Zikrullahın Fazilet ve Üstünlükleri

Zikrullahın Fazilet ve Üstünlükleri :

Müsned'de merfü olarak yapılan bir rivayette Resülullah sallallahu Teâlâ aleyhi ve sellem efendimiz hazretleri buyurdular:

"Allah'ı, size deli denilecek kadar çok zikrediniz."

Tenbih: Denildi ki zikrullahın yüzlerce fazileti ve manevi faydaları vardır. Biz burada bunların bir kısmını teberrüken arza çalışacağız, inşaallahu teala.

Rabbimiz, lutfu keremiyle biz acizlere de zikrini lutfeyleye âmin.

1. Zikir, zakirden şeytanı uzaklaştırır, onu hor, hakir ve zelil edip kendini şeytandan korur, bi iznillahi teala, Nitekim zikrullahın nuraniyeti, şeytanın nariyetini yakıp kül eder ve ateşini söndürüp etkisiz hale getirir, denildi.

2. Zikir, zakirin Rahman'ın rızasını tahsiline medar olur. Binaenaleyh kim aziz ve cem olan, Rahman ve Rahim olan Allahu zülcelal velkemal hazretlerini razı etmeyi diliyorsa zikrullaha devam üzere olsun.

3. Zikrullah; zakirin kalbinden bazı gam, keder ve hüznü giderir.

4. Zikrullah, zakirin kalbine ferah, sürür ve genişlik celbeder.

5. Zikrullah; kalbi ve bedeni güçlendirir.

6. Zikrullah; yüzü ve kalbi nurlandırır.

7. Zikrullah; rızkı celbeder.

8. Zikrullah; zakire heybet, halâvet, güzellik ve nüraniyet kazandırır.

Faide: Allah'ı bol bol zikreden mü'mine aziz ve cem olan Allahu zülcelal velkemal hazretleri; heybet, halâvet, güzellik ve çekicilik elbisesi giydirir, bilvesile insanlarla ilişkileri sıcak, samimi ve dostane olur.

9. Zikrullahın dokuzuncu havassı, zakirin gönlünde mehabbetullahın doğmasına vesile olmasıdır. Bu İslam'ın ruhu, dinin kutbu, saadet ve necatın medarıdır, kişinin dünya ve ahret saadetinin mayasıdır.

Faide: Cenab-ı Hak kâinatta bulunan her şey için bir sebep yaratmış ve Allah mehabbetinin sebebini de devamlı zikre bağlamıştır. Binaenaleyh Allah cc. hazretlerinin mehabbetine nail olmak isteyen zikrullaha müdavemet üzere olmalıdır.

Tenbih: Kutb: Değirmenin alt taşındaki uzun demirdir ki bu taşı çeviren mil olup bu taşın dönmesiyle değirmen fonksiyonunu icra ettiği gibi, zikrullah da dinin kutbu olarak tavsif ve tarif olundu. Binaenaleyh mana yolcusu zikirden lezzet aldıkça zikrolunan Allah cc. hazretlerinin ilahi ve manevi cazibesi alanına çekilir ki Allah'ımızın murad-ı sübhanisi istikametinde yoğrulmasına ve kemale ermesine vesile olur, bi iznillahi teala.

Rızaullah zikr iledir

Mezkür zakirle biledir

Necat zikir şükr iledir

Zikr edelim tatlı tatlı.

(Vesile-i Necat, Mustafa Necati Ak -kaddesallahu sirrehül ali-)

10. Zikir, zikrullah ile meşgul olan insanda murakabe şuurunun doğmasına vesile olur ki bunun neticesinde zakir, ihsan mertebesine ulaşır. Kulluk vazifelerini Allah'ı görür gibi ifaya başlar. Nitekim zikirden gafil olana ihsan makamını idrak etme yolu kapanmıştır. Aynen oturan kişinin Kâbe‘ye ulaşmasına yol olmadığı gibi. Zira oturan kişinin yol alması mümkün olmaz.

Elhasıl zikrullah işte böyle güzel neticelere vesile olduğundan onu tahsile gayret etmek hepimiz için hayatidir. Tevfik u inayet ve hidayet yüce Mevlamızdandır, hü!..

11. Zikrullahın kemale ulaşması ve zakirde huşü ve huzur halinin istikrar kazanması neticesinde eşyadan ve masivadan tecerrüd ile Cenab-ı Hakk'a tam bir rücu hali hasıl olur ki buna "inabe" denir. Binaenaleyh bu hali idrak eden mana yolcusu bu hale varis olur. Bedeni ile her ne kadar insanlar arasında bulunsa da kalbi ve bütün halleri ile tamamen Allah'a rücu halinde olup sığınağı ve kalbinin kıblesi Mevla olur. Hü!

12. Zikrullah, zakirin kurb (mezkür ile yakınlık) halini duymasına vesile olur ki zakirin zikri ölçüsünde mezkür ile yakınlık hasıl olduğu gibi gafleti nisbetinde de uzaklaşır.

13. Zakirin zikrullaha müdavemeti kemal ve istikrar kazanırsa marifetten büyük bir kapı açılır, zikrinde gayret ve samimiyetinin artması ölçüsünde marifeti de bilvesile artar.

14. Zikrullah zakirde bir heybet hasıl eder ki bu Aziz ve Cem olan Rabbin; şevk ile zikri neticesinde kuluna bir armağanı olur. Bu hal zikrin kalbe tesiri ve zikredenin kalbini tamamiyle istila edip kuşatmasıyla ve Allahu Teâlâ hazretleriyle beraber olmasıyla alakalıdır ve perdeler kalkar. Mazallah gaflet halinin rücu etmesiyle de kalp perdelenmiş olur.

15. Zikrullahın hassalarından on beşincisi Allah azze ve cellenin de zakiri, yani zikreden kulunu zikretmesine vesile olmasıdır ki nitekim Kur'an'da gelir:

"Öyleyse beni anın ki ben de sizi anayım. Bana şükredin ve bana nankörlük etmeyin:"1

Faide: Değerli mü'min! Rabb-i zülcelalimizin kulunu anmasından "Lebbeyk ya abdi" (buyur kulum!) demesinden, onu kale almasından daha büyük bir şeref ve fazilet olmaz. Hatta kula şeref ve fazilet olarak bu yeter. Yani, zikrullahın başka hiçbir fazileti olmasa bile tek başına bu fazilet yeter. Nitekim Resülullah sallallahu teala aleyhi ve selle m efendimiz hazretleri Rabbisinden rivayet yoluyla bir kudsi hadiste buyurur:

"Kulum beni yalnızken (tenhada) anarsa ben de onu tenhada anarım ve her kim beni bir toplulukta anarsa ben de onu o topluluktan daha hayırlı bir toplulukta (meleklerin ve mukarreblerin katında) onarım"

Tenbih: Mana odur ki Rabb-i zülcelalimizin zikri ile meşgul olan kulunu Cenab-ı Hak bizzat andığı gibi, onu kendi katında meleklerin, ruhanilerin, mukarreb kullarının ve dostlarının yanında anarak bilvesile bu kulcağızını onlara tanıtmış ve sevdirmiş olmakla kuluna ne büyük bir ikram, ıhsan ve iltifatta bulunmuş oluyor.

Ey nefsim! Gel artık sen de gafleti terk et ve Rabb-i zülcelalinin zikri ile, çoraklaşmış olan kalbini ve harab olmuş olan letaifini dirilt ve yeşert, bi iznillahi teala.

Gaflette kalma kurutur ve öldürür seni

Zikrullaha başla yeşertir ve diriltir seni

Olmak ister isen her dem yar i/e

Her nefes zikret ki o da zikretsin seni

Her nefeste Allah adın de müdam

Allah adıyla olur her iş tamam

Bir kez Allah dese aşk ile Iisan

Dökülür cümle günah misl-i hazan

(Süleyman Çelebi kaddesallahu sirrahu'l-ali)

Allahümme salli ve sellim ya Rabbi ala rühi'l-vücüd

Sellim Allahümme bi'l-feyzi'l-vedüd

16. Zikrullahta kalbi ihya (diriltme) hassası olup aşk ve vecd ile zikrullaha devam eden mü'minlerin kalpleri yenilenir. Onların zihni melekeleri ve beyin fonksiyonları geliştiği gibi, dillerinden hikmet dökülür ve ellerinden nice hayırlı işler, projeler ve güzellikler hasıl olur. Nitekim kalbin hayatı için zikir balık için su mesabesindedir. Yani, balık için su ne kadar hayatı ise mü'minin kalbi hayatı için zikir o kadar hayati ve zaruridir.

17. Keza zikir, kalbin ve ruhun kuvvet ve enerjisi olup, kul bu hali kaybettiğinde kuru bir cisimden ibaret kalır. O halde zikir suyu ve feyzi ile kalbimizi ve ruhumuzu canlandırmaya ve beslemeye çalışalım, inşaallahu teala.

18. Zikrullah kalbin cilası ve şifasıdır. Nitekim hadis-i şerifte şöyle gelmiştir:

"Her şeyin bir cilası vardır. Kalbin cilası ise zikrullahtır"

19. Zikrullah hataların bağışlanması ve günahların kuldan uzaklaşmasına vesile olur. Zikrullah hayırların en büyüğü olmakla,

"Elbette iyilikler kötülükleri giderir."2 ayet-i celilesinin hükmü gereği kulun zikir sebebiyle kazandığı hazinede hatalar ve günahlar bağışlanmasına ve kurtulmasına vesile olmuş oluyor. Zira karanlıkla aydınlık, ateş ile kar aynı yerde toplanmaz.

20. Zikir, kuldaki vahşeti (yalnızlığı ve yalnızlıktan doğan ürküntü ve tedirginliği) giderip kul ile Rabbi arasında ülfet bağını geliştirir, bi iznillahi teala. Binaenaleyh Aziz ve Celil olan Allah ile kulu arasındaki bu rabıtayı ancak zikrullah tesis eder, bi iznillah. Tevfik u inayet o‘ndandır. Hü!..

Zikrediyor bunca hayvan

Uyur mu ehl-i Hak olan

Sıdk ile Allah'a dayan

Sabahın seher vaktinde

21. Kulun Rabbini zikretmiş olduğu tesbih tahmid kelimeleri, sıkıntı zamanında onu hatırlarlar. İmam Ahmed rahimehullah Müsned'de, Hz. Peygamber sallallahu teala aleyhi ve sellemin şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir:

"Şüphesiz ki Allah azze ve celleyi zikrettiğiniz tehlil, tekbir ve tahmid kelimeleri arşın çevresinde kümelenip tıpkı arıların vızıldaşmaları gibi vızıldaşıp dururlar. Kendilerini dile getirenleri zikrederler. Sizden biri, kendisini durmadan zikreden birinin olmasını istemez mi?"

22. Kul, zikrullah ile bütün zamanlarını (varlıkta, darlıkta, yalnızlıkta ve çoklukta) ihya edip değerlendirmiş olduğundan şiddet ve sıkıntı anlarında da Allah cc. onu yalnız bırakmaz.

Yardım ve ikramlarıyla kendisini teyid buyurup destekler. Yani Allah'a itaatkâr olan kul, şiddet ve musibet anlarında hacetlerini isteyip dua ettiğinde melekler "Ya Rabbi, bu ses Seni tanıyan ve aşina olunan kulunun sesidir." derler ve edeb yollu onun duasını kabul buyurması yolunda istirhamda bulunurlar! Rabbi zülcelal velkemal hazretleri de kulunu boş çevirmez ve yalnız bırakmaz.

23. Zikrullah, zakirin Allah'ın azabından necat bulmasına sebep olur, bi iznillahi teala. Nitekim Muaz İbn Cebel radıyallahu teala anhın rivayet ettiği bir hadis-i şerifte Resülullah sallallahu teala aleyhi ve sellem şöyle buyurdular:

"Âdemoğlunu, Allah Teâlâ‘nın azabından Allah'ı zikretmekten daha iyi kurtaracak başka bir amel yoktur." Yani, kulu ilahi azaptan uzaklaştıran ve koruyan ibadetlerin başında zikir gelir. O halde Rabbimizden her nefes zikrini bize refik kılmasını niyaz eyleriz. Amin ya muin, bi hürmeti Taha ve Yasin.

Sular ha deyu akar

Hak ehli ibretle bakar

Ha ism-i celili nefsini yakar

Sabahın seher vaktinde

(Vesile-i Necat, M. Necati Ak).

24. Zikir sekinetin gönüllere inmesine, ilahı rahmetin onları bürüyüp meleklerin ta yedi kat semaya dek kuşatmasına vesile olur, Peygamber-i Zişan sallallahu teala aleyhi ve sellem efendimiz hazretlerinin haber verdiği gibi.

25. Zikrullah ile meşgul olan kulun dilini Cenab-ı Hak gıybet, nemime (laf getirip götürme) yalan, çirkin ve batıl sözlerden muhafaza etmiş olur ve zamanla zikir ve dua ile aşinalık lütfedip bütün masiyetlerden kulunun dilini tedavi edip korumuş olur. O halde kul diline her zaman zikri aşina ve yoldaş etsin. Taki bu vesile ile ağzından çıkanı kontrol altına alabilsin, bi iznillahi teala.

26. Hiç şüphe yok ki zikir meclisleri meleklerin bulunduğu meclislerdir, malayani ve gaf1et meclisleri ise şeytanların katıldığı meclisler olup, kul bunlardan hangisini seçerse onun ehlinden olur. Tabi ki mü'min kulun tercihinin zikir meclisi olacağında şüphe yoktur. Allah'ım, bizleri cennet bahçelerinden bir bahçe olan zikir meclislerinin müdavimi eyle. Amin, bi cahi seyyidi'l-mürselin.

27. Allah'ı zikreden kul kendini ve meclisinde bulunanları mesud eder ve o mübarek nerede bulunsa oraya huzur, feyiz, bereket taşır. Gafil ise başta kendisini, sonra da beraberinde olanları şekavete sürükler, çirkinliklere, helak ve hüsrana sebep olur, mazallah!

28. Zikrullah, sahibini kıyamet gününde hasret hali yaşamaktan mahfuz kılar. Hâlbuki zikirden mahrum olan bütün meclisler kıyamet gününde Rabbisinden mahrum olur ve hasret kalmasına sebep olur, mazallah. O halde zikrin değerini bil, daha dünyada iken mezkür ile olma bahtiyarlığına er.

29. Bu dünya hayatında hiç kimsenin bulunmadığı tenhalarda ve yalnızlıkta aşk, vecd ve istiğrak halinde Allah'ı (cc.) gözyaşlarıyla zikretmek, mahşerin dehşetli anlarında güneşin birkaç arşın yakınında kızardığı ve yakıcı hararetini mahşer halkının üzerine gönderdiği zaman Arşın altında gölgelenmeye vesile olacaktır, inşaallahu teala. O halde bugün sıdk u ihlâs ile zikrini sürdüren zakir, yarın Rahman'ın Arşı altında gölgelenecektir, bi iznillahi teala. Gayret bizden, tevfik u inayet ve hidayet yüce Rabbimizdendir. Hü!

30. Zakirin zikrullah ile iştigali, Allah Teâlâ hazretlerinin bağış ve ihsanının en büyüğüne vesile olur. Nitekim Ömer bin Hattab radıyallahu teala anh, Resülullah sallallahu teala aleyhi ve sellem efendimiz hazretlerinin şu mübarek hadis-i şeriflerini rivayet buyurmuşlardır:

"Benim zikrimle meşguliyeti kulumun benden istemesine engel olursa, ben azimüşşan benden isteyenlere verdiğimin en üstününü ona ihsan ederim."

Faide: Bir kul düşünelim, kendini Allah'ın zikrine öylesine vermiş ve bunun haz ve halâvetine kendisini öylesine kaptırmış ki zikri bitirip de kendisi için dua etmeyi hiç düşünememiş veya fırsat bulamamış. Cenab-ı Hak onun zikirle meşguliyetini fiili bir dua olarak kabul buyurmuş olmalı ki mezkür hadis-i kudside bizlere bu sevindirici haberi vermiş oldu. Tevfik u inayet ve hidayet yüce Mevlamızdandır Hü!

Allahümme salli ve sellim ya Rabbi ala rühi'i-vücüd

Sellim Allahümme bi'l-feyzi'l-vedüd

31. Zikir ibadetin en kolayı olduğu halde sevap bakımından en faziletlisi ve en üstünüdür. Hiç kuşkusuz dilin hareketi diğer uzuvların hareketinden daha kolaydır. Nitekim dilini kullandığı kadar insan başka bir uzvunu kullanmaya kalkışsa elbette çok kere meşakkat ve zahmet çekerdi, hatta mümkün olamazdı.

32. Zikir Cennet fidanlarındandır. Nitekim İmam Tirmizi'-nin Cami'inde; Abdullah bin Mes'üd radıyallahu teala anhın rivayet ettiği bir hadis-i şerifte Resülullah sallallahu teala aleyhi ve sellem şöyle buyurmuşlardır:

"Ümmetine benden selam söyle ve onlara haber ver ki cennetin toprağı hoş kokulu, suyu tatlıdır ve cennet düz bir arazidir. Cennetin fidanları ise 'sübhanallahi velhamdülillahi vela ilahe illallahu vallahu ekber.'" Hz. Cabir radıyallahu teala anh ise, Resülullah sallallahu teala aleyhi ve sellemin şöyle buyurduklarını rivayet etmişlerdir:

"Kim 'subnanallahi ve bihamdihi' diyerek zikrederse Cennette onun için bir hurma ağacı dikilir."

33. Zikir Cenab-ı Hakkın iman ehline öylesine bir ihsan ve bahşişidir ki onunla ikram ettiği rütbeyi başka hiçbir amel ile vermemiştir.

Buhari ve Müslim'de, Ebu Hureyre radıyallahu anhtan rivayet edildiğine göre Resülullah sallallahu teala aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:

"Kim günde yüz kere la ilahe illallahu vahdehü la şerikeleh, Iehü'l-mülkü ve lehü'l-hamdü ve hüve ala külli şey'in kadir, derse on köle azot etmiş gibi olur, kendisine yüz iyilik yazılır, yüz kötülüğü silinir ve o gün akşama kadar şeytandan korunur. Ondan daha fazlasını yapan bir adamdan başka hiç kimse onun bu yaptığı zikirden daha üstününü yapmamıştır. Kim de sübhanallahi ve bihamdihi tesbihini günde yüz kere zikrederse denizköpüğü kadar bile olsa bütün hataları silinir."

34. Hiç kuşkusuz ki Allah Teâlâ, devamlı olarak Rabbini zikreden kulunu kendi Zat-ı kibriyasını unutmaktan emin ve mahfuz buyurur ki Allah'ı unutmak kulun dünya ve ahirette şekavetinin sebebidir. Hiç şüphesiz Allah Tealanın unutulması kendi nefsini ve faydasına olacak şeyleri unutulmasına da sebep olur. Nitekim Kur'an'da gelir;

"Allah'ı unutup da Allah'ın da kendilerini kendilerine unutturduğu kimseler gibi olmayın. Onlar, Allah'a itaatten çıkan kimselerdir."3

Faide: Kul kendini unuttuğu zaman din ve dünyasıyla alakalı bütün iş ve görevlerini de ciddiye almaz ve neticede kendi helakini kendi elleriyle hazırlamış olur, mazallah. Rabbim, böyle feci bir akıbete duçar olmaktan lutf u keremiyle bizleri vikaye buyursun, amin bicahi seyyidi'l-mürselin.

"Kim de Beni anmaktan yüz çevirirse, şüphesiz onun sıkıntılı bir hayatı olur ve Biz onu kıyamet günü kör olarak haşrederiz . (O zaman) "Rabbim! Beni niçin kör olarak haşrettin. Oysa ben hakikaten görür idim. "der. Allah buyurur ki: "İşte böyle. Çünkü sana ayetlerimiz geldi, ama sen onları unuttun, bugün de aynı şekilde sen unutuluyorsun."4

Tenbih: Bundan murad: Allah'ın kitabını unutmak, onun ahkâmını kale almamak, onu okumamak, hayatına uygulamayı düşünmemek, onu anlamaya çalışmamak, amel etme cihetine gitmemek ve bunun neticesinde hayatında ve maişetinde çok sıkıntıya düşmek, ahirette ise katmerli bir azaba duçar olmaktır. El-iyazü billahi teala.

DANK: "Dar, sıkıntılı, 97 şiddetli nice bela ve musibetlerle dolu bir yaşayış demektir ki dünya ve berzah hayatını içine alır. Bu hal her iki alemi de içine alır ki sıkıntılı bir hayat demektir. Hâlbuki zikir ehlinin hayatı bunun aksinedir. Onlar dünyada ferah, gayet temiz ve nezih bir hayat yaşadıkları gibi berzah ve ahiret hayatları da huzur, genişlik ve saadet içinde geçecektir, bi iznillahi teala. Nitekim Kur'an'da gelir:

"Erkek veya kadın, mümin olarak kim iyi amel işlerse, onu mutlaka güzel bir hayat ile yaşatırız. Ve mükâfatlarını, elbette yapmakta olduklarının en güzeli ile veririz."

35. Kuşkusuz zikir vesilesiyle kul devamlı seyr-i sülük halindedir. Onlar istirahat ve uyku halinde de sağlık ve hastalık halinde de devamlı manevi yol alırlar, bi iznillahi teala.

36. Hiç kuşkusuz zikir, zakir (zikreden) için dünyada nur, kabirde nur, ahirette de devamlı olarak önünü aydınlatacak; sıratta önünde seyredecek ve kendisini hiçbir zaman bırakmayacak ve bir gölge gibi takip edecek öyle bir nur olur ki ona benzer kalpleri ve kabirleri aydınlatacak başka bir nur yoktur. Nitekim Kur'an'da gelir:

"Ölüyken dirilttiğimiz ve kendisine insanlar arasında yürüye bileceği bir ışık verdiğimiz kimse, karanlıklar içinde kalıp ondan hiç çıkamayacak durumdaki kimse gibi olur mu! İşte kâfirlere yaptıkları böyle süslü gösterilmiştir. "

37. Hiç kuşkusuz zikir bütün asılların reisi olup onunla dostluk yolunun kapısı açılır ve kendisine bu kapı açılan kul da dostun huzuruna kabul buyrulur, inşaallahu teala, Binaenaleyh zakir bilvesile Aziz ve Celil olan Rabbisini bulmakla O'nun katında her şeyi de bulmuş olur. Aziz ve celil olan Rabbini bulduktan sonra şükrünü yapamaz ve bu aziz nimetin kadr ü kıymetini bilmezse mazallah her şeyi kaybeder.

38. Kalpte bir boşluk ve muhtaçlık hali vardır ki onu zikrullahtan başka hiçbir şey kapatamaz. Zikir kalbin şiarı olduğundan, yani kalp asaleten ve dil de ona tabi olarak zikreder hale geldiğinde işte böyle yapılan zikir kalpteki boşluğu kapatır ve muhtaçlığını giderir. Böylece o kalbin sahibi malı olmasa da zengin, aşireti olmasa da aziz, hâkimiyeti olmasa da heybetli olur. Eğer kişi zikirden gafilse malı ne kadar çok olursa olsun fakir, ne kadar gücü olursa olsun zelil, ne kadar aşireti olursa olsun hakirdir.

39. Zikir dağınık olanı toplar, toplu olanı dağıtır. Uzağı yakın eder, yakını uzak. Kulun dağınık olan iradesini, ilgilerini, azimlerini kalbinde bir araya getirir. Bunların dağınıklığı büyük bir işkencedir. Kulun hayatı ve nimet içinde olması kalbinin ilgisi azmi ve iradesinin bir arada olmasına bağlıdır. Zikir aynı zamanda kulun kalbinde toplanan kederleri, hüzün ve hasreti dağıtıp yok eder. Aynı zamanda onun kalbinde yer etmiş günahlarını, hatalarını dağıtır ve bunlar teker teker kalbinden dökülüp yok olurlar.

Yine zikir, kul ile savaşmak için toplanan şeytanın askerini dağıtır. Çünkü şeytan durmaksızın onun üzerine birliklerini gönderir. Kulun, Allah Teâlâ‘ya olan talebi ne kadar güçlü, ilgisi ve iradesi ne kadar sağlamsa gönderilen birliğin sayısı o kadar çok, gücü de o kadar büyük olur. Onları dağıtmanın tek yolu zikre devam etmektir.

Zikir, şeytanın ondan uzaklaştırdığı ahireti kula yaklaştırır. Kul zikirle meşgul olduğu sürece ahirete girmiş ve orada hazır olmuş gibidir. İşte o zaman dünya kulun gözünde küçülür, kalbinde ahiret büyür.

Zikir, yakın olanı uzak eder ki bu dünyadır. Şüphesiz, ahiret kulun kalbine yaklaştıkça dünya ondan uzaklaşır. Ahiret ona bir merhale yaklaştığında dünya ondan bir merhale uzaklaşır. Bunu başarmanın yolu da zikre devamdır.

40. Zikir, kalbi uykudan uyandırır, dalgınlığını giderir. Kalp uyuduğu zaman kâr ve ticaret elde edemez, çoğu zaman ziyan eder. Kalp uyanıp da uykusunda kaçırdığı şeyin ne olduğunu anlayınca paçaları sıvayıp ömrünün kalanını ihya eder ve kaçırdığı şeyi elde eder. Kalp uyanıklığı da ancak zikirle elde eder.

Şüphesiz ki gaflet ağır bir uykudur.

41. Zikir, saliklerin kazanmak istedikleri marifetleri ve halleri meyve gibi sunan bir ağaçtır. Söz konusu ağacın meyvelerini elde etmekse ancak zikir ağacını yeşertmekle olur. Bu ağaç ne kadar büyür ve kökleri derine giderse meyveleri de o kadar büyük olur.

Zikir yakazadan tevhide kadar bütün makamları katettirir. O, bütün makamların ve onların kaidelerinin aslıdır. Kulun gafletten uyanmadığı sürece seyir menzillerini katetmesi mümkün değildir ve ancak zikir sayesinde uyanabilir. Gaflet ise kalbin uykusu veya ölümüdür.

42. Zikreden; zikrettiğine yakınır, zikrettiği onunla beraberdir. Bu öyle özel bir beraberliktir ki ilim ve genel ihata beraberliğine benzemez. Bu beraberlik yakınlık, dostluk, muhabbet, nusret ve muvaffakiyet verme beraberliğidir. Allah Teâlâ‘nın şu kavilleri gibi:

"Çünkü Allah, (kötülükten) sakınanlar ve güzel amel edenlerle beraberdir."7

"Allah sabredenlerle beraberdir."8

"Hiç şüphe yok ki Allah iyi davrananlarla beraberdir."9

"Üzülme, çünkü Allah bizimle beraberdir. "10

Bu beraberlikten zikredenin bolca nasibi vardır. Tıpkı şu kudsi hadiste olduğu gibi:

"Beni zikrettiği, diliyle beni andığı sürece kulumla beraberim."

Bir başka kudsi hadiste şöyle gelir:

"Beni zikredenler, Benim meclisimde olanlardır. Bana şükredenler Beni ziyaret edenlerdir. Bana itaat edenler Bana saygı gösterenlerdir. Bana ası olanlara gelince onları rahmetimden ümit kestirmem; tövbe ederlerse onların habibiyim. Çünkü Ben çokça tövbe edenleri ve çokça temizlenenleri severim. Eğer tövbe etmezlerse Ben onların tabibi olurum ve onları kusurlardan temizlemek için musibetlerle imtihan ederim."

Faide: Zikredene hasıl olan beraberlik hiçbir beraberliğe benzemez. Bu beraberlik ıhsan ve takva sahiplerine hasıl olandan daha özeldir ki bu beraberliği anlatmaya ne cümleler kâfidir, ne tarifler onu ifade edebilir.O ancak tadılarak anlaşılır.

Eğer kulun bu yolda Kadim olanla hadis olanı, Rab ile kulu, yaratıcı ile yaratılanı, ibadet edenle ibadet edileni ayıracak temyiz kabiliyeti yoksa ayakları kayar.

43. Zikirde; kulu azat etme, mali sadaka verme, orduyu teçhiz etme ve Allah yolunda düşmanlarla harbetme sevabı da vardır.

44. Hiç kuşkusuz zikir şükrün başıdır. Şükür yapmayanın zikri de yoktur. Binaenaleyh çok şükreden aynı zamanda çok zikir yapmış ve çok zikreden de çok şükür yapmış sayılır. Nitekim Cenab-ı Musa aleyhisselam dedi ki: "ya Rabbi! Hangi şükür sana daha layıktır?" Bunun üzerine Cenab-ı Hak "Zikrinin hiç kesilmeksizin devam etmesi halinde bana layıkıyla zikretmiş sayılırsın." Binaenaleyh zikir ve şükür, saadet ve felahı kendilerinde cem etmiş olduğundan zikrullaha devam üzere olan mü'min şakirinden olur ki işbu zikrin ve şükrün sana iki cihanda felah, huzur ve saadettir. bi iznillahi teala.

45. Cenab-ı Hak, zikir ehlini katında müttakilerden daha üstün olarak kabul buyurur. Müttakilere ise Cennet vacip olur ve Cehennemden kurtulmak da keza vacip olur. Zikir ehlini ise Cennet ehli kılmakla beraber bir de kendi kurbiyyetini ikram etmiş olduğundan müttakilerden daha üstün sayılmıştır. Hül

46. Kalbin kasvetini ancak zikir izale edip yok eder. Kula layık ve gerekli olan kalbinin kasvetini zikrullah ile tedavi etmektir. Nitekim adamın biri Hasan-ı Basri kaddesallahu sirrahu'l-âli hazretlerine kalbinin kasvetinden şikâyet etmiş. Hazret şöyle demiştir: "Kalbinin kasvetini zikirle tedavi et. Zira her ne zaman kalbin şiddetli bir gaflete maruz kalsa kasveti de şiddetlenir ki zikrullah ile meşgul olduğunda kalbin kasveti izale olunur. Aynen ateşin odunu yakıp yok ettiği gibi. Zira kasveti zikrullahın yok ettiği gibi hiçbir şey yok etmez.

GAFLET: Dikkatsizlik, ihtiyatsızlık, bihaberlik, dalgınlık, boş bulunmak, sekr manasınadır. Yani gayesiz, idealsiz olan adamın sonu kasvet, kasvetin sonu da psikolojik rahatsızlık ve manevi çıkmaza sürüklenmektir ki bütün bunların ilacı ve tedavisi zikrullahtır.

KASVET: Gam, gussa, gönül darlığı, kalp katılığı ve darlığı demektir. Nitekim ayette gelir:

"Sonra bunun ardından kalpleriniz yine katılaştı. Onlar taş gibi, hatta daha da katıdır. Çünkü taşlardan öylesi vardır ki ondan nehirler fışkırır, öyleleri de var ki çatlar da ondan su çıkar; öylesi de var ki Allah korkusundan yuvarlanır. Allah yaptıklarınızdan gafil değildir. "11

Değerli mü'min! İşte Allah'tan uzaklaşan mü'minin gönül ve ruh dünyasının harp hali ve zikrullahın böyle bir kalbi süratle onarması ve köklü tedavisi. Yine Kur'an'da gelir:

"Uyanık olun, kalpler ancak Allah'ı zikretmekle huzur bulur. "12

Elhasıl, mü'min kalbini Allah'a bağlayarak aşk ve sıdk ile onun mübarek ism-i celilini zikre devam ederse onun kalbi Cennet bahçelerinden bir bahçeye dönüşür, bi iznillahi teala.

47. Kuşkusuz zikir, kalplerin şifası ve devasıdır. Gafletin kalbin hastalığı olduğu gibi. Binaenaleyh hasta olan kalbin şifası ve kesin tedavisi zikrullahtır. Nitekim Mekhül der: "

Allah'ın zikri şifa, insanların zikri ise hastalıktır. Binaenaleyh Allah'ı unutarak, onun kulluğunu ihmal ederek ümit ve beklentilerini tamamen insanlara bağlayan kişinin sonu hasret, nedamet, ruhani sarsıntılar ve korkunç girdaplara sürüklenmektir. Tedbir; Allah'a yönelmek, O'na zikir ve ibadeti esas kabul edip, O'nun zikriyle meşgul olmak ve manevi doyuma ulaşmaktır. bi iznillahi teala. Tevfik u inayet ve hidayet yüce Mevlamızdandır. Hü!

Allahümme salli ve sellim ya Rabbi ala rühi'l-vücüd

Sellim Allahümme bi'l-feyzi'l-vedüd

48. Zikrullah Aziz ve Cem olan Allah cc. hazretleriyle dostluğun kazanılmasının aslı esası ve başı, gaflet ise Allah cc. ile başa- düşmanlığın sebebi ve aslıdır. Hiç şüphe yok ki Aziz ve Cem olan Allah'ın zikrine kesintisiz devam neticesinde Allah (cc.) kulunu sevmeye başlar ve akabinde dostluğuna kabul buyurur. Kulun gafleti de aralıksız devam eder, Allah'a (cc.) kulluk yolunu tutmazsa maazallah Cenab-ı Hakk'ın buğuz ettikleri ve düşmanları arasına girer. Nitekim Evzai, Hassan bin Atiyye'nin şöyle dediğini rivayet eder:

"Kulun, Cenab-ı Hakk'ın sevmedikleri ve düşmanları arasında mütalaa edilmesi mücerret gafleti sebebiyle değil, zikrullahı -haşa- kerih ve çirkin görmesi, zikir ehlini hor ve hakir olarak mütalaa etmesi ve bu görüşünde uzun süre ısrar etmesi neticesinde olur." El-iyazü billahi teala. İşte bu takdirde Cenab-ı Hak zikir ehlini dostlarından kıldığı gibi zikir karşıtlarını da düşmanları arasında mütalaa etmeye başlar.

49. Allah azze ve cell hazretleri, zikir ehli kullarını sevip dostları arasında mütalaa ettiğinden nimetlerini ve lütuflarını onun üzerine sağanak halinde ikram etmeye başlar ve kulunun üzerinden nice sıkıntıları da def ü ref eyler. Zikir nimetleri celb edici ve nikmetleri def edicidir. Nitekim Kur'an'da gelir:

"Allah, iman edenleri korur. Şu da muhakkak ki Allah, hain ve nankör olan herkesi sevgisinden mahrum eder."13

Faide: Bu koruma, kulun imanının kemali ve amelinin salih olması, zikrinin feyzi ve samimiyeti sebebiyle ikram olunmaktadır. Zikir, maddi ve manevi sıkıntıları da def ü ref etmektedir. Nitekim Kur'an'da gelir:

"Hatırlayın ki Rabbiniz size: Eğer şükrederseniz elbette size (nimetimi) artıracağım ve eğer nankörlük ederseniz hiç şüphesiz azabım çok şiddetlidir, diye bildirmişti."14

Seleften bir zat şöyle buyurmuştur: "Seni zikretmekten gafil olmayanı zikretmekten gafil olman ne çirkindir."

50. Zikir, Allah azze ve cellenin ve meleklerinin, zikredene salât etmelerini vacip kılar. Allah Teâlâ ve melekleri kime salât ederlerse o bütünüyle felaha kavuşur ve kazançlı çıkar. Yüce Allah şöyle buyuruyor:

"Ey inananlar! Allah'ı çokça zikredin. Ve O'nu sabah akşam tesbih edin. Sizi karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için üzerinize rahmetini gönderen O'dur. Melekleri de size istiğfar eder. Allah, müminlere karşı çok merhametlidir. "15

51. Zikir meclislerinin Cennet bahçelerinden bir bahçe oluşu: Dünyada iken Cennet bahçelerinin ortasında oturmayı dileyen zikir meclislerini kendine mekân edinsin. Zira kuşkusuz zikir meclisleri Cennet bahçeleridir. Nitekim Cabir bin Abdullah'ın rivayet ettiği şu hadis-i şerifi İbn-i Ebi'd-Dünya nakleder:

"Ey insanlar! Cennet bahçelerinden nasibinizi alın. Dedik ki, ya Resülallah, Cennet bahçeleri nedir? Dedi ki zikir meclisleridir. Sonra şöyle buyurdu: Gidin gelin zikredin. Kim ki Allah katındaki derecesini bilmek isterse Allah'ın kendi gönlündeki yerine baksın. Kuşkusuz, Allah Teâlâ' kulun amelini, onun kendisine verdiği değere göre değerlendirir."

52. Hiç kuşkusuz zikir meclisleri meleklerin bulunduğu meclislerdir. Onlar ancak Allah'ın zikredildiği meclislerde bulunurlar.

Buhari ve Müslim'de. Ebu Hureyre radıyallahu anhtan rivayet edilen bir hadiste şöyle gelir:

"Şüphesiz ki Allah'ın yollarda dolaşan ve zikir ehli arayan melekleri vardır. Allah'ı zikreden bir gurup gördüklerinde birbirlerini çağırarak 'görevinize gelin' derler ve dünya semasına kadar onları kanatlarıyla çepeçevre kuşatırlar. Rableri onları en iyi bilen olduğu halde meleklerine sorar: Kullarım ne diyorlar? Derler ki seni tesbih ediyorlar, seni tekbir ediyorlar, sana hamd ediyorlar, seni övüyorlar. Allah sorar: Onlar beni gördüler mi? Derler ki hayır, vallahi ey Rabbimiz görmediler. Allah sorar: Beni görmüş olsalardı nasıl olurlardı, benden ne istiyorlar? Derler ki senden cenneti istiyorlar. Allah sorar: onlar cenneti gördüler mi? Derler ki hayır, vallahi görmediler ey Rabbimiz. Allah sorar: Eğer cenneti görmüş olsalardı nasıl olurlardı? Derler ki eğer cenneti görselerdi ona karşı daha hırslı olurlar, onu daha fazla isterler ve daha çok rağbet ederlerdi. Allah sorar: Hangi şeyden korunma istiyorlar? Derler ki cehennemden korunma istiyorlar. Allah sorar: Cehennemi gördüler mi? Derler ki hayır, vallahi görmediler. Allah sorar: Eğer cehennemi görmüş olsalardı nasıl davranırlardı? Derler ki eğer onu görselerdi çok daha fazla kaçınırlar ve çok daha fazla korkarlardı. Allah der ki sizleri şahit tutarak söylüyorum; ben onları bağışladım. Meleklerin içinden' biri der ki filanca kişi onlardan değil, sadece bir ihtiyacı için gelmişti. Allah şöyle buyurur: Onlar öyle bir topluluktur ki aralarında oturanlar asla sıkıntıya düşmezler"

53. Allah Teâlâ meleklerine karşı zikredenlerle övünür.Müslim'in, Ebu Said el-Hudri radıyallahu anhtan rivayet ettiği hadis şöyledir:

"Resülullah sallallahu aleyhi vesellem ashabından oluşan bir gurubun kurduğu halkaya gelir ve buyurur ki burada niçin oturuyorsunuz? Derler ki Allah'ı zikretmek ve bizleri İslam'a hidayet ettiği, bizlere Müslümanlığı ihsan ettiğinden dolayı O'na hamd etmek üzere buraya oturduk. Buyurdu ki Allah için söyleyin, gerçekten bunun için mi oturdunuz? Dediler ki Allah için söylüyoruz gerçekten de bundan dolayı oturduk. Buyurdu ki ben sizi suçladığımdan dolayı sizden yemin istemedim. Ancak Cebrail bana gelerek Allah'ın melekler karşısında sizinle övündüğünü bana haber verdi. "

54. Devamlı zikir halinde olan kişi Cennete gülerek girer. Ebu'd-Derda radıyallahu anh şöyle buyurmuştur: "Dillerinde sürekli Allah'ın adını ananlar Cennete gülerek gireceklerdir."

55. Bütün ameller Allah Teala'yı zikretmeyi ikame etmek için meşru kılınmıştır. Yani onlardan maksat Allah'ı zikretmektir ki sübhanehu ve teala şöyle buyurur:

"Beni anmak için namaz kıl!"16

56. Bir ameli yapanların en üstün olanları o amelde Allah'ı en çok zikredenlerdir. İbni Ebiddünya hazretlerinin mürsel olarak naklettiği bir hadiste şöyle gelmiştir:

"Hz. Peygamber sallallahu teala aleyhi ve selleme soruldu: Mescid ehlinin hangisi daha hayırlıdır? Buyurdu ki Allah'ı en çok zikredenleri. Soruldu: Hangi cenaze daha hayırlıdır? Buyurdu: Allah'ı en çok zikredenleri. Soruldu: Mücahitlerin hangisi daha hayırlıdır? Buyurdu ki: Allah'ı en çok zikredenleri. Soruldu: Haccedenlerin hangisi daha hayırlıdır? Buyurdu ki: Allah'ı en çok zikredenleri. Soruldu: Kulların hangisi daha hayırlıdır? Buyurdu ki: Allah'ı en çok zikredenleri." .

Hz. Ebu Bekir radıyallahu teala anh da şöyle buyurmuştur: "Zikredenler, hayırların hepsini alıp götürdüler."

57. Sürekli zikir halinde olmak; ister bedeni, ister mali, ister hac gibi hem bedeni hem mali olsun nafile yapılan ibadetlerin yerine geçer. Bu husus, Ebu Hureyre radıyallahu anhtan gelen şu rivayette açıkça belirtilmiştir:

"Muhacirlerin fakirleri Resülullah sallallahu aleyhi ve selleme gelerek dediler ki:

- Ya Resulallah, zenginler yüksek dereceleri ve kesintisiz nimetleri alıp götürdüler. Onlar da bizim gibi namaz kılıyor, bizim gibi oruç tutuyor, fazladan paralarıyla bir de haccedip umreye gidiyor ve cihad ediyorlar. Şöyle buyurdu:

- Yaptığınız zaman, sizden öncekilerin ecirlerine yetişeceğiniz, sizden sonrakilerin ecirlerini geçeceğiniz ve sizin yaptığınızı yapanlar hariç sizden daha üstün hiç kimsenin olmayacağı bir şey öğreteyim mi?

Dediler ki evet ya Resulallah, öğret. Şöyle buyurdu:

-Her namazın ardından tesbih, tahmid ve tekbir edin."

58. Allah'ı zikretmek O'na itaate en büyük yardımcıdır. Çünkü zikir kula itaati sevdirir, kolaylaştırır, ondan lezzet almasını sağlar, onu gözünün nuru yapar. Böylece kul, ibadet sırasında gafillerin hissettiği külfet, meşakkat ve ağırlığı hissetmez.

59. Yüce Allah'ı zikretmek zorlukları kolaylaştırır, sıkıntıları hafifletir. Zor bir iş karşısında Allah'ı zikredenin işi kolaylaşır, sıkıntısı hafifler, kederi gider.

60. Allah'ı zikretmek kalpteki bütün korkuları giderir. Zikrin, emniyetin husülü konusunda acayip bir tesiri vardır. Çok büyük korkuya kapılan kimse için Yüce Allah'ı zikretmekten daha faydalı bir şey yoktur. Gafil kişi emniyet içinde olsa bile korkar. Sanki içinde bulunduğu emniyet ortamı bütünüyle korkudan ibarettir.

61. Zikir zikredene kuvvet verir. Hatta kişi yapması mümkün olmayan bir şeyi zikir sayesinde yapar. Hz. Peygamber sallallahu teala aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:

"Kim her gün yüz kere ta havle ve la kuvvete illa billâh derse asla fakirlik yüzü görmez."

62. Ahiret için çalışanların hepsi bir müsabakada yarışanlar gibidir. Bu meydanda en önde gidenler zikredenlerdir. Ancak ortalık toz duman olduğu için onların önde gittiğini kimse göremez. Toz duman durulup da ortalık sakinleşince insanlar bir de bakarlar ki yarış çizgisini zikredenler geçmiş.

Ebu Hureyre radıyallahu anhın rivayet ettiği bir hadiste, Resülullah sallallahu teala aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:

63. Zikir, Rabbin kulunu tasdikine sebeptir. Çünkü kul zikrederken Allah'ın kemal sıfatlarını ve celal vasıflarını dile getirir. Kul böyle yapınca Rabbi de onu tasdik eder. Kimi de Allah tasdik etmişse kıyamette yalancılarla beraber haşrolmaz, doğrularla beraber haşrolması umulur.

Ebu Hureyre ve Ebu Said el-Hudri radıyallahu anhümanın şahitlik ettiklerine göre, Resülullah sallallahu teala aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:

"Kul, 'la ilahe illallahu vallahu ekber' dediğinde Allah Tebareke ve Teala' buyurur ki -Kulum doğru söyledi. Benden başka ilah yok ve Ben en büyük olanım. Kul, 'la ilahe illallahu vahdehü' dediğinde buyurur ki -Kulum doğru söyledi, Benden başka hiçbir ilah yok, yalnızca ben varım. Kul, 'la ilahe illallahu la şerikeleh' dediğinde buyurur ki -Kulum doğru söyledi, Benden başka hiçbir ilah yok, Benim ortağım da yok. Kul, 'la ilahe illallahu lehül mülk ve lehül hamd' dediğinde buyurur ki:

-Kulum doğru söyledi, Benden başka hiçbir ilah yok, mülk de benim, hamd de benim.

Kul, 'la ilahe illallah, vela havle vela kuvvete illa billâh' dediğinde buyurur ki:

-Kulum doğru söyledi, Benden başka hiçbir ilah yok, hareket de kuvvet de ancak Benim sayemdedir."

64. Zikrullah ile meşgul olan mü'mine melekler istiğfar ederler, aynen tövbekâr olan mü'minin (kendi için) istiğfar ettiği gibi. Nitekim Abdullah bin Amr bin El-As radıyallahu teala anh der ki:

"Ben semavi olan kitaplardan birinde şöyle bir ibare okudum:

Kul; "elhamdülilah" dediğinde melekler "Rabbil Alemin" derler .

Kul; "Elhamdülillahi Rabbi'l-alemi" dediğinde melekler "AIlahümmağfir li abdike" (Allahım! Kulunu affeyle) derler.

Kul; "Subhanallah!" dediğinde melekler; "Ve bihamdihi" derler.

Kul; "Subhanallahi ve bihamdihi" dediğinde melekler; "Allahümmağfir li abdike" derler.

Kul; "La ilahe illallah" dediğinde melekler; "Allahümmağfir li abdike" derler."

Elhasıl: Rabbimiz kendi zikr-i şerifiyle meşgul olan kullarının affına, salah ve felahına medar olmak üzere meleklerini yardımcı ve destekçi kılıyor. Demek ki Allah, (cc.) zikreden inanmış kullarını seviyor ve onları destekliyor. Binaenaleyh onun desteklediği meleklerini bile seferber edip yardımcı, destekçi ve duacı kıldığı kullarına artık kim zarar verebilir ve onları inciten ve üzenlerin hali nice olur.

65. Zikrullah ile meşguliyet zakiri batıl sözden, gıybet, koğuculuk, boş söz ve lüzumsuz bazı kimseleri medh, bazı kimseleri zem gibi günah ve vebali mucib hallerden muhafaza buyurur. O halde mü'mine gerekli olan dilini zikir, tesbih ve dualarla meşgul etmeye çalışmak ve onu kendi haline bırakmamaktır. Rabbimiz azze ve celle hazretleri lütfu keremiyle bizleri Zat-ı kibriyasının sevdiği ve razı olduğu sahih kulları arasına ilhak eyleye. Amin bi hürmeti seyyidil mürselin.

Değerli mü'min kardeşim. Sizlere faydalı olacağını umduğum zikrullahın fazilet ve havassı ile alakalı bu hususları İbn-i Kayyım el-Cevziyye rahmetullahi aleyh el- Vabilü's-Sayyib mine'l-Kelimi't- Tayyib adlı eserinden tercüme ederek teberrüken aldım. Rabb-i rahimimiz lutfu keremiyle tesirini halk eyleye. Tevfikini refik kılıp işbu kitabı hazırlayan, basan, okuyan, maddi ve manevi emekleri geçen ve katkıları bulunan kardeşlerimizi zikrin hakikatine erdirip şefaatine mazhar eyleye.

Amin, bicahi seyyidi'l-mürselin.

66. Hiç kuşkusuz zikir zakire güç, kuvvet ve enerji verir, ta ki zikrullahın yardımı ve şefaatiyle nice olumsuz ve umutsuz gibi görünen işler biizniilahi teala hallolur. Nitekim Rasülullah sallallahü teala aleyhi ve sellem Efendimiz Hazretleri. Hazreti Fatıma ve Hazreti Ali radıyyallahü teala anhaya her gece yatmazdan evvel; 33 Sübhanallah, 33 Elhamdülillah 34 Allahu ekber demelerini tavsiye buyurdular. Taki Resülullah sallallahu teala aleyhi ve sellemden. Cenab-ı validemiz radıyallahü teala anhaya ev işlerinde yardımcı olmak üzere taleb ettikleri hizmetçiye ihtiyaç duymaksızın kendilerinin bil fiil işlerini yapmaları mümkün olsun, biiznillahi teala.

Nitekim bu tavsiye-i saadete ihlâsla riayetlerinden sonra Cenab-ı Hak kendilerine öylesine sağlık ve zindelik ihsan bu yurdu ki evlerindeki bütün işlerini hayatlarının sonuna kadar bilfiil yaptılar.

Faide: Cenab-ı Fatımatüz-Zehra radıyallahu teala anha validemizin vücud-u şerifleri oldukça zayıf ve nahif, küçük çocukları vardı. Evin ekmeklik ununu el değirmeninde bizzat öğütüyor, evin ihtiyacı olan suyunu dışarıdan sırtında taşımaktaydılar. Öyle ki el değirmenini kullanmaktan o mübarek nazik elleri nasır bağlamış, devamlı ihtiyaçları olan suyu taşımaktan mübarek sırtları ve omuz başları zedelenmiş idi. Hal böyleyken zikrullahtan aldıkları güç Resülullah sallallahu teala aleyhi ve selemden aldıkları manevi feyiz, aşk ve şevk ile günlük işlerini bizzat yaptıkları gibi Allah'a olan kulluk vazifelerini de layık-ı vechile imya çalışan mübarek anamıza mezkür tesbihat nice hizmetçilerden ve zahiri yardımcılardan daha hayırlı ve faydalı olmuştur.

Rabb-i Rahimimiz bizlere de bu hali kavrayabilecek istidad ikram eylesin ve bizi de bu değerleri yaşamakla rızıklandırıp kuvvetlendirsin. Amin, bicahi seyyidi'l-mürselin.

Resülullah sallallahu teala aleyhi ve sellem efendimiz hazretleri yine keremen buyurdular:

"Kim her gün 100 kere 'La havle vela kuvvete' dese ona sonsuza dek fakirlik isabet etmez."

Diğer bir rivayette ise günde 100 kere "La havle vela kuvvete illa billah" diyen mü'minin 99 türlü müşkülünü Cenab-ı Hakk'ın halledeceği, bunların en hafifinin iç sıkıntılardan kurtulmak olduğu ifade edilmiştir.

Keza "La havle vela kuvvete illa billâh" tesbih-i şerifine devam üzere olanlara işbu tesbih-i mübarek acayip güç ve kuvvet olur ve onlara nice zor ve meşakkatli işler kolaylaşır, bi iznillahi teala. Tevfik u inayet ve hidayet ondandır. Hü!

SENDE YORUM YAP!

Whatsapp