Biraz Da Epope: Birdenbire Gökyüzü

BİRAZ DA EPOPE: BİRDENBİRE GÖKYÜZÜ

Antik mitolojiye göre bir zamanlar yalnızca KAOS vardı, yalnızca boş luk ve karışıklık. Kaostan ilk olarak GAEA (Toprak Ana, ana tanrıça, yeryü zü) ve EROS (Aşk) ortaya çıktı. Sonra Gaea yalnızlıktan usanmış olacak ki gökyüzünü (Uranüs) oluşturarak onunla birleşip bütünleşti. Uranüs'ün Gaea'yı sarıp sarmalaması sonucu yeni varlıklar ortaya çıkmaya başladı Önce TİTANLAR (İnsan şeklinde düşünülen ilk dönem tanrıları OKEANOS, KOİOS, HİPERİON, İAPETOS, HELİOS ve KRONOS) ile TİTANİDLER (insan şeklinde düşünülen ilk dönem tanrıçaları THEİA, RHEA, MNEMOSYNE, PHOEBE, TETHYS, THEMİS) doğdu.;

Buraya kadar Uranüs'ün iki özelliği vurgulanmaktadır; birdenbire ortaya çıkışı ve bir kadın tarafından oluşturulup onunla bütünleşmesi. Kova insanı da, mitolojik temsilcisi Uranüs gibi birdenbire ortaya çıkışı, birdenbire dünyayı sarsan bir olayın meydana gelişini, yeni bir keşfi, yeni bir buluşu, insanlığı sarsan yeni bir fikrin zihinden birdenbire çıkarak toplumu sarışını, bunun yanında kadınsı nazı, kadınsı kıskançlığı, kadınsı tavırları sembolize eder.Uranüs adı verilen gezegenin keşfi sırasında Amerika'da insan Hakları Beyannamesinin yayınlanması, Avrupa'yı sarsan Fransız İhtilalinin yaşanması, endüstri devriminin ortaya çıkması, bilimsel keşiflerin ve buluşların ardı ardına görücüye çıkması, Kova insanının özgürlükçü karakteriyle ve deha yeteneğiyle açıklanmıştır. O, insanlar arasında öncü ruhtur, kurulu düzeni yıkmak için.
Baş tanrı durumunda kabul edilen Uranüs, oğullarının ve kızlarının yardımıyla evreni yönetmeye başlar. Fakat bu mutluluk uzun sürmez. Uranüs'le Ciaea'nın evliliğinden yeni varlıklar doğmaya başlar, ancak bu varlıklar, knıulisine ve titan çocuklarına benzemeyen tuhaf yaratıklardır.

Önce HEKATONEHİRES ya da CENTİMANES adı verilen ve üstelik ÜÇÜI Olan YÜZ KOLLU, ELLİ BAŞLI DEVLER (Kottos, Briareos, Gyges) ortayIn Uranüs bu yaratıkları görünce hem çirkin görüntülerinden tiksinir,Onlar yeni şeyler denemek, özgürce ve biraz da çoğunluğa aykırı gelebilecek şeyleri hayata geçirmek için uğraşırlar. Ancak genellikle daha güçlü olanların kısıtlamasıyla karşılaşılır hayatta hem de korkar. Öyle ya bu devler, biraz büyürlerse kendisinden kat kat güçlü olacaklardır. Ya kendisine bir zarar verirse ya iktidarını elinden alırlarsa?.. O korkuyla daha bebek durumundaki dev çocuklarını yerin altına iter, yer altı dünyasına hapseder. Sonra ikinci üçüzIer. doğar, KYKLOPLAR adı verilen TEK GÖZLÜ DEVLER (Brontes, Steropes, Arges). Onları da hapseder yeraltına. Kendisine hasım istemez. Bunları, Kuiper Kuşağı ötesine uzaklaştırılmış Güneş sistemi gezegeni olarak düşünebilirsiniz.

Uranüs bu şekilde korkularından kurtulmaya çalışsa da, bu durum karısı Gaea'yı hem üzmekte, hem de kızdırmaktadır. Üzülmektedir, çünkü çocuklarının hasretiyle yanmaktadır, dev de olsalar yerin altına hapsedilen varlıklar onun kanından ve canındandır. Kızmaktadır, çünkü Uranüs hem evreni idare ederken, hem de çocuklarını yerin altına atarken kendisine danışmamakta, kendisinin fikrini almamakta, başına buyruk davranmaktadır. Çektiği acılar ve duyduğu öfke, sonunda sabrını taşırırve kocasını öldürmek için Titan oğullarından yardım ister. Ancak çocukların ödü kopmaktadır babalarından. Kimse, annesiyle birlik olup babalarını öldürmeye yanaşmaz.

Onlar yeni şeyler denemek, özgürce ve biraz da çoğunluğa aykırı gelebilecek şeyleri hayata geçirmek için uğraşırlar. Ancak genellikle daha güçlü olanların kısıtlamasıyla karşılaşılır hayatta. Onların kabul edemeyeceği ve bu nedenle korktuğu şeyse kısıtlanmak, belirli bir kalıba sokulmaktır. Ancak bu duygular içinde gün geçtikçe bir diktatöre, bir tirana da dönüşebilirler.

İktidarını Kaybeden Adam

Gaea'nın oğulları ve kızları, babalarından ölesiye korksalar da, en küçük oğlu, "korkunç" lakaplı Kronos (Satürn), babasının iktidarına son verirse evrenin yönetiminin kendisine geçeceğini anlar ve bu işe razı olur. Bunun üzerine Gaea, çakmaktaşından veya demirden bir orak veya tırpan yn par, oğluna verir ve gece babası uyuduğunda babasını hadım etmesini, yani it tidarına son vermesini ister.

Kronos (Satürn), geceleyin gizlice babasıyla annesinin odasına girer, annr sinin gözü önünde babasının cinsel organını keser, fırlatıp atar ve hızla oradan uzaklaşır. Artık Uranüs iktidarını kaybetmiş ve yerine oğlu Kronos evrenin kralı, yani mitolojik baş tanrı olmuştur (Bakınız: OĞLAK/KRONOSUN GÖZÜNDEKİ HAİN PARILTI).

Uranüs, acıyla ve kızgınlıkla feryat eder. Akan ilk damla kandan intikam tan ricaları (ERINYSLER) doğar. Bunlar suçluları yakaladığı yerde öldüren korkunç, yaratıklardır (Herhalde asteroitler). Sonra GİGANTLAR (Yılan kuyruklu devlet, büyük ihtimalle kuyruklu yıldızlar) ve kesik parçanın düştüğü denizde oluşan kö pükten de aşk, güzellik ve cinsellik tanrıçası APHRODİTE doğar, iktidarını yitiren Uranüs de yeryüzü semasından uzaklaştırılır.

Uranüs, iktidarını kaybeden ilk mitolojik tanrıdır ama son mitolojik tanrı de-ğildir. Örneğin yerine geçen oğlu Kronos da Zeus tarafından tahtından uzaklaş tırılacaktır. Ancak Uranüs'ün iktidarını kaybetmesi yalnızca yönetim yetkisinin elinden alınmasıyla sınırlı değildir, o hadım edilmiş, yani cinsel iktidarını da kaybetmiştir. Ve iki yönlü iktidarını kaybeden Uranüs'ün kanı intikam tanrıçalarına, kuyruğu yılan şeklinde devlere ve testisi güzellik tanrıçası Afrodife dönüşmüştür.

Bu tasvir bizi yol kenarlarında gördüğümüz veya televizyonlarda izlediğimiz kadınsı tavırlar sergileyen erkeklere götürmektedir.Doğuştan hormonsal bozukluğu olup tedavi ettirilmeyen veya kız gibi yetiştirilen erkek çocuklar da sonunda kişilik problemi yaşamakta, toplumdan itilmekte, giderek kadın kılığına girmekte, ancak bu durum onları aksileştirmekte, kızgınlaştırmakta, toplumdan intikam almaya yöneltmektedir. Ve incelendiğinde görülecektir ki, bu durumdaki insanlarda çoklukla Uranüs etkisi bulunmaktadır. Erkek Kova çocuğuna sahip ebeveynlerin, çocuklarının bu özelliğine dikkat etmesi ve gerekli tedbirleri alması önerilir.


Ganimet

Yunan mitolojisinde efsane bol. Baş tanrı Zeus (Yay insanının temsilcisi Jüpiter), yalnızca çapkın değil, güzel görünümlü her şeye aşık olan bir
kraldır.Kova erkekleri olsun, kadınları olsun, çoklukla Ganimet gibi göz alıcı bir albeniye sahiptir. Kadınları güzel ve şuh, erkekleri yakışıklıdır.
Günün birinde Troya kralı Tros'un lu GANYMEDE adlı çok yakışıklı bir lunlıya rastlar. Ganimet, öylesine el, öylesine çekici bir gençtir ki Zeus dini bu delikanlının albenisine kapılmaktan alıkoyamaz. Ve onu sürekli ola-yanında tutmaya karar verir. Bir gün kartal kılığına girip Yunanistan'dan haktanır, uzun bir yol alır, Edremit civarındaki İda dağına ulaşır, sürüsünü otlatan (kral çocuğu çobanlık yapıyor) Ganimeti pençeleriyle omuzlarından yakalar ve Olympos dağına döner. Genç çobanı tanrısal iksir Ambrosia ile besleyip güzel yüzünü ve gençliğini sonsuza kadar muhafaza etmesini sağlar. Ganimet artık Zeus'un sarayında sakidir, tanrılar sofrasında içki dağıtır durmadan. Günün birinde Zeus usanır Ganimetten. Çünkü yakışıklı olmasına yakışıklıdır ama sakarlığı nedeniyle şakilik görevini iyi yapamamaktadır. Alır Ganimeti gökyüzünde yıldız haline dönüştürür.

Kova erkekleri olsun, kadınları olsun, çoklukla Ganimet gibi göz alıcı bir albeniye sahiptir. Kadınları güzel ve şuh, erkekleri yakışıklıdır. Kızsal nitelemeyi bu hikayede de görüyoruz. Ganimet erkektir ama başka bir erkeği kendisine aşık edecek nitelikleri de üzerinde taşımaktadır. Hikayede görülen bir başka Kova özelliği de sakarlıktır. Kovalar, alışılmış ev işlerini yapmakta zorlandıkları ve iş yaparken bile akılları başka yerde olduğu için bir şeyleri devirir, kırar, dökerler. Ancak aynı zamanda insanlara hizmet etmeyi seven, zor durumda olanlara yardımcı olan yapıdadırlar.

Ve onlar Dünya'dan uzak bir yıldız gibidir, toplumla ve diğer insanlarla uyum sağlaması zordur. Kovaların en önemli prensibi aykırılıktır. Bu aykırılık yüzündendir ki yeni fikirler, yeni oluşumlar, yeni keşifler peşindedirler. Onları toplumla uzlaştırmak, onları var olan kurallarla sınırlamak, onlara yapılan en büyük kötülüktür. Zira bu durum Kovaların yaratıcı karakterini yok edecek, onları aptala çevirecektir. Ganimetin sakarlığı, belki de bu sınırlamadan ve el konulmadan kaynaklanmaktadır.

Bireysel Özgürlük

Yüzeyinde herhangi bir etkinlik olmayan, ekvatoru ile kutupları arasın da sıcaklık farkı bulunmayan, iç ısı kaynağından yoksun bir gezegenin çocukları... Kovalar, ateşli duygular taşımazlar, hatta aşkı, sevgiyi, tutkuyu yok saymaya eğilimlidirler. Aşık olup bağlanmak, sevgi besleyip sorumluluk altına girmek onlara zor gelir.

Kişiyi baskı altına alan, onu sınırlayan her etkiyi ortadan kaldırma arzusu, ya hiçbir şeye bağlanmamalarına, ya da mevcut sistemleri yıkmak için girişimde bulunmalarına sebep olur. Zincirleri kır, duvarları yık, sınırları ortadan kaldır; ya sonrası... Kova insanları sonrasına karışmaz, bırakın insanlar dilediği gibi yaşasın, geleceğine kendisi karar versin.
Uranüs nasıl ki, keşfiyle antik çağlardan gelen geleneksel Güneş sistemi olgusunu yıkmışsa, Kova insanlarının temel özellikleri de geçmiş hakkında nostalji duymamak, geleceğe yönelmek ve bilimsel olmaktır. Ancak bu konuda bile sizi hayrete düşürecek Kovalar bulunacaktır.

Biraz da Satürn (İlk Devre)

Ocak ayında ve Şubat ayının ilk gününde doğan Kova insanları, saf Kova sayılabilir. Zira gezegen olarak Satürn etkisinden kurtulabildikleri oranda yalnızca Uranüs etkisi taşırlar.Kova insanları için anlatılan özellikler bu devrede doğanlarda daha net görünür.İlk devre Kovaları bu nedenle toplumla aykırılaşmanın, deneysel aklın, alışılmış dışı davranışların, yerleşik kuralları yıkmanın, tahmin edilmezliğin, farklı giyimlerin, geçmişle bağları koparmanın, disiplinsizliğin tipik örneklerini sergilerler. Ancak Satürn etkisinden kurtulamamışlarsa, bu özelliklerin tam tersi karakter yapısı da sergileyebilirler.

Bireysellikleri ön plandadır. Toplumdan ve çevreden bağımsız bir varlık olma, dilediği gibi yaşamak hakkına sahip olma iddiasında olduklarından, dışarıdan gelen etkilere, başkalarının kendisi hakkında düşündüklerine karşı vurdumduymaz davranırlar.
Ancak Satürn'ün etkisiyle kendi içlerinde çatışma yaşar, nasıl davrana-klarına karar vermekte zorlanırlar. Zira Satürn'ün etkisiyle Uranüs'ün etili uç noktada birbiriyle çatışır.

Merkür Etkisi (İkinci Devre)

10 Şubat günlerinde doğan Kovalarda Uranüs'ün yanı sıra Merkür gezegeninin de etkisi bulunmaktadır. Bu nedenle ikinci devre Kovaları, ikizler insanı kadar olmasa da, diğer Kovalardan daha hareketli, daha konuşkan, daha esprili, gezmeyi (yolculuğu) ve eğlenceyi daha çok seven, daha entelektüel, daha sinirli yapıdadırlar.ikinci devre Kovalarında bilimsel akılla pratik zeka, deneyle gözlem bir araya gelir. Bu birliktelik aşırı meraklılıkla birleşince Kovalar keşif ve icada yönelecek ve bunda da başarılı olacaklardır. Yeni yerlerin, yeni galaksilerin, yeni gezegenlerin keşfi, özellikle iletişim alanındaki buluşlar kaçınılmaz olacaktır. Yeter ki kendilerine güvensinler.

Kovalar içinde toplumla uyumu yakalayabilen, espri ve mizah gücüne sahip olanlar çoklukla bu devrede doğanlardır. Merkür etkili Kovalar, özellikle karşı cinsle kolaylıkla arkadaşlık kuracak ve kolaylıkla da uzaklaşabilecektir. Ancak karşı cinsle arkadaşlığı, çoklukla cinselliğe değil, tanımaya, sohbet etmeye, eğlenmeye, merakını gidermeye yöneliktir.
Bu devre Kovaları için özgürlük her şeydir. Her ne kadar toplumla uyum içinde yaşamaya çalışsalar da özgürlük alanlarına, özellikle de özel hayatlarına yön verilmesinden, karışılmasından nefret ederler. Baskıyı algılar ve karşı korlar, hem de çoklukla tam tersini yaparak.

Venüs Etkisi (üçüncü Devre)

Şubat ayının 1 Tinde ve sonrasında doğan Kovalarda Uranüs'ün yanı sıra Venüs gezegeninin de etkisi bulunmaktadır. Bu nedenle üçüncü devre Kovaları, Boğa insanları kadar olmasa da, diğer Kovalara göre lükse daha düşkün, daha obur, mal ve para biriktirmeye daha meyilli, daha tutumlu, hatta cimri, cinselliği ve zevkleri daha ön plana alan, daha sabırlı yapıdadırlar.Üçüncü devre Kovaları daha alımlı, daha yakışıklı, güzelliklere ve sanata daha düşkündür. Diğer Kovaların aksine, yaşadıkları mekanlarda sanat eseri sayılabilecek antikalara da rastlayabilirsiniz, nostaljik unsurlara da Onlar Venüs'le Uranüs arasında gidip gelirler. Venüs'le eski gezegenleri olan Satürn'ün etkisi birleşince iç çatışma kaçınılmaz hale gelir. Zira uyumla aykırılık, geleceğe yönelmekle geçmişte yaşama, hümanizmle yalnızca aileye bağlılık, kuralları tanımama eğilimiyle atavik kurallarla yaşama, cömertlikle cimrilik, dışadönüklükle içe kapalılık, açıklıkla gizlilik durmadan yer değiştirir.Bu devrede doğan Kovaların buluş ve keşifleri de daha çok sanatsal konulara ve para kazanmaya yönelecektir.

Elektriğin Suyla Teması

Kova burcunun simgelerinden biri "elindeki kova dolusu suyu dünyaya saçan insan", ikincisi ise "su dalgalan" veya "elektrik akımı" görüntüsüdür.Bunun ilk anlamı, Kova insanında içgüdüsel davranışların bulunmamasıdır. Zira simgelerinde hayvansal figür yoktur, ikizler, Başak ve Terazi burcu ile birlikte hayvansal figür taşımayan dört burçtan biridir. Hareket ve davranışlarını tümüyle düşünceleri yönlendirir. İçlerinden geldiği gibi davranmakta zorlanırlar, belki de bundan ikizler ve Başağın aksine bilinçli olarak kaçınırlar.Kovalar, yeri geldiğinde deneylerle yeni şeyler keşfeden bilim adamına veya bilim kadınına dönüşürler. Onlar ellerindeki kovadan insanlığa bilgi aktarırlar. Bu bilgi, güncel bilgi değil, geleceğin bilgisidir genellikle.

Kovalar, kimi zaman su gibi yumuşak ve insancıldır, kimi zaman da suyla temas eden elektrik gibi cızırtılı, çarpıcı ve yakıcıdır. Bir kısmı su gibi bulunduğu kabın şeklini alarak uyumlu bir hayat sürerken, diğer bir kısmı bir yandan elektrik gibi çevresini aydınlatır, bir yandan da eline geçirdiği ilk fırsatta hapsedildiği gelenek ve göreneklerden sıyrılarak kurulu düzenleri hallaç pamuğuna çevirir, yakar yıkar.Kovalar, yeri geldiğinde deneylerle yeni şeyler keşfeden bilim adamına ve Uranyumun yeni elementler doğurması gibi Kova insanları da sürekli olarak yenilik ve değişim peşindedir. Kovalar dehasını harekete geçirmediği ve sessiz sakin bir hayat sürmek istediği takdirde, uranyum gibi bozunarak kendi kendisini ya bilim kadınına dönüşürler. Onlar ellerindeki kovadan insanlığa bilgi aktarırlar. Bu bilgi, güncel bilgi değil, geleceğin bilgisidir genellikle.Radyoaktif Teknoloji tüketecektir.

Kova burcuna Uranyum uygun görülmüş madenler âleminden. Gezegenleri Uranüs'le madenleri Uranyum aynı kökten türetilmiş kelimeler. Daha doğrusu uranyum, adını Uranüs'ten alır.Aydınlanmak için yel değirmenlerinden elektrik santrallerine ulaşan in sanlık, Kovalar sayesinde nükleer santrallerle tanışır. Zira enerjide devrim oluşturacak uranyum keşfedilmiştir. Ancak daha çok aydınlık için yola çıkılır ama radyasyon etkisi nedeniyle çevreyi de nükleer çöplüğe çevirir uranyum. Bu kadarla da kalmaz, uranyum kullanılarak atom bombası icat edilir ve şehirler yok edilir. Yani başta Kovalar olmak üzere Uranüs etkili insanlarda teknolojik gelişmeler ve bilimsel keşiflerin yanı sıra, mevcut olanı yok etme enerjisi de bulunmaktadır, beli de sakarlıkla.

Kovaların iç dünyasına girebilmek için uranyumu iyi tanımak gerekir. Uranyum radyoaktif bir maddedir, durduğu yerde çözünür ve çevreye (x) ışınları, yani radyasyon yayar. Radyum, prometyum, polonyum, neptünyum gibi radyoaktif elementler doğada bağımsız olarak bulunmazlar, uranyumun çeşitli işlemlerden geçirilmesi suretiyle elde edilirler.

Plütonyum ise doğada çok az bir miktarda bulunmakla birlikte çoklukla uranyumdan elde edilir.Ayrıntıya girmeden belirtmek gerekirse nükleer bombalar uranyum ya da plütonyum çekirdeğinden nötron kaçışı engellenmek suretiyle oluşturulur. Zira bu elementler, doğal hallerine bırakılırsa, çekirdeklerinden nötron kaçırarak kendilerini tüketirler. Bir miktar radyasyon yaysalar da aşırı zarar vermezler. Ancak çok miktarda bir araya getirilirlerse, herhangi bir sıkıştırmaya uğramasalar bile, kendiliklerinden reaksiyona girerek patlamalara sebep olabilir, kanserojen etkisi oluşturacak derecede radyasyon yayabilirler. Akrep, Kova ve Balık insanlarının birbirleriyle oldukça uyum sağlama-

sının altında belki de bu gerçek yatmaktadır. Çıplak gözle göremediğimi/ ve birbiri peşi sıra konum alan Uranüs, Neptün ve Plüton, radyoaktif mad delerden nötronların kaçması gibi güneşten olabildiğince uzaklaşmışlardır Uranyumun yeni elementler doğurması gibi Kova insanları da sürekli olarak yenilik ve değişim peşindedir. Bir buluş, bir keşif, yeni bir moda, ye ni bir akım, yeni bir fikir... Bu açılımları yapamadıkları takdirde, nötronlarının kaçması önlenen uranyum çekirdeği gibi nükleer bomba olup patlayabilir, kurulu düzenler yıkıcı bir ihtilalle karşı karşıya gelebilir. Ya da iyini-yetle üretilen bir virüs koca bir toplumu hasta edebilir. Uranyum, birçok meyve ve sebzede şeker oranını artırmak veya hayvanlara kilo aldırmak için de kullanılabilmektedir.
Ayrıca Kovalar da, dehasını harekete geçirmediği ve sessiz sakin bir hayat sürmek istediği takdirde, uranyum gibi bozunarak kendi kendisini tüketecektir

Oh Be, Kurtuldum!

1781 yılına kadar Oğlak insanlarıyla aynı gezegeni (Satürn'ü) paylu, mak zorunda kalan Kovalar, bu tarihte yeni gezegenleri Uranüs'e kavuşup derin bir nefes aldılar. Öyle ya aşırı ciddiyetten, donukluktan, durağanla tan, iletişimsizlikten, en önemlisi de mevcut kuram ve kurallara sıkı sıkıyı ı bağlı disiplin zincirinden kurtulacaklardı. Fakat tam anlamıyla öyle olmadı iletişim eksikliği, donuk ve sert bakışlar, aşırı ciddiyet, mal ve makam İhtı rası, kısacası Satürn'ün etkisi hâlâ devam ediyor çoğunda. Yeni bir gezegene sahip olmak her şeyi halletmiyor, yeni bir gezegene sahip oluşun bilincine ne varmak ve durağanlaşmış iç dinamikleri harekete geçirmek gerek.O keşfedildiği sırada Amerika Özgürlük Hareketinin devam ediyor ol ması, hemen sonra Fransız İhtilalinin meydana gelmesi, statikleşmiş aklın bilime yönelmeye başlaması, 1912 yılında yedi yıllığına Kova burcuna gir meşinden az sonra Birinci Dünya Savaşının başlaması, Kozmik Radyasyo nun keşfi gibi olaylar; Uranüs'ün," ortalığı karıştırmakta üstüne olmayan bir gezegen" olduğu düşüncesine götürdü.

Onun, parçalanmayı, sınırlardan kurtulmayı, yerleşik kuralları yıkmayı, ani ve beklenmedik değişimleri, devrim-keşif ve icatları temsil ettiğine; yerleşik hayatı altüst edip yeniden düzenlemeyi, elektrik ve elektroniği, bilgisayarı, kimyayı, fiziği, matematik alanını, doğal afetleri, telepatiyi, parlak sezgileri yönettiğine inanıldı.

İlginç ve Garip Bir Dünya

Farklılığını vurgulamak isteyen Kovalar, işe ilk olarak giyimden başlarlar, diğer insanların giyimine tümüyle aykırı bir giyim tarzı: Renk uyumu yok, görünüm uyumu yok, tek uyum aykırılık.Modern teknoloji tarafından keşfe-dilen ve Güneş sisteminde 7 gezegen bulunduğu inancını yıkan ilk gezegen... Eksensel dönme açısı Plüton'dan sonra en eğik olan, bu nedenle garip mevsimlerin yaşandığı, dünyadan bazen kutbu bazen de ekvatoru görünen gezegen... Ayrıca manyetik alanı Dünya-nınkine göre ters... Üstelik manyetik eksen de kürenin merkezinden geçmemekte... O bir asi.Tıpkı Kova insanları gibi... Farklılığını vurgulamak isteyen Kovalar, işe ilk olarak giyimden başlarlar, diğer insanların giyimine tümüyle aykırı bir giyim tarzı: Renk uyumu yok, görünüm uyumu yok, tek uyum aykırılık. Bu, takım elbise altına spor ayakkabı da olabilir, manto üstüne eğri büğrü bağlanmış eşarp da. Onu ayağında şortla ciddi bir toplantıda veya kravatını sıkı sıkıya bağlamış bir şekilde Ağustos ayında deniz kenarında görebilirsiniz. Çok özenli veya özentili bir giyimi yoktur, tek arzusu vardır, toplumda fark edilmek ya da toplumu hiçe saymak.

O daima sizden farklı düşünür, bu sizin canınızı acıtsa da. Kurallar onun için can sıkıntısıdır. O gelir ve yerleşmiş tüm düşünceleri, kuralları, inanışları sorgular. Alt üst olursunuz. Zira sorgulamak, yıkımın başlangıcıdır.

Çılgın mı, Dahi mi?

Kova insanları yenilik ve değişim peşindedir. Akrep insanlarının aksine o savaşçı değil, Koçtan daha fazla ihtilalcidir. Sahip olduğu deha düzeyindeki akıl, ya yeni keşifler yapmaya, ya yeni teknoloji icat etmeye, ya da toplumları derinden sarsacak devrimlere yönelir.Ancak, güçlü teleskoplarla gözlem yapılsa bile Uranüs'ün atmosferinin içini görebilmek nasıl mümkün değilse, Kova insanlarını tanıyabilmek, onların ne düşündüğünü, biraz sonra ne yapacağını tahmin edebilmek de mümkün değildir.

Tam da "tanıdım" derken, o sizi şaşırtacak ve hiç de sandığınız gibi biri olmadığını gösterecektir. Çok akıllı derken çılgın biri olduğuna, artık uslandı derken haşarı bir çocuk haline geldiğine, hiçbir yeteneği olmadığını sanırken büyük bir sanatçı ruhu taşıdığına şahit olabilirsiniz. O hem hiçbir şey, hem de her şeydir.

SENDE YORUM YAP!

Whatsapp