Tümöre Karşı İlaç Tedavisinin Sınırları Ve Zorlukları

Tümöre Karşı İlaç Tedavisinin Sınırları Ve Zorlukları : Tümörlere yönelik cerrahi tedavi ve radyoterapi tekniklerinin gelişmesiyle henüz metastaz yapmamış olan kötü huylu tümörlerde beklenen yaşam süresi 1950'lerin ortalarına değin belirgin bir biçimde artmıştır; daha sonraki yıllarda bu oranda bir duraklama gözlenir. Bu duraklamanın, çeşitli tümörlerin belirli bir bölgede sınırlı kalmamasından kaynaklandığı anlaşılmıştır.

Dolayısıyla, bölgesel tedavide, yalnızca tümörün kesinlikle sınırlı kalarak yayılım göstermediği olgularda kesin sonuç alınabilir. Böylece, gelecekte bölgesel tedavilerinyayılmış kanserlerde başarıyla sonuçlanması beklenemez, ama tedavinin zararlı etkileri azaltılabilir. Kütleli tümörlerin çoğunun, saptandığı anda çoktan mikrometastazlar yapmış olduğu unutulmamalıdır. Son yıllarda hem erişkin hem de çocukluk çağı tümörlerinin tedavisindeki başarısızlıkların incelenmesi sonucunda tümör tedavisinin başarısızlığının birincil tümör odağından daha uzakta bulunan mikrometastazlarla yakından bağlantılı olduğu ortaya konmuştur.

Tedaviye yanıtı engelleyen bu uzak mikrometastazlar, çocuk ve erişkin tümör hastalarındaki gerçek ölüm nedenini oluşturur.Tümörün büyümesinin incelenmesibiyolojik açıdan da mikrometastaz oluşmasının anlaşılmasına yardımcı olur. Genel olarak, çıplak gözle saptanabilen fındık büyüklüğündeki (1 cm3) bir tümör çoktan büyümesinin üçte ikisini tamamlamıştır. Bazı hücrelerin çoktan lenf bezlerine ve/ya da çevredeki kana geçmiş olabileceği düşünülebilir; tümörün yaşı ve hacmi büyüdükçe çevreye göç eden tümör hücresi sayısı da artar.

Metastazlar büyürse ve tümör henüz saptanmamışsa, tümör kütlesinin çapı 30 cm'nin üzerine çıkar ve biraz daha büyürse hastayı öldürebilecek boyuta erişir. Bu nedenle kötü huylu bir tümörün genellikle, klinik olarak saptandığı anda çoktan ilerlemiş bir evrede olduğuvarsayılabilir. Görünebilen tümörün (birincil tümör ve lenf bezleri) cerrahi girişimle tümüyle çıkarılması bile vücudun birçok bölümüne yayılmış olan çok saldırgan yapıdaki odakların varlığını yok edemez. Bu veriler klinikteki sorunun gerçek boyutlarını ve geniş bir bileşik tedavi uygulamasının gerekliliğini gösterir. Kabaca, kötü huylu tümörlerin yüzde 50'si ya da daha çoğu saptandığı anda çoktan mikroskopik metastaz evre- sindedir.

Mikroskopik metastazlar ancak klinik belirti verebilecek boyuta ulaştıklarında tanmabildiklerinden, bu gecikme pek çok hastanın gerçekte cerrahi ve radyoterapi yöntemleri ile tedavi olasılığını kaybetmesine yol açar. Cerrahi girişimden sonra bölgede kalmış olabilecek tümör hücrelerinin radyoterapiden sonra mümkün olduğunca yaygın olarak yok edilmesi ve böylece bu hücrelerin yeni bir hastalık oluşturabilmesinin engellenmesi gerekir.

SENDE YORUM YAP!

Whatsapp