İç denge

İç denge :

Evet, insanların çevreyle uyumları güzellikleri için gerekli bir koşul;yalnız bu tek başına yeterli değildir.
Bu dış uyuma bir de iç dengeyi eklemek gerekir. Yukarıda, organizmanın çeşitli işlevleri arasındaki bağdaşmadan söz ettim. Şimdi bu görüşü açıklamak istiyorum.
Genel anlamda güzellik ve sağlık birlikte gider; birbirine bağlıdırlar. Nasıl ki kazanılan sağlık sonsuza dek sürmezse, aynı şekilde güzelliğimiz de ona gerekli bakımı yapamadığımız zaman çabuk geçer. Güzellik ve sağlık doğuştan gelen, kahtım yoluyla geçen, etkili olamayacağımız yaşamsal bir temeldir. Ne var ki her ikisi de dikkat ve kuralına uygun biçimde kullanılması gereken, doğanın lütuflarıdır. Her ikisi de buna değer.
Oysa biri ya da öteki organizmadaki dengelerin harfi harfine korunmasına bağlıdır. Çinliler bu gerçeği kendilerine özgü yin ve yang kuramıyla betimliyorlar. (Hastalıkların yol açtığı fazlalık ve eksikliğin göreceli olduğu, erkek ve dişi kurallar.)
Ben kendi payıma aynı şeyi söylemek için başka bir benzetmeyi yeğliyorum: Bir ormanın güzelliği onu oluşturan çeşitli canlı türlerinin -ağaçlar, çalılar, otlar, yosunlar, mantarlar, toprakta bulunan mikroplar, böcekler, kuşlar, sürüngenler, memeliler vb.'nin uyumundan geliyor. "Büyük organizma"yı oluşturan bu "orgarılar" kendi aralarında uzun süre uyum içinde varlıklarını sürdürürlerse "bütün" de o denli verimli olur. Ama eğer herhangi bir nedenden ötürü bitkisel veya hayvansal bir tür çoğalıyor veya kayboluyorsa bu bütün bir ormanın ölmesi demektir. Örneğin, etoburlar yoksa (avcıların öldürdüğü) otoburlar korkunç bir şekilde çoğalarak genç fidanları yer ve türlerinin yenilenmesini önler. Aynı şekilde eğer asalak bir mantar çoğalmaya başlarsa bütün sistem kendini ölüm tehlikesiyle karşı karşıya bulabilir. (Tek ürüne bağlı tarım çoğalmalarını sağlıyor.)
Beden dengemiz, benzer yasalara uyar. Sağlıklı olmak için, aynı güzellik gibi, -hiçbir işlevi boşlamadan- yapıcı bütün kısımları kullanmamız gerekiyor. Eğer sindirim organlarımızın "yükü artarsa", yani tıka basa ve kötü yemek yersek, hasta oluruz. Eğer solunum sistemimizi savsaklıyorsak, eğer kaslarımızı bozuyorsak, kendimizi birtakım sıkıntılara mahkum ediyoruz demektir. Aynı şekilde kanımızı uyuşturucularla bozguna uğratıyorsak sonuç yine şaşmaz. (Alkol, tütün, sinir ilaçları, morfin ...)
Sorunu sadece somut görünüşüyle özetlersek, moleküler'' yapıyı oluş-turan dokuların yaptığı hücrelerin çoğalmasıyla ortaya çıkan organlardan meydana gelmişiz. O halde, sağlık ve güzelliğimizi moleküllerimizin uyumu belirliyor. Nicelik olarak bu moleküllerin en önemlileri proteinler, yağlar, (lipitler) ve şekerlerdir, (ya da karborıhidratlar). Beslenmemizde onları uygun oranlarda kullanmalıyız.
Nitelik açısından başka yapıda moleküller de gereklidir: Özellikle solunum yoluyla aldığımız ve karbonhidratları "yakarak" bize enerji veren oksijen. Madeni tuzlar kemiklerimizin, kanımızın, sinir sistemimizin vs. oluşumuna karışıyor. Vitaminiere gelince; önemlerini belirtmeye gerek görmüyorum.
Özellikle değinmek istediğim başka türde moleküller de var: Oligo elementler. Bunlar hücrelerimizde çok küçük ölçüde bulunan, yaşamı-mız için çok gerekli madeni bileşiklerdir. (Yunancada oligo "çok az" dernektir.) Bize yaşam veren binlerce kimsayasal oluşum neredeyse onlarsız olmazdı . Ayrıca fosfor, kükürt, bakır, çinko magnezyum, manganez, nikel, kobalt, altın ve gümüşe gereksinmemiz var.

SENDE YORUM YAP!

Whatsapp