Stres Boşaltma Yöntemi

Stres Boşaltma Yöntemi

Stres Boşaltma Çalışması, Stres Azaltma Metodu'nun Yang tarafıdır. Bu durumda Yin Stres Azaltma Çalışması'na göre daha fazla efor saf edilir. Çünkü bu çalışma, 2. basamakta yer alan, bedeni psikolojik olarak harekete hazırlayan 'savaş veya kaç' stres yanıtı üzerinde yarar sağlamak için tasarlanmıştır.

Stresle baş edebilmek için her yıl milyarlarca dolar harcıyoruz. Stresi içkiyle alt etme çabasından stres ilaçlarına ve masajla rahatlamaya dek birçok çaba eşliğinde, hayatımızı 'çağın hastalığı' denilen stresle mücadeleye adadık. Peki, gerçekte ondan nasıl kurtuluruz? Yapılan araştırmalara göre, strese maruz kalmış bir kişinin vücudu tam 17 farklı hormonu aynı anda salgılamaya başlıyor. Vücudumuzun böyle bir tepki vermesinin nedeni, bizi tehlikelere karşı uyararak, harekete geçmeye hazır hale getirmek. Nabzımız hızlanıyor, tansiyonumuz yükseliyor, kan damarları büzülüyor ve hatta midemiz öğütme işlemini durduruyor. Sağlığımız, tüm bunlardan son derece olumsuz etkileniyor. Ünlü Amerikan dergisi Forbes, stresle baş etmenin sanıldığı kadar zor olmadığına dikkat çekerek, önemli ipuçlarının bulunduğu bir dosya hazırladı. İşte ipuçlarından birkaçı:
Akupunktur: Geleneksel Çin tedavi yöntemlerine göre, vücudumuzda 14 enerji kanalı var. Bu kanallarda, birçoğu doğrudan iç organlarımızla ilgili olan 400'ün üzerinde nokta bulunuyor. Akupunkturda, vücuttaki enerji akışının hızlandırılması ve stresten kurtulma amaçlanıyor.
Papatya çayı: Bu bitkinin stres önleyici etkisi, yapraklarındaki, beyin ve sinir sistemi üzerinde rahatlatıcı etkisi bulunan doğal yağlardan ve diğer bazı maddelerden kaynaklanıyor.

Çikolata: Mutluluk hormonunun salgılanmasını sağlayan 'serotonin' maddesi yönünden zengin besinler, doktorlar tarafından strese karşı da tavsiye ediliyor. Bunların başında çikolata var.

Müzik: Araştırma, müzik dinlemenin stresle baş etme yolundaki en büyük 'müttefikimiz' olduğunu gösteriyor. Müziğin, stresle birlikte yükselme eğilimi gösteren 'kortizol' adlı hormonu dengelediği de kanıtlanmış durumda.

Masaj: Kaslarımız yorulduğunda vücuttaki laktik asit seviyesi yükselir. Bu da, kendimizi gergin ve yorgun hissetmemize neden olur. Masaj yaptırmak, vücudumuzda birikmiş toksinlerin dışarı atılmasını sağladığı gibi; kortizol seviyesini düşürür ve endorfin salgısının
artmasını sağlar.

Kitap okumak: Günlük telaşlardan uzaklaşarak bambaşka bir dünyaya yolculuk etmenin en iyi yollarından biri kitap okumaktır. Günde sadece bir saat kitap okumak bile, kendimizi rahatlamış hissetmemiz için yeterli.

Egzersiz: Bilim adamları, spor yaptıktan sonra hissettiğimiz rahatlamanın vücuttaki endorfin seviyesinin yükselmesinin bir işareti olduğunu söylüyor. Yoga, aerobik gibi günlük egzersizler, stresi kontrol altına alma konusunda 'olmazsa olmaz'lardan biri.

Uyku: Yorgunluk, üretici gücümüzü azaltır. Araştırmalar, çalışan insanların birçoğunun, vücudun ihtiyaç duyduğu sekiz saatlik gece uykusuna yeterince önem vermediğini gösteriyor. Doktorlar, öğle saatlerinde 15 dakikalık küçük bir uykunun bile, vücudumuzun geç saatlere kadar zinde kalmasına yardımcı olacağını söylüyor.

Stres Ekokardiyografi Nedir?

Stres ekokardiyografi (SE), egzersiz yöntemleriyle veya kalp atımını hızlandıran ilaçlarla yapılan bir ekokardiyografi uygulamasıdır. Egzersiz ekokardiyografi, koşu bandı efor testinde egzersiz protokolünün uygulamasından hemen önce ve hemen sonra veya bisiklet egzersiz testi yardımıyla egzersizin her aşamasında ekokardiyografik görüntülerin kaydedilmesi şeklinde yapılmaktadır. Egzersiz testinin yapılamadığı durumlarda (bacak damar hastalığı, kas kemik yapı kısıtlılığı) damar yoluyla dobutamin, adenozin, dipiridamol gibi kalp ritmi ve kasılmasını arttıracak ilaçların belli zaman aralıklarında artan dozlarla kullanılması ile ilaçlı stres ekokardiyografi yapılmaktadır.

Stres Belirtileri

Stres belirtileri üç değişik biçimde ortaya çıkabilirler: fizyolojik (bedensel), psikolojik ya da davranışsal değişiklikler. Kişinin kendine özgü stres belirtilerinin farkına varması, stresin yol açacağı dengesizliğe karşı uyanık olmak ve bu dengesizliğin potansiyel nedenini anlayıp tanımlamak açısından oldukça önemlidir.

Fizyolojik belirtiler arasında adele ağrıları, mide bozuklukları, hazımsızlık, başağrıları, kalp çarpıntıları, ishal/halsizlik, ellerin terlemesi, ağız kuruluğu, yerinde duramama ya da yorgunluk sayılabilir. Psikolojik belirtiler ise endişelenme, konsantrasyon güçlüğü, unutkanlık, sinirlilik ya da kontrolsüzlük duygusu, kendini üzüntülü, kızgın ya da zaman baskısı altında hissetme şeklinde sıralanabilir. Davranışsal belirtilere örnek olarak da şunlar verilebilir: bir maddeye aşırı düşkünlük (alkol, ilaç ya da yemek gibi), uykusuzluk ya da aşırı uyuma, gevşeme ya da sakinleşme açısından güçlükler, telaşla oradan oraya koşuşturmak, sosyal ortamlardan kaçınma, huzursuzluk, kızgınlık ya da sakarlık.

Stres Kaynakları

Stres çevreden ya da kişinin kendinden kaynaklanabilir. Dış koşullar ve zorluklar strese yol açarken, bizim davranışlarımız ve tepkilerimiz de aynı şekilde stres yaratabilir ve gelecekteki stresli olayları hazırlar. Örneğin, her gece yüksek sesle gürültülü müzik çalarak oda arkadaşını uyutmayan biri, bir anlamda sert tepkilerle karşılaşacağı stresli bir ortamı kendisi için hazırlıyor demektir. Bu nedenle, hangi streslerin dış zorlamalardan kaynaklandığının, hangilerinin de kendi ellerimizle ortaya çıkarıldığının bilinmesi çok önemlidir.

Çevresel Stresler önemli yaşam olaylarını ve günlük sıkıntıları içerir. Önemli yaşam olayları, örneğin üniversiteye başlamak, bir yerden bir yere taşınmak, bir aile bireyinin ölümü ya da ciddi hastalığı gibi, büyük bir değişim ya da uyumu gerektiren olaylardır. Ancak stresin en büyük kaynakları, sıradan, günlük sıkıntılardır. Örneğin, oda arkadaşıyla sorunlar, birşey kaybetmek, başarısızlıklar, aşırı iş yükü ya da ekonomik kaygılar gibi. Bu ketleyici olayların sıklığının artmasının, vücudun bağışıklık sistemini zayıflatma ve hastalıklara karşı direncini azaltma gibi fizyolojik sonuçlara yol açtığı, günümüzde artık çok iyi bilinmektedir.

Kişisel Stres Kaynakları ise, zihinsel faaliyetlerimizle (düşüncelerimiz ve kendi kendimize söylediklerimiz) ya da davranışlarımızla (alışkanlıklarımız ya da beceri eksikliklerimiz) ilişkili olabilir. Yaşam olaylarına yaklaşırken ve onlarla uğraşırken kendimizle yaptığımız diyaloğun şekli yaşadığımız stresin yoğunluğunu azaltır ya da artırır. Kendi kendimize, "Davranışlarım ve dünya, .........(şu ya da bu şekilde) olmak zorunda" ya da "olmalı" dediğimizde, strese davet ediyoruz demektir. Çünkü ne kendi davranışlarımızın ne de dünyanın her zaman bizim istediğimiz şekilde olması mümkün değildir. Olmak zorunda da değildir. İnsanda stres yaratan üç genel inanç vardır: "Herkes beni sevmeli." "Her zaman mükemmel davranmalı ve hiç hata yapmamalıyım" ve "Dünya adaletli olmalı". Dikkat ederseniz bu inançların üçü de gerçekdışıdır ve "ya hep ya hiç" özelliği taşımaktadır. Benzer şekilde, kişiyi zorlayabilecek bir olayın yaklaşması da bazen olabilecek en kötü sonuç için endişelenmeye neden olur. "Biliyorum, bu sınavda başarılı olamayacağım". İnsanın kendisiyle bu türden diyaloglarda bulunması, öz değer duygularının temelini zayıflatır, kaygı ve sıkıntısını artırır; dolayısıyla da sorunun çözümü gecikir.

Eğlenceye herşeyden çok zaman ayırmak, sınavlara çalışmak için son dakikaya kadar beklemek, ya da derslerde uyumak gibi, kişinin kendini yenilgiye uğratan davranışları da stresin alışılagelen kaynaklarındandır. Bu davranışlar, kısa dönemde ödüllendirici olabilmelerine karşın, uzun dönemde yoğun sıkıntılara yol açabilmektedirler.

Sosyal etkileşim sırasında insiyatif alabilme, zamanı iyi kullanma, problemlere etkili çözüm yolları bulma gibi belli yaşam becerileri aslında kolayca öğrenilebilir ve bunlardaki aksaklıklar bir irade sorunu değildir. Başkalarıyla nasıl bir etkileşim içine girileceğini öğrenmek, zamanı akıllıca kullanmak ve öncelikleri belirlemek, bu tür stres kaynaklarını ortadan kaldırabilir.

Stresle başaçıkmada kullanılan becerilerden önemli bir tanesi stresinizi neyin başlattığını belirlemektir. Bunu yapabilirseniz başetme çabalarınızı uygun hedef üzerinde odaklaştırabilirsiniz.

Belirlediğiniz bu stres kaynaklarını günlük kayıtlar tutarak izleyin. Bu kayıtlarda yoğun stres yaşadığınız yeri, olayı, gösterdiğiniz davranışsal tepkiyi ve stres düzeyinizi belirtin. Eğer bu işi doğru olarak yaparsanız çok kısa zamanda hangi davranışların, olayların, yerlerin ve insanların, size stres tepkisi yaşatmada "yüksek risk" taşıdığını anlayacaksınız.

SENDE YORUM YAP!

Whatsapp