmalıdır.Ağır primer hipertansiyonlu hastalarda (diyastolik kan basıncı 110 mmHg üzerinde) elektif cerrahi girişimler kan basıncı yeterince kontrol altına alınıncaya dek ertelenmelidir. Malign hipertansiyon oldukça büyük bir cerrahi risk taşır. Bu hastalarda yaşam kurtarıcı girişimler dışındaki tüm cerrahi girişimler yeterli kan basıncı kontrolü sağlanıncaya ve organ fonksiyonu stabil hale gelinceye dek ertelenmelidir.

Ayrıca uzun süreli hipertansiyon olguları da eğer ameliyat öncesi EKG'den yeni değişiklikler ortaya çıkmışsa (iskemi infarktüs, ileti bozuklukları, aritmiler, v.b.), kalp yetmezliği, böbrek yetmezliği, nörolojik defisit belirtileri, abdominal aorta anevrizması, evre III veya IV hipertansif retinopati varsa elektif cerrahi durum açıklığa kavuşuncaya ve mümkünse düzeltilinceye dek ertelenmelidir.Genellikle ağızdan tedaviye başladıktan sonra haftalar içinde yeterli kan basıncı kontrolü ve organ fonksiyonunda düzelme elde edileceğinden tedavinin değerlendirilmesinde ve ameliyat kararı verilmesinde bu konu göz önünde bulundurulmalıdır.Ameliyat öncesi, antihipertansif tedavinin kesilip kesilmeyeceği ve kesilecekse ne zaman kesileceği konusu yakın zamana kadar hep tartışma konusu olmuştur. Ancak bunun için genelde kabul gören görüş bir istisna dışında(monoamin oksidaz inhibitörleri) antihipertansif ilaçların hemen hepsinin ameliyat gününe kadar kullanılabileceğidir. Ameliyat sabahı dahi hastalar çok az bir miktar su ile antihipertansif ilaçları alabilirler.

Ancak çok ağır hastalara gerekirse antihipertansif ilaçlar parenteral olarak verilebilir. Ayrıca gereğinde sublingual nifendipine verilebileceği de unutulmamalıdır. Sublingual nifedipine ayrıca intraoperatif ve erken posto- peratif dönem kan basıncı yükselmesinde de kullanılabilir.Bu arada antihipertansif tedavinin pek çok yararlılığına karşın hastaların pressör aminlere yanıtının değiştirilebileceği de unutulmamalıdır. Ganglion blokörleri veya alfa blokörler gibi sempatik blokaj yapan ilaçlar endojen katekolaminlere ve direkt etkili va- zopresörlere duyarlılığı artırırlar. Norepinef- rinin depolarını boşaltan ilaçlar (rauwolfla, guanetidin, prazosin v.b.) direkt olarak etkiyen pressörlerin etkilerini artırırken, indirekt olarak etkiliyenlerinkini azaltırlar. Direkt va- zodilatörle (hidralazin) tüm vazopresörlere duyarlığı azaltırlar.

ACE (angiotensin kon- verting enzim) inhibitörü ilaçlar volüm kaybına fizyolojik yanıtı azaltırlarsa da bunun önemli bir perioperatif sorun yaratmayacağı düşünülebilir.Sonuç olarak antihipertansif tedaviye perioperatif dönem boyunca devam etmek he- modinamik stabilité sağlamakla birlikte pres- sörlerle olan etkileşimleri nedeniyle anestezi uzmanı tarafından gözönüne alınmaları gerekir. Bu arada preoperatif dönemde kesilmeleri halinde "ilacın kesilmesi (withdrawal) sendromu" belirtilerine yolaçan iki grup ilaç betabloke ediciler ve clonidine'dir. Bu nedenle bu iki grup ilaca da perioperatif dönemde devam edilmesi özel bir önem gösterir.Postoperatif hipertansiyon sıklığı değişik yayınlarda %3-25 arasında bildirilen önemli bir sorundur.

Postoperatif hipertansiyona eğilim oluşturan faktörler arasında preoperatif hipertansiyon öyküsü başta gelmektedir. Bunu ağrı, endotrakeal tüp varlığı, hiperkapni, aşırı sıvı verilmesi, hipotermi ve hipoksi izlemektedir. Postoperatif hipertansiyon hastaların %80'inde ilk 30 dakikada başlar ve 3 saat içinde düzelir. Bu durumun düzeltilmesi temelde altta yatan nedene yönelik olmalıdır. Kan basıncını güvenilir olarak kontrol etmeyolu sublingual nifedipine olabilir. Gerekirse parenteral antihipertansif kısa süre için kullanılır ve uygun oral tedaviye geçilir.

SENDE YORUM YAP!

Whatsapp