Stres Belirtileri Nedir

Stres Belirtileri Nedir

Geleneksel Çin Tıbbı stres ile ilgili birbirine bağlı üç ana belirtiyi kabul eder: Karaciğer-Çi durgunluğu (en geneli), Zihin Huzursuzluğu ve yukarıya doğru dağıtılan iltihap ve Ateş.Karaciğer-Çi durgunluğu stres ile ilgili semptomlar ile ortaya çıkar. Çünkü, karaciğerin ana görevi enerjinin beden boyunca pürüzsüzce akmasını sağlamaktır. Karaciğer-Çi'si sıkışırsa bedende herhangi bir yerde farklı semptomlar ile bir problem oluşabilir. 
 
Bu Çi durgunluğu ateşe dönüşürse zihinsel, fiziksel ve duygusal problemler artar. Bu sebepten ötürü, iyileştirici prensip, karaciğerdeki ateşi uzaklaştırmak ve karaciğer-Çi durgunluğunu gidermektir.En temel seviyede, burada zihin sadece zihinsel fonksiyonlar ile ilgili değil, ayrıca, bireysel ruh ve duygusal durum ile de bağlantıdadır. 
 
Bundan dolayı, "Zihni Sakinleştirme" işlevinin iyileştirici prensibi, zihinsel fonksiyonları, duyguları ve ruhu huzurlu bir duruma getirme anlamına gelir.İltihap ile karışmış, kalp ve karaciğerden yayılan ateş, duygusal dengesizlik, uykusuzluk, alınganlık ve aşırı düşünme gibi genel stres belirtilerine neden olur. Dolayısıyla, iyileştirici prensip kalp ve karaciğerdeki ateşi ortadan kaldırır ve buradaki iltihabı dağıtır.

Stres Belirtileri

Stres belirtileri üç değişik biçimde ortaya çıkabilirler: fizyolojik (bedensel), psikolojik ya da davranışsal değişiklikler. Kişinin kendine özgü stres belirtilerinin farkına varması, stresin yol açacağı dengesizliğe karşı uyanık olmak ve bu dengesizliğin potansiyel nedenini anlayıp tanımlamak açısından oldukça önemlidir.

Fizyolojik belirtiler arasında adele ağrıları, mide bozuklukları, hazımsızlık, başağrıları, kalp çarpıntıları, ishal/halsizlik, ellerin terlemesi, ağız kuruluğu, yerinde duramama ya da yorgunluk sayılabilir. Psikolojik belirtiler ise endişelenme, konsantrasyon güçlüğü, unutkanlık, sinirlilik ya da kontrolsüzlük duygusu, kendini üzüntülü, kızgın ya da zaman baskısı altında hissetme şeklinde sıralanabilir. Davranışsal belirtilere örnek olarak da şunlar verilebilir: bir maddeye aşırı düşkünlük (alkol, ilaç ya da yemek gibi), uykusuzluk ya da aşırı uyuma, gevşeme ya da sakinleşme açısından güçlükler, telaşla oradan oraya koşuşturmak, sosyal ortamlardan kaçınma, huzursuzluk, kızgınlık ya da sakarlık.

Stres Kaynakları

Stres çevreden ya da kişinin kendinden kaynaklanabilir. Dış koşullar ve zorluklar strese yol açarken, bizim davranışlarımız ve tepkilerimiz de aynı şekilde stres yaratabilir ve gelecekteki stresli olayları hazırlar. Örneğin, her gece yüksek sesle gürültülü müzik çalarak oda arkadaşını uyutmayan biri, bir anlamda sert tepkilerle karşılaşacağı stresli bir ortamı kendisi için hazırlıyor demektir. Bu nedenle, hangi streslerin dış zorlamalardan kaynaklandığının, hangilerinin de kendi ellerimizle ortaya çıkarıldığının bilinmesi çok önemlidir.

Çevresel Stresler önemli yaşam olaylarını ve günlük sıkıntıları içerir. Önemli yaşam olayları, örneğin üniversiteye başlamak, bir yerden bir yere taşınmak, bir aile bireyinin ölümü ya da ciddi hastalığı gibi, büyük bir değişim ya da uyumu gerektiren olaylardır. Ancak stresin en büyük kaynakları, sıradan, günlük sıkıntılardır. Örneğin, oda arkadaşıyla sorunlar, birşey kaybetmek, başarısızlıklar, aşırı iş yükü ya da ekonomik kaygılar gibi. Bu ketleyici olayların sıklığının artmasının, vücudun bağışıklık sistemini zayıflatma ve hastalıklara karşı direncini azaltma gibi fizyolojik sonuçlara yol açtığı, günümüzde artık çok iyi bilinmektedir.

Kişisel Stres Kaynakları ise, zihinsel faaliyetlerimizle (düşüncelerimiz ve kendi kendimize söylediklerimiz) ya da davranışlarımızla (alışkanlıklarımız ya da beceri eksikliklerimiz) ilişkili olabilir. Yaşam olaylarına yaklaşırken ve onlarla uğraşırken kendimizle yaptığımız diyaloğun şekli yaşadığımız stresin yoğunluğunu azaltır ya da artırır. Kendi kendimize, "Davranışlarım ve dünya, .........(şu ya da bu şekilde) olmak zorunda" ya da "olmalı" dediğimizde, strese davet ediyoruz demektir. Çünkü ne kendi davranışlarımızın ne de dünyanın her zaman bizim istediğimiz şekilde olması mümkün değildir. Olmak zorunda da değildir. İnsanda stres yaratan üç genel inanç vardır: "Herkes beni sevmeli." "Her zaman mükemmel davranmalı ve hiç hata yapmamalıyım" ve "Dünya adaletli olmalı". Dikkat ederseniz bu inançların üçü de gerçekdışıdır ve "ya hep ya hiç" özelliği taşımaktadır. Benzer şekilde, kişiyi zorlayabilecek bir olayın yaklaşması da bazen olabilecek en kötü sonuç için endişelenmeye neden olur. "Biliyorum, bu sınavda başarılı olamayacağım". İnsanın kendisiyle bu türden diyaloglarda bulunması, öz değer duygularının temelini zayıflatır, kaygı ve sıkıntısını artırır; dolayısıyla da sorunun çözümü gecikir.

Eğlenceye herşeyden çok zaman ayırmak, sınavlara çalışmak için son dakikaya kadar beklemek, ya da derslerde uyumak gibi, kişinin kendini yenilgiye uğratan davranışları da stresin alışılagelen kaynaklarındandır. Bu davranışlar, kısa dönemde ödüllendirici olabilmelerine karşın, uzun dönemde yoğun sıkıntılara yol açabilmektedirler.

Sosyal etkileşim sırasında insiyatif alabilme, zamanı iyi kullanma, problemlere etkili çözüm yolları bulma gibi belli yaşam becerileri aslında kolayca öğrenilebilir ve bunlardaki aksaklıklar bir irade sorunu değildir. Başkalarıyla nasıl bir etkileşim içine girileceğini öğrenmek, zamanı akıllıca kullanmak ve öncelikleri belirlemek, bu tür stres kaynaklarını ortadan kaldırabilir.

Stres Nedenleri

Hiç kimse ortada bir sebep yokken kendiliğinden strese girmez. Muhakkak stres yaratacak bir durumun etkisi altına girmiştir. Strese neden olan birçok faktör vardır. Bu faktörleri uzmanlar 3 gruba ayırmaktadır. Bunlar fiziki çevreden kaynaklanan nedenler, iş konusundan kaynaklanan nedenler ve psikososyal durumlardan kaynaklı olan nedenlerdir.

Fiziki çevreden kaynaklanan stres nedenleri: Hava kapalılığı, hava kirliliği, Sıcaklık-Soğukluk, radyasyon, gürültü ve kalabalıktır.
İş konusundan kaynaklanan stres nedenleri: Zamanla yarışma, ağır iş yükü, iş ortamında alınan büyük sorumluluklar, rollerdeki sık değişim ve belirsizlikler, kararsızlık, iş tanımlarındaki eksiklikler, gece işi, yoğun iştir.

Psikososyal özelliklerden kaynaklanan stres nedenleri: İşten çıkarılma/işini kaybetme ya da iş değişikliği, hamilelik/doğum, evlilik veya boşanma, iş hayatına başlama, ergenlik dönemi, ciddi hastalıklar/yaralanmalar, okula başlama, okuldan mezun olma, iş bulamama, evde işlerin aksaması ve karşılaşılan aksilikler. Menopoz/andropoz, trafikte sıkışmak aile bireylerinden birinin kaybı, başka bir şehre ya da ülkeye taşınmak, akademik başarısızlık, okul değişikliği, taşınma, savaş halinde ya da doğal afet sırasında ölüm riski.

İnsanları en çok strese sokan faktörlerin başında işlerin yolunda gitmemesi gelir. Bazen olumsuzluklar o kadar arka arkaya hayret verircesine yaşanır ki, kişi neler olduğunu neden tüm bu olumsuzlukların kendini bulduğunu anlayamaz. Yapılan bir planın planlandığı şekilde sürmemesi veya sonlanmaması, alınan bir kararın bazı nedenlerden dolayı yerine getirilmemesi, aniden ortaya çıkan aksaklıklar ve sürprizler, beklenmedik olumsuz gelişmeler gibi çok sayıda faktör de kişileri yoğun stres altına sokabilir.

ani değişimler karşısında insanların etki altında kaldığı stres kolay atlatılmaz. Bir yakınının veya sevdiğinin kaybı, evliliklerin bitmesi, yuvaların dağılması, kişinin işini kaybetmesi ve yaşadığı ekonomik sorunlar gibi sorunlarda insanların stresi uzun sürer. Çünkü bu durumlar kolay kabullenilebilen ve alışıla gelmiş durumlar değildir. Bu nedenle de bu tür olaylara kişi bedenen ruhen ve zihinen hazır olduğunda stresi de azalmaya başlar. Üzüntüsünü, stresini daha kontrollü yaşamaya başlar. Ancak bunun için de zamana ihtiyaç vardır. Bazı ağır stres vakalarında ise bir psikoterapi veya psikolog desteği şart olabilir.

STRES NEDİR?

Stres, çok duyduğumuz, herkesin hayatı boyunca karşılaştığı bir durumdur. Kişinin çevreyle uyumunu bozar ve kapasitesini zorlar. Herkes streste olup olmadığını anlayabilir. Stresi tanımlamak gerekirse, bireyin kendisini rahatsız eden bir ortamda organizmanın verdiği cevaptır. Vücut, stresli halde her duruma aynı tepkiyi vermez. Yani güzel bir olayla da karşılaşsa, kötü bir olayla da karşılaşsa her iki duruma da adaptasyon (uyum) göstermek zorundadır.

Stressiz bir insan yoktur. Çünkü insanlar çevrede olup bitenlere tepki verirler. Eğer stres hiç yoksa kişi tepki veremez. Çünkü enerjisi yoktur. Bu da ölüm demektir. Bu yüzden stres hayatın bir parçası olarak kabul edilmektedir. Bunun tam tersi bir durumda, yani aşırı streste de insan yaşayamaz. Çünkü aşırı bir şekilde enerjisini sarfetmektedir. Bu yüzden olması gereken düzeyde stres olmalıdır.

Stres zihnimizi ve fiziksel gücümüzü azaltabilir. Hayata negatif yönüyle bakar, karamsar bir ruh hali alırız. Bu stresin olumsuz tarafıdır. Olumlu stres ise, amaca ulaşırken kendi potansiyelimizi yeterince kullanmamızı ve bu doyumu hissetmemizi sağlar. Bu yüzden kendimiz için yoğun ve uzun olmamak koşuluyla bir miktar strese ihtiyacımız vardır.

SENDE YORUM YAP!

Whatsapp