Biraz Da Epope: Güneşi Yüreğinde Taşıyan Apollo

Biraz Da Epope: Güneşi Yüreğinde Taşıyan Apollo :

APOLLO (Apollon, Helios, Phoebus), Yunan mitolojisine göre, günün parlak saatlerinin efendisi olan Güneş olarak kabul edilmiştir. Antik Yunan tanrılarının altın çocuğudur. Aynı zamanda güzel sanatların, bilinçdışının gün yüzüne çıkmasının, tedavi sanatının ve bilgeliğin tanrısı olarak düşünülmüştür.

Ayrıca müzik, matematik, tıp sanatlarıyla ve kehanet yeteneğiyle ödüllendirilmiştir.Kundağa sarılan Apollo(n), içirilen tanrısal iksirin etkisiyle kundağı ve gü-müş kemerleri parçalar ve içinden çıkar.

Ok ve yay ister. Mucizeler göstermek istemektedir. Altın sarısı saçlarıyla adada yürümeye başlar. O yürüdükçe ot bitmez topraklarda ağaçlar, çimenler ve çiçekler oluşur. Dört günlükken hal-kın başının belası olan ejderha şeklindeki yılanı öldürür.

Güneş etkisindeki Aslan insanları da, Apollon gibi yakışıklı veya güzel, gülüşleri iç ısıtıcı, bakışları gönülde çiçekler açtırıcı, çevresine enerji dağıtıcıdır. Yöneticilikleri belki de çobanlıklarından kaynaklanır.

Çobanlık yapar.Güneş etkisindeki Aslan insanları da, Apollon gibi yakışıklı veya güzel, gülüşleri iç ısıtıcı, bakışları gönülde çiçekler açtırıcı, çevresine enerji dağıtıcıdır. Yöneticilikleri belki de çobanlıklarından kaynaklanır.

Apollon, doğumundan bir müddet sonra kendisine sahip olabileceği bir yurt arar ve DELPHI adlı bölgeye yerleşmeye karar verir. Fakat burası PİTON adlı yılanın ülkesidir.

Apollo onunla savaşır, galip gelir ve oraya yerleşir.Apollo (Güneş), öncelikle Aslan insanının yönetici gezegenidir, Koç burcunun ikinci 10 günlük ve Yay burcunun üçüncü 10 günlük diliminde de güçlü bir etkiye sahiptir.

Bu nedenle Apollo etkili insanlar, yalnızca kendilerinin sahip olacakları ve yönetecekleri ülkeler ve kurumlar oluşturur, ya da isyankar, yönetilemez, herkesle savaşan bir ruh hali sergilerler.

Apollon'un hakimiyetine son verdiği yılan ise bilinçdışının ve kadının simgesidir. Yılanlar, değiştirdikleri derileriyle yenilenen hayatın, çoğunlukla yeraltında yaşaması nedeniyle bilinçdışı içgüdülerimizin, muhakeme kabili-yetinin zıddı olan duygusal ve hissî yönümüzün temsilcisi durumundadır. Bu nedenle kadınsal nitelikli varsayılmaktadır.

Apollon'un anaerkil yapıya son verdiği ve ataerkil bir yapıdan yana olduğu sonucuna varılabilir. Ancak mi-tolojide güneş yalnızca erkek tanrı figürüyle resmedilmemiş, güneş tanrıçaları da bolca kullanılmıştır.

Güneş etkili kadınlar yakından incelenirse, erkeksi ve egemen nitelikler taşıdıkları rahatlıkla görülebilir. Bu kadınların oluşturduğu evliliklerde evin reisliği babadan anneye geçmektedir. Tabii ki baba da güneş etkili değilse.

Bir başka mite göre, baba bir kardeşi Hermes tarafından öküzlerinin çalınması ve bütün izler yok edilmesine rağmen hırsızın kim olduğunu bulması ve fakat Hermes'in kendisine UR çalgısını hediye etmesi üzerine onu affetmesi, güneş etkili insanların sezgilerinin güçlü olduğunu, hediyeleşme-yi özellikle de hediye almayı sevdiklerini, ayrıca çok kızgın olsalar bile kısa süre sonra yumuşadıklarını göstermektedir.
Onlar güneş yüklü insanlardır, uygun mesafede iseniz onların hayat ve-ren ısı ve ışığından yararlanırsınız.

Çok yaklaşırsanız ya onun kontrolüne gi-rersiniz ki özgürlüğünüze düşkünseniz bu size ölüm gibi gelir, aksi halde ateşten oluşan görünmez oklarıyla sizi delik deşik eder. İster kırk katırı tercih edin, ister kırk satırı.Aslan insanları, başka birinin herhangi bir konuda kendilerine üstünlük taşlanmasına, hatta üstün olmasına katlanamaz ve onu hizaya sokmak için gerekeni yaparlar.

Herkül

Herkül, Yunan mitolojisinde, baş tanrı Jüpiter'in ölümlü bir kadınla olan ilişkisinden doğan sevgili oğludur. Ancak kıskanç karısı Hera, bu gayrı-meşru çocuğu öldürmek ister.
Bunun üzerine Zeus, karısının şerrinden korumak için, hem oğluna "Hera'nın itibarı" anlamına gelen HERA-KLES adını verir, hem de bir kralın vereceği birbirinden zor on iki görevi başarıyla tamamlarsa, ancak o zaman ölümsüzler arasına katacağını bildirir. Ancak Hera'nın kıskançlığı devam edecek, daha sekiz aylıkken Herkül'ün odasına iki tane yılan bırakacaktır. Fakat yılanlar yaklaşınca Herkül çocukça bir neşeyle ikisini de boğazından yakalar ve sıkarak öldürür.
Herkül büyüdükçe yaptığı kahramanlıklarla ünlenir. Sıra kralın hizmetine girmeye ve on iki görevi yerine getirmeye gelmiştir.

Ancak Herkül bir kralın emrine girmeyi reddeder. Bunun üzerine Hera tarafından delirtilir. Uzun bir süre delirmiş vaziyette dolaştıktan sonra bir kahinin öğüdünü tutarak on iki görevi yapmayı kabul eder.

Aslan insanının bazı hareketleri kör cesaret nedeniyle delice, bazı davranışları da kızgınlık veya aşırı kendine güven nedeniyle akılsızcadır. Onlar kimsenin emrine girmez ve ancak bir bilgeden öğüt alırlar.

İlk görev, ok veya kargı işlemeyen Nemea Aslanını öldürüp postunu getirmek; ikinci görevi, ölümsüz bir başı ve bu başın çevresinde, kesildikçe iki kat çoğalan yılan şeklinde sekiz başı daha bulunan Lerna Ejderini öldürmektir.

Görevleri başarıyla tamamlar. Üçüncü görev, tanrıça Artemis'in al-tın boynuzlu kutsal geyiğini yaralamadan yakalamaktır.

Bir yıl boyunca geyiği kovalayıp yorar ve yere düşen geyiği krala götürür. Dördüncü görev, keskin dişleri olan, hızlı koşan, tehlikeli bir domuzu yakalamaktır. Herkül domuzu hızlı koşamayacağı karlı bir yamaca sürer, yorgun düşünce ayaklarını bağlayarak şehre götürür.

Beşinci görev onu küçük düşürmeye yöneliktir.

Bir kralın yıllardır temizlenmeyen pislik yığılı ahırlarını tam bir günde temizleyecektir.

Herkül, verilen görevden haberi olmayan, ahırların sahibi krala gider, birkaç öküz karşılığında ahırlarını temizleyebileceğini söyler. Kral kabul edince, yakınlardaki bir nehrin yatağını ahırlara yönlendirir ve ahırlar kendiliğinden temizlenmiş olur.

Altıncı görev, bitkilere ve meyvelere zarar veren göl kuşlarını kovmak-tır. Ne yapacağını düşünürken imdadına tanrıça Athena yetişir ve ona kor-kunç sesler çıkaran bir düdük hediye eder. Herkül düdüğü çalınca kuşlar gölü ve çevresini terk ederler.Aslan insanları, başka birinin herhangi bir konuda kendilerine üstünlük taşlanmasına, hatta üstün olmasına katlanamaz ve onu hizaya sokmak için gerekeni yaparlar.

Yedinci görev Poseidon'un kurban edilmek üzere gönderdiği, kurban edilmeyince de canavara çevirdiği bir boğayı öldürmektir. Sekizinci görev, kral Diomedes'in insan yiyen kısraklarını yakalamaktır. Herkül, kralı da insan eti yerken görür, onu öldürür ve bedenini kısraklara yedirir. Bunun üzerine kısraklar Herkül'ün emrine girerler.

Olimpos dağına sürülen kısraklar, orada vahşi hayvanlarca parçalanır. Dokuzuncu görev, Amazonlar kraliçesi ve Mars'ın kızı Hipolyte'nin belini süsleyen değerli taşlarla bezeli altın kemeri getirmektir.

Onuncu görev, bellerinden birbirine yapışık üç insan şek-lindeki devin sığırlarını getirmektir. Önce azgın çoban köpeğini sopasıyla, sonra da önünü kesen devi vücuduna sapladığı okla öldürür ve sığırları krala teslim eder.
İnsanlara yardım ettiği için Jüpiter tarafından kayalara çivilenen ve her gün bir kartal tarafından karaciğerleri parçalanan Promete'yi kurtarıp ondan akıl alır: "Elma bahçesini koruyan devle uğraşma.

Atlas'ı bul, gök kubbeyi onun omuzlarından al ve elmaları toplamaya onu gönder." Herkül, denileni yapar, fakat elmaları toplayıp gelen Atlas, elmaları krala kendisinin götüreceğini söyler. Bunun üzerine Herkül gök kubbeyi artık kendisinin taşıyacağını kabul etmiş gibi yapar.

Atlas'a "Tamam" der, "ancak düzgün durmadığı için omuzlarım ağrıdı, omzuma koruyucu bir destek koyuncaya kadar al da sonra yeniden omzuma yerleştir." Atlas bu söze aldanır ve gök kubbeyi Herkül un omuzlarından alır.

Herkül'ün son görevi, yer altı dünyasının girişini koruyan, canavar köpek Kerberos'u canlı olarak getirmektir. Bu yolculukta ona Hermes (ikizlerin temsilcisi) yardım eder, yolu gösterir. Yeraltı tanrısı Hades'ten köpeği götürmek için izin ister. Hiçbir silah kullanmadan yakalamak şartıyla izin verilir. Herkül, aslan derisinden zırhını giyer, bütün gücüyle köpeğe sarılıp krala götürür, sonra da aldığı yere geri bırakır.
Herakles'in yerine getirdiği on iki görevin hikayesi, Aslan insanının önemli karakter özelliklerini ortaya koymaktadır.

İlk olarak Aslan insanı Herkül gibi korkusuz, güçlü, kuvvetli, yorulmak bilmeden koşuşturan, iri vücutlu bir yapıya sahiptir. Sanki öldürdüğü veya yakaladığıjüm yaratıkların gücünü ve yeteneklerini kendisinde topluyor gibidir; yılanların ve ejderhaların (Koç ve Akrebin) yenilenme yeteneğini, Aslanın (kendi burcunun) kuvvetini, dış etkilerden korunma gücünü ve korkutucu görünümünü, geyiğin (İkizler ve Yayın) hızını, boğanın (Boğanın) dayanıklılığını ve kızdığında zapt edilemezliğini, kuşların (İkizler ve Terazinin) uçarılığını ve yükseklerden bakışını, kısrakların (Yayın) çılgınlığını, Amazonların (Koç ve Akrebin) savaşçılığını, Atlas'ın (Oğlağın) dayanma gücünü ve aldatma yeteneğini, Prome-te'den (Kovadan) insanlara yardımcı olmayı ve iyiliğe iyilikle karşılık vermeyi, Kerberos'tan (Akrepten) nefsi yakalayıp terbiye etmeyi .

Hikayelerde görülen sembollere göre Aslan insanlarıyla Akrep insanları arasında bitip tükenmeyen bir mücadele vardır. Zira ikisi de hükümranlık tutkusuyla yanar ve gücü tekellerine almak isterler.

Bu çatışma halen, devletlerin yönetim kademelerinde ve yer altı (mafya) dünyasında sürüp git-mektedir.

Diğer burç insanlarının yüksek yönetim makamlarına çıkabilmesi, bu iki burç insanıyla çatışmamasına, bir de Akrep ve Aslan insanının aynı makamda gözü olmamasına bağlıdır.
Herkül, zayıflara veya zor durumda olanlara yardıma koşan bir kurtarıcı rolündedir. "Sen en büyüksün, bize senden başka hiç kimse yardım edemez..." sözleri sonrasında ve alkışlar arasında savaşa çıkar, alkışlar arasında savaştan döner. Ancak madalyonun arkasını çevirdiğimizde her şeyi siyah-beyaz gören romantik biriyle karşılaşırız. O, savaştığı kaosun içindedir ve kaosu içinde de yaşamaktadır. Öldürmek öldürmektir ve gayenin iyi olmasının o kadar da önemi yoktur. Bu ikilem içinde Herkül de mutsuzdur, sarhoş olur, gereksiz kavgalar çıkarır.

Tene Yansıyan Yürek Ateşî

Güneş gibi Aslan insanları da aydınlık yüzlüdür. Ancak bu aydınlık, ateş aydınlığı olduğundan, yüzleri esmere yakın yanık tenlidir. Güneş gibi sıcak duygular besler, çevresinde sıcacık bir atmosfer oluşturur, sıcacık dostluklar kurar.

Tek bir şartla: Ona ihanet etmeyin ve astı durumundaysanız ricalarını emir bilin. Aksi halde, Güneş'in zaman zaman fırtına çıkararak çevresine fırlattığı ateş parçaları gibi, sizi darmadağın edecek ve derinden yaralayacak tavırlar sergileyebilir.

O, yüreğinde ateşli duygular taşır; bu duygular bazen sevda, bazen merhamet, bazen de öfke haline dönüşebilir, fakat her zaman duygusaldır.

Organize Edici Güç


Güneş nasıl ki saf enerjidir ve gezegenler arası ortama enerji yayar; Aslan insanı da hem enerji doludur, hem de bu enerjiyi yayarak çevrelerini organize eder ve motivasyon sağlayarak insanları harekete geçirirler.
Ancak Güneş'in saniyede yaklaşık dört milyon ton kütle kaybetmesi gibi Güneş insanları da aşırı enerji harcadıklarından dolayı çabuk yorulur, ara sıra toplumdan ve çalışma hayatından uzaklaşarak dinlenmeye çekilirler.

Tıpkı Güneş'in 150-200 yılda bir yoğunluk merkezinden kayması gibi.Neyse ki Güneş'in yoğunluk merkezinden kayması uzun sürmez de her şey yeniden yerli yerine oturur. Zira Aslan insanlarında da Güneş'te olduğu gibi sürekli yenilenen güç bulunmaktadır.

Temmuz Aslanları, diğerlerine göre daha gururlu, daha gösterişli ve gösteri yapmaktan çok fazla hoşlanan karakterdedirler. Ancak dış görünüşlerinin heybetli oluşuna karşılık içlerinde duygusal bir yavru aslan barındırırlar.

Gökler Kralı

Edebiyatta GÜNEŞ, verdiği parlak ışık, ısı, görkemli görünüşü, karanlığı yenmesi, canlıların hayatta kalmasına yardımcı olması gibi sebeplerle GEZEGENLERİN SULTANI kabul edilmiştir.O, kendi adıyla anılan bir sistemin sahibidir. Bir kraldır ama bir tiran değil. Oraya güç kullanarak gelmemiştir.

Temel düşüncesi ülkeler fethetmek değil, ülkesini esenlik içinde yönetmek, ülke insanlarının huzurunu sağlamak ve düzeni korumaktır. O, mücadeleden ve savaştan kaçınmaz ama gayesi savaşmak değildir.

O bir babadır, görevi ailesini korumak ve iyi bir hayat yaşamasını sağlamaktır. Ailesi için savaşır ama mecbur kalırsa.

Güneşin Karesi (İlk Devre)

Güneş tüm Aslanları etkilemekle birlikte, Temmuz ayının son bölümünde doğanlarda bu etki daha katışıksız, daha yoğundur. Bu nedenle Temmuz Aslanları diğerlerine göre yöneticilikte ve organizasyon oluşturmakta daha başarılı, daha canlı, daha cömert, daha iyiliksever, ancak daha yakıcı, daha hırçın, daha otoriter, daha sinirlidir.

Hükmederek ve kontrol altında tutarak yönetme isteği tutku, hatta ihtiras halinde olan Temmuz Aslanları tam itaat isterler ve kimseye itaat etmemekte direnirler. Çocuklarına itaat eden bir baba nerede görülmüştür!

O da yönettiği kurumun babasıdır. Kadın olması da bu durumu değiştirmez. Çocuklarının her ihtiyacını karşılamaya çalışan, dertleriyle ilgilenen, her türlü desteği sağlayan, ancak emirlerinin sorgulanmaksızın yerine getirilmesini isteyen bir baba.Bu nedenle emirleri yerine gelmediğinde bağırıp çağırma, hakaretler yağdırma hakkını da kendinde görür.

Ancak kocayınca, onu anlayamayanların maskarası haline dönüşebilir.Temmuz Aslanları, diğerlerine göre daha gururlu, daha gösterişli ve gösteri yapmaktan çok fazla hoşlanan karakterdedirler.

Ancak dış görünüşlerinin heybetli oluşuna karşılık içlerinde duygusal bir yavru aslan barındırırlar.

Jüpiter Etkisi (İkinci Devre)

Ağustos ayının ilk 1 2 gününde doğan Aslanlarda Güneş'in yanı sıra Jüpiter gezegeninin de etkisi bulunmaktadır. Bu nedenle ikinci devrede doğan Aslanlar, Yay insanları kadar olmasa da, diğer Aslanlara göre daha iyimser, duyguları ve hayatları daha fırtınalı, daha serüvenci, risk almaya daha meyyal, eleştirileri daha yakıcı, daha patavatsız, daha filozof, daha değişken, elleri daha bereketli, daha şanslıdırlar.

iki cömertlik etkisinin birleşmesiyle iyilikseverlikleri savurganlığa dönüşecek, lüks arzusu ile geniş ve havadar ev merakı da yaşadıkları yeri malikane haline getirecektir. Diğer Aslanların aksine risk almayı hayatla kumar oynamaya dönüştürebilir, felsefeye merak sarabilir, yeni yerler görmek, yeni kültürler tanımak için gezilere çıkabilirler.

Onlar genellikle filozof kralı oynarlar. Ve bu devrede doğan Aslanların hoşgörüsü merhamete dönüşür. Ancak dillerini tutmaları önerilir.

Zira konuşmaları dedikoduya dönüşebilir, istekleri dışında dudaklarından dökülen sözler karşısındakinin kalbine ok gibi saplanabilir. Ve kadınları daha güzel görünümlü, erkekleri daha yakışıklı ve yiğit duruşludur.

Mars Etkisi (üçüncü Devre)

Ağustos ayının 14'ünde ve sonrasında doğan Aslan insanında Güneş'le birlikte Mars gezegeninin de etkisi bulunmaktadır.Bu nedenle üçüncü devre Aslanları, Koç insanlarından daha agresif, daha hareketli, daha kaba, tehlikeli maceralar ve tehlikeli aşklar yaşamaya daha hevesli hale gelebilirler.

Diğer Aslanlara göre daha telaşlı, daha acelecidirler.Biraz sonra kavga edecekmiş veya savaş başlatacakmış gibi bir görünümleri vardır. Özellikle makam konusunda bitip tükenmek bilmeyen bir yarış halindedirler.Üçüncü devre Aslanları kurt, kuzu ve aslanın bileşkesi gibidir; yırtıcı, bencil ve heybetli. Ne kadar korkutucu görünürlerse görünsünler bebeksi bir yönleri vardır.

İhtiyaçları ve sızlanmaları bitmez. Korkularını yenmek için korkutma yolunu seçerler ve karakterlerini bilmeyenleri korkuturlarda. Ancak, "Deli deliyi görünce çomağını saklar." sözünde olduğu gibi, kendilerinden korkmayanlar karşısında geri çekilirler.

Ormanlar Kralı

O bir kral: Vakarlı, otoriter, hareketli, çevik, kuvvetli ve cesur... Ormanın yöneticisi... Boynuna düşen yelesiyle, masum fakat heybetli duruşuyla, baş eğdiren bakışıyla, merhametiyle, duygusal tavırlarıyla, sinirlendiğinde kükre-mesiyle, Aslan insanlarının doğadaki benzeri. Kükrediklerinde sesleri kilometrelerce uzaktan duyulabilir. Bir insan hakkında "Aslan gibi maşallah" denilince bu özelliklere sahip olduğu anlaşılır kuşkusuz.

Bu sembolün en tipik örneği de Aslan insanları. O kadar kuvvetlidir ki, kuyruğunun bir darbesi ile bir insanı devirebilir, bir pençe darbesi ile bir atın bel kemiğini kırabilir.O, amansız bir avcıdır; özellikle geceleri, dere ve ırmak kenarlarındaki sazlıklarda pusuya yatarak su içmeye gelen ceylan, maymun ve zebra gibi hayvanları bekler ve 60-70 km hızla avının üzerine hücum eder.

Avlanmaya karar vermişse avının kurtuluşu yoktur. Acımasız değildirler; yalnızca karınlarını doyurmak için avlanır, gereksiz yere kimseye kıymaz, avını da başkalarıyla paylaşırlar. Bu yönüyle açgözlü değildirler, yardımlaşmayı da severler.

İrice bedeniyle, geniş alnı ve güçlü çenesiyle, başının çevresini saran uzun yelesiyle azametli erkek aslanlar... Aslan insanlarının erkeklerine bir bakın; biraz uzatmışlarsa, enselerine dökülen saçların yeleye benzediğini göreceksiniz. Aslan insanlarının sinirlendiğini saçlarının dikleşmesinden ve yelelerinin kabarmasından anlayabilirsiniz.

O zaman onlardan uzak durun, zira avlanmaya karar veren aslanların tırnakları nasıl anında üzüyorsa, Aslan insanlarının da adrenalini yükselecek ve en azından kalbinizi kıracaktır. Dişi aslanlar daha ufak tefektir ama erkek aslanlar kadar cesur ve yırtıcıdır.O bir etoburdur,

Aslan insanları gibi. Özellikle kırmızı eti severler. Ancak kendilerinin bile olsa, bir öğünden artmış yemeği bir sonraki öğünde yemeyi sevmezler.Bir şeyi yapsalar ve bir şeyi yapmasalar, krallıktan kurtulup sultan yönetici olabilirler ama bunları da çoğu zaman başaramazlar: Bir işi yapmaya veya yapmamaya karar verirken konuyu daha iyi bilenlere danışmak ve gücüyle veya aklıyla kibirlenmemek.

Anlatırlar: Bir gün aslanın aklına esmiş ve ormanda gezintiye çıkmış, sormaya başlamış rastladığı her hayvana "Söyle bakalım bu ormanın kralı kim?" diye. Hepsi de "Tabii ki sizsiniz efendim!" cevabını vermiş.

Derken fille karşılaşmış zaman sonra, ona da sormuş başı havalarda: "Söyle bakalım bu ormanın kralı kim?" Gel gör ki o gün fil, neye kızmışsa kızmış, sinirleri gergin. Hortumuyla bir çarpmış aslana; aslan daha ne olduğunu anlayamadan havalanmış, bir çamurun ortasına yuvarlanmış. Şaşkınlıkla doğrulup file bağırmış: "Tamam anladık, kralın kim olduğunu bilmiyorsun, iyi de niye kızıyorsun?"

Alçakgönüllü olmanın kişiyi yücelttiğini, gösterişe kaçmanın ise kişiyi çevresinin gözünden düşürdüğünü anlamaları gerek.Gücünü fazlasıyla harcadığından sıkça yorulur ve dinlenmeye çekilir, ancak bu tembellik uykusu uzun sürmez.

Kavisli Yol

Aslan burcunun ikinci simgesi, güneşin doğuştan itibaren batışına kadar izlediği yoldur, yükselen ve sonra alçalan bir yol.

Bu yolu oluşturan çizgi, büklümünden dolayı benzeştiği yılanla da özdeşleştirilmiştir.

Yılanlar, değiştirdikleri derileriyle durmadan yenilenen hayatı, bilgeliği, ruhlarla ku-rulan ilişkiyi simgelerler.

Güneşin her gün yeniden doğması da aynı anlama gelir. Dili zehirlidir genellikle, kızgınlığında yaralar kalbinizi.
Aslan insanının da belirli periyotlarla ortadan kaybolduğu, görünmeyen âlemlere yolculuk yaptığı olur. Gidişi sırasında solgun ve yorgundur. Fakat her defasında yeniden ve parıltılar saçarak doğar.

Gösterişli Güç

Altın, ekonomik gücün ve değerli oluşun sembolü. Ülkelerin paralarının değeri, sahip oldukları altın rezerviyle doğru orantılı. Altını elinde bulunduran, hakimiyeti de elinde bulunduruyor.

Onunla mal da satın alabilirsiniz, toprak da, silah da. Hatta insanlar bile alınıp satıldı altın karşılığında çoğu zaman. Amerika kıtasının yerli halkı altın elde etmek uğruna yok Kibirli ve agresif tavırlarını kontrol altına alabilirse, Herkül gibi efsaneleşmeye, altın değerindeki fikirleriyle
masallaşmaya en uygun kişi Aslan insanı. Bu iki huy ise onu insanlıktan uzaklaştırmakta.

Aslan insanı, altın gibi kavga sebebi olmasa da, bizzat kendisi kavgacıdır. O, mutlaka kavga edecek, çevresine yerli yersiz kızıl oklar fırlatacak bir gerekçeler bulur, özellikle yönetirken. Ona göre hakimiyet ancak kendisine yakışır.

Altın doğada saf olarak değil, suda, kayalarda veya toprakta karışım olarak bulunur.

Onu saf hale getirmek için yabancı maddelerden ayrıştırmak gerekir. Kararmayan, paslanmayan, aynı zamanda işlenmeye en uygun maden olması nedeniyle kuyumculuk mesleğinin gözdesi.

Bir gram altını uzatarak 1 742 metre tel veya 13 metrekare levha oluşturabilirsiniz. Aslan insanı da daha küçük yaşta eğitilmeli, içindeki cevherin hareket ve davranışlarına yansıması sağlanmalı. Aksi halde sonradan görmüşlere aksesuar görevi yapan altın takılar gibi yalnızca gösteriş ve kibir örneği haline gelebilir.

Latince ismi Aurum olup "parlayan" anlamına gelen altın, tek başına süs eşyası olarak kullanıldığı gibi, değerli taşları sarıp sarmalayarak koruyan bir eleman aynı zamanda, inkalara göre güneşin teri. Aslan insanı da sevdikleri üzerine titreyen, onları koruma altına alan, yöneticilik ve organizasyon konularında yıldızı güneş gibi parlayan bir kişilik.Kibirli ve agresif tavırlarını kontrol altına alabilirse, Herkül gibi efsaneleşmeye, altın değerindeki fikirleriyle masallaşmaya en uygun kişi Aslan insanı. Bu iki huy ise onu insanlıktan uzaklaştırmakta.

SENDE YORUM YAP!

Whatsapp