baş dönmesi hangi hastalığın habercisidir

Baş Dönmesi (göz Kararması) :

BAŞ DÖNMESİ VE GÖZ KARARMASI

Baş dönmesi, göz kararmasından daha sıklıkla görülen bir durumdur ve hiçbir hareket olmadığında bile hareket hissinin algılanmasına neden olur. Başı dönen bir hasta bu semptomu dönme, yerin ayaklarının altından kayması veya havada asılı kalma duygusu olarak tanımlayabilir. Bu bazen çok rahatsız edici olabilir ; örneğin genellikle yürüme ve ayakta durmada zorlanmalara neden olur. Bazı bireylerde de kusma ve mide bulantısına neden olur. MS''e bağlı baş dönmelerinde uygun tedaviyle rahatlama sağlanabilir.

Göz kararması ışık kaynaklı bir problemdir ve MS dışında pek çok farklı nedenden kaynaklanabilir. En iyi tedavinin uygulanabilmesi için göz kararmasının gerçek nedeninin saptanmış olması gerekmektedir. Trisiklik antidepresan gibi ilaçlarla tedavi, pozisyonlardaki ani değişmelerle göz kararmasına neden olabilir. Göz kararması, grip gibi hastalıklarla birlikte daha da belirginleşir. Grip semptomları azaldığında göz kararmasının da aynı oranda azaldığı görülür. Göz kararması diğer bazı bedensel problemlerden kaynaklanabilir. MS''e bağlı olarak görme sinirindeki iletim bozuklukları da göz kararmasına neden olur. Göz kararmasının nedeni hekim tarafından ortaya konur ve uygun şekilde tedavi edilir.

Baş dönmesinin kendisi bir hastalık belirtisi değil, bedendeki herhangi bir denge bozukluğunun belirtisidir. Yükseklik hastalığından kaynaklanan veya yolculuklarda ortaya çıkan baş dönmeleri ise zararsızdır ve herhangi bir bedensel dengesizliğin belirtisi değildir.

Göz kararması hangi hastalıkların belirtisi olabilir?

Göz kararması ile birlikte mide bulantısı mevcut ise bu mide hastalıkları olabilmektedir.
Ülser ya da gastrit gibi mide ile ilgili hastalıklarda göz kararması olabilmektedir.
Mide kanamaları sırasında göz kararması yaşanabilmektedir
Tansiyon hastalıklarının belirtisi olabilmektedir
Şeker hastalıklarının belirtisi olabilmektedir
Vertigo denilen iç kulak ile ilgili olan denge problemi olarak ta adlandırılan hastalıklarda da göz kararması yaşanabilmektedir
Beyin tümörlerinde ya da beyin damarlarıyla ilgili hastalıkların göz kararması gibi belirtileri olabilmektedir.
Migren hastalığına paralel olarak göz kararması belirtileri görülebilmektedir.
Besin zehirlenmesine paralel olarak göz kararması belirtisi göstermektedir.
İshal başlangıcı gibi rahatsızlıklar göz kararması belirtisi göstermektedir.
Taşikardi gibi ritim bozuklukları ya da nabız ile ilgili olan rahatsızlıkların belirtisi olarak göz kararması görülebilmektedir.
Bu tür belirtilerin dışında çok nadir olmak üzere bulunduğunuz ortama göre bedensel olarak yaşayacağınız değişikliklerden kaynaklıda göz kararmaları yaşanabilmektedir. Burada önemli olan sürekli kararmalar ise mutlaka hekiminize görünmenizdir.

BAŞDÖNMESİ

İnsan beyni, doğumdan ölüme kadar hiç durmadan, iç kulak, göz ve eklemlerdeki uyaranlardan gelen kesintisiz uyarıları toplar ve geçmiş tecrübeleri ile karşılaştırarak değerlendirir. Bu işlemlerin refleks olarak yapıldığı merkez beyin sapındadır. Merkezin göze, iskelet kaslarına ve beyinciğe gönderdiği uyaranlar sayesinde vücut ister ayakta olsun, ister hareket halinde olsun bir denge içindedir.
İç kulak göz ve eklemlerden gelen uyarılardan herhangi biri hastalık nedeni ile fonsiyon dışı kalırsa vücut diğer organlardan gelen uyarıları merkezde değerlendirerek, eksikliği çalışan organlarla kompanse etmeye ve yeni duruma kendini adapte eder. Bu nedenle başdönmeleri tedavi eidmeden de kendiliğinden geçebilir. Kompansasyon-adapdasyon beynin bir fonksiyonudur ve stres, yorgunluk, vb. nedenlerle beyin meşgul edilirse başdönmesi nükseder.
Başdönmesi kafa karıştırıcı ve düzensiz bir şikayettir. Hasta başdönmesini tarif ederken referans olarak kendi tecrübelerini alır, bu yüzden hekimle aralarında bir kavram kargaşası doğar. Fakat hastayla tam iletişim kurulabilirse, hekimin en önemli teşhis aracı yine de hastanın hastalığı tarif şeklidir.

İlk değerlendirilme şu 4 noktayı kapsamalıdır:
1.Hastanın acil bakım gerektirip gerektirmediğine karar vermek.
2.Semptomların kaynağını periferik, santral, sistemik şeklinde ayırt etmek.
3.Spesifik patolojiyi ayırt etmek.
4.Değerlendirme yaparken semptomları kontrol altına almak.
Anamneze sistematik olarak yaklaţmak bu tür hastalarda çok önemlidir. Çünkü başdönmesi kulak, beyin, sistemik ve psikolojik hastalıklar sonunda ortaya çıkabilecek bir şikayettir. Hastadan anamnez alırken dikkat edilecek hususlar:

1.Hastada ortaya çıkan semptomların tarifi: Başdönmesi hareket halusinasyonu veya uzaysal duyu kusuru olarak tanımlanabilir. Hasta ise bunu sersemlik, bayılma hissi, yüzme hissi, düşme eğilimi, bilinç azalması, çevredeki cisimlerin dönmesi, kendisinin dönmesi şeklinde tarif edebilir. Bu şikayetlere işitme kaybı, kulak çınlaması, başağrısı, bulantı, kusma, yürüme güçlüğü, eşyalara çarpma, ani düşme, göz kararması ve görme bozuklukları eşlik edebilir.
Bu şikayetlerle gelen hastada ilk yapılması gereken başdönmesi ile dengesizlik semptomlarının ayrılmasıdır. Başdönmesindeki hareket hissi, dönme veya düşme duygusu olarak anlatılabilir. Dengesizlikte ise hareket hissi yoktur, ortamla vücudun ilişkisini koruyamama vardır. Başdönmesi daha çok kulak hastalıklarına işaret ederken; dengesizlik beyin ve sistemik hastalıklara işaret eder. Bu ayrım, ayırıcı tanı için yardımcı olmakla beraber anahtar değildir.

2.Hastanın genel sağlığı ile ilgili sorular: Özellikle dikkat edilmesi gerekenler yaşı, kardiyovasküler hastalıkları, kullandığı ilaçlar, geçirilmiş operasyonlar, travma hikayesi, endokrin bozukluklar, alerji ve stres yaratıcı faktörlerdir.
Hastaların genel durumu ve anamneze dayalı diğer bilgiler başdönmesinin etyolojisi hakkında ön bilgiler verebilir:
50 yaşın altındakilerde kulak hastalıkları ağır basarken, bu yaşın üstünde santral nedenler artmaktadır. Çocukda başdönmesi oldukça nadirdir. Rastlandığında sırasıyla intrakranial tümör veya enfeksiyon, Benign Paroksismal Pozisyonel Vertigo (BPPV) ve migren düşünülmelidir.
İşitme kaybı, çınlama, daha önceden var olan bir kulak hastalığı, toksik ilaç kullanımı tanıyı kulak hastalıklarına; bilinç kaybı, geçirilmiş kafa içi girişimler, ağır kafa travmaları beyine; göz kararması, halsizlik, kardiyovasküler hastalıklar, endokrin bozukluklar, metabolik hastalıklar sistemik patolojiye yönlendirebilir. Sürekli kullanılan ilaçlar gerek yanetkileri gerekse kullanma gerekçeleri açısından mutlaka sorgulanmalaıdır. Hastalarda bu ayrımı yapmaya çalışırken, yukarıda bahsedilen anamneze ilaveten bilinmesi gereken bazı temel semptom ve bulgular vardır. Bunları başlıklar altında toplayacak olursak:

Kulak hastalıklarına bağlı başdönmesi: Şiddetli dönme hissi; bulantı-kusma, terleme gibi şikayetler istemsiz göz hareketleri ile birliktedir.
Yatarken başın posizyonunun değişmesiyle ortaya çıkan başdönmesi daha çok iç kulak hastalığıdır ve başdönmesi süresi bir dakikaya yaklaşabilir.
Günlük aktivitelerde, yine baş hareketlerine bağlı olan başdönmesi ise daha çok boyun kaynaklıdır ve saniyeler sürüp geçer.
Karanlıkta yürüyememek iki taraflı kulak hastalığına bağlıdır.
Atmosfer basıncında ani düşme, hapşırma, öksürme sonrası gelişen başdönmesi içi kulak zarlarının yırtılmasına bağlıdır. Bu hastalarda işitme kaybı ve kulak çınlaması da görülebilir.
Akustik tümör oldukça yavaş büyüdüğünden, kompansasyon nedeniyle hasta hiç başdönmesi şikayeti göstermeden büyük boyutlara ulaşabilir. Yeterli hacme ulaşan tümör beyinciğe bası yaparak dengesizlik yapabilir. Nadiren hızlı büyüme ve başdönmesi ile karşımıza çıkabilir.

Denge Bozukluğu: Beyin lezyonlarında başdönmesinden ziyade dengesizlik hissi vardır. Eşlik eden ani düşme, bilinç kaybı, görme kayıpları tanıda yardımcıdır.
Denge bozukluğu daha çok beyin damar tıkanıklığı, hipertansiyon, beyin tümörleri ve işitme denge siniri tümörlerinde görülür.
Beyin sapı lezyonlarında dengesizlik hissine çift görme veya bulanıklık, geçici körlük, yüzde kolda ve bacaklarda güçsüzlük, hissizlik, bilinç bulanıklığı, konuşma ve yutma güçlüğü eşlik edebilir. Gerçek bilinç kaybı santral sinir sitemi hastalığına işaret eder.

Sistemik Patolojiler: Halsizlik, güçsüzlük, göz kararması, ani düşmeler daha çok kardiovaskuler, metabolik, anemik, şeker hastalıklarını düşündürmelidir.
Bulantı, kusma, solukluk, çarpıntı, terleme görülebilir.
Psikojenik Sebepler: Nörotik hastalarda yürüme esnasında dengeyi kaybetme korkusu vardır. Bu korku hastaların başdönmesi iddiası ile hekime gelmesine neden olur.
Sersemlik, bayılma hissi, yüzüyormuş hissi, basınç hissi, baş ağrısı, gözlerini kapatınca ortaya çıkan dönme hissi psikojenik nedenlerle de görülebilir
Hastalarda semptomların tipi ile birlikte süresi de önemlidir. Hergün aynı şekilde aylar veya yıllar süren bir vertigo daha çok psikojenik bir etyolojiyi düşündürmelidir. Buna karşılık nöbetler halinde ortaya çıkan, en uzunu bir hafta süren şiddetli başdönmesi atakları ise kulağa yönlendirir. Atakların süresine göre kabaca bir ayırıcı tanı yapılırsa:
1.Saniyeler süren: BPPV(Benign paroksismal pozisyonal vertigo), boyun problemleri, tümör.
2.Dakika veya saatler süren: İç kulak tansiyonu
3.Günler süren: Denge siniri iltihabı
4.Süresi değişenler: İç kulak zarlarında yırtılma, travma
Santral olaylarda ise hastada dengesizliğin karakteristiği gibi süreside değişkendir. Kısa süreli ani dengesizlikler(1-2 sn) olabileceği gibi bir haftayı geçecek şekilde daha uzun olabilir.

Baş Dönmesi Göz Kararması Bitkisel Tedavi
Ayısarımsağı: 
Baş dönmesi veya kafada hissedilen basınç, genelde yüksek kan basıncının veya damar kireçlenmesinin bir belirtisi olabilir. Ayısarımsağı bu durumda kullanılabilecek en etkili bitkidir. İlkbahar döneminde toplanan genç yapraklar iyice yıkanır, ince kıyılır ve çiğ dunımda tüketilir. Genelde maydanozla süslenen ve lezzetlendirilen tüm yemeklerin üstüne ince kıyılmış yapraklar serpiştirilebilir. Taze yapraklar salatalarda da kullanılabilir veya ıspanakla karıştırılarak yemeği pişirilebilir.
 
Ayısarımsağı tentürü: 
Ayısarımsağının tedavi edici gücüne bütün bir yıl boyunca sahip olabilmek için, ayısarımsağı tentürü hazırlanabilir. Bir şişe, ilkbaharda toplanan ince kıyılmış taze yapraklarla veya sonbaharda sökülerek ince kıyılan ayısarımsağı soğanı ile 3/4 oranında doldurulur ve üzerine 38-40 derecelik kanyak veya votka eklenir. Şişenin çalkalanabilmesi için biraz boşluk bırakılmalıdır. Şişe en az iki hafta sıcak bir yerde bekletilirken arada bir çalkalanır. Süre sonunda dört kat tülbentten geçirilerek süzülür ve koyu renkli şişelerde muhafaza edilir.Böyle hazırlanan ayısarımsağı tentüründen günde 4 kere 15 damla, yarım kahve fincanı ılık suyla inceltilerek alınır.
 
Çıbanotu(Veroııica officinalis)
Yarım tatlı kaşığı ince kıyılmış bitki, orta boy bir su bardağı dolusu kaynar derecede sıcak suyla haşlanır ve yarım dakika demlendikten sonra süzülür. Günde 1-2 bardak taze demlenmiş çay soğutulmadan yudumlanır.
 
Ökseotu: 
Yarım tatlı kaşığı ince kıyılmış ökseotu, bir bardak soğuk suda 12 saat bekletildikten sonra ısıtılır ve süzülür. Günde 2-3 bardak sıcak çay yudumlanarak içilir. Bir kerede demlenen günlük çay miktarı, bir termosta sıcak olarak muhafaza edilebilir.
 
Civanperçemi: 
Yarım tatlı kaşığı ince kıyılmış bitki, orta boy bir su bardağı dolusu kaynar derecede sıcak suyla haşlanır ve yarım dakika demlendikten sonra süzülür. Günde 1-2 bardak taze demlenmiş çay soğutulmadan yudumlanır.
 
Alıç: 
Yarım veya bir tatlı kaşığı ince kıyılmış bitki(yaprak ve çiçek), orta boy bir su bardağı dolusu kaynar derecede sıcak suyla haşlanır ve yarım dakika demlendikten sonra süzülür. Günde 2 bardak taze demlenmiş çay soğutulmadan yudumlanır.
 
Alıç tentürü: 
Taze toplanan çiçekler ve meyvelerince kıyılarak), bir şişeye 3/4 oranında doldurulur ve üstüne 38-40 derecelik kanyak veya votka eklenir. Çalkalayabilmek için, şişenin boğazında biraz boşluk bırakılır. En az iki hafta sıcak bir yerde bekletilen şişe arada bir çalkalanır. Süre sonunda dört kat tülbentten geçirilerek süzülür ve koyu renkli şişelerde muhafaza edilir.Böyle hazırlanan alıç tentüründen, günde 4-10 damla, doğrudan dil üstüne veya yarım kahve fincanı ılık suyla inceltilerek alınır.
 
Çevirenin notu: 
Çiçekler ilkbaharda, çiçeklenme aşamasında toplanarak tentür haline getirilir. Sonbaharda da olgun meyvelerin tentürii hazırlanır ve iki ayrı tentür karıştırılarak iyice çalkalanır.
 
İsveç Şurubu: 
Baş dönmelerine karşı İsveç Şurubu içten ve dıştan başarıyla kullanılabilir. Günde 3 çay kaşığı veya 3 tatlı kaşığı dolusu şurup biraz suya veya bitki çayına eklenerek alınır. Dıştan kullanımda, genelde, açık şişenin burna dayanarak kokunun derin derin içe çekilmesi yeterli olur. İsveç Şurubu ayrıca, avuca alman biraz suyun içine bir miktar damlatılarak da yavaşça buruna çekilebilir. Yarı yarıya suyla inceltilen şurupla ıslatılan bir bez veya pamuk parçası ile alma kompres uygulanabilir. Bu kompresle ense kökünün nemlendirilmesi de yararlı olabilir.
 
Pratik bir önlem: 
Küçük bir el havlusu soğuk suya batırıldıktan sonra hafifçe sıkılır ve geceleri kalp bölgesine yatırılır. Üstü bir plastik parçasıyla kapanan ıslak havlu, ayrıca kuru bir havluyla örtülür.

SENDE YORUM YAP!

Whatsapp