Kadınların Cinsellik İnanışları

Kadınların Cinsellik İnanışları :

İNSEL BİRLEŞMENİN YERİ

İnsan cinselliğini tüm canlıların cinsel yaşamından farklı kılan en önemli özellik, kadın ve erkeklerin cinsel birleşmede bulunmak için kızgınlık devresi ve benzeri herhangi bir biyolojik kısıtlamaya ya da gerekliliğe bağlı olmayışlarıdır. Bununla birlikte günümüzde bir takım pratik ve akılcı etmenler, çağdaş uygar insanın cinsel yaşamı üzerinde etkili olmaktadır. Başta, kişinin ahlaka aykırı davranışlarla ilgili yasaları çiğnememeye özen göstermesi gerekir. Herkese açık alanlarda ya da başkalarının gözü önünde sayılan plaj, bahçe, teras gibi yerlerde cinsel birleşmede bulunulamaz. Otomobil içinde cinsel birleşme de aynı biçimde yasalara aykırıdır. Özellikle ülkemizde ve daha doğuda bulunan ülkelerde böyle davranışlar, Batı''''da olduğundan çok daha az hoşgörüyle karşılanır. Batı dünyasının pek çok yerinde gençlerin olur olmaz yerlerde açıkça seviştikleri, hatta bunu cinsel birleşmeye kadar vardırdıkları gerçektir. Yine de bu gibi davranışların kişilerin özel seçiminden kaynaklanmadığı, bunun özellikle yersizlik sorununun bir sonucu olduğu bilinmektedir. Kişiler özel yaşamları için kendilerine ait bir dört duvara sahip olamadıkları zaman, meraklı gözlere yakalanma riskine girebilmektedir. Yoksa sapıklığa varan teşhircilik meraklılarının dışında hiç kimse cinsel birleşmede bulunurken kalabalık içinde olmak istemez. Yaklaşık tüm insan topluluklarında kadın ve erkekler cinsel birleşmelerini yalnız olabildikleri bir yerde ve meraklı gözlerden uzakta yapmak isterler. Bu kuralın dışında kalan bazı örnekler vardır. Eski Yunanlıların tanrı Dionysos adına düzenledikleri bereket törenlerinde kalabalık içinde cinsel birleşmede bulundukları bilinmektedir: Şenlik, kutlama gibi olayların dışında günlük yaşam alışkanlığı içinde başkalarının önünde cinsel birleşmede bulunanlara daha ender olarak rastlanır. Kaptan Cook, Tahiti''''de insanların herkesin gözü önünde ortalıkta cinsel birleşmede bulunduklarını bildirmişti. Samoa adasının Fransız kaşifi La Perouse da aynı durumu gözlemişti. Yunan tarihçileri Xenofon ile Didero, Karadeniz kıyılarında yaşayan Moşni adında bir toplumda erkeklerle kadınların herkesin önünde birleştiklerini anlatmışlardır. Buna benzer bir uygulamanın günümüzde de süregeldiği tek toplum, Formoza''''da Filipinler yakınındaki Yap adasında yaşayan yerlilerdir. Yap yerlileri, başkalarının gözü önünde cinsel birleşmede bulunulmasını çok doğal karşılarlar, fakat çocukların bu olaya tanık olmasından hoşlanmazlar.

Günümüzde, Batı toplumlarında bireyler cinsel birleşmeyi kendi özel konutlarında, yatak odalarında gerçekleştirirler.

Bunun birinci nedeni, yasaları çiğneme kaygısıdır. İkinci nedeniyse doğal bir içgüdüyle kötü hava koşullarından korunma isteğidir. Oysa açık havada, kendilerini doğayla iç içe ve onun bir parçası hissederek sevişmekten büyük haz duyabilen kişiler de vardır. Bu gibi koşullarda cinsel birleşme, kişiyi ilkel doğa insanıyla özdeşleştirebilir. Özellikle Batı toplumlarında tüm yaşamları üretimin belirlediği koşullarla sınırlanan, dolayısıyla doğal dürtüleri mekanikleşen insan için doğada ve açık havada yaşanan cinsel birleşme çok büyük bir özgürlük duygusu kaynağı olabilir. Aynı zamanda yabancı gözler tarafından keşfedilme korkusu, açık yerlerde yapılan cinsel birleşmelere büyük heyecan katabilir. Son yıllarda Batı''''da erotik film dalgasını başlatan "Emmanuelle" in uçakta ve benzeri yerlerde sevişme sahnelerine yer veren bir film olması, büyük ölçüde tutulmasında kuşkusuz etkili olmuştur. Taşıtlarda cinsel birleşmede bulunmak, yine yasalara karşı bir davranış olmakla birlikte hareket halindeki bir araçta sevişmeyi çok heyecan verici bulanların sayısı az değildir. Tren, posta arabası, otomobil ya da deniz üzerinde teknede birleşmede bulunmak, Avrupa edebiyatında sık sık yer alan erotik bir olgudur. Bu gibi örnekler içeren klasik romanlardan biri, Flapbert''''in ünlü Madam Bovary''''sidir. Burada Emma Bovary, sevgilisi Leon ile pencereleri örtülü bir at arabasında Rouen kentinde bir öğleden sonra boyunca dolaşarak sevişirken ilk kez doyuma ulaşır. Hareket halindeki araçta ritmik uyarımların cinsel heyecanı artırdığı düşünülebilir. Uzun bir tren ya da otobüs yolculuğunda koltukları kalçalar üzerinde etki yapan ritmik uyarımlar kişiyi kolaylıkla cinsel haza yöneltebilmektedir.

İlkel insan için kulübe, cinsel yaşam açısından göreli bir gizliliğe sahip olunan yerdir.

Burası en azından başka yetişkinlerin gözlerinden uzaktır. Fakat çoğu kez çocukların varlığı, kulübede de kaçınılmazdır. Bu, gerek Anadolu köylüsünün gerek bir çok yerdeki işçi sınıfı ailesinin sürekli olarak karşı karşıya kaldığı bir sorundur. .Bu gibi koşullar altında yaşanan yerlerde iklim elverişli olduğu sürece cinsel birleşmenin ormanda, tarlada, çalılık arkasında ve benzeri açık hava yerlerde yapılması doğaldır. Güney Anadolu''''nun bazı yerlerinde aileler aşırı sıcaklardan geceleri damda uyuduklarından, cinsel birleşmede bulunulan yer burasıdır. Benzeri bir örnek Doğu Bolivya''''da çok eşlilik uygulaması içinde yaşayan Siriona yerlilerinin durumudur. Holmberg adında bir Batılı gezginin anlattıklarına göre burada evlerde olduğundan çok daha fazla cinsel birleşme, çalılıkta yapılmaktadır. Bunun baş nedeni, yaklaşık yüzelli metrekare büyüklüğündeki kulübelerde elli kadar hamağın yan yana asılı olmasındadır. Anne-babaların yanısıra kayınvalide, kayınpederlerin yan yana olmaları, küçük çocukların anne babalarının hamağını paylaşıyor olmaları, kulübe içinde herhangi bir şekilde gizliliğin bulunamaması sonucunu vermektedir.

Bu koşullardan kurtulmak için tek olanak, ormanın derinliklerinde sakin bir köşe aramaktır.

Öte yandan, Güneybatı Amerika''''da yaşayan Hopi kızılderililerinde olduğu gibi kulübe gizlilik için yeterliyse, bu kez cinsel birleşmenin ev içinde yer alması zorunlu bir kural olarak düşünülmeye başlanabiliyor. Kayaların içine oyulmuş ve kurutulmuş çamurla odalara ayrılmış konutlara sahip olan Hopi''''ler başka yerlilere göre orta sınıf denilebilecek koşullar içindedirler. Cinsel birleşme için tek mekan olarak ev içini düşünmeleri, bu konuda ne ölçüde pratik kaygılardan yola çıkılarak karar verildiğini göstermektedir. Bu tür kaygıların dışında başka etmenler de yer seçimini etkileyebilmektedir. Orta Hindistan''''da yaşayan Gond yerlilerinin durumunda olduğu gibi bu, dinsel inanışlara bağlı bir seçim de olabilmektedir. Gond''''lar ev içinde çiftleşmede bulundukları takdirde bütün varlıklarını yitirmekten korkarlar. Gondlar''''ın inanışlarına göre Varlık Tanrıçası evin içinde yaşar ve eğer cinsel birleşmeye tanık olursa çok öfkelenebilir. Onun korkusundan bu insanlar evlerinin dışında cinsel birleşmede bulunurlar. Kaliforniya''''daki bir kızılderili topluluğunda da buna benzer bir inanışa rastlanmıştır. Yurok kızılderilileri, evde sevişmenin kendilerini yaşamda servet sahibi olmaktan alıkoyacağına inanmışlardır.

Faydacı ya da dinsel gerekçeler dışında estetik kaygıların da bazan cinsel birleşme için yer seçiminde rol oynadığı görülür.

Örneğin Polinezya''''da, Yeni Gine''''de sevişmek için ormanın güzel bir köşesini ya da kumsalda bir yer seçen yerliler görülmüştür. Fakat çoğu toplumlarda çevrenin güzel olmasına özen göstermek, evli çiftler arasında tipik olarak görülen bir davranış değildir. Bu gibi estetik kaygıların daha çok henüz evlenmemiş sevgililer için söz konusu olduğu izlenmiştir.

Vajinismus tedavisi için başvuran kadınların cinsel birleşmeye ilişkin bilişlerini ve inançlarını öğrenmek amacıyla, danışanlara sorulan “Birleşmeyi denediğiniz anı zihninizde canlandırınız, tam o esnada neler yaşadığınızı, aklınızdan geçenleri lütfen aktarınız,” sorusuna verilen cevapların bazıları şöyledir.

 
% Evlenmeden önce, yeni evli bir arkadaşım “Bu dünyanın en kötü şeyi, dayanamazsın” demişti, hep onun sesi geliyor kulağıma.
% İç organlarımın parçalanacağından korkuyorum.
% Hastanelik olmak ve orada rezil olmaktan korkuyorum.
% Tüm bilimsel bilgilere sahibim ama ya benim cinsel organım farklıysa ve benim başıma kötü şeyler gelirse diye endişe ediyorum.Arkadaşlarımın ilk gece öyküleri pek de hoş değil, benimki de öyle olur kesin.
% Bekâret zarının çok kalın olduğunu biliyorum ve penis onu yırtarken çok kan akacak ve ben çok acı çekeğim gibi hissediyorum.
% Küçükken annemle gezmelere giderdim, kadınlar konuşurlardı, çok acıyor, kan akıyor, kocaman şey küçücük yere nasıl giriyor diye... Hem konuşmalar dünmüş gibi kulağımda, hem de yüzlerindeki iğrenme ve acıyı hâlâ görüyorum sanki.
% Bacaklarımı açarsam kötü kadın olacağımdan korkuyorum. Biliyorum yanlış bu, ama böyle hissediyorum.
% Penisin içimi parçalayacağını düşünüyorum.
% Evlenmeden önce bir arkadaşım o anı anlattı: “Yerle göğün birleşmesi gibi, kıyamet anı gibi,” dedi.
% Düğün gecesi, tam otele giderken annem elime bir bez tutuşturarak, “Kanaman olacak, rezil olma oralarda,” dedi.
% Ya kan gelmezse, eşim ne düşünür? Kn iyisi risk almayayım.
% Penisi matkaba benzetiyorum, beni parçalayacakmış gibi geliyor.
% Vajinaya ait bir delik ya da açıklık göremiyorum.
% Zarın çok geride olduğunu ve penisin ona ulaşırken çok canımı yakacağını düşünüyorum.
% Penis çok büyük, oysa ki vajina çok küçük, nasıl girecek?
% ilk ilişkide kan gelmedi ve eşim beni suçladı, oysa ki hiçbir şey yapmamıştım daha önce, artık ne zaman denesek o sözler beni engelliyor sanki.

SENDE YORUM YAP!

Whatsapp