Depresyon, Endişe Ve Korku

Depresyon, Endişe Ve Korku :

ANKSİYETE VE DEPRESYON

Anksiyete ve depresyon arasındaki ilişki tartışmalı bir konudur. Özgül örnekleri incelemeden önce anksiyete ve depresif bozuklukların farklı tiplerini ve birlikte görülme sıklıklarını genişçe gözden geçirmek gereklidir.

Anksiyete bozuklukları arasında agorafobi / panik (toplum içinde endişe, korku, rahatsızlık hissi), sosyal fobiler, özgül fobiler, obsesif kompulsif bozukluk, posttravmatik stress bozukluğu, genelleşmiş anksiyete bozukluğu ve karmaşıklaşmamış panik bozukluk yer alır. Özgül fobi dışında tüm anksiyete bozuklukları depresyonla birlikte görülebilir.

Anksiyete ve depresyon birbirinin ortaya çıkışına neden olur. Depresyona sıklıkla anksiyete eşlik ederken, depresyonsuz anksiyete sık görülür. Bu nedenle aradaki ilişki sık değildir.

Depresyon:

Majör depresyon tanısı koyabilmek için bir hastada iki hafta süreyle en az beş semptom olması gerekmektedir. Bu semptomların en az birinin depresif duygudurum ya da ilgi / zevk almada azalma olması gerekir.

İki haftalık süre içinde şu iki semptomdan en az biri bulunmalıdır:

1- Depresif duygudurum
2- İlgide / zevk almada azalma
Buna ek olarak, aşağıdaki semptomlardan en az dört tanesi bulunmalıdır:
3- Belirgin kilo alma / verme
4- Uykusuzluk ya da aşırı uyuma
5- Aşırı sıkıntı ve heyecan hissi
6- Yorgunluk / enerji kaybı
7- Değersizlik ya da uygunsuz suçluluk hissi
8- Düşünmede / konsantrasyonda azalma ya da kararsızlık
9- Tekrarlayan ölüm düşünceleri, intihar düşüncesi ya da girişimi.

Anksiyete:

Yaygın anksiyete bozukluğu tanısı koyabilmek için, gerçek dışı ya da aşırı boyuttaki kaygıların kişiyi en az altı aylık bir süre içinde etkilemesi ve bu süre içinde rahatsızlık duyulan gün sayısının normal gün sayısından fazla olması gerekir. Ayrıca hastanın anksiyöz olduğu durumlarda motor gerginlik, otonom hiperaktivite özelliklerini taşıyan semptomları olmalıdır.

MOTOR GERGİNLİK:

1- Titreme - ürperme, seğirme, sarsaklık (titreklik) hissetme
2- Kas gerginliği, ağrı - sızı
3- Huzursuzluk
4- Kolay yorulma

OTONOM HİPERAKTİVİTE

5- Nefes darlığı / boğuluyormuş gibi hissetme
6- Çarpıntı / taşikardi
7- Terleme / soğuk ıslak eller
8- Ağız kuruluğu
9- Baş dönmesi / sersemleme hissi
10- Bulantı, ishal, diğer karın rahatsızlıkları
11-Kızarma (ateş basması) / ürperme
12- Sık idrara çıkma
13- Yutma güçlüğü, 'boğazda yumru hissi'
14- Coşkunluk / sabırsızlık hissi
15- Ürkme, sıçrama şeklinde ortaya çıkan abartılı tepki
16- Konsantrasyon güçlüğü / 'zihin durması'
17- Uykuya dalmakta ya da uykuyu sürdürmekte güçlük
18- Aşırı hassasiyet, çabuk sinirlenme

Bu tanı kriterleri oldukça açık ve anlaşılırdır, uygun eğitim almış, hastayı değerlendirmesini bilen birçok hekim bu tanı kriterleri (DSM-III-R) içinde yer alan hastaları saptamada fazla güçlük çekmez.

SOSYAL FOBİ VE DEPRESYON

Depresyon vakalarının yaklaşık %50'sinde eşzamanlı olarak görülen bir anksiyete türü olan sosyal fobi, yakın zamana kadar ihmal edilmiştir. Agorafobi veya kaçıngan kişilik sendromu ile içiçe geçmiş ve utangaçlık veya toplulukta konuşma sıkıntısı olarak hafifsenmiştir. Bu durum değişmekte, bu konudaki araştırmalar ilerledikçe yeni görüşlerle daha da değişeceği düşünülmektedir.

Sosyal fobi, toplulukta konuşma anksiyetesi ve genelleşmiş sosyal fobi olmak üzere iki kategoriye ayrılır. Toplulukta konuşma korkusu kişinin kendisi tarafından ifade edilmektedir. Bu sorunu olan kişiler bir topluluğun dikkatiyle karşı karşıya kaldıklarında tipik anksiyete semptomları gösterirler. Genelleşmiş sosyal fobisi olan kişiler ise gündelik toplumsal durumlarda dikkatle incelendiklerini ve yargılandıklarını düşünürler. Bu durumlarda büyük sıkıntı duyduklarından bu, kişiler arası ve iş sorunlarına, kaçınma davranışlarına, alkolü kötüye kullanma eğilimine ve sıklıkla depresyona yol açar.

Sosyal fobi görülme sıklığı yüksektir. ABD'de bir şehirde telefonla yapılan bir araştırmada, yanıt verenlerin %20'si toplulukta konuşma korkusu, %2'si genelleşmiş sosyal fobi bildirmişlerdir. Birçok kişi kendilerinde bilinen ve tedavi edilebilen bir hastalık olduğunun farkında olmadıklarından ve 'ben böyleyim' diye düşündüklerinden, bu sayıların gerçekte olduğundan daha düşük olduğu sanılmaktadır. Özellikle okul çağı çocuklarında okul devamsızlığı ve madde kullanımına yol açan sosyal fobi yine gerçekte olduğundan daha az bildirilmektedir.

ATİPİK DEPRESYON:

Bu kişilerde genellikle ikili ilişkilerinde reddedilme sonucu ortaya çıkan atipik semptomlar gösteren depresyon saptanır. Tipik depresiflerde kilo kaybı ve uykusuzluk görülürken, atipik depresifler kilo almaya ve fazla uyumaya eğilimlidirler.

TEDAVİ

1- İlaç tedavisi
2- İlaç dışı tedavi

Aslında her iki tedavi yöntemi de uzman psikiyatristler tarafından uygulanmalıdır. Ancak kısaca ilaç dışı tedavi yönteminden bahsedecek olursak:

Psikoterapi ya da davranış tedavisinin tek başına depresyonda pek etkili olmadığı düşünülmekteyse de, anksiyete ve özellikle de fobilerde oldukça etkili durumları bilinmektedir.

Karma anksiyete ve depresyon bozukluklarında, tabloya hakim olan semptomlar anksiyeteye bağlı olduğunda, özellikle ilaç tedavisi ile birlikte yürütülen davranış tedavisi ya da psikoterapiden fayda sağlanabilir.

Psikoterapi ile tedavi edilmeye çalışılan anksiyete hastalarında antidepresan ilaçların iyileşmeyi hızlandırdıkları gösterilmiştir.

SONUÇ:

Özetle, karma anksiyete ve depresyon bozukluğu şu anda ayrı bir hastalık olarak resmen kabul edilmektedir. Sık karşılaşılan bir durumdur, sıkıntı vericidir ve uzman hekimlerce tedavi edilmesi mümkündür.

SENDE YORUM YAP!

Whatsapp