Beden, Zihin Ve Ruh

Beden, Zihin Ve Ruh :

XIII. Beden, Zihin Ve Ruh

Son bölümde, bu küçük kitabın daha derin anlamda içerdiği bazı konulardan söz etmek isterim. Tao ve hayatın ruhsal yönlerine daha önce kısaca değinilmiştİ. Bütün bunları bir araya getirerek insanın Doğa'ya uyumunu daha iyi gösteren bir anlayış getirmek istiyorum. Hemen bir güçlükle karşılaşıyorum, Tao üzerine konuşmak öncelikle varoluşu ile çelişkiye düşmektedir. Taoist bilgin Lao L'zu "Tao bir 'yol'dur, tarif edilemez, sadece yaşanır" der. Basitleştirirsek, Tao güzellik, harmoni ve bütünlüğü dolu dolu içeren Doğa ile tam bir uyum içinde bir varoluş şekli olarak görülebilir. Beden, zihin ve ruhu; doyum, mutluluk ve sağlığa kavuşturacak olan yol tüm güzelliği ile yaşamın özüne bağlıdır. Geleneksel Çin Akupunkturu, Tao'nun geliştirilmesinde yardımcı olur. Tao ile uyum içinde olan bir iyileştirme biçimidir. Uygulaması her zaman o kadar dikkatli ve güvencelidir ki, önlenmedikçe, vücut, akıl ve ruhu Doğa'nın ön gördüğü şekilde sağlığa kavuşturur. İnsanın kaşlarını çatmasına, ruhunun çökmesine neden olan doğal kanunlara karşı gelmek ve uymamak, doğa ile ahengi bozmaktır. Tao, hepimizin ruhundaki güzellik ve potansiyelin algılanması olduğu için bedenden çok zihin yoludur.

• Ama o zaman ruh nedir ?

Bir çok kişi 'ruh" sözcüğünü kullandığınızda rahatsız olur. Sizin bir takım mistik yaratıklanndan söz ettiğinizi ya da bir çeşit dini sefere çıktığınızı sanırlar. Ben, kendim, ruhun gerçek anlam ve öneminin unutulmasını ve bilinmek istenmemesini modem Batı dünyasının büyük trajedilerinden biri olduğuna inanıyorum. Medeniyetin zirvesinde olduğumuzu iddia ederiz ama gerçekte yaşadığımız barbar bir çağdır. Şüphesiz, eğer yalnızca zihin ve bedenden ibaret olsaydık o zaman sadece akıllı robottan başka bir şey olmayacaktık. Teknoloji bize bugün "düşünebilen" ve "uygulayabilen" makineler sağladı. Fakat bir kişiyi benzersiz ve eşsiz yapan nedir ? insan hayatına gerekli olan, sonsuz neşe, anlayış ve merhameti kazandıran kalite ve kıvılcım veren nedir? İşte o ruhtur. Fakat bugün ona ne kadar değer vermekteyiz? Üzülerek söylüyorum ki nerede ise hiç. Bir çocuğun ilk yıllarındaki fıziksel gelişmelerini "o, bebek ne kadar büyüdü" der ölçeriz. Daha sonra, zeka gelişmesini "biliyor musunuz, oğlum sınıftaki diger öğrencilerden iki kitap daha önde" der ölçeriz. Fiziksel vücudun gelişmesi ve aklın gelişen yetenekleri bize gurur veren nedenlerdir. Fakat çocuğun en önemli yönü ne olmalıdır? Çocuğu ruhsal gelişimi için ne kadar teşvik ederiz ? Hastalıklara karşı savaşı kazanamamızın nedeni bu ruhsal dünyanın ihmal edilmesidir. İnsanın en derin ve öz tarafını terk ediyor ve ihmal ediyoruz. Ve, ruhumuz inkar edildiğinde uyum ve dengemizi sağlayamayız. O nedenle de hastalıklara karşı zayıf kalırız. Bazı kişiler ruhu "tanrı" diye adlandınrlar ve haklıdırlar da, çünkü tanrı her birimizin içindedir. Bir takım imgesel mistik ya da doğaüstü yaratıklardan değil, sizinde içinizde olan kendi "tann"nızdan (ne isim ile adlandınrsanız) söz ediyorum. En kutsal varlık. Tüm evrenin yaratıcısı. Gökyüzünde ya da bir kilisedeki bir kimse değil, her birimizin içindeki kutsal varlık. Bilim ve teknolojide, tıpta ya da benzer konulardaki "gelişmelere" karşın hastalık olayları gittikçe artmakta. Öyle gözüküyor ki günümüzde yaşamımızı geçmiş zamanlardakinden de fazla kendi ateşimizi ve de o elementin temsil ettiklerini söndürecek şekilde yaşıyoruz. Doğal, anlık yaşadığımız sevgi, neşe, merhamet, anlayış ve affetme duygulanmızı geri plana atıyoruz.

Her insanın dünyada her şeyden çok gereksinimi olan (ve bura da özellikle 'arzuladığı sözcüğünü kullanıyorum) sevilmek ve sevmektir. Başka hiç bir şeye ondan daha çok önem veremeyiz, çünkü sevgi hayatımızın yakıtıdır ve eğer ateş elementi dengesini kaybederse ateş sönmeye başlar. O kişi başka birini sevme, başkası tarafında sevilme ya da kendini sevme yeteneğini kaybeder. O zaman affetme, merhamet ve anlayış olamaz. Günümüzde kaç kişi sevgi alışverişi olmadığı için bomboş bir hayat yaşıyor olmalı ? Gerçekten, eğer kimseyi sevemiyorsanız ya da kimse sizi sevmiyorsa, hayatın ne anlamı olabilir ? Bu beden, zihin ve ruhumuzu ihmal etme gibi aptalca davranışları, gereksiz ölçüde mevki ve zenginlik için uğraşıları bırakıp, onların gerçek gereksinimlerine dönmeliyiz. Bunlann hiç biri tek başına neşe ve doyum getirmez, bunlara olan aç gözlülüğümüz hastalıklarla son bulur. Tabii ki bir çocuğa sevgi vermenin önemini kavrarız; fakat sonra -yaşımız ilerlediğinde gereksinimlerimizin daha farklı olduğunu düşünürüz. Bu konuda çok eski Çin bilgeliğinden çok şey öğrenebiliriz. Hepimiz biliyoruz ki, bebekliğimizde annem izin bizi sevip beslemesine, babamızın bize yol gösterip korumasına bağımlıyızdır, Fakat büyüyüp anne ve babamızdan ayrılma zamanı geldiğinde, hayatta kalmamızı yediğimiz yiyecekleri (ki yaşantımıza destek olur) ve nefes aldığımız havayı (ki bize ilham verir) öleceğımiz güne kadar sağlayan toprak ana 'yı ve gök baba'yı unuturuz. Ama, Çinliler gibi, her zaman hatırlamalıyız ki, insanlar yaşları ne olursa olsun, her zaman 'çocuk' turlar ve Doğa'daki anne ve babamızı, tıpkı fiziksel dünyadaki anne ve babamız gibi, sevme ve saymayı öğrenmeliyiz, çünkü onlarsız biz de yok olmaya mahkum oluruz. Ruhsal öncelikleri iyi kavramak bize iyi ve doğal bir hayatı olduğu gibi görme sağ duyusu verir. Büyümüş rolü oynamamız, büyükler gibi davranmamız ve onların sahip olmalarını düşündüklerimize sahip olmak için çabalamamız gerekmiyor. Çocuklar gibi, çocukken olduğumuz gibi mutlu ve doyumlu olabiliriz. Bu anlayış bizi kendimizi önemseme duygularından kurtarıp alçak gönüllü olmaya yöneltir, Bütün insanların toprak anaya ve gök babasının bir olması onların bir insanlık ailesinde kardeş olmaları demektir. Herkesin eşit olduğu ve herkesin bir birine özen gösterdiği bir aile. Böylece, Geleneksel çin Akupunkturcusu kendi rolünün çok özel olduğunu, insanları iyileştirebileceğini iddia etmez. Uygulayıcı Doğa'nın bir hizmetkar olarak her çocuk adına vücut, akıl ve ruhun denge ve harmonisi için çalışan alçakgönüllü bir aracıdır.
Batılı Bir Yaşam Tarzının

Sağlık Üzerindeki Etkileri

Bu kitabın başlarında Batılı bir yaşam tarzının üzerimizde gerginlik ve baskı yaratarak sağlığımızı bozduğunu ve hastalıklara karşı direncimizi azalttığını yazmıştım. Sözlerimi kanıtlarla desteklememiş olmamın nedeni, bu konuda çok şey yazılmış olmasıydı. Öte yandan, çevremiz ve yaşam tarzımız sağlığımızda çok temel bir rol oynadığı için, ek olarak bazı gözlemleri iletmenin önemli olduğunu sanıyorum. Batı medeniyeti, temelde üç şekilde bizi sonuçta sağlıksızlığa götürecek durumlarla karşı karşıya bırakıyor. Birincisi, içinde bulunduğumuz, bizi daha da yüksek standartları aramaya iten yaşam tarzı. Tüm ekonomimiz bu artışa göre ayarlanmış, bilim ve teknolojideki tüm güç ve kaynaklar bu sonuca varabilmek için kullanılmaktadır. Genelde daha çok zenginliğin daha büyük mutluluklar getireceğine inanılıyor. Herkese gittikçe daha çok maddi rahatlık sağlama endişesi içerisinde, tümüyle yeni sorun ve baskılan beraberinde getiren bir çevre yarattık. İkincisi, insanları hem fiziksel olarak, hem de zihinsel olarak etkileyen kentsel nüfus yoğunluğu var. Hazır yiyecekler, arıtılmış su ve kirli havanın bedenimize doğrudan etkileri olduğu gibi, büyük sayıda insan gereksinim ve arzularını karşılama çabalan ve birbirlerine bu kadar yakın yaşamalarının ortaya çıkardığı zihinsel baskılar da var. Üçüncü olarak, toplumumuzu yıkım ve kirlilikle daha da tehdit eden milletlerarası silahlanına yarışının ezici etkileri var.

YÜKSEK STANDARTLI BİR YAŞAMı ARAMA

Tabii ki hepimiz yüksek standartlı bir yaşamın getirdiği konfor ve kolaylıkları isteriz. İnsanlar yurtdışı tatillerinden, renkli televizyonlardan ve benzeri şeylerden hoşlanırlar. Fakat daha yüksek standartlardaki yaşam için dönerek artan ve doymak bilmeyen isteklerin zararlı etkilerini de hesaba katmalıyız. Bu, maddiyata karşı gittikçe artan istekler, karşılığında daha çok kirliliğe, daha çok baskılı çalışma şartlarını yaratan ve kaynakların tükenmesine neden olacak daha büyük endüstrilere gereksinim getirir. Doyurulması güç uğraşlar aileler ve kişisel ilişkiler içinde de her çeşit gerilim ve çekişmelere yol açacaktır.

ENDÜSTRİ KİRLİLİĞİ

Fabrika artıklarını ve zehirli maddeleri nehirlere, göllere ve denizlere akıtmaktayız. Onları havaya salıyor, toprak altına gömüyoruz. Zehirli artık maddelerini kaplara koyup gözden uzakta çöpe atıyoruz. İşlenmemiş madde ve malzemeleri bir yerden bir başka yere taşırken havayı eksoz dumanları ile, denizleri sıvı yağ petrol ve çamurla kirletiyoruz. Yeryüzünde kirlenmemiş hiç bir yer kalmadı. Çevre bilimciler derhal tedbir alınması için çağrıda bulunuyorlar ama çevremizin devamlı olarak zehirlenmesi devem etmekte, bir canlıdan diğerine baskı ve ölüm yayılmakta. Son zamanlara kadar, endüstrinin bu yan etkileri ile yeterli şekilde uğraşmanın, çok masraflı olacağı için mümkün olamıya cağı iddia edildi. Kendimizi, diğer canlıların ve bitkilerin etkilenebileceğini ama, insanın yaralanmadan kurtulacağına inanırdık. Günümüzdeki toplum üretim ve yüksek tüketim modasında, tamir etmek ve üretilenleri tekrar kullanmak çok pahalıya geliyor ve gittikçe daha çok şey çöpe atılıyor. Böylece, işlenmemiş maddeler için gereksinim artıyor, buna bağlı olarakta kaynakların tüketimi gittikçe ciddiyet kazanıyor ve yığınla çöpün elden çıkarılması daha çok kirlilik yaratıyor.

ENDÜSTRİNİN ÇALıŞANLAR ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ

İşsizlik, tüm duygusal ve zihinsel zorluklarıyla gün geçtikçe artan bir sorun. İnsanlar artık işleri olduğu zaman kendilerini şanslı sayıyorlar, çalışıyor olmanın verdiği tatmin, yapılan işten tatmin olmanın yerini almaz. Sanayide çalışan sadece birkaç kişi yaptıkları işi sevdiklerini söyleyebilir. Zorluklardan biri monotonluk, diğeri ise işçilerin günün ve gecenin her saatinde yemek yiyip uyumalarının beklendiği saatlerde vardiya ile çalışmalarıdır. Bu çalışma programları insanlar üzerinde fiziksel ve zihinsel baskılar ve gerginlikler yaratır. Sonuç olarak politik anlaşmazlıklar ve sanayide huzursuzluklar, grevler, işleri yavaşlatma, daha çok ücret, daha kısa çalışma saatleri, daha çok tatil vb. istekleri. İnsanların, yıllarca bu tür baskılarla karşılaştıklarında deprasyona girmelerini ve değişik kaçış yollarını aramalarını anlayışla karşılamak gerekir. Fazla içki ve sigara içmeye, her türlü uyarıcı, sakinleştirici, vitamin, hazim, baş ağrısı ve uyku ilaçları almaya başlarlar. İşlerinde istedikleri şekilde tatmin olamayan ya da iş bulamayan insanlar doyumu başka yerlerde aramaya başlarlar. Sonuç aşırı eğlence ve zevk arayışıdır ve bunun neticesi olarak beraberinde ahlak standartlarının düşmesi, cinsel ilişkilerin aşağılanınası, kanun ve düzene karşı sorumsuz bir tavır almak, akılsız ve şiddetli zorbalığa istek gibi eğilimleri getirir. Anarşi tedirgin edici şekilde yakınlaşır.

KİŞİLERDEKİ ETKİLERİ

Toplumun durmaksızın daha yüksek yaşam standartlan için zorlanması kişileri ciddi şekilde etkiler. Kişinin günlük yaşamı çok sık olarak zenginlik ve maddi değerleri arama ve elde etmeye çalışınakla geçer. Kişi, çekici şekilde sunulan, ustaca pazarlanmış yüzlerce madde ve eşya ile baştan çıkarılır, Kendileri ve aileleri için bunlan elde etmek isteği insanlan, bazen gerçekçi olmayacak şekilde hırslandınr ve bir kesmekeş ve koşuştunna içinde olduklannı anlayacak zaman bırakmayacak şekilde, fazla çalışmaya zorlar. Sıradan bir kimse yatağından kalkar, acele ile işine gider, gece evine koşar, televizyonun karşısında yemeğini yer, yatar. Hepsi ertesi gün tekrarlamak üzere. Vaktini ve sevgisini, çoğu zaman sağlığını hiçe sayarak, arabası, evi, mobilyalan ve diğer sahip olduğu şeyler için müsrifçe harcar. Sonsuz maddi kazanç için fedekarlıklarda bulunmaya ve kendini suistimal etmeye hazırdır.

YİYECEKLERİN ÜRETİMİ

Yiyeceklere olan sürekli ve gittikçe artan gereksinimin çok geniş kapsamlı zararlı etkileri ver. Ziraatta ana amaç kalite olmaktan çıkıp miktar olunca en çok miktarda ürün ve çiftlik hayvanı elde edebilmek için şüpheli yöntemler kullanılmakta. Toprak kimyasal gübrelerle doldurulmuş. Kimyasal maddeler su kaynaklarına da kanşarak zehirlenmelere neden olmakta ve su içindeki yaşam yavaş yavaş ölmekte. Nehirler ve göller yaşamın yok olması ile "ölü" hale gelmekte. Sebze, meyve ve tahıl ürünleri böcek ve hastalıklara karşı ilaçlanmakta; kullanılan ilaçların çoğu da zehirli. Yediğimiz et ve kümes hayvanlannın çoğu hay vanların hiç bir zaman doğal şartlarda yaşamadıklan ve yoğun besleme bölümlerinde kapalı bakıldıklan "fabrika" çiftliklerden gelmekte. Bu hayvanlar doğalolmayan şekilde arttınlmış yiyecekler ve onlan bu şartlar altında yaşama sonucunda çıkabilecek hastalıklardan korumak üzere verilen antibiyotiklerle beslenmekteler. Verilen antibiyotikler ve ilaçlar bizim yediğimiz et, süt, tereyağ, peynir ve yumurtaya da geçmekte. Aynı zamanda suya da sürekli ve gittikçe artan bir gereksinim var. İhtiyaç öylesine büyük ki, çoğu kirlenmiş nehirlerden alınmakta. O zamanda klor gibi kimyasal maddelerle antılmalan gerekiyor. Florid maddeside katılmakta çünkü kendimizi ve çocuklarırnızı dişleri çürütecek yiyeceklerle beslemekte israr ediyoruz. Kentlerde yoğunlaşmış nüfuslan doyurabilmek için yine sürekli ve artan bir şekilde daha önce hazırlanmış, işlenilmiş, yeniden oluşturulmuş, önceden pişirilmiş kolay yemeklere gereksinim duyulmakta. Birçok daha az işlem görmüş yiyeceklerde oldugu gibi bunlar da her tür katkı maddeleri, doğal olmayan tad, renk vericiler, tatlılaştıncılar, laboratuvarda hazırlanmış vitaminler, koruyucular vs. içermekte, Artık bunların çoğunun uzun süreler alındığında kanser yapıcı (carcınogenic) olduğu bilinmekte. Bedenlerimiz için en gerekli eneıjinin yediğimiz yiyecekler ve aldığımız havaya bağımlı olduğu çok açıktır. Yiyecekler ve hava bize eneıjimizi, Ch' i enerjisini sağlar. Fakat, bugün hemen hemen yediğimiz her şey doğal olmayan maddeler içennekte ve dünyanın hiç bir yerinde tamamen temiz bir hava yok. Böylece bedenlerimiz fazladan bir baskı altında kalıyor. Alınan maddelerin bazılan zehirleyici, bazılan zararsız olabilir; ama hepsi ile başa çıkabilmemiz bedenlerimiz yolu ile olmaktadır.

HAVA KİRLİLİGİ

Hava kirliliğinin en önemli nedeni arabalar ve diğer araçlardan çıkan eksoz dumanlandır. Ve tabii refah düzeyi yükseldikçe araç sayısıda artar. Kurşun, eksoz dumanı içindeki en tehlikeli maddelerden biridir. Kuzey kutbundaki havada bile kurşun miktan önemli derecede artmıştır. Avrupa da ki araştırmalar, karbon monoksitin yani sıra kurşunun da, kentler de yaşıyanlar üzerinde gözle görülemeyen zararlan olduğunu, kınklık, baş ağnlan, depresyon ve yorgunluk yaptığını göstermektedir. Karbon monoksit tüm canlılar için zararlıdır. Şimdiden Kalifomiya'nın bazı bölgelerinde, bu gazın havada yüksek miktarlarda bulunmasından ötürü, bitkilerin yapraklannı dökmesi gittikçe yayılmaktadır. Kurşun problemini çözümlernek bir derece daha kolaydır. Karbon monoksitten kurtulmak daha zordur. Bulunan bir metodla karbon monoksit miktan azaltılabi1iyor ama bu sefer nitrojen oksit miktan artmakta. Bu gaz da, zaman içinde güneş ışıklarının yeryüzüne ulaşmasını önlediği için kabul edilemez. Ne yazık ki, bu yöntemi kullanan araçlar üretilmekte. Atmosferi bu hızla kirletmeye devam edersek, kendi ölüm perdemizi de sonunda kurmuş olacağız.

ARTıKLAR

Gittikçe artan miktarlarda lağım ve deterjanı işlemden geçirmekteyiz; buna rağmen çoğu nehirlere ve denizlere karışmakta. Kentlerimizde ve kasabalanmızda gittikçe artan çöpleri, özellikle yandığında zehirli gazlar çıkaran plastikleri yok etmek sorun haline gelmektedir.

KENTLEŞMENİN ARTMASı VE KıRSAL KESİMLERİN AZALMASı

Gün geçtikçe kırsal kesimler, artan kentleşme, yeni yolların ve geniş barajların yapımıyla azalmakta. Daha çok sayıda insan yayılan kentsel büyümenin içinde kendilerini kırsal kesimler den, taze hava ve açık alanlardan kopmuş bulmakta. Hayvanlar üzerinde yapılan bilimsel çalışmalar, çok küçük mekanlarda büyük sayıda hayvanın yaşamasının büyük baskı yaratarak sinir gerginliğine ve kavgalara neden olduğunu göstermiştir. Normal davranış biçimleri tümüyle bozulmuştur. Binlerce insanın da benzeri şartlarda, çok şıkı şık şartlarda yaşadığını düşündüğümüzde farklı tepki göstermeyeceğini sanmamız yersiz olmaz.

GÜRÜLTÜ

Gürültüde gittikçe artan ve önem kazanan bir baskı etkeni Binlerce insan sokaklar, otoyol ve hava alanları çevresinde yaşama ve çalışmaları nedeni ile her gün büyük baskı altındalar. Modern yaşam hareketli olmayı gerektirir ve sonuç olarak ortaya çıkan uçak ve trafik gürültüsü sağlık için ciddi tehlike yaratmaktadır. Kentlerin ve kasabaların sürekli gürültüsü Her gün buralarda yaşayan daha çok sayıda insanın çevresini bozmaktadır.

SİLAHLANMA YARıŞıNIN TEHLİKELERİ

Nükleer denemelerin sık yapıldığı bir dönemde de dehşet verici etkiler gözlenmişti, atmosferdeki radyoaktivite miktarı yeryüzündeki yaşam için tehlikeli olacak derecelere ulaşmış, radyoaktif bulutların etkileri binlerce mil mesafelerde bulunmuş ve atmosferde önemli karışıklıklar kaydedilmişti. Nükleer denemelerin sonucunda, insanlar bugün daha önceki nesillerden daha fazla kemik kanseri, lösemi ve tiroid bezi rahatsızlıkları riski ile karşı karşıyadır. Aynı zamanda, aşın miktarda depo edilmiş silahların belirlilik aralıklarla modaları geçip bir şekilde yok edilmeleri gerekiyor. Haurlandığında tüylerimizi ürperten ve çok öfkeli tartışmalara neden olan, Amerika Birleşmiş Devlet hükümetinin 27.000 tonluk sinir gazını Atlantik Okyanusu'na boşaltmasını içeren önerge gibi. Endişe ve gerginlik yaratan nedenlerin arasında en agır basan modern savaş, nükleer ve benzeri yöntemler üzerinde yapılan bilimsel araştırmaların her an yolunda gitmeme tehlikesinin gerçeğidir. Utah'ta Skull Valley'de altı bin koyun Birleşmiş Devletler Ordusu'nun "Vx" sinir gazı testi sırasında yanlışlıkla öldürülmüşlerdi. Biyolojik ve kimyasal savaşın tehlikeli etkilerinin nükleer savaşın neden olduklarından daha da fazla olduğu söyleniyor. The Times gazetesi (4 Temmuz 1969) İskoçya'nın kuzey batı sahillerinin açığında olan Guinard adasında yapılan denemelerin sonucu olarak şarbon hastalığının yayıldığını haber olarak vermişti. O kadar başarılıydılar ki önümüzdeki yüz yıl boyunca orada yaşamaya kalkacak olanlar ölümcül tehlikeyle karşı karşıya olacaktır. Başka bir olayda, dünyanın her köşesinden bilginler Birleşmiş Devletleri 'ni, bir askeri savunma projesi için çok büyük miktarda deneysel "iğneleri" uzaya geriye dönüşü mümkün olamayacak şekilde yollamış olmakla ve bunun tamiri olanaksız zararlara neden olabileceği üzerine uyardılar. Amerikalı askeri tanışmanlar bu yargıları dikkate almayarak projenin onayı için ısrar ettiler. "İğneler' uzaya yollandı (henüz sonuçlan belirlenmeden). Bir milletin, diğerinden korktuğu için yeryüzü üzerindeki yaşamın dengesini, varlığını ve yeryüzünün evrendeki dengesini tehlikeye düşürecek şekilde hareket etmesi son derece aptalca ve ileriyi görmeyen bir davranıştır. Silahlanma (ve uzay) yansının biosfer ve starafosfer üzerindeki olabilecek etkileri üzerine çok az bilgimiz var. Bunlar ne olursa olsun, çoğumuz sonucun felaket olabileceği korkusu ile yaşamaktayız.

ZİHİN SAGLlGI ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ

Silahlanına yanşının yetişkinler üzerindeki sinsi etkilerinin yanı sıra gençler üzerinde de henüz ölçülebilmesi zor etkileri olmuş ve olmaktadır. Gençler, toplu yok olma tehditi altında, yaşamın anıamsızlığı altında ezilmenin cezasını çekmekte ve korkunun getirdiği uyuşma ve deprasyondan geçirmekteler. Digerleri ise, kendilerini silahlanmaya ve bunun sonuçlana göz yuman bir toplumun davranış ve yapısını çileden çıkmışcasına yıkmaya kararlı, kavgacı bir tutumla anarşistliğe yönelmekteler. Maddi konforun peşindeki bu korku, karmaşa ve çılgınca yarışta en önemli ve tehlikeli olan, insanın ruhsal gereksinimelrine önem verilmeyerek arka plana itilmiş olmalandır. Modern bilim ve teknoloji dine gerek oımadıgım. hepsinin efsane ve batıl inanç olduğuna inanmaktadır. Onun yerine bizi tüm inancımızı maddecilik, davranışçıJık kuramı, hümanizme, gerçekçilik, Allahsızlık, bilinemezcilik, varoluşçuluk ve diğerleri gibi din dışı "cılık"lara vermemiz için teşvik etmekteler. Benim kendi düşüncem, (ve bu konuda yalnız olmadıgımı da biliyorum). İnsanların hastalıklan mutluluğu sahip oldukları maddi değerler ve geçici zevkler peşinde koşmayı durdurmadıkça artacağıdır. Geleneksel Çin Akupunkturu yalnızca kitaplardan öğrenilebilecek bir hüner ya da bilim değildir. Bu kitabı okurken gördüğümüz gibi, Doğa'ya, beden, zihin ve ruha hükmeden enerjileri anlayabilmek demektir. Geleneksel olarak, bilgiler babadan oğula sözle geçerdi.

Dersler kitaplardan değil, Doğa'dan alınırdı. Hüner ve ustalık gözlemlerle ve deneyimle kazanılırdı. Bugün, yirminci yüzyılda, Geleneksel Çin Akupunkturu'nda değerli olan her şeyi korumaya çalışırken, bu bilgileri okul ve kolejlerden öğreniyoruz. Bu şekilde, sadece temel kanun ve kurallarla kalmayıp akupunktur öğrencisinin yakından bilmesi gereken karmaşık ve ince noktalar üzerine olan deneyimlerimizi de paylaşabiliriz. Geleneksel Çin Akupunkturu'nun öğrettiklerini bildiğim ve inandığım için, bu klasik sistemin, bugün bu cağda karşı karşıya olduğu çıkmazdan endişe duyuyorum. Modern sosyoloji, eğitim ve politik güçler bu sistemin devamlılığını tehdit etmekte. Bazı kişilerin bunu modern bilimsel yapı, yöntem ve sistemlere uydurmaya çalışma çabaları nedeniyle çarptırılma tehlikesi ile yüz yüze. Geleneksel akupunkturun Avrupa'daki uygulaması, Amerika Birleşik Devletleri'nde olduğundan çok ileride Amerika'da politika ve eğitimde egemen güçler, klasik eğitimi göz ardı etmeye eğilimli. Amerika Birleşik Devletleri'nde, 1979 yıların başlarında yaptığım bir konferanslar dizisinde, bir çok üniversite ve hasta haneleri dolaştım, çok sayıda radyo konuşması yapıp televizyon programlarına çıktım. O zamanlar, akupunktur sözcüğü, çoğunluk için tuhaf ve yabancı bir iyileştirme methodunu temsil ediyordu. Kendi topluluklan içinde akupunktur yöntemlerini kullanan bazı Çinliler'in dışında tüm Amerika'da çalışan ancak bir iki uzman vardı. Bunu başkan Nixomn Çin'i ziyareti takip etti, ve dönüşünde Çin tıbbının faydalanm anlatan reklamlar çıg gibi arttı.

Çok kısa bir süre içerisinde, bir iki günlük ya da 100 saatlik gibi kısa süreli kurslar düzenleyen ve bu kurslan tamamlayanlara bu sanatta yeterlilik belgesi veren çok sayıda kurulus ortaya çıktı. Bu kurslari veren kişilerin geleneksel uygulama üzerine hemen hemen hiç bir bilgisi yoktu. Neyse ki bu durum artık düzeldi ve bu tür kuruluşlar, yasa dışı kabul edildiler. Bu tıp sisteminin Amerika'da doğru şekilde öğretilip uygulamaya konabileceğini düşünen iyi yetiştirilmiş uzmanlar, tüm enerjilerini bir araya getirerek, iyi bir akupunkturun kanunen uygulanmasına olanak verecek yönetmeliklerin değiştirilip kabulu için çalıştılar. Bu, Kongre üyeleri ve Senatörler arasında 10- bicilik yapan kişilerin sayesinde sağlanmıştır, Belirli eyaletlerde bu artık yasal olarak kabul edilmistir. Ben bu kişilerin kararlılıklarım ve gösterdikleri çabalan hayranlıkla karşılıyorum. Bunun yanı sıra, bu çabalar başta belirttiğim çıkınaza da neden oldu. Yasal açıdan gerekli kabulu elde edebilmek için sosyolojik, egitim ve politik gereksinimleri karşılamak üzere bir çok açıklar verildi. Sistemin uygulanmasındaki ilkelerden bazı sapmalar oldu. Işte burada, geleneksel yöntemi modern ve teknolojik çağa uydurmak üzere daha fazla fedakarlıkların gerekebileceğinden korkuyorum. Bunun yanı sıra, standartlar her sene gelişiyor ve Başkan Nixon'in Çin'i ziyaretinden on yıl sonra, bir çok eyalette, yalnızca yeterlilik kazarunış adayların uygulama yapmasına olanak verecek şekilde testler düzenlendi. Okul ve Kolejler Eyalet yasalarının koyduğu asgari gereksiruneleri karşılayacak şekilde kuruldular. Öte yandan, dediğim gibi, bun1ann bir kısmı, Geleneksel Çin Akupunktur uygulamasında en yüksek standartlan destekleyici ve teşvik edici gereksinimler değiller, Bu kolejlerde üzerinde durulan, ne yazik ki, daha çok teori ve akademik standartlar olup, özellikle ey alet yazılı sınavlanm geçirmeyi amaçlarlar. Bu, tümüyle bu şekilde öğretilebilecek bir tıp sistemi degildir. Fakat bir on beş yıl içerisinde, Amerika'nin tüm Batı ülkeleri arasında, akupunkturun kurumlaşmış bir temel üzerinde uygulandığı en ileri ülke olacağını söylemekte de hiç çekinmiyorum. Beni en çok üzecek olan şey, bu gelişmenin, eğitimin hiç ya da çok az pratik deneyimi olan kişilerin eline bırakılma tehlikesi olacaktır. Tehlike, öğretimin geleneksel öz, incelik ve ruhu Içermeyeceğidir, Henüz kesin olarak böyle olacağını söylemek için çok erken. Çoğu Amerikalı 'mn doğal kanunlara olan saygısının yüreklendirici bir unsur olduğuna inanıyorum. Doğa'ya geri dönerek ve insanların yarattığı kirliliği reddederek, bu doğa! yöntemi değerlendireceklerini sadece ümit edebiliriz.

Ancak o zaman, akupunkturu uygulayan insanlann, bunu dikkat ve zeka ile yapmalanm, ve gerçekten eğitilmiş olmalarım sağlayacaklardır. Geleneksel şekilde eğitilmiş akupuntur uzmanını nasıl bula bilirsiniz? Amerika Birleşik Devletleri'nde, Ingiltere'deki Kolejde beş ile on yıl arasında egitim görmuş çok sayıda uzman ve eğitimci var. Bu kişiler akupunkturu gelenekselligini koruyacak şekilde öğretiyorlar. Bir çoğu, tıp eğitimi görmemiş uzmanlarla aynı öğreniminden geçmiş, tıp eğitimi görmüş doktorlardır. İngiltere'de eğitilmiş ama Amerika'da uzmanlık yapan tüm mezunların adreslerini aşağıdaki üç adres birine yazarak öğrenebilirsiniz; The Registrar, The College of Traditional Chinese Acupuncture, Tao House, Queensway, Royal Leamington Spa, England; The Registrar and Secretary to the Council, The Traditional Acupuncture Society, 11 Grange Park, Stratford upon Avon, Warwickshire, England; The Registrar of the Traditional Acupuncture Institute, Room 108, American City Building, Columbia, Maryland Bu, tabii ki Amerika Birlesik Devletleri 'nde diğer bir ülkede geleneksel eğitim görmüş olup akupunkturu güvenle uygulaya bilecek başka hiç bir uzmanın olmadığı anlamına gelmez . Ben sadece şahsen tanıdıklarım üzerinde konuşabilirim; benim tavsiye edebileceklerimin dışında bu konuda araştırma ve değerlendirme yapmak bu konuya ilgi duyanların kendi elindedir. Ümit ederim ki, bu kitabın içerdikleri onlara nelere bakmaları gerektiği üzerine yeterli bilgi verir. Ulusal Akupunktur Okul ve Kolejleri Birliği (National Council for Acupuncture Schools and Colleges (N.C.A.S.C.) kurulmuştur ve anladığım kadan ile tüm Amerika Birleşik Devletleri'ndeki yetenek ve eğitim standartlannı en yüksek seviyeye çıkarmak ve korumak amacını taşıyor. Bu birliğin standartlarını karşılayabilen öğretim kuruluşları ve mesleğinde yeterlilik kazanmış uzmanları tavsiye edebilecek. Bu kuruluşlar, tabii ki, her eyaletin eğitim, politik ve sosyal gereksinimlerini de göz önüne alacak ama öğretim standartlarının korunmasındaki rolleri ile Amerika Birleşik Devletler'inde akupunktur kalitesini de korumuş olacaklardır. Bu kuruluşa, Amerikan halkını ve de özellikle hasta kişileri korumadaki çabasında başarılar dilerim.

SENDE YORUM YAP!

Whatsapp