Migren Ve Baş Ağrılarının Tedavisi Nasıl Yapılmalı?

Migren Ve Baş Ağrılarının Tedavisi Nasıl Yapılmalı? :

Hastaya Yaklaşım Nasıl Olmalıdır?

Hekim hastayla empati kurmaya çalışarak tedaviye başlamalıdır. Hasta genellikle uzun süredir ağrıdan ve ağrının yaşattığı diğer sıkıntılardan bunalmıştır. Binlerce yıldır süren migrenin tedavisinin olmadığı, bununla yaşamayı öğreneceği ‘mit’i beynine kazınmıştır. Çevresinde de uzun yıllardır baş ağrısı çeken birileri mutlaka vardır. Çoğunlukla birçok tedavi denemiş, uzun süreli ağrıyla birlikte depresif ruh hali gelişmiştir. Mutsuz, çaresiz, bıkkındır...

Uzun süreli ağrı çekmenin kronik depresyona yol açtığı bilinen bir gerçektir. Migrenli hastaların detaycı yapısı da göz önüne alınarak ilk görüşmeye uzun süre ayrılmalı, tedavi ayrıntılı anlatılmalıdır. İçinde bulunduğu durumdan dolayı, söylenenlerin büyük bir bölümünü özümseyemese de hastayla işbirliğinin kurulması için bu gereklidir.
 
• Öncelikle hastanın yaşadıklarını anlatması istenmeli, anlattıklarına mümkün olduğu kadar müdahale edilmemelidir. Bugüne kadar hekimler de, çevresindekiler de ağrısını sonuna kadar dinlememiş olabilir. Artık kendisi de anlatmak istemiyordun Hekimin dinlemeye hevesli olduğunu görünce hasta canlanır, sesindeki monotonluk gider. Böylece hekime güveni artar. Hastanın anlattığı tüm ayrıntılar hekimin tanı ve takibinde en önemli yol gösterici olacağından, mümkünse hastanın anlattığı gibi not alınmalıdır.
 
• İkinci aşamada ağrıyla ilgili detaylı sorgulamaya geçilmelidir. Şekli, yayılımı, süresi, günün hangi saatinde olduğu, diğer dış faktörlerle ilişkisi sorgulanarak ağrının tam tanımlaması yapılmalıdır.Geçirdiği ve şu anda var olan hastalık, ameliyat öyküleri ile ailesindeki migren, baş ağrısı ve hastalık öyküleri kaydedilmelidir.
 
• Daha sonra hastanın tüm bedeninde hayat boyunca olanların önemli olduğu belirtilerek hayatı tekrar sorgulanmalıdır. Alınan bilgiler yaşam çizelgesine dönüştürülmelidir.
 
• Çocuklukta geçirilen hastalık ve düşme öyküleri -özellikle boğaz enfeksiyonları- kaydedilmelidir. Hasta, çocukluğunda hiç hastalanmadığını söyleyip görüşmenin bir sonraki aşamasında bademciklerinin alındığını belirtebilir. Bu nedenle kısa soru cevaplar yerine tekrar tekrar dolaylı sorular sorulmalıdır.
 
• Ergenlik dönemi, özellikle kadınlarda ayrı bir öneme sahiptir. İlk âdet kanamasının başlangıç yaşı, düzeni, şişkinlik ve sinirlilik yapıp yapmadığı, ağrılı kanama mutlaka sorgulanmalıdır.
 
• Erişkin yaşlarda, ameliyatlar ve diş tedavileri önem kazanmaktadır. Özellikle kadın hastalarda jinekolojik öykü çok önemlidir. Çocukluk çağı migreninde kız erkek oranı birbirine yakındır fakat erişkin çağda kadınlarda migren erkeklerden dört beş kat daha fazla görülmektedir. Bunun nedeni jinekolojik müdahalelerin yarattığı bozucu alanlardır. Kadın hastanın nasıl korunduğu, doğumu nasıl yaptığı, kürtajının olup olmadığı sorgulanmalıdır.
 
• Kürtaj sorusu, ilk görüşmede hastanın yakını yanındaysa sonraya da bırakılabilir. Bir gün, ilk görüşmeye 60 yaşındaki kadın hastam, 82 yaşındaki annesiyle gelmişti. Migreni otuzlu yaşlarda başlıyordu. Ağrının başladığı yaşlarda bozucu alan olabilecek bir olay belirtmedi. Tedaviye geçtiğimizde ise aslında o yıllarda kürtaj olduğunu fakat annesinin yanında bunu söyleyemediğini ifade etti. Hastanın migrenini başlatan bozucu alanı o zaman tespit edebildim.
 
• Hastanın genel yaşam öyküsü alındıktan sonra, baş ağrılarının zaman çizelgesi oluşturulmalıdır. Ağrının en son yaşandığı dönemdeki karakterde olması gerekmez. Hafif bir baş ağrısı olsa bile ağrının başlangıcına gidilerek süreç kaydedilmelidir.
 
• Oluşturulan çizelgeye bozucu alanlarla ağrının zaman içindeki seyri yerleştirilmelidir. Ağrının başlangıç yaşı, o dönemde gelişen bozucu alan, ağrının özellikleri zaman çizelgesinde birbirleriyle uyumluysa, migrenin asıl bozucu alanı burasıdır. Bozucu alanların düzeltilmesine bu noktadan başlanmalıdır.
 
Migren ve baş ağrılarında en belirgin bozucu alanlar:
Özellikle çocukluk çağı migreninde geçirilmiş üst solunum yolu enfeksiyonlarının (bademcik iltihabı, anjin, farenjit gibi) neden olduğu boğaz bölgesi (tonsil) en önemli bozucu alandır. Çok ağır enfeksiyonlar geçirilmesi gerekmez, hepimiz az çok bu bölgede bozucu alana sahibizdir.Geçirilmiş operasyonlara bağlı yara izlerinin (özellikle sezaryen, kürtaj, rahim alınması ile spiral kullanılmasına bağlı olanların) bozucu alan oluşturma potansiyelleri çok yüksektir.En fazla bozucu alan diş-çene kompleksindedir.

Yirmi yaş dişleri normal çıkmış, çürük olmasalar bile evrim sürecinde fonksiyonunu yitirmiş, sağlıklı yapısı bozulmuş, güdük organlardır. Bu dişler özellikle ergen yaşlardaki migrenlilerde en sık rastlanan bozucu alandır. Çürükler, taşkın dolgular, eksik kanal tedavileri, kenar uyumu veya ağızdaki kapanışı iyi ayarlanmamış protezler, diş eti problemleri, ağızdaki diş diziliminin eksik dişlerle bozulması, diş sıkma, çene eklemi sorunlarının bozucu alan oluşturma potansiyelleri yüksektir.
 
Tüm implantlar ve amalgam dolgular -sorunsuz olsalar da- bozucu alan olarak kabul edilmektedir. Ancak bazı migrenli ve baş ağrılı hastalarımın önceden yapılmış implantlarma rağmen tedavileri başarıyla sonuçlandı. Deneyimlerim, implantların ağızda kapanış dengesi iyiyse, üzerine ekstra yük binmiyorsa migren ve baş ağrılarını başlatacak düzeyde olumsuz uyaran oluşturmadığı yönündedir.

Bu gözlemim amalgam dolgular için de geçerlidir. Amalgam dolguların varlığı migren ve baş ağrılarının tedavisini engellememektedir.Yukarıdakilerden farklı bozucu alanı olan hastalarda, zaman çizelgesi yol gösterici olacaktır. Nöral terapiyle çalışmaya başladığım ilk aylarda 16 yaşında bir hastam oldu. Başının sürekli ağrıdığını söyledi. Ağrısının ne zaman başladığını sorduğumda, üç aydır, dedi. Ne oldu, dedim. Motosikletten düşüp bileğini kırdığını ve babasının da kendisini dövdüğünü anlattı. Kırığın olduğu bölgedeki cilde az sayıda procain (nöral terapide kullanılan lokal anestezik) enjeksiyonu uyguladım. 
 
Başı bir daha hiç ağrımadı.Daha sonra geçmişlerinde kırık yaşamış hastalarım oldu. Ancak hiçbirinde kırık bölgesi baş ağrısı için bozucu alan oluşturmamıştı. Örnekteki hastada kırık şokunun üstüne delikanlı olarak kasaba meydanında babadan dayak yemesinin oluşturduğu psikolojik travma eklenmişti. Bu psikolojik travma, kırığın bozucu alan oluşturmasına sebep olmuştu. Bu öykü, zaman çizelgesinin önemini vurgulayarak fiziksel olduğu kadar hastadaki psikolojik travmaların da sorgulanması gerekliliğini ortaya koymaktadır.

Migren genellikle stresle ilişkilendirilen bir hastalıktır. Bu nedenle hastalar hekime sürekli üzüntülerinden, streslerinden, hayatlarının zorluklarından bahsederler. Onlar için baş ağrılarının nedeni strestir. Oysa stres hayata dairdir. Sorgulanacak olan travma düzeyindeki psikolojik olaylardır.
 

Tedavi sürecinde nelere dikkat edilmelidir?

Migren ve baş ağrılı hastaların tedavisi alışılmış tedavi süreçlerinden bazı farklılıklar içerir. Hastayı dinlerken aynı zamanda ağrıyı dinlemeniz gerekir. Ayrıca tedavinin her aşamasında süreci yeniden bütünsel değerlendirmeye ihtiyaç vardır.
 
• Hastanın öyküsünden alınan bilgiler ışığında bozucu alan öncelikleri belirlenerek tedaviye başlanır. Yumuşak dokular (boğaz bölgesi, ameliyat izleri gibi) nöral terapiyle düzeltilir. Diş-çene kompleksi için tedavi planlaması yapılarak hasta sırasıyla ilgili uzmanlara yönlendirilir. Yapılan diş tedavisi aşamaları ve ağrı üzerindeki etkileri takip edilir.
 
• Tüm tedavi süresince ağrı karakter değiştirebilir, azalıp artabilir. Ağrıyı iyi dinlerse, ağrı hekime yol gösterir. Ağrıdaki değişimler bozucu alanları düzeltme sırasını değiştirebilir. Diyelim ki, dördüncü seansta sezaryen yerindeki bozucu alanın düzeltilmesi planlandı ancak hastanın ağrısı çok arttı ve yarım baş ağrısına dönüştü. Ağrı hekime bozucu alan hiyerarşisinin değiştiğini söylüyordur. Bu durumda diş tedavisinin önceliğe alınması gerekir.
 

• Hekimin hastayı dinleme işi ilk görüşmede bitmez. Tedavi süresince hasta ve hastanın ağrısı -tekrar tekrar ilk defa gibi- dinlenip tedavi yeniden planlanmalıdır.

 
• Tedavisi bitirilen hastalardan bazıları ağrısının yeniden başladığını söyleyerek aylar yıllar içinde tekrar başvurabilir. Bu aşamada ağrı baştan dinlenmelidir. Görüşülmeyen süre içinde yeni bir bozucu alan eklenip eklenmediği kontrol edilmelidir. Yine her bilgi üst üste konulup tedaviye devam edilmelidir. Eskiden var olan bir bozucu alan tekrar aktifleşmiş (yeniden geçirilmiş boğaz enfeksiyonu vb.) olabilir. Bu arada yeni bir operasyon da (sezaryen, kürtaj gibi) eklenebilir ama deneyimlerim yeni eklenen bozucu alanların çoğunlukla dişlerle ilgili olduğu yönündedir.
 
• Migren ve baş ağrılarını tedavi etmek sabır ve yoğun bir ilgi ister. Çalışılan hasta grubu özeldir. Bir anlamda zor hastalardır. Zorluk, yaşadıklarından dolayı umutsuzlukları yanı sıra normal topluma göre hassasiyetlerinin yüksekliğinden de kaynaklanmaktadır. En çok zorluk diş tedavileri yaptırılırken çekilir. Çünkü hekimin kendi alanı dışındaki profesyonellerle işbirliği yapıp tedaviyi yönetmesi gerekir.
 
• Diş tedavilerindeki küçük ayrıntılar migrenli olmayanlarda sorun yaratmayabilir ama migrenlilerde ağrıyı tetikleyebilir. Bu kadar hassas, titiz ve ustalıkla çalışacak profesyonellerin bulunması da ayrıca zordur.Neticede tüm bu çabaya değer çünkü tedavi bittiğinde hastanın hayatı değişir. İlaçlardan kurtulan hasta çocuklarına, ailesine geri döner, işinde ya da okulunda daha verimli olur. En güzeli artık sağlıklı bir insandır, yüzü gülüyordun Tedavi süresince hastanın değişimini hem hekimi hem de çevresindekiler gözlemler. Hastalar ağrıları geçince bu süreci ve hekimini hatırlamazlar. Biliyoruz ki yaşananlar ne kadar ağırsa o oranda hatırlanmak istenmez.Hastalar için önerilerYaşadıklarınız sizi ne kadar zorlaşa da yalnız değilsiniz. Dünyada milyonlarca kişi aynı kaderi paylaşıyor. Aşağıdaki önerileri özümserseniz, yaşamınız olumlu değişecektir.
 
• İlk adım migrenin tedavi edilebilir bir hastalık olduğunu kabul etmenizle başlar. Ne kadar umutsuz olsanız da bu tedaviye başlıyorsanız iyileşme beklentiniz vardır. Tedaviye inanırsanız süreç daha rahat geçer. Tedaviyi yarım bırakıp iyileşme şansınızı kaybetme olasılığınız da ortadan kalkar.
 
• Bu tedavi, nedenlere yönelik aşamaları içerir. Doktorunuz ağrınızın nedenlerini sırasıyla düzeltir. Ağrınızın hemen geçmesini beklemeyiniz. Ağrınız farklı cevaplar verebilir. Başlangıçta geçip ilerleyen seanslarda tekrarlayabilir ya da başlangıçta şiddetlenebilir. Umutsuzluğa kapılmayın. Ağrınız tedaviye verdiği cevaplarla hekimi yönlendiriyor, iyileşmeye çalışıyor. Siz de sabrınızla ağrınıza ve hekiminize yardımcı olunuz.
 
• Başka hastaların ağrılarının seyri, tedaviye cevapları ile kendinizinkini karşılaştırmayın. Tedavi süreci; ağrınızın şiddeti, ne kadar zamandır olduğuyla bağlantılı değildir çünkü ağrınız değil, ağrınızın nedenleri tedavi edilmektedir.
 
• Bozucu alanlar, çevremizdeki kişilerin hepsinde vardır. Kişinin doğuştan getirdiği yatkınlıklara göre hastalık oluşturur ya da oluşturmaz. Arkadaşım da sezaryen oldu, kardeşimin dişleri benimkinden berbat... Onlarda problem yok çıkarımlarıyla değerlendirme yapmayınız. Küçücük bir çürük sizde dayanılmaz baş ağrıları yapabilir. Hatta çevrenizdeki bu konuda deneyimli olmayan bazı diş hekimleri “Bu çürük baş ağrısı yapmaz, tedaviye bile gerek yok” diyebilir. Ağrınızı takip eden hekimin önerileri doğrultusunda hareket ediniz.
 
• Tedavi süresi bazen uzayabilir. Genellikle bu süreyi uzatan diş sıkma ve çene eklemindeki sorunlar için uygulanan plak tedavisidir. Ağrının yardım çağrısı olduğunu unutmayıp sabırla plak kontrollerinizi yaptırıp hekiminizle irtibatı sürdürünüz.
 
• Ağrılarınız kontrol altına alınıp tedaviniz bitirildikten sonrasında (yıllar sonra bile olsa) ağrınız yeniden başlarsa “Bu tedavi de işe yaramadı” demeyiniz. Tekrar hekiminize başvurunuz. Her şey sil baştan başlamaz, kaldığınız yerden yapılacak yeni tedaviyle -belki küçük bir işlemle- ağrılarınızın kontrolü sağlanır.
 
• Bu tedavi ağrılarınızdan kurtulmak için bir şanstır. Size zarar vermez. Engüzel yanı -vücudunuzdaki bozucu alanlar düzeltildiği için- daha sağlıklı bir insan olmanızı sağlar. Bu tedavi sonucunda; tekrarlayan boğaz enfeksiyonlarınız düzelir, daha dengeli bir hormonal yaşantınız olur, kadınsanız ilerleyen yaşlarda menopoza sağlıklı girersiniz, dişleriniz daha sağlıklı olur, dişlerinizdeki farkında olmadığınız ancak vücudunuza çok zarar veren enfeksiyonlardan kurtulursunuz, çene ekleminiz dengelendiği için varsa baş dönmeniz de düzelir, muhtemelen yaşlanınca kulağı az duyan yaşlılardan olmazsınız.Yeter ki sabırlı olun. Ağrılarınızdan kurtulabilirsiniz.

SENDE YORUM YAP!

Whatsapp