deri çatlakları nasıl geçer

Deri Hastalıkları 4 :

Deri ve derinin bölümlerini (saç, tırnak, ter bezleri) oluşturan bölgelerde görülen hastalıklar, asalak ve mikroorganizmaların neden olduğu bulaşıcı hastalıklar (mantar, uyuz vb.) ve parazitlerin neden olmadığı, aynı ~amanda bulaşıcı olmayan hastalıklar (egzama, kurdeşen vb.) olmak üzere ikiye ayrılırlar. Asalakların neden olduğu hastalıklara karşı, ilaçlar ve dezenfeksiyon yoluyla. çabuk güvenilir bir sonuç sağlamak mümkündür. Bulaşıcı olmayan cilt hastahklarında ise durum daha de-ğişiktir. Bu hastalıklara metabolizma bozukluklarının neden olduğu kanısı çok yaygındır. Hastalıkların oluşumunu kolaylaştıran etkenler olarak hatalı beslenme, alkol, sigara ve kahve, bazı giysiler ve sağlık koşulları uygun olmayan yerlerde ya-şamak sayılabilir. Bunların yanı sıra, kalıtsal etkenler ve al erjik durumlar da unutulmamalıdır. Birçok durumlarda deri hastalıklarını teşhis etmek çok güç olmaktadır. Bu nedenle de tedavi şeklinin saptanması birtakım güçlükler yaratmaktadır.

Deri, yaklaşık 16,000 santimetre karelik bir yüzeyi kaplayan en geniş yüzeyli bir organdır. Deri vücudu dış etkenlerden korur ve aynı zamanda organizmanın dış dünya ile bağlantısını sağ-lamakla görevlidir. Derinin kalınlığı 1-4 milimetre arasında de-ğişmektedir.

Deri ve dokunma duyusu '

Deri, üst ve altderi olmak üzere iki tabakadır. Üstderi de ikiye ayrılır. Havayla temas eden ve birçok ölü hücreden oluşan birinci tabaka, boynuzsu tabakadır (koruntabaka). Üstderinin ikinci tabakası, içinde boya tanecikleri (pigmentler) bulunan ve altderinin iç yüzeyine doğru birtakım çıkıntılar veren malpighi tabakasıdır.

Altderi, bağdokusundan yapılmıştır. Altderinin dış yüzeyinden üstderinin malpighi tabakasına doğru uzanan, içinde duyu oluşumlarıyla kılcal damarlar bulunan birçok çıkıntılar vardır. Altderi tabakasında ter bezleri, kıl kökleri, yağ bezleri, damarlar, sinirler bulunur. Altderinin altında, darbelerin etkisini azaltan, ısının vücuttan kaçmasını engelleyen ve vücut için yedek besin maddesini oluşturan bir yağ tabakası vardır. Bu yağ tabakası, altderiyi daha altta bulunarı organlara, özellikle kaslara bağlar.

Kıl, saç ve tırnaklar boynuz maddesinden (korun maddesi) yapılmıştır. Bir kıl incelendiği zaman, bir bölümünün gev-şek bir özle dolu bulunan uzun ve dar bir borudan yapılmış olduğu ve kıl kökü ile deriye girmiş olduğu görülür.

Deride birçok küçük bez bulunur. Bunlar ter bezleri ve kıl dibi bezleridir. Kıl dibi bezleri, sebum adı verilen deri yağı salgısını yaparlar. Bu yağ, erimiş durumda olduğundan, hem kılJarı yağlar hem de deri yüzeyinde yayılarak derinin yumuşak durmasını sağlar. Dar ve Uzun kanallar olan ler bezleri altderinin içinde yumak halinde durur. Ter bezleri, gözenek adı verilen delikçiklerle dışarıya açılır. Ter, içinde su ve metabolizma artıkları, özellikle tuz bulunarı oluşumdur. Deri, aynı zamanda, dış uyartiları içinde bulunan özel sinirler aracılığıyla alan bir dokunma organıdır. Deride, dokunma' olaylarıyla ilgili yapılar vardır. Bu yapıların arasında en önemlisi, dokunum cisimcikleri adı verilen yapıdır. Dokunum cisimcikleri aracılığıyla bir cismin ağırlığını (basınç duyusu], sıcaklığını (ısı duyusu) ve' sertliğini (dokunma duyusu) anlayabiliriz.

Deri iltihabı ve egzama: Dermatit (deri iltihabı) ile egzama arasındaki ayrım tam olarak belirtilemez. Bu nedenle dermatit ile egzama aynı anlamda kullanılmaktadır. Hastalığın nedenlerini iki grupta toplamak mümkündür:

Fiziksel etkenler: Yakıcı maddeler, yağlar, sabunlar ve antiseptik maddeler, sert cisimlerle yaralanmalar vb.

Alerjik etkenler: Penisilin, çiçek ve tozları, kozmetik, maddeler (rüj, pudra, rimel vb.), astım hormon bozuklukları, ilaçlar vb.

Belirtileri: Etkilerımiş deri bölgesinde kızarıklık, çatlak, kaşıntı ve hafif ateş görülür. . ~ Seyri: Etkili deri bölgesi genellikle kaşıntılı olduğu için ikincil iltihapların belirme olasılığı vardır. Tedavi: Etkenin saptanıp ortadan kaldırılmasına yöneliktir. İkincil iltihaplara karşı .~mtibiyotikler kullanılır. Kaşıntının kesilmesi için deri yüzeyine kaşıntı giderici ve yumuşatıcı merhemler sürülmelidir. Genellikle hasta dinlenmeli, alkol almamalı ve ruhsal bir gerilim varsa, bir yatıştırıcı ya da: antihistam inik kullanılmalıdır.

Ürtiker (kurdeşen): Ürtiker, alerjik hastalıklar arasında da sayılabilir. Ürtikerin oluşumundaki nedenler, iç ve dış etkenler, ilaçlar, besinler, metabolizma bozukluklarıdır. Dış etkenler, alerjiye neden olan maddeler, soğuk ya da sıcak, güneş ışınlarıdır.

Belirtileri: Birdenbire yerel, çok eader olarak da tüm vücudu kaplayan küçük kabarcıklar görülür. Bu kabarcıklarınbüyüklükleri çok değişiktir ve kimi zaman döküntü halinde görülebilir. Renkleri beyaz ya da kırmızımsı olur. Kenarları kesin hatlıdır ve oldukça çok kaşıntılıdır. Kaşındıkça deri yüzeyinde bir yanma duyusu belirir. Yorgunluk, kusma ve ishalde ek belirtiler olarak ortaya çıkabilir.

Seyri: Tek kabarcık pek önemli sayılmaz, çünkü birkaç saat içinde kendiliğinden kaybolur. Fakat bunlar kronik bir şekil alarak aylarca, hatta kimi zaman yıllarca sık sık tekrarlayabilir.

Tedavi: Alerjiye karşı ilaçlardır. Alerjinin nedeni olan etkenler ortadan kaldırılmalıdır. Diyetten baharat, sirke gibi maddeler kaldırılmalıdır. Deri üstüne sirkeli suyla hazırlanmış kompresler uygulanabilir. Hastalık sırasında kalsiyum alınması oldukça yararlıdır.

Sedef hastalığı (psoriasis): Nedeni bilinmemekle birlikte kalıtsal bir yönü olduğu sanılmaktadır. Çok sık rastlanan ve genellikle erişkin çağlarda ortaya çıkan tehlikesiz bir hastalıktır. Pek çok türleri vardır.

Belirtileri: Özellikle diz ve dirseklerde ayrıca vücudun di-ğer bölümlerinde simetrik olarak kırmızı, pullanan deri bölgeleri görülür.

Seyri: Görünümü bozan, az kaşıntılı ve zaman zaman kaybolarak tekrar belirebilen bir seyir izler. Tedavi: Dıştan katran, salisilik asit esaslı merhemler kullanılır. Çinko ve salisilik asit merhemleri de aynı etkiyi yapar.

Hastalığın iyileşmesi oldukça yavaş olduğundan bu tür merhemlerin aşırı dozda kullanımları sakıncalıdır. Güneş banyoları yarar sağlar.

Akne (sivilce): Genellikle, ergenlik sivilcesi adını alan akne, erinlik çağındaki gençlerde görülür. Akne, yüz, omuzlar , sırt ve göğüsteki yağ bezleriyle ilgili kronik bir deri hastalığı-dır. Akne oluşumu gençlerin en duyarlı dönemlerine rastladığı için psikolojik yönden rahatsızlıklara yol açar. Akne, yağ bezlerinin tıkanması sonucu oluşur. Tıkanmaya neden olan tıkacın ucu ser tleşerek. siyahlaşır ve bu siyah noktalara tıp dilinde «komedon» adı verilir.

Belirtileri: Yüz, omuzlar, sırt ve göğüs bölgelerinde sertçe, siyah noktaların oluşumudur. Bu oluşumlar genellikle yüzde olur.

Seyri: Yağlı bir tıkaç olan komedonda çok sayıda akne basili vardır. Tepesi siyah noktacıklı olan bu komedonların sı-kılması sonucu, ak ne basillerine diğer basiller de. katılır ve aknenin bulunduğu yerde iltihaplı bir oluşum belirir.

Tedavi: Saçlar ve yüz sık sık ilaçlı sabunla yıkanıp temiz. lenmelidir. 'Aknelerin borakslı suyla temizlenmesi iyi sonuçlar verir. Diyetteki şekerli gıdaları mümkün olduğu kadar azaltmak ta yarar vardır. Erinlik çağındaki akneler genellikle kendiliğinden iyileşmektedir. Bu nedenle, aknclerin bulundu-ğu bölgelerin temiz tutulması yeterli bir tedavi yöntemidir. İnatçı vakalarda bir doktor tedavisi ön görülmelidir.

Kan çıbanlan: Kan çıbanı, derideki ter ya da kıl bezlerinin bakteriler tarafından iltihaplanması sonucu oluşur. Hatalı beslenme (yağlı besinler) ya da metabolizma hastalıkları (şiş-manlık, şeker hastalığı) gibi durumlarda çıbanlara karşı vücudun korunma gücü oldukça zayıftır. Kabızlık ve aşırı terleme gibi durumlar kan çıbanlarının çoğalmasına neden olur.

Belirtileri: Çevresi kırmızı, çoğu zaman ortasında kıl çıkmış, küçük ve başsız bir sivilce şeklinde belirir.

Seyri: Sivilce yerinde şişme, yanma ve ağrı başlar. Bir süre sonra hafif bir ateş yapar ve ilgili lenf bezinin iltihaplandığı görülür. Sonunda ucu beyaz renkli iri bir sivilce oluşur.

Sivilcenin ucundaki beyazlık bir süre sonra patlar ve dışarıya iltihaplı bir sıvı akar. İltihap aktıktan sonra, çıbanın dibinde sertçe sarı bir. oluşum göze çarpar ve halk dilinde çıbanın özü olarak adlandırılır. Çıbanlar vücudun her yerinde çıkabilir. Yüzdeki çıbanlar çok tehlikelidir, çünkü sonunda hem menenjit hastalığına neden olabilirler hem de septisemiye yol açabilirler. Kan çıbanı, iltihabın bulaşması sonucu birbirine çok yakın olarak çoğalabilir. Çıbanların göründükten sonra kaybolması haftalarea, hatta aylarca sürebilir.

Tedavi: Kan çıbanının büyümesi, ilk devresinde üzerine tentürdiyor sürülerck, arap sabunu ile yıkanıp temizlenerek ya da güneş banyosuyla durdurulabilir. Kan çıbanını sıkarak temizlemeye çalışmak çok hatalı bir davranış olur. Yüzdeki çı-banlar mutlaka bir doktora gösterilmelidir. İlk tedavi olarak bitkisel besinler, temizlik ve güneş banyo su şarttır. Bazı durumlarda çıbanın yarılarak iltihabının boşaltılması gereklidir. Terleme: Ter, vücut yüzeyine dağılmış olan ter b'ezlerinin salgısı olan ve içinde metabolizma artıkları ile tuz bulunan bir sıvıdır. Ter bezlerinin çalışmasını sempatik sinir sistemi denetler. Terlemenin merkezsel kontrolu, beyin tabanında' bulunan hipotalamustadır. Terlemenin birçok nedenleri olabilir. Çünkü birçok hastalık sırasında aşırı terleme görülebilir. Ayrıca, terleme bazı hastalıkların bir göstergesi de olabilir. Aşırı terleme sonucu vücutta tuz kaybı olacağı için, suyla birlikte tuz tahletleri alınarak tuz tamamlaması yapılabilir, çünkü terleme sonucu oluşan yorgunluğun nedeni terlemeyle birlikte olan tuz kaybıdır. Ter, genellikle pis ko kar ve kişinin çevresindekileri rahatsız eder. Kokulann önlenmesi için yıkanmak en iyi yöntemdir.

Saç dökülmesi: Akut ateşli hastalıklar sonrası, tiroit hastalığında, ikinci devre frengide ya da tüberkülozda saç dökülmesi ve kellik görülebilir, ancak etken hastalık geçtikten sonra saçlar yeniden çıkar. İleri yaşlarda görülen saç dökülmesi kalıtım ve hormon dengesiyle ilgilidir. Şoklar ve sinirsel bozukluklar çok ender olarak saç dökülmesine neden olabilir. Belirtileri: Saçlarm her taranışta dökülmesidir.

Tedavi: Şimdiye kadar saç dökülmesinin önlenebildiği görülmemiştir. Saç dökülmesi önlenemez, ama seyrekleştirilebi-. lir. Dıştan sürülen ilaçların hiçbir etkisi yoktur. Eğer saç dökülmesi hastalık nedeniyle olmuşsa tedavisi mümkündür. Yarım litre sirke ve yarım litre suyun karışımıyla elde edilen bileşimle günde beş dakika süreyle saçlara masaj yapılması olumlu sonuçlar verebilir. A ve B6 vitamini de saçların beslenmesine yardımcı 'olabilir,

Kaşıntı: Kaşıntının birçok nedeni olabilir. Şeker hastalığı, lösemi, sinir bozuklukları, hormon dengesizlikleri, karaciğer bozuklukları, alkol, kahve, tütün vb. kaşıntıya yol açarlar.

Hatta, böcek sokmaları ve ihtiyarlık bile kaşıntı nedeni olabilir. Gıda alerjileri de kaşıntı yapabilir.

Tedavi: Her şeyden önce kaşıntı etkeni bulup ortadan kaldırılmalıdır. Basit vakalarda kalarnin losyonu etkilidir. Daha ciddi vakalarda ağızdan alınan ya da merhem halinde uygulanan kortikosteroidler yararlıdır. Genellikle, yatıştırıcı ve uyuşturucu nitelikteki antihistaminik maddeler verilebilir, ancak bu maddeler hastada aşırı duyarlık oluşturabileceğinden deriye uygulanamaz.

Yatak yaraları (decubitus): Yatış durumlarını sık ve düzgün olarak değiştiremeyen yatalak hastalarda oluşan deri yaralarıdır. Özellikle, kuyruksokumu ve topıik bölgesinde beliren bu yaraların nedeni, bu bölgelerde deriye olan basıncın kan akımını engellemesi ve dokunun ölümüne yol açmasıdır.

Belirtileri ve' seyri: Etkilenen bölge önce morarır, sonra yara açılır. Açılan yaranın üzerindeki siyah ölü deri dokusu soyulur ve yerinde büyüme eğilimi gösteren açık bir yara bırakır.

Tedavi ve korunma: En iyi tedavi yöntemi korunmaktır.

Her iki saatte bir yatan hastanın yatış durumunu değiştirmek, deriyi kuru tutmak gerekir. Deri günde en az bir kez yıkanmalı, kurulanmalı, alkolle ovulduktan sonra pudralanmalıdır.

Deri bölgesinde görülecek morarmış bölge hemen pamuk tabakasıyla örtülmeli ve simit biçiminde yastık kullanılmalıdır.

Eğer yara yerleşmişse, tedavisi cerrahidir.

Uyuz: Hastalık etkeni, sarcoptes scabiei adı verilen bir asalaktır. Halk dilinde uyuz böceği olan bu asalak doğrudan temas la geçer.

Belirtileri: Şiddetli kaşıntıdır.

Seyri: Uyuz böceği, deride yarım santim boyunda tüneller açar ve tünellerin deri ucunda oluşturduğu minik sivileelerin içine yerleşir. Dişi uyuz böceği yumurtalarını bu tünellerin içine bırakır. Yumurtaların patlaması, uyuz böceğinin dışarı çıkması ve olgunlaşması bir hafta sürer. Böcekler ısındıkları zaman deri yüzeyine çıkarak dolaşırlar ve özellikle deri ısındığı zaman şiddetli bir kaşıntıya neden olurlar. Bu kaşıtıtı nedeniyle, hastanın el bilekleri, dirsekleri, beli, koltuk altları, üreme organları ve sırtında kırmızı kaşıntı izleri görülür.

Tedavi: Hasta ayrılınalı ve hastayla temas edenler de tedavi edilmelidir. Hasta önce ılık banyoda yıkanmalı, sonra vücuduna benzil benzoat bileşiği sürülmeli ve bir gün bırakılrnahdır. Ertesi gün aynı tedavi tekrarlanmalıdır.

Mantar hastalığı: Bu hastalık doğrudan temasla geçtiği ve bulaşıcı olduğu için okullar, yüzme havuzlan ve hamamlar hastalığın kolaylıkla kapılabileceği yerlerdir. Genellikle başta, ayak parmakları arasında, erişkin gençlerin apış aralarında, sığırla uğraşanların sakal bölgesinde sıklıkla rastlanabilir. Belirtileri: Eğer hastalık baş bölgesindeyse, önce çevresi kırmızı, ortası beyaz, yuvarlak bir alan belirir, sonra bu alan genişleyerek yayılır. Ayak parmaklarında, kaşıntı ve rahatsızlık hissiyle birlikte, parmak aralarında ıslak, beyaz, ölü deri parçaları görülür.

Seyri: Başta, yerleşen mantar saçların köklerine kadar ilerleyip saç tellerinin matlaşmasına, zayıflayıp kırılmasına neden olur. Bu bölgelerde saçlar diğer bölgelere göre daha seyrektir. Ayak parmaklanndaki hastalık tedavi edilmediği takdirde ağır bir egzama vakasına neden olarak hastayı yatırabilir.

Tedavi: Başa krem halinde undesilenik asit bileşiği sürülür ve ağızdan da griseofulvin verilir. Ayak parmaklarında egzama ya da iltihaplı bir durum varsa, önce bu tedavi edilmelidir. Ayak parmaklarını enfekte eden mantan tamamen yok etmek hemen hemen olanaksızdır'. Ancak, mantar öldürücü ilaçlarla etkilenebilir. Ayrıca, sık sık çorap değiştirmek, ayakları en az günde iki kez yıkamak• ve serin tutmak hastalığı kontrol altına alır.

Tımakta mantar enfeksiyonu; Çoğunlukla ayak başparma-ğında görülür.

Belirtileri: Tırnaklarda renk ve şekil bozukluğu yanında kalınlaşma da görülür. Kalınlaşma tırnağın serbest kenanndan dibine doğru ilerler.

Tedavi: İltihaplanan tırnak yenilenene kadar griseofulvin adlı antibiyotik kullanılır.

Dolama: Tırnak diplerinde oluşan bir iltihaptır ve çok sık rastlanır. Özellikle, manikür sonucu oluştuğu sıklıkla görülür.

Belirtileri: Tırnak dibinde kırmızı bir şişlik görülür. Parmakta hafif ateş ve yanma vardır.

Seyri: Önceleri ağrı lı olan şişkinlik, sonraları içi beyaz il-ıihaplı bir oluşuma (apse) dönüşür. Tedavi edilmediği takdirde tırnak düşer.

Tedavi: İlaç tedavisidir. Gerektiği takdirde apsenin yan larak açılması ve iltihabın temizlenmesi gerekir.

SENDE YORUM YAP!

Whatsapp