Prostat Karsinomu

Prostat Karsinomu: Prostatın duktal adenokarsinomları nadir görülen tümörlerdir. Bu nedenle iki olgumuzu literatür bilgileri ışığı altında sunmayı amaçladık.

Birinci olgu 73 yaşında ve hematüri şikayeti ile kliniğe başvurur. Burada alınan TUR materyaline farklı bir merkezde asiner adenokarsinom tanısı verilir. Hastada hormonoterapiye yanıt alınamaz ve PSA değerleri katlanarak artar.

Bunun üzerine hasta preperatları merkezimizde yeniden incelendi ve duktal adenokarsinom tanısı verildi. İkinci olgu 68 yaşında, sağ kol ve bacak ağrıları ile kliniğe başvurdu. Tüm vücut kemik sintigrafisi metastaz lehine yorumlandı. Total PSA‘nın yüksek olması nedeniyle yapılan prostat TUR materyaline duktal adenokarsinom tanısı verildi.

Duktal adenokarsinomlar nadir görülen ancak kötü prognozlu ve agressif kemoterapi gerektiren tümörlerdir. Bu nedenle erken tanı ve tedavi önem kazanmaktadır. Prostat kanserlerinin ayırıcı tanısında duktal adenokarsinomlar mutlaka akılda tutulmalıdır.

Duktal adenokarsinom, tüm prostat karsinomlarının %0.2‘sini oluşturan, prostat adenokarsinomlarının nadir ve özel bir alt tipidir1-3. Prostatik kanaldan kaynaklanır. Duktal adenokarsinomlar saf olabildikleri gibi asiner adenokarsinomlar ile birlikte de görülebilirler.

İlk olarak 1967 yılında tanımlanan duktal adenokarsinomlar, endometriyal glandlara benzerlikleri nedeniyle “endometrioid karsinom” olarak isimlendirildi. Sonraki yıllarda yapılan ultrastrüktürel çalışmalarda bu karsinomların prostat kaynaklı oldukları kanıtlandı ve “duktal adenokarsinom” olarak adlandırıldı.

Hastalar genellikle obstrüksiyon bulguları ve hematüri şikayetleri ile kliniğe başvururlar. Bu hastalar için uygun tedavinin seçiminde, tümörün yayılım derecesine göre cerrahi, radyoterapi ve hormonoterapi yöntemlerinden biri veya bir kaçı birlikte uygulanır.

Duktal adenokarsinomlar, nadir görülmeleri ve patoloji pratiğinde az görülen tümörler olduklarından tanı ve ayırıcı tanı problemlerine neden olabilmektedirler. Bu çalışmada, iki olgumuzu belirtilen problemler çerçevesinde, literatür bilgileri ışığında tartışmayı amaçladık.

73 yaşında erkek hasta Fırat Üniversitesi Hastanesi Üroloji Polikliniğine hematüri şikayeti ile başvurdu. Yapılan pelvik ultrasonografide, prostat 87x76x83 mm. boyutlarında, lobüle kontürlü, parankim heterojen görünümde olup mesane tabanınaindentasyon göstermekteydi. Parankim içerisinde heterojen, hipoekoik alanlar izlendi.

Aynı dönemde yapılan sintigrafide ise tüm vücut kemiklerinde yaygın osteopeni dışında kayda değer bir bulgu saptanmadı. Alt batın MR sonucuna göre prostat karsinomu, mesane invazyonu ve tarama alanına giren kemiklerde multipl kemik metastazı saptanan hastaya TUR yapıldı. TUR materyali dış merkezde incelenerek adenokarsinom tanısı verildi. Hastanın bu dönemdeki total PSA seviyesi 315, serbest PSA seviyesi 120 olarak tespit edildi.

Tanı sonrası androjen reseptör blokajı tedavisi verilen hastada operasyondan 14 ay sonra yapılan ölçümlerde total PSA:337, serbest PSA:453 bulundu. Yüzeyel doku USG‘sinde; sağ inguinalde en büyüğü 18x10, solda en büyüğü 17x6 mm. olan lenf düğümleri görüldü ve metastaz lehine değerlendirildi. Bu arada yapılan alt batın MR‘ında mesane posterior duvarda prostata ait invazyon ile inceleme alanına giren kemiklerde yaygın metastaz bulguları tespit edildi.

Fırat Üniversitesi Hastanesi Onkoloji Polikliniğinde tedaviye alınan hastanın lam ve blokları konsültasyon amacıyla hastanemiz Patoloji A.D.‘nda yeniden incelendi. Histopatolojik incelemede, yaygın kribriform ve yer yer solid alanlar oluşturmuş tümöral yapı görüldü. Tümörü oluşturan glandüler yapıların çoğunluğu psödostratifiye epitel ile döşeli ve bu hücreler pleomorfik, sitoplazmaları genellikle amfofilik, nükleusları oval-uzantılı ve belirgin nükleol içermekte idi.

Mitozdan zengin olduğu dikkati çekti. Bazı neoplastik glandüler yapılar ise daha kribriform ve papiller paternde ve kolumnar, berrak sitoplazmalı ve yuvarlak nükleuslu hücreler ile döşeli idi. Bu tümöral alanlar ile birlikte klasik asiner adenokarsinoma ait morfolojik bulgu görülmedi.

Kribriform ve solid alanlar içinde nöroendokrin karsinomlarda görülen rozetleri andıran yapılar olduğundan, ayırıcı tanı için yapılan kromogranin ve sinaptofizin immün boyamaları negatif iken, PSA diffüz ve kuvvetli pozitif bulundu . HMWCK (34βE12)‘nin de negatif olması ile olguya “duktal adenokarsinom” tanısı verildi. Tanı sonrası hastaya klinik tarafından hormonoterapi başlandı ve hasta rutin kontrollerine devam etti. En son Şubat 2008‘de kontrole gelen hasta tanı aldıktan 30 ay sonra, Haziran 2008‘de öldü.

SENDE YORUM YAP!

Whatsapp