Cinsel Yaşamda Yin Ve Yang

Cinsel Yaşamda Yin Ve Yang :

Bazan tüm yaşam tarzımızı bir felsefe üzerine kuramayız. Yin ve Yang hakkında bilgi sahibi olmak, yaşamımızdaki her şeyin bu felsefe üzerinde kurulmuş olması demek değildir. Daha önce de vurgulandığı gibi, bir erkek baskın olarak Yang, bir kadın baskın olarak Yin olabilir. Yin ve Yang modelinde acıkca görülen özellik, birinin diğerine daima daha etkin ve iddialı olacağıdır. Yin ve Yang'ın birbirini tamamlama özelliği, farklı-lığın birbirini tamamlamasıdır. Konfüçyüs'e göre, cinsel birleşme daima üretme amaçlı olmalıdır. Soyunun devamı için erkek çocuk doğurmadıkça, erkekler Yang enerjilerini kadınlarla kaybetmemelidir.

Bu görüşü Tao da desteklemektedir. Tao'ya göre kadın ve erkek ilişkileri "Erkeğe yaşam veren Yang özünün, kadın tarafından sömürülmesidir" Bu noktada, cinsellikten de bahsetmek gerekecektir. Çünkü cinsel yaşamımız, soluduğumuz hava kadar önemlidir. Ülkemizde tabuların oluşturduğu baskı, cinsel açlığa neden olmaktadır. Erkek ve kadında cinsel yaşam Uç dönemden oluşur: Birinci dönem ergenlik çağına kadarki olan dönemdir. Bu dönemde her şey masumdur. Çocuklarda sadece merak vardır. Ergenlik çağı ile başlayan dönem, cinsellikte ikinci dönemdir. Bu dönemde kızlarda beğenilme duygusu başlar.

Hormonlardaki değişimle birlikte boy ve kilo hızla artar. Gergin ciltte, bu kilo alımına bağlı olarak çatlaklar oluşur. Kalçalardaki büyüme, cinsel isteğin baskı altında tutulmasının ifadesidir. "Dönüş" adlı kitabımda yazdığım gibi "En büyük aşk Şeytanın Allah'a olan aşkıdır. Bu aşk, Kainatın oluşumu ile başlar ve sonsuza dek sürer. Diğer aşklar, daima bir noktada sona erer. En zor sevgi ise, kişinin kendisini sevmesidir. Oysa tasavvufa göre kişi, Tanrının yansımasıdır. Yani ben merkezli olmaktır. Bunu başaramayan kişi sevgiyi dışarda arar" İşte ergenlik çağındaki bu değişim kişinin kendisini beğenmemesine sebep olur. Bu da onu depresyona sürükler. Yani erken yaşta menopoza girmenin ilk tohumları bu yaşta atılır. Kızlarda genellikle depresyon 11-13 yaşlarında ergenlikle birlikte başlar. Bu dönemde ve daha sonraki yaşlarda depresyona girme erkeklerden iki kat fazladır. iS yaşlarında major depresyon görülür.

Bu cinsiyet ayrımı puberteden sonra gelişir ve menopoz ile birlikte kaybolur. Bazı bilim adamları, bunun hormonlar1a ilişkisi olduğunu savunurlar. Depresyon 20-24 yaş arasındaki kadınlarda daha fazla görülür. Depresyon sonucu iştah artışı, kilo artışı ve karbonhidrata düşkünlük .uçmaktadır. Kadınlarda depresyon mevsimsel olmakta ve bazen anoreksi ucvroza adını verdiğimiz "yememe"yi beraberinde getirmektedir. Erkeklerde depresyon genelde yememe tarzındadır. Bu dönemde, erkeklerde kendini isbat etme içgüdüsü artar. Yani bu dönem, atalarımızın "delikanlı" takdiği dönemdir. Vücut Yang enerji taşır. Bu dönem kadınlarda menopon, erkeklerde antropoza kadar sürer. Bu çağda, cinsel ilişki evliliğin en önemli ögesidir. Kadında art arda doğan çocuklar, vücutta şekil bozukluğu oluşturur. Kadının, cinsellik açısından kendisini isbat etmeye çalıştığı bu dönemde, erkek mutluluğu dışarda arar. Daha doğrusu aradığı sadece cinsellik değil, maceradır. Üçüncü dönem, menopozia başlayan dönemdir. Menopozun belirti ve bulguları mensruasyonun sonunda başlar ve sonraki bir yılda da devam edebilir. Hormon düzeyinin dalgalanma gösterdiği bu döneme "premenopoz" denilir. Bu dönemde birçok kadında vücutta gevşeme gibi değişikliklerle birlikte "sıcak basmaları, uyku sorunları, duygularda dalgalanma" gihiseri değişiklikler olur. Terlemeler ve vücut şeklinde değişmeler kadının önce eşinden ve sonra çevresinden uzaklaşmasına sebep olur. Aslında uzaklaşmak istediği kendisidir. Değişimi kabullenememiştir. Kadının kendi kişiliğini bulması, duygusal olarak başkalarına bağımlılıktan kurtulma sı, menopozla başlamaktadır. Östrojen hormonunda azalma, varjinal sıvının azalmasına sebep olur. Vaginal kaslarda oluşan gerilim, cinsellikten uzaklaşma olarak algılanır. Bu döneme, postmenopozik sendrom denilir.

Bu dönemde hızla depresyona girme söz konusudur. Bu dönemde kadın bir cinselliklerinin kalmadığı düşüncesi başlar. Bunun temelinde cinsel tabular ve cinsel eğitimsizlik yatmaktadır. Menopozun başlangıcında yani premenopoz döneminde ve erken yaşta görülen menopozda, başlangıçta adet kanamasında sıklaşma ve kanamanın süresinde artma olur. Bu yıllarca taşıdığımız streste ağlayamadığımızdan, bitmesini istemediğimiz ilişkinin sonlanmasını kabullenemediğimiz "ağlamadan" ve dimdik ayakta durmaınızdan kaynaklanır. Bu dökemediğimiz gözyaşının, içimize akmasının ifadesidir. Menopozda adet tamamen kesilir. Bu döneme postmenopozik sendrom denilir. Bu dönem, kadının kendi kişiliğini bulması, artık duygusal ve cinsel olarak erkeğin hegomonyasından kurtulmasıdır. Kadının kendi özgürlüğünü ilan etmesidir. Artık kadın "hükmetmeye" başlamıştır. Bu dönemi psikolojik olarak sarsıntısız geçirmek, menopozun doğal bir süreç olduğu nu kabullenmekle olur. Erkeğe bu dönemde önemli bir görev düşer. Çünkü yıllardır süren evlilik, birden yıkılmayla karşı karşıya kalır. Buradaki sorun yılların içerisinde azalan sevgi mi, yoksa kadının vücut şeklinde değişme ve erkekten uzaklaşmasına sebep olan depresyona girmesi mi? Menopoz döneminde aile birliğinin söz konusu olduğu zaman, kadın ve erkek adeta birbirlerine iki düşmanmış gibi davranırlar ve cinselliğin yaşanmadı- ğı bu evliliği zorunlu olarak sürdürürler. Aslında bu dönemde de cinsel yaşam devam etmektedir. Yeter ki erkek, kadının menopoza girme dönemin de beş veya altı ay ona sevgiyle yaklaşsın ve ona yanında olduğunu hisset tirsin. "Dönüş" te yazdığım gibi "Erkek görmeyi ister, kadınsa duymayı" Kadın erkekten bu ilgiyi görmezse, çocuklarını eşine cephe aldırmak için yönlendirir. Erkekler antrapoza girdikleri zaman, hükrnetme gücünün kalktığını hissederler. Cinsel yaşamındaki yetersizlik, onu eşinden uzaklaşmaya iter ve depresyona sokar. Erkek bu dönemde duygusallaşır, alınganlaşır ve adeta anne şefkatine ihtiyaç duyar. Aslında bilinç altında, kaybolan cinselliğinin yarattığı kendini aşağılama duygusu vardır. Bu dönemde depresyon derinleşir, evliliği bitirme güdüsü ya da alkol bağımlılığı oluşur. Akupunktur, menopoz şikayetlerini ortadan kaldırmakta, serotonin ve dopamin salgılamasını artırdığı için depresyona girmeyi engellemektedir. Erkeklerde ise kan dolaşımını artırdığı için, peniste kavemoz adını verdiğimiz boşluklara kan girmesini sağlayarak onu sertleştirmekte, böylece impotansı tedavi etmektedir. Ginseng, içerdiği hormon, vitaminler, mineraller, saponinler, karbonhidrat ve mandragorinden dolayı adaptojenik bir bit kidir.

Fiziksel direnci ve aktiviteyi artırıcı olup, strese karşı iyi bir drogdur. Gingo bloba, selenyum ile çinko açısından zengindir. Selenyum preparatları cinsel gücü artırmaktadır. Ayrıca, Gingo blobanın terkibinde bulunan gingolik asit damarları genişletmekte ve kan akımını hızlandırmaktadır. Terkibinde bulunan kumarin maddesi de kanı sulandırmaktadır. Yani selenyum preparatları, Ginseng ve Gingo bloba, impotansın tedavisinde etkili olanlardır. Buna hergün küçük bir parça siyah çikolata ilave edilirse, et kileri daha çok artar. Çünkü kakao çekirdekleri, zengin tlavonoid içerir. Bu da afrodiziyak etki yapar.

SENDE YORUM YAP!

Whatsapp