el fıtığında doğal tedavi

Bel Fıtığı 3 :

Belimizde 5 adet omur kemiği vardır. Bu kemikler ara sında da disk adı verilen kıkırdaklar bulunur. Disk özel bir bağ dokusu organıdır ve omurganın dayanıklılığına, hare ketliliğine ve zorlamalara karşı dirençli olmasına; omurga ya uygulanan şok şeklindeki darbelerin emilmesine ve kuv vetin çevre dokulara dengeli bir şekilde dağılmasına hizmet eder. Bel fıtığı, beldeki omur kemikleri arasında bulunan ve adeta bir amortisör gibi görev yapan bu disklerin fıtıklaşması sonucu ortaya çıkan bir rahatsızlıktır. Disklerin iç kısmında nükleus pulpozus denen jöle kıvamında yumuşak bir bölüm, bunun dışında da anulus fibrozus adı verilen daha sert bir fibröz tabaka vardır. Dıştaki tabakanın anatomik bütünlüğünün bozularak içerideki yumuşak kısmın dışarıya doğru taşmasına fıtıklaşma denir. Fıtıklaşan yani dışarıya doğru taşan disk omurilik kanalı içinden veya kendisinin arka-yan tarafından geçmekte olan sinirleri sıkıştırır ve hastalık böylelikle kendisini belli eder (Şekil 1-7). Ayrıca fıtıklaşmış diskten ortama salınan bazı kimyasal maddeler de sinir köklerini etkileyerek ağrıya neden olurlar.
Bel fıtığı nasıl oluşur?

Ağır bir yükü kaldırmak veya ters bir hareket yapmak gibi pekçok dış faktörün yanında kişiye ait faktörler de bel fıtığının oluşmasında önemli roloynarlar. çünkü öyle in san vardır ki 120 kg. kaldırır, hiçbir şeyolmaz; öylesi de vardır ki 5 kg. kaldırır, bel fıtığı olur.

Kişiye ait faktörlerin başında omur kemikleri arasında bulunan ve disk adı verilen kıkırdaklardaki dejenerasyon gelir. Kainatta hiçbir şeyin tesadüfe bırakılmamış olması gibi diskin beslenmesi de belirli bir plan ve program dahilinde gerçekleşmektedir. Belirli maddeler diskin belirli yerlerinden geçmektedir. Ancak yaş ilerledikçe diski besleyen damarlar da azalır ve yaklaşık sekiz yaşından sonra hiç görülmezler. Bu yaştan sonra diskin beslenmesi diffüzyonla olur. Disklerin ihtiva ettiği su oranı da çocukluk yaşlarından itibaren yavaş yavaş azalmaya başlar. Bir ceninin diskinde su oranı % 90 iken, çocuklarda bu oran % 80'e, yetişkinlerde ise % 50-60'a düşer. Neticede disk de giderek küçülür ve yüksekliği azalır. Buna disklerdeki beslenme bozukluğu ve mikro seviyedeki değişiklikler ile kimyasal değişiklikler ve disk üzerine uygulanan mekanik kuvvetlerin yaptığı dejenerasyon da eşlik eder. Diske giren oksijen ve besin miktarı giderek azalırken metabolizma artıklarının atılması zorlaşır. Disk zamanla elastikiyetini yitirir, artık mkuvvet aktarma ve kuvveti çevre dokularda dengeli bir şe kilde yayma görevini yapamaz olur. Diskin içinde bulunan ve tamir görevi yapan destek hücrelerinin sayısı da yaş iler ledikçe azalır. Tamir olayı zayıflar. Mikro düzeyde bulu nan çatlaklar üzerine aşırı yük binince veya kişi yanlış bir hareket yaptığında diskin içindeki yumuşak kısım etrafın daki kapsülü kolayca yırtarak dışarıya doğru çıkar ve bel fı-tığı oluşur. Yani zemin hazır hale geldikten sonra bardağı taşıran son bir damla gerekmektedir ki, bu hafif bir cismi kaldırmak veya sadece öksürmek de olabilir.

Bazı ailelerin tüm fertlerinde kıkırdak yapıdaki dejene rasyon nisbeten daha erken yaşlarda olmakta, dolayısıyla mdaha sık ve kolay bel fıtığına yakalanmaktadırlar. Öyle ai leler vardır ki dedesini, babasını ve çeşitli yakın akrabalannı bel fıtığından ameliyat etmişizdir. Yani kıkırdak yapı- daki dejenerasyonun genetik bir yönünün olduğu da söylenebilir.

Damarlardaki hastalıklar, şeker hastalığı ve sigara kul lanımı diske gelen kan akımının miktar ve kalitesini, dola yısıyla onun beslenmesini olumsuz yönde etkileyerek deje nerasyonu hızlandırırlar.

Bel fıtığının oluşumunda roloynayan dış faktörlerin başında günlük aktiviteler esnasında ortaya konan bilinçsiz hareketler gelmektedir. Eğilerek veya uzanarak bir yük kal dırdığımızda belde bulunan diskler üzerine binen yük si metrik değil, asimetrik olmaktadır. Böyle bir durumda bel fıtığının nasıl kolayca teşekkül edebileceğini aşağıdaki şe killer sade bir tarzda izah etmektedir.

1. Diskin dış kısmını oluşturan lifler 30 derecelik açı ile sıratanırlar ve içerideki nükleus denen kısmın çeşitli kuvvetlerin etkisiyle dışarıya doğru taşmasım engel lerler. Yani bu lifler bel fıtığının gelişmesi ne ciddi bir engel teşkil ederler.

2. Yük diskin üzerine simetrik uygulandığında diskin iç ve dış kısımlarını meydana getiren yapılar bariz şekilde deforme olurlar. Fakat bu deformasyon simetrik olduğundan bel fıtığı kolayca gelişemez.

3. Yük diskin üzerine asimetrik binerse, yükün uygulandığı tarafta komşu iki om ur kemiği birbirine yaklaşır, aradaki mesafe daralır ve diskin kapsül kısmı de forme olarak dışarıya doğru taşar.

4. Diskin içindeki nükleus denen kısım ise maruz kaldığı basıncın etkisiyle karşı ke nara doğru gitme eğilimindedir. Halbuki karşı kenarttı dış kısmını oluşturan lifler bu pozisyonda gerilmiş ve zayıf düşmüş- lerdir. Bu durumda asimetrik olarak uy gulanan yük nükleusun karşı taraftan dı- şarıya ıaşmasını, yani bel fıtığı teşekkülü nü kolayca gerçekleştirecektir. belirtiler

Bel ve bacak ağrısı en belirgin şikayettir. Fakat bazen bel veya bacak ağrısından sadece biri de bulunabilir. Hareket kı- sıtlılığı, topallayarak yürüme, vücudun bir tarafa doğru çar pılması gözlemlenebilir. Ağrıyla birlikte bacaklarda uyuşma, karıncalanma, hastalık ilerledikçe kuvvet kaybı ve incelme (atrofi) görülebilir. Sinirlere genişçe basan fıtıklarda cinsel fonksiyonların kaybı da sözkonusu olabilir.

Bazen orta hattan omurilik kanalına doğru uzanarak sinir leri sıkıştıran büyük bel fıtıklarında idrar ve büyük abdestini tutamama veya yapamama gibi bozukluklar ile bacaklarda fece doğru gidiş ortaya çıkabilir. Hastalığın bu derecede ilerlemesine müsaade edilmemeli, zamanında müdahale ile uygun bir tedavi gerçekleştirilmelidir. Bel fıtığında bel ve bacak ağrısı öksürmekle, yürümekle, iş yapmakla ve ayakta kalmakla artarken sert yatakta yatmakla azalabilir.

Nadiren de olsa, ani ilerleyen böyle büyük hacimli bir orta hat bel fıtığında felç gelişebilir. Hasta idrar ve bü yük abdestini altına kaçırabilir.

Bel fıtığının ters tarafta olması

Bel fıtığı hastalarında şikayetler genellikle fıtığın olduğu tarafta görülür. Fakat bazı hastalar vardır ki, bel fıtığı bir ta rafta olduğu halde şikayetleri karşı taraftadır. Mesela yapılan tetkikler neticesinde diskin sağ tarafa doğru fıtıklaştığı net olarak tesbit edilir fakat hastanın ağrı, uyuşma, kuvvet kaybı gibi belirtileri sol bacağındadır. Tabi ki bunun tersi de sözko nusu olabilir. Bu durumdaki hastalara günlük hekimlik prati- ğimiz esnasında çok nadir rastlamaktayız. Konunun bilimsel izahı mümkün olduğundan karşılaştığımız tablo bizi hiç şa- şırtmamakta ve yaptığımız açıklamalar neticesinde hasta da durumunu öğrenip rahatlamaktadır.

Burada sıkışan yine sinir elemanlarıdır. Disk sağ veya sol taraftan kanala doğru taşarak sinirleri itmekte ve karşı taraf ta sıkıştırmaktadır. Böylece hastanın şikayetleri karşı tarafta ortaya çıkmaktadır. Ancak doktor tedavisini fıtıklaşan diske göre planlamakta ve operasyon sözkonusu ise bunu fıtıklaşan taraftan gerçekleştirmektedir. Neticede fıtıklaşan disk boşaltıldığında hastanın karşı tarafta olan şikayetleri de sona er mektedir.

Kimlerde görülür?

Toplumun çeşitli kesimlerinde bel rahatsızlığı o kadar yaygındır ki, birçok ülkede yapılan istatistiklere göre doktora müracaat nedeni olarak bel ağnsı soğuk algınlığından sonra ikinci sırayı almaktadır. İnsanların yaklaşık % 80'i hayatları boyunca en az bir defa bel ağnsı ile karşılaşmaktadırlar.

Bel rahatsızlığına her yaş grubunda rastlamak mümkündür fakat bel fıtığı orta yaşlarda daha sık görülür. Hareketsi bir iş ve hayat tarzı, daha çok oturarak çalışmak, şişmanlık, ağır şeyler kaldırmak, mücadele sporları, bilinçsiz spor yapmak, yanlış oturuş ve duruş alışkanlığı, mesleğini sevrneme, huzursuz bir ortamda ve stres içinde yaşama, sigara ve alkol kullanma, uzun süre otomobil sürme, bedensel faaliyetlere ısınınadan başlamak birer risk faktörüdür. Bu risk faktörleri bir insanın günlük yaşantısında ne kadar çoksa o kişinin bel fıtığına yakalanma ihtimali de o kadar yüksektir. Hele bir de genetik olarak yatkınlık varsa bel fıtığıyla tanışmak sürpriz sayılmamalıdır.

Uygun olmayan sandalyelerin üzerinde hergün saatlerce süren bir ofis hayatına mahkum insanlar bel fıtığımn müstak bel adaylandırlar. hastalığa yanlış yaklaşımlar

İnsanların büyük bir kısmı maalesef hastalıkları konusun da yeterli bilince sahip değiller. Ağrı içinde kıvranırken dok tora gitmeyi tercih etmiyorlar da hiçbir bilimsel temele da yanmayan birtakım yöntemlere başvuruyorlar. Beline bal, in cir, balık bağlatan hastalardan tutun da, cildini ciddi şekilde kestiren, yaktıran, sülük koyan veya bilinçsizce çektiren hastalara kadar yüzlerce bilim dışı uygulamaya şahit olmaktayız. Halbuki bel fıtığı bir çeşit değildir ve hastalığın değişik safhalarında farklı tedavi metodlarını uygulamak gerekmektedir. Neticede basit bir tedavi ile iyileşmesi mümkün iken bilinçsizce yapılan uygulamalar sonucu ameliyatlık hale gelmiş hastalarla sık sık karşılaşmaktayız.

Bu konu ciddi bir problemdir. Ancak problemin çözü münde başta biz doktorlar olmak üzere herkese önemli görevler düşmektedir. Eğitim kurumlan ve medyanın halkın bilgilendirilmesi ve bilinçlendirilmesi noktasında daha aktif bir tavır ortaya koyması gerekmektedir. g:ı fıtığından korunmak

Günümüzde tıp devadımlarla ilerlemekte ve birçok has talığın çaresi bulunmaktadır. Buna rağmen diğer bütün has talıklarda olduğu gibi bel fıtığına da yakalanmamak en iyisi dir. Yani tedbirler hastalıkla karşılaşmadan önce alınmalıdır. Maalesef insanlar sağlık gibi önemli bir nimetin kıymetini ancak onu kaybettiklerinde anlamaktadırlar. Fakat sağlık bir kez kaybedildiğinde tekrar kazanılması çok zor olmakta, ba en de bu mümkün olarnamaktadır. Öyleyse sağlığımızın kıymetini hastalanmadan önce bilmeliyiz.

Bel sağlığını korumak için kişi hiçbir zaman çok ağır bir yükü kaldırmamalı, kaldıracaksa mutlak surette dizlerini kı- rarak yani çömelerek cismi yerden almalıdır. Belden eğilerek kaldırmamalıdır. Hiçbir cismi uzanarak almamalıdır. Mesela telefon çaldığında veya raftan kitap alırken uzanmamalıdır.

Daima cisimlere yaklaşarak, arada mesafe bırakmaksızın al malıdır. Sağlıklı iken bel ve karın adalelerini güçlendirici egzersizler yapmalıdır. Hareketli bir hayat tarzını benimsemek yararlıdır.

Riskli Pozisyonlar

Günlük aktivitelerimiz esnasında vücudumuzun dikey ve ya yatay konumda aldığı çeşitli pozisyonlar ve beraberinde ortaya konan faaliyetin şekli bel fıtığına yakalanma riskini önemli oranda artırır veya azaltır.

İnsanın dikey pozisyonda bulunması omuriliğin alt kısım larını önemli miktarda basınç altında bırakır. çünkü bu kıs mın yukarısında yer alan tüm vücut ağırlığı birkaç santimetre karelik dar bir omur parçası üzerine biner ve bu küçük kı-sım tarafından taşınır. Buna karşılık vücudun dik değil de desteksiz bir tarzda eğik pozisyona gelmesi, yani düşey olarak orta hattan sapması beldeki omurlar üzerine binen yükü, yani basıncı bariz şekilde daha da artırır.

Yapılan bilimsel araştırmalarda beldeki diskin içerisine basınç ölçebilen bir cihazla girilmiş ve çeşitli vücut pozis yonlarının diskteki basıncı ne şekilde etkilediği araştırılrnıştır. Görülmüştür ki, burada bele en az yükün bindiği pozisyon, kişinin sırtüstü yattığı ve bacaklarının altını bir cisimle destekleyerek hafifçe yükselttiği pozisyondur. Ayrıca san dalyede desteksiz otururken bele binen yük, ayakta dik olarak dururken bele binen yükten daha fazladır.

Halbuki insanlar bunun tam tersinin doğru olduğunu zan nederler. Neticede ayakta dik pozisyonda dururken bele binen yükün gerçekte daha az, otururken daha fazla olduğu bilinmelidir. Bu pozisyondan daha kötüsü, yani belde bulunan disklerdeki basıncı daha da artıran durum, sandalyede oturur ken öne doğru eğilerek yerden bir cismi almaktır. En kötüsü ise ayakta dururken öne doğru eğilerek dizler düz konumda yerdeki bir ağırlığı kaldırmaktır. Bu durumda kaldırılan ağırlığın miktarı arttıkça bel fıtığına yakalanma riski de giderek artacaktır.

Oturur pozisyonda iken kişi arkasına bir destek koyarsa veya oturduğu sandalyenin arka kısmını geriye doğru tedrici olarak yatırmaya başlarsa, bele binen yük de giderek azalacak ve bel bu durumda çok daha rahatlamış olacaktır.

Öksürmek, gerinrnek veya kahkaha ile gülrnek ise belde yer alan disklerdeki basıncı bariz şekilde artırır. Şikayetleri bir öksürmeyi takiben başlayan pekçok hasta ile karşılaş- maktayız.

Sağlıklı bir bel e sahip olmak için günlük yaşantımızda riskli pozisyonlardan daima uzak durmalıyız.

Teşhis

Bel ve bacak ağrısı ile seyreden hastalıklar çok çeşitlidir. Yani Bel ve bacak ağrısı bulunan her hastaya "Mutlaka bel Iıtığıdu" peşin hükmü ile yaklaşmak doğru değildir. Bel fıtığını taklit eden pekçok hastalık vardır. Basit bir spor yaralanmasından romatizrna ya, enfeksiyon hastalıklarından kansere ve bel kaymasına kadar birçok hastalık bel ve/veya bacak ağrısıyla seyredebilir. Bu sebeple önce teşhisin ne olduğu net olarak ortaya konmalıdır. çünkü te davide başarıya giden yol herşeyden önce doğru teşhisten geçer.

Bunun için de ilgili uzman hekime müracaat etmek gerekir. He kim hastanın şikayetlerini dinleyecek, muayenesini yapacak ve hastalığıyla ilgili tüm tetkik ve tahlilleri isteyecektir.

Bel ağrısının araştırılmasında düz röntgen filmlerinin önemi günümüzde azalmıştır. Hastanın radyasyona maruz kalmasına yol açan bu teknik ancak belirli durumlarda tercih edilmektedir. Bel den iğne yapılıp içeriye kontrast madde verildikten sonra film çe kilmesi tekniği (myelografi) de giderek daha az kullanılmaktadır. çünkü günümüzde görüntüleme teknikleri çok ilerlemiş ve artık hastanın belinden iğne yapılmasına gerek kalmayacak seviyeye gelmiştir. Aslında noniyonik kontrast maddelerin kullanım alanı-na girmesi iğne tekniğinin yan etkilerini hayli azaltmıştır. Fakat buna rağmen bizzat iğne tekniğinin kendi yan etkileri olabildiğin den dolayı myelografiden mümkün mertebe uzak durmakta yarar vardır. Bunun yerine güçlü manyetik rezonans cihazları tercih edilmelidir.

Bel fıtığının teşhis ve ayırıcı teşhisinde EMG dediğimiz tetkik yöntemi de yararlıdır. çünkü bu yöntem ile hastada bulunan bozuklukların sinir dokusuna mı, yoksa kas dokusuna mı ait olduğu ortaya konabilmekte, diğer hastalıkların bel fıtığından ayırımı yapılabilmektedir. Bası altında kalan sinirlerde hasar olup olmadığı, varsa hasarın derecesi hakkında da fikir vermektedir. Bazı durum larda bu teknik, cerrahın ameliyat kararını bile etkileyebilmekte dir.

Bel veveya bacak ağrısı bulunan bir hastada bazen bilgisayarlı tomografi, genellikle de manyetik rezonans gibi ileri tetkik yön temlerine başvurulur.

Manyetik rezonans görüntülerne metodu teşhiste ve ayırıcı teş- histe büyük kolaylıklar sağlar. Ayrıca hastanın x-ışını almaması ve çeşitli planlardaki üstün görüntülerne yeteneği; omurilik, sinirler ve diğer yumuşak dokuları net bir şekilde görüntüleyebilmesi manyetik rezonansı son yıllarda giderek daha da öne çıkarmakta dır.

Ancak kemik dokusuyla ilgili patalojilerde bilgisayarlı tomog rafinin daha iyi görüntü sağladığı gözönüne alınarak bazı durum larda her iki teşhis metodu beraberce kullanılabilir.

Manyetik rezonansın bu kadar yararlı bir yöntem olmasına karşılık elde edilen görüntülerin değerlendirilmesi büyük bir tec rübe ister. Yanlış yorumlar yanlış tedavi şekillerine yol açar. Sıklıkla rastladığımız hafif disk bombeleşmesi bel fıtığı olarak yorumlanırsa, tedavinin şekli tamamen değişik bir yöne doğru gide bilecektir.

Özellikle ameliyat sonrası dönemde gerçekleştirilen çekimler den elde edilen görüntülerin yorumlanması tecrübe gerektirir. Mu ayene bulguları ile tetkiklerden elde edilen neticeler beraberce kılı kırk yararcasına hassas bir tarzda değerlendirilecek ve net bir teşhise vardıktan sonra tedaviye geçilecektir. Manyetik rezonans tetkikinde bel fıtığı görüldü diye ameliyat kararı vermek bazen yanıltıcı olabilir. Elde edilen görüntüler mutlaka klinik bulgularla desteklenmeli, aralarında uyum aranmalı ve uyum yoksa bu izah edilmelidir.

Bazen bel fıtığı ile hayati önem arzeden diğer bir takım hastalıkların ayıncı teşhisini yapabilmek için kemik sintigrafisi gereke bilir.

Kemiklerin kuvvet ve yoğunluğu hakkında fikir edinmek ve osteoporoz teşhisini kesinleştirrnek için kemik yoğunluk testlerine de başvurulabilir.

Neticede yapılan muayene, tetkik ve tahliller sonucunda hastanın bel fıtığı olup olmadığı, bel fıtığı ise hangi safhada bulunduğu net bir şekilde ortaya konacaktır. Yani bel fıtığı teşhisinin konmuş olması yeterli değildir. Hastalığın safhasıııı da tesbit etmek gere kir. Çünkü tedavinin şekli buna göre değişecektir.

Bazı hastalar dar rnekanlara girdiklerinde büyük sıkıntı çekmekte ve rahatsız olmaktadırlar. Bu kişiler için açık tip manyetik rezonans cihazları geliştirilmiştir. Aynca klasik tipteki cihazlarda da gerekli tedbirler alınarak bu hastaların tetkikleri yapılabilmektedir. Bel ve bacak ağrısının diğer nedenleri Bel ve/veya bacak ağrısı bulunan hastaların en çok yanıl dıkları konulardan birisi de bu şikayetlerini hemen bel fıtığına bağlamalarıdır. Halbuki bel fıtığı bu tarz ağrıları yapan pekçok nedenden sadece bir tanesidir. Fikir vermesi bakımından diğerlerine de kısaca değineceğiz.

Travma bel ve/veya bacak ağrısına yol açan önemli sebeplerdendir. Travmanın şiddetine göre zedelenme yüzeyel dokularda kalabileceği gibi derine, omur kemikleri ve sinir elemanlarına kadar da ilerleyebilir. Bunların çoğu zorlanma, burkulma ve ineinme tarzında hafif travmalar veya aşırı eg ersize bağlı ağrılar olup şikayetler ilaç ve istirahat tedavisi ile genelde bir hafta içinde geçer. Ancak omur kemiklerinde kırık ve/veya kaymaya yol açan daha ciddi travmaların teda visi doğalolarak farklıdır.

Anadan doğma birtakım yapısal bozukluklar ve omurga daki şekil bozuklukları da benzer şikayetlere yol açabilir. Bunların bir kısmı ciltte belirti verirken diğer bir kısmında dışarıdan bakınca herhangi bir anormallik gözlenmez. Mu ayenenin tamamen normalolabildiği bu tip vakalarda teşhis görüntülerne yöntemleriyle konur.

Omurgadaki dejeneratif değişiklikler genellikle yaşları- maya bağlı ortaya çıkarken bazı kişilerde meslek ve genetik yapı da önemli roloynar. Yaşlanma sonucu disk ve bağlarda oluşan aşınma, yırtılma, deformasyon ağrı yapabilir. Hasta nın şişman olması dezavantajdır. Bazen eklemlerin kalınlaş- ması, kireçlenme ve diskin dejenerasyonu ilerleyerek sinir elemanlarının geçtiği kanal ve delikleri daraltır. Bu da ciddi şikayetlere neden olabilir.

Halkımızın "bel kayması" dediği spondilolistezis yine benzer şikayetlere yol açabilir. Sinir dokusunun bizzat kendisini ilgilendiren dejeneratif hastalıklar da gözardı edilmemelidir.

Çeşitli romatizmal rahatsızlıklar önemli bir grubu oluşturur. Hastanın hikayesinin teferruatlı olarak alınması ve gerekli tetkiklerin yaptırılması yol göstericidir. İltihabi hastalıklar da unutulmamalıdır. Beldeki kerniklerin iltihabı sözkonusu olabileceği gibi lezyon disk mesafesin de, zarlarda veya diğer yumuşak dokularda da bulunabilir. Bazen om ur kemiklerinin tüberkülozunda görüldüğü gibi il tihap hem kemiği hem de yumuşak dokuları tutmuştur. Bru sella gibi enfeksiyon hastalıkları yine benzer şikayetlere yol açabilir. Çok nadir olarak bu bölgede mantarlara ve paraziter hastalıklara da rastlanabilir.

Damarları ilgilendiren bazı hastalıklarda benzer ağrılar bulunabilir. Vücudun en büyük atardamarı olan aortun karın boşluğundaki bölümünün veya aorttan ayrılan diğer damarların balonlaşması, öteki damarlara ait yapı ve şekil bozuklukları buna neden olabilir.

İç organlara ait rahatsızlıklar da dikkate alınmalıdır. Pankreas, safra kesesi, kalp iç zarı, bağırsakların ve böbrek lerin iltihabı; mesane, prostat, yumurtalık, rahim ve alt karın boşluğundaki diğer organların hastalıkları; böbrek taşı, ülser ayıncı teşhiste gözönünde bulundurulmalıdır.

Bel ve/veya bacak ağrısı dendiğinde insanların en çok korktuğu hastalıkların başında tümörler gelir. Bunlann bir kısmı iyi huylu, diğer bir kısmı ise kötü huyludur. Tümörler bizzat beldeki kemiklerden ya da yumuşak dokulardan köken alabileceği gibi komşu veya uzak organlardan yayılma yoluyla da gelmiş olabilirler. Uzak organlardan yayıldığı düşünmeme, prostat ve akciğerler özellikle araştırılmalıdır. Pankreas, böbrek ve düzbağırsak tümörleri de unutulmamalıdır. Bu nedenle bel ve/veya bacak ağnlan ciddiye alın malı, en ufak şüphede ileri tetkiklere gidilmelidir.

Bel bölgesinde rastlanan çeşitli kistler de benzer şikayet lere yol açabilir.

Halkımızın kemik erimesi dediği osteoporoz belirli yaşın üzerindeki popülasyonda bel ve sırt ağnsının oldukça yaygın bir sebebidir. Daha çok bayanlan tutan bu hastalık için düz röntgen filmleri ve kemik dansitesi çalışmalan yol gösterici dir. Omurgayı ciddi şekilde etkileyen diğer bir metabolik hastalık da vücuttaki kalsiyum ve fosfor yetersizliğine bağlı olarak gelişen osteomalazi yani kemik yumuşamasıdır. Paget hastalığı da bu gruba girer.

Bütün bunlann yanında kronik radyum zehirlenmesi, ka namalar, sinirlerin iltihabı, lif-kas ağrısı, AIDS, omur kemiği nin kendi hastalıklan ve çeşitli jinekolojik hastalıklar gözardı edilmemelidir. Siyatik sinirin kalçadan iğne yapılırken veya başka nedenle yaralanması, bası altında kalması, sıkışması, beslenememesi, tümörleri dikkate alınmalıdır. Şeker hastalığı, kötü duruş ve oturuş alışkanlığı, şişmanlık, gebelik ve çeşitli psikolojik bozukluklar da bel veya bacak ağrısı yapabilir.

Ayırıcı ıeşhiste bacak damarlanndan kaynaklanan, kalça eklemi ve diğer eklem rahatsızlıklanna bağlı olarak yayılan, sırt ve boyun bölgesindeki lezyonlardan yansıyan ağrıları ve diğer hastalıklan daima gözönünde bulundurmak gerekir.

Tedavi

Bel fıtığı rahatsızlığı bulunan bir kişide hastalığın safhası iyi bir muayene ve ileri tetkik metodları ile net olarak tesbit edildikten sonra tedaviye geçilir. Bundan sonra, pratik olması açısından, hastalar cerrahi müdahale gerekenler ve cerrahi müdahale gerekmeyenler diye iki büyük gruba aynlabilirler.

Bel fıtığı gelişiminin erken dönemlerinde konservatif tedavi adı verilen cerrahi dışı tedavi metodlan uygulanır. Bu safha da hastaya bütün dünyada ağrı kesici, adale gevşetici ve an tienflamatuar ilaçlar verilir. Sert yatak istirahati tavsiye edilir. Fizik tedavi yapılabilir. Lazer ile tedavi cihetine gidilebi lir. Yine ciltten birtakım farklı girişimlerde bulunulabilir. Uygun dönemde egzersiz verilebilir. Gerekiyorsa psikoterapi yapılabilir.

Bel fıtığının tedavisini bir ekip işi olarak görmekte yarar vardır. Nöroşirürji (Beyirı-Omurilik-Sinir Cerrahisi), nöroloji, anestezi, fizik tedavi ve rehabilitasyon uzmanı doktorlar ile diyetisyen, psikolog, hemşire ve fizyoterapistler bu ekibin içinde yer almalıdır. Gerektiğinde diğer bazı branşlardaki uzman doktorların görüşlerine de müracaat edilmelidir.

Bu ekibin elinde bir fizik tedavi ünitesi ve bu ünitede traksiyon (programlanabilir hafızalı otomatik cihaz ile bel çekme) dahilıÜzumlu bütün araç gereçler hazır bulunmalıdır.

Bu prensipler ışığında modem imkanlar kullanılarak hastaların büyük bir kısmı ameliyat harici metodlarla tedavi edi lebilir. Prensip olarak cerrahi müdahale son çaredir. Ancak hastalık ilerlemiş ve yapılan muayenede bazı şartlar teşekkül etmiş ise [ki bu şartlar uluslararası nöroşirürji camiası nez dinde genel kabul görmüş ve klasik kitaplara kadar geçmiş kriterlerdir] o zaman ameliyat kararı verilir. Bu kararı verir ken cerraha bilgisayarlı tomografi veya manyetik rezonans görüntülerne metodu büyük oranda yardımcı olur.

Cerrahi tedavi

Nöroşirürji uzmanı doktor kesin olarak ameliyata karar vermiş ise, artık ameliyatı geciktirmemek gerekir. çünkü gecikme neticesinde, hele kanal da darsa bazen felce kadar gi den telafisi imkansız problemler ortaya çıkabilmektedir. Buna karşılık zamanında yapılan, uygun ve yeterli bir cerrahi müdahale hastayı ömür boyu rahat ettirebilmektedir.

Mutlak surette ameliyat gereken hastalarda operasyonun hiçbir safhasında dokulara çıplak gözle müdahale etmeyip, ciltten itibaren görüntüyü büyüten mikroteknik ile çalışmakta yarar vardır. çünkü binlerce yıl evvel Hipokrat tarafından söylenmiş bir tedavi prensibi olan "Öncelikle hastaya zarar vermeyiniz" sözü bugün de geçerlidir. Bel fıtığı operasyonlarında dar ve derin bir sahada, üstelik sinir kökleri gibi çok hassas yapıların çevresinde cerrahi girişim sürdürüldüğü için görüntüyü büyüterek çalışmanın yanında sahanın iyi aydınla tılması da önem arzeder. Bunun için ekibin lideri olan cerrah önceden bütün tedbirleri almalıdır.

Böyle olunca sinir elemanları ve çevre dokular görüntü alanına büyütülmüş ve mükemmel bir şekilde aydınlatılmış olarak gelmekte, ciltten itibaren kontrollü gidildiği için lüzumsuz kanarnalar olmamakta, daha emniyetli, temiz ve estetik, dokuları daha iyi koruyan, hatta ameliyat sonrası dö- nemde dikiş aldırmaya dahi gerek kalmayan, hasta için kolaylık1ar arzeden bir cerrahi ortaya çıkmaktadır. Böyle bir cerrahi girişim sonrasında hastaların günlük normal aktivitelerine kavuşmaları da daha kısa sürede olmaktadır.

Ameliyatın, senelerce beraber çalışmış ve spinal cerrahi konusunda spesifik hale gelmiş tecrübeli bir cerrah, asistan doktor, anestezi uzmanı doktor, hemşire ve teknisyenden oluşan aynı ekip tarafından yapılmasında büyük yarar vardır. çünkü binlerce ameliyat tecrübesini beraberce yaşayan de neyimli ekiplerde muazzam bir uyum ve tecrübe birikimi ortaya çıkmaktadır. Bu da elde edilen yüz güldürücü sonuçlara yansımaktadır. Hatta asistansta bile uzman doktor tercih edilmelidir.

Cerrahinin gayesi sinir elemanları üzerindeki basıyı orta dan kaldırmak, hastanın şikayetlerini gidermek ve düşmüş olan hayat kalitesini yükseltmektir.

Bugüne kadar ciltten müdahale şeklinde farklı pekçok metod denenmiştir. Değişik metodlar üzerinde de halen çalı- şılmaktadır. Henüz dar bir hasta grubuna hitap edebilen bu tarz yaklaşımlar konusunda önümüzdeki yıllarda önemli gelişmeler beklenmektedir.

Diskin boşaltılmasında mikrocerrahi teknik ile endoskopu birleştiren mikroendoskopik teknik de gelecek için ümit vaadetmektedir.

Hangi hastalar ameliyat edilmelidir?

Bel fıtığına yakalanan hastaların büyük çoğunluğu cerrahi dışı yöntemlerle tedavi edilir. Ancak bazı hastalar vardır ki mutlaka ameliyat olmaları gerekir.

Konservatif tedavi dediğimiz cerrahi dışı metodlarla tedavi edilen hasta herşeye rağmen iyileşmiyorsa, yani dayanılmaz inatçı bir ağrıya sahipse ve bu ağrı doğalolarak hayat kalitesinin düşük seyretmesine yol açıyorsa, sözkonusu has ta cerrahiye aday demektir. Ne kendisinin ne de çevresinin sürekli ıstırap çekmesine gerek yoktur.

Bazı hastalar konservatif tedaviyle iyileşirler fakat bir sü re sonra rahatsızlıkları yeniden nükseder. Bazen iyi, bazen kötü durumdadırlar. Hastalığı bu şekilde senelerce sürüp gi den insanlar vardır. Her rahatsızlık döneminde iş, aile ve sos yal hayatları bundan ciddi şekilde etkilenir ve adeta altüst olur. Bunlar genelde cerrahiden çok korkan hastalardır. Bel fıtığı böyle sık nükseden ve özellikle iş hayatlarındaki verim ve kalite ciddi boyutlarda düşen, bu şekilde haftalar boyu normal yaşantıdan kopan kişilerde cerrahi gündeme gelmek tedir. Bu gruptaki hastalara rahatsızlıklarının nedeni teferru atlı olarak anlatılmalı ve ameliyat kararı kendilerine bırakıl malıdır.

Bel ve bacak ağrısıyla birlikte bacaklarında uyuşma, kuv vetsizlik, bacak adalelerinde zayıflama ve incelme bulunan hastalar da vardır. Sürekli kötüye gitmektedirler. Bunların daha fazla kötüye gitmelerine izin verilmemeli, ameliyatın gerekliliği kendilerine anlatılma1ıdır.

Bel fıtığı bulunan bir hastada idrar ve büyük abdest yapa mama veya tutamama, makat ve cinselorganlar civarında uyuşma, bacaklarda felce gidiş gibi belirtiler varsa acilen ameliyata alınmalıdır. Böyle bir hastada saatlerin hatta daki kaların dahi önemi vardır. Gece yarısında bile olsa derhal ameliyata girilerek sinir elemanları üzerindeki bası bir an ön ce ortadan kaldırılmalıdır.

Beklendiği takdirde bel fıtığının kendiliğinden iyileşeceği fikri her hasta için geçerli değildir. Bizim uzun yılları kap sayan tecrübelerimiz göstermiştir ki, başarılı bir cerrahi giri- şim iyileşme sürecini kısaltmakta ve hastalar işlerinin başına genellikle daha kısa sürede dönmektedirler.

Spinal Anestezi

Bel fıtığı cerrahisinde tercih edilen anestezi şekli hastanın tamamen uyutulduğu genel anestezidir. Bu amaçla kullanılan modern anestezi ilaçlarının giderek geliştirilmesinin yanısıra tıbbi teknoloji ve tecrübenin artmış olması, gerek ameliyat dönemi ve gerekse sonrasında hastaların güven içinde tutul malarını ve de normal yaşantılarına en kısa zamanda geçmelerini sağlamaktadır.

Fakat en başta ileri yaş dönemi olmak üzere ciddi kalp damar, karaciğer, böbrek, solunum hastalıkları (özellikle bronşial astım), hamilelik, anestezi ilaçlarına duyarlılık (alerji ve benzer çeşitli durumlarda genel anestezi ile hastaların ameliyata alınmaları risk açısından düşündürücü olmaktadır.

Ayrıca narkoz korkusu gibi psikolojik engeller de bu kısıtla maya eklenebilir. Böyle bir durumda bulunan ve acı içinde kıvranan hastalar için lokal anestezi teknikleri arasında popüler yer tutan "spinal anestezi" büyük bir şans olmaktadır. Bel fıtığı tedavisinde uzmanlaşmış ve büyük tecrübe ka anmış ekipler bu tekniği kolayca uygulamakta ve hastanın belden aşağısını sadece küçük miktarda bir ilaçla uyuştura rak ameliyatı gerçekleştirmektedirler. Bu esnada hasta uyanık olmasına rağmen hiçbir ağrı duymamakta, hatta ameliyat ekibiyle sohbet edebilmektedir.

Bu teknikle ileri yaş döneminde (80 yaşın üzerinde bile) ameliyat olması gereken hastalar rahatça operasyona alına bilmektedir. Epidural anestezi de aynı amaçla kullanılabilmektedir.

Tedavinin hedefi

Yukarıda sözünü ettiğimiz iyi yetişmiş tecrübeli personelve gerekli ekipmanlar hazır edildikten sonra hizmetin kalite sini bu konuda dünyanın en ileri merkezleri seviyesine yükseltmek hedef alınmalıdır. Bir hasta ister konservatif tedavi adı verilen ameliyat dışı yöntemlerle tedavi edilmeye çalışıl sın, isterse son çare olarak ameliyat gereksin, bu hedeften as la taviz verilmemelidir.

Tedavide dünyanın en ileri merkezleri seviyesine ulaşa bilmek için kaliteli bir fiziki ortamda iyi bir araç gereç dona nımı ile birlikte hizmet vermek gerekli fakat yeterli değildir. Bunun için iyi yetişmiş kaliteli personelin bilgi ve tecrübe ile birlikte spesifik hale getirilmeleri de hizmetin kalitesini artı- ran önemli bir faktördür. çünkü uzman doktorlardan hemşire ve fizyoterapistlere, hatta sekreterlere kadar sadece bel fıtığı hastalarının tedavisi ile meşgulolan kadrolarda zamanla çok büyük bir bilgi birikimi ve tecrübe meydana gelmektedir. Sa dece bel fıtığı için değil, diğer branşlarda da uzman doktorların mümkünse bir tek hastalık üzerinde yoğunlaşarak spe sifik hale gelmeleri ve spesifik tedavi merkezleri kurmalan hizmetin kalitesini artıracaktır.

Tedavinin sonucu

Bel fıtığına yakalanan hastaların büyük çoğunluğu konservatif tedavi dediğimiz ameliyat dışı yöntemlerle tedavi edilebilmektedir. Fakat cerrahi lüzumluysa bunu da geciktirmemek gerekir, çünkü günümüzde uygun ve yeterli bir teknikle ameliyat edilen hastalarda başarı oranı % 95 civarındadır. Doğru hasta, doğru zamanda, doğru teknikle, doğru ekip tarafından, doğru alet ve cihazlar kullanılarak ameliyat edilirse başarı şansı yükselmektedir. Cerrahın dikkat ve deneyimi, ciltten itibaren doku lara çıplak gözle müdahale edilmemesi, aydınlatmanın iyi olma sı, gerektiğinde spinal veya epidural anestezi kullanılarak genel anestezinin devre dışı bırakılması elde edilen yüz güldürücü sonuçların oranını artırırken, komplikasyonları da giderek azaltmaktadır. Ameliyat yerindeki yüzeyel veya derin dokuların iltihabı, yapışıklıklar, dura mater denilen sert zarın zedelenmesi gi bi nisbeten basit komplikasyonların yanında sinir elemanlarının, komşu yapıların, iç organların, büyük damarların zarar görmesi gibi önemli komplikasyonlar ve diğer birtakım istenmeyen olay lar tıpta en ileri düzeydeki merkezler dahil tüm dünyada görüle bilmektedir. Anesteziye ait komplikasyonları da unutmamak ge rekir. Ancak uygulanan üstün teknik ve elde edilen muazzam deneyimle beraber gerektiğinde genel anestezinin devre dışı bı- rakılabiliyor olması komplikasyonları en alt seviyeye indirgemektedir. Bütün bunlara rağmen her türlü risk hala sıfırlanabilmiş değildir. Bilim sürekli gelişiyor. Birçok olumlu şey yapılmış olmasına karşılık daha katedilecek çok yolumuz vardır.

Ameliyat sonrası

Mikrocerrahi teknik ile ameliyat olan hastalar aynı gün veya operasyondan bir gün sonra ayağa kaldırılıp yürütülmektedirler. Hastahanede yatış süresi ortalama bir veya iki gündür. Taburcu edilen hastalar bir hafta sonra beldeki bantı (primapor) kendileri çıkartarak evlerinde banyo yapabilirler. Dikiş aldırmaları gerekmez. İlk zamanlar banyo yaparken oturarak ve öne doğru eğilerek değil de, ayakta durup duş al mak tarzında temizlenmeleri daha uygundur. Banyo esnasında hasta nın ayağının kaymaması için banyo paspası ve gerektiğinde tutunmak için duvarda bir tutıınma kolu bulundurulmasında yarar vardır.

Normal şartlar altında hastaların aktiviteleri gün geçtikçe artmak ta ve süre kişiden kişiye değişerek bir-üç hafta arasında olağan gün lük yaşantılarına kavuşmaktadırlar.

Ameliyat sonrası egzersizlere operasyondan üç hafta sonra baş- lanmasını tavsiye ediyoruz. Önce bir ay süre ile her bir hareketten günde bir kez beşer defa yapmak kafidir. Sonraki dönemde her ay ha reketlerin sayısıru beşer adet artırmak yeterli olmaktadır. Ameliyattan sonra bize hastalar sık sık "Nelere dikkat edeceğim?

Hangi hareketleri yapıp hangilerini yapmayacağırn?" diye sormakta dırlar. Onlara operasyondan sonra hastalıklarının artık sona erdiği be lirtilerek, bundan böyle normal insanların nelere dikkat etmeleri ge rekiyorsa kendilerinin de aşağı yukarı o şartlara tabi oldukları anlatıl makta ve sonraki sahifelerde teferruatlı bir şekilde tanımlayacağımız "100 öğüt"e titizlikle uymaları tavsiye edilmektedir.

Cinsel hayatlarına başlamak içinse ameliyattan sonra bir ay bek lemeleri gerekmektedir. Ameliyatın üzerinden birbuçuk ay geçtikten sonra hamile kalınmasında sakınca yoktur. Normal şartlar altında hastalar ameliyat olduktan üç ay sonra kontrol için gelmektedirler.

Gen tedavisi

Diğer hastalıklarda olduğu gibi bel fıtığı konusunda yapılan bilimsel çalışmalar da bütün hızıyla devam etmektedir. Bir yan dan mikrocerrahi yaygınlaşmakta diğer yandan suni diskler ve diğer enstrümanlar kullanım alanına girerek önemli kazanımlar elde edilmektedir. Bütün bunlara paralel olarak genetik araştırmalar da yürütülmektedir.

Bilimadamlarının senelerdir üzerinde titizlikle çalıştıkları in san genom projesi artık önemli bir aşamaya geldi ve projenin ilk ayağının tamamlandığı 2000 yılında Amerika Birleşik Devletle ri Başkanı, İngiltere Başbakanı ve özel şirketleri temsilen Cele ra Genomics yetkilileri tarafından ilan edildi. Üç milyar yüz milyon civarındaki kimyevi harften (nükleotid) oluşan genomun harflerinin sırasının büyük ölçüde belirlenmesi tüm dünyada heyecanla karşılandı. çünkü bu projenin insanlığa faydalı olabilecek çok yönü vardır. Çalışmalar aynı hızla devam ederken birçok hastalığın tedavisinde yeniliklerden bahsedilme ye başlandı bile ...

Gerçekten de genetik araştırmalar belirli etik kurallara riayet edilip suiistimalin önüne geçilerek bütünüyle insanlığın hayrına kullanılabilirse önümüzdeki onyıllar boyunca tıpta çok önemli gelişmeler kaydedilecektir. Bu çalışmalar hastalıkların moleküler seviyede tedavisi doğrultusunda yoğunlaştırılabilir ve tüm insanlık adına bir umut olabilir. Genetik bakımdan belirli hastalıklara meyilli insanların önceden tesbiti ve gen tedavisinin gi derek yaygınlaşması beklenmektedir. Son yıllarda bel fıtığı hastalarında muhtemel bir genetik bozukluk olabileceği fikri üzerinde ciddi şekilde durulmakta ve yapılan araştırmalarda buna ait bazı ipuçları elde edilmektedir.

Öyle anlaşılıyor ki önümüzdeki dönemde diğer pekçok hastalık ta olacağı gibi bel fıtığının da teşhis ve tedavisinde genetik yaklaşımlar çok önemli yer tutacaktır. Gen transferleri denenmekte dir. Yapılan bilimsel çalışma, belirlenmiş bir genin yapısında belirli değişikliğin bulunduğu kişilerde şiddetli disk dejerıerasyonu görüldüğünü ortaya koymuştur. Gelecekte gen tedavisiyle belki diskin dejenerasyonu da önlenebilecektir.

Sert yatak istirahati

Ameliyat gerekmeyen hastalara uzman doktor tarafından sert yatak istirahati uygun görülmüş ise bunun süresi hastanın tedaviye vereceği cevaba göre değişecektir. Uzman doktor te daviden elde edilen neticeye bakarak bu süreyi artırabilir ve ya azaltabilir. Bir hafta dolduğu halde hiçbir iyileşme gözlerımeyen hastalar yeniden ele alınarak değerlendirilmelidirler .

Yatılan yer, altında sunta veya tahta bulunan üç-dört kat battaniye veya ince bir yatak olmalıdır. Bu yatak yaylanma malı ve deforme olmamalıdır. Kaliteli ortopedik yataklar da uygundur.

İstirahat süresince mümkün mertebe yataktan çıkılmama lı, yemek dahi yatakta yenmeli, hatta namazlar bile sağ yan tarafa yatarak kılınmalıdır. Hasta daha çok sırt üstü yatmalı, ayaklarını kendine doğru toplamalı veya alttan minder ile destekleyerek bacaklarını hafifçe yükseltmelidir. Sırtüstü po zisyonda yorulunca da yan tarafa dönerek istirahat etmelidir.

Yan yatarken bacaklarının arasına yumuşak bir yastık koy ması iyi olur. Hiçbir zaman yüzüstü yatmamalıdır. Sert yatak istirahati süresince doktorunun kendisine verdiği ilaçları da kullanmalıdır.

Önemli olan hastanın en kısa sürede tekrar normal günlük aktivitesine kavuşması ve işinin başına bir an önce dönmesidir. Bu nedenle sert yatak istirahati doktor kontrolünde yapılmalı ve gereğinden fazla vakit kaybetmemek prensip olarak benimsenmelidir. Hasta hızla iyileşmişse, uzman doktor isti rahat olayına birkaç gün içinde son verebilir. Hedef hastanın normal yaşantısına en kısa zamanda kavuşmasıdır. hamilelikte

Bel fıtığı

Bel fıtığının tedavisi bütün dünyada birtakım özellikler arzeder. Hamilelik ise bu konuda bazı zorlukları beraberinde getiren tamamen özel bir durumdur.Hamile bir bayanda ilerleyen aylarda karın içinde büyüyencenin normalde bele ilave bir yük oluşturur ve belin biyomekaniğini olumsu yönde etkiler. Fakat cenin yavaş büyüdüğünden dolayı bel ve sırt adaleleri ile destek dokular bu gelişmeye uyum gösterir ler ve ön kısımda yer alan ağırlı-ğı dengelerler. Bu sebeple gebeliğin ilk aylarında yapılacak risksiz ve hafif egzersizler ilerideki aylarda anne adayına büyük avantajlar sağlar. Ancak hamilelikle birlikte bel fıtığı da mevcutsa doktor ve hastanın işi bir hayli zordur. çünkü zor luk daha teşhis döneminde başlamaktadır. Net bir teşhis için ge rekli röntgen filmi çekimleri ve bilgisayarlı tomografi terkiki be beğe zararlı olabilecek x-ışınları nedeniyle yaptırılamamaktadır [Mutlak surette gerekli ise manyetik rezonans ile görüntülerne düşünülebilir]. Özellikle ilk üç ayda hastaya ilaç da verileme rnektedir, Bu dönemde şiddetli bel ve bacak ağrısı bulunan bir hastayla karşı karşıya kalan doktor gerçekten büyük sıkıntı çek mektedir. Ancak bu durumda bile yapılabilecek birtakım şeyler vardır.

Bel fıtığı bulunan ağrılı bir hamile hasta öncelikle mutlak sert yatak istirahatine alınmalıdır. ilk üç aydan sonra evde has tanın beline yapılan hafif masajlar ve sıcaklık uygulamaları kıs men de olsa rahatlık sağlayabilmektedir. Ayrıca doktor kontrolünde karın kaslarına yönelik egzersiz programı da uygulanabilir. Mümkün mertebe hasta rahatlatılarak ve fıtığın daha fazla ilerlemesine engel olacak tarzda tedbirler alınarak bu kritik dokuz ayın atlatılması temin edilmelidir.

Doğum esnasında, nöroşirürji uzmanı doktor ile hastayı takip eden kadın hastalıkları ve doğum uzmanı son durumu bir kez daha beraberce değerlendirerek normal doğum ile sezaryen arasında karara varırlar.

Doğumdan sonra ise hasta tekrar ele alınarak normal şartlar da teşhis ve tedavi metodları uygulanır ve kesin netice de o za man elde edilir.

Doğum ne şekilde olursa olsun (sezaryen veya normal do-ğum) doğumdan sonra karın kasları gevşemiş halde olaca-ğından, lohusalık döneminde hasta karın adalelerini güçlen dirici egzersiz programlarına alınmalıdır. Hamile bir bayanda bel fıtığı varsa ve mutlak surette ame liyat gerekiyorsa, bu girişim spinal anestezi ile gerçekleştiril melidir.

Çocuklarda Bel Fıtığı


Çocuklarda bel fıtığı yetişkinlere oranla çok daha seyrek görülen bir rahatsızlıktır. Çocuklarda bu hastalık tüm bel fıtığı vakaları gözönüne alındığında yaklaşık % 1 gibi bir oran teşkil eder. Sıklıkla bel kemiklerini ilgilendiren ve anadan doğma mevcut olan bir takım yapısal anormallikler, omurilik kanalı- nın darlığı, bel kayması gibi bozukluklarla birlikte bulunabilir.

Hastalığın başlangıcında genellikle spor yaralanması, düşme, ağır kaldırma veya ters bir hareket yapmak gibi olayı başlatan bir travma hikayesi sözkonusudur. Fakat bazı vakalarda tüm sorgulamaya rağmen böyle bir hikaye alınamaz.

Bizim tecrübelerimiz de göstermiştir ki, çocuklarda bel fıtığı en sık ergenlik dönemi dediğimiz yaşlarda görülmektedir. Bu dumm ergenlik dönemindeki aşırı hareketlilik ve omurganın hızlı büyümesiyle izah edilebilir. Bu dönemdeki bir çocuk bel ağrısı şikayetiyle doktora getirildiyse bel fıtığının yanın da yapısal bozukluklar, doğuştan bazı hastalıklar, beldeki çe- şitli kaymalar ve diskin enfeksiyonu da teşhiste daima gözö nünde bulundurulmalıdır.

Bel ağrısı en sık görülen şikayet olmakla birlikte bacak ağrısına da klinikte sıkça rastlanır. Bazen her ikisi birlikte de görülebilir. Yürüme bozukluğu, omurgada eğilme, bel kaslarında spazm ve hareket kısıtlılığı bulunabilir. His, kuvvet ve refleks kaybı gibi nörolojik bulgularla idrar ve büyük abdest kaçırma veya yapamama gibi şikayetler çocuklarda nadirdir.

En önemli klinik bulgu bacağı düz olarak havaya kaldırırken ağrının ortaya çıkmasıdır. Düz röntgen filmleri yol göstericidir. Bilgisayarlı tomog rafi ve özellikle manyetik rezonans görüntülerne metodu teş- histe çok değerlidir.

Bazen kemik sintigrafisine başvurmak da gerekebilir. Teşhis net olarak konduktan sonra tedaviye geçilir. Konservatif tedavi denen ağrı kesici ilaçların uygulanması, sert yatak istirahati, fizik tedavi ve bel çekme gibi cerrahi dışı metodlar çocuklarda yetişkinlerdeki kadar iyi netice vermez ve hastaların ancak az bir kısmında yarar sağlar. İyilik görülse bile hastanın şikayetleri bir süre sonra nüksedebilir.

Buna karşılık çocuklarda ameliyat ile tedavi yeterli ve uygun bir cerrahi neticesinde çok yüz güldürücüdür. Hastalar eski aktivitelerine tamamen kavuşabilir ve spora iştirak edebilirer. Dünyada bel fıtığıyla ilgilenen otorite konumundaki dokorların hemen tamamı bu görüşü paylaşmaktadırlar.

Çocuklarda omur kemikleri doğumdan itibaren alt ve üst her iki yüzeyde birer kıkırdak plak ihtiva ederler. Bu kıkır dak plakların kemik gövdesi ile temas ettiği kısımda epifiz yer alır ve omur kemikleri her iki plakta bulunan bu bölgelerden kemikleşirler. Çocuklar olgunlaşırken omurlar bu kı-sımlardan büyürler. Buradaki kıkırdak plaklar yaklaşık ı 7 yaşında kemiğe yapışır, 20 yaş civarında ise kemikleşir ve omur kemiklerinin gövdesi ile kaynaşırlar. Bu andan itibaren de omur büyümesi sona erer.

Epifizler büyüme çağı boyunca aktif olarak görev yaparlar ve normal şartlar altında simetrik bir büyüme gerçekleştirirler. Bu büyüme epifiz tabakalarına uygulanan basınçtan önemli ölçüde etkilenir. Epifiz tabakaları üzerine dengeli da-ğılan simetrik basınç uygulaması simetrik büyüme ile neticelenirken, asimetrik uygulanan basınç asimetrik büyüme ve dolayısıyla da omurlarda deformite, eğri büğrü bir yapı oluş-turur. Hatta bu asimetri kemiğin iç yapısına da yansır ve sağ-lıklı bir kemik gelişimi olmaz.

Bu nedenle gelişme çağı içinde bulunan çocukların ağıryük taşımaları ve yükü bilhassa vücutları ile asimetrik tarzda bir yerden bir yere götürmeleri omur kemiklerinde bulunan epifizler üzerine yükü dengesiz şekilde bindirecek ve dolayı- sıyla sağlıklı bir kemik gelişimi olmayacaktır. Onun için diyo ruz ki, çocuklarımız mümkün mertebe ağır okul çantalarını ta- şımasınlar. Sadece o günkü dersleri ilgilendiren kitap ve gereçleri yanlarına alsınlar, diğerlerini bıraksınlar, Lüzumsuz hiçbir ağırlığı çantalarında bulundunnasınlar. Hatta okulun imkanları müsait ise çocuklara okulda birer adet dolap tahsis etmek büyük kolaylık sağlayacaktır. Aynca ağırlıklar eşit ola rak her iki ele paylaştmlarak veya sırtta simetrik ve eşit tarz da dağıtılarak taşınmalıdır. Böylece hem kendileri rahat ede cek, hem de sonraki yıllarda omurgada ortaya çıkabilecek bir takım rahatsızlıklar için şimdiden tedbir almış olacaklardır.

Yaşlı kişilerde bulu nan bel fıtığı teşhis ve te davide birtakım özellik ler arzeder. Muayene esnasında düz bacak kaldırma testi gençlerdeki kadar belir gin bulgu vermeyebilir. Omurgadaki kireçlenme ler ve disklerdeki dejene rasyon belin biyomeka niğini bozmuştur. Mevcut kanal daralmış olduğundan hastalarda yürümekle ortaya çı-kan ve kendisini bir miktar yürüdükten sonra oturmak zorunda bırakan bacak ağrısı, bacaklarda uyuşma-karıncalanma tarzında şikayetler bulunabilir.

Yaşlı hastalarda kalp damar sistemini veya di- ğer sistemleri tutan ek patolojiler bulunabileceğinden bu hastalarda cerrahi tedaviye karar verirken çok daha titiz davranılmalıdır. Cerrahi tedavi mutlaka gerekiyorsa bu girişimin öncelikle genel anestezi al tında hastayı tamamen uyutmak suretiyle yapılıp yapılama yacağı ortaya konmalıdır. Hastanın genel anestezi alması sakıncalı ise, o zaman kendisi spinal anestezi dediğimiz bel kısmından aşağısı tamamen uyuşturulmak suretiyle uyanık iken operasyona alınmakta ve hiçbir ağrı hissettirilmeksizin ameliyatı gerçekleştirilmektedir. Bu tarz ameliyatlarla yaşlı hastalarda da yüz güldürücü sonuçlar elde edilebilmektedir.

Hastada bel fıtığı ile birlikte omurilik kanalının darlığı da mevcutsa, o zaman cerrahi esnasında aynı seansta kanal da genişletilmektedir. Böylece ilerideki yıllarda hastada ortaya çıkabilecek birtakım olumsuz gelişmelerin önüne geçilmiş olmaktadır.

Bel Fıtığında Nüks Olayı

Bel fıtığı hastalarında nüks olayına zaman zaman rastlanır. Fakat nüks oranı ameliyat olan ve olmayan hastalarda farklıdır. Ameliyat gerekmeyen ve konservatif tedaviyle iyileşen hastalarda bel fıtığı kolayca nüksedebilir. Mutlaka ağırbir yük kaldırmak da gerekmez. Bazen öksürrnekle bile hastalık nüksedebilir.

Ameliyat olan hastalarda bel fıtığının aynı yerden nüksetmesi çeşitli cerrahi merkezler arasında farklı oranlardadır. Nüks aynı tarafta veya karşı tarafta görülebilir. Diğer bir me safedeki disk de nüksedebilir. çünkü belde bulunan fıtıklaşmış bir disk boşaltıldığı zaman geride daha dört adet sağlam disk kalmakta ve görevlerini sürdürmektedirler. Bunların da zamanla dejenere olması ve yeni bel fıtığının ortaya çıkması klinikte rastlanabilecek sıradan olaylardandır.

Nüks şüphesiyle gelen vakaların değerlendirilmesi çok önemlidir. çünkü atılacak her yanlış adım bir başka adımı davet eder. Onun için iyice araştırdıktan ve düşündükten sonra karar vermek gerekir.

Hastada nüks bel fıtığı düşünülüyorsa kontrast madde verilerek yapılan manyetik rezonans tetkiki ve ayırıcı teşhis için özel tarzda istenen düz röntgen filmleri değerlidir.

Kişi sağlıklı iken egzersiz yapar ve aşağıda belirteceğimi öğütlerimize harfiyen riayet ederse, bel fıtığına yakalanma ve bu hastalığın nüksetme riski en aza indirilmiş olur.

Dar Spinal Kanal

Bel fıtığından söz ederken insanlardaki bazı yanlış kana atleri ortadan kaldırmak için "dar kanal" bahsine de değinmemiz gerekmektedir. Çünkü bilinenin aksine "dar kanal" tedavisi mümkün olan bir rahatsızlıktır ve cerrahi tedaviden elde edilen sonuçlar ameliyat usulüne uygun yapıldığı takdirde en az bel fıtığındaki kadar yüz güldürücüdür.

İçinden omurilik ve sinirlerin geçtiği omurga kanalı üst üste dizilmiş kemiklerden oluşan ince, uzun, kıvrımh bir borudur. Bu kanalın belirli bir genişliği vardır. Şayet bu geniş-lik azalırsa kanalın içinden geçmekte olan omurilik ve sinirler sıkışmaya başlar. Neticede ağrı, uyuşma, yürürken bir süre sonra mecburi oturma, idrar ve büyük abdest kontrolünün bozulması, bacaklarda güçsüzlük, yürüme bozukluğu gibi belirtiler ortaya çıkar. Boyun bölgesirıdeki dar kanal ise kol ları da etkiler.

Bir kişide "dar kanal" varsa buna ilave olacak küçücük bir fıtık bile büyük ıstırap verebilir, klinik çok gürültülü seyredebilir.

Yürüme mesafesi ve ayakta kalma süresi belirgin şekilde kısalmış hastalarda fizik tedavi ve diğer cerrahi dışı tedavi metodları genellikle başarısız kalmaktadır. Uzman doktor cerrahiye gerek görüyorsa geciktirilmeme sinde yarar vardır. Bu tip hastalara uygulanan ameliyatla kanal genişletilmekte, sinir elemanlarının üzerindeki bası ortadan kaldırılmaktadır. Neticede hastalar çok rahatlamaktadırlar. Beraberinde bel fıtığı varsa aynı seansta fıtık da boşaltılmaktadır. Stabilizasyonun bozulması sözkonusuysa aynıameliyat içerisinde omurgayı güçlendiren ve stabilizasyonu sağlayan girişim de yapılabilmektedir. Hasta çok yaşlıysa ve ya genel anestezi alması herhangi bir nedenden dolayı sakın calıysa ameliyatlar spinal anestezi ile de gerçekleştirilebil mektedir.

Bel fıtığı ameliyatı olan hastalara göre bu hastalar bir iki gün daha fazla hastanede tutulmaktadırlar. Ameliyat sonrası dönemde ise ortalama üç ay süreyle kendileri için uygun gö rülen korseyi takmaktadırlar.

SENDE YORUM YAP!

Whatsapp