Karaciğer Yenileyici

Karaciğer Yenileyici :

Bu yüzyılda yapılan klinik araştırmalar çeşitli bitkilerin karaciğer hastalıklarının tedavisindeki etkinliğini onaylamıştır. Temel bilimsel araştırmalar bazı bitkilerin gösterdikleri terapötik etkilerin mekanizmasını açıklamıştır. Deve dikeni (yöresel adları: akız, deve kengiri, kengel, kıbbun, Meryem ana dikeni, sütlü kengel, şevkülmeryem, uslu kenger)‘ nin toksik hepatit, yağlı karaciğer, siroz, iskemik hasar, radyasyon toksisitesi ve viral hepatit tedavisinde anti-oksidatif, anti-lipid peroksidatif, antifibrotik, anti-inflamatuar, immün sistem düzenleyici ve karaciğer yenileyici özellikleriyle kullanılmaktadır.

Deve dikeninin aktif bileşenleri Silymarin ortak adıyla bilinen silybin, silydianin ve silychristine isimli flavonolignanlardır. Silybin en aktif öğedir ve standart bir ekstrakt %70-80 oranında silybin içermektedir. Silymarin tüm bitkide bulunmakla beraber meyve ve tohumlarda yoğunlaşmaktadır. Silybum tohumları, silymarin in anti-inflamatuar etkilerine katkıda bulunan betain (ispatlanmış karaciğer koruyucu) ve elzem yağ asitleri içermektedir.

Silymarin suda çözünmediği için çay olarak alınamaz. Tipik alım yolu kapsüle edilmiş ekstrakttır. Oral yolla alımda emilim oranları düşüktür, rat safrasında 24 saat sonunda %2-3 silybin elde edilmiştir. Oral doz sonrası insanlar ve hayvanlarda zirve plazma düzeylerine 4-6 saat sonunda ulaşılmaktadır. Silymarin vücutta büyük oranda safra ve daha düşük derecede böbrekler yoluyla temizlenir. Temizlenme yarı ömrü 6-8 saat arasındadır.

Yapılan çeşitli çalışmalarda silymarin ile tedavinin yararlı karaciğer koruyucu etkileri gösterilmiştir. Finlandiya‘ da askeri bir hastanede alkol tüketimine bağlı olarak yüksek düzeylerde karaciğer enzimlerine sahip hastalarda günlük 420 mg silymarin dört hafta sonunda karaciğer enzimlerinde önemli azalmalar oluşturmuştur. Karaciğer biyopsileri istatistiksel olarak önemli iyileşmeler göstermiştir.

Kronik aktif hepatitli 20 hastada gerçekleştirilen bir çalışmada, sadece 7 gün boyunca verilen 240 mg/gün silybin-fosfatidilkolin kompleksi serum karaciğer enzimlerinde (AST, ALT, GGT) ve total bilirubin düzeylerinde normalizasyon ile karaciğer biyopsilerinin histolojik incelemesinde bir iyileşme oluşturmuştur.

Karaciğer sirozlu 170 hastanın katıldığı bir çalışmada günlük olarak verilen 420 mg silymarin, 41 ay sonunda hayatta kalma oranlarında (%58 silymarin grup, %39 plasebo grup, p=0.036). Yukarıda belirtilen çalışmaların hiçbirinde yan etkiye rastlanmamıştır.

Yapılan her çalışma sonunda silymarin verilmesinin yararlı etkileri gösterilememiştir. Histolojik olarak ispatlanmış alkolik hepatitli 116 fransız hastada 3 ay boyunca günlük olarak verilen 420 mg silymarin hastalığın seyrinde önemli bir değişiklik oluşturamamıştır.

Silymarin kronik alkol alımına karşı oldukça güçlü karaciğer koruyucu etkisi bulunmasına rağmen etanol metabolizmasına doğrudan bir etkisinin bulunmaması ilgi çekicidir.

Silymarin karaciğer koruyucu etkilerini antioksidasyon, anti-lipid peroksidasyonu, detoksifikasyonda sağladığı artış ve glutatyon tüketimine karşı koruma sağlayarak göstermektedir. Çeşitli çalışmalar ayrıca silymarin‘ in hepatosit protein sentezini artırdığını, tümör destekleyicilerin aktivitesini azalttığı, mast hücrelerini stabilize ettiği, immün fonksiyonları düzenlediği, anti-inflamatuar ve antifibrotik etkileri de bulunduğunu göstermektedir.

Silymarin, zarar görmüş karaciğer hücrelerinde protein sentezini artırarak hepatik dokunun yenilenmesini uyarır. Protein sentezine ek olarak ribozom oluşumu ve DNA sentezinde de artışlar bulunduğu in vivo ve in vitro çalışmalarla gösterilmiştir. İlginç bir şekilde protein sentezindeki artış hasarlı karaciğerlerle sınırlıdır.

Hayvan çalışmalarında kısa dönem yüksek doz ve uzun dönem doz çalışmalarında silymarin‘ in toksik olmadığı gösterilmiştir. İnsan çalışmalarında da silymarinin yan etkilerinin bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır. Yetişkinler için tipik dozaj (2-3 doza bölünmüş halde) 240-900 mg/gün‘ dür. Yüksek dozlarda (>1500 mg/gün) silymarin artan safra akışı ve sekresyonuna bağlı olarak laksatif etki gösterebilir. Hafif alerjik reaksiyonlar rapor edilmesine rağmen tedavinin kesilmesine neden olacak kadar şiddetli değildir.

ZERDEÇAL

Zerdeçal‘ ın en fazla araştırılan aktif öğesi Curcumin (diferuloilmethan)‘ dir. İşlenmemiş zerdeçal %0.3-5.4 arasında curcumin içerir. Zerdeçal ayrıca %4-14 arasında uçucu yağlar içerir. Bu yağların tıbbi özellikleri bulunmaktadır ve bazı koşullarda zerdeçalın temel aktif bileşeni olarak görev yapar.

Curcumin oral yolla alım sonrası zayıf bir şekilde emilir. Parenteral yolla verilmesinin çok daha aktif olduğu saptanmıştır. Enteral ve parenteral yollar arasındaki farklılıkların çeşitli nedenleri olabilir. Hayvan çalışmalarında curcumin‘ in %40-75‘ inin sindirim sisteminden değişmeden geçtiği gösterilmiştir. Oral emilim piperinin (karabiber) tekrarlı kullanımıyla artırılabilir. Curcumin için önerilen tipik doz günde 3 defa 400-600 mg‘ dır. İnsanlarda veya hayvanlarda standart dozlarda toksik reaksiyonlar bildirilmemiştir. Zerdeçal, alkol ekstraktı ve curcumin hayvanlar üzerinde mortalite veya teratojenik etki oluşturmamıştır.

İn vivo ve in vitro hayvan çalışmaları zerdeçalın karaciğer koruyucu etkilerini göstermesine rağmen insan çalışmaları bulunmamaktadır. Silymarin gibi, zerdeçal karaciğer için toksik birçok öğeye karşı koruma sağlar. Zerdeçalın karaciğer koruyucu özellikleri güçlü antioksidant yeteneğine bağlıdır. Zerdeçal, suda ve yağda çözünen birçok antioksidant bileşene sahiptir, bunlar arasında curcumin en aktif öğedir.

Ratların ağırlıkları başına 10 hafta boyunca verilen %1 zerdeçal, demir kaynaklı lipid peroksit oluşumuna karşı oldukça güçlü koruma sağlamıştır. Süperoksit dismutaz, katalaz ve glutatyon peroksidaz gibi enzimlerin karaciğerdeki miktarları, kontrol grubuyla karşılaştırıldığında daha fazladır (sırasıyla %19, %19 ve %20). Antioksidant etkilerine ek olarak, curcumin karaciğerde detoksifikasyonu artırma potansiyeline sahiptir.

YEŞİL ÇAY

Yeşil, siyah ve oolong çayı Camellia Sinensis bitkisinin yapraklarından elde edilir. Çin‘ de 5000 yıldır içecek ve ilaç olarak kullanılmaktadır. Çay, geniş çeşitlilikte aktif öğeler içermektedir. Bu öğeler çoğunlukla alkaloidler ve polifenoller altında yer almaktadır. Yeşil çayın karaciğer koruyucu ve diğer sağlıkla ilgili etkilerinin polifenol içeriğini bağlı olduğu düşünülmektedir. Çaydaki polifenoller “kateşinler” olarak sınıflandırılmaktadır ve yeşil çay 6 ana kateşin grubunu bünyesinde bulundurmaktadır: kateşin, gallokateşin, epikateşin, epigallokateşin, epikateşin gallat ve epigallokateşin galat (EGCG). EGCG‘ nin en aktif öğe olduğu düşünülmektedir. Yeşil çay %30-40 polifenol (kuru ağırlık) içerirken siyah çayın polifenol içeriği %3-10 arasındadır. Bir fincan yeşil çay 50-150 mg polifenol sağlar. Oral alım sonrası yeşil çaydan emilen biyoaktif öğeler doz bağımlı bir yol izler. Kateşinler karaciğer ve böbreklerde metabolize olur, böbrekler aracılığıyla temizlenir.

Yeşil çay karaciğer için toksik birçok öğeye karşı koruma sağlar. Ayrıca, yeşil çayın karaciğer ve diğer organlarda antikarsinojenik yoğun biçimde araştırılmıştır. Yeşil çayın karaciğer koruyucu etkisi tek başına antioksidant özelliklerine bağlı değildir. Yeşil çay kateşinleri hücre içi yükseltgenme-indirgenme reaksiyonlarının dengesinden sorumludur. Hücresel fonksiyonlar bu dengeye bağlıdır.

Yeşil çay verilmesiyle karaciğerde detoksifikasyon reaksiyonlarının arttığı gösterilmiştir. Yeşil çayın hiçbir dozda toksisitesi bulunmamaktadır.

MEYAN KÖKÜ

Meyan kökü M.Ö. 500‘ lerde Akdeniz ve orta doğuda ilaç olarak kulanılmaktaydı. Avrupa‘ da ekimi 16. yy‘ dan sonra yapılmaya başlanmıştır.

Meyan kökünün karaciğer hastalıklarıyla ilişkili temel bileşeni glisirrizin‘ dir. Meyan kökünde %6-14 arasında bulunmaktadır. Sükrozdan 50 kat daha tatlıdır. Bu nedenle diğer ilaçlarda acı tadı maskelemek için sıklıkla kullanılmaktadır.

Oral yolla alındıktan sonra temel olarak karaciğerde metabolize olur ve safra ile dışarı atılır. Meyan kökü ekstraktı yerine glisirrizin tek başına alındığında daha iyi emilim ve daha yüksek plazma konsantrasyonları elde edilebilir.

Meyan kökü doğrudan karaciğer koruyucu etki göstermektedir. Meyan kökü flavonoidleri karbontetrakloride maruz kalmış karaciğer hücreleri için koruma sağlamıştır. Meyan kökünün sağladığı karaciğer koruyucu etkinin temelinde anti-lipid peroksidasyonu bulunmaktadır. Meyan kökü ayrıca önemli bir serbest radikal temizleyicidir. Karaciğerde ilaçların detoksifikasyon reaksiyonlarını artırmaktadır.

SENDE YORUM YAP!

Whatsapp