Tıbbın Ve Alternatif Tıbbın Geleceği

Tıbbın Ve Alternatif Tıbbın Geleceği :

TIBBIN VE ALTERNATİF TIBBIN GELECEĞİ

Tarihi boyunca insanlık, varlık âlemini ve kendi benliğini anlamak ve anlamlandırmak konumunda ve çevresindeki işleyişlerle iletişim halindedir. Varlık âlemi ile ilgili farklı zamanlarda ortaya konan farklı yaklaşımlar insan hayatı ile ilgili her şeyi ve doğal olarak kendi canlılığı, hayatı ve sağlığı ile ilgili problemleri çok yakından etkilemektedir. Kendini algılama şekli varlığı algılama şeklini ve varlığı algılama şekli bedeni ile ilgili problemleri algılama şeklini etkileyecektir. Bu anlamda sağlık problemleri varlık probleminden bağımsız olarak ele alınamaz ya da alınmamalıdır. Modern çağlara ve Rönesans sonrasına kadar tıp, felsefe ve dinlerin iç içe oluşu ve birbirlerini yakından etkilemeleri bu yönüyle olumlu bir uygulama olarak kabul edilmelidir. Ancak yaşanan bazı problemlere getirilen radikal çözümler bunların arasının iyice açılmasını ve olumlu ve olumsuz bütün etki alanlarının ortadan kaldırılması sonucunu doğurmuştur.


19. yüzyılın ön plânda tutulan felsefî yaklaşımları pozitivizm, determinizm, sekülerleşme gibi kavramların etrafında şekillenmiştir. Bu çerçevede algılan bir varlık âleminde bilim mutlak hükümranlığını kurmuş ve her şeyin şekillenmesindeki temel güç olarak algılanmıştır. Sanayi ve teknolojideki baş döndürücü gelişmeler ve bilimin varlığa mutlak anlamda hükmedebileceği intibaını veren uygulamalar bilimin tahtını iyice sağlamlaştırmıştır. Artık varlık, maddî plâna sınırlı ve analitik yaklaşım içinde parçalara ayrılmış ve her parçanın kendi iç bütünlüğü dışında parçalar arası bağlantının göz önüne alınmadığı bir tarzda algılanır olmuştur. Pozitivist düşüncenin bu güçlü gelişimi daha önceki dönemlerin bilgi birikimini bir anda silip atıvermiş ve kendi tanımladığı varlık dünyasının tanımları ile uyuşmayan geçmiş dönemlere ait bilgileri değişik suçlamalarla reddetmiştir. Bilim o kadar kendinden emin ve analiz ederek parçalara ayırıp tanımladığı madde konusundaki bilgilere o kadar güvenmektedir ki, artık son noktaya geldiği düşünülmüştür. Bu güçlü rüzgâr 20. yüzyılda da etkilerini belirgin şekilde hissettirmekle birlikte bu yüzyılın başlarından itibaren pozitivist bakışın ve bilimsellik adı altında maddî âleme ve lâboratuvara sınırlı varlık anlayışının tahtı sarsılmaya başlamıştır. Fiziğin geldiği yeni noktada her an yeni bir değişimin gerçekleştiği, hiçbir şeyin kararlı ve bütünden bağımsız olamadığı bir varlık anlayışı atom içi âlemin keşfi ile maddî dünya anlayışını sarsmıştır. Parçaların bütünü meydana getirdiği düşüncesi yerini her bir parçanın ayrı bir bütün olduğu düşüncesine bırakmıştır. Her bütün, bütünlerin toplamı içinde yine onlarla da bütünleşerek yer almaktadır. Çok küçük zaman dilimlerinde çok hızlı değişimlerin yaşandığı, her şeyin her şeyle irtibatlı olduğu ve bu irtibatın akıl almaz ölçülerde kısa zaman dilimleri içinde kurulduğu yeni varlık tablosu kaos, belirsizlikler şeklinde ifade edilen kavramları âlemimize taşımıştır. Artık varlığın bütünü sebep-sonuç ilişkileri kurularak geleceğin belirlendiği determinist yaklaşımdan çok uzaklaşmıştır. Bilimin kendine aşırı güvenen bir eda ile "olmaz" ya da "olur" şeklinde ortaya koyduğu hükümlerden pek çoğunun bir anlamı kalmamıştır. Bilinemezlikler, belirsizlikler, olasılıklar daha ön plâna çıkmış ve yeni dönemin varlık algısı köklü değişikliklere uğramıştır.
Bu değişim süreci doğal olarak tıbbı da yakından ilgilendirmektedir. Ortodoks ya da modern tıbbı şu ana kadar kısmen etkilemiştir, yakın bir gelecekte muhtemelen daha fazla etkileyecektir. Modern tıbbın insan tanımında ön plânda yer alan fizyoloji, anatomi, biyokimya benzeri bilim dalları yalnızca maddî boyutu ele almaktadır. Biyopsikososyal bir varlık şeklindeki insan tanımında ise bedenin dışına doğru biraz genişlemiş ancak maddî âlemin

dışına çıkamamış bir bakış açısı gözlenmektedir. Bu durum insan bedeni ve sağlıkla ilgili izahların yetersizliği sonucunu doğurmuş; gerek bilim gerekse tıp, varlık âleminin pek çok gerçeğini izahta acziyet içine düşmüştür. Anatomi, fizyoloji ve biyokimya ile hatta psikoloji ve psikiyatri ile izah edilemeyen insan bedenine ve davranışlarına ait pek çok gerçek ortaya çıkmıştır. Parapsikoloji gibi yeni bilim dalları bu gerçeklerin izahı arayışından ortaya çıkmış olmalıdır. Yine son dönemlerde alternatif tıp ve bu alana giren uygulamaların tekrar ilgi odağı olması, geçmişte uy-gulanan pek çok tedavi metotuna dönüş aynı durumun bir sonucu şeklinde algılanabilir. Artık bilimsel yaklaşım adı altında bazı uygulamaların küçümsenmesi de insanları bu sahalarla ilgilenmekten alıkoyamamaktadır.

Dr. Deepak Chopra'nın Quantum Healing (Kuan-turn İyileşme) isimli kitabında yer alan şu bölüm gerçekten şifa anlayışına farklı boyutlar getiriyor: " Tıbbın her alanında ortaya çıkan gerçek, bedenin şimdiye kadar sanılandan daha esnek ve dayanıklı oluşudur. Oysa tıp adamları A bakterisinin B hastalığının nedeni olduğunu ve bunun da C ilacı tarafından iyileştirileceğini söylediklerinde birçokları doğal olarak bunun tek çare olduğunu sanmaktaydı.

Bunun gibi, kansere karşı zihinsel yaklaşım on yıl önce alayla karşılanırdı. Ama insanların düşüncelerini kullanarak kanser tedavisini paylaşabilecekleri hatta hastalığın ilerleyişini denetim altına alabilecekleri görülmektedir. Teksas Üniversitesi radyologlarından olan Dr. Cari Simonton, gırtlak kanserli 61 yaşında bir hastaya rastladı. Hastalık çok ilerlemişti; hasta güçlükle yutkunabiliyordu ve 45 kiloya inmişti.
Sadece hastalığın seyrinin çok kötü oluşu değil -doktorların ancak yüzde beşi tedaviden sonra kendisine beş yıl yaşama şansı tanımışlardı- ayrıca hasta o kadar zayıftı ki bu durumda radyasyona karşılık vermesi pek mümkün görünmüyordu. Umutsuzluğa kapılan Dr. Simonton psikolojik bir yaklaşım denemeyi merak ettiğinden, adama rad-yasyon tedavisini görsel yoldan güçlendirmeyi önerdi. Hasta, elden geldiğince canlı biçimde, kanserini görsel duruma getirmeyi öğrendi. Sonra kendisine uygun gelecek herhangi bir zihinsel yoldan, akyuvarlarının kanser hücrelerine başarıyla saldırıp arkalarında sadece sağlıklı hücreler bırakmalarını görüntülemesi önerildi.

Hasta, bağışıklık hücrelerinin, tipide savrulup siyah bir kayayı örten kar tanecikleri gibi tümörü kapladığını zihnen görüntülediğini söyledi. Dr. Simonton ona eve gidip görsellik egzersizinin gün boyu aralıklarla zihnen tekrarlanmasını önerdi. Adam kabul etti ve tümör kısa sürede küçülmeyebaşladı. Birkaç hafta içinde daha da ufaldığı kesindi ve radyasyona karşı yan etkiler oluşmuyordu.

Dr. Simonton, psikolojik yaklaşımın bu kadar güçlü olmasına rağmen doğal olarak şaşırıp aciz kalmıştı. Düşünce, kanser hücresini nasıl yenilgiye uğratırdı? Bu mekanizma tümüyle bilinmekteydi. Gerçekten bağışıklık ve sinir sistemlerinin şeytanca karmaşıklığı - ki burada her ikisi iç içeydi -sorunu çözümsüz bırakmaktaydı. Hasta, iyileşmesini kendi yönünden aşırı bir hayret göstermeden karşıladı. Dr. Simonton'a ayaklarındaki art-rit'in (kireçlenme) akıntılı sularda dilediği kadar balık avlamasına engel olduğunu söyledi. Kanseri ortadan kalktığına göre artrit'i de aynı görsel metotla yenemez miydi? Bir iki hafta sonra tam düşündüğü gibi oldu. Altı yıl sürmüş olan bir tedaviden sonra hem kanserden hem de artritten kurtuldu.

Şimdi ünlü olan bu olay zihin-beden tıbbında önemli bir adımdır ama ne yazık ki hikâyenin tümü değildir. Dr. Simonton'un görselleştirme tedavisi (geniş çapta bir zihin- beden programı olarak branşlaşmıştır) kanser tedavisinde güvenilir bir yol değildir. Hastalarımdan biri bunu göğüs kanserinin tedavisi için başarıyla ve sanırım bir doktorun gözetimi altında olmaksızın kendi kendine uyguladı. Bununla birlikte uzun vadeli istatistiklere göre bu gibi bireysel sonuçlar geleneksel tedaviden daha iyi değildir. Bugünkü durumda geleneksel tedavinin yandaşları çoktur, meselâ göğüs kanseri çok ufak ve lokalize (yayılmamış) durumda iken tanısı yapılan bir kadının yüzde 90'dan fazla yaşama şansı vardır. (Burada tedaviden kastolunan hastalık nüksetmeden en azından üç yıl daha yaşamaktır.) Bir karşılaştırma yapacak olursak kendiliğinden iyileşenlerin sayısı en geniş bir tahminle yüzde birin altındadır. Zihinsel veya diğer bir alternatif tedavi radyasyon ve kemoter-apiye üstün gelmedikçe seçime bağlı tedavi yolları olamaz. Her ne kadar hastalar uzun süredir bu gibi yaklaşımları özlemekte iseler de doktorların çoğu hâlâ korkmakta ve güvensizlik duymaktadırlar.

Ama Dr. Simonton'un hastası kendi türünde tek bile olsa bedenin nasıl olup da kendini tedavi edebileceği yolundaki inancımızı sarsmaktadır, çünkü burada doğa ölümle başa çıkmak için hiçbir doktorun daha önce denememiş olduğu bir yol bulmaktadır ve buradaki gizli ihtimal de doktorların genellikle doğal yardımı değil onu bastırmayı, boğmayı denedikleridir."
Şu an insanlığın ihtiyaç duyduğu en önemli şeylerden biri her şeyi kuşatan ve her bir unsuru bütün içinde ele alabilen bütüncül bir varlık tarifidir. Böyle bir varlık tarifi içinde yer alan insan ve hastalık ya da sağlık tanımı insanın aslî gerçekliğine

daha yakın olmalıdır. Maddî plânda bile sonsuzluğu çağrıştıran bir varlık âleminde, büyüklük ve küçüklük sınırlarına ulaşılamamış bir kâinatta, her atomun her atomla bağlantılı olduğu gözlenen bir düzende kesinliklerden, netliklerden ve belir-lenebilirliklerden bahsetmek mümkün olmamalıdır. Bu anlamda modernlik ya da bilimsellik gibi zırhlara bürünüp insanlık tarihi boyunca üretilmiş ve üstelik modern bilimin ve tıbbın gelişimine zemin olmuş bilgi ve kültür birikimini küçümsemek ve göz ardı etmek ancak bilim adına taassup ile izah edilebilir. İnsanlığın ürettiği her değer yine insanlığın yararına ve bütün genişliği, zenginliği ile kullanılmalıdır. Modern ve Ortodoks tanımları içinde ele alınan tıbbın hastalıklar ve sağlık konusunda geldiği nokta ebette göz ardı edilemez. Tıbbın ana gövdesini oluşturan işleyiş-lerin ve kurumların bu alan içinde kaldığı muhakkak. Ancak bu durum modern tıbbın sahiplenici bir yaklaşımla diğer metotları dışlaması yerine kendi uygulamaları içinde bu metotların kullanılabilirliği noktasında çalışmalar yapması tıbbın ve insanlığın yararı açısından daha makul gözükmektedir. Kimse ve hiçbir kurum mutlak bilgiye sahip olmadığına göre herkes herkesten istifade kapısını açık tutmalı ve bilim ya da bilimsellik adına bir taassup ve bağnazlık olmamalıdır. Gelişmenin, daha fazla şeyler sunabilmenin tek yolu ve gerçek bilimsel tavır her farklılığa ön yargısız 112 olarak açık olabilmektir.

Bugün modern tıbbın pek çok noktada elde ettiği büyük başarılar ve gelişmelere rağmen yetersiz olduğu ve etkin çözüm üretemediği pek çok hastalık bulunmaktadır. Bu hastalıklara çözüm ürettiğini iddia eden ve bu durumu son zamanlarda çeşitli bilimsel metotlarla da ortaya koyan alternatif metotlar modern tıp tarafından da dikkate alın-malıdır. Özellikle onkoloji dalının alanına giren hastalık gruplarında farklı alternatif metotlardan belirgin şekilde faydalandığını hatta istifade ettiğini belirten pek çok hasta varken, modern tıbbın bu durumu ilgisizlik ve göz ardı etmekle karşılaması, insanların bu kuruma güvenini de sarsacaktır. Günümüzde sağlık hizmetleri açısından en önemli ihtiyaç tarihin bilinen ilk dönemlerinden günümüze kadar geliştirilmiş bütün yaklaşım ve metotları bir arada değerlendirip optimum fayda ile insanlığın hizmetine sunulmasıdır.

Şifa kavramının sadece ilâçlar, sunulan bazı teknolojik imkânlar ve ameliyatlardan ibaret olmadığını son zamanlarda modern tıbbın birikimi ile yetişmiş ancak diğer uygulamalara da soğuk kanlı bir şekilde bakabilen bazı hekimler de dile getirmektedir. Bunun bütün dünyada ilgi ile karşılanan örneklerinden biri Amerikalı bir bayan doktorun Avustralya'da yaşadığı ruhsal yolculuğun öyküsü olarak ifade edilen Bir Çift Yürek

isimli kitaptır. Kitabın yazarı ve öykünün kahramanı Mario Morgan'ın yaşadıkları şöyle özetlenmektedir: " Bir Çift Yürek, Amerikalı bir kadının Avustralya'da yaşadığı ruhsal yolculuğun öyküsüdür. Normadik kültürden Aborjinler eşliğinde, kabilenin kendilerini adlandırdıkları şekliyle, " Gerçek İnsanlar"la birlikte dört ay süren ve çölü boydan boya katettikleri uzun bir yürüyüşe çıkar. Bu süre boyunca, çölün çorak coğrafyasındaki bitkiler ve hayvanlarla uyum içinde yaşamayı öğrenir. Olağandışı insanlardan oluşan bu toplulukla birlikte yaptığı yolculukta Morgan, bu insanların 50.000 yıllık kültürlerinin felsefesi ve bilgeliğiyle tanışır.
Macerasının ilk gününden itibaren bu çetin yolculuğun zorluklarıyla mücadele etmek zorunda kalır. Dayanıklılığının her gün sınandığı bu zorlu yolculukta, karşılaştığı her zorlukla birlikte ruhu da değişime uğrar... Aborjinler büyük bir alçakgönüllülükle onu kendilerinden biri olarak kabul eder ve onun şefkat dolu öğretmenleri olurlar. Öğ-retmenlerinden, her insanın eşsiz niteliklerini ve içsel ruhunu ve takdir etmeyi ve kutlamayı öğrenirken bir yandan da güçlü doğal şifa yöntemlerine tanık olup onların canlılarla ilgili farkındalıklarının ne kadar derin ve anlamlı olduğunu da anlamaya başlar.

Bir Çift Yürek, yazarın kendi bastırdığı ilk basımından itibaren, uluslararası bestseller olmuş ve tüm insanlığa eşsiz, zamanın derinliklerinden gelen güçlü bir mesaj iletmiştir. Eğer tüm varlıkların, aynı evrensel birliğin bir parçası olduğunu anlarsak, dünyamızı yok oluştan kurtarmak için hâlen geç kalmış sayılmayız. Varolan her şey inanılmaz derecede güzel ve hassas bir karşılıklı bağımlılık dengesinde bulunmaktadır. Eğer bu mesajı alabilirsek, o zaman bizim yaşantılarımız da Gerçek İnsanlar'ınki gibi bu yüce amaçla olabilir."
Kitabın "Şifa" başlığı verilmiş bölümünde Morgan, Büyük Taş Avcısı adlı kişinin altı metre yükseklikten düşmesinin ardından oluşan bacağındaki büyük kırıkların kabile içindeki Şifacı Adam ve Şifacı Kadın tarafından modem tıbbın yöntemleri ile taban tabana zıt bazı metotlar kullanarak tedavi edilişini anlatmaktadır. Üstelik tedavi modern tıbbın kabullerine çok zıt şeyler uygulanarak yapıldığı hâlde başarıya ulaşmıştır. Bu bölümün sonunda Morgan'ın söyledikleri alternatif tıp konusunda önerdiğimiz yaklaşımı da özetler mahiyettedir: " O sabahın erken saatlerinde kırılan kemiği yerine oturtan iki yerli hekim bedene mükemmellik düşünceleri gönderme çalışması yapmışlardı. El-lerinden akandan çok daha fazlası zihinlerinden ve yüreklerinden akıyordu. Hasta onların şifasını almaya hazır ve açıktı, beklemeden ve tamamıyla iyileşeceğine inancı tamdı. Beni şaşırtan, benim gözlerime bir mucize gibi görünen olayların kabile insanları için sıradan olmasıydı. Birleşik Devlet-ler'e yayılmış onca rahatsızlığın, kurban durumuna düşmüş onca insanın hastalığının ne kadarının, bilinçsiz ve farkındalığına varamadığımız düzeydeki heyecan programlaması nedeniyle ortaya çıkmış olabileceğini merak etmeye başladım. Hasta-hekim ilişkisini giderek daha çok önemsemeye başlamıştım. Hekim, hastasının iyileşeceğine inanmıyorsa, tek başına bu inanç bile emeklerini boşa çıkarmaya neden olurdu. Şunu çoktan öğrenmiştim: Eğer hekim hastaya hastalığının tedavisi olmadığını söylüyorsa, bu hekimin eğitiminde ve geçmiş deneyimlerinde böyle bir bilginin var ol-mamasından kaynaklanıyordur. Bunun anlamı tedavi yok demek değildir. Eğer bu hastalığı yenebilmiş tek kişi bile varsa, bu, insan bedeninin üstesinden gelebileceği anlamındadır. Şifacı Adam ve Şifacı Kadın ile uzun uzun konuştuktan sonra sağlık ve hastalık konularında yepyeni bir bakış açısı kazandım. "İyileşmenin zamanla hiçbir ilgisi yoktur." dediler bana. "İyileşme de hastalık da bir an içinde oluşurlar." Ben bunu, insan bedeni, hücre düzeyinde bir bütündür, iyi ve sağlıklıdır, sonra bir an içinde ilk anomali ya da düzensizlik hücrelerin birinin herhangi bir parçasında kendini gösterir şeklinde yorumladım. Tanının konması, belirtilerin saptanması aylar ya da yıllar sürebilir. İyileşme de bunun ters yönünde ilerleyen bir

süreçtir. Hastalanınca sağlıkta bozulma görülür ve hasta yaşadığı topluma bağlı olarak belli bir tedavi görür. Bir anda beden yokuş aşağı yuvarlanmayı keser ve ilk onarım adımını atar. Gerçek İnsanlar Kabilesi bizlerin hastalıklar karşısında raslantısal kurbanlar olmadığımızı, fiziksel bedenin, bizlerin sonsuz bilinç düzeyimizin, bireysel bilincimizle iletişim kurması için tek yol olduğuna inanır. Bedenin işlevlerindeki bir yavaşlama, çevremize şöyle bir bakmamıza ve iyileştirmemiz gereken gerçekten önemli yaralarımızı incelememize olanak sağlar; hasar görmüş ilişkiler, inanç sis-temimizde oluşmuş boşluklar, korku tümörleri, Yaradan'a karşı duyduğumuz kuşkular, bağışlama yetimizi yitirmemiz ve bunun gibi nedenler söz konusu olabilir.

Son dönemde kanser tedavisinde hastalara olumlu imgeleme çalışmaları yaptıran hekimler geldi aklıma. Bu hekimlerin meslektaşları arasında pek iyi gözle görülmediklerini, çünkü yaptıklarının fazlasıyla "yeni" olarak nitelendirildiğini biliyordum. İşte şimdi karşımda yeryüzünün en kadim halklarından biri vardı ve bana aktardıkları bu tekniği ezelden beri biliyorlardı ve bu konuda en ufak bir kuşkuları bile yoktu. Bizler, adına uygar denen halklar ise hâlâ olumlu düşünceden yararlanmaktan korkuyorduk, çünkü bunun da geçici modalardan biri olabileceğinden çekiniyor ve bu denemelerinbirkaç olguda başarıya ulaşmasını beklemeyi yeğliyorduk. Ağır hasta olan bir Mutant, hekimlerin bildiği tüm tedavi yöntemleri uygulandıktan sonra ölümün eşiğine geldiğinde hekimler hastanın ailesine, ellerinden gelen her şeyi denediklerini bildirirler. Evet, bu doğrudur, ben bile kaç kez şu cümleyi duymuşumdur "Üzgünüm, yapabileceğim daha fazla bir şey yok. Artık her şey Tanrı'ya kaldı." Şimdi bu sözlerin benim için böylesine geçmişte kalması pek hoştu.

Hastalıklara ve kazalara yaklaşımlarına ve şifa verme yöntemlerine bakarak Gerçek İnsanlar'ın üstün insanlar olduklarını asla söylemiyorum. Onları yaptığı her şeyin bizim bilimsel incelemelerimizle açıklanabileceğine içtenlikle inanıyorum. Bizler, bazı teknikleri uygulayabilmek için makineler yaratmak için çalışıyoruz oysa Gerçek İnsanlar bun-ların elektrik telleri olmadan da başarılabileceğini biliyorlar.
İnsanlık çabalamakta, koşturmakta ama Avustralya anakarasında en ileri düzeydeki şifa tekniklerini uygulayanlarla, zamanın başlangıcından beri insanları iyileştiren geleneksel yöntemleri uygulayanlar arasında sadece birkaç bin kilometre var. Belki günün birinde tümü birleşir ve tam bir bilgi çemberi ortaya çıkar.Bütün dünya için ne muhteşem bir gün olur o!"

SENDE YORUM YAP!

Whatsapp