Kan Aldırmak

Kan Aldırmak : Herhangi bir hastalıktan dolayı tedavi maksadıyla deri altından veya damardan kan alma işlemine hacamat denildiği gibi bu işi yapan kimseye de hacamatçı denir. Kan aldırmak belli bir bölge veya herhangi bir organdaki aşırı kan hücumunu (basıncını) azaltmak için veya hasta bir organın kanını tazelemek için yapılır.

Kan Alma Şekli:
Deriyi neşterle hafifçe çizip, üzerine ağzı geniş cam şişe oturtarak, emici güç meydana getirmek suretiyle, kirli kan vücuttan çıkarılır. Buna "şişe çekmek" de denir. Bir de damardan girilmek suretiyle kan alma vardır ki buna da "fasd = beleeding" denir. Deriden kan alma işi kolay olduğu halde, damardan kan alma işi pek kolay olmayıp, bir sanat ve beceri işidir. Fakat hacamat denildiği zaman akla ilk gelen, birinci şekildir.

* Tıbb-ı Nebevî'de kan aldırma işlemi, vücuttan alınan kanı, bir başka yerde kullanmak için değil, ancak hasta bir vücudu sağlığa kavuşturmak için yapılmaktadır. Bu sebeple hasta bir bedenden ayrılan kan, hasta bir kandır, kullanılması doğru değildir. Nitekim Peygamber Aleyhis-Selâm; tedavi maksadıyla vücuttan alınan kanın toprağa gömülmesini emretmiştir. Çünkü kanın bizzat kendisi pistir, hasta kimsenin kanı ise daha da pis olmaktadır. KAN maddesine de bak.

Kan Aldırmanın Faydaları:
Damardan veya deri altından kan aldırmak, tedavi kurallarındandır.

Nitekim Peygamber Aleyhis-Selâm: "Damardan veya deriden kan aldırmak, tedavi olduğunuz şeylerin en faydalılarındandır" buyurmuştur."1

* Deri altından kan aldırmak vücut sathını temizler; damardan kan aldırmak ise, vücudun derinliklerindeki kirli kanın temizlenmesi açısından daha faydalıdır. Genel olarak sıcak bölgelerde deri altından, soğuk bölgelerde ise damardan alınır."2

* Yine Peygamber Aleyhis-Selâm: "Üç şeyde şifâ vardır. Bal şerbeti içmekte, hacamat şişesi takmakta (kan aldırmakta), kızgın demirle dağlama yapmakta, fakat ben dağlama yaptırmayı sevmem"."3

* Miraç gecesinde meleklerden herhangi bir topluluğa uğradımsa, bana şöyle tavsiye ediyorlardı: "Yâ Muhammed! Size, tedavi maksadıyla kan aldırmanızı tavsiye ederiz. Ümmetine de kan aldırmalarını tavsiye ediniz!" buyurmuştur."4

* Peygamber Aleyhis-Selâm'ın hizmetlilerinden Selmâ(r.a.) demiştir ki: "Her kim Peygamber Aleyhis-Selâm'a başındaki bir ağrıdan şikâyet etti ise, Rasulullâh, ona: "Kan aldır!" buyurmuştur. Her kim de ayaklarındaki bir ağrı veya yaradan şikâyet etti ise, önada: "Ayaklarına kınayak!" buyurmuştur."5

Kan Alınan Organlar:

Peygamber Aleyhis-Selâm, hasta organa en yakın yerden kan aldırmıştır. Meselâ baş ağrısından dolayı, alnının her iki tarafından; zehirlenmeden dolayı, iki omuzbaşı arasından; topuğundaki bir incinmeden dolayı da ayağının üzerinden kan aldırmıştır."6

Kan Aldırmanın En Uygun Olduğu Zamanlar:

Kan aldırmanın uygun olup olmadığı zamanların belirlenmesi, sağlıklı kimselerin, koruyucu hekimlik açısından, kan aldırmaları ile ilgilidir. Hasta kimseler ise durumlarına göre, gece-gündüz ve ihtiyaç duyulduğu her zaman kan aldırabilirler. Çünkü bunda zaruret vardır."7

* Kan aldırmanın en uygun olduğu zamanlarla ilgili olarak Peygamber Aleyhis-Selâm: "Her kim ayın onyedi, ondokuz ve yirmibirinci günlerinde kan aldırırsa (kan hücumundan dolayı meydana gelen) bir çok hastalıklardan şifâ bulur."8

* Ayın onbeş, onyedi, ondokuz ve yirmibirinci günleri kan aldırınız! Zira bu günlerde kan hücuma geçerek sizden birinizi öldürmesin!"9

* "Sıcakların arttığı zaman, kan aldırmakla sıcağın etkisini gidermeye çalışınız! Zira sıcakta sizden birinizin kanı hücuma geçerek, onu öldürmesin!" buyurmuştur."10

* İbni Milhan el-Kaysî demiştir ki: "Peygamber Aleyhis-Selâm bize, her ayın onüç, ondört ve onbeşinci (eyyamı bîyz) günlerinde oruç tutmamızı tavsiye ederdi"."11

* İbni Abbas Hz.'leri de: "Peygamber Aleyhis-Selâm hazarda ve seferde ayın onüç, ondört ve onbeşinci günlerinde oruç tutmayı terketmezdi" demiştir."12

Hadîs-i Şeriflerdeki ana fikri teyid etmek üzere İbni Sînâ, "el-Kânun fi't-Tıbb" isimli meşhur eserinde şunları söylüyor: "Arabî ayların başında kan aldırmak tavsiye edilmez. Çünkü vücuttaki sıvı maddeler ne ayın ilk günlerinde ve ne de son günlerinde fevkalâde çok ve hareketli değildir. Çünkü bu günlerde sıvı maddelerin seviyesi düşüktür. Dolunay günlerinde ise ayın çekim kuvvetinin artması sebebiyle vücuttaki sıvı maddeler hem çoğalmış ve hem de hareketlenmiştir. Bu sebeple, bu günlerde alınan kan, kişiye zarar vermez."13

* Yukarıdaki hadîs-i şeriflerde arabî ayların 13, 14 ve 15. günlerinde oruç tutulması ve kan aldırma işleminin de yine arabî ayların 15, 17, 19 ve 21. günlerinde yapılması tavsiye edilmiştir.

Sebebine Gelince:
"Bir kısım ilim adamlarına göre, Ay'ın cazibe (çekim) kuvveti ve tesiri sâdece med ve cezir (gel-git) hâdisesi ile sulara değil; aynı zamanda insanlara, hayvanlara, meyvelere, ağaçlara, topraklara, hattâ mâdenlere dahi tesir etmektedir. "Güneşin tesiri harareti ile, Ay'ın tesiri ise rutubeti iledir." "Ay"ın ilk yarısında bütün meyveler olgunlaşır, bitkiler ise renklerini atarak solarlar". "Uzun müddet Ay ışığında oturan veya uyuyan insanların vücutlarında bir tembellik ve gevşeklik meydana gelir, baş ağrısı ve nezlesi artar". "Uzun müddet ay ışığı altında kalan hayvan etleri, kısa zamanda tat ve rengini değiştirerek bozulur". "Ayın ilk yarısında ekilen ekinler ve dikilen ağaçlar çabucak tutar, hızla yeşerir, kısa zamanda gelişir ve büyürler. Ağaçlarda yapılan aşılar daha çabuk tutarlar. Ayın ikinci yarısında dikilen ağaçlar ise, ya tutmaz yahud da büyüme ve gelişme hızları çok düşük olur".

* Yine Ayın ilk yarısında hayvanların sütleri çoğalır, semizlenmeleri artar, sütlerinin renginin beyazlığı ise, ayın hilâlindeki günlere nisbetle daha beyazdır. Ayın ikinci yarısından sonra ise sütleri, semizlikleri ve sütteki saf beyazlık azalmaya başlar".

* Ayın ilk yarısında vücuttaki kan çoğaldığından hastaların vücutları güçlenir. Çoğu insanların hastalıkları gider ve çabucak iyileşirler. İkinci yarısında ise hastaların vücutlarında kanın azalması sebebiyle zayıfladığı için, ağrı ve sancılar artar, daha geç iyileşirler, böylece tedavileri uzun sürer".

* Yine ayın ilk yarısında (yani dolunay hâlinde) hararetle, rutubetin artmasından dolayı, damarlardaki kan çoğalır. İşte bu sebeple bütün canlıların vücutları kuvvetlenir, şehevî cinsel istek ve arzuları da artar. Fakat ayın onbeşinden sonra soğuklukla kuruluk arttığından vücutta bulunan kan, safra, balgam ve sevdada eksilme olur. Damarlarda dolaşan kan azaldığından, vücudun büyüme ve gelişme hızı da azalır. Canlıların vücudunda birgerileme, şehevî duygu ve isteklerde bir azalma başgösterir"."14

* Bu açıklamalardan anlaşıldığına göre, biraylıkbirzamanı üç döneme ayırabiliriz.

1.dönem ayın 1 -11. günleri;
2.dönem ayın 11-21. günleri;
3.dönem ayın 21-30. günlerini ihtiva etmektedir.

Ayın en kuvvetli ve cazibeli oluşu, 2.dönemdeki dolunay hâli veya önden ve sondan dolunaya en yakın hâlidir, (yani 1 1-21. günleri arasındaki günlerdedir.) İşte bu günlerde ayın cazibesi kuvvetli olduğundan denizlerdeki sulara tesir ederek med-cezir (gel-git) hâdisesine sebep olan ay, insan vücudundaki kana dahi tesir ederek, vücutta kanın çoğalmasına, vücudun kuvvetlenmesine sebep olmaktadır. Vücut kuvvetli olunca da, bugünlerde bedenden alınan kan, kişiye pek fazla zarar vermemektedir. Evet bu günlerde vücudun kuvvetli, kan hareketinin hızlı olması sebebiyle cinsel istek ve arzularda da artış meydana gelmektedir. Zira vücudun canlılığı ve hareketi arttığından dolayı buna bağlı olarak suç işleme temayülü de artmaktadır.

Kişi eğer bu günleri oruçlu geçirecek olursa, bu günlerde artan şehevi istek ve arzularını, oruç tutmak sûretiyle tesirsiz hâle getirmiş olmaktadır. İleri ülkelerdeyapılan istatistiklere göre, ayın 11-21. günlerinde işlenen suçlar ve cinayetler, dolunaydan önceki ve sonraki hilâl dönemlerinde işlenen suçlara nisbetle çok fazladır. Zira bu günlerde ayın cazibesi vücuttaki kanın hareketlenmesine ve vücudun dinç olmasına tesir ettiğinden dolayı kişiyi suç işlemeye müsait bir hâle getirdiği gibi, sinir sistemine de tesir etmektedir".15

Kanı, Hasta Organa En Yakın Yerden Aldırmak:
"Vücuttan kan aldırırken hastalığın bulunduğu organa en yakın yerden aldırmakdaha faydalıdır. Nitekim Peygamber Aleyhis-Selâm, zehirlenme hâdisesinden sonra, kalbe en yakın yer olan iki omuzbaşı arasından; sihir hâdisesinden sonra da beyine en yakın olan başından; topuğunda meydana gelen bir incinmeden dolayı da ayağının üstünden kan aldırmıştır. Böyece zararlı (kirli veya zehirli) kan, hasta organa en yakın yerden dışarı çıkarılmış olur"."16

* İki omuzbaşı arasından kan aldırmak, omuz ve boğaz ağrılarına karşı faydalıdır. Omuzdaki şahdamarı kollarından olan damarlardan kan aldırmak ise, vücutta kan çoğalmasından, veya kanın bozulmasından yahud hem kan çoğalması ve hem de bozulmasından meydana gelen baş ağrılarına ve başın parçaları olan yüz, diş, kulak, burun, boğaz ve göz ağrılarına karşı faydalıdır."17

* Çene altından kan aldırmak ise; zamanında yapıldığında, yüz, diş ve boğaz ağrılarına karşı fayda sağlar. Ayak üzerinden kan aldırmak, topuktaki damardan kan aldırmaya denk olup uyluklar ve bacaklardaki yaralara, âdet kanının kesilmesine ve husye (testicle)'lerde meydanagelen kaşıntılara karşı faydalıdır. Göğüsün altından kan aldırmak ise, uyluk çıbanlarına, yine uylukta meydana gelen kaşıntı ve sivilcelere, mafsal ağrılarına, bâsur'a, ayak ve bacaklardaki aşırı şişliğe ve sırttaki kaşıntılara karşı faydalıdır"."18

* Beyin rahatsızlıklarında baştaki damardan, göğüs hastalığı için akciğerle ilgili damardan, siyatik ve eklem ağrıları için siyatikdamarından, âdet kanamasını söktürmek için ayak parmaklarından kan alınır. Eğer bu iş için bacaklardan kan alınırsa, âdet kanaması daha fazlalaşır. Göz ağrısı, ağız kokusu ve başağrısını gidermek için baştan kan alınır"."19

* Koldaki üç ana damardan biri olan ve akciğer damarı diye bilinen bâsilik damarından kan aldırmak, karaciğer ve dalaktaki hararetin giderilmesine ve bunlarda kan çoğalmasından meydana gelen şişliklere; akciğer şişliklerine, karındaki ağrı ve sancılara akciğer zarı iltihabına; dizkapaktan kalça kemiğine kadar olan kısımda; kanla ilgili bütün hastalıklara karşı faydalıdır. Koldaki atar damardan kan aldırmakise, vücutta kanın çoğalmasından ve bilhassa kanın bozulmasından dolayı meydana gelen hastalıklara karşı faydalıdır ve yine kolda başdamarı diye bilinen damardan kan aldırmak ise vücutta kan çoğalması veya kanın bozulması ile başta ve boyunda meydanagelen hastalıklar için faydalıdır. Boyunda bulunan şah damarlarından kan aldırmakta; dalak ağrısı, nefes darlığı ve alnın her iki yanında meydana gelen ağrılara karşı faydalıdır"."20

* Deriden kan aldırmak, vücut sathını; damardan kan aldırmaktan daha iyi temizler. Damardan kan aldırmak ise, vücudun derinliklerindeki kirli kanın temizlenmesi için daha faydalıdır. Çünkü damar dışından kan aldırmakla ancak deri altındaki kan çıkarılmış olur. Deriden kan aldırmak ince kan çıkarır. Yaşlılar, zayıflar, çocuklar ve damardan kan aldırmaya tahammül edemeyenler için gayet iyi gelir. Sıcak memleketlerde yaşayanların da damardan değil, deriden kan aldırmaları uygundur.

* Kan aldırma işini, arabî ayların ilk ve son günlerinde değil, dolunay veya dolunaydan sonraki günlerde yaptırmak en uygunudur. Çünkü bu günler, vücuttaki kanın en hareketli ve en çok olduğu günlerdir.

* Başın ense çukurundan kan aldırmak, koldaki candamarından kan aldırmaya denktir. Buradan kan aldırmak, kaşlar ve göz kapaklarındaki ağırlığı hafifletir, göz kapaklarındaki kaşıntı ve ağız kokusuna karşı şifadır.

* İki omuz arasından kan aldırmak ise, bâsîlik damarından kan aldırmaya bedeldir. Baştaki titremeye, yüz, göz, diş, kulak, burun ve göz çukuru ile ilgili hastalıklara karşı faydalıdır.

* Çene altından kan aldırmak; diş, yüz ve boğaz ağrılarına karşı şifadır. Başı ve çeneleri hafifletip dinlendirir.

* İki kalça arasından kan aldırmak ise, uyluklarda çıkan çıban, uyuz, sivilce gibi hastalıklara; ayrıca nikris, basur, bacak şişmesi, mesane ve rahim ağrısı ve sırtta meydanagelen kaşıntıya karşı faydalıdır.

* Hacamat şişesini makatın üzerine koymak, yani bu bölgeden kan almak, bütün vücuttan; hatta baştan bile kan toplar. Bağırsaklara ve sırtta meydana gelen hastalıklara karşı şifadır.

* Kan aldırmanın faydaları, bu saydıklarımızdan çokdaha fazladır. Sıcak memleketlerde ciltten kan aldırmak, damardan aldırmaktan daha faydalı ve daha emniyetlidir. Bir çok ilaç yerine de geçer."21

* Hamamdan çıktıktan sonra kan aldırmaktan sakınmak lâzımdır. Ancak kanı koyu olanlar aldırabilirler. Sağlıklı olan, öncesıcaksu ile banyo yapmalı, bir müddet sonra da kan aldırmalıdır. Tok karına kan aldırmak iyi değildir."22

Kan Aldırması Sakıncalı Olan Kimseler:
Hastalığı nüksedenler, nekahet devresindeki kimseler, yaşlılar, teneffüs organları ve midesi zayıf olanlar, çocuklar, hâmile kadınlar, lohusalar, âdet kanaması olan kadınlar, elleri ayakları ve yüzleri buz gibi soğuk olan kimseler, kan aldırmamalıdır."23

Bazı Tavsiyeler:
Eğer hacamatçının neşteri, öd ağacının suyuna batırılacak olursa, deride iz bırakmaz. Eğer deride iz kalırsa, gören kimseler onu abraşlık veya alaca hastalığı zannederler, bu gibi şeyler hoş karşılanmaz"."24

Kaynaklar:

[1]- Bağdadî s.45; E. Nuaym vr. 35b; Î.Sünnî vr. 17a. [2]-Bağdâdîs. 45. [3]- Müslim Selâm H. 71; Buhâri tıp 7/12: i. Mâce tıp H. 3491; Müsned 1/246. [4]- İ. Mâce tıp H. 3477. 3479; Tirmizî tıp H. 2052; ayrıca bak. K. Ummal 10/28139-40; Müsned 1/354; Hâkim tıp 4/209; Dimeşkl s. 32-3; I. Kayyım s. 123 [5]- E. Davud tıp H. 3858; Tirmizî tıp H. 2055; I. Mâce tıp H. 3502. [6]- Buhâri hac 2/214. Savm 2/237; Nesâimenâsik 5/194; E. Davud tıp H. 3859. 3860; menâsik H. 1836. 1837; Tirmizî tıp H. 2052; I.Mâce tıp H. 3483. 3484; E.Nuaym vr. 96b. f7J- Bağdadî s. 47. [8]- E. Davud tıp H. 3861: Tirmizî tıp H. 2051; Hâkim tıp 4/210; S. Kübrâ 9/340; Bağdadî s. 47; Dımeşkî s. 34. [9]- K Ummal 10/ 28126 (Bezzar ve E. Nuaym'dna naklen). [10]- Hâkim tıp 41212; Râmuz s. 71; L. Ukûl 1/465; ayrıca bak. K. Ummal 10/28127. 28126; C. Sağır I/-; F. Kadir 1/282. [II]- E. Davud savm H. 2449: Buhâri savm 2/247. [12]- K. Ummal 7/18068. [l3]-İ.SÎnâKânun 1/212; İ. Kayyım s. 125. [14]-Acâibü'l-Mahlükât s. 12-13; Mârifet-nâme 4. bölüm s. 98-99. [IS]- Dr. Enver Nimet, el-Mecelletü'l-Müstakbel s. 53. [16]- i. Kayyım s. 201. [17]- i. Kayyım s. 126. [18]- Bağdadî s.45; i. Kayyım s. 128. [19]- Bağdadî s. 54-55. [20]- i. Kayyım s. 126: Kamus 4/52. [21]- Serhul-Erbaîn s. 76: I. Kayyım s. 125. [22]- Bağdadi s. 45; ayrıca bak. E. Davud Merâsîl s. 48; I. Kayyim s. 129. [23]- Bağdadi s. 48 [24]-Bağdâdî s. 137.

SENDE YORUM YAP!

Whatsapp