Böbrek Yetmezliği Sonuçları

Böbrek Yetmezliği Sonuçları : Aşağıda akut böbrek yetmezliğinin yol açtığı bozukluklar ayrı başlıklar altında incelenmiştir. Sıvı dengesindeki bozukluklar- Böb­ rekler sıvı atımını düzenleyerek vücut­ taki sıvı dengesini korur. İçtiğimiz su ter, bağırsaklar ve en önemlisi böbrek­ ler yoluyla dışarı atılır. Böbrekler 24 sa­ atte idrar üretimini 180 lt'ye kadar çıka­ racak ya da 1 lt'nin altına indirecek es­ nekliktedir. İdrar kesildiğinde atılama­ yan suyun böbreklerde birikme tehlike­ si ortaya çıkar. Vücutta atık madde yo­ ğunluğunun artmasına bağlı zehirlenme durumlaıında gerçekleşen hücre yıkımı bir dizi metabolizma tepkimesini de ha­ rekete geçirerek son ürün olarak suyun açığa çıkmasına yol açar.

Su zehirlenmesi belirtileri sinir sis­ teminde (delirium, aşın duyarlılık, yay­ gın havale), kalpte (kalp atımında hız­ lanma), akciğerlerde (su göllenmesine bağlı solunum güçlüğü) ve sindirim sis­ teminde (mide bulantısı, suya karşı is­ teksizlik) ortaya çıkar. Elektrolit dengesinde bozukluklarElektriği sudan daha iyi ileten çözeltile­ re elektrolitik çözelti denir. Elektrolitik maddeler, yani elektrolitler sıvı ortam­ larda çözünerek elektrik yükü taşıyan iyonlara aynşır. Artı (pozitif) yüklü iyonlar doğru akım alanında eksi kutba bağlı katota yöneldiğinden katyon, eksi (negatif) yüklü iyonlar artı kutba bağlı anota yöneldiğinden anyon adını alır. İnsan vücudundaki elektrolitler iç sıvı­ ların elektriksel olarak yüksüz (nötr) duruma gelmesi, kas ve sinirlerin uya­ rılması, su taşınması gibi birçok konu­ da son derece önemli bir rol oynar. Bu maddelerin belirli sınırları aşması duru­ munda yaşam sona erer.

Böbreklerin denetimindeki bu iyonların önemi böb­ rek yetmezliği ortaya çıkınca açıkça gö­ rülür. Akut böbrek yetmezliğine bağlı baş­ lıca elektrolit bozuklukları aşağıda sıra­ lanmıştır.

• Potasyum: Hücre içinde bulunan ve hemen hemen yalnızca böbrekler yo­ luyla atılan bir katyondur. İdrar kesilin­ ce hücrelerden sürekli açığa çıkan ve kana karışan potasyum plazmada biri­ kir. Plazmada yoğunluğu artan potas­ yum kalp atım ritminde bozukluklara yol açar; belli bir düzeyin üzerine çıktı­ ğında ise kalbin durmasına ve ölüme neden olur.

• Kalsiyum: Kandaki düzeyi akut böb­ rek yetmezliğinde düşer. Bu durum ola­ sılıkla kalsiyumun hücre içi ve dışı sıvı­ lar arasındaki dağılımının dengesiz ol­ ması, ayrıca öbür elektrolitler ile olan karmaşık etkileşimi sonucudur. Kanda fosfor ve potasyumun artıp bikarbonat­ ların azalması, kalsiyum düzeyinin düş­ mesine yol açar. Kan kalsiyum düzeyi­ nin düşmesi sinir-kas duyarlılığını artı­ rarak tetani biçiminde kas kasılmalarına yol açar. Buna ek olarak kalbe ilişkin şikâyetler de ortaya çıkar.

• Sodyum: Hücreleri çevreleyen sıvıla­ rın temel katyonudur (plazma da bir hücre dışı sıvıdır).

En önemli görevi su­ yun vücuttaki dağılımını düzenlemek­ tir. Su, bir fizik ve kimya yasasına uy­ gun biçimde yoğunluğu az olan çözelti­ lerden, yoğunluğu daha yüksek olan çö­ zeltilere doğru hareket eder. Bir çözelti­ nin yoğunluğu, içinde çözünmüş mole­ kül sayısına bağlı olduğundan, sodyum klorür gibi küçük moleküllerin su hare­ ketindeki yeri büyük moleküllere oran­ la çok daha önemlidir. Örneğin, 1 gr sodyum klorürün suyu kendine çekme kuvveti 1 gr proteininkinden çok daha büyüktür. Çünkü proteinler yüksek mo­ lekül ağırlıkları nedeniyle eş ağırlıkta çözünen sodyum klorüre göre çok daha az molekül sayısında kalır. Vücuttaki sodyum miktarı böbrekler tarafındandenetlenir. Bu nedenle böbreğin boşal­ tım işlevlerinin bozulması hemen sod­ yum dengesini etkiler.

Vücutta sodyum birikmesi hücreler dışında ağır sorunlar yaratacak su birikmesine yol açar. Ger­ çekten de plazma hacminin artması kal­ bi büyük ölçüde zorlar. Kalp dolaşım­ dan gelen aşırı miktarda kanı pompala- yamaz ve kanın bir bölümü akciğer da­ mar yatağında göllenerek buradan da­ mar dışına sızmaya başlar. Bunun sonu­ cu olarak nefes darlığı ve daha ileri ev­ relerde boğularak ölüm kaçınılmazdır. Vücutta su birikmesi yaygın ödem ve havalelere de yol açar. Beyni çevrele­ yen sıvılarda su toplanması sinir siste­ minde ağır bozukluklar yaratır. M etabolizm a asidozu - Böbrekler, ak­ ciğerlerle birlikte vücudun asit-baz den­ gesini düzenler. Böbrekler bir yandan idrarla hidrojen iyonlarının fosfat ve amonyağa bağlı olarak atılmasını sağ­ larken, öte yandan hidrojen iyonlarına tampon oluşturan (nötrleştiren) bikarbo­ nat iyonlarını tutar. Bir çözeltinin asit- lik düzeyi, serbest durumda bulunan, yani bikarbonat ve fosfat gibi anyonlar- ca nötrleştirilmemiş hidrojen iyonları tarafından belirlenir. Bu kısa hatırlatma­ dan da anlaşılacağı gibi metabolizma asidozu böbrek yetmezliğinin değişmez bir komplikasyonudur. Metabolizma asidozu belirtileri sindirim sistemi (kus­ ma) ve beyin (bilinç bulanıklığı, solu­ num merkezinin etkilenmesine bağlı be­ lirtiler) ile ilgilidir.

Özellikle kanda po­ tasyum düzeyinin artışı gibi elektrolit dengesi bozuklukları, metabolizma asi- dozunu daha da artırarak zehirlenmeye yol açar. Azotlu k atab o lizm a ü rü n lerin in b i­ rikm esi- Böbrek yetmezliğinde, protein ve pürin metabolizması sonucu açığa çı­ kan maddelerin plazmadaki düzeyleri artar. Bu maddelerin en önemli ikisi üre ve ürik asittir. Uzun süre ürenin, birçok belirtiyle ortaya çıkan üremide (kanda aşırı miktarda üre bulunması) başlıca sorumlu zehirli madde olduğu savunul­ du. Ama hayvanlar üzerinde yapılan de­ neyler ve klinik gözlemler bu maddenin zehir etkisine ilişkin kuşkular doğurdu.

Günümüzde birçok araştırmacı ürenin zehirli olduğu görüşüne karşı çıkmakta­ dır. Bu bakış açısından kreatin de eski önemini yitirmiş görünmektedir. Ama kanda miktarı son derece kolay belirle­ nen bu maddeler, böbrek yetmezliğinin yol açtığı zehirlenme durumunun dolay­ lı bir işareti olarak büyük önem taşır. Başka bir deyişle bu maddeler, üremili hastanın kanında öbür zehirli maddeler­ le birlikte birikmektedir. Kansızlık- Akut böbrek yetmezliğinin hemen hemen değişmez belirtilerinden olan kansızlık hızla ağırlaşan bir seyir izler. Bu durumun zehirli madde düze­ yinin yüksek olduğu üremili hasta ka­ nında alyuvarların yıkıma uğramasın­ dan kaynaklandığı sanılmaktadır. Bu varsayımı kamtlayan araştırmalarda üremili hastadan alman alyuvarların sağlıklı kişilerde normal yaşamını sür­ dürdüğü, sağlıklı kişilerden alınan alyu­ varların ise üremili hastalarda çok daha az yaşadığı gösterilmiştir. Pıh tılaşm a bozu k lu k ları- Gene üremi- ye bağlıdır ve pıhtılaşma sürecini başla­ tan trombositlerin, buradaki zehirli maddeler nedeniyle görevlerini yapa­ mamasından kaynaklanır.

SENDE YORUM YAP!

Whatsapp