Zikrullahın Faziletini Beyan Eden Bazı Hadis-i Şerifler

Zikrullahın Faziletini Beyan Eden Bazı Hadis-i Şerifler :

1. Resülullah sallallahu teala aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

"Allah'ın zikri imanı bilmek, nifaktan beraat etmektir. Şeytandan korunmak için bir kaledir. Cehennemden muhafaza ve emin olmak için bir tılsımdır, vesiledir. "8

Şerh: Bu hadis-i şerifte Peygamberimiz (aleyhisselatü vesselam) Efendimiz Hazretleri zikrullahın dört mühim özelliğine işaret buyurdular.

Şöyle ki:

a. Zikrullah imanın bilinmesidir. Yani imanın hakikat ve esrarına ermek ve vakıf olmak için zikrullah bir anahtardır. Zira zikrullah aynı zamanda vehbi ve ledünni ilmin tahsiline de vesile olur. Çünkü zakir zikirle Allah'a öylesine yaklaşır ki O'nun mahbubu ve muradı olur. Böyle olunca, imanın ve İslam'ın özüne, gerçek tadına ve zevkine kavuşur. Bilvesile, tevhid-i ef'al, tevhid-i sıfat ve tevhid-i Zata erişir ki bu makamda olanlara hakikat erbabı denir. Onların imanları tahkike ulaşmıştır. Binaenaleyh zikir; iman, İslam ve kulluğun aslı ve çekirdeğidir ki bu tohum kalbe zikirle ekilir, muhabbetle sulanır, şevk ve iştiyakla gelişip meyve vermeye başlar.

Allahım, zikrin künhüne erenlerden eyle bizi!

Amin bi hürmeti seyyidi'l-mürselin

b. Zikir zakirin gönlünden nifak sıfatlarını temizleyerek gerçek ve kamil bir mümin haline gelmesine ve münafıklık dere kesinden kurtulup beraat etmesine vesile olur ki münafıkların cehennemin en alt tabakasında olduklarını Kur'an haber veriyor.

Münafığın sıfatları ve alametleri ise dörttür:

1. Yalan söyler,

2. Emanete ihanet eder,

3. Verdiği sözü tutmaz,

4. Birisiyle tartıştığında sövüp saymaya başlar.

Bir beşinci sıfatı ise, kendisine karşı yapılan bir hatayı asla bağışlamaz. Binaenaleyh, bu hali ve sıfatlarıyla münafık cemiyet içinde zararlı ve fesatçı, iç aleminde huzursuz ve cehennem hayatı yaşamakta olup imdadına Allah dostları yetişmez de zikir suyuyla gönlü yıkanmadan ölecek olursa ebedi hayatı da hüsrandır ve yeriyse belirtildiği gibi cehennemin en alt tabakasıdır.

Allahım, bu halden bizleri ve insanımızı koru ve kurtar!

Amin ...

Ey salık, işte zikrullahın feyiz ve. bereketi! Kişiyi dünya hayatında nice tehlikeli manevi hastalıklardan ve kötü sıfatlardan kurtarıp tedavi ediyor ve toplumun saygın bir üyesi haline getiriyor, hem de ahirette onu cehennemlik olmaktan azad edip kurtarıyor.

c. Zikrullah, zakiri şeytandan koruyan bir kaledir. Yani,

Cenab-ı Hak (cc.) zikreden kulunu kendi kalesine ve koruması altına aldığından şeytan ona ulaşamaz. Bir de şeytan Cenab-ı Hakkın (cc.) Celal sıfatından yaratılmıştır ki aslı ateştir. Mümindeki zikrin nuru ise Cenab-ı Hakkın (cc.) Cemalinin nuru olduğundan şeytanın yaklaşmasına mani olur. Zira Cemal nuruna, şeytanın aslı olan nar (ateş) dayanamaz, erir ve yok olur.

İşte zikrullahın ne kadar azım bir nimet ve manevi bir silah olduğunun isbatı!

Zikrullah, zakirin cehennemden korunmasının da bir tılsımı ve vesilesidir, Nitekim mübarek Efendimiz (aleyhissalatü vesselam) Hazretleri burada "hırz" kelimesini kullanmışlardır ki nefsin muhafazasına vesile olmak için takılan nüsha (muska) ve tılsım gibi manalara gelir.? Muska ve tılsımın manası burada mecazen kullanılmıştır. Yani Cenab-ı Hak (cc.) zikreden kullarını öylesine manevi cihazlarla donatır ki ateşinden ve azabından onları muhafaza eder ve koruması altına alır. Dünya hayatında da onlara ıhsan ettiği aşk, vecd ve güzel ahlakla adeta Cennet-hayatı yaşatır.

Nitekim şair şöyle demiştir:

Fariğ etti aşkın özge mehlikalardan beni

Hırz-i candır sakladı aşkın belalardan beni10

Şerh: Ey dost! Sana olan aşkım, yani gönlümün seninle dolu olması, ay yüzlü çok güzel ve özel olan sevgililere meyletmekten beni alıkoydu ve canımı nice belalara giriftar olmaktan sakladı ve korudu.

İşte gerçek aşkın sefasını, mecazi aşkın ise cefa ve belasını Fuzuli hazretleri bu beyitinde çok veciz bir şekilde beyan ve ifade buyurmuşlardır. "Arayan bulur" demişlerdir. O halde neyi aradığımızı ve neyi istediğimizi öncelikle tespit edip sonra ona kavuşma yolunda gayret sarf etmek ve bu yolda sabır ve sebatla maksada ermek gerek.

Mevlam akıbetlerimizi hayr eyleye!

Amin bi cahi seyyidi'l-mürselin.

Kişi sevdiğini anar

Ölürken kalbine iner

Mahşerde o ruha döner

Zikredelim tatlı tatlı!

Yani, kişi kimi çok seviyorsa diliyle hep onu anar. Ölüm anında o sevdiğini kalbinde bulur ve mahşerde de aynen onun hal ve sıfatlarına bürünerek haşr olunur, demektir ki ne kadar derin ve veciz manaları havidir.

2. Resülullah sallallahu teala aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:


Şerh: Zikir iki türlüdür:

a. Sesli ve aşikare olarak yapılan zikir ki kalbin de bunu tasdik etmesi halinde zikre ilk alışanlar için ideal olan bir zikir tarzıdır. Bunda nice hikmetler vardır. Özetle; aşikâre yapılan zikirde zikredenin gönlünden vesveseler yok olur. Aşikare zikir, zakiri dil afetlerinden kurtarır ki insanoğlu en büyük hataları diliyle işler. İşte zikr-i cehri ve celi budur.

Binaenaleyh, cehri zikrin mensuplarında aşk ve cezbe asıl olup gönülleri ilahı aşkla yanan aşıkların zikir avazları adeta gök gürültüsünü andırır. Aşk ve cezbelerinin ateşlerinden şimşekler çakar. Onlardaki bu aşk ve cezbe kendileri için manevi bir burak olup onları maksatlarına ulaştırır. Gönül alemlerindeki perdeleri yakar ve iç alemlerini temizleyip berraklaştırır. Sesli yapılan zikrin bir hikmeti de şudur: Nefis çok sağır olduğundan, zakir yüksek sesle kendi nefsine zikir telkin eder. Onu bu şekilde uyarmak ve uyandırmak ister!

Sesli zikrin diğer bir hikmeti ise, zikreden zakir her nefesim son nefes olabilir ihtimaliyle nefsine zikir telkininde bulunur ve bunu özellikle sesli yapar ki o nefis uyansın ve Allah'ı anarak son deminde kurtulsun. Nitekim sekerat-ı mevt halinde bulunan, son anlarını yaşayan hastaya yanında bulunanlar ezan okuyarak, seslice kelime-i şehadet getirerek edep yollu zikir telkininde bulunurlar. Ta ki ölüm korkusuyla veya acısıyla Allah'ı unutmuş olmasın ve Onu hatırlayıp son nefeslerini O'nun zikriyle tamamlamış olsun.

b. Hafi (gizli) olarak yapılan zikirdir ki Peygamber Efendimiz (aleyhisselatü vesselam) Hazretleri bunun en faziletli zikir olduğunu, hadis-i şeriflerinde açıkça beyan buyurmuşlardır:


Zira kalben ve sırran yapılan bu zikri hafaza melekleri dahi duyamazlar ve zikreden kul ile Allah (cc.) Hazretleri arasında bir sır olarak kalır. Bu hali ile zikreden kulundan Cenab-ı Hak hoşnut olur. Zira meleklerin bile muttali olamadığı bu zikir yalnız kendisi için yapılmıştır. Bunda asla riya kokusu yoktur ve olamaz. Binaenaleyh, bu çeşit zikir meleklerin muttali olduğu zikirden yetmiş derece daha faziletlidir. Hafi olan zikir müntehilerin (yolun sonuna ulaşan kamillerin) zikridir. Zira zikir evvela dille başlar, sonra içe iner. Nitekim yukarıda geçti.

Hafi zikrin sır ve hikmetlerinden bazıları da şunlardır:

1. Kalbi zikreden zakitin tefekkürü çok olur.

2. Cenab-ı Hakk'ın kainattaki sanat ve eserlerini görmesine sebep olur.

3. Şer'i hükümlerin istinbatına ve fıkhi mes'elelerin anlaşılmasına vesile olur. Zira kalpten perdeler kalktıkça hassasiyet çoğalır ve nice sır kapıları açılır.

4. İmanı kemal bulur ve ihlâsı kuvvetlenir. Özet olarak gerek cehri gerekse hafi olsun zikir kulu Mevla'-sının huzuruna, rızasına ve likasına hazırlar.

Allahım bizleri, Zatını aşk, ihlas ve yakinle ananlardan eyle!

Amin...

Zikir Allah'ı anmaktır

Zikir aşk ile yanmaktır

Zikir mezkur ile olmaktır

Zikir O'nun boyasına boyanmaktır

Zikir O'nu sevmenin alameti

Zikir O'na yanmanın bereketi

Zikir Cennetin bahçesi

Zikir o bahçenin meyvesi

Binaenaleyh, zikir ehli daha dünyada iken bulmuştur Cenneti...

3. Resülullah sallallahu teala aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:


"Allah'ı sevmenin alameti, Allah'ın zikrini sevmek; Allah'a buğuz etmenin alameti de Allah azze ve celle hazretlerinin zikrini sevmemektir. "13

Şerh: Allah'ı seven kimseler, zikri ve zikir ehlini severler.

Allah'ı sevmeyenler de zikri ve zikir ehlini sevmezler. İşte bu hadis-i şerif, insanoğlunun fotoğrafını gayet açık ve net olarak ortaya koymakta ve kimliğini belgelemektedir.

Allahım, bizleri zikrini ve zikir ehlini sevenlerden eyle!

Amin ...

4. İmam Deylemi'nin, Hazret-i Enes (ra.)dan naklettiği bir rivayette Resülullah sallallahu teala aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:


"Zikrullah kalplerin şifasıdır."14 Yani Allah'ı zikretmek, günahlardan ve gaf1etten kaynaklanan karanlıkları ve kirleri tedavi edip yıkayarak kalbi aydınlatır. O kalbin sahibini nice manevi hastalıklardan, huzursuzluk ve sıkıntılardan kurtarıp huzurlu, mutlu ve kutlu bir insan haline getirir. Öyle ki böylesine şifayab olan mümin, çevresine de huzur ve mutluluk dağıtır. Ne güzel hal ve sonuç!

5. Resülullah sallallahu teala aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:


"Kıyamet gününde Allah katında derece bakımından en üstün olan kullar, Allah'ı çok çok zikreden kullardır," Yani gece gündüz, her an ve zamanda, varlıkta darlıkta, hastalıkta sağlıkta, gençlikte ve yaşlılıkta Allah'ı hiç unutmadan zikreden kullar,

O'nun en çok sevdiği kullardır. Binaenaleyh kaidedir: kişi kimi çok seviyorsa, en çok onu anar. O halde bu anma bir neticedir. Kendimize bakalım, en çok neyi ve kimi anıyorsak en çok onu seviyoruz demektir. En çok sevilmesi gereken ise, bizi yoktan var edip sayısız nimetler veren Allah'ımız olduğuna göre, Onu çok çok analım. O'nun sevgisini, rızasını ve likasını bulalım, inşaallahu teala ...

Allahım, bu bahtiyar zümreye bizleri de dahil ve layık eyle!

Amin ya Muin ...

Faide: Gavsu'l-A'zam Seyyidina Abdülkadir Geylani kuddise sırruhu'I-ali hazretleri Sırru'l-Esrar adlı eserinde şöyle buyurdular: "Şeriat hükümlerinin korunması için, cismi doğru yolda yürütmek gerek. Gece gündüz, gizli aşikâr Allah Tealanın zikrine devam etmek icab eder. Hak yolunu arayanlara daima Allah'ı anmak farzdır."16 Bunun gerekli olduğunu şu ayet-i kerimeler anlatmaktadır:


"...Allah'ı ayakta, oturarak ve yanlarınız üzere istirahat ettiğiniz zaman anınız"17


"Onlar, ayakta dururken, otururken, yanlan üzerine yatarken (her vakit) Allah 'ı anarlar, göklerin ve yerin yaratılışındaki hikmeti düşünürler."18

Zikre başlayan kimsenin tam abdest ve taharet üzere olması gerekir. Yaptığı zikrin cümlelerini düzgün ve kuvvetli olarak telaffuz etmesi icab eder. Sesini de yüksek çıkarmalıdır. Bu şartlara riayet eden zakirlerde şu haller görülür:

1. Yapılan zikrin nurları zakirlerin kalplerinde yerleşip karar kılar.

2. Kalpleri o nurlarla manevi hayata kavuşur.

3. Uhrevi ve sonsuz hayat kazanırlar.

Allah Teâlâ onların hayat kazancını anlatırken şöyle buyuruyor:


"ilk tattıkları ölüm dışında, orada artık ölüm tatmazlar... "19

Peygamber Efendimiz sallallahu teala aleyhi ve sellem de şöyle buyuruyor:


"Müminler ölmezler. Ancak bu fani alemden beka alemine geçerler."

"Nebiler ve veliler, evlerinde namaz kıldıkları gibi kabirlerinde de namaz kılarlar."

Bu hadis-i şerifte beyan edilen namaz değildir, yalnız münacattır, Bu münacat ise kulluk vasıflarından biridir. Marifet Allah tarafından gelir. İrfan sahibi o hali bulduktan sonra Hakk'ın mahremi olur. Bu hali, diri kalbiyle Hakk'a daima münacat ettiği için bulur. Bu hali olan Peygamber sallallahu teala aleyhi ve sellem Efendimiz bizlere şöyle anlatmıştır:

"Gözlerim uyur, ama kalbim uyumaz!"

Marifet üzerine şu hadis-i şerif anmak yerinde olur:

"ilim tahsil ederken ölen kimseye, Allah kabrinde iki melek memur eder. Onlar ta kıyamet gününe kadar ona marifet ilmini öğretirler. O kimse kabrinden kalkarken alim ve arif olarak kalkar."

Faide: Burada iki melekten murad Peygamber sallallahu teala aleyhi ve sellem Efendimizin ruhaniyeti ile velayet nuraniyetidir. Çünkü melek marifet alemine giremez.

Ey salık, şayet samımı bir yolcu olursan, henüz marifette sana tahsis olunan makama gelemeden vefat edersen, kabir hayatında da yolculuğun devam eder. Mualliminin ve mürebbinin ise Resülullah sallallahu teala aleyhi ve sellem Efendimiz Hazretlerinin olacaklarını Seyyidina Abdülkadir Geylani (ks.) efendimiz hazretleri yukarıdaki sözleriyle teyid buyurup müjdelemiş oluyorlar.

O halde samimi ve halis ol

Zira seni marifete ulaştırır bu yol!

Kabrinde seni eğitecektir ol Resul

Mevlam katında eylesin muteber ve makbul

Amin ...

Ey salik, ilk mutasavvıflardan, meşayih-I kiramdan ve evlad-ı Resülden olan Şeyh Haris b. Esed el-Muhasibi kuddise sırruhu'l-ali hazretlerinin Risaletü'l-Müsterşidin adlı eserlerinin "Zikir" babında zikrullahın faziletleri ve hassaları geniş olarak beyan buyurulmuştur.

Teberrüken bir kısmını alalım. Umulur ki zikirden gerekli tat ve hazzı almamıza vesile olma bahtiyarlığına bi iznillahi teala nail oluruz. İnşallah hayır dualarınızla bu hali yaşama şansına ereriz. Tevfik ve in ayet Rabb'imizdendir.

SENDE YORUM YAP!

Whatsapp