Hiç Hasta Olmamanın Ve Tam Mânasiyle Sıhhatli Kalmanın Çareleri

Hiç Hasta Olmamanın Ve Tam Mânasiyle Sıhhatli Kalmanın Çareleri : Bildiğimiz gibi insanlarda bir sıhhat hâli, bir de hastalık hâli vardır. Bu itibarla hasta olan bir insanın iyileşmesi, sıhhat hâline geçmesi, sonra da bunu muhafaza etmesi; sıhhatli olanların ise hasta olmamağa çalışması, sıhhat hâlini muhafaza etmeleri gerekmektedir.Dünya yüzünde bunlarla uğraşan başlıca iki büyük sağlık kolu vardır. Birisi ilâç kullanan, diğeri ilâç kullanmayan sistemdir.İlâç kullanan kola Tıb (Tababet, Tıb Doktorları, yani M.D. ler) ve Homoeopathy (Homoeopathy Doktorları, yani D. H. M. ler)... dahildir.İlâç kullanmayan sistemi ise Naturopathy (Naturopathy Doktorları, N. D. ler) temsil etmektedir. Yalnız Naturopathy, (Mechanotherapy üe Naprapathy’yi, Osteopathy’yi, Chiro- practic’i, Neuropathy’yi ve Natural Hygiene... i) de kapsamaktadır.

Bu iki koldan Tıbta (Tababette) hasta olmamak için insanların nelere riayet etmeleri, neleri yapmaları için Hijyen = Hıfzıssıhha (klâsik Hijyen) ilmi vardır. Bunun yeni adı, koruyucu hekimliktir. Yalnız hastalıklar ve hastalar o kadar çoğalmıştır ki bunların tedavisiyle uğraşan Doktorlar (Tıb Doktorları, yani M. D. 1er) sıhhatli insanların hasta olmamalarına zaman ayıracak bir durumda olmadıklarından sıhhatliler, tıbbın sağlığı koruma etüdlerini ve tavsiyelerini ancak kitaplardan takibedebilmek imkânına maliktirler. Tabiî bu klâsik Hijyen’e aşıların falan dahil olduğunu elbette göz önünde tutacaksınız.Hasta olanların —Tıbbî tedavi görmek istedikleri takdirde — Tıb doktorlarına (yani M. D. lere) baş vurmaları kadar tabiî ve zarurî bir hareket tarzı tasavvur olunamaz. İnsanlar, umumiyetle, ufak fedakârlıklara bile katlanmak istemediklerinden hasta olanlar; hem yanlış beslenme, eğlenme, suiistimal, gece hayatı itiyatlarından v.s. den vaz geçmemek..., hiç olmazsa iyi olunca gene bunlara devam etmek, bir taraftan da yakalandıkları hastalıktan çabuk kurtulmak isterler. İnsanların bu arzusuna uyan Tababet (Tıb, Tıb Doktorları, yani M. D. 1er) ilâçları baş deva olarak kabuletmek- te, bunları kullanmakta, ilâç sanayii de — bu itibarle — çok ilerlemiş bulunmaktadır. Basit ve hattâ ateşli ve ilerlemiş rahatsızlık ve hastalıklarında bile insanlar kendiliklerinden ilâca baş vurmaktadır.

Meselâ başı ağrıyan hemen aspirine, soğuk alan buna ait ilâçlara, kendini canlı hissetmek istiyen vitamin tabletlerine baş vuruyor. Halbuki insanlar, bunların — umumiyetle— kanser yapıcı bir madde ihtiva eden katran mürekkebatmdan yapıldığım bilmemekte, öğrense bile buna önem vermemektedir. Maksad, o andaki ağrıya, rahatsızlığa ve ıstıraba çare bulmaktır. Yoksa sebebi ortadan kaldırmak, bir daha başağrısı ve soğuk algınlığı çekmemek, kansız kalmamak değildir. Ateşi yükselenin penisiline, şeker hastalığına yakalananın — oburluğa devam için — ensüline başvurması da böyle değil mi? Halbuki bunlar da çok defa şokneticesi ölüme bile sebebolmaktadırlar. Hastaıann gayesi, hep alışılmış hayata bir an önce dönmektir. Yoksa hastalık sebeblerini ortadan kaldırarak, bir daha hasta olmadan sıhhatli yaşamak hiç düşünülmez. Zaten bu, biraz fedakârlık ve biraz da uzun bir süre ister.Tıb Doktorları da (= M. D. 1er de) insanların bu temayüllerine uymakta; hastalan ilâç, ameliyat v.s. ile tedavi etmekte, sebeb üzerinde durmamaktadırlar. Bu itibarla hastanın böbreğini, safra kesesini... ameliyatla almakta, apandisit ameliyatı yapmakta, midedeki ve bağırsaktaki ülserli kısımları kesip biçmekte, hattâ midenin yansından fazlasını kaldırmakta, tümörleri bıçak darbeleriyle almakta mahzur görmezler. Halbuki bütün bunlar, sebebleri ortadan kaldırmadığından, ayni hastalıklar —organların kesilip biçilmesine rağmen— devam etmekte ve er-geç ölümü intacetmekte- dir.

İlâçlar da böyle değil mi? Sebebler kalkmadığından rahatsızlıklar ve hastalıklar üâca rağmen artmakta ve nihayet ilâçlar tesir etmemektedir. Meselâ konstipasyondan ( = peklikten, kabızlıktan) mustarip olanlar müshil alırlar. Nihayet öyle bir an gelir ki müshilin hiçbir çeşidi tesir etmemeğe başlar. İlâçlara rağmen hastalıklar; mide, bağırsak, kalb, karaciğer hastalıkları... artar. Aldığı ilâçlara rağmen kalb hastası, kalb sektesinden ölür. Kanserli (eğer mutlaka kanserli ise) ameliyat neticesi, er-geç, hayata gözlerini yumar. Zaten gazetelerde de okumuyor muyuz: ...falan kalbmütehassısı doktorumuz, kalb krizinden öldü. Japonya’da falan kanser mütehassısı kanserden öldü... Halbuki hastalıkları yapan sebebler üzerinde, bilhassa en öldürücü kalb ve kanser hastalıklarının sebeblerini — her insanda — ortadan kaldır sak insanlar ne hasta olurlar, ne de kalb hastası veya kanserli... Bunların mümkün olduğunu anlamak için bizzat bazı Tıb Doktorları olanlar tarafından — kalb ve kanser hastalıkları dahil — kendilerinin çeşitli hastalıklarının sebeblerini izale suretiyle nasıl sıhhate kavuştuklarını, sıhhatli birer insan olarak —hiç hasta olmadan— nasıl uzun ömürlü ol-duklarmı lütfen «Daima Genç,

Daima Sıhhatli, Daima Güzel Kalmanın Sırları» ve «Sağlık El Kitabı: I — Doktorunuz Diyor ki... ve II — Kanser Kabili Şifadır» adlı eserlerimi okumak suretiyle öğreniniz.Bu kitaptaki «İradelerine Gem Vuran İnsanlar» adlı makalemi de lütfen okuyunuz.Maamafih hasta insanların belki % 99 u ateşlerini düşürmek, hastalıklarından ve bilhassa müzmin hastalıklarından çabuk kurtulmak istedikleri için, onların bu temayüllerine ve arzularına uyan Tababet (Tıb Doktorları, yani M. D. ler) ilâca, seruma, aşıya, ameliyata v.s. ye baş vurarak âcil bir sonuç elde etmek için ne mümkünse yapmakta, sebebler üzerinde durmamakta, durmıya vakitleri kalmamaktadır.Hastalara değil de insanlara diyelim (çünkü bugün az veya çok hasta olmıyan insan yok gibidir), Tıbbın, hastaların arzu ve temayüllerine uygun olarak çalışması, —bu bakımdan— mustarip insanlara elbette büyük bir hizmettir. Maamafih bu, benim ilâç lehinde bulunduğuma, kat’iyen delâlet etmez.

Çünkü ben ilâcın ve vitamin tabletlerinin büyük zararını gördüm. Bunu biraz açıklıyayım:Bu kitabımın başında ve ismimin altında İridoloji (Iri- dology) Mütehassısı kelimelerini görmüşsünüzdür. İrido- logv, gözün İris tabakasına bakarak (organlarımızın ne halde olduğu, herbirinde ne gibi hâd ve müzmin hastalıkların seyrettiği) hakkında kat’î teşhis yapmayı öğreten bir ilimdir. Ben, kendim de, bundan 12 yıl öncesi 15 senede 6’dan fazla hastalığım için 30 kadar Tıb Doktoru ve Profesör tarafından tedavi gördüm. Çeşitli ilâçlar aldım. Nihayet hakkım- daki son hüküm şu idi: Tedaviye rağmen hastalıklarımdan biri yüzünden kısa zamanda ölecektim. Safra taşlarımın da bir ameliyatla alınması lâzımdı.Ben bu durum üzerine ilâç ve ameliyat dışı çarelere başvurmak için önceleri de kaydettiğim gibi 1952 de Amerika’ya gittim. Ayni zamanda bir Naturopathy Doktoru olan ve Tıb Doktorluğu ve İlim Doktorluğu dahil daha bir çok Deg-ree’leri olan Büyük Âlim Dr. N. W. WALKER’in tavsiyelerine uyarak bir yıl içinde bütün hastalıklarımdan kurtuldum. Ameliyata da lüzum kalmadı. Çünkü safra taşları erimişti. AMA 15 sene kadar aldığım ilâçların hâlâ tehdidi altındayım.

Bunu da gözlerimin İris tabakalarına bakarak anladım. Çünkü karaciğerimde kükürt, tiroidde iyot ve dalakta hareketsiz — inorganik— demir kümeleri vardı, hâlâ da vardır. Bu, vücuda zararlı ölü maddeler, bu organlardaki hücrelerin birer iptidaî maddesi haline geldiklerinden ıtrah edilmeleri hemen hemen imkânsız gibidir. Bunlar KALB HASTALIKLARI kitabımda yazdığım gibi beni Damokles’in kılıcı gibi tehdit etmektedirler. Bilhassa kükürt, eğer takibettiğim Natural Hygiene sistemine riayet etmez ve bilhassa metabolizma artığı toksinleri fazla bırakan konsantre gıdaları (et ve benzerlerini, nişastalı ve unlu gıdaları) çok yersem ilâçlarla evvelce çok harabolmuş karaciğerimde kanser kendini gösterebilir. İlâçların, serumlarm ve aşıların zararlarını burada saymak çok yer alır. Bu itibarla ve bunların zararlarını öğrenmek için «Daima Genç, Daima Sıhhatli, Daima Güzel Kalmanın Sırları» kitabımdaki Reader’s Digest’ten tercüme edilmiş yazıyı, bu kitabımdaki ve Sağlık El Kitabı adlı eserimdeki ilâçlarla... ilgili yazı, bahis ve paragrafları lütfen okuyunuz. İlâç kullanan sağlık koluna ait bu yazıları bitirmeden Homoeopathy’ye de biraz temas edeyim:

Bu sistemin kullandığı üâçlar, Tıbbın kullandığı ilâçlardan çok farklı olmakla beraber kullanılan dozlar çok hafiftir, hattâ Tıbbın kullandığı dozların 100 de biri kadar gibidir.Bu sistem hakkında ufak bir misal: Afyon, kabızlık yapar ama çok az miktarı kabızlığı, pekliği kaldırır. Yalnız bunun da her ilâç gibi tesiri muvakkattir, kabızlığın sebebini kaldıramadığından ilâç (afyon) kesilince kabızlık gene gelir.Maamafih Homoeopathy’nin kullandığı ilâçlar, İris tabakasında görülemezler. Organlarda birikmeleri mümkün değil gibidir. Çünkü vücut bunları kolayca ıtrah edebilir.Sonra bu ilâçlar, Tıbbın kullandığı ve ilâç sanayiinin yaptığı ilâçlar gibi hâd hastalıkları müzmin hastalıklar haline sokmaz. Buna bir misal ve Tıbbın bir haberi: Sıtma için şimdiye kadar kullanılan ilâçlar, sıtma mikroplarını sindirdiğinden, daha iç organlara bunları sığınmağa mecbur ettiğinden yeni bulunan falan ilâç bu sahada çok müessirdir. Netekim ben 34 sene kadar evvel 10 sene müddetle zehirli sıtmadan ıstırap çektim, her türlü kinin v.s. tedavisine rağmen 10 yıl bu dertten kurtulamadım. Bu ilâçların ve sıtmanın zararlarını da, çeşitli organlarımı bozması şeklinde, çektim.Ben Homoeopathy’yi de büiyorum ve bunun kendi üzerimde tecrübesine de giriştim ama bu, nihayet bir tecrübeden ileriye gitmedi, faydasını da görmedim.Şimdi beni sıhhate kavuşturan, 12 yıldan beri de sıhhatli ve zinde bir insan olarak yaşatan ikinci Sağlık Koluna, yani Naturopathy ilmine ve bunun bir yardımcısı, şubesi olan NATURAL HYGIENE’e geçiyorum. Yalnız bunlar üzerinde durmadan, savundukları esasları ve Niçin’lerini geniş bir şekilde incelemeden evvel şu «Naturopathy — kısaca — nedir?» ve «Sağlık Bilgileri» adlı iki yazımı lütfen okumanızı rica edeceğim (.Bunlar bazı kitaplarımda ve bir broşürümle daha önce de yayımlanmıştır) :

NATUROPATHY — kısaca — Nedir?
Naturopathy; insanları sıhhatte tutmak, hasta olanları da iyileştirmek için çeşitli tabiî şifa metodlarma başvuran, ilâca yer vermiyen bir Hıfzıssıhha ve tedavi ilmidir. Kullandığı çeşitli tabiî şifa metodları arasında Osteopathy (kaslar, kemikler ve vücudun türlü parçaları, bilhassa omurga üzerinde perküsyon ve masajlar metodu), Chiropractic (Omurga = Amudufıkarî dokularına ellerle şiddetle çarpma metodu), Neuropathy (neuron = sinir, pathos = ıstırap çekenanlamlarına dayanan sinirlerin düzeltmeler, tenbihler ve manipülasyonlarla tedavisi metodu), Naprapathy (Bağ dokularının elâstikî olmalarını sağlama, bunun için de onların gererek, çekiştirerek... gençleştirilmeleri ve yeniden elastikiyetlerini kazanmaları metodu), Mechanotherapy (hastalıkların ve ârızaların manipülasyonlarla, masajlarla, beden hareketleriyle ve vücuda titreşimlerle sarsıcı hareketler yaptıran âletlerden ve benzerlerinden faydalanılarak tedavisi metodu),

Natural Hygiene (sağlığı korumada ve hastaların iyileşmesinde çeşitli tabiî imkânlardan, bilhassa FASTING’- den — yalnız su içerek oruç tutmadan — faydalanma metodu), Hydrotherapy (su tedavileri metodu), Electrotherapy (Elektrikle tedavi metodu), Phototherapy (ışıkla tedavi metodu), Zone Therapy (Ayak tabanlarında her organın yeri üzerine parmaklarla tazyik veya masajla tedavi metodu), gıda ve diyet metodu, derin nefes alma metodu, relaxation ve istirahat metodu, Heliotherapy (Güneşten faydalanma metodu), diathermy (sıcak tatbiki metodu), bilhassa açık havada yürüme ve çeşitli organları çalıştırma metodu da vardır. Bütün bu metodlar, vücudumuzu sıhhatte tutan veya dikkatsizliğimiz neticesi hastalanınca bizi iyi eden CAN KUDRETİ’mizin işini kolaylaştırmak içindir.

SENDE YORUM YAP!

Whatsapp