Diyabet Tip 2 Nedir

Diyabet Tip 2 Nedir

İnişli, çıkışlı bir tablo sergiliyorlar. Bazen çok itaatkar, bazen de kabul etmeme durumu söz konusu oluyor. Aslında bu kişilerin diyabet tanısı konmadan önceki sorunlarla nasıl başa çıktığı ile ilişkili. Günlük hayatta karşılaşılan sorunları çözme tarzı, diyabet ve tedavisine dair yaklaşımı belirler. Tabii tanı konduğu andaki yaş da reaksiyonlarınderecesinde önemlidir. 6 yaşında tanı konmuş Tip 1 diyabetli bir çocukla, 50 yaşında Tip 2 diyabet tanısı konmuş bir hastanın gösterdiği tepki farklıdır.Tanı konduktan sonra insanlar kısa süreli bir şok hali yaşarlar. Ne yapacaklarını bilemeyerek, keder, üzüntü, korku gibi karmaşık duygular içine girerler. Bir süre sonra bu kriz dönemi sona erer ve bu durumu hayatlarının bir parçası haline nasıl getireceklerini düşünürler
 
Bu kriz döneminin süresi kişiden kişiye değişir, insanlar hastalıklarda değişik rollere bürünürler. Bazıları kaderci olur, bazıları hastalığın oluşma nedeni hakkında geriye dönük araştırmaya girer ve suçlayacağı kişi veya kişileri araştırır. Bazıları da doktorun tanısını inkar edip, yeni arayışlara girer. Ancak bütün bunlar geçicidir ve bir süre sonra kan şekeri yüksekliği devam edip, tedaviye ihtiyaç bariz hale gelince hastalığı kabullenme durumu ortaya çıkar.Erişkin Tip 2 diyabetlilerde hastanın kendini sorumlu tutması da söz konusudur. 
 
Eğer kiloma daha fazla dikkat etseydim, bu hastalığa yakalanmazdım şeklinde bir görüş oluşabilir. Aslında sigara içmek, kötü beslenmek, egzersiz yapmamak gibi hastalıklar bazı hastalıklara zemin hazırlar. Kendini suçlamak devam ederse bu hem depresyona zemin hazırlar, hem de tedaviye bir faydası yoktur. Onun için hastanın hastalığını bir an önce kabul edip, tedaviye başlaması gereklidir.

Tip 2 Diyabet Risk Faktörleri

Herkeste, her yerde, her yaşta diyabet teşhis edilebilir.

· Ailesinde diyabetli olanlar,

· Şişman kişiler,

· 4 kg’dan daha ağır bebek doğuran kadınlar,

· Stres altında yaşayan kişilerde diyabetin görülme riski daha yüksektir.

Ayrıca pankreasın kronik iltihabı, pankreas tümörleri ve ameliyatları ile hipertiroidi, akromegali gibi bazı hormon hastalıkları Tip 2 diyabete yol açabilir.

Tip 2 Diyabetin Belirtileri Nelerdir?

Tip 2 diyabeti olan ve kan şekeri yüksek olan kişilerde;

· Sık idrara çıkma,

· Ağız kuruluğu,

· Çok su içme,

· Açlık hissi,

· Cilt yaralarının geç iyileşmesi,

· Kuru ve kaşıntılı bir cilt,

· Sık sık infeksiyon gelişmesi,

· Ellerde ve ayaklarda uyuşma, karıncalanma görülür. Ancak bu belirtiler zaman içinde yavaş yavaş ortaya çıkar.

Tip 2 Diyabetin Nedenleri

Tip 2 diyabetin ortaya çıkışında genetik ve çevresel faktörler bir arada rol oynamaktadır. Vücudumuzda kan şekerinin normal düzeyde kalabilmesi için yeterince insulin salgısının olması ve salınan insulinin dokularda beklenen etkisini oluşturabilmesi gerekir. Tip 2 diyabetik kişilerin yaklaşık % 80-90’nında insulin direnci bulunmaktadır. Bu durum insulinin dokularda glukozun kullanımını sağlayıcı etkisinin azalmasına yol açar. Bir süre bu bozukluk insulin salgısı artırılarak kompanse edilir. Genetik olarak Tip 2 diyabet gelişimine yatkın bir bireyin kilo artışı inaktivite durumu mevcut süreçleri olumsuz etkileyerek insulin direncinin artışına ve insulin salgısında göreceli olarak ortaya çıkan azalma Tip 2 diyabetin ortaya çıkışına yol açar.

Tip 2 diyabetin tanısında tokluk kan şekeri mi, açlık kan şekeri mi önemli? Bunun komplikasyonlar üzerindeki etkisi nedir?
Tip 2 diyabet tanısında hem açlık hem de tokluk kan şekerinin önemi bulunmaktadır. Yalnızca açlık kan şekeri kontrol edilmesi halinde Tip 2 diyabetik kişilerin yaklaşık 1/3’ne tanı koyamama olasılığı bulunmaktadır. Kalp ve damar hastalığı komplikasyonu gelişimi bakımından hastaların yapılan izlemlerinde tokluk kan şekeri yüksekliğinin açlık kan şekeri yüksekliğinden daha erken ve önemli bir belirleyici olduğu anlaşılmıştır.

Tip 2 diyabet tedavisi planlanırken göz önünde bulundurulması gereken noktalar nelerdir?
Tip 2 diyabet tedavisi planlanırken daha önce tedavi alan veya tedavi almayan diyabetlilerin durumu ayrı ayrı ele alınmalıdır. Mutlaka her diyabetli kişi diyabeti hakkında bilgilendirilmeli ve eğitilmelidir. Beslenme ve yaşam tarzı değişikliklerinin önemi üzerinde durulmalı ve diyabetlinin bu yönde motivasyonu artırılmalıdır. Hastaların neredeyse hemen hepsi ilaç tedavisine gereksinim gösterir. İlaç tedavisi alması öngörülen kişilerin tedavi planı yapılırken organ yetersizliği olup olmadığı değerlendirilmelidir. Böbrek, karaciğer yetersizliği gibi organ yetersizliği olan hastalarda ağızdan alınan ilaçların önemli bir kısmının kullanımı sakıncalıdır. Hastanın kan şekeri kontrol bozukluğunun derecesi de tedavi planını etkiler. İleri derecede kontrolsuz durumu olan diyabetlilerde, ağızdan alınan hapların yeterli olmayacağı beklentisinin yüksek olduğu hastalarda insulin tedavisine geçmede geç kalmamak gerekir.

Tip 2 diyabet tedavisinde oral antidiyabetiklerin yeri nedir? Kimlerde hangi tür oral antidiyabetikler kullanılmalı?
Tip 2 diyabetik hastalarda hastalığın ortaya çıkmasına neden olan insulin direnci, insulin salgısında ki göreceli azalma hem açlık hem de tokluk dönemlerinde kan şekeri değerlerinin yüksek kalmasına yol açmaktadır. Açlık kan şekeri değerlerini ve bir miktar da tokluk kan şekerlerini azaltan ilaçlar bulunmaktadır. Metformin içeriği olan ilaçlar organ yetersizliği olmayan, metformin intoleransı olmayan hemen her diyabetlinin 1. sırada kullanması öngörülen ilaçlardır. Metformin, karaciğerin glukoz üretimini baskılayarak, dokularda insulin direncini azaltarak faydalı etkilerini oluşturur.
Birçok Tip 2 diyabetlide tek ilaç olarak metformin kullanımı ile yeterli kontrol sağlanamayabilir. Ağızdan alınan ikinci bir ilaca gereksinim duyulabilir. İkinci ilacın seçimi de diyabetlinin ihtiyacına göre hastayı izleyen hekimin vermesi gereken önemli bir karardır. İkinci ilaç tercihi her diyabetli için farklı olabilir. İnsulin salgısını iyileştirmek için sülfonilüre, glinid grubu ilaçlar kullanılabilir. Öğün sonrası kan şekeri yüksekliği ön planda olan diyabetlilerde glinid türevleri ve akarboz kullanılabilir. İnsulin direncini azaltmak için glitazon türevi ilaçlar da tercih edilebilir. Ya da yakın zamanda kullanıma ülkemizde de başlanan dipeptidil peptidaz 4 (DPP-4) enzim inhibitörü olan ilaçlar da kullanılabilir. DPP-4 enzim inhibitörlerinin hem insulin salgısını iyileştirdiği hem de tokluk döneminde kan şekeri yüksekliğine katkıda bulunan bir hormon olan glukagonu baskıladığı bilinmektedir. Hem açlık kan şekerini hem de tokluk kan şekerini düşürücü etkileri olduğu bilinmektedir.
Bazı diyabetlilerde 3’lü kombinasyon tedavisine ihtiyaç duyulabilir. Buna karşın çoğu zaman izlenen yol, 2’li ilaç tedavisi alırken kan şekeri kontrolu yeterince sağlanamayan bireylerde insulin tedavisine geçiştir. Ancak, ülkemizde insulin tedavisine geçişte gecikme olmaktadır.

SENDE YORUM YAP!

Whatsapp