Biraz Da Epope: İşiyle Evlenen Adam


BİRAZ DA EPOPE: İŞİYLE EVLENEN ADAM

Başak insanının, özellikle de Başak erkeklerinin mitolojideki en önemli temsilcisi, HEPHAISTOS (Vulcanus)'tur. Topal ve zeki bir tanrı, demire ve diğer madenlere şekil veren sanatkar bir mühendis olarak tanımlanır. Doğduğunda hem topal, hem de öylesine çirkindir ki annesi Hera ondan utanır. Diğer tanrı ve tanrıçaların kendisiyle alay edeceklerini düşünerek, bebek Hephaistos'u tuttuğu gibi Olympos dağının tepesinden aşağılara doğru fırlatır. Öyle ki zavallı bebek, ancak yirmi dört saat sonra Lemnos adasına düşer. Babası Zeus (Jüpiter) ise kendisiyle hiç ilgilenmez.

Hikayede, Başak insanıyla ilgili ilk vurgulanan husus bacaklarıyla ilgili problemdir. Başak insanları doğuştan ya topaldır, ya da yürüyüşlerinde bir aksaklık vardır. İkinci olarak Başak insanlarının çoğu, anne babasıyla nedeni çoklukla tam olarak açıklanamayan bir çatışma yaşarlar. Pek sevilmez ve üvey evlat muamelesi görürler. Başak insanları da anne babasıyla pek içli dışlı olmayı istemez, onlardan uzak dururlar. Ayrıca Başaklar, çocukluklarında hayal dünyasında havalarda uçar, hayatı toz pembe görürler. Temel unsurları olan toprakla bağlantı kurması, ayaklarının yere basması uzun sürebilir.

Neyse biz hikayemize devam edelim: Bebek Vulkan'ı düştüğü adada bir demirci ustası bulur, büyütür ve demirciliğin tüm inceliklerini öğretip onu bir sanatkar (daha doğrusu zanaatkar) olarak yetiştirir. O artık bir ustadır ve böyle basit atölyelerde çalışacak biri değildir. Atölyesini bir yanardağın içine kurar ve burada çalışmaya başlar.Ateş bol, demir bol, diğer madenler bol, değerli taşlar bol. Üstelik tanrı, yanması da mümkün değil. Burada şaheserler meydana getirmeye başlar; oklar, yaylar, mızraklar, yüzükler, savaş zırhları, kral tahtları, ev eşyaları, kraliçelere layık süs eşyaları... Yaptığı savaş aletleri, savaşçıları efsane-vileştirir ve kahraman yapar.

Başak insanı da Vulkan gibi iyi bir zanaatkardır (Sanatkar değil). El becerisi ve sabrı sayesinde demirden, taştan, ahşaptan, beğenilecek eserler, mühendislik harikaları oluşturabilir. Yaratıcı aklı buna uygundur.Hikaye devam eder: Ünlü bir zanaatkar olmasına rağmen, annesinin başından atması, babasının sahip çıkmaması nedeniyle Hephaistos'un içinde bir burukluk vardır. Bu burukluk giderek kızgınlığa ve intikam hissine dönüşür. Öyle bir HİLE düşünmelidir ki hem annesinden intikam almalı, hem de fırlatıp atıldığı Olympos dağına onurlu bir tanrı olarak geri dönebilme-lidir. Bu amaçla, görenlerin gözünü kamaştıracak güzellikte bir taht yapar.

Tahtı, annesinin veya babasının el koyacağından emin olarak Olympos'a hediye gönderir. Tahmin ettiği gibi annesi Hera tahta hayran kalır ve sarayına götürerek üzerine kurulur. Oturur oturmaz da görünmez mengeneler onu sarar ve hareket edemez hale gelir.Bunun üzerine Zeus, kilidi açması için oğlunu Olympos'a getirmek ister. Önce İkizler temsilcisi Hermes onu güzel sözlerle ikna etmeye çalışır ama başaramaz. Akrep ve Koç'un temsilcisi savaş tanrısı Ares zorla getirmeye çalışır ama kavgada yenilerek geri döner. Sonunda Balık burcu temsilcisi şarap tanrısı Dionysos görevi üzerine alır, Hephaistos'a şarap içirerek sarhoş eder ve Olympos'a geleceğine ilişkin söz alır.

Ancak Başak temsilcisi Hephaistos'un iki de şartı vardır; güzellik tanrıçası Afrodit'in kendisiyle evlendirilmesi ve on ikili tanrılar sistemine tanrı olarak kabul edilmesi. Karısı Hera'nın ıstırabına, özellikle de bağırıp çağırmasına dayanamayan baş tanrı Zeus, oğlu Hephaistos'un isteklerini kabul eder.

Ikizler insanının güzel sözlerle ikna edemediği tek burç insanı belki de Başaktır. Zira Allah'ın kendilerini akıl bakımından en üstün yarattığından emindirler. Karşılarında Koç veya Akrep insanı da olsa savaştan kaçınmazlar. Ancak içkiye karşı dayanıksız olup çabuk sarhoş olurlar.
Olympos'a çıkan Hephaistos'un kilidi açtıktan sonraki ilk işi, kendisine, gündüzleri pırıl pırıl parlayan tunçtan bir saray yaptırmak olur. Aphrodite'i almasına rağmen, adeta işiyle evlidir. Neredeyse tüm gününü atölyesinde geçirir. Zaten Aphrodite'i, en güzel kıza sahip olmak için evlenmiştir, aşık olduğu için değil.

Hikayede yine Başak insanını gözlemleriz: Toplumda el üstünde tutulacak şekilde kabul görme isteği, kendisine yapılan iyiliği de kötülüğü de unut-mamak ve eline fırsat geçince karşılığını vermek, insanları köşeye sıkıştırmak ve bu fırsattan azami şekilde yararlanmak. Onlar, toplumdaki yerlerini, çalışarak ve ortaya çıkan fırsatları değerlendirerek edinirler. Zekalarıyla ve başarılarıyla kendilerini tanrı gibi görseler de, baş tanrı olma tutkuları yoktur.

İkizler insanının güzel sözlerle ikna edemediği tek burç insanı belki de Başaktır. Zira Allah'ın kendilerini akıl bakımından en üstün yarattığından emindirler. Karşılarında Koç veya Akrep insanı da olsa savaştan kaçınmazlar. Ancak içkiye karşı dayanıksız olup çabuk sarhoş olurlar. Bu nedenle de içkiden uzak durmaya çalışırlar. Sarhoş olma numarası yapıp size isteklerini kabul ettirmeye çalışmaları da olasıdır. Hele de karşılarında duygusal Balık insanı varsa.

Başak insanlarının karşı cinsle ilişkileri veya evlilikleri genellikle mutsuzlukla sonuçlanır. Zira şöhret aşkıyla yanar ve kendilerini en güzel ve en ateşli kadınlara layık görürler. İlişki kurdukları karşı cins de güzelliğiyle ve başarılarıyla övünülecek biri olmalı, biraz daha fazla tanınmasını sağlamalıdır. Ancak bu kötü bir tercihtir. Zira Başak insanı eşiyle değil işiyle evlidir. Kadınlar ise ilgi ve sevgi beklerler, hele de güzel ve ateşli biriyseler, örneğin Vulkan'ın evlendiği Aphrodite gibi.

Vulkan da atölyesinde şaheserler meydana getirmeye öyle dalar ki karısını ihmal eder. Eee, Aphrodite bu, kocası ihmal edince kendisini mutlu edecek başkalarını bulur. Maceraları gelip geçicidir ama Ares'le ilişkisi sürer gider.Bu durumu öğrenen Vulkan, bir gün evi gözetlemeye başlar. Ares, kapıyı açan Aphrodite ile birlikte yatağa girer girmez Vulkan, icat ettiği görünmez ağla ikisini kıskıvrak sarar ve tüm tanrılara ve tanrıçalara ibreti alem için gösterir ve karısının cezalandırılmasını ister. Araya Balık insanı temsilcisi Poséidon (Neptün) girer ve işi tatlıya bağlar.
Vulkan amacına ulaşmış, Ares ile karısını dünya âleme rezil etmiştir, kendisinin de küçük düşmesi pahasına.

Vulkan evliliğine, Aphrodite de maceralarına devam eder. Başak insanları, ne kadar mutsuz olurlarsa olsunlar, evliliklerini bitirmeye cesaret edemezler.Başak insanları intikamcı mıdır? Mitolojik birçok hikayeye bakarsak öyle görünüyor. Onlara sorarsanız, yaptıkları intikam almak değil, adaleti yerine getirmektir. Annesini, yaptığı tahta görünmez kementlerle kilitlemesi, örneklerden yalnızca biridir.

Yine Epope: Bir Demet Buğday Başağı

Fırat nehri kenarında sular altında kalan antik Belkıs (Zeugma) kentinde bulunan bir mozaik üstünde mitolojik hasat tanrıçası DEMETER resmi I olunmaktadır. Resmi çevreleyen çerçeve geometrik bir kompozisyon oluş-lurur. İç içe olmak üzere, sekizgen hat, sekizgen dalga, sekizli yıldız oluşturan iç içe girmiş iki kare ve en içte çember... Yıldızın oluşturduğu sekiz köşede sekiz adet balta, karelerin iç kısmında bitkisel motifler. Demeter'in başında buğday başakları ye çiçeklerden örülmüş bir taç, omzunun üstünde ise boynuz.

Resimde bulunan motifler, Demeter'in şahsında Başak insanının çeşitli özelliklerini simgelemektedir: Geometrik kompozisyon matematiksel zekasını ve mükemmeliyetçiliğini, bitkiler üretkenliğini, buğday başakları bire on veren gayretini, yetiştirilen ürünün hasadını, boynuzlar bereketi ve kavgacılığı...

Baltalar büyük ihtimalle Başak insanının birilerini eleştirirken sözünü sakınmamasını, kabalığa kaçan davranış biçimini vurgulamaya yöneliktir. Eleştirileri alaya ve giderek hakarete dönüşebilir.Resimde vurgulanan sekiz sayısı (baltalar, yıldız uçları, sekizgenler) hem Başaklarla özdeşleşen tarımsal üretimin sekiz aya yayılması, hem de Demeter'in kızı Persephone ile birlikte olabildiği sekiz aylık süreyi temsil etmektedir.
Rivayet edilir ki tanrıça Demeter, insanlara yardım etmeyi seven, diğer tanrıçalar gibi sarayında debdebe içinde yaşamaktan hoşlanmayan, alçakgönüllülükle insanların arasında dolaşan, onların sofrasına misafir olan biri, büyük ihtimalle halkıyla iç içe yaşayan bir kraliçedir. Diğer tanrıçalar, onun bu haliyle alay eder, kendisini küçülttüğünü düşünürlerdi.

Demeter'in Persephone adlı gönlünün neşesi, güzeller güzeli bir kızı vardır. Yer altı tanrısı Hades, tesadüfen rastladığı Persephone'e aşık olur. Baş tanrı Zeus'tan kızını ister Hades. Ancak annesi Demeter, güneşi ve çiçekleri seven kızının yeraltına gelin gitmesine rıza göstermez. Bunun üzerine Hades, bir gün olağanüstü aracıyla'yeraltını yarıp yeryüzüne çıkar ve çiçek toplayan Persephone'i zorla kaçırır. Demeter, kızını günlerce arar ama bulamaz. Hades'in kaçırdığını öğrendiğinde, yeraltına inip onu geri getirmesi de mümkün değildir. Baş tanrı Zeus da, ona yardım etmez, zira gizlice bu kaçırma olayına yardımcı olmuştur. Bunun üzerine Demeter, yeryüzü ne verdiği bereketi geri alır, toprak kurur, fırtınalar ve şiddetli yağmurlar ürünleri yok eder, tohumluk tahıllarsa bulunduğu yerde küflenip çürür. Bü yük bir kıtlık olur. İnsanlar açlıktan ölmeye başlar.

. Sonunda Zeus mecbur kalır Demeter'in isteğini karşılamaya, Hermes yeraltına iner ve Persephone'yi yeryüzüne getirir. Ancak Hades onu yeryüzüne gönderirken hile ile dört nar tanesi yedirmiştir. Bu nedenle Persephone yılın ancak sekiz ayında yeryüzünde annesiyle birlikte olacak ve kış aylarına tesadüf eden dört ay boyunca yeraltında Hades'e eşlik edecektir. Demeter, hiç yoktan iyidir diye buna razı olur ve toprağa bereketini yeniden bahşeder.

Başak insanları da Demeter gibi çocuklarına aşırı derecede düşkündür. En basit hastalıklarında bile çocuklarını hastane hastane dolaştırır, her duydukları iyi doktora muayene ettirirler. Başakların çoğunun evliliği de, kağıt üzerinde de olsa çocuklarına kıyamadıkları için devam eder.

Başak insanının toprakla ilişkisi, emeğinin bereketli oluşu bu hikayede de vurgulanmıştır. Ancak unutmayın, Demeter'in temsil ettiği buğday başağının kılçığı, darının da püskülü bulunmaktadır. Dili kılçık olup kalbinizi acıtabilir, onunla çatışığınızda da başınıza püsküllü bela kesilebilir.

Yitik Gezegenin Çocukları

Başak insanları çocuklarına aşırı derecede düşkündür. En basit hastalıklarında bile çocuklarını hastane hastane dolaştırır, her duydukları iyi doktora muayene ettirirler.Başakların çoğunun evliliği de, kağıt üzerinde de olsa çocuklarına kıyamadıkları için devam eder.

İkizler gezegeni Merkür, Başakların da gezegeni kabul edilir, herhalde gezegen kıtlığından... Ne Merkür'ün hızı var Başaklarda, ne yolculuk meyli, ne eğlenme arzusu, ne iletişim gücü, ne 'çat orada çat burada' aceleciliği, ne de cıva gibi ele avuca sığmaz kayganlığı... Muhakeme gücü yüksek, doğru; hitabet gücü yüksek, doğru. Ancak ikizler gibi aklı bir karış havada değil ...Öyleyse Başakların başka bir gezegeni mi var? Yunan mitolojisi adına VULKAN diyor: "Parlak zekaya sahip topal tanrı"

Başak insanlarının beyinlerindeki akıl hücreleri aynı zamanda birer bilgi saklama deposudur, tıpkı kütüphaneleri gibi. Hafızaları çok güçlüdür. Onlar unutmazlar; ne okuduklarını, ne öğrendiklerini, ne iyilikleri, ne de kötülükleri...Ayrıca Batı astronomisinde Gü-noş'le Merkür arasında iki kez gözlemlenen fakat daha sonra görülemeyen bir gezegene "Gökgürültüsü Gezegeni" adı verilmiştir. Bu tanım Başak insanlarına daha uygun. Gerçekten parlak bir zekaya, daha doğrusu muhteşem bir akıl ve mantık gücüne sahip Başak in-sanları; aynı zamanda da aksak yürü-yüşlü. Sinirlendikleri zaman da ses tonları gök gürültüsüne dönüşür; hem sertleşir, hem de anlaşılmaz hale gelir.

Ya üçüncüsü? Hun - Karaçay Türklerine göre Başak insanlarının yönetici gezegeni ANMAT: "Akıllı insanlar gezegeni". Güneş çevresindeki yörüngesini dolanım süresi 650 yıl kabul edildiğine göre, yörüngesi Plüton'dan daha dışta. Vulkan'la Anmataynı gezegen mi? Plüton'un yörüngesine benzer, hatta daha dolambaçlı bir yörüngesi varsa niçin olmasın. Çok uzun zamandır görünmemesinin sebebi belki de bu. Belki de sekiz ölçü görünüp, dört ölçü görünmeyen Demeter'in kızı o.

Şu gezegen ortaya çıksa da Başak insanları Merkür'ün hızıyla toprağın tutuculuğu ikileminden, dolayısıyla gerilimden kurtulup rahat yaşayabilseler...Aklınla Bin Yaşa!..
Ondan problemlere şimşek gibi çakan bir zeka ile çözüm bulmasını istemeyin, problemi anlatın ve bekleyin. O, konuyu ayrıntılı bir biçimde inceleyecek, incelediği ayrıntıları yargılayacak ve probleminiz için sağlıklı bir çözüm üretecektir.
Başak insanlarının beyinlerindeki akıl hücreleri aynı zamanda birer bilgi saklama deposudur, tıpkı kütüphaneleri gibi. Hafızaları çok güçlüdür. Onlar unutmazlar; ne okuduklarını, ne öğrendiklerini, ne iyilikleri, ne de kötülükleri...

Merkür'den Ziyade Vulkan'ın Karesi (İlk Devre)

Ağustos ayında ve Eylül ayının ilk gününde doğan Başak insanının hem asıl, hem de ikincil gezegeni Merkür ve Merkür'den ziyade Vulkan'dır. Bu nedenle ilk devrede doğan Başak insanlarında duygular yok denecek ka dar azdır. Her konuya akıl ve mantık ölçüsüyle yaklaşır, akıllarını çok beğe nir ve çoklukla tek belirleyici kabul ederler. İnsanların en akıllısı olarak ya ratıldılarsa niçin inkar etsinler ki?

Çok okuyan ve bu nedenle çok bilen, fakat çoğu zaman bilgisi ukalalığa dönüşen bir karakter yapısı sergilerler. Çok bilgili ve çok iyi bir hatip olmalarına rağmen, bilgiç ve ukala tavırlarını denetleyemedikleri takdirde bekledikleri verimi almaları mümkün olmaz.
El sanatlarında, madene şekil vermekte ustadırlar ve muhteşem eserler meydana getirebilirler ama duygudan uzak oluşları eserlerine de yansır. Mükemmel ve muhteşem bir eser ama sevimsiz ve duygusuz. Belki de işleriyle içli dışlı yaşamaktan duygularına eğilme fırsatı bulamıyorlardır

Konuşmaları gürültülü, kızgınlık sonucu bağırmaları ise yanardağ patlaması veya gök gürültüsü gibidir.

Satürn Etkisi (İkinci Devre)

İkinci devre, yani 2-13 Eylül tarihlerinde doğan Başak insanlarında, asıl gezegenlerinin yanı sıra Satürn gezegeninin de etkisi bulunmaktadır. Bu nedenle, Oğlak burcu insanları kadar olmasa da, Satürn etkili Başak insanı, diğer Başaklara göre daha disiplinli, daha otoriter, daha sert, daha ciddi ve somurtkan, daha dayanıklı, daha planlı, daha içten pazarlıklı, kendisine ve çevresine karşı daha sınırlayıcı, daha soğuk ve mesafeli, harekete geçmekte daha yavaş, daha ihtiyatlı, yüksek makamlara karşı daha tutkulu, kadınları daha anaç, erkekleri daha kral veya büyükbaba tavırlı, daha yalnızdırlar.Hem Vulkan, hem de Satürn bacakları ve dizleri etkilediğinden, bu devrede doğan Başakların bacakları ve özellikle dizleri daha hassastır. Me-nüsküse karşı dikkatli olmaları gerekir.

Bir yandan güvenlik arayışı, diğer yandan aşırı ihtiras, bu devrede doğan Başak insanında aşırı cimrilik ve "haset" duygusu geliştirebilir. "Bende yoksa onda da olmasın." duygusu, kalplerini kemiren bir köstebek haline dönüşebilir.
Bu devre Başaklarında titizlik ve düzen fikri o kadar abartılıdır ki yapılan hiçbir şeyi beğenmemelerine, her yapılan işte bir kusur aramalarına yol açabilir.

Venüs Etkisi (üçüncü Devre)

14 Eylül ve sonrası doğumlu Başak insanlarında asıl gezegenlerinin yanı sıra Venüs gezegeninin de etkisi bulunmaktadır. Bu nedenle üçüncü devre Başakları, Boğa insanları kadar olmasa da, diğer Başaklara göre daha duygusal, güzelliklere, sanata, aşka ve zevke daha düşkün, kadınla-ıı daha göz alıcıdır.

Özdenetim mekanizmaları gelişmemişse, lükse daha meyilli, daha obur, daha anlaşılmaz, eleştirileri daha yakıcı, sözleri daha iğneleyici, sahiplenmeye dayalı kıskançlıkları daha belirgindir. Kolay kilo alır ve zor ve-rırIer. Özellikle kendilerini beğendirmek zorunda oldukları birileri yoksa.

Başaklardaki güvenlik arayışı ile Venüs'ün mala ve paraya düşkünlüğü birleştiğinden bu devrede doğan Başaklarda kazanma ve kazandığını koruma duygusu tutku halindedir. Sağlam kaynaklara yönelir ve biriktirirler; güzel bir ev, büyük bir tarla, pahalı sanat eserleri. Nasıl olsa durduğu yerde değeri artacaktır.

Sahiplenme duyguları kalıcıdır. Mutsuzluklarına neden olsa bile sahip oldukları varlıklardan (eşlerinden, makamlarından, işlerinden, arkadaşlarından...) kopamazlar. Mutsuzluklarıyla didişerek, her şeye boş vermiş şekilde yaşamaya devam ederler.
Venüs'ün sanatseverliği nedeniyle, bu devrede doğan Başakların meydana getirdiği eserler, daha yumuşak, daha sıcak ve kesinlikle daha pahalı olacaktır.

Bakire

Burcun diğer bir ismi "Bakire." Elinde buğday başağı tutan genç kız simgeliyor Bakireyi. Bu nedenle de Başak insanları evlenmekten olabildiğince kaçınan, eline el eli değmeyen, namuslu, temiz, karşı cinsten çekinen ve uzak duran kişiler olarak değerlendirilmektedir.
Gerçekten de Başak erkekleri karşı cinsten uzak durma eğilimindedir. Onlar için kadınlar evlenmek içindir ve evlenmek baba olmaya, çocuk sahibi olmaya yöneliktir. Evlenmekle eğlenmeyi bir arada düşünemedikleri ve eğlenmekten de nefret derecesinde uzak durdukları için bekar kalmayı ter-cih edebilirler. Evliliklerinde çoğunlukla başarısız olmaları bundandır.Başak kızları ise cıvıltılı ve çekicidir. Edalı halleriyle bitmeyen istekleri birleşince daha küçük yaşlarda ilişkilere girmeye, daha doğrusu kötüniyet-li ve kendilerinden yaşlı erkeklerce aldatılmaya uygun yapıdadırlar. Nazlı tavırları ve gülüşleri erkekleri tahrik eder niteliktedir. Ve onlar için de evlilik anlamını yitirebilir, ya da korkutucu bir fobi halini alabilir.

Simgede kadın (genç kız) figürüyle başak figürünün bir araya gelmesi, başak insanlarının verimlilikte, doğurganlıkta ve ürün toplamakta, diğer insanlara göre üst düzeyde başarılı olduklarını göstermektedir. Ancak karşıt burcu Balıkta olduğu gibi Başak insanlarında da kılçıklar bulunmaktadır. Ancak Balığın kılçığı içindeyken, Başağın kılçığı görünür haldedir. Bu kılçıklar yakıcı eleştiriden alaya ve hatta bedensel şiddete kadar uzanabilir.

SENDE YORUM YAP!

Whatsapp