kolera hastalığı belirtileri

Kolera Tedavi : İki aşamada uygulanan tedavi, yoğun ve hızlı sıvı ve elektrolit kaybının karşılanmasına dayanır. Birinci aşamada hastaya damar yoluyla mümkün olduğu kadar hızlı bir biçimde ve büyük miktarlarda s’vı verilmelidir. Bu miktar yetişkinlerde İliç 15 dakikada 1 litre, ardından her 30-45 dakikada 1 litredir. Hastanın vücut sıvıları normale dönünceye değin bu tedavi sürdürülmelidir. Genellikle başarılı bir sonuç elde etmek için yaklaşık 3 saat içinde 5 litreden fazla sıvı verilmesi gerekir. Daha soma tedavinin ikinci aşamasına geçilir. Bu aşamada tedavi ishal ke- silinceye kadar uygulanmalıdır.

Bu tedavinin amacı, dışkıyla yitirilen sıvıyı karşılamaktır. Sıvı hem damar yoluyla, hem de mide sondasıyla verilebilir. Çok ağır olgularda mide sondasından sıvı verilmesiyle damar yoluyla verilen sıvı miktarı yüzde 80 azaltılabilir. Verilecek sıvıların içeriği çok önemlidir. Sodyum klorür ve sodyum bikarbonat mutlaka verilmelidir. Potasyum en azından erken evrede pek gerekmeyebilir. Kalsiyum ya da magnezyum ise gerekli değildir. Hastalığın çocuklardaki gidişi çok ağırdır. Bu nedenle çocuklarda tedaviye daha çok özen gösterilmelidir. Verilen sıvının miktarında ya da bileşiminde yanlışlık yapüırsa çok tehlikeli sonuçlar ortaya çıkabilir. Sıvı ve elektrolit miktarı, çocuğun kilosuna, atılan dışkı ve elektrolit miktarına, kandaki asit değişikliklerine göre dikkatle hesaplanmalıdır. Yetişkin hastalardan farklı olarak, çocuklarda potasyumun ağız yoluyla verilmesinin büyük önemi vardır.

Sıvı tedavisinde, aşırı sıvı yüklenmesini (ödem, akut akciğer ödemi, kon- jestif [kan göllenmesine bağlı] kalp yetmezliği, bilinç bulanıklığı) önlemek için, çocuk ya da yetişkin bütün hastalar dikkatle gözetim altmda tutulmalı, boyun toplardamar] arının dolgunluğu de- netlenmeli, kalp ve akciğerler sık sık dinlenmeli, hastanın vücut ağırlığındaki değişmeler izlenmelidir. Tetrasiklinler ile yapılan antibiyotik tedavisi de çok yararlıdır. Bu yolla ishal süresi, atılan dışkı miktarı ve çıkarılan bakteri sayısı azaltılır. Tetrasiklinle- rin ağız yoluyla verilmesi daha uygundur. Antibiyotik tedavisine, kusma önlendikten sonra başlamak gerekir; bu da sıvı tedavisine başladıktan üç saat sonrasına denk düşer. Kusma dışmda başka bir olay beslenmeyi etkilemediğinden bu konuda fazla katı davranmak gereksizdir. Günümüzde genellikle hastalara ne isterse yemesi önerilmektedir; gerçekten de normal beslenmeye dönebilmek için ishalin kesilmesini beklemek çok akılcı değildir.

SENDE YORUM YAP!

Whatsapp