Duâ Neden Kabul Edilmez

Duâ Neden Kabul Edilmez :
Duâ eden kişiler büyük bir ihtimalle dualarının kabul olacağına inanırlar. Daha doğrusu, duayı mümkün kılan onun gerçekleşeceğine olan bu inançtır. Zaten bu inanç zayıflamaya başladığı andan itibaren, duâ da o kişi için anlamsız gelmeye başlar.
Belirli şartlarına uyularak yapılan hiçbir duanın karşılıksız kalmayacağı, dinde merkezî bir fikirdir.
Ebû Hureyre(r.a.)'den rivayet edilen bir hadis-i şerifte Peygamber Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyuruyor:
"İnsan Allah yolunda uzun seferlere katlanıp, saçları birbirine karışmış, yüzü-gözü toza bulanmış "Yâ Rab!" diyerek ellerini gökyüzüne açar. Oysa yediği haram, içtiği haram, giydiği haram; haram ile beslenmiş. Böylesinin duası nasıl kabul edilecek?" (Müslim)

Genellikle yaptığımız gibi sadece sıkışık anlarımızda ve çaresiz kaldığımız zaman el açıp duâ ediyoruz. Oysa insanın, Allah'a ihtiyacı olmadığı bir saniyesi bile yoktur. Nedense insan sanki sadece darda kaldığı anlarda Allah'a ihtiyacı olduğunu zannederek duâ eder. Oysa o, her an ihtiyacı olduğunun şuurunda değildir. İşte bu noktada şuuru yakalamış olmak hayatın rahat zamanlarında da duâ etmeyi gerekli kılar. Zaten duanın aynı zamanda bir ibadet ve kulluk olduğunu söylemiştik. Kulluk ise süreklidir. O halde duâ sadece dar zamanların eylemi değildir.
"Sana ölüm gelinceye kadar Rabbin kulluk et." (Hicri99)
Rahat olduğumuz zamanlarda yapacağımız dualar, darda kaldığımız zaman yapacağımız duaların kabul edilmesini kolaylaştırır. Hz. Peygamber (s.a.v.) buyuruyor:
"Her kim zor ve sıkıntılı zamanlarda dualarının kabul edilmesini isterse, rahat zamanlarda çok duâ etsin." (Tirmizi Deavât: 3382)
"Geniş zamanda duâ etmek kadar Allah'ın hoşuna giden bir şey yoktur." (Tirmizî)
Cenâb-ı Hak (c.c.) buyuruyor:
"İnsana bir darlık gelince yan yatarken, otururken veya ayakta iken bize yalvarır. Biz darlığını giderince, başına gelen darlıktan ötürü bize hiç yalvarmamış gibi geçip gider. İşte böyle haddi aşanlara, yapmakta oldukları şeyler süslü gösterildi." (Yûnus: 12)
"İnsana bir nimet verdiğimiz zaman yüz çevirir ve kendine yönelir. Fakat ona bir şer dokunduğu zaman da yalvarıp durur." (Fussilet: 51)
İbrahim İbn-i Edhem'e şöyle bir soru sorulmuş: "Ey İbrahim İbni Edhem! Biz yüce Allah'a duâ ediyoruz. Fakat, bizim dualarımız kabul olmuyor. Bunun sebebi nedir? Oysa, yüce Allah Kur'ân-ı Kerîm'de "Bana duâ edin ki, sizin dualarınıza cevap vereyim." (Mü'min: 60) diye buyurmuştur."
Bu soruya İbrahim İbn-i Edhem şöyle cevap verdi: "Sizin kalpleriniz ölmüştür. Siz ölü kalplerle yüce Allah'a duâ ediyorsunuz."
Adam, bu cevap üzerine İbrahim İbn-i Edhem'e: "Acaba bizim kalplerimizin ölümünün sebebi nedir?" diye sordu. Bunun üzerine İbrahim İbn-i Edhem şöyle dedi:
"Sizin kalplerinin ölmesine şu sekiz şey sebep olmuştur:

1 . Yüce Allah'ın hakkını, hükmünü bildiniz" fakat onun gereğini yerine getirip yapmadınız.
Kur'ân-ı Kerîm'i okudunuz; fakat onun emir ve hükümleriyle amel etmediniz.
Hz. Peygamber'i seviyoruz dediniz; fakat onun sünnetlerine uymadız.
Ölümden korktuğunuzu söylediniz; fakat ölüm için hiçbir hazırlıkta bulunmadınız.
Yüce Allah, Kur'ân-ı Kerîm'de size: "Sakın şeytanı dost edinmeyin ve onun izinden gitmeyin. Çünkü şeytan, size düşmandır." diye buyurdu. Fakat siz, şeytana uydunuz ve her türlü günahı işlediniz.
Siz, cehennem ateşinden korktuğunuzu söylediniz; fakat ellerinizle bile bile kendinizi cehennem ateşine attınız.
Siz cenneti sevdiğinizi söylediniz; fakat cennet için hiçbir amel işlemediniz.
Sabah, yatağınızdan uyanır uyanmaz başkalarının eksik ve noksanlarını araştırır, onları çekiştirip ayıplarsınız; fakat kendi eksik ve noksanlarınızı asla hatırlamazsınız.
İşte, işlediğiniz bu sekiz şeyden dolayı yüce Allah'ın gazap ve öfkesine uğrayan kimselerin duası nasıl kabul edilir?" (Ramazan Efendi, Hâşiyet'ül Akâid)

SENDE YORUM YAP!

Whatsapp