İmmuno Terapi

İMMUNO TERAPİ

(AŞı TEDAVİSİ)

İmmunoterapi ya da halk arasındaki ismiyle aşı tedavisi, allerjik hastalıkların temel tedavi yöntemidir. İmmunoterapi, hastanın duyarlı olduğu allerjenlerin giderek artan dozlarda verilmesiyle uygulanır. Bu yöntemde, hastaya herhangi bir ilaç verilmesi söz konusu değildir. İmmunoterapinin 90 yılı aşan bir geçmişi vardır. İlk kez 1911 yılında Noon ve Freeman isimli araştırıcılar tarafından, çayır polen ekstrelerinin giderek artan dozlarda enjekte edilmesi suretiyle allerjik nezleli hastalara uygulanmıştır. İmmunoterapi, bu kadar eski bir geçmişi olmasına rağmen çok tartışılan bir tedavi yöntemidir. çoğu, göğüs hastalıkları uzmanı olan bazı doktorlar immunoterapiye temelden karşıdırlar, alerji uzmanları ise kayıtsız şartsız immunoterapi taraftarıdır. Her ikisi de doğru değildir. İmmunoterapi kime yapılmalıdır? İmmunoterapi her astımlıya değil, sadece aIlerjik astımı olanlara uygulanabilecek bir tedavi yöntemidir. Astırnın allerjik olup olmadığı, deri testleri ile ya da kanda IgE sınıfı antikorların ölçülmesiyle kolaylıkla belirlenebilir. Bu konunun ayrıntılarını 'Tanı Yöntemleri' bölümünde bulabilirsiniz. Hastanın sadece allerjik olduğunun belirlenmesi immunoterapi kararı için yeterli değildir: • Saptanan allerjen, hastanın soluduğu havada bulunmalı ve bundan kaçınmak mümkün olmamalıdır. Mesela, polenlere alerjisi olan kişinin bunlara maruz kalmaması için polen mevsimi boyunca kapı ve pencereleri sıkı sıkıya kapalı bir evden hiç dışarı çıkmaması ya da akarlara allerjisi olan birinin tüm yaşamını 2000 metreden daha yükseklerde geçirmesi gerekir. Mümkün mü sizce? • Alerjene maruz kalınması, allerjik belirtilere ya da astım krizlerine yol açmalıdır. Halı silkeleyen bir hastada alerjik nezle ya da astım belirtilerinin (öksürük, hırıltı ya da nefes darlığı) gelişmesi gibi. • Hastanın az sayıda allerjene duyarlılığı olmalıdır (Mesela, sadece evakarı allerjisi veya sadece çayır poleni allerjisi). Çok sayıda allerjene duyarlılığı olanlar immunoterapiden beklenen faydayı göremeyebilirler. • İmmunoterapi, ilaç tedavisi görmek istemeyenler, ilaç yan etkilerinin tedaviyi olumsuz şekilde etkilediği hastalar, ilaçlarla hastalıkları kontrol altına alınamayan hastalar için de uygun bir tedavi yöntemidir. Neden immunoterapiye karşılar? İmmunoterapiye karşı çıkanların ileri sürdükleri nedenleri teker teker irdeleyelim şimdi, • immunoterapi, alerjik olup olmadiklana bakılmaksızın her astımlı ya, hatta her nefes darlığı olan kişiye geliş; güzel yapılmaktadır.

Bu doğrudur ve beni çok üzen, maalesef de sık karşılaştığımız bir yanlışlıktır. Neredeyse her gün gereksiz yere immunoterapi ya pılan pek çok kalp hastası, kronik bronşit, amfizem, bronşekıazi gibi akciğer hastalığı olan hasta gördüğümü belirtmek istiyorum. Bir tedavinin kötüye kullanılması onun kötü olduğunu göstermez. • immuno terapi olsa olsa, tek bir alerjene karşı korunma sağlayabilir, oysa astım krizlerinin daha pek çok nedeni (viral infeksiyonlar, hava kirliliği, sigara dumanı, ilaçlar, soğuk hava ... ) vardır. Astım krizlerinin başka pek çok nedeni olduğu doğrudur, ancak immunoterapi yapılan hastalar sadece o allerjene karşı değil, kriz yaratan diğer faktörlere karşı da dirençli olmaktadırlar. immunoterapi gören hastalarda bronş hiperreaktivitesinin azalması bunun en iyi kanıtıdır. • immunoterapinin etkinliği kesin değildir. immunoterapi, doğrudan immun sistem (bağışıklık sistemi) üzerine etki göstererek, allerjik astım belirtilerinin uzun süreli olarak ortadan kalkmasını sağlayabilecek tek yöntemdir. Bu etkinlik, bir çok araştırma ile kesin olarak gösterilmiştir ve bu konuda şüpheli bir nokta kalmamıştır. Üstelik, immunoterapinin etkinliği tedavi bittikten sonra da devam eder. • Allerjik de olsa her astımı olan immunoterapiden yarar görmez. Allerjik astımı olanların %80'i immunoterapiye çok iyi cevap verirler, fakat %20 hastada elde edilen iyilik azdır veya hiç yoktur. immunoterapiden görülecek yararın insanların doku grupları ile ilgili olabileceği düşünülmektedir, • Birçok insan iğne olmaktan hoşlanmaz. Bazı insanların iğnelere karşı fobisi olduğu doğrudur. Ama yine biliyor ve görüyoruz ki, birçok hasta uzun süreli ilaç tedavilerini düzenli olarak uygulayamazlar. Özellikle, çocukların bir kısmı inhalasyon yoluyla kullanılan ilaçları (fısfısları) zorla kabul ederler ya da doğru dürüst kullanmazlar. 'Devamlı fisfis kullanmaktansa, bütün o iğneleri olmak daha iyi dir' görüşünde olan pek çok hasta olduğu gibi, 'Ben kesinlikle iğne olamam' diyenler için de dilaltı immunoterapi yöntemi vardır. • İmmunoterapinin yan etkileri çok fazladır, anaftaksiye ve ölüme neden olabilir. İmmunoterapinin yan ,etkileri ve anaflaksi riski abartılmaktadır ve sanki her hastada her zaman görülebileceği sanılmaktadır. İlaç tedavilerinin de pek çok yan etkileri vardır; ilaçlar da anaflaksi ve ölüme yol açabilirler. Zaten, ilaç demek yan etkisi olan mad de demektir. Üstelik, astım tedavisinde kullanılan ilaçların, özellikle de yeni olanlarının uzun vadede ne gibi olumsuzluklara neden olabilecekleri de henüz belli değildir. Aslında, immunoterapi doğal bir tedavi yöntemidir. Hastaya verilen farmakolojik bir madde değil, onun günlük yaşamında zaten sürekli olarak kar§ıla§tığı allerjenlerdir. • İmmunoterapi çok pahalı bir tedavi yöntemidir.

Tam tersi, tam tersi. İmmunoterapi pahalı değil aksine ilaçlara göre çok daha ucuz bir tedavi yöntemidir. İmmunoterapinin etkisinin tedavi bittikten sonra devam ettiği de hesaba katıldığında, maliyeti daha da düşer, İmmunoterapiyi kim yapmalıdır? Astım bir akciğer hastalığıdır ve her türlü tıbbi tedavisi de sadece göğüs hastalıkları uzmanı tarafından yapılmalıdır. Elbette, göğüs hastalıkları uzmanına erişilemeyen acil durumlarda pratisyen doktorlar ya da alanları ne olursa olsun uzman doktorlar da astımlı bir hastayı tedavi edebilirler, hatta etmek zorundadırlar. İmmunoterapi, astırnın tedavi yöntemlerinden biridir. Amaç, allerjinin veya hastanın kolundaki kızarıklığın değil, astırnın tedavisidir. Bundan dolayı da, immunoterapi kararını mutlaka bir göğüs hastalıkları uzmanı vermeli, uygulama da onun tarafından yerine getirilmelidir. Astımlıların, göğüs hastalıkları uzmanı dışındaki doktorlar tarafından tedavi edilmesi doğru değildir. Ülkemizde, dermatoloji uzmanlarının bile immunoterapi ile astım tedavi etmeye kalkışmalarının ne büyük bir felaket olduğunu, bilmem söylemeye gerek var mı ? Aynı şekilde, allerjik nezlenin tanısı, takip ve tedavisi esas olarak kulak-burun-boğaz uzmanı, egzemanın ise dermatoloji uzmanı tarafından yapılmalıdır. İmmunoterapi ne işe yarar ? Astım ve allerjik hastalıkların tedavisinde kullanılan pek çok ilaç vardır, ama bugün için bunlardan hiçbiri, bu hastalıkları tamamen ortadan kaldırabilecek bir etkiye sahip değildir. Astım tedavisinde kullanılan ilaçlar iki çeşittir: • Nefes açıcı ilaçlar (bronkodilatörler) • Koruyucu ilaçlar (kortizonlu spreyler) Nefes açıcı ilaçlar, öksürük, hırıltı, nefes darlığı gibi astım belirtileri olan hastalara, sadece.ışikayetleri olduğu dönemde verilir. Koruyucu ilaçlar (kortizonlu spreyler) ise, astım krizlerinin tekrarlamasını önlemek amacıyla kullanılır. İmmunoterapi, basit bir duyarsızlaştıtma tedavisi değildir; bu tedaviyi gören hastaların bağışıklık sisteminde birçok değişiklikler meydana gelir. Bu sayede, hastanın alerjenlere karşı duyarlılığının azalması yanında bronşlarındaki alerjik iltihap da geriler. Bunun sonucun da, astım belirtileri hafifler, krizlerin tekrarlaması azaltılmış olur, hastanın ilaç ihtiyacı ortadan kalkar. İmmunoterapinin etkisi, tedavi bittikten sonra da ömür boyu ya da uzun yıllar devam eder. immunoterapi astımın doğal gidişini değiştirebilen tek tedavi yöntemidir ve mümkün olabildiğince erken başlanmalıdır. immunoterapi uygulama şekilleri immunoterapi klasik olarak, allerjenin (aşının) enjektörlerle cilt altına verilmesiyle uygulanır. Bu amaçla 1 mililitrelik insulin ya da tüberkülin enjektörleri kullanılır. Aşı, üst kolun dış tarafına yapılır. iğne yapılan kol, her seferinde değiştirilmelidir. Enjeksiyonlar bu konuda eğitim almış hemşireler ya da doktorun kendisi tarafından yapılmalıdır. Enjeksiyon yapılırken piston geriye çekilerek aşının damar içine verilmemesine dikkat edilmelidir. Aspirasyonda kan geliyorsa, enjektör çıkarılmalı, içindeki aşı atılmalı ve diğer kola yeniden yapılmalıdır. Hasta, aşı yapıldıktan sonra 20-30 dakika süreyle klinikte bekletilmelidir; çünkü ciddi yan etkiler bu süre içinde ortaya çıkar. Son yıllarda, allerjenin ağızdan (dilaltı) veya burundan damla şeklinde verilmesiyle de iyi sonuçlar alınabileceği saptanmıştır. Bu yöntemlerde hastaya, enjeksiyon yoluyla verilen miktarın en az 50-100 misli allerjen verilmiş olur.

Damla tedavileri, enjeksiyon yöntemi ile ciddi yan etkiler ortaya çıkanlar ve iğneyi arzu etmeyen hastalar için önerilmektedir. Aşının yaşı var mıdır? immunoterapi, 5-50 yaşları arasındaki astımlılarda başarı ile uygulanan bir tedavi yöntemidir. immunoterapi, gençlerde ve özellikle de çocuklarda daha iyi sonuç verir. Bazı pediatristler immunoterapinin 1-2 yaşındaki çocuklara da uygulanabileceği görüşünde olsalar da, bu konudaki genel kanı, immunoterapiye 5 yaşından sonra başlanması şeklindedir. immunoterapiye, erişkinlerde her yaşta başlanabilir. Burada asıl önemli olan hastanın yaşı değil, hastalığının yaşı, yani hastalık süresidir. Hastalık kronik değişikliklere yol açmamışsa, hastanın yaşı ne olursa olsun immunoterapi etkili bir tedavi yöntemidir. Ayrıca, nefes açıcı ilaçlara iyi cevap veren astımlılar da, immunotera piden çok yararlanırlar. Erişkinlerde, kortizonlu spreylerle ilgiliyan etkilerin (katarakt, göz tansiyonu, osteoporoz) daha fazla görülmesi, immunoterapinin bu hastalarda daha çok tercih edilmesi için iyi bir nedendir. Elbette ki bu, yaşlı astımlıların hepsine immunoterapi yapılması gerekir şeklinde anlaşılınamalıdır. Şu iki özelliğin altını tekrar çizmek istiyorum. Birincisi, geç yaşlarda ortaya çıkan astırnda allerjik faktörlerin önemi çocuk ve gençlere göre çok daha azdır. ikincisi de, erişkinlerdeki astım çocuklardakine göre daha kronik seyirli olma eğilimindedir. İşte bu nedenlerden dolayı immunoterapi, erişkinlerde daha az uygulanır ve başarı şansı da daha azdır. Düzenli tedavi şart İmmunoterapi, hastamn duyarlı olduğu allerjenlerin çok küçük miktarlarından başlanarak ve verilen doz her seferinde artırılarak yapılır. Sonuçta, her hasta için farklı olan bir 'idame dozuna' erişilir. İdame dozu, hastalık belirtilerini ortadan kaldıracak kadar yüksek, fakat ciddi yan etkilere yol açmayacak kadar da düşük olmalıdır. İdame dozuna ulaşıldıktan sonra, enjeksiyonlann arası giderek açılmaya başlanır. Bu dozun 3-4 haftalık aralıklarla verilmesi genellikle yeterlidir. Klasik immunoterapi muayenehane şartlarında yapılır. Hızlı immunoterapi ise, çok kısa sürede yüksek dozda alerjenin verildiği bir yöntemdir. Avantajı, klasik immunoterapi ile haftalar sonra ulaşılabilen idame dozuna çok kısa bir sürede erişilmesidir. Anaflaksi riski yüksek olduğu için mutlaka hastane ortamında uygulanır.İmmunoterapinin düzenli yapılması çok önemlidir. Enjeksiyonların çeşitli nedenlerle düzensiz olması, tedavi başarısını azaltır, yan etki riskini artırır.
Tedavi süresi
Klasik immunoterapi süresi 3-5 yıldır, ama özel durumlarda bu süre biraz daha uzun olabilir. ıyıllık tedaviden sonra beklenen yararı görmemiş olan hastalarda immunoterapiye son verilmelidir. İmmunoterapinin başarılı olabilmesi için, çok düzenli yapılması yanında, hastaya verilen toplam alerjen dozu çok önemlidir: • Belirli miktar alerjen dozuna ulaşılmamışsa tedaviden beklenen yarar sağlanamaz. • Belirli bir toplam doza ulaştıktan sonra, bunun üzerine Çıkılmasının faydası olmadığı gibi, yan etki riski de arttırılmış olur. Aşıdan sonra kolum şişiyor İmmunoterapinin en çok görülen yan etkisi, enjeksiyon yapılan yerde ortaya çıkan kızarma, kabarma, kaşıntı ve ağndır. Bu reaksiyonların 4 cm'den küçük olanlarının fazla bir önemi yoktur. Hastayı rahatsız eden, 24 saatten fazla süren, 4 cm'den büyük reaksiyonlar görüldüğünde, bir sonraki enjeksiyonun dozu azaltılmalıdır. Lokal reaksiyonların hastayı daha az etkilemesi için, aşı yapılan yere buz ya da kortizonlu kremler uygulanabilir, hastaya anti histaminik haplar verilebilir. Lokal reaksiyonlar, ciddi sistemik reaksiyonların öncüsü ya da habercisi değillerdir. Her alerjenle immunoterapi yapılabilir mi ? Her alerjenle immunoterapi yapmak doğru ve gerekli değil dir. İmmunoterapi ile başarılı sonuç alınan alerjenlerin başlıcalar şunlardır: • Evakarları • Polenler • Hayvanlara ait alerjenler (kedi, köpek) • Bazı küf mantarları (cIadosporium) Bakterilerle yapılan immunoterapiler iyi sonuç vermediği için artık uygulanmamaktadır. Aşı oldum, astım krizine girdim İmmunoterapinin en çok korkulan komplikasyonu sistemik reaksiyonlar ve bunlar içinde de anaflaksidir.

Anaflaksi riski, astımlılarda alerjik nezlelilere göre daha fazladır. Önce sistemik reaaksiyonların neler olduğuna bakalım • Ağızda metalik tat • Kızarma, ateş basması ve terleme • Ürtiker; el ayası, ayak tabanı ve kafa derisinde yoğun kaşınma • Anjioödem • Fenalık hissi • Konjunktivit • Burun akıntısı, hapşırma • Kuru öksürük, ses kısıklığı • Hırıltı, göğüste sıkışma hissi, nefes darlığı • Taşikardi (çarpıntı), tansiyon düşüklüğü Sistemik reaksiyonlar, genellikle enjeksiyondan ıs dakika sonra başlar, ama bazen 6 saate kadar da gecikebilir. Reaksiyon ne kadar erken başlarsa, o kadar ağır olur. Sistemik reaksiyonların birçoğu teknik yanlışlıklar (ilacın cilt altı yerine damara verilmesi, astım krizindeki hastaya aşı yapılması ... gibi) ve dikkatsizlikten (başka hastanın aşısının yapılması, fazla doz verilmesi, yanlış şişeden aşı yapılması ... kaynaklanır. Aşıdan sonra dikkat edilmesi gereken özellikler İmmunoterapi yapıldıktan sonra, bazı noktalara dikkat edilmesi gerekir: • Hasta, her aşıdan sonra 30 dakika kadar bekletilerek, önemli bir reaksiyon gelişip gelişınediği kontrol edilmelidir. • Aşı yapılan yer kaşınmamalı ya da ovuşturulmamalıdır. • Aşıdan sonra spor yapılması ya da ağır eforlar sakıncalı olabilir. • Aşıdan sonra yukarıda sayılan belirtilerden biri hissedilir hissedilmez, hemen doktora başvurulmalıdır, immunoterapi kimler için sakıncalıdır İmmunoterapinin yapılmaması gereken durumlar da vardır. • 5 yaşın altındaki çocuklar • Ciddi bağışıklık sistemi hastalığı (immun yetersizlik) olanlar • Kanserli hastalar • Ağır psikolojik hastalığı olanlar • Tedaviyi düzenli yaptıramayacak olanlar (uzun yol şoförleri, sık sık uzak ülkelere seyahat edenler ... ) • Önemli bir kalp hastalığı olanlar • Beta-bloker grubu ilaç kullananlar Gebeler aşı olabilirler mi? İmmuno terapiye gebelikte başlanmamalıdır, ama gebelikten önce başlanmış tedaviye devam etmekte bir sakınca yoktur. İmmunoterapinin bir ilaç tedavisi olmadığını daha önce söylemiştim; dolayısıyla da immuno terapi, yan etki bakımından ilaçların tümünden daha güvenlidirler. Nitekim, 50 yıldan daha fazla süredir gebelik döneminde uygulanmış olan immunoterapiden ne anne, ne çocuk ve ne de gebeliğin olumsuz olarak etkilendiğine dair bir bilgi yoktur. İmmunoterapinin gebelikteki olumsuzluğu, şayet anaflaksi gelişirse bunun düşüğe neden olabilme ihtimalidir. Sonuç immunoterapi, alerjik astımda iyi seçilmiş hastalara, bilimsel kurallara uygun olarak yapıldığında en etkili tedavi yöntemidir.

ALLERJIK NEZLE

Alerjik nezle ... Milyonlarca insanın derdi yeryüzünde. Ama, çoğumuzun hastalık olarak saymadığı bir hastalık. Bir 'rahatsızlık' ... Ne olur bumun biraz akarsa ... Hapşırmaktan ölen mi olmuş? Hepsi, 3-5 mendile bakar ... Silersin burnunu ... geçip gider. Hatta, kimi imrenir bile alerjik nezlesi olanlara ... Hele o 'çok yaşa .. o 'iyi yaşa' dilekleri... 'Siz de görün efendim' karşılıkları ... Gerçekten nedir bu allerjik nezle? Birkaç hapşırık mı... Bir rahatsızlık mı. .. Yoksa ... Gerçekten bir hastalık mı? 200 yaşında bir hastalık Alerjik nezle, neredeyse 200 yıldır bilinen bir hastalıktır. İlk kez 1819 yılında Charles Blackley tarafından tanımlanmış olan hastalığa, saman tozlarının neden olduğu sanıldığı için hay fever (saman nezlesi} ismi verilmiştir. Saman nezlesi, esasında yanlış bir terim olmakla birlikte, günümüzde birçok dilde, tabii bu arada Türkçede de hala kullanılmaktadır . Dünyanın burnu akıyor ... Alerjik nezlenin görülme sıklığı (prevalans), ülkeden ülkeye ve hatta aynı ülkenin bölgelerine göre değişmektedir. Prevalans, dünyanın çeşitli ülkelerinde % 0.8- % 39.7 arasında bulunmuştur. En yüksek prevalansa, gelişmiş ve endüstrileşmiş ülkelerde rastlanmaktadır. Bir ülkede ne kadar çok insanın burnu akıyorsa... ne kadar çok insan hapşırıyorsa ... o ülke o kadar gelişmiş demektir. A1lerjik nezle, gelişmiş ülkelerde, erişkin nüfusun %15-20 kadarında görülen bır hastalıktır. Kağıt mendileiler bayram ediyor ... Araştırmalar, allerjik nezlenin görülme sıklığının endüstrileşmeyle birlikte giderek artmakta olduğunu göstermektedir. Bunu en iyi kanıtlayan veriler İsviçre'de elde edilmiştir. Bu ülkede, alerjik nezle prevalansının yıllar içindeki değişimi aşağıdaki gibidir: • 1926 yılında % 0.82 • 1958 yılında % 4.58 • 1985 yılında % 9.6 • 1995 yılında % 14.2 Alerjik nezle prevalansı, son 20-30 yıl içinde dünyanın pek çok ülkesinde en az 2 misli artış göstermiştir. Bu artış, insanların alerjik hastalıklara yatkınlıklarının artmasıyla ilgilidir. Japonya'da yapılan bir araştırmada, tek bir alerjene duyarlılık 1978'de %21.4 iken, bu rakam 1991'de %39.4'e çıkmıştır. Avrupa Birliği'ne girmenin faturası Son 40 yıl içinde, alerjik nezle görülme sıklığındaki artışı nedeni veya nedenleri tam olarak bilinmemekle beraber, çevresel faktörlerin ve yaşam stilimizdeki değişikliklerin çok önemli olabilecekleri konusunda pek çok bulgu elde edilmiştir, Bunların en önemlileri şunlardır: • Yaşam stilindeki değişiklikler • Alerjenlerle daha fazla karşılaşılması • Hava kirliliği • Diyetimizdeki değişiklikler • Çocukluk çağı infeksiyonlarında azalma • Stres Genetik faktörlerin rolü var mı? Alerjik nezlenin oluşumunda genetik faktörler çok önemli olmakla beraber, prevalansındaki artışta rolleri olmadığı düşünülmektedir, çünkü 10-20 yıl gibi süreler genetik değişikliklerin (mutasyonların) oluşabilmesi için çok kısadır! Burnu akan Türkler! Alerjik nezle Türkiye'de de sık görülen bir hastalıktır. Bizim, İstanbul'da yaşları 6-15 arasında değişen 3578 çocuk üzerinde yaptığımız bir anket çalışmasında, bunların %7.8'inde allerjik nezle olduğunu saptamıştık. Benzer araştırmalara göre bu oran Bursa'daki çocuklarda %13.4, Ankara'dakilerde %11.7 ve İzmir'dekilerde %6.3 olarak bulunmuştur. Alerjik nezle gençleri sever Alerjik nezle bir gençlik hastalığıdır. Hastalık belirtileri ilk ortaya çıktığında hastaların % 80'i 30 yaşın altındadırlar. 56 ülkede, 156 merkezden 721.601 çocuğun katıldığı araştırmada (ISAAC araştırması) 6-7 yaşlardaki çocuklardaki alerjik nezle prevalansı %0.8-14.9 arasında iken, 13-14 yaşlarındaki çocuklarda bu oran, %1.4-39.7 olarak bulunmuştur. Alerjik nezle 2 yaşın altındaki çocuklarda çok enderdir. İlk belirtiler en erken 3 yaşından itibaren ortaya çıkmaya başlar,

ALLERJİK NEZLE İçİN RİsK FAKTÖRLERİ

Önce, bilinen risk faktörlerini gruplara ayıralım, sonra bunları tek tek ele alırız: • Genetik ve ailesel faktörler • Ailenin çocuk sayısı • Alerjenlere maruz kalınması • Yaşam stilindeki değişiklikler • İç ve dış hava kirliliği • Sigara • Sosyo-ekonomik durum Bu bizim ailenin hastalığı 'Bunun abisinin de böyle burnu akardı, hapşuırdı ... ' 'Dayısında da astım var ... hala çekiyor ... ' 'Annemin halasının görümeesinin küçük oğlunda da varmış bu hastalık' ... diye söze başlar pek çok hasta. Haksız da değillerdir. Hem alerjik nezlenin, hem diğer alerjik hastalıkların kalıtsal özellikleri olduğunu artık herkes biliyor: Sorun, genlerimizde. Alerji doğumla başlar Alerjik nezle erkek çocuklarda ve doğum tartısı düşük olan bebeklerde daha çok görülen bir hastalıktır. Bir de doğum ayının önemi var: Allerjik nezleye ilk ve sonbaharda doğanlarda daha fazla rastlanıyor. 'Burcunuz, hastalığınızı belirliyor. ' Doğum kontrol haplan da, spiraller de ..• hepsi çöpe Birçok araştırma, çocuk sayısı fazla olan büyük ailelerde alerjik nezlenin daha az görüldüğünü ortaya koymuştur. Çok kardeşi olanlar, hadi yine iyisiniz. Bırakın, babamdan az miras kalacak diye üzülmeyi, 'allerjik nezle riskim düşük' diye sevinin. Neden? Bunun kesin nedeni belli değildir, ama çok kardeşi olan çocukların daha çok infeksiyon geçirdikleri ve bunun da alerjik hastalıklara karşı koruyucu etki yaptığı düşünülmektedir. Tek çocuklu babalar ... Çocuğunuzu allerjik nezleden korumak istiyorsanız ... hadi bakalım, kolay gelsin. Ne kadar çok alerjen ... o kadar çok alleıji Allerjik hastalıkların oluşmasında gerekli olan şartlardan biri allerjenle karşılaşılmasıdır. Mesela, atopik bünyeye sahip olan bir kişinin ev tozuna ya da herhangi bir polene karşı duyarlılık kazanabilmesi için, önce ev tozu ile ya da polenlerle karşılaşması gerekir. Karşılaşılan allerjen yoğunluğu ne kadar fazla ise allerjinin gelişmesi de o kadar kolayolmaktadır.

Evlerinizi alerjenlerden arındırın diye boşuna nefes tüketmiyoruz. Gel pisi pisi Son yıllarda yapılan pek çok araştırma gösterdi ki, yaşamlarının ilk yılında evlerinde hayvan beslenen çocuklarda allerjik hastalıklar daha az görülüyor. Ama dikkat, sadece yaşamlannın ilk yılınla. Araştırmalara göre evde beslenen hayvan kedi de olabilir, köpek de .. Fakat, kedinin koruyucu etkisi çok daha fazla. Daha sonraki yıllarda kedi veya diğer evcil hayvanlarla beraber yaşayanlarda ise o hayvana karşı allerji gelişebiliyor. Ve, bir kere alerji oluştuktan sonra, hayvanın evden uzaklaştırılmasından başka çare kalmıyor. Çiftliklerde hayvanlarla içli dışlı büyüyen çocuklar da çok şanslı, çünkü onlar da alerjik hastalıklara karşı çok dirençliler. Hatta, bir araştırmanın, hamileliği boyunca çiftlikte çalışan kadınların çocuklarının bile alerjik hastalıklara daha dirençli olduğu sonucuna varmış olduğunu söylersem... aklınız iyice karışır mı acaba? Gebe bır hanıma alınabilecek en ıyı hediyenin küçük bir kedi yavrusu olabileceği hiç aklınıza gelır miydi? Batı tarzı yaşam Hani hep özeniyoruz ya Batı tarzı yaşam diye. Avrupa Topluluğu'na girebilmek için çabalıyoruz ya ... İngilizler şöyle yaşıyorlar, Almanlar şöyle rahatlar ... İsveçlilerin bir eli yağda, bir eli balda ... İyi, güzel de, Batılılaşmanın allerjik hastalıkları artıracağını da hesaba katıyor musunuz, bilmem? Çünkü, daha önce de sözünü etmiştim, bir kere daha tekrarlayalım: Ne kadar Batılılaşma, o kadar alerjik nezle. Hava kirliliği Hava kirliliği iki çeşittir, Allerjik hastalıklar için her ikisi de aynı derecede önemlidir. • İç hava kirliliği: Ev, işyeri.; gibi kapalı ortamların hava kirliliğidir. Başlıca kaynakları, ısınma ve yemek pişirmede yararlanılan araçlar, sentetik mobilyalar, sigara .. .'dır.

• Dış hava kirliliği: Açık havadaki kirliliktir. Petrol ve kömür gibi yakıtların yanmasıyla ortaya çıkar. Alerjik hastalıklar bakımından, büyük şehirlerde, yoğun araç trafiğinin neden olduğu hava kirliliği daha önemlidir. Sigara .•.sigara ..• Alerjik hastalıkların oluşumun da sigaranın da önemli katkısı olduğunu gösteren pek çok araştırma var. Sigara dumanına maruz kalanlarda alerji daha kolay ortaya çıkıyor. Bu durum, özellikle de bebekler için geçerli. Gebelikleri süresince ve doğumdan sonra sigara içen annelerin bebeklerinde, hem solunum yolları infeksiyonları ve hem de allerjiler daha fazla görülüyor. Gebelikte alkol ve kafeinli içeceklerin fazla içilmesi de, allerjik hastalıkları artıran bir faktör olarak ileri sürülüyor. Tiryaki anne adayları aman dikkat! Yediklerimiz içtiklerimiz Allerjik hastalıkların oluşumda önemi olabilecek diyetle ilgili özelliklerin başlıcalar: • Anne sütünün daha az verilmesi • Gelişigüzel kullanılan bebek mamaları • Hazır dondurulmuş gıdalar • Besin katkı maddeleri • Doymuş ve doymamış yağ asitleri dengesizliği • Vitamin eksiklikleri İnfeksiyonlar ... antibiyotikler ... Allerjik hastalıklardaki artışların son yıllardaki gözde nedeni çocukluk çağı infeksiyonlarının azalmasıdır. Bu teoriye göre, yaşamın ilk yıllarında geçirilen infeksiyon hastalıkları bağışıklık sisteminin allerjik yöne kaymasını önlemektedir. Araştırmalara göre çok sık antibiyotik verilen çocuklar, mikroplarla yeteri kadar karşılaşamadıkları için allerjik hastalıklara daha yatkın olmaktadırlar. çocuğum yine ateşlendi deyip hemen antlblyotlklere sarılmayın. Paranız kadar hapşırma Birçok araştırmada, allerjik nezlenin zenginlerde ve anne babaların eğitim düzeylerinin yüksek olduğu ailelerde daha fazla görüldüğü saptanmıştır. Zenginlik de eğitim de, Batı tarzı yaşarnın özellikleri olarak kabul edilebilir. 'Çoçuğunun allerjik nezle olmasını istemeyen, ne zengin olmaya çabalamalı, ne de üniversite bitireyim diye uğraşmalı. '

ALLERJİK NEZLENİN çEşİTLERİ

ABerjik nezlenin klasik olarak başlıca iki türü vardır: • Mevsimsel allerjik nezle: Hastalık belirtileri yılın belli aylarında ortaya çıkar. Başlıca nedeni polenler ve bazı küflerdir. Halk arasında bahar nezlesi veya polen nezlesi ismi de verilir. Belirtiler her yıl değişik ağırlıkta olabilir. Bu, atmosferdeki polen miktarlarının her yıl farklı olması yanında, hastadaki duyarlılığın da her zaman aynı olmamasından kaynaklanır. • Sürekli allerjik nezle: Hastalık belirtileri yılın her ayında vardır. Başlıca nedeni ev tozları, küfler ve hayvanlara ait alerjenlerdir. • Bunlara, işyerinde karşılaşılan alerjenlerin neden olduğu mesleksel alerjik nezleyi de ekleyebiliriz. Yeni sınıflama Yukarıdaki sınıflamanın her zaman geçerli olmadığını hemen ekleyelim. Mesela, bazı Güney Avrupa ülkelerinde parieteria (yapışkan otu) sezonu çok uzundur ve hatta ekvatora yakın ülkelerde tüm bir yıl boyu bile devam eder. Ev tozlarına allerjik olanlarda o belirtiler tüm yıl içinde görülebilmekle beraber belirtilerin daha şiddetli olduğu dönemler vardır. Ayrıca, bazı hastalar hem polenlere ve hem de ev tozlarına allerjik olabilirler. İşte, bu nedenlerden dolayı belirtilerin devamlı ya da aralıklarla ortaya çıkmasına ve belirtilerin şiddetine göre yeni bir sınıflama yapılmıştır. Bize 'hayırlı, uğurlu olsun' demekten başka bir şey söylemek düşmez, Laf aramızda kalsın, bazıları, ekmek paralarını hastalıklara yeni isimler vererek ya da yeni sınıflandırmalar yaparak kazanırlar. • Aralıklı allerjik nezle (intermittent): Belirtiler 1 haftanın 4 gününden veya 4 haftadan daha az sürer. • Sürekli allerjik nezle (persistent): Belirtiler 1 haftanın 4 günün den veya 4 haftadan daha fazla sürer. Belirtilerin şiddetine göre sınıflama • Hafif alerjik nezle: Uyku bozukluğu, günlük aktivite bozukluğu, işe veya okula devamsızlık ... gibi can sıkıcı belirtiler yoktur. • Ağır alerjik nezle: Yukarıdaki özellikler vardır. Alerjik nezlenin gidişatı Alerjik nezle, bir kere belirti verdi mi, artık ömür boyu devam edecek olan bir hastalık olarak kabul edilir. Genel olarak hastalık belirtileri ilk yıllarda artıp daha sonra sabitleşir, Henüz bilemediğimiz nedenlerle, belirtilerin zaman zaman tamamen kaybolması da mümkündür.

ALLERJİK NEZLENİN BELİRTİLERİ

Alerjik nezlenin başlıca belirtileri aşağıda madde madde sıralanmıştır, Hastaların %70 kadarında belirtiler sabahları, uyanır uyanmaz daha fazladır; diğerlerinde günün değişik saatlerinde ortaya çıkar. • Hapşırma • Burun akıntısı • Burun kaşıntısı • Burun tıkanıklığı Bu belirtiler her hastada değişik derecelerdedir. Mesela, bazı hastalar daha çok hapşırma ve burun akıntısından, bazıları ise burun tıkanıklığından şikayetçidirler, Alerjik nezle belirtileri sadece duyarlı alerjenle karşılaşıldığı zaman değil, sigara dumanı, parfüm, deodorant, soğuk hava ve her türlü keskin koku ile de ortaya çıkar. Hapşuuuuuuu .... En tipik belirti hapşırmadır; bazen arka arkaya 10-20 kez olabilir. ayılamayacak kadar çok hapşırıyorum i diyen hasta sayısı hiç o de az değildir. Hapşırmalar sabah saatlerinde daha çoktur ve hastayı yorgun düşürebilir. Hapşırmalar bazen aniden başlar, bazen de burunda yanma-kaşınma tarzı bir rahatsızlıktan sonra ortaya çıkar. Şoförler dikkat! . Hapşırma sırasında refleks olarak gözler kapanacağı için araba sürenlerin çok dikkatli olmaları gerekir. Mendilerin en sevdiği belirti Bu, burun akıntısıdır; çoğu zaman su gibi ve berraktır. Bir hastam 'Şaşal gibi' diye tarif etmişti burun akıntısını da, uzun zaman Şaşal içememiştim, Sürekli ve fazla miktardaki burun akıntısı, hastanın sinirlerini bozar. Düşünün, elinizde bir mendil devamlı burnunuzu siliyorsunuz ... Birçok hasta, cep mendili yerine artık kağıt havlu kullanmaya başlar. .. Sürekli burnu akanlar ve bunu mendille silenlerin burun deliklerinin etrafı ve üst dudaklan kızarır, tahriş olur ... Aşırı burun akıntısı, devamlı burun çekme, geniz akıntısı, boğazda gıcıklanma, öksürük ve hatta bulantı gibi şikayetler de olmaya başlar. Bu berrak akıntı sarıya, yeşile doğru renk değiştirirse, bilin ki, sinüslerinizde iltihap (sinüzit) olmuştur. Burun tıkanıklığı Bazen iki taraflı, bazen tek taratlıdır. Tıkanıklık sürekli olarak aynı tarafta ise, burun içinde darlık yapabilecek bir durum (polip, yabancı cisim, burun eti...) araştırılmalıdır. Tıkanıklık fazla ve devamlı ise, burun etrafındaki boşlukların (sinüsler) ve orta kulağın havalanması bozulur. Bu da, kulak ağrısı, duymada azalma gibi şikayetlere neden olur. Burun tıkanıklığı, çocuklardaki allerJlk nezlenln tek ve en önemli belirtisi olabilir.

Burun, geniz, damak kaşıntısı Çok sık rastlanan ve birçok hastayı huzursuz edebilecek olan bir belirtidir. Kaşıntı, çoğu zaman sadece burunda değil, damakta, genizde, kulakta ve gözlerde de vardır. Gurklama: Hastalar dilleri ile geniz ve damaklarını kaşırken 'gurk' sesi çıkarırlar. Dışarıdan rahatlıkla duyulan bu ses, çevredekilerin özellikle de anne ve babaların, kardeşlerin sinirine dokunur. Bazı hastalar kaşıntıyı yenmek için sürekli olarak burunlarını ovalayıp dururlar. Özellikle de çocuklar el ayası ile burunlarının ucunu yukarı doğru kaldırırlar veya burunlarını iki taraftan sıkarak sağa sola sallarlar. Bazı hastaların kulaklarını kaşımak için kullandıkları tığ, kalem ... gibi sivri uçlu cisimler son derecede tehlikelidir. Hastalar, kulaklarını kaşımak için kulak temizleme çöpleri dahil, hiçbir yabancı cismi kullanmama konusunda ciddi şekilde uyarılmalıdırlar! Dumana hassas burunlar Alerjik nezleli hastaların bazılarının burnu sigara kokusuna karşı aşırı derecede hassas oluyor. Bu hastalar, çok uzaklardaki sigara dumanının kokusunu kolaylıkla aldıklarını ve bundan rahatsız olduklarını belirtirler. Bir hastam, 'alt kattaki komşusunun sigara dumanından rahatsız olduğunu' söylemişti; inanasım gelmiyor. Yellenmenin sakıncası yok. .• Bazı hastalarda koku alma bozukluklarına rastlanır. Bu hastalar ne iyi, ne de kötü kokuları hissedebilirler ... Bazılarının burnu ise, aksine, radar gibi çok uzaklardaki kokuları bile duyabilir, hele de sigara kokusunu ... Bazı alerjik nezleli hastalar ise yiyip içtiklerinin tadına varamadıklarından şikayetçidirler. Nezle diyip geçmeyin Alerjik nezlelilerde, bu yukarıda saydıklarımızdan başka şikayetler de olabilir. Mesela, geniz akıntısı, boğazda gıcık hissi... öksürük. .. koku alma bozuklukları ... baş ağrısı, yüz ağrısı ... uykusuzluk, uyku bozuklukları, horlama, ağız kuruluğu, nefeste kötü koku... yorgunluk, bitkinlik, iştahsızlık, sinirlilik... bulantı, karın ağrıları ...

DİGER RİNİT çEşİTLERİ

Her burnu akan, tıkanan veya hapşıran kişinin alerjik nezle olması gerekmez. Bunlar, genel olarak rinit (burun iltihabı) adı verilen birçok hastalığın bulgularıdır. Bunların sınıflandırılması Tablo 1 'de verilmiştir. Soğuk algınlığı Alerjik nezle ile en çok karıştırılan hastalık virüslerin neden olduğu rinittir. Bizim tıp dilinde viral rinit ismini verdiğimiz hastalık, halk arasında soğuk algınlığı, üşütme veya sadece nezle isimleriyle bilinir. Başlıca etkenleri rinovirüs, parainfluenza, adeno ve koronavirüsler olan soğuk algınlığına, havaların değişken olduğu dönemlerde, özellikle de sonbahar aylarında daha sık rastlanır. Küçük çocuklar yılda 5-6 kere nezleye yakalanırlar, yaşları ilerledikçe bu sayı azalmaya başlar. Soğuk algınlığının allerjik nezleden başlıca farkları, salgınlar şeklinde ortaya çıkması, genellikle halsizlik ve kırgınlık ile beraber olması ve birkaç gün içinde de kendiliğinden geçmesidir. Bakterilerin ve mantarların etken olduğu rinitler, viral rinitle re göre çok daha ender rastlanan hastalıklardır. Tablo 1: Rinit sınıflandırılması • Mikrobik rinit Virüslere bağlı Bakterilere bağlı Diğer mikroplara bağlı • Alerjik rinit Aralıklı Sürekli • Mesleksel (alerjik veya non-alerjik) Aralıklı Sürekli • llaçlera bağlı rinit Aspirin Diğer ilaçlar • Hormonal rinit • Diğer rinit türleri irritanlar Gıdalar Emosyon Atrofik Reflü • Nedeni bilinmeyen rinit (Vazomotor rinit) Mesleksel rinit Mesleksel rinit, allerjik veya non-allerjik olabilir. Başlıca nedenleri, çeşitli laboratuvar hayvanları (fare, kobay, tavşan ... ), tahıllar (fırıncılar, tarım işçileri), odun tozları (maun, sedir ağacı ... ), lateks ve çeşitli kimyasal maddelerdir (asit anhidrit, platin tuzları, yapıştırıcı ve çözücüler ... ). İlaçlar da nezle yapabilirNezle yaptığı bilinen pek çok ilaç vardır. Aşağıda bunların en sık rastlananlarına örnekler vereceğim: • Aspirin ve bazı ağrı kesiciler • Romatizma ilaçları • Yüksek tansiyon ve kalp ilaçları • Doğum kontrol hapları • Göz tansiyonu tedavisinde kullanılan damlalar Uzun süre burun damarlarını daraltan ilaç (Otrivin, İliadin, Ephedramid ...) kullanan hastalarda gelişen burun tıkanıklığına medikamentöz rinit ismi verilir. Kokain çekenlerde de, hapşırma, burun akıntısı, koku alma bozukluğu ve burun bölmesi kemiğinde erimeye yol açan bir tablo ortaya çıkar. Hormonal nedenlere bağlı rinit

Çeşitli hormonal hastalıklarda (akromegali, hipotroidi) ve hormon salgılannda değişikliklerin olduğu dönemlerde (gebelik, ergenlik dönemi, adet dönemi ... ) burunla ilgili belirtiler ortaya çıkar. Gebelik nezlesi: Gebeliğin son döneminde gelişen rinit te belirtilerin şiddeti kandaki östrojen hormonunun miktarı ile ilgilidir. Doğumla beraber tüm belirtiler de kaybolur. İrritanlar Bir çok kimyasal ve fiziksel etken, alerjik nezleyi taklit eden belirtilere neden olabilir. Ani ısı değişimi, bazı baharatlar, keskin boya ve parfüm kokuları kimleri hapşırtmaz ki ? Gıda alerjisi Gıdalar, çok nadiren tek başlarına alerjik nezleye yol açarlar, fakat gıdalara bağlı anaflaksilerde burun belirtileri çoğu zaman mevcuttur. Kırmızı biberin neden olduğu burun akıntısının nedeni, içerdiği capsaicin'dir. Bu madde, burun içindeki sinir uçlarını uyararak etkili olur. Gıda katkı maddeleri ve alkollü içecekler de bazı kişilerde alerjik nezleye çok benzeyen belirtilere neden olabilirler. Burun şikayetleri olan çocuklarda reflüyü de unutmamak lazım (Reflü, mide asitinin yemek borusuna kaçması demektir). Non-alerjik rinit Klinik olarak alerjik rinitten hiçbir farkı olmayan, fakat ne deri testleri ile, ne de kanda 1 g E ölçümleri ile herhangi bir alerjen saptanamayan olgular non-allerjik rinit olarak adlandırılır. Eskiden vazomotor rinit veya idiopatik rinit isimleri de kullanılırdı. Bu hastaların başlıca özellikleri şunlardır: • Kadınlarda daha çok rastlanır. • Belirtiler 40 yaşından sonra ortaya çıkar. • Belirtilerin özel bir mevsimi yoktur, fakat soğuk kış günlerinde şikayetler daha fazladır. • Belirtiler aynen alerjik nezledeki gibidir, yalnız gözle ilgili belirtiler ya hiç yoktur veya çok azdır. Burun tıkanıklığı ön plandadır. • Aspirin duyarlılığına sık rastlanır. • Belirtileri ortaya çıkaran en önemli faktörler, ısı ve nem değişiklikleri, keskin koku, sigara dumanı ve sıcak baharatlı yiyeceklerdir. Bu hastalarda, çeşitli anatomik bozukluklara (burun kemiğin de çarpıklık, polip ... ) sık olarak rastlanır. Bu hastalar alerji testinden sonra herhangi bir alerjene duyarlılıkları olmadığını söylediğimizde 'Keşke, benim de bir şeye alerjim olsaydı, kendimi neden koruyacağımı bilirdim, aşı olup kurtulurdum' diye hayıflanırlar.

ALLERJİK NEZLENİN YAPIŞıK KARDEŞLERİ

Alerjik nezle, birçok hastalıkla sıklıkla bir arada bulunur. Bunlara alerjik nezlenin yapışık kardeşleri diyoruz: • Alerjik göz nezlesi • Astım • Sinüzit • Orta kulak iltihabı • Atopik dermatit (egzema) • Besin alerjisi Alerjik göz nezlesi Bu hastalığın tıp literatüründeki ismi alerjik Hemen daima allerjik nezle ile birlikte görüldüğünden allerjik ri nokonjunktivit ismi de çok sık kullanılır. Hastalığın, astımla birlikte olma ihtimali allerjik nezleye göre daha azdır. Göz, lokal ve sistemik allerjik reaksiyonlarda sık tutulan bir yerdir. En çok da dış ortamla temas halinde olan konjunktiva tabakası bu olaylarda yer alır. Alerjik konjunktivit, herhangi bir yaşta görülebilir; sürekli ve mevsimsel türleri vardır. Sürekli olan tipi küçük bebeklerde, mevsimsel olan tipi de 20-40 yaşları arasında daha fazla görülür. En ağır belirtilere polenlerin neden olduğu konjunktivitte rastlanır. Alerjik konjunktivitin başlıca belirtileri, gözlerde ve göz etrafında kaşıntı ve yanma, göz yaşarması. ışığa karşı hassasiyet, göz kapaklarında şişme, gözde yabancı cisim hissi...'dir. Alerjik nezle astıma yol açar ını? Alerjik nezle ve astım adeta ayrılmaz iki arkadaş, canciğer kuzu sarmasıdırlar. Bu, son yıllarda 'one airway, one disease' (bir havayolu, bir hastalık) ve 'united airways' (birleşik havayolları) terimi ile ifade edilmeye çalışılmaktadır. Yani, bir çeşit 'to be or not to be' durumu ... İşte, size konu ile ilgili çarpıcı istatistik bilgileri: • Allerjik veya non-alerjik rinitli hastalarda astım gelişme riski, nezlesi olmayanlara göre 11-17 kat daha fazladır. Risk, sürekli alerjik nezlesi olanlarda yüksektir. ' • Genel olarak, tüm astımlıların % 75-80'inde alerjik nezle vardır. • Astım ve alerjik nezle belirtileri hastaların %25 kadarında aynı zamanda başlar. • Birden fazla maddeye karşı alerjisi olanlarda astım riski daha fazladır. Uzun lafın kısası! Alerjik nezle astım için çok önemli bır risk faktörüdür.

Sinoot ve polipler Sinüsler, burun etrafındaki iç yüzeyi burunu da döşeyen mu koza ile kaplı boşluklardır; .sirıüzit de bu boşlukları iltihabıdır. Araştırmalara göre, rinitli hastaların %50-70 kadarında sinüzit ve sinüzitlilerin %55 kadarında rinit belirtileri bulunur. Sinüzit, özellikle sürekli alerjik nezleli ve non-alerjik nezleli hastalarda görülmektedir. Akut veya kronik sinüzit, alerjik iltihap nedeniyle burun zarının şişmesi ve sinüslerin ağızlarını tıkayarak havalanmalarını bozması sonucu meydana gelmektedir. Polipler, sinüsleri döşeyen mukozanın şişmesi ile oluşan ve burun boşluğuna taşarak nefes almayı bozan oluşumlardır. Sanıldığının aksine bunların alerjiyle ilişkileri çok azdır (%5). Poliplere en çok, aspirin duyarlılığı olan hastalarda rastlanır. Bu hastaların %80 kadarında rinosinüzit belirtileri, burun tıkanıklığı ve burun akıntısı vardır. %70 hasta koku alamamaktan şikayet eder. Polipler tekrarlama eğilimindedirler. Orta kulak iltihabı (otitis media) Otitis media, daha ziyade 2 yaşından küçük çocuklarda rastlanan orta kulak mukozasının iltihabi hastalığıdır. Rinit de orta kulak iltihabı da çok sık rastlanan hastalıklardır ve aynı hastada aynı zamanda saptanabilirler. Orta kulak iltihabı ve allerji arasındaki ilişki o kadar kesin değildir. Çeşitli araştırmalarda, orta kulak iltihabı olan çocuklarda solunum yolları alerjileri %4-90 arasında bulunmuştur. Haklı olarak soruyorsanız hangi orana inanalım diye; yanıt yok! Egzema Egzema (atopik dermatit), herhangi bir yaşta ortaya çıkabilirse de, daha ziyade bir bebeklik çağı hastalığıdır. Araştırmalara göre, bebekliklerinde egzeması olanlarda ileri yaşlarda solunum sistemi alerjisi riski yüksektir (%50-75). Bunun tersi, yani alerjik nezleli hastalarda egzema ortaya çıkma ihtimali daha düşüktür (%5-13) Besin alerjisi Polenlere alerjisi olan hastalarda, çeşitli meyve ve sebze alerjileri sık görülür. Ben sadece küçük bir örnek vereceğim; ayrıntılar için 'Polen A1lerjisi' bölümüne bakınız. Huş ağacı ve diğer ağaç polenlerine alerjisi olanlarda elma, havuç ve patatese alerjisi görülebilir. Alerjik nezlenin horlama ile ilişkisi Burun yerine ağız yoluyla solunum, daha çok geniz eti ve bademcik büyüklüğü ile ilgili bir sorun ise de, alerjik nezleye bağlı burun tıkanıklığı olanlar, geceleri ağızdan soluk alıp verirler ve horlayabilirler.

Bu hastalarda ağız kuruması da sık rastlanılan bir şikayettir. Bazı hastalar yataklannın başucunda bir bardak su olmadan yatmadar. Ağızdan nefes alan ve horlayan hastalarda çeşitli uyku bozuklukları da görülür. Sabahları zor uyanırlar, uykularını tam alamadıkları için gün boyunca uyuklarlar, konsantre olamazlar ... sinirli ve yorgundurlar ... Dikkat ... dikkat ... dikkat ... Bugüne kadar görmüş olduğum alerjik çocuklarda, dikkatimi çeken en önemli özelliklerden biri, bu çocukların özellikle geceleri baş, boyun ve saç diplerinin terlemesi idi. Yine sorulduğu zaman, bu çocuklarda gece uyku sırasında diş gıcırdatma alışkanlığının da yüksek oranda görüldüğü sonucuna vardım. Okuduğum hiçbir kaynakta bu bulgulardan bahsedilmediğini de bildirmek istiyorum. Alerjik çocuklarda, gece uyku sırasında baş boyun saç terlemesi sık rastlanan bir bulgudur Alerjik nezlenin psiko-sosyal etkileri Hapşırmadan kim ölmüş? Burun akıntısı da dert mi, silersin bumunu olur biter ... diyorsanız aşağıdaki vecizemi bir daha okuyun, iki daha okuyun! Alerjik nezlesi olmayana burun silmek kolay gelir. Vecizeyi anlamayanlar şu sorulara cevap bulsunlar: - Her zaman mendil taşımak kolay mıdır? - Bumunuz büyükse ve çeşme gibi akıyorsa, üstelik mendiliniz de yoksa ne yaparsınız? - Siz bir paket mendilin kaça olduğunu biliyor musunuz? - Yoksa siz kağıt mendil mi satıyorsunuz? - Ya da, mendil fabrikatuz mı var? - Şu bumumu kökünden kesseniz, bu dertten kurtulur muyum? Görüldüğü gibi: Alerjik nezle, hastaların psiko-sosyal yaşamlarını ciddi şekil de etkileyebilen bir hastalıktır. • Okulda ve işte başarısızlık • Entelektüel performansta azalma • Sinirlilik • Yorgunluk • Uyku bozuklukları • Depresyon Keşke, o 'çok yaşa ... iyi yaşa ... ' dilekleri gerçek olsa!

ALLERJİK NEZLEDE TANI YÖNTEMLERİ

Alerjik nezle tanısı tipik hastalarda çok kolaydır. Hastanın şikayetleri dinlenir, sorgulanır ve sistemik muayenesi yapılır. Hastaların muayenelerinde tipik bulgular saptanır: • Aktivite: Alerjisi olan hastalar, özellikle de çocuklar adeta yerlerinde duramazlar, sürekli hareket halindedirler. Ellerinde mendil eksik olmaz. • Adenoid yüz: Uzun yüzlüdürler, üst çeneleri dar, alt çeneleri ise geriye doğrudur; elmacık kemikleri daha az belirgindir. Ağız sürekli açıktır. Burun kaşınmaktan dolayı kırmızıdır. • Alerjik selam: El ayası yüze dayanarak burun ucu kaldırılarak hem burun kaşınmış ve hem de burundan kısa süre de olsa rahat nefes alınması sağlanmış olur. Bu hareketi uzun süre (en az 2 yıl) yapanlarda burnun yukarıya doğru kıvrıldığı yerde artık ömür boyu devam edecek bir çizgi oluşur. Biz buna tıp dilinde supratip çizgisi diyoruz. • Yüz çarpıtma: Bazı hastalar ise, burun ucunu hareket ettirmek, burun deliğinin birini olsun biraz açmak amacıyla üst dudak ve yüzün orta l/3'ünü bir tarafa çekerek buruştururlar. • Alt gözkapaklarının altında koyu halkalar vardır (allergic shiners). Nedeni, burundaki kanlanmaya bağlı olarak göz çevresindeki toplardamarlarda kan birikimidir. Tedavi görmeyen hastalarda tüm ömür boyu kalıcı bir özelliktir. Bazı alerjik çocuklarda ise alt gözkapağı derisinde yarım ay şeklinde kırışıklıklar vardır (Dennie-Morgan çizgileri). • Kirpiklerin ipeksi, uzun ve düzensiz olması da alerjik hastaların bir özelliğidir. • Gözler kızarmıştır. gözyaşı salgısı artmış da olabilir. Göz kapakları içinde veya köşelerinde salgılar (çapak) birikebilir. • Ağız: Ağız genellikle hafifçe açıktır. Ağız köşelerinde çatlaklar oluşabilir. Damağın çukurluğu artmıştır. Alt çene gelişimi sınırlı ve geriye doğrudur. Dişlerde çarpıklıklar da olabilir; diş çürükleri başka çocuklara göre daha fazladır. • Burun: Burun delikleri çevresi, sürekli akıntı ve bunların silinmesinden dolayı tahriş olarak kızarmıştır. Burun içinde kabaklanmalar oluşabilir. Burun zarı (mukozası) ışıklı bir spekulum İle incelenir. Normal burun zarının renk ve nemliliği taze kesilmiş karpuza benzer. Alerjik olanlarda, renk daha soluk ve mavimsiye döner. Burnun arka tarafları ve yutağın görülebilmesi içinfiberoptik rinoskopi yapılabilir, fa kat bu her hastada gerekli bir inceleme değildir.

Hastalar fiber optik rinos kopiyi çok müthiş bir muayene sanırlar. 'Doktor, burnumun içini ta gırtlağıma kadar televizyonda bana gösterdi' diye iftiharla anlatırlar. Muayene bitti Sıra, kişinin neye karşı alerjik olduğunun belirlenmesine gelmiştir. Bu amaçla en çok başvurulan iki yöntem alerjik deri testleri ve kanda immunglobulin E (/gE) düzeylerinin ölçülmesidir. Bu konulara hiç girmiyorum. Ayrıntılar için, lütfen, 'Tanı Yöntemleri' bölümüne bakınız. Alerjik nezlede, özel durumlarda, ayırıcı tanı, araştırma, hastalığın komplikasyonlarının belirlenmesi... amacıyla başvurulan diğer yöntemler de vardır. Burun provokasyon testleri Bunlar, klinik pratikte değil de, daha çok araştırma amacıyla ve mesleksel alerjik rinitin tanısında kullanılan testlerdir. Hastanın duyarlı olduğundan şüphe edilen alerjen burun yoluyla verildikten sonra ya hastada ortaya çıkan belirtiler (burun akıntısı, hapşırma, burun tıkanıklığı...) değerlendirilir ya da burun tıkanıklığı çeşitli yöntemlerle objektif olarak ölçülür. Bu testlerin başlıcalar şunlardır: • Rinomanometri • Akustik rinometri • Rinostereometri • Burun zirve akım hızlarının ölçümü Bu test, alerjenler den başka kişinin mesleği nedeniyle karşılaştığı maddelerle ya da histamin ve metakolin gibi burundaki duyarlılığı ortaya koyabilecek maddelerle de yapılabilir. Kanda yapılan incelemeler Eozinofil ve bazofiller gibi hücrelerin ve histamin, ECP, lökotrien ve prostaglandinler ... gibi aracı maddelerin, kanda ya da burun salgısındaki alerjik reaksiyon sırasında artan miktarlarının ölçülmesi daha çok araştırma amacıyla yapılan incelemelerdir. Burun salgısında yapılan incelemeler Alerjik nezleden şüphe edilen hastalarda, burun salgılarında çeşitli incelemeler yapılabilir: • Sitoloji: Burun salgısında bulunan hücrelerin incelenmesi, burun hastalıklarının ayıncı tanısında işe yarar. Alerjik nezlede eozinofil hücreler artarken, iltihaplı nezlelerde nötrofil hücreler daha fazladır. • Immunglobidin E ölçümü: Sayıları çok fazla olmayan küçük bir hasta grubunda ne deri testi ve ne de kanda 19E ölçümü ile herhangi bir alerjen saptanamazken, 19E sadece burun salgısında yüksek olabilir. • Histamin, ECP, lökotrien, prostaglandin ... gibi aracı maddeler burun salgısında da ölçülebilir. • Mikrobiyoloji: İltihaptan şüphe edilen durumlarda (sinüzit ?) burun salgısından kültür ve antibiyogram da yapılabilir. Alerjik nezlede röntgen incelemeleri Bazı hastalarda, diğer hastalıkları ekarte etmek için, hastalığın komplikasyonlarını belirleyebilmek için ya da tedaviye cevap vermeyen hastaları değerlendirmek için sinüslerin (burun etrafındaki boşluklar) ya düz grafılerle ya da tomografi veya manyetik re zonans gibi radyolojik yöntemlerle incelenmeleri gerekebilir. Halkımız bu incelemeleri 'sinüzit filmi' ya da 'siniait tomograftsi' isimleriyle bilir. Her alerjik nezlesi olan hastaya röntgen çektirilmesi gereksizdir.

ALLERJİK NEZLENİN TEDAVİsİ

Tedaviyi üç başlık altında toplayacağız: ı. Alerjenlerden ve irritanlardan korunma 2. ilaç tedavisi 3. immunoterapi Alerjienlerden ve iritanlardan korunma Alerjik nezle tedavisinin ı. basamağını allerjenlerden ve sigara dumanı, toz, keskin koku, ısı değişimi ... gibi irritanlardan korunma oluşturur, Konunun ayrıntıları için 'Allerjerıler ve Korunma Yöntemleri' bölümüne bakınız. İlaç tedavisi Alerjik nezle tedavisinde kullanılan pek çok ilaç vardır. Hemen söyleyelim ki, bazı ilaçlar (kortizon hap ve iğnesi) hastalık beIirtilerini çok kısa sürede bıçak gibi keserler, fakat maalesef hem ciddi yan etkilere neden olabilirler ve hem de etkileri kalıcı değildir, yani ilacı bıraktıktan bir süre sonra tüm belirtiler tekrar ortaya çıkar. Bazı ilaçlar (sprey şeklinde kortizon) ise, ancak çok uzun zaman düzenli kullanıldıklarında etkili olurlar ve bırakıldıklarında da belirtiler tekrarlar. Antihistaminik ilaçlar ise günü birlik etkili olmaları yanında, hastaları en çok rahatsız eden burun tıkanıklığına bir yararları yoktur. Alerjik nezle tedavisinde yararlanılan ilaçları üç gruba ayıra biliriz: • Antihistaminikler • Kortizon • Diğer ilaçlar Antibistaminikler Alerjik nezle belirtilerinden (burun akıntısı, burun tıkanıklığı, burun kaşıntısı, hapşırma ... ) sorumlu olan esas aracı madde his tamindir. Antihistaminik ilaçlar, histaminin etkisini ortadan kaldırarak etkili olurlar. Alerjik nezle tedavisinde en çok kullanılan ilaçlar olan antihis taminikler, ağız yoluyla (oral antihistaminikler) ya da buruna sprey şeklinde (topikal antihistaminikler) uygulanabilirler. Oral antibistaminikler Alerjik nezle tedavisinde kullanılan antihistaminik ilaçları iki grupta toplayabiliriz: jenerasyon antihistaminikler (klorfeniramin, difenhidramin, prometazin ... ) jenerasyon antihistaminikler (setirizin; loratadin, [eksofena din, azelastin ... ) jenerasyon (kuşak) antihistaminikler: jenerasyon antihistaminikler, yan etkileri nedeniyle (uyku, konsantrasyon bozukluğu, halsizlik, uykusuzluk, ağız kuruluğu, çarpıntı ... ) allerjik nezle tedavisinde artık hemen hemen terk edilmiş- lerdir. Bu yan etkiler yaşlı hastalarda çok daha tehlikeli sonuçlar doğurabildiği için, yaşlıların bu ilaçları kesinlikle kullanmamaları gerekir. Bazı öksürük şurup ve haplarının içinde., ı. jerıerasyon ilaçlar vardır. 2. jenerasyon (kuşak] antihistaminikler: Günümüzde, allerjik nezle tedavisinde en çok başvurulan ilaçlardır. Bunların çoğunun tedavi dozlarında, ı. jenerasyon ilaçlar gibi merkezi sinir sistemine ait yan etkileri olmadığı gibi daha pek çok başka olumlu farmakolojik özellikleri de vardir. 2. jenerasyon antibistaminikler içinde en çok kullanılanlar setirizin, loratadin, akrivastin, feksofenadin'dir. Bunların temel özellikleri şunlardır: • Erişkinlerde ve çocuklarda kullanılırlar. • Günde 1 kere verilmeleri yeterlidir. • Sürekli ve mevsimsel alerjik nezlede ve konjunktivitte etkilidirler. • Burun tıkanıklığına etkileri fazla değildir. • Çocuklarda uzun süre kullanıldığında astım gelişimini önleyebileceği konusunda bulgular elde edilmiştir. • Polen mevsiminde, astım belirtilerini azaltılabilirler. • Merkezi sinir sistemi ve kalp ritmi üzerine yan etkileri çok azdır veya yoktur. Eczanelerdeki antihistaminikler • SETİRİzİN: Piyasada, Allerset, Cetryn, Hitrizin, Ressital, Setiral, Virlix, Zyrtec isimleriyle, 10 m g'lık tabletleri ve 1 ml'de 1 mg ilaç bulunan şurupları ve damlaları vardır. • LORATADİN: Piyasada, Alarin, Antor, Claritine, Histadin, Loradif, Lorantis, Loritine isimleriyle 10 mg'lık tabletleri ve 1 ml'de 1 mg ilaç bulunan şurupları vardır. • FEKSOFENADİN: Piyasada, Telfast isimli 120 ve 180 mg'lık tabletleri vardır. • AKRİVASTİN: Piyasada, Semprex isimli 8 mg' lık kapsülleri vardır. Bunlara dikkat! • Antihistaminikler, sara (epilepsi), prostat büyümesi, göz tansiyonu yüksekliği (glokom) ve karaciğer hastalığı olanlara dikkatle verilmelidir. • Çocuklar ve yaşlıların, yan etkilere karşı daha duyarlı oldukları unutulmamalıdır. • ı. kuşak antihistaminiklerin en önemli yan etkisi uyuşukluk (uyku) yapmasıdır. Fakat, özellikle çocuklarda ve bazen de yaşlılarda tam tersi bir etki de ortaya çıkabilir. • Uzun yıllar ülkemizde de kullanılmış olan astemizol ve ter fenadin gibi bazı ı. jenerasyon ilaçlar, ölüme kadar gidebilen kalp ritim bozukluklarına neden olabildikleri için birçok ülkede piyasadan kaldırılmıştır. • Bazı antihistaminiklerin (siproheptadin, ketotifen) iştah açıcı ve kilo aldırıcı etkileri vardır. • HAYRET ETMEYİN! Çok ender de olsa, antihistaminik ilaçlar da allerjik reaksiyonlara yol açabilirler. Bunlar, doğrudan burun içine sıkılarak kullanılan ilaçlardır. Bu sayede daha az yan etki ile daha yüksek ilaç uygulamak mümkün olabilmektedir.

SENDE YORUM YAP!

Whatsapp