Hangi İnceleme Ne Zaman Yapılmalıdır?

Hangi İnceleme Ne Zaman Yapılmalıdır? : Gebelikte muayeneleri kadın-doğum uzmanı hekimler yapar. Muayeneler gebeliğin ilk altı ayında ayda bir kez, daha sonra da 2-3 haftada bir yapılır. Gebeliğin son ayında kadının her hafta, hattagerektiğinde daha sık muayene edilmesi gerekir. Kadının gebe olduğunu öğrendiği ilk muayene büyük önem taşır. Hekim, anne adayına yaşı, alışkanlıkları, kullandığı ilaçlar, geçirdiği hastalıklar ve ameliyatlar, ailesinde bulunan ve kalıtsal olabilecek hastalıklar (örneğin, yüksek tansiyon, şeker, kalp hastalıkları) ile daha önce geçirdiği doğum, düşük ve kürtajlara ilişkin sorular sorarak gebeliği tehlikeli kılabilecek etkenleri belirler. Örneğin, ailede bir şeker hastası varsa, kadını gebelik döneminde şeker hastalığının ortaya çıkabileceği konusunda uyanr.

Ailede kalıtsal hastalığı olan bir birey varsa ya da kadın daha önce sakat bir çocuk doğurduysa, bu gebelikte bir "genetik danışma merke- zi"yle bağlantı kurulması ve dölütte çıkabilecek genetik kusurları saptamak amacıyla ultrasonografi, fetoskopi (fi- ber-optik bir tüp aracılığıyla dölyatağı- nın incelenmesi), amniyosentez (amni- yon sıvısından örnek alınması), kordo- sentez (göbek kordonu kanından örnek alınması) gibi incelemelerin yapılması gerekir. Aşın alkol almak, sigara içmek gibi alışkanlıklar ağır bir işte çalışmak ya da bazı toplumsal ve kültürel özellikler gebelikte çeşitli risk etkenlerini oluşturabilir. Geçirilmiş ya da o anda geçirilen hastalıklar, kalp, akciğer, karaciğer ve böbrekler gibi gebelikte de önemli işlevi olan organlarda yıkıma yol açmış olabilir; bu durumda gebelik boyunca özel bir tedavi gerekebilir. Aynca kadımn bazı yakınmalan hekimin daha ileri düzeyde çeşitli incelemeler istemesine yol açabilir: böylece, belki de gebelik ya da kadının sağlığı için tehlike oluşturabilecek ve o zamana değin gizli kalmış bazı hastalıklar açığa çıkanlabilir.Kadının doğumla ya da kadın hasta- lıklan ile ilgili geçmişinin öğrenilmesi de ileri düzeyde inceleme ya da özel tedavi gerektiren bazı tehlike etkenlerinin belirlenmesini sağlayabilir.

Önceden geçirilmiş ve nedeni tam olarak aydınla- tılamamış düşükler, önceki doğumların sezaryen ile yapılmış olması, önceki gebeliklerde geçirilmiş hastalıklar, bir ya da birkaç gebelikte bebeğin ölü doğmuş olması, kadında miyom (iyi huylu tümör) ya da yumurtalık kisti bulunması hekimin belirli olasılıklara yönelerek bazı konularda önlem almasını sağlayabilir. Gebelik muayenelerinde kadının düzenli olarak tartılması ve tansiyonunun ölçülmesi de çok önem taşır. Kolayca ölçülebilen bu iki değer çeşitli bozuklukların saptanması ve bazı hastalıklara (örneğin, gebelik zehirlenmesi, şeker hastalığı) tanı konması için yol gösterici olabilir. Gebeliğin son üç ayında, kilo ve tansiyonun her hafta ölçülmesi gerekir. Tansiyonun normalin üzerine çıkması tehlike işaretidir; normale döndürülmesi için perhiz uygulanmalı ya da ilaç kullanılmalıdır. Yüksek tansiyon ve aşırı kilo artışı, çeşitli bozuklukların (etenenin dölyatağından erken aynlması gibi) öteki gebelere oranla daha sık ortaya çıkmasına neden olarak dölütün yaşamını tehlikeye sokar.Gebelikte yapılması gereken incelemelerin sayısı fazla değildir ve hepsi de basittir. Bu incelemelere önem verilmemesi kolayca önlenebilecek ya da tedavi edilebilecek belli başlı hastalıkların gözden kaçmasına yol açar.

Muayenede özel bir inceleme gerektiren tehlike etkenleri saptanmazsa, her muayenede tam idrar tahlili ile birinci ve yedinci ayda yapılacak bir tam kan tahlili yeter- lidir. Tam idrar tahlili, gebeliğin gidişini etkileyebilecek çeşitli hastalıkların belirlenmesini sağlayabilir. Örneğin, idrar çökeltisinde bakteri ya da belirli bir sayınm üzerinde akyuvar görülmesi idrar kesesi ya da böbreklerde iltihap olduğunu düşündürür; bu tanı idrar kültürü yapılarak desteklenebilir. Bu durum, hiç yakınması olmayan bir gebede de saptansa kesinlikle tedavi gerektirir; sıradan bir idrar kesesi iltihabı bile kimi zaman ağır bir piyelonefrite (böbreklerde enfeksiyon) dönüşebilir.

Piyelonefrit ise gebelikte düşük ya da erken doğum tehlikesi oluşturan bir hastalıktır. İdrar tahlili sonucunda idrarda glikoz da bulunabilir. Gebelikte böbrek işlevlerinin değişmesine bağlı olarak sağlıklı gebelerde de görülebilen bu durum şeker hastalığının habercisi olabilir. İdrarda az miktarda protein bulunması normal kabul edilebilirse de, belirli bir sınırın üzerinde protein olması yüksek tansiyon, ödem ve proteinüri (idrarda protein bulunması) belirtileriyle ortaya çıkan ve gebeliğe özgü bir hastalık olan gebelik zehirlenmesinin (eklampsi) habercisidir.Kan tahlilleri ise kandaki alyuvar sayısına ve hemoglobin düzeyine, ayrıca şeker düzeyine ilişkin bilgi verir. Kan hemoglobin düzeyinin normal olması gebede kansızlık olmadığmı gösterir. Kansızlık varsa ileri düzeydeki incelemelerle kansızlığın tipi belirlenmeli ve buna özgü tedavi yapılmalıdır.Kan şeker düzeyinin normal olması, çeşitli tehlike etkenleri yoksa, şeker hastalığı olasılığını ortadan kaldırır. Kadının daha önce iri bir bebek doğurmuş olması, ailesinde şeker hastalığı da varsa, gebelik döneminde şeker hastalığı gelişmesi olasılığını artırır.

Bu nedenle, şekeryükleme testi yapılarak gizli kalmış şeker hastalığı ortaya çıkarılmalıdır. İlk muayenede, kadının ve eşinin kan gruplan belirlenir ve bir karta işlenir. İkisi arasında kan uyuşmazlığı varsa dölütün kan grubunun annesiyle uyumlu olup olmadığını araştırmak için özel incelemeler gerekebilir. İlk muayenede aynca kadında dölüt için zararlı olabilecek frengi, toksoplazmoz ve kızamıkçık gibi enfeksiyon hastalıklannın olup olmadığı da araştınlır.Bütün gebeliklerde ultrasonografik inceleme de yapılmalıdır. Ultrasonogra- fı klinik muayenede kuşkulanılan bazı durumlann (örneğin, dölütün gelişme bozuklukları, etenenin anormal yerleşimi, ikiz gebelik, çeşitli yapısal bozukluklar) kesin olarak belirlenmesini sağlar. İlk ultrasonografi incelemesi için en uygun zaman gebeliğin 18-24. haftalarıdır.Gebelik muayenelerin de hekim dışandan yaptığı ölçümlerle, kamın büyümesini saptar; gerekli görürse dölyolun- dan yaptığı muayeneyle dölyatağı ağzının durumunu inceler. Dölyatağının ve kamın düzenli olarak büyümesi, dölütün durumunu gösteren en önemli ve temel bulgulardan biridir.

Dölyatağı ağzının durumu da çok önemlidir; erken doğum ya da düşük tehlikesi varsa, döl- yolundan yapılan muayenelerle dölyatağı ağzında açılincelme ya da saptana- . Aynca, gebeliğin son dönemlerinde ‘dölyolu ve kann üstünden iki elle muayenelerle bebeğin gelişi, başka bir deyişle, doğum kanalına ters mi (makattan), düz mü (baştan) girdiği belirlenebilir. Bebeğin doğum kanalına makattan girmesi, doğumdan önce ve doğum sırasında bazı özel önlemlerin alınmasını gerektirir.İlk muayenelerde yumurtalıklar dışardan ele geliyorken yumurtalık kistlerinin varlığı saptanabilir. Bu muayenelerde dölyatağındaki miyomlann saptanması da oldukça önemlidir; yeri, biçimi ve büyüklüğü çok değişebilen miyomlar gebeliğin ve doğumun gidişini önemli ölçüde etkileyebilir.

Muayenede saptanan bazı durumlann tedavisi için gerekli önlemler alınmalıdır. Örneğin, dölyolu iltihabı mutlaka tedavi edilmeli, dölyolundan muayene yaparken, son muayenenin üzerinden iki yıldan fazla zaman geçmişse mutlaka pap-smear testi için doku örneği alınmalıdır. Bebeğin kalp sesleri gebeliğin 12. haftasından sonra eko-Doppler ile duyulabilirken, 25. haftadan sonra ste- toskopla da duyulabilir.Gebelik boyunca düzenli olarak yapılan muayeneler oldukça basit ve kadını fazla rahatsız etmeyen incelemelerdir. Gebelerin yaygın olarak izlenmesi bir yandan kadınların bilinçli bir sağlık eğitiminden geçirilmesine öte yandan da bu konuda hizmet veren kuruluşların yaygınlığına bağlıdır.

SENDE YORUM YAP!

Whatsapp