Şişmanlığın Nedenleri

Şişmanlığın Nedenleri :

Şişmanlık, genel bir kural olarak, vücuttaki kalorinin harcanamayıp yağ olarak depolanması sonucu gelişir. Pratikte şişmanların büyük çoğunluğunda, beslenme konusunda yeterince bilgi sahibi olunmadığı için, aşırı gıda, özellikle karbonhidratlar ve yağların alınımı rol oynamaktadır. Buna genetik, hormonsal ve psikolojik faktörleri de eklemek gerekmektedir. Şişmanlığın temelinde; "fazla yeme" vardır. "Dönüş" isimli kitabımda yazdığım gibi "İnsan ne yerse, vücut o yönde şekillenir" Genetik faktörlerin şişmanlıktaki etkisi, günümüzde genetik biliminin gelişmesi ile belirlenmiştir. Artık yağ dokusu belirlenebilmektedir. Hücrelerinin sayısı ve yerleşimi kalıtsal olarak her şahısta tayin edilmektedir. Nitekim, anne ve babaları şişman olan ailelerin çocuklarının şişman olduğunu çevremizde rahatlıkla görebiliriz. Bir başka deyişle şişman çocuk, erişkinin öncüsüdür. Hiç şüphesiz, burada genetik faktör yanında ailenin beslenme tarzını ve geleneksel beslenmesini dikkate alma zorunluluğu vardır. (lcnetik olarak şişmanlığı söz konusu olan bir kişi Etiopya'da yaşasa, acaha açlık içerisindeki bu ülkede yine şişman olabilir miydi? Şişmanlığı etiolojik olarak beş grupta sınıflandırırız: 1-Nöroendokrin şişmanlık, 2-İlaca bağlı şişmanlık, 3-Diyetsel şişmanlık, 4-Azalmış enerji tüketimi, 5-Şişmanlıkta genetik faktörler. Nöroendokrin Şişmanlık Ventromedial hipotlamusun, tümör, iltihap ve diğer bazı hastalıklarla hasar görmesi sonucu şişmanlık oluşur. Lateral hipotalmusta oluşan hastalıklar, kişide iştahsızlığa ve kilo kaybına sebep olur. Nöroendokrin şişman hastalarda baş ağrısı, görme bozuklukları, amenore adını verdiğimiz adet görmeme, erkeklerde impotans adını verdiğimiz cinsel güçte azalma, dia bet, tiroid ve böbrek üstü bezlerinde rahatsızlık oluşur. Hipotalmustaki hasara bağlı olarak, vücut ısısında düşme, konvulsiyon adını verdiğimiz kasılmalar görülür. Hormonal faktörler, şişmanlığın oluşumunda % 10 gibi önemli bir yer tutar. Aşırı beslenmeye bağlı şişmanlıktan sonra önemli bir grubu oluştur. Endokrin bezlerde meydana gelen değişmeler şişmanlığa sebep olduğu kadar, şişmanlık da endokrin bozukluklara sebep olmaktadır. Birçok vak'ada bu sebep-sonuç ilişkisini çözümlemek imkansızdır. Şişman kişilerde, adrenal korteks hormon adını verdiğimiz böbrek üstü hormonlarının, patalojik seviyelerde yükseldiği gözlenmiştir. Hipofiz bezinden salgılanan büyüme hormonu, yağ dokusunun hareke tini artırır. Açlıkta, salgılanması artan büyüme hormonu, yağ hücrelerinden ırigliseridlerin hareketini sağlar ve yağ asitlerini serbestleştirir. Serbestleşen bu yağ asitleri enerji kaynağı olarak kullanılmaktadır. Nitekim şişmanlarda büyüme hormonunun salgılanması azalmaktadır. Hasta, normal vücut yapısına ulaştığı zaman büyüme hormonundaki salgılanma normale döner. Şişman hastaların serumunda serbest yağ asidi seviyesinin yüksek oluşu, büyüme hormonu salgısının yetersiz olduğunun kanıtıdır. Şişmanlayan hastalarda, mevcut bulunan görme kusurunda ciddi artış gözledim. Bazı hastalar akupunkturla zayıfladıktan sonra gözlük numaralarında azalma oldu. Bunun sebebi büyüme hormonundaki salgılanmanın azalmasıdır. Seks hormonları hem yağ miktarına, hem de yağın dağılımına etki eder. Kadınlar, erkeklere oranla daha fazla deri altı yağ dokusu taşır. Tekrar eden doğumlarla şişmanlık artmaktadır. Aynı şekilde menopozdan sonra hormonsal değişimler şişmanlığa sebep olur. Androjen hormon adını verdiğimiz erkeklik hormonunun azalması ve ya kaybolması şişmanlık üzerine etkili olmaktadır. Ergenlik çağından he men önce başlayan hipogonadal şişmanlık adını verdiğimiz şişmanlık er genlikte kaybolmaktadır. Bu dönemde her iki cinse has yağ dokusu gelişmesi ve yayılması görülmektedir. Gonad hormonların yağ dokusuna direkt etkileri görülmemekte fakat fizik aktiviteye etkisi olmaktadır. Bu hormonlar, östrojen hormonun salgılanmasının azalmasına sebep olmaktadır. Böylece oligomenore adını verdiğimiz adette azalma veya erken adet kesilmesi olarak bilğimiz menopoz oluşur. Anadoluda kadınların adetinin 45 yaşlarında kesilmesinin en büyük sebebi kilolu olmalarıdır. Oysa bugün gelişmiş ülkelerde menepoza girme yaşı ortalama 55' dir. Tiroid hormonlarının fonksiyonu şişmanlarda normaldir. Hipotiroidizim adını verdiğimiz hormon salgılanmasında azalma durumunda, metabolizmada yavaşlama olur ve şişmanlık görülür. Şişmanlık tedavisinde tiroid hormonu verilerek metabolizmayı hızlandırmak suretiyle zayıflatmak sakıncalıdır. Dışardan verilen tiroksin ile endojen tiroid, hormonal fonksi yonları baskı altında alır. Şişmanhklabirlikre Cushing sendromu olabilir Hiperinsülinizm Beslenmemizde etken olan karbonhidratlar, vücudun temel enerji kaynağıdır. Günlük ortalama enerji ihtiyacının %60'1 karbonhidratlardan kar ılanır. Karbonhidratlar temel yapıda, sakarid denilen maddelerden oluş muştur. Zincir şeklinde olan sakarid; monosakarid, disakarid, oligasakarid ve polisakarid olarak nitelendirilir. Fazla miktarda karbonhidrat alındığı zaman, kan şekeri yükselir. Yukarıda da bahsedildiği gibi, pankreastan salgılanan insülin hormonu, kan şekerinin kas hücrelerine ve diğer hücrelere ulaşmasını sağlamaktadır. ı gram karbonhidrat yandığında 5 kcal açığa Çıkar. Fazla miktarda alındığı zaman, karaciğerde ve kaslarda yağ halinde depolanır. Bu nedenle doğru karbonhidratlar, doğru miktarda ve doğru zamanda alınmalıdır. Diabetik hastalıkların tedavisinde kullanılan insülin ve diamikron gibi ilaçlar, açlığı ve gıda alımını artırarak şişmanlığa neden olurlar. Pankreas bezi, insülin adını verdiğimiz hormonun salgılanmasını sağlar. İnsülin, yağ dokusunda trigliserid yapımındaki en önemli hormondur. İnsülinin etkileri: a) İnsülin, kan şekeri seviyesini düşürdüğü için, hipoglisemi sonucu açlık meydana getirir. b) Hipoglisemik baş ağrısına neden olur. Bu ağrı genelde vasküler tip baş ağrısı tarzındadır. c) Glikozu yağ hücresine dönüştürür. d) Yağ hücresi içerisinde glikoz yıkılımını hızlandırmak suretiyle yeterince gliserin yapımını artırır ve cilt altına yağ olarak depolar. e) Glikozun yıkım ürünü olan Acetyl-Co A'dan yağ asidi yapımını artırır. Bu durumda, yeterli karbonhidrat ve insülin bulunduğu takdirde, yağ dokusu gelişmesi hızlanır. Şişmanlığın en önemli biyolojik bulgularından biri, hiç şüphesiz açlıktır. Yemekten sonra insülin seviyesi yüksektir. Hiperinsülinemi adını verdiğimiz kan insülin seviyesinin artışının sebebi bulunamamıştır. Bazı araştırmacılara göre açlıkta, bir protein olan amino asit seviyesinin şişmanlarda yüksek olduğu tespit edilmiştir. Kuvvetli bir insülin uyarıcı olan bu maddenin, pankreastan insülin salgılanmasını artırdığı ileri sürülmektedir. Serum amino asit seviyesinin yüksekliği şişmanlardaki insülin direnci ile açıklanmaktadır. Yağ hücrelerinin sayısı ve çapı başlıca faktördür. Çünkü zayıflatılmakla insülin direnci azalmaktadır. Periferik dokularda meydana gelen insülin direncini yenmek için, pankreas aşırı insülin salgılamakta ve yıllarca süren bu aşırı sekreyon pankreas i bitkinliğe yönlendirerek sonuçta insülin yetmezliğine bağlı şeker hastalığına sebep olmaktadır. Şişman kişilerde, şeker hastalığı riskinin yüksek olması bu nedenle önemlidir. Ayrıca pankreasın beta hücrelerinden salgılanan insülin, sık aralıklarla salgılanarak hipoglisemiye sebep olurken, öte yandan beta hücrelerinin atrofisine ortam hazırlayarak diabetes mellitus riskini artırır. Gece Yeme Sendromu Gece yeme sendromu, ilk defa 1955 yılında tanımlanmıştır ve sabah iştahsızlığı, akşam aşırı yeme ve uykusuzluk olarak tarif edilmiştir. Genel nü fusun %1. 5'inde görülür. Şişman olmayanlarda da sık rastlanır. Günlük kaÇocuklardaki şişmanlık, çocukluk ve ergenlik döneminde önemlidir. Şişmanlık, erişkin yaşamında da devam eder. Ayrıca çocuklardaki şişman , yetişkinlerde görülen tip 2 diabetes mellitusun öncüsüdür. Boya göre ,ağırlığı 75 persantın üzerinde olan çocuklar zayıflamalıdır. 95 persant "landa ise zayıflama tedavisine özendirilmelidir. Bu yaşlarda gıda alımının kontrolü ebeveynlerin kontrolundedir. Ergenlik çağında, çocuk ile aile arasındaki kişilik çatışması, çocuğun beslenmesinde kontrolün aileden çıktığının göstergesidir. Burada yapılması gereken gıda alınmasını kısıtlamaktır. Ciddi kalori kısıtlaması ve zayıflamak için kullanılan ilaçların, boy uzamamı yavaşlattığı tespit edilmiştir. Bu husus göz önünde bulundurulmalı. Çocukların kilo almaması için aileler bilinçli davranmalı, gıda alımı azal ulmalı ve aynı zamanda çocuk düzenli egzersize yönlendirilmelidir. Bunun, şişmanlığı engellemek için ilk adım olduğu unutulmamalıdır. İlaçlara Bağlı Şişmanlık Depresyon tedavisinde kullanılan antidepresan ilaçlar, epilepsi tedavi sinde kullanılan antiepileptik ve nöroleptik ilaçlar, tedavi sırasında merke 1i sinir sistemindeki mono aminler üzerine etki yaparak şişmanlığa sebep olurlar. Bu arada antidepresan ilaçlar, uykusuzluğa neden oldukları için, protein yıkımına sebep olurlar. Vücut kaybettiği proteini yerine koymak için kendisini açlığa iter. Bu ilaçların kullanımında, başlangıçta zayıflama ve arkasından hızla kilo alma görülür. Ayrıca, antidepresan ilaç kullanan larda karbonhidrat alımı artmaktadır. Psikolojik Nedenlere Bağlı Şişmanlık Özellikle şişman bayanlarda aşırı yemenin ya da azalmış aktivitenin rolü çoktur. Tabloya eklenen depresyon ise "yeme"ye sebep olmaktadır. Psikolojik nedenler yemeye ve özellikle gece yemeye sebep olur. Bunu "Şişmanların kendilerine özgü bir kişiliği bulunmaktadır" diye tarif edebiliriz. Psikolojik faktörler, şişmanlığın sebebi olduğu kadar, aynı zamanda şişmanlığın sonucunu da oluşturur. Aşırı yeme sendromunda, depresyon, erken yaştaki şişmanlığın en önemli sebebidir. Sigarayı bırakanlarda kilo alımı çok sıktır. Bunun sebeplerinden birisi kısmen nikotinin kesilmesiyle ilgilidir. Sigarayı bırakanlar, ilk birkaç haftada 1-2 kg ve takip eden 4-6 ayda 2-3 kg ilave kilo alırlar. Yani, sigarayı bıraktıktan sonra ortalama olarak 4-5 kilo alınır. Öte yandan sedanter yaşamda, enerji kullanımı azalır ve kilo alınır. Diyete Bağlı Şişmanlık Amerika'da son yüz yılda görülen şişmanlık için, yüksek yağlı gıdalar alınması ve fiziksel aktivitenin azalması sorumlu tutulmaktadır. Şeker içeren içeceklerin tüketimi, kafeterya ve marketlerde çok sayıda gıda bulunması. şişmanlığın başlıca sorumlusudur. Özellikle genetik yapısı ile oynanmış mı sırdan elde edilen glikozun meşrubatlarda kullanımı ve bunun karaciğerde hiçbir işlem görmeden kana geçmesi, kilo almayı artırır. "Amerika'ya gidip de şişmanlamadan dönmek imkansızdır" sözü bu yüzden gerçektir. Son yıllarda ülkemizde televizyon başından kalkmadan program izlemek, fiziksel aktiviteyi azalttığı için, şişmanlığın artmasının nedenlerin dendir. Günümüzde modern toplumlarda enerji tüketimi azalmakta bu da şişmanlığa sebep olmaktadır. Enerji tüketimi dört grupta toplanır.

1-Bazal metabolizma: Bazal metabolizma adını verdiğimiz istirahat halinde kullanılan enerji, 24 saatte 800-900 kcal'dir. Bazal metabolizma kadınlarda erkeklerden daha düşüktür ve yaş ile azalma gösterir. Yaş ile görülen metabolizmadaki bu azalma, gıda alınması kontrol edilmezse yağ de polanmasında artmaya sebep olur.

2-Fiziksel egzersiz: Fiziksel egzersiz, değişken bir oran göstermekle beraber günlük enerji tüketiminin yaklaşık 1/3'ünü oluşturur. Yani "Yiyeyim, yürüyerek veya ağır spor yaparak yediğimi yakarım" düşüncesi yanlıştır. Pratikte bir kutu 33 ml kolayı yakmak için 5 kilometre yürümemi gerekmektedir.

3-Diyetsel termogenezis: Gıdaların termik etkisi, spesifik dinamik etkisidir.

Yemek yenildikten sonra görülür. Oksijen alımı ile ölçülür. Şişman kişilerde, özellikle bozulmuş glikoz toleransı veya diabetes mellitus bulunanlarda, gıdaların termik etkisinde daima azalma olur. 4-Adaptif termogenezis: Buna uyumsalısı yapımı da deriz. Ani olarak fazla beslenme veya az beslenme, tüm metabolizmada % 15-20 arasında değişiklere neden olur. Şişmanlıkta Genetik Faktörler Genetik faktörler şişmanlığa iki yönde etki ederler. Birincisi, bazı genler ve kromozamal anomalilikler obezite gelişiminde primer faktördürler. Son yıllarda "Ob Ob" geninin şişmanlığa sebep olduğu tespit edilmiştir. İkincisi, çevresel faktörler bazı genleri etkileyerek obeziteye sebep olurlar. Bazı şişmanlık tiplerinde genetik hastalıklar primer bir roloynar. Bunlara örnek verecek olursak, Bardet Biedl sendromu adını verdiğimiz hastaIıkta retinada dejenerayon, mental gerilik, hipogonadizm ve şişmanlık var dır. Yani, genetik pek çok hastalıkta şişmanlığı görmemiz mümkündür. Anne ve babaları şişman olan çocukların %80'i şişman olur. Ebeveyn den biri şişmansa, bu oran %10'un altına düşer. Tek yumurta ikizlerinde yapılan araştırmalarda, vücut ağırlığındaki değişimlerden herediter faktörlerin %70'inin, diyet ve egzersiz gibi çevresel faktörlerin ise %30'unun sorumlu olduğu gözlenmiştir. Genetik faktörlerden leptin eksikliği şişmanlığın nadir sebebidir. Buna tıpta şişmanlığın tek gen etkenliği deriz. Bunların eksikliği ciddi şişmanlığa sebep olur. Melanosit stimulan hormon, adrenokotikotrofik hormon ek sikliğinde kızıl saç, böbreküstü bezi yetmezliği ve ciddi şişmanlık görülür. Bu ailede konventaz 1 enzimi eksikliğine bağlı şişmanlık tespit edilmiştir. Genetik defektierden melanokortin reseptör sistemindeki anomaliler, ciddi şişmanlıkların %4'ünde saptanmıştır . Sonuç olarak, modem yaşam tarzının oluşturduğu aşırı beslenme ve ak tiviteden yoksun yaşam tarzının olumsuz etkileri, kilo alımını devamlı artırmakta, buna karşın leptin ve çevresel adaptasyon yetersiz kalmaktadır.

SENDE YORUM YAP!

Whatsapp