Balık Burcu Sosyalite

Balık Burcu Sosyalite :

Balık ve Toplum

İçedönük ve epeyce çekingen olan Balıkların toplum içerisinde yer edı nebilmeleri oldukça zordur. İçinden geçirdiği duygu ve düşünceleri anini makta da zorlanırlar. Dudaklarından dökülen sözlerle asıl söylemek istedik leri genellikle birbirinden farklıdır. Bu nedenle de söyledikleri sözleri biraz sonra açıklamak ihtiyacı hissederler.Sürekli anlaşılamamaktan veya yanlış anlaşılmaktan şikayet ederleı "Ben aslında öyle demek istememiştim..." cümlesini, onlardan çokça duya bilirsiniz. Büyük ihtimalle de öyle demek istememişlerdir. Ancak arkadaşla rının, "Ben aslında öyle demek istememiştim..." sözüne her zaman inanma lan mümkün değildir. Bu yüzden yalnız kalabilirler.

Onları daha çok yardım organizasyonlarında, dergahlarda ya da mey hanelerde görürsünüz. Zira yardımseverdirler ve yoksul insanlara yardım ederek mutlu olurlar. Çoğu zaman da bu duyguları kullanılır. Kendilerinden üstün nitelikli olarak gördükleri kişilere kolaylıkla bağlandıkları ve bu bağ lılık çoklukla bağımlılığa dönüştüğü için tarikat üyelerinin büyük çoğunluğu da Balıklardan oluşur. Ancak terörist gruplardan uzak dururlar, zira yeterli cesaretleri yoktur.

İnsanlarla uzun süre beraber bulunmaları Balıkları yorar. Bu nedenle sıklıkla yalnızlıklarına çekilir, yalnız kalmaktan mutlu olur ve enerji toplarlar. Ancak bunu bilinçli şekilde yapmaları gerekir, aksi halde kendilerini tümüyle toplumdan soyutlayıp şizofrenik hale gelebilirler.


Derya Kuzusu

Balık burcunun temel elemanı (unsuru) sudur. Balık insanının değişken ruh hali ile gezegeni Neptün'ü birlikte değerlendirirseniz bu suyun değişik Şekillere girebildiğini, çok bilinen bir nesne olduğu halde gizli ve gizemli bir yapıya sahip olduğunu görebilirsiniz.Balık insanları da denizler gibi bazen dalgalı, bazen durgun, bazen hülyalı, bazen pırıltılıdır. Bir de ay ışığı vurmuşsa yakamoz olup şiirleşir. Balıklar engin
denizler içindedir fakat deniz içinde olduklarından habersizdirler.O bazen taşınabilen sudur, bulun-
Uuğu kabın şekline ve rengine bürünür.

Bir bakarsınız buharlaşıp yükseliyor,uçuşan hayaller gibi. Onu, engin denizlerde, yağan yağmurda bulabilirsiniz. Bazısı 'bir içim su'dur, bazısı gözlerden süzülen yaş, bazısı yapraklar üstünde çiy tanesi. Yağmurun, karın, çiyin, gözyaşının gizemini ve denizlerin gizliliğini kim inkar edebilir?..

Balık insanları da denizler gibi bazen dalgalı, bazen durgun, bazen hülyalı, bazen pırıltılıdır. Bir de ay ışığı vurmuşsa yakamoz olup şiirleşir. Balıklar engin denizler içindedir fakat içinde olduklarından habersizdirler. Onlar sonsuzlukla, ölüm ötesi alemle birlikte yaşarlar, ancak birçoğu ölümsüzlüğü içki kadehlerinde arar.

Evcîl Kediler

Rengarenk kediler... Evlerin, sokakların vazgeçilmez misafirleri... Kimisi Van kedisidir, kimisi ciğercinin kedisi, kimi sokak kedisi, kimisi de dağların vahşi kedisi... Okşanınca mutlulukla mırıldanan, bağırınca korkup bir tarafa büzülen veya kuytu bir yere gizlenen, sinirlendirilince tırmalayan, sıcak ve yumuşak bir yer bulunca tatlı tatlı uyuyup hayaller kuran, karnı doyunca veya uykudan uyanınca gerinerek esneyen albenili varlıklar.

Balina gibi şişmanları da bulunur, hamsi gibi zayıfları da. Kendilerinden ne istenildiğini anlayabilme kabiliyetleri zayıf, kendilerine ve başkalarına karşı güven duyguları eksiktir. Uzun süre dargın kalınması veya bir yere kapatılması, kediler gibi Balık insanları için de en büyük cezadır.

Onları odalarınızda bacaklarınıza sürtünürken görebileceğiniz gibi, orman içinde puma olarak da rastlayabilirsiniz: Küçük ve yuvarlak başlı... Usta bir sıçrayıcı veya yüzücü... Arkadan saldıran amansız avcı... Balık insanları gibi ayaklarının yere basmasından hoşlanırlar, ancak şirinlik yapmak is tediklerinde yahut korktukları zaman ağaçların en yüksek dallarına bile tırmanabilirler. Ne kadar yüksekten atlarlarsa atlasınlar hep dört ayak üstüne düşerler.

Balık insanları da öyle değil mi? Zor durumda kaldıklarında mutlaka bir yerlerden yardım geleceğine inanırlar, bekledikleri yardım gelir de. Sanki görünmez manevî bir el, onları korumakta ve hayat arenasında yenik düşmesini önlemektedir.Soğuktan korunacakları, karınlarını doyuracakları, sevgi dolu bir yuvaya ihtiyaçları vardır. Kendisini sahiplenenlerin kim olduğu da o kadar önemli değildir, yeter ki sevilsin ve korunsunlar. Ara sıra sevdiği tarafından ödüllendirilmesi, ona büyük mutluluk verir. Onlar biraz tembel ve inatçı olsalar da, sevgi ve bağlılıkları sonsuzdur. Ancak çoklukla nankörlük ve bencillikle suçlanırlar. Belki bu bir önyargıdır, zira her durumda kedilerin bir mazereti vardır, anlaşılamamak. Onlar, paylaşmayı bilen, her durumda yanınızda durmayı ve yanınızda olmayı beceren varlıklardır.

Kedilerin, sinirli oldukları anlar dışında- tırmalamaları da bir sevgi gösterisi, bir aşk davetidir. Çocuklarını da pençeleriyle sever, enselerinden dişleriyle tutarak taşırlar. Yavrularına acı verdiklerinin farkında da değildirler.Kediler de Balık insanları gibi, belki kısa bir süre yavrularını koruyup kollar, onlara şefkat gösterirler, o kadar. Çocuklarını çok sevmelerine rağmen, sevgi gösterisi yapmaz, hayat kavgasını yalnız başlarına öğrenmeleri için onlardan uzak dururlar. Kedi yavruları genellikle savunmasızdır, başka kediler ve özellikle köpekler için kolaylıkla yem haline dönüşürler.

Ancak onlar sabırlı bir avcıdır. Avlamak istedikleri bir fare, bir kuş, bir sinek, bir kelebek olabilir. Avına gizlice ve olabildiğince yaklaşır ve bekler, saatlerce... Bazen günlerce... Birdenbire, şimşek hızıyla harekete geçer. Pençelerine geçirdikten sonra hemen öldürmez de. Onunla bir müddet oy-nar, "kedinin fareyle oynaması gibi..."Kediler yalnız yaşamayı seven, bağımsız yaratılışlı hayvanlardır ve evcil köpekler gibi sahiplerinin isteklerine hiçbir zaman tümüyle boyun eğmezler. Köpeklerin sahiplerine, kedilerin ise evlerine bağlı oldukları eskiden beri bi-linir. Zira kediler sebeplere değil, sebepleri yaratana bağlıdırlar. Yaşadıkları eve bağlılıkları ve yön bulma duyuları o kadar kuvvetlidir ki, kilometrelerce uzağa bırakılsalar bile evlerine dönmeyi başarırlar.


Genelde bireysel yaşamda daha rahat olan kediler çok gerekmedikçe, yaşadığı ortamda başka kedi istemez. Buna ailesi de dahildir. Zorunlu du-rumlardan doğan ortamlarda her şey yolunda gözükse de kaprisleri dikkat çekecektir. Ayrıca kediler pasif veya uyur durumda, günde tam on altı saat dinlenme ihtiyacı içindedirler. Bu durum kedilerin tembel olduğu izlenimini uyandırır.Onlar, Balık insanlarıyla birebir örtüşürler.

Yağmurla Gelen Mutluluk

Kızılderili kabileleri her ne kadar kurbağayı su burcu (Yengeç, Akrep, Balık) insanlarına totem kabul etmişlerse de; kurbağa öncelikle Balık insanlarıyla benzeşmektedir. Kurbağalar da Balık insanları gibi geceden, yağmurdan, sudan, ılık havadan, çocuk yapmaktan hoşlanırlar. Yağmurun ritmik sesi, şelale veya derenin çağıltısı, onlarda karşı cinse karşı taşkın bir istek uyandırır.

Dişileri seçicidir; bir erkekle aşk yaşamak için onda üstün yetenekler ararlar. Erkek kurbağalar ise bir dişiye kendini beğendirmek için üstün özel-liklerini ses keselerini sonuna kadar şişirerek anlatmaya çalışırlar. Birçok kurbağa türünde yumurtaların ve yavruların korunması görevi erkeklere aittir. Kuluçkaya da onlar yatar. Kurbağalar da Balık insanları gibi her şart altında ve değişik mekanlarda yaşayabilmenin yolunu bulabilirler. Zira bulundukları ortama tam bir uyum sağlayıp o bölgenin renk ve şekline bürünür, şartlarına uyum geliştirirler.

Kurbağaların dilleri çok hızlı çalışır ve avlarını da dilleriyle yakalarlar. Bu nedenle Balık insanlarının ne dediği kolay anlaşılmaz, zira acele ederler. Aynı zamanda rengarenk görünümleri ve tatlı dilleriyle avlarını tuzağa düşürebilirler. Balık insanları gibi kurbağalarda, kendilerine zarar verecek olan insan ve hayvanları, vücutlarını kabartarak, bakışlarını sertleştirip düşmanın gözünün içine bakarak korkutmaya çalışır, ya da ölü taklidi yaparlar.

Bir de Kılçığı Olmasa

Ürkek ve ani refleksli hareketleriyle, göz alıcı renkleriyle, buldukları her sığınağı uyuklamak için fırsat bilmeleriyle tanınan balıklar, denizlerimizin ve karasularının süsü, sofraların en nadide yemeklerinden biri. Siyah beyazları hariç tutulursa öylesine mükemmel bir renk uyumuyla yaratılmışlar ki sey-rederken hayran kalmamak elde değil. Bu renk uyumunu karada yaşayan Balıklarda da kolaylıkla görebilirsiniz.
Bayan Balıkları parlak simli giysilerinden tanıyabilirsiniz, zira denizlerde yaşayan parlak pullu adaşlarına özenirler. Ve onlar kadar narin, onlar kadar dayanıksız, onlar kadar ürkek ve güvensizdirler. Balıkların kuytu yerlere çekil-mesi gibi, Balık insanları da mecbur kalmadıkça toplum içine girmezler.

Balıkların "Beni tutan onmasın, etimi yiyen doymasın..." diye beddua ettiği rivayet edilir. Belki de doğrudur. Zira balık eti insanı doyurmaz. Balıkçılara da bir bakın, hemen hepsi perişan durumdadır. Öyleyse Balıklara iyi davranın, çünkü sizi sinirlendirseler, sizi canınızdan bezdirseler bile, isteyerek yapmıyorlar.

Denizlerdeki balıkların yalnızca iki tanesi memeli sınıfındandır, yunuslar ve balinalar. Bu nedenle yeryüzünde dolaşan Balıklar da belli başlı iki çeşittir. Yunus insanlarının zayıf, narin olmalarına karşın Balina insanları şişman, kaba görünümlüdür. Her iki cins de çok yemek yedikleri halde Yunuslar kilo almazlar. Yunus balıkları, sevgilerini gösterirken ve özellikle yavrularını severken, çocuklarını yumruklayarak okşayan istisna annelere benzerler; sevgi gösterisi yapıyorum zannederken sevdiklerine zarar verebilir, hatta öldürebilirler.
Balıklar, sevimli yaratıklar. Birde kılçıkları olmasa...

Ruhun Toprakla Teması

Balık burcu, burçları simgeleyen insan figüründe AYAKLAR ve AYAK Bİ-LEKLERİ bölgesini temsil etmektedir.
Ayaklar, sabırla hizmet etmenin, itaatin ve zihinsel duyarsızlığın sembo-lüdür. Bu nedenle kaderci bir yapıları vardır. Başlarına gelen acı verici olaylara karşı tevekkül içindedirler.Balıklardan, kendisini meyhanelere adamış "ayaktakımı" da çıkar, kutsal bir davaya adamış derviş de. O, ayak olmaya razıdır, yeter ki üzerinde insanlık yükselsin.


Balıklar, iyi birer dansçı veya bale sanatçısı olabilirler; zira ayakları buna uygundur. Ancak bu ayaklar aynı zamanda çok çabuk üşür ve tüm vücudun hastalanmasına sebep olabilir.Balık burcunun gezegeni olan Neptün de, HÜCRE ve HÜCRE YAPISINI, SİNİR SİSTEMİNİ, OMURİLİĞİ temsil eder. Bu nedenle Balık insanlarının rahatsızlıkları genellikle organik değil, psikolojiktir. Uyuşukluk, uyku hali, bedende lekeler ve benler oluşması, sinir bozukluğu genel özellikleridir.

Düşlerin Rengi

Mavi, sonsuzluğun, derinliğin, Neptün'ün, aynı zamanda şeffaflığın rengi. "Su rengi" anlamına gelen MAİ, değişime uğrayarak maviye dönüşmüştür. Onu gökyüzünde, havada, suda, camda algılayabilirsiniz. Önünüzü kesmez, görüşünüze engel olmaz. Alabildiğine sonsuzluğuna çeker sizi. Ona bakarken, artık rengine boyanan denizi, gökyüzünü, camı unutur, sonsuz ve gizemli bir âleme doğru hülyalı bir yolculuğa çıkarsınız.

Balık insanı turkuvazdan açık turkuvaza değişkendir çoğunlukla. Turkuvaz evrensel sevginin (hümanizmin), dostluğun, kardeşliğin, melankolinin, hülyalı oluşun, nezaketin, kibarlığın, duygulu oluşun, yüzeysel yaygın ilişkilerin, maddilikten uzak oluşun, sonsuzluk alemiyle bağlantının, gökyüzü özleminin, çıkar düşünmemenin, sanatsal doğanın, duygusal isteklerin, hayallerin, arayışın, düş gücünün, insanın kendi kendisiyle mücadele etmesinin sembolüdür.

Turkuvaz gibi Balık insanı, özellikle Balık kadını da sizi gerçek dünyadan koparıp hayal ve düş âlemine götürebilir. Ancak açık mavi gibi şeffaf değil, firuze gibi mat ışıltılıdır. Bu nedenle onun iç dünyasını anlamak zordur, firuze taşı gibi birdenbire renk de değiştirebilir. Turkuvazın sembolize ettiği tüm özellikleri kişiliğinde taşıyan Balık insanını kibar ve nazik tavırlarından, melankolik ve hülyalı hallerinden tanıyabilirsiniz.
Mavi, turkuvaz etkili Balık kadınlarının sevinçleri de çok derindir, üzün-tüleri de. Duyguları aşırıdır, duygusal tepkileri de. "Yine neler oluyor bana" şarkısı sanki onlar için bestelenmiştir. Duygusal davranışlarını denetleyeme-melerine şaşırır kalırlar.Erkekleri ise, kendilerini gereğinden de fazla işlerine verdiklerinden, duygularının aşırı derecede etkisi altında kalmaya vakit bulamazlar.geler bozulsa bile melankoliye kapıl-mazlar. Bir yere bağlı kalmak ruhlarını yorduğundan, gezici işlerden hoşlanırlar.

Duygu, Rüya, Hayal Üçgeninde

Gümüş rengi, yani beyazımsı gri; Balık insanının temel renklerinden... O, dolunayın, akan bir derenin, sabah ve akşam vaktinde denizlerin kıyı böl-gesinin, yakamozun, rüyaların, duyguların, hülyanın, sezginin... rengidir. An-cak kesinlikle düşüncenin, mantığın, aklın rengi değildir. Onlar sanki başka bir âlemin çocuklarıdır. Dünya gerçekliğinden kopukturlar ama böyle olmak onlar için çok da önemli değildir.
Balıklar yoğun duyguların ve hayallerin şairidir. Kendileri gizemli olduğu gibi yazdıkları şiirler de gizemlidir. Aynı zamanda bu şiirler, hem şekil hem de anlam bakımından mantıklı bir akış, mantıklı bir bütünlük oluşturmazlar. Genellikle şiirde ne anlatıldığını kendilerine sormak gerekir, inanın, okuduğunuz zaman aklınıza gelmesi mümkün olmayan anlamlarla karşıla-şırsınız.

Balık Tepkisi

Balık insanları narin ve duygusal insanlardır, aşırı kırılgan bir kalpleri vardır. Bu nedenle ona kızdığınız zaman veya haksızlığa uğradıklarına inandıkları durumlarda içe döner ve hayallere dalarlar. Ya da bir köşede ağlarlar. Bu içe dönme hallerinde, zaten aşırı içedönük yapıda olduklarından bunalıma düşmeleri de mümkündür. Ancak yalnızlıktan hoşlandıkları için, kendilerini dinleyecekleri zaman ve ortam bulabilirlerse, bir müddet sonra kendilerini toplayacak, psikolojik darbenin etkisinden kurtulacak ve hayata geri döneceklerdir.Ancak 10-20 Mart günlerinde doğan Balıklar, kendisine kızıldığında veya haksızlığa uğradığına inandığında, sinirli, kızgın ve saldırgan bir tavır içine girebilir.
Balıkların en fazla hoşlandıkları şeyler sevilmek ve beğenilmektir. "Seni seviyorum..." veya "Çok hoş birisin..." gibi sözler onu eritecek, kızgınsa gü-lümsemesine, küskünse barışmasına sebep olacaktır.

Kendilerinden daha güçlü bir düşmanla karşılaştıklarında, onu korkutmak için ya gözlerini iri iri açıp haşin bir bakış fırlatırlar, ya da ağızlarından tükürükler saçarak hızlı ve yüksek perdeden, anlaşılmaz sözler söylerler. Aynı zamanda bu onların korktuğunu da gösterir.

Dalgın ve Hüzünlü

İstisnalar dışında Balık insanlarının, sessiz, sedasız, dertli, hüzünlü bir duruşları vardır. Onları gördüğünüzde, hayattan silleler yemiş, çok kötü de-neyimler geçirmiş, acılı biri sanırsınız. Böyle olanları mutlaka vardır, ancak mahzun görünümleri çektikleri acıdan değil, yaratılıştandır.
Balıklar ve özellikle bayan cinsi aşırı dalgın yapıdadır. Yolda üzerinize doğru gelen ve sakınmanıza rağmen size çarpan birini gördüğünüzde bilin ki bu kişi büyük ihtimalle Balıktır veya Balık etkilidir. Zira o sırada hayal kurmakla meşgul olduğundan sizi görmüyordun

Balık ve Çocukları

Balıklar ve özellikle bayan cinsi aşırı dalgın yapıdadır. Yolda üzerinize doğru gelen ve sakınmanıza rağmen size çarpan birini gördüğünüzde bilin ki bu kişi büyük ihtimalle Balıktır veya Balık etkilidir.

Sık sık ruhsal bunalım geçiren, yalnızlık ve sessizlik arayan Balık anne baba için çocuklar yükten başka bir şey değildir. Çocuklarını çok sevmelerine, gönülden bağlı olmalarına karşın, fiziksel enerjileri ve ruhsal dayanıklılıkları yetersiz olduğundan, çocuklarıyla yete-rince ilgilenmeleri mümkün olmaz. Üs-telik çocuklar ağlarlar, ortalığı dağıtırlar, altlarını ıslatırlar, gürültü yaparlar ve bitip tükenmek bilmeyen istekleri vardır. Bu da sükunet arayan Balık için

Kararsız Balık, çocuklarına yol göstermeyi ihmal edeceğinden, çocuklar erken yaşta kendi kararlarını kendileri vermeye başlayacaklardır, doğru veya yanlış. Bu nedenle erkek Balıklar çocuklarından olabildiğince uzak durur, çocuklarıyla ilgilenmeyi an-nelerine bırakırlar.
Anne Balıklar çocuklarıyla daha fazla ilgilenirler. Zira aşırı şefkat ve mer-hametleri onlardan uzak durmalarına engel olur. Yine de ara sıra çocuklarına birileri bakar ve Balık anne de kendini dinlemeye çekilirse iyi olur. Böylelikle ruh sağlıklarını koruyabilirler. Ancak anne Balık dahi çocuklar büyüyüp kendi başlarının çaresine bakacak yaşa gelince çocuklarından uzaklaşacak ve kendi uğraşlarına dönecektir.

Kararsız Balık, çocuklarına yol göstermeyi ihmal edeceğinden, çocuklar erken yaşta kendi kararlarını kendileri vermeye başlayacaklardır, doğru veya yanlış.Eşiniz Balıksa çocuğunuzun terbiyesi, karakter yönlendirmesi, doğruyu bulmasına yardımcı olması size düşüyor demektir. Ve ara sıra eşinizi dinlendirin.

SENDE YORUM YAP!

Whatsapp