Peygamberimizin (Sav.) Harp Sahalarındaki Dua ve İbadeti

Peygamberimizin (Sav.) Harp Sahalarındaki Dua ve İbadeti :

Harp meydanlarında orduların karşılaşarak ok ve mızrak sağanakları yağdığı, kılıçların pırıltısı ve şakırtısı karşısında herkesin hayat memat mücadelesiyle uğraştığı ve can derdine düştüğü bir sırada Resul-i Ekrem salı allah u teala aleyhi ve sellem huzü ve huşü içinde Allah'ı zikrederdi. Muzaffer askerler yüksek alınlarıyla ve mağrur kalplerle döndükleri zaman, onların kumandanı Zat-ı Kibriya'nın huzurunda başını öne eğerdi. Bedir, Uhud, Hendek, Hayber ve Tebük gibi büyük gazaların hepsinde aynı manzarayla karşılaşırız. Kumandanlar muharebe esnasında ellerindeki maddi kaynakla, askerlerinin güç ve kuvvetine, eğitim ve düzenine güvenirler. Fakat İslam mücahitlerinin kumandanı, münhasıran Allah'a güven ir ve tevekkül ederdi.

Bazı örnekler verelim.

Resülullah sallallahu teala aleyhi ve sellem gerçi her türlü askeri hazırlıklarını yapar, tedbirini alırdı. Fakat onun en son ilticagahı Allah'ın kapısıydı. Bedir muharebesi esnasında, daha önce harbe iştirak etmeyeceklerine dair müşriklere söz veren ashabdan iki kişi, Resul-i Ekrem'e katılmışlar, fakat dindaşlarına yardım için müsaade istemişlerdi. Resul-i Ekrem bunlara izin vermedi ve "Ben yalnız Allah'ın yardımına güvenirim!"dedi.34

Bedir'de muharebe bütün şiddetiyle devam ettiği sırada, Resul-i Ekrem sallallahu teala aleyhi ve sellem Allah'a niyaz ediyor; "Ya Rabbi, vaadini yerine getir!" diyordu. Resül-i Ekrem secdeye kapanmış ve ihramı sırtından düşmüştü. Resul-i Ekrem; "Ya Rabbi, bugün şayet Senin uğrunda dövüşenler mahvolursa, yeryüzünde kıyamet gününe kadar Sana ibadet eden kimse bulunamayacak!" diyordu. Hz. Ali kerremallahu veche ve radıyallahu teala anh bu sırada üç kere Resülullahı aramış, üçünde de onu ibadet ve niyaza dalmış halde görmüştü.32

Uhud muharebesinin sonuna doğru Ebu Süfyan; "Yüce Hübel" diye bağırmıştı. Resül-i Ekrem muzdarip ve münkesir olduğu halde Hz. Ömer'e (ra.); "Rabbimiz Allah'tır, en yüksek şan O'nun şanıdır!" diye cevap vermesini ihtar etmişti.

Ahzab (Hendek) muharebesi sırasında arkadaşlarıyla birlikte hendek kazarken Resul-i Ekrem zevk ve şevkle çalışıyor ve; "Ya Rabbi, yegane hayır ahiret hayrıdır. Ensar ve muhacirleri mübarek eyler' diyordu. Bunu takip eden muharebe o kadar şiddetli olmuştu ki hiçbir Müslüman bulunduğu yeri terk edememiş, fakat Medine'nin muhasarası yirmi gün yirmi gece devam ettiği halde Resul-i Ekrem ancak dört beş namazını terk etmişti. Bir gün düşman şiddetli hamlelerde bulunmuş bu yüzden Resül-i Ekrem ikindi namazını kılamamış, fakat düşman saldırıları bertaraf edildikten sonra Resül-i Ekrem'in ilk yaptığı iş cemaatle namaz kılmak olmuştu!32

Huneyn gazası esnasında Peygamberimizin (sav.) maiyetinde 12.000 asker vardı. Düşmanın ilk hamlesi üzerine bunlar gerilemişlerdi. Hazret-i Peygamber (sav.) bu kuvvetine istinat etmiş olsa kaçması icab ederdi. Hâlbuki onun istinat ettiği kuvvet o kadar büyüktü ki 10.000 düşman askerine karşı yalnız başına durmuş, davasının nihai zaferinden emin bir sesle; "AIlah'ın kulu ve peygamberi benim!" demiş, Cenab-ı Hak'tan nusret dilemiş ve üzerine gelen binlerce düşman askerini heybetiyle hüsrana uğratmıştı. Acaba böyle bir taarruz karşısında Peygamber aleyhisselamdan başka kim sebat edebilirdi?

Beni Mustalik gazası da buna benzer. Düşman, Müslümanların karşısında siper almış, Müslümanları imha etmek için fırsat beklemeye başlamıştı. Namaz vakti girince Resül-i Ekrem imamlık etmiş Müslümanlar da ona uyarak namaz kılmışlardı.

Müslümanlardan bir kısmı düşmanla karşı karşıya gelmişler, diğer kısmı Efendimizle namaz kılmışlardı. Hudeybiye antlaşması esnasında daha tehlikeli bir vaziyet meydana gelmişti. Resül-i Ekrem (sav.) Mekke'ye yakın Gasfan'da konaklamış, Kureyş'in kumandanı Halid b. Velid Müslümanları gafil avlamak ve üzerlerine çullanmak üzere hazırlanmıştı. Bu sırada Resül-i Ekrem'e (sav.), namazı kısa kılmaya dair olan;


"Yeryüzünde sefere çıktığınız zaman kâfirlerin size kötülük etmelerinden endişe ederseniz, namazı kısaltmanızda size bir günah yoktur. Şüphesiz kâfirler, sizin apaçık düşmanınızdır. Sende içlerinde bulunup onlara namaz kıldırdığım zaman, onlardan bir kısmı seninle beraber namaza dursunlar, silahlarını (yanlarına) alsınlar, böylece (namazı kılıp) secde ettiklerinde (diğerleri) arkanızda olsunlar. Sonra henüz namazını kılmamış olan (bu) diğer gurup gelip seninle beraber namazlarını kılsınlar ve onlar da ihtiyat tedbirlerini ve silahlarını alsınlar. O kâfirler arzu ederler ki siz silahlarınızdan ve eşyanızdan gafil olsanız da üstünüze birden baskın yapsalar. Eğer size yağmurdan bir eziyet olur yahut hasta bulunursanız silahlarınızı bırakmanızda size günah yoktur. Yine de tedbirinizi alın. Şüphesiz Allah, kâfirler için alçaltıcı bir azap hazırlamıştır. ''34 mealindeki ayetler vahy edilmiş, Resül-i Ekrem ikindi namazını kıldırmıştı. Müslümanlar iki kısma ayrılmış, bir kısmı namaz kılmış, diğer kısmı beklemiş, namaz kılanlar ötekilerin yerini aldıktan sonra, onlar da namazlarını kılmışlar. Askerler yerlerini değiştirdikleri halde Resül-i Ekrem (sav.) ibadet ve niyaza devam etmişti.35 Bu izahlarımızdan, Resül-i Ekrem sallallahu teala aleyhi ve sellemin;


"Ey iman edenler! Herhangi bir topluluk ile karşılaştığını zaman sebat edin ve Allah'ı çok anın ki başarıya erişesiniz."36 nass-ı kerimine ne derece riayetkâr olduğu anlaşılır.

SENDE YORUM YAP!

Whatsapp