Zikrin Çeşitleri
Zikir makamlarının her birine has ayrı mertebeleri vardır. Bu zikirler ya cehri ya da hafi yapılır. Yani ya açık sesle ya da kalben yapılır. Zikir ilk defa dilden olur, sonra nefse geçer, sonra kalbe gelir, sonra ruha geçer. Sonra kalpten de ötede olan sır aleminde olur. Daha sonra hafi, sonra hafinin daha hafisi...
Bu zikirler Allah'ın verdiği hidayete göre derecelenir. Şöyle ki:
a. Dilden yapılan zikir kalpten yapılana benzer. Dilden zikrediliyorsa kalben Allah'ın unutulmadığı belli olur.
b. Nefisten, yani içten yapılan zikirde harf olmaz, ses işitilmez. İçten bir hareket ve duyguyla olur.
c. Kalbin zikri, kendi özünde Celal ve Cemal sıfatının tecellisini duymaktır.
d. Ruhla yapılan zikrin neticesi, Allah Tealanın Celal ve Cemal sıfatlarının nurani tecellisine ermektir.
e. Sır âleminde yapılan zikir zakiri ilahi sırların murakabesine götürür.
f. Hafi zikir güçlü padişahın katında, doğruluk otağında ehadiyet zatından parlayan nurları görmeye götürür.
g. Hafinin daha hafisi, gizlinin gizlisi adı verilen zikre gelince, o da Hakka'l-yakin makamının hakikatine götürür. Şu iyi bilinmelidir ki bu hale Allah Tealadan başkası muttali olamaz. Bunu şu ayet-i kerime ifade eder:
"Sırrı ve en gizliyi muhakkak O bilir." 7
Bu hal bütün ilimleri içine alır. Bütün maksatların sonu da oraya varır.
Faide: Adı geçen zikir makamlarının mahallerinin, yani nefis, kalp, ruh, sır, hafi ve ahfa ki bunlara letaif denilir, bunların terbiyesinde (tezkiye ve tasfiyesinde) müessir olan es mal ar olup Seyyidina Abdülkadir Geylani kuddise sırruhu'l-ali hazretleri eserlerinde buyurduklarına göre bunlara Esma-i Seb'a (Yedi Esma] denir. Bunlardan her birinin nefis ve ruh üzerinde ve salikin terbiyesinde acayip tesirleri vardır. Binaenaleyh, yukarıda geçen Bakara suresinin 12. ayet-i kerimesinin tevilindeki 41 maddeyi dikkate alarak zikir yapıldığı takdirde zakirle mezkür arasında öylesine acayip hallerin tecellileri yaşanır ki bunları söz ve yazıyla ifade etmek mümkün olmaz. Zira zikrullah ın acayip tesirleri ve havassı vardır. Binaenaleyh, zikreden zakir aşk, muhabbet, ihlas ve istidadına göre bu halleri yaşar ve tatları tadar. Zira "Tatmayan bilmez" denilmiştir.
Tatmayan bilmedi
Tadan tarif edemedi
Gören gördüm demedi
Sevenle sevilen arasında sırdır bu hal
Ama rengi bilmez
Hadım ise zevki
Ağız tatlanmaz bal demekle
Nasıl anlatayım size bu hali sözle
Ey salık, aşıklara karış, aşık olagör! Bu işi, bir yaşayanı bulup öğrene gör, vesselam ...