Psikolojik Açıdan Duâ

Psikolojik Açıdan Duâ :

Duâ'nın çok yönlü psikolojik etkileri, gerek teorik gerekse tecrübî gözlemler seviyesinde açıklığa kavuşmuş olan bir husustur. Duâ, insanın duygularını, algılarını, davranışlarını, ruhî ve bedenî sağlığını, hatta maddî olayları değişikliğe uğratan etkiler yapabilmektedir. Bir başka deyişle, duâ bir tür zihnî ve uzvî değişiklikten ibarettir. Ancak, duâ eden kimsenin elde edeceği psikolojik değerlerin, bütünüyle o kişinin inancına bağlı bulunmakta olduğu da bir gerçektir. Samimî inanç sürdüğü sürece duanın etkisi kesin ve mutlaktır. Duanın gerçek değeri duâ fiiliyle teselli bulmadadır; böylece insan iradesi Allah'ın iradesine uyar. İnsanın umut ve tasasının değişmesi ve yüceltilmesi yoluyla insanın Allah'ın iradesine tam uymasıyla son bulan gerçek duanın mucizevî gücü vardır.

Psikolojik açıdan yapılan tahliller de duanın, ilâhî yar dimin celbi için başvurulan genel bir ruhî mekanizm olduğuna işaret edilmekle birlikte daha çok insanın yaratıcısına doğru fıtrî çekilişini, yakınlaşma isteğini ifad ettiği üzerinde durulmuştur. Bu yönüyle duâ zihnin maddi olmayan âleme doğru çekilmesi, bazan her şeyin değişmea ve üstün prensibinin huşu içinde bir temaşası, ruhun Allah'a doğru yükselişi, hayat denilen mucizeyi yaratan varlığa karşı aşk ve tapınma ifadesi; her şeyi yaratan, er üstün kemal, kudret, kuvvet ve güzellik kaynağı, herkesin kurtarıcısı ve hâmisi olan görülmez bir varlıkla ilişkiye geçmek için yapılan bir gayret (Carrel, Duâ: 6) Allah'ın durmadan taşan sevgi ve alâkasına kulun verdiği bir cevaptır.
Muhammed İkbal'e göre duâ ve ibadet, kainatın dehşet verici sessizliği içinde insanoğlunun kendisine bir cevap bulmak için hissettiği derin hasret ve iştiyakın ifadesidir. Tabiatı ilmî olarak araştırmak bizi "Mutlak Hakikat"le temas haline getirir. Bu da bir bakıma duâ ve ibadettir. Ancak, duâ ve ibadet bu zihnî faaliyet için zorunlu bir tamamlayıcı olarak kabul edilmelidir. (İslâm'da Dînî Tefekkürün Yeniden Teşekkülü, 105)
Tabiatın, üzerinde araştırma yapanlarda dinî şuurun uyanmasına yol açacak ve araştırmacıyı sonunda yüce bir kudreti kabule, O'na duâ etmeye ve sığınmaya sevk edecek uyarıcılarla dolu olduğu hususu Kur'ân'da üzerinde sıkça durulan bir konudur. Bir âyette, Allah'ın varlığını en iyi sezip O'nun kudretini en etkili şekilde hisseden ve dile getirenlerin âlimler olduğu şöyle ifade edilir:
"Göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelip gidişinde akl-ı selim sahipleri için âyetler vardır. Onlar Allah'ı ayakta, otururken ve yatarken zikreder, göklerin ve yerin yaradılışı üzerinde derin derin düşünürler ve şöyle derler: "Ey Rabbimiz! Sen bunları boşuna yaratmadın. Sen her türlü noksanlıklardan münezzehsin. Bizi cehennem azabından koru!"(Âl-i-İmrân: 190-191)
Duâ, genel olarak insanın bütün ruhî faaliyetlerine bir güç ve canlılık sağlamaktadır. James, bunu kişinin ister içinde isterse dışında olsun gizli bir enerjinin faaliyete geçmesi olarak yorumlar. Yani, duâ aracılığı ile Allah'la kurulan ilişki ve iletişim sayesinde ilâhî enerjinin etkisi, ruhun ihtiyaçlarını karşılamaya, korkularını yatıştırmaya ve bu yolla dış dünyayı değiştirmeye koyulmaktadır. Böylece duâ, normal bir durumda kişinin gücünü artırmakta, şuur düzeyinin yükselmesine ve idrak kapasitesinin ke kinleşmesine imkân vermekte, olağanüstü işleri basara güç, kuvvet ve yeterlilik kazanmaktadır. Sıkıntılı, bunalı ve gergin bir durumda ise duanın etkisi, "yatışma ve hatlama" şeklinde kendisini gösterir. Duanın bu sükûne temin edici etkisi, duada kullanılan söz ve başvurula tasavvurların kendilerine ait kuvvetine bağlanama Esasen, söz veya tasavvurlar duanın zarurî unsuru olma dığından, kişi bunlarsız da duâ edebilmekte, Allah'a yönel mektedir. Hatta bazı durumlarda duâ açık istek konusu da sahip olmayabilir; burada daha çok belirsiz ve farksız-laşmış bir arzu, Allah'a yakınlaşma arzusu söz konusudur. Bu bakımdan, duadaki yatışma ve rahatlama etkisi, merkezî ruhî oluşumların, varlığın çekirdeğinin gücünde bir artış olarak anlaşılabilir. Her durumda duâ ile meydana getirilen güç ve sevincin artması olarak hissedilen sübjektif tecrübeler, sinir sisteminin dengesinin yeni bir düzen¬lenişi veya kuvvetlenmesi olarak değerlendirilebilir." (Marinier, Duâ: 44)
Duâ, ferdin dünya ile ilişkisini ve dünyaya ait tasav¬vurunu genel bir tarzda değiştirir, duygusal algılarının biçim değiştirmesine yol açar. Duâ, derin varlığın, benliğin gizli kalmış bölümlerinin ortaya çıkmasına normal şuura yabancı kalan bir takım keyfiyetlerin kavranmasına imkân verir. Tecrübelerimiz göstermektedir ki, alçak sesli ciddî anlatımlar, her şeyden önce ruhiyatın alt bölümlerine, içgüdüsel ve şuur dışı kalan ve geçmiş yaşantıları, hatıraları, bünyesinde barındıran bölümlere nüfuz etmektedir. İşte bu tarzda dile getirilmiş bir duanın, özellikle hastalık, bedenî dengesizlik veya zihnî bunalım, duygusal ya da duygusal şaşkınlık durumlarında etkileyici olduğu görülmekledir. Böylesi bir duâ, şuurun karanlık bölgelerine nüfuz ederek, kişide bir sükûnet meydana getirmektedir.
Duâ, kişide iradî bir canlanmaya yol açarak her şeyden önce sıkıntıyı ortadan kaldırır, benliğe ait tepkileri gittikçe artan bir şekilde aşma kapasitesi sağlar. Durumlar ve olaylar üzerine büyük bir estetik güç ve etkiye sahip kılar. Tarihin, milletlerin ve medeniyetlerin derin akışına gittikçe daha çok uyum sağlar. Normal şuurun farklı veya tedirgin edici bulup reddetmeye kendisini hazır hissettiği Şeyin, daima çok geniş bir kabulü ve benimsenmesini sağlayan davranış değişikliği meydana getirir. Duâ sayesinde eşyanın anlamı gittikçe artan bir şekilde keşfedilir.
Ahlâk ve karakter üzerinde de duanın çok büyük etkisi vardır. James duayı, insanların çoğunda ahlâkî sıhhatin ve akabinde fizikî sıhhatin vazgeçilmez bir faktörü olarak görür. Carrel de aynı konuya işaret ederek, sık sık yapılan bir alışkanlık haline gelen duanın karaktere etki ederek, onun temizlenip olgunlaşmasına yol açabileceğini belirtir. (Carrel, Duâ: 32) Duâ bir anlamda kişinin kendisiyle ilgili hakikati bir bütün olarak keşfetmesine imkân veren bir "şuur genişlemesi"dir. Duâ anında şuurun derinliklerinde sanki bir ışık yanar ve orada insan kendisini olduğu gibi görür. Bencilliğini, hırsını, hatalarını, gururunu keşfeder. Sonuçta, ahlâkî vazifelerini yapmaya hazır hale gelir, fikrî ve zihnî alçakgönüllülüğü, olgunluğu kazanmaya çalışır, kötülük ve ıstıraplara karşı sabır ve dayanma gücü gelişip, kuvvet kazanır. Devamlı duâ eden kişilerde görev ve sorumluluk duygusu artar, kıskançlık ve kötülük eğilimleri azalır. Başkaları hakkında iyilik ve hayırseverlik duyguları hakim hale gelir. Fikrî ve zihnî gelişmeleri eşit olanlar arasında yapılan araştırmalarda, karakter ve ahlâkî değerin, arasıra duâ edenlerde bile, hiç etmeyenlere göre daha yüksek olduğu görülmektedir. (Carrel, Duâ: 35) Duâ, Kişide zihnî, manevî ve ahlâkî güçlerin daha iyi kullanılmasına, yücelip güçlenmesine, ümit ve inancın canlanmasına, endişe, sıkıntı ve korkunun yatışmasına ve kişiliğin en üst derecede bütünleşmesine imkân sağlayan bir etki gücüne sahip olmaktadır.

SENDE YORUM YAP!

Whatsapp