Doğal Sağlık Yönteminde ve Kozmetikde İdrar

Doğal Sağlık Yönteminde ve Kozmetikde İdrar :

Doğal Sağlık Yöntemlerinde ve Kozmetikte İdrar

Bornheim'dan Klara Herb: "İdrar" konusunun uyandırdığı yankı ve bütün mektuplara cevap vermeye vakit ayıramayışım, oturup bir şeyler yazmama sebep oldu. Yayına ben de katıldım ve idrarın ilaç ve kozmetik olarak kullanılışına kendimden örnekler verdim. Öncelikle şunu söylemek isterim, idrarın kozmetik ve ilaç olarak kullanılması uzun zamandır biliniyordu ve doğal sağlık yöntemi için yeni bir şey değildir. Pek çok alanda, hatta kanserde bile idrar kullanılır. Bu konuya sonra gene döneceğim, şimdilik idrarın ilaç olarak kullanılmasının tarihçesiyle başlamak istiyorum.

İnsanların idrarı kozmetik ve ilaç olarak kullanmaya ne zaman başladıklarını hiç kimse söyleyemez. Tıp tarihine baktığımız zaman, bu şifalı maddenin 3000 yıldan beri kullanıldığını anlarız. Endüstri devrimi ve toplumsal devrimlerle birlikte, ilimde de devrim oldu ve araştırmaları yoğunlaştı. o andan başlayarak in an doğadan kopmaya başladı ve kendisini bilinmeyen bir akıntıya bıraktı. Böylece doğa ile insanın yüzyıllarca sürdürdükleri uyum, uyumsuzluğa dönüşmeye başladı. İnsanın bulduğu pek çok şey, onun çevresini bozmaya, yıkmaya ve kendisini yıpratmaya yöneldi. Teknik ilerlemenin meydan okuyuşuna karşı insan direnemedi ve sonuçta doğaya boyun eğdirdiği gibi kendisi de gelişmenin e iri oldu. Böylece dünya baş döndürücü bir hızla değişti ve eski bilgiler acımasızca bir kenara atıldı. İlimle tanışan sağlık yöntemleri tıp okullarına dönüştü. Bu suretle iki tür sağlık bilgisi ortaya çıktı: Biri biyolojik yönteme ve kazanılan deneylere dayandırılmış tababet dışı bilgiler veya doğal sağlık yöntemi, diğeriyse araştırma ve teknik ilerlemeye dayanan tıp okullarıydı. Okullu tababet, yavaş yavaş sentetik yoldan elde ettiği ilaçları kullanmaya başladı, zaten pek az olan mevcut doğal sağlık maddelerini kenara itti ve bir gün bunlar tamamen kaybolup gittiler. İdrar da aynı temizlik davasının kurbanı oldu, fakat gene de teşhisteki önemini kaybetmedi. 3000 yıl iyi bir deva olarak hizmet etmiş olan idrar bir gece içinde sessiz sedasız, "pislik" ve insan vücudunun dışladığı "fena kokulu" bir şey olarak kayboluverdi.

Sayın okurlar, gelin bir an için, uzak geçmişe bir "öğrenim yolculuğu" yapalım, Nil vadisindeki insanları "ziyaret edelim" ve 3000 yıl önceki Mısırlı göz doktorlarının göz hastalıklarını nasıl tedavi ettiklerini öğrenelim. Elimize rehber kitap olarak "Eski Hekimlerin Sırları ve Güçleri" adı altında Jürgen Thorwald'ın yazdığı kitabı ve arkeolojik birkaç papirüs belgesini alalım. Sevgili okurlar, teknik-pratik sebeplerden, hemen idrarın tarihine girmeyip, idrarın rolünü daha iyi anlatacak başka olgulara daldım diye sakın bana kızmayın.

"iÇ hastalıkları ve cerrahi hastalıkları konu alan Ebers, Papirüs göz hastalıkları hakkında da bilgi veriyor: Mısırlı göz uzmanlarının birçok göz hastalığını bildiklerini ve az çok birbirinden ayırdıklarını bildiriyor: Konjonktüvit, leukom (ak benek), şaşılık, kirpiklerin içe dönmesi, devamlı akıntı, keratit, gece körlüğü, iritis (renkli tabaka iltihabı), arpacık, glokom, katarakt, en çok korkulan, % 50 körleşmeyle sonuçlanan ve sonraki yıllarda "Mısırlı hastalığı" denilen kornea (trahoma) hastalığı.

Bu bilgilerin 3000 yıl öncesine ait olduğunu düşünürsek, eski Mısırlı göz doktorlarının hastalıklar hakkında bilgilerinin hiç de az olmadığını görürüz. Göz hastalıklarının tedavilerinin de rastlantısal olmadığını aşağıdaki bilgilerden öğreniyoruz. "Doktorlar galenitten (kükürtlü kurşun), kömürden, tuz ve bakır eriyiklerinden, mür ağacı kökünden ve diğer reçine türlerinden siyah ve yeşil merhemler yapıp iltihaplı gözlere kullandıklarına göre, bu ilaçların kuşkusuz iltihap giderici bir etkisi vardı. Bal ile hintyağı karışımı sonradan da kullanılıyordu, çünkü hintyağının sadece müshil etkisi yapmayıp, yaraları da iyileştirdiği bilinirdi. Yabani üvez ağacı tozu ve buna benzer maddeler iltihaplı mukozayı ernip kurutuyordu." Gerçi adı geçen maddeler bizim konumuz değil, ama ben devam1ılığı daha iyi sağlamak ve şimdi sözü geçecek ilaçlarla daha iyi kıyas yapmak için onlardan söz ettim.

"Araştırmacılar Mısır'daki göz reçetelerini okurken, şu isimleri herhalde pek saygıyla karşılamamışlardır: At pisliği, pelikan pisliği, insan idrarı, kertenkele dışkısı, çocuk dışkısı, ceylan dışkısı, en fazla da timsah pisliği." Hiç kuşku yok ki, insanın bu satırları okurken tiksintisini yenmesi çok zor. Daha ilerde idrarın ve dışkının içinde bulunan maddelerin analizine sıra gelince, artık tiksinmenize gerek kalmayacağını umarım. Bundan sonraki bölümde de Mısır'daki göz hastalıklarında kullanılan diğer tuhaf reçeteler var.

"Balık ödü ve inek karaciğeri ezmesinin göz hastalıklarında tedavi amacıyla kullanılmasının şimdilerde akılcı açıklamaları var. Safra (öd) ve karaciğer içinde enfeksiyonu önleyen koruyucu maddeler bulunuyormuş. Buna karşın, pislik ve dışkıların kullanılması, tam anlamıyla barbarlık işareti sayılıyor." Zamanımızın tıp tarihçileri, "Pislik Eczanesi" (kocakarı ilaçları) sözcüğü altında, ortaçağda da kullanılan ve övülen bir sürü ilaç ismine rastladılar. "Nil çamuru" ve "bataklık çamurunun yanı sıra özel bir toprak da reçetelerde geçiyordu ve her ne kadar fazla ciddiye alınmasa da 19. yüzyılda hala kocakarı ilaçları arası da sayılıyordu.

Mısırlı göz doktorları, kurutulmuş dışkıları, göz merhemleri veya bal, özellikle de "idrarlı" bal ile karıştırıyorlardı. Bu kan dolaşımları, başka tedavi biçimlerine cevap vermeyen göz hastalıklarında ve iltihaplarında kullanılıyordu. İdrar yıkamak için, çamur ve toprak ise sargılarla bağlanarak uygulanıyordu. 1948'de yeni bir harika ilacın, aureomycin'in bulunduğu bütün dünyada duyuruldu. Herhalde Dr. Benjamin M. Duggar (Wisconsin Üniversitesi, Bitki Fizyolojisi profesörü) bu keşfinin eski Mısır tababetinin takdir edilmesine yol açacağını düşünmemiştir. Aureomycin antibiyotik olup, trahomaya karşı kullanılır.

Prof. Duggar ve arkadaşları bunu mezarlıkların çevresinde bulunan bir cins topraktan elde etmeyi başarmışlardı. Bu üzerinde mantar biten bir toprak türüdür. Hastalık yapan mikro organizmaları yok eder, tıpkı başka bir tür ak mantardan çıkanları bir metabolizma ürünü olan penisilinin yaptığı antibiyotik etkiye sahiptir ve 20. yüzyılda bir tıp devrimi yaratmıştır. Hemen arkasından araştırmalar gösterdi ki, insan vücudunda yaşayan bakteriler sayesinde insan idrarı ve dışkısının da antibiyotik bir etkisi vardır. Şimdi herhalde bazıları heyecana kapılıp, antibiyotiği keşfedenin Mısırlılar olduğunu söylemeye kalkabilir. Gerçekten de araştırmalar "kocakarı ilaçlan" hakkındaki hükmü esaslı biçimde değiştirdi. Sadece Ebers papirüsü idrar ve dışkının önemli hammaddelerini oluşturduğu 55'ten fazla reçeteden söz ediyor. Mısırlı uzmanların çok eskiden bilmeden ve genelde kaba bir biçimde, haberi ve bunların 20. yüzyılın ortasında bilimsel buluşların yeni zaferi addedilmesi daha başka bir sürü yeni görüşe yol açtı."

Sevgili okurlar, öğrenim yolculuğumuzun sonuna geldik. Eski Mısır'ı bırakalım ve yeniden çağımıza dönelim. Kendi görüşüm hakkında küçük bir saptama yapmak istiyorum: Gerçi 3000 yıl önce Nil vadisinde yaşayan insanlar, zamanımızın teknolojisine sahip değildiler ve bugünkü gibi araştırma olanakları yoktu, fakat bu, bu insanların gözlem yeteneğinden ve bir dolu deneysel bilgiden yoksun olduğu demek değildir. Bugün bile, yeni bir buluşun sonuçları kullanılmadan önce deneylere tabi tutulur ve bu bazı hallerde deneyler yıllarca sürebilir. Bilimde, araştırma yapılmadığı halde tesadüfen bulunmuş pek çok şey vardır. Bugünkü ilerleme, 3000 yıl önceki insanlara göre, daha basit ve daha hızlı bir şekilde sonuca varmamıza olanak tanıyor.

Eski Mısırlılardan böylesine sıra dışı şeyler öğrendikten ve belki bazı şeyleri düşündükten sonra, sıra şu soruya geliyor: "Dreckapotheke (Kocakarı ilaçları) na ne oldu? Bugün hala kullanılıyor mu? Aslında tam bir biyolojik olay olan kocakarı ilaçlarına doğal tedavi yöntemleri nasıl yaklaşıyor? Birinci ve ikinci sorulara ben hemen evet diyeceğim. Şaşırabilirsiniz ama "Kocakarı nacı" ilacı denen şey bugün hala var. Uygarlığın kıyısında kalmış insanlar ve kırsal kesim insanları kıt kanaat geçinenler veya modern tıp yöntemlerine para yetiştiremeyenler kocakarı ilaçlarına yönelirler. Doğal tedavi metodunun kocakarı ilacına bakışı ise, kendine özgü bir soru. Biyolojik açıdan, kocakarı ilacı yerinde duruyor ve bugünkü doğal tedavi usulüne uygun.

Bu bağlamda, kullanım alanı 3000 yıl öncesinin aksine daha da geniş. İsmi ve paketleme şekli de değişik. Doğal tedavi usulünde "Kocakarı İlacı" sözü hiç geçmiyor, fakat "nosodlar" denilen maddelerin işlevi aynı. "Nosodlar" kavramı içinde bütün dışlanan ürünler, üstelik hastalıklı dokular, kan ve mikro organizmalar da var. Yanlış anlaşılmamak ve protestoları önlemek için, hemen şunu belirteyim: Modern teknoloji sayesinde "nosodlar" hammaddesinin hazırlanışında. ilaç üretim kuralları yasasına yüzde yüz uyulmaktadır ve ilaçlar her şekilde bulunabilmektedir. Nosod adı, eski Yunanca bir sözcükten gelmektedir ve "hastalıklı, zararlı" anlamını taşır. Nosodlar homeopatik bir teknik işlemle. olmayan vücut organlarından ve metabolizma ürünlerinden elde edilir. Örneğin, hastanın kendi kanı gibi. apotojen (hastalık yapmayan) hastaya ve hastalığa özgü bir maddenin kullanılmasına: Otonosod yani isopati denir. Bilinen en eski Otonosod idrardır, yani hastanın kendi idrarı ilaç olarak alınır. Eğer nosod tedavisinde yabancı bir madde kullanılıyorsa, o zaman Hetneonosod söz konusudur. Kanser tedavisinde idrarın nosod olarak kullanılması, ancak uzman kontrolünde, kişiye özel bir tedavi uygulamasına ek olarak yapılabilir. İdrar konusundaki yazımı, idrarın dışarıdan kullanımı ile ilgili birkaç pratik formül vererek bitirmek istiyorum:

• Dış etkilerle yüzde oluşan cilt bozukluğu idrarla giderilebilir. Sabah ilk idrar yapılırken bir kavanoza alınır veya doğrudan saf pamuklu bir bez idrarla ıslatılır ve yüz silinir: 20-30 dakika kendi halinde bırakılır; sonra ince bir tabaka gündüz kremi sürülür: Akşam yatmadan önce taze idrarla işlem tekrarlanır, fakat krem sürülmez. Eğer iki hafta içinde bunun yararı olmazsa, vücut içinde bir bozukluk var demektir, sebep araştırılmalıdır. • Egzamadan yakınıyorsanız; idrarla çok iyi sonuç alabilirsiniz. Babamın egzaması vardı. Günde iki defa idrarla yıkayarak (9,9-16.9.1988) çok iyi sonuç aldı. Kaşıntı geçti, cilt sağlık kazandı, yumuşadı, parladı. 26.9.1988'de tedaviye son verdi.
• Her türlü yüzeysel ve hafif cilt bozuklukları idrarla yıkanarak çok çabuk ve çok iyi geçirilebilir. İdrar dezenfekte etkisinin yanında, koruyucu bir tabaka oluşturur ve enfeksiyonlara, iltihaba karşı koruma sağlar.
• Zaman zaman sorun olan kuru cildi idrarla yıkamak sureti ile çok iyi sonuçlar alabilirsiniz.
• Kabak çekirdeği yemek ve kabağın içine çiş yapmak. Ergenlik çağında çıkan ergenliklere karşı en iyi çaredir. Küçük taze bir kabak balkabağı alınır. 5x5 cm. lik kare biçimli bir kapak kesilir: Etli kısma dokunmadan çekirdekleri çıkarılır. Akşamleyin, bir avuç çekirdek yenir ve yatmadan önce kabağın içine çiş yapılır. Üzerine kapakçık örtülür; dik olarak bütün gece bekletilir. Sabahleyin aç karnına kabağın etli kısmından bir parça kesilip ağızda emi/ir, suyu kalmayınca çıkarılıp atılır. İdrar bütün gece dip kısma daha çok sığdığı için bu kısımdan almaya dikkat etmelidir. Kabağın içinde kalan idrar çalkalanır. Saf pamuklu bir beze dökülerek yüz yıkanır: 30 dakika beklenir, normal bir krem incecik sürülür. Kalan idrar bir daha kullanılmaz. hep taze olmalıdır. Aynı kabağı en çok üç gece kullanabilirsiniz. Çekirdekler bir defada tükenirse, yeni bir kabak alınır. Bir-iki haftalık uygulamadan sonra sivilceler geçmiş olmalıdır.
•• Ayakkabıya, çoraba işemek: Dayanılmaz bir ayak terlemesine çare bulunamıyorsa, en iyisi şu uygulamadır: Akşam ayak yıkanmaz; çoraplar ayakkabının içine konur ve üzerine işenir. Yarım saat sonra çoraplar alınır, ayakkabıdaki çiş dökülür çoraplar iyice sıkılır; tekrar ayakkabıların içine sokulur ve gece boyunca bırakılır. Sabahleyin gene ayaklar yıkanmadan çoraplar ve ayakkabılar giyilir iki-üç kere yapmak yeterlidir. • Boğaz iltihabı veya anjine karşı idrarla gargara yapılır. Çok etkilidir.
• Mafsal ağrılarında, pomatların yararı yoksa, idrarlı bez sarmak rahatlatacaktır. Şunu da belirteyim, alerjisi ve astımı olanlar bilen birine danışmalı, sonra idrar kullanmalıdırlar. Daima sabah ilk idrarı doğrudan kullanmak çok önemlidir. Son olarak idrarın içinde bulunan maddeleri vermek istiyorum.

1- Hormonlar, 2- Mineraller, 3- Vitaminler, 4- Aminoasitler, 5-Şeker, 6- Antikorlar ve antijenler, 7- Enzimler, 8- Antibiyotik maddeler Böylece "İlaç ve Kozmetik Olarak İdrar" başlıklı yazımı bitiriyor ve idrar kullanımında başarılar diliyorum. Melle'den bir bayan dinleyici, ismini vermiyor: Bilimsel Tıp nasıl deneylere dayanıyorsa, halk tababeti de içinde, belki artık unutulmuş, üstelik çok değerli deneylere dayanır. Sonuç aynı kapıya çıkar: Sağaltıyorsa, haklıdır.

SENDE YORUM YAP!

Whatsapp