Kandaki Kolesterol Oranı İle Koroner Rahatsızlıkları

KANDAKİ KOLESTEROL ORANI İLE KORONER RAHATSIZLIKLARI 

YÜKSEK kolesterolün tehlikeli olabileceğinin en açık kanıtı, homozigot haldeki kalıtımsal hiperkolesterolemidir. Daha önceki bölümde, bundan bahsetmiştik. Kolesterol oranı çok yüksek olduğunda -altı gramın üzerinde- koroner rahatsızlığı riski kesinleşir. Derideki belirtilerle kendini gösterir. Kirişlerde, özellikle el ve ayak kaslarında ve ayrıca vücudun diğer kısımlarında, "xanthome" (ksantom) adı verilen yumrular bulunur. Bunlar, hemen hemen sırf kolesterolden meydana gelmiştir. Daha seyrek olarak da, "xantelasma" (ksantelaz- rha) denilen ve gözün alt tısımlarında oluşan, kelebek kanadı şeklindeki sarımsı lekelere rastlanır. Özellikle "athérome" (aterom) ince parçalar halinde, damarlarm içine yerleşir. îlk koroner rahatsızlıkları, erken yaşlardan itibaren meydana gelebilir. Bunlar, en geç erişkinlik döneminin başında ortaya çıkar.İkinci kanıt ise, kesinliği olmayan ancak sıklıkla rastlanan, "hétérozygote" (heterozigot) haldeki kalıtımsal hiperkolesterolemidir. 
 
Kolesterol oranı yüksektir fakat çok aşırı değerlere ulaşmaz. Üç buçuk ile beş gram arasında kalır. Kesin olmamakla birlikte, koroner rahatsızlığı, yaşamın daha sonraki dönemlerinde ortaya çıkar. Bununla beraber, aynı yaş gruplarında, nüfusun genelinden daha çok görülür.Üçüncü kanıt ise, çok farklı topluluklar arasındaki karşılaştırmalardan bulunmuştur. Kırk yıl önce, Ancel Keys tarafından öne sürülmüştür. Bu dâhi epidemioloji uzmanı, Minneapolis şehrindeki itfaiyecilerle diğer gelişmiş ülkelerde yaşayan toplulukları 23ve Güney Afrika’daki Zuluları karşılaştırdı. Şu üç olayın birlikte etkili olduğu kanısına vardı: Zengin ülkelerde, yağlı yemekler yendiğinden, kandaki ortalama kolesterol oranları daha yüksektir ve ayrıca koroner rahatsızlıkları sıklıkla görülür. Bu kanıt tamamen kesindir. Doğruluğu eksiksizce ispat edilmiştir.Bu kanıtlardan, rastlantılara dayanan ve basit olduğundan herkes tarafından bilinen bir sonuç çıkarıldı: 
 

Daha az yağlı ve daha az kolesterollü yiyecekler yerseniz, kandaki kolesterol oranınız düşer.

Böylece damarlarınızdaki ince aterom parçaları -bunların kolesterol bakımından zengin oldukları bilinmektedir- azalır. Sonuçta miyokart enfarktüsünü daha sonra geçirirsiniz veya hiç geçirmezsiniz ve uzun yıllar yaşarsınız.Beslenme ve kandaki kolesterol arasındaki ilişkiyi sonraki bir bölüme bırakalım. Yüksek kolesterolün tanımını yapmak için, kandaki kolesterolle koroner rahatsızlığı arasındaki ilgi üzerinde dikkatimizi iyice yoğunlaştıralım.Önce sorunu açıkça ortaya koyalım: Kandaki kolesterol oranı, tek başına koroner rahatsızlığı tehlikesini artıracak nitelikteyse ve tekrar normale düşüyorsa, bu duruma yüksek kolesterol adını veririz. Karmaşık olmasına rağmen, bu iki koşullu tanım, bizi olayın temeline götürür. Eğer ikinci şart hiç gerçekleşmeyip birincisi gerçekleşseydi, normale düşürülmesinin hiçbir şeye faydası olmayan yüksek kolesterolü tanımlamamız ne işe yarardı?Kandaki kolesterol hangi orana geldiğinde, koroner rahatsızlığı tehlikesini açık bir şekilde artırır? 
 
Kolesterol oranı beş gramın üzerinde olan çocuklardan her birinin, diğer risk faktörlerinin durumu ne olursa olsun, erişkin olmadan miyokart enfarktüsü geçireceği kesindir. Beş gramın altında ve üç gramın üstünde olan değerler için ise, istatistiklere dayanan kesin ve açık veriler şunu göstermektedir: Hepsi enfarktüs geçirmeyecektir ancak geçirenlerin sayısı, toplam nüfustaki enfarktüs hastalarından daha büyük olacaktır.Üç gramın altındaki durumlarda, bağıntı zorlaşır. İspatlananı anlamak için, Framigham’daki araştırmayı hatırlatmamız gerekir.Framigham, otuz yıldan daha uzun bir süreden beri en ilginç tıbbi araştırmaların yapıldığı Yeni İngiltere’de bir küçük şehirdir. Hemen hemen bütün şehir nüfusu, yıllar boyunca, belli dönemlerde, muayene edilmeyi, bazı sorulardan ve biyolojik açıdan gittikçe gelişen incelemelerden geçirilmeyi kabul etti. Sonuçların, kendileri ve doktorları için gizli tutulmasını da onayladılar.Gözlem devresi dışında, muayene ve tedavi edilme özgürlüklerini şüphesiz ellerinde tuttular. İçlerinden ölenler olduğunda, durumları dosyalarmda değerlendirildi.İstatistiklere dayanan çok faktörlü bir analiz dönemsel olarak gerçekleştirildi. 
 
Tüm katılanların risk unsurları, kural gereği, birer birer incelendi.
Daha sonra her birinin önemi hesaplandı ve diğerlerinin etkileri çıkartıldı. (Bunun anlaşılması biraz güçtür: Gözlemlenen gruplar yeterli oranda kalabalıksa, her etkenin payını bilimsel hesaplarla bulmak mümkündür.) (Bkz. sayfa 31-32).Birinci tahmin unsuru, HDL kolesterolüdür. HDL (olumsuz) risk faktörlerinin en kuvvetlisidir. Ancak kadınlarda ve erkeklerde, yaşları ne olursa olsun, koroner hastalığı riskini, örneğin toplam kolesterolden (veya LDL kolesterolünden) çok daha fazla azaltır. Ayrıca LDL kolesterolü de vardır. Erkekte tahminde bulunmaya (fakat HDL’den daha az) yardımcı olur.''''Aslında altmış beş yaşını aşmış erkeklerde ve kadınlarda tehlikeli değildir. Framigham’da çalışan tüm uzmanlar, bu konuda aynı fikirdedirler. Ölçülmesi gereken bir tek risk faktörü olsaydı, bu da HDL kolesterolü olurdu.Ancak iyi yapılmış ve herkesçe duyulmuş bir araştırmayla bile yetinmemek gerekir. MRFIT1 araştırması sonuçları, erkekler için ileri atılmış çok sağlam (ve tek olmayan) bir sav içermektedir. 
 

Beşinci bölümde, buna detaylı bir şekilde tekrar yer vereceğiz.

Fakat konu gereği kısaca şunları söyleyebiliriz:35 ile 67 yaşlan arasındaki 361.662 Amerikalı erkek muayene edilmiştir. Daha sonra bu gruptaki ölüm oranı, altı yıl boyunca izlenmiştir. Kolesterol oranları 1,75 ile 2,50 gram dolaylarında bulunan hasta grupları arasında, toplam ölüm oranı için yüksek bir nokta vardır. Her iki yandan da yani kolesterol oranları, 1,75 gramın altında veya 2,50 gramın üstünde olanlarda, ölüm oranları yükselmektedir. Koroner rahatsızlıklarına bağlı ölümlerde, 2,50 grama kadar düşen kolesterol oranından başlayarak çok hafifçe yükselen bir eğri bulunmaktadır. Daha sonra da eğri, birdenbire yukarı doğru kıvrılmaktadır. Bundan iki sonuç çıkarabiliriz: Koroner rahatsızlığından kaynaklanan ölümler, orta yaştaki erkeklerde, kolesterol oranına çok bağlıdır. Fakat toplam ölüm oranı ile koroner hastalıklarına bağlı ölüm oranları arasında, ayrım görülür. Yüksek kolesteroloranlarında, koroner rahatsızlıklarından ileri gelen yüksek ölüm oranlan, toplam ölüm oranım belirler. 
 
Düşük kolesterol oranlarında ise, koroner hastalıklarından kaynaklanan düşük ölüm oranı, başka etkenlere bağlı olan yüksek ölüm oranı ile giderilmiştir.Fakat yine de erişkin bir erkekte, kandaki kolesterol oranı ile koroner hastalığı riski arasında, küçük de olsa, her zaman bir ilgi vardır.Peki kadında durum nedir? Miyokart enfarktüsü ile LDL ve HDL kolesterol oranlarıyla ilgili bilgiler içeren, geleceğe yönelik üç araştırma yapılmıştır. Bunlardan ilki, daha önce da bahsettiğimiz Fra- migham’daki araştırmadır. Diğerleri ise Lipid Clinics’te1 ve Tel Aviv’de2 gerçekleştirilenlerdir. Her üçü de, 2,65 grama ve bir üstündeki değere kadar olan toplam kolesterol oranı ile enfarktüs arasında hiçbir ilişkinin bulunmadığını göstermektedir.Kolesterol ile enfarktüs arasındaki ilişkinin, HDL kolesterol oranları en ortadaki değerin ve hatta 2,65 gramın üzerinde bulunan kadın grupları için söz konusu olmadığını Tel Aviv’deki araştırmayla öğreniyoruz.
 
Şu halde, koroner rahatsızlıklarından kaynaklanan kadın ölümleri, değerler çok yüksek olmadıkça, toplam kolesterol oranına hiç bağlı değildir. Bu korunma, menopoza kadar devam eder. Önemli bir veriyi de hemen bildirmek gerekir: Menopoz dönemindeki kadınların östrojen takviyesinde bulunmaları, bağışıklık sisteminin devamını sağlar. İki yayın, (hepsinin de birbiriyle tutarlı olduğu otuz tane arasından seçilmiştir) konuyu sağlam temellere dayandırmak için yeterli- dir. Bir ay boyunca, hem kolesterol bakımından zengin bir diyet (günde 995 mg yani ortalama tüketimin üç katı) hem de bir östrojenin vücut ağırlığı olan kiloda bir mikrogram "ethinyl-oestradiol" (etinil-ös- tradiyol) verilir. Bunun sonucunda, toplam kolesterol oranı, (östrojen kullanılmayan döneme nazaran) % 25 azalır. LDL kolesterolü (zararlı) % 25 düşerken, HDL (yararlı) % 20 artar. AyrıcaAyrıca HDL’de koruyucu alt bölme olan HDD1) yükselir.*2) İşte bütün bunlar cesaret vericidir. Ancak risk faktörlerindeki bu olumlu gelişme, hastalık ve ölüm konularında bize bir yarar sağlamakta mıdır?Bunun cevabı, şaşırtıcı sonuçları olan başka bir yaym tarafmdan verilmiştir. Koroner damarlarının filmi çekilen menopozlu kadınların durumları, on yıl boyunca izlenmiştir.

SENDE YORUM YAP!

Whatsapp