Kendi Romatizmamı Nasıl İyileştirdim?

Kendi Romatizmamı Nasıl İyileştirdim? : Organik besinler ve doğal ilaçlarla, bundan 20 yıl önce annemin romatizmasının tahıllara ve sebzelere dayanan bir makrobiyotik diyet sayesinde iyileşmesiyle ilgilenmeye başladım. Elleri deforme olmuştu bile ve ayakları ile dizleri de aynı yoldaydı. İlaçlar, iğneler ve B vitamini kürleri yarar sağlamıyordu. Sonunda dönemin ünlü homeopati uzmanlarından Ghent kentindeki Dr. Meganck''''''''a gitti. Doktor, anneme ilaçlardan bir yarar göremeyeceğini, diyetini değiştirmesi gerektiğini söyledi. Ardından bir makrobiyotik diyet reçetesi yazdı ve altı ay sonra annem bütün ağrılarından kurtulmuştu. Elleri halen şişti ancak ilerleyen yıllar içersinde onlar da normale döndü. O zamandan beri beslenmemizin, sağlığımızı ne denli etkilediğini çok iyi biliyorum.Birkaç yıl sonra da sırtımdaki berbat ağrılardan düşük asitli bir diyet sayesinde kurtulmayı başardığımda, romatizmanın doğru bir diyetle iyileştirilebileceğine dair inancım arttı. 

O dönemde çektiğim acının tarifi mümkün değil

Annemin iyileşmesinin ardından kendim de bana çare olacak bir diyet arıyordum ve kısa süre içinde ağrılarımın asit birikmesinden kaynaklandığını fark ettim. O yaz, fazlasıyla domates yemiştim, domates oldukça asidiktir. Hiçbir şekilde buna dayanamayacaktım. Bu nedenle diyetimde yer alan tüm asidik yiyecekleri çıkardım. En kötü ağrılarım kısa süre içinde hafifledi, yavaş yavaş ama tümüyle geçti. Düşük asitli diyetin ardından yıllardır bana bela olan sol kalçamdaki ağrı da geçmişti. Kalçamdaki ağrının yıllardır haftada en az bir kez içtiğim yağlı sütten kaynaklandığını fark ettim. Ayrıca kalçamın şarap içtiğimde daha çok ağrıdığını keşfettim. Bir keresinde de kefir içtikten sonra bir süre elimdeki romatizmadan çekmiştim. Kefir, yoğurda benzeyen, Kafkasya''''''''daki kefir bitkisinin tanelerinden yapılan bir tür yoğun şarap. Birçok asidik içeceği, meyveyi ve sebzeyi denedim; ravent şarabı, portakal... ve her seferinde vücudum, sırtımda ya da sol kalçamda beliren bir ağrıyla karşılık verdi.
 
Daha sonra, yıllardır sırtındaki ve sol kalçasındaki ağrılardan yakınan bir tanıdığımı da düşük asit diyeti uygulamaya ikna edebildim. Üç ay içinde tüm ağrılarından kurtulunca çok sevinmişti. Böylece bir doktorun, sırt ve kalça ağrısına çare olarak önermesi üzerine, bir yıldır ayakkabılarının tabanına koyduğu yükseltilerden de kurtulmuştu... Sonuçta annemin iyileşmesinin de et yemekten uzak durmasına bağlı olduğunu düşünürsek, bu, makrobiyotik diyette de yasaklandığı üzere asitten de uzak durması anlamına gelir. İşte o zamandan beri romatizma hastaları için endişeleniyorum. Ancak romatizmayı doğal ve sağlıklı bir yolla iyileştirmeyi bildiğimi düşünmeye cesaret edemiyordum ve bu konuda bir şeyler yapmıyordum. Bir yandan da başkalarına da yardımcı olmak istiyordum. Bu yüzden de bir gün annem ve benim öykülerimizi Ghent''''''''in haftalık dergilerinden birinin "Okurlar Okurlara Yardımcı Oluyor" köşesine yazdım. 

Yankısı büyük oldu, sayısız okur bana diyeti soruyordu

Diyetle ilgili olarak başka bir dergiye verdiğim röportaj da romatizma rahatsızlığı olan hastaların ilgisini çekti. O dönemde bu iki derginin okurlarına, bu kitaptaki temel bölümlerin özeti olan bir metnin iki bin kopyasını gönderdim. Röportajdan bir ay sonra, diyetten nasıl sonuç aldığını anlatan insanlardan mektup ve telefonlar gelmeye başladı. Bu kitabın ilerleyen sayfalarında onların anlatımlarıyla da karşılaşacaksınız. İlaç tedavilerine devam etmeyenlerin hızla iyileşmesine karşın, ilaçlarını almaya devam edenlerin çok az ilerleme göstermesi ya da hiç göstermemesi bana çarpıcı geldi. İlaçların, en azından bazı ilaçların diyetin etkisini zayıflattığı sonucuna vardım. Okurlardan, hekimlerin verdikleri reçetelerdeki ilaçların ağrılarını arttırdığını söyleyen mektuplar aldığımdan, bu benim için şaşırtıcı olmadı. Bazı romatizma ilaçlarındaki asetik asit, bunda rol oynamış olmalı. Özellikle kortizonlu ilaçlar kullananlarda hiçbir ilerleme görülmüyordu, üstelik ilaç tedavisini kestiklerinde ağrı daha da şiddetleniyordu. 
 
Doktor Barnard''''''''m Kireçlenme Elkitabı ''''''''na göre, bu ağrıların nedeni romatizma değil, kortizonun kendisi ve ağrılar bir haftadan uzun sürmeyecektir. Kortizonu kesmek isteyen hastalar, hormonun doğal olarak üretildiği yer olan böbreküstü bezlerinin halen çalıştığına şükretmelidir. Elbette ki böbreküstü bezlerinin olasılıkla ilaçlar nedeniyle etkilenmesi durumunda, doğal yoldan kortizon üretimi gerçekleşmeyecektir. Bu da tedavinin, hastalığın kendisinden beter olabileceğini gösteriyor. Diyet, ağrının nedenini ortadan kaldırabilir ancak ilaçların yarattığı olumsuz etkiyi tersine çeviremez. Kortizon içermeyen ilaçlar gibi sıradan ilaçlar kullanan hastalar, ilaç tedavisini güvenli bir şekilde bırakabilir. Diyet sayesinde buna ihtiyaçları kalmayacaktır. Ancak kortizondan vazgeçmek doktor gözetimi gerektirir. İşte bunlar, beni diyetle ilgili bir kitap hazırlamaya yöneltti. Daha fazla insanın benim kişisel deneyimlerimden yararlanmasını istedim. 
 
Gözlerini, hiçbir ilacın, gerçek nedenleri ortadan kaldırmadan romatizmayı iyileş- tiremeyeceği gerçeğine açmalarını istedim. Hastalar kendilerini asitlerle zehirlemeye devam ettikleri sürece hiçbir ilacın yararını göremezler. Nedeni ortadan kaldırmaya karar verdiklerinde ise ilaçlara ihtiyaç duymazlar, çünkü kendi kendilerini iyileştirmeye başlamışlar demektir.Sağlıklarını kazanmayı gerçekten isteyen hastalar, düşük asit, makro- biyotik ya da armdırıcı diyetleri seçmelidirler. Asitler vücudun kalsiyum dengesini bozar ve eklemlerde hareketi sağlayan özel sıvı gibi eklem "yağlarını" kurutur. Bu yağı korumanın mükemmel bir yolu balıkyağı- dır. Birçok Amerikalı araştırmacı, romatizma hastaları üzerindeki balık- yağı testlerinden olumlu sonuçlar almıştır. Balıkyağının iltihaplanmayı kestiği düşünülmektedir. Hasta, ağrı devam ettiği sürece günde bir çorba kaşığı balıkyağı alır ve hemen ardından havuç yer. Havuç, balıkyağı- nm hazmını kolaylaştırır ve ağız yoluyla çıkacak gazları engeller. 
 
Balık- yağı kullanmakta güçlük çekenler, yağı rendelenmiş havucun üzerine döküp daha lezzetli bir duruma getirerek de kullanabilirler. Ağrıların sona ermesiyle birlikte, asitlere karşı duyarlılığı azaltmak amacıyla günde bir çay kaşığı balıkyağı kullanımına devam edilmesi tavsiye edilir. Doymamış yağlar içerdiğinden, balıkyağının yüksek kolestrol durumlarında zararlı olmayacağı düşünülmektedir. Yine de kolestrolü yüksek kişilerin balıkyağı kullanmadan önce doktorlarına danışmalarında yarar var.Düşük dozdaki yağı, tadından ötürü yıl boyunca almak istemeyen hastalar, en azından kışları birkaç hafta balıkyağı kullanmalıdır. Balıkya- ğma tahammül edemeyenler ise selenyumu denemelidir. Selenyum ile ilgili daha ayrıntılı bilgileri, kitabın "Selenyum Hakkında" başlıklı bölümde bulabilirsiniz. 

Ayrıca ek olarak kalsiyum da tavsiye edilebilir (suda kabaran tabletlerden değil)

Romatizmalı hastaların vücudundaki kalsiyum genellikle asitlerden ve bazı kişilerin çok fazla kullandığı şekerden zarar görmüştür.Ben, asidik bir şeyler yedikten sonra her zaman vücudumdaki kalsiyumun etkilenmemesi için kalsiyum tableti alırım. Romatizmalıların ayrıca vücutta kalsiyumu korumaya yarayan D vitamini almak amacıyla bol bol güneşe ihtiyacı vardır. Eskimoların hiç romatizmaya yakalanmadıkları söylenir. Olasılıkla bu, neredeyse tamamen balıktan oluşan diyetleri sayesinde çok fazla balıkyağı almalarıyla ilgilidir. Meyve ve pişmemiş sebzeleri de hemen hemen hiç yemediklerinden, bizim gibi asit biriktirmezler. Öte yandan en çok romatizma vakasına İngiltere''''''''de rastlandığı söylenir. Yine beslenme alışkanlıklarına bakmak, açıklayıcı olabilir. İngilizlerin çok fazla içtiği çay, yüksek oranda tanen* asidi içerir. 
 
Genellikle çaylarına limon da atarlar ve hepsinden önemlisi, sabah kahvaltılarında romatizmalı olma ihtimalleri yüksek olan insanlara çok kötü gelecek olan meyve sularından içerler.İngiltere''''''''nin bazı kesimlerinde birçok insanın içtiği elma şarabı, özellikle kadınlarda görülen yüksek gut hastalığı oranı ile ilişkilendirilebilir. İngiliz diyetinde yer alan şarap, domates, portakal, yağlı süt gibi diğer asidik besinlerle birlikte, bu durum romatizmanın İngiltere''''''''de diğer ülkelere oranla daha yaygın olmasına olası bir açıklama getirir. Asitli topraklarda bulabildikleri iskeletleri inceleyen arkeologlar, asitlerin kemiklerimiz üzerindeki zararlı etkisi hakkında daha da fazla kanıt sunuyor. Kimi durumlarda geriye kalan tek şey metal takılardır: İskelet, topraktaki asit nedeniyle tamamen yok olmuştur. Beslenme alışkanlıkları, özellikle de kadınlarda giderek artan kemik hastalıklarına da (kemiklerin* Tanen (tannin): Bazı ağaçların, özellikle meşenin kabuğundan yapılan ve deri tabaklamada, mürekkep vb yapımında kullanılan kırmızımsı renkte bir asit. 
 
Ayrıca doğal olarak çayyaprağında ve üzüm zarında bulunur. (Ç.N.)protein eksikliği nedeniyle gözenekli bir duruma gelmesine ve güçsüz- leşmesine) bir açıklama getirir. Uzmanlar bu hastalığın menopoz sonrası dönemde görülmesinin, belirli kadınlık hormonlarının azalmasıyla ilgili olduğunu söylüyor. Bana, buna inanmak güç geliyor çünkü eğer doğru olsaydı, doğa kadınlara cimri davranmış olurdu. Peki ya eski devirlerde yaşayan kadınlar? Kuşkusuz, onlar da menopoz döneminde hormonlarını kaybetmişlerdi. Bugün ve dün arasındaki fark, beslenme alışkanlıklarında yatıyor. Meyve suyu, şarap, yoğurt, turunçgiller ve meşrubatlar o zaman ya kullanılmıyor ya da çok az kullanılıyordu. 
 
Bu kemik hastalığının nedeni tam da bugün yaygın olarak tüketilen asidik besinlerdir. Kemik kaybının sıklıkla görülen bir nedeni de kortizonun yaygın kullanımıdır.Bugün sırt ağrılarından daha fazla şikayetçi olan gençler için rahatsızlığın nedenini yine beslenme alışkanlıklarında aramak, egzersiz yapmamak veya yanlış oturmakta aramaktan daha mantıklı.

SENDE YORUM YAP!

Whatsapp