Tıbb I Nebevi (koruyucu Hekimlik) Nedir?

Tıbb I Nebevi (koruyucu Hekimlik) Nedir? :

Koruyucu hekimlik kavramı, yazık ki bir türlü gündem yapamadığımız hayati bir konu


Koruyucu hekimlik, hastalanmaktan korunmak ya da hastalanmamayı öğrenmek ve öğretmek demektir aslında. Üzülerek söylemek gerekir ki, Türkiye’de koruyucu hekimlik dendiğinde ilk akla gelen, iki yaş dönemini kapsayan aşılama hizmetleridir. Halbuki koruyucu hekimlik tüm gelişmiş ülkelerde çok farklı ve geniş kapsamda değerlendirilmektedir.Zaten her şeyden önce gelişmiş ülkelerin en büyük sorunu olan sağlık harcamalarına karşı en iyi önlem, koruyucu hekimlik olarak ele alınır. Bir türlü gelişimini tamamlayamayan biz, yazık ki koruyucu hekimlik aşamasına da gelemiyoruz.Özetle diyebiliriz ki, aslında koruyucu hekimlik hastalanmamanın yolları konusunda bilinçlenmek demektir. Bu konuda eski zamanlardan beri insanoğlunun tecrübeleri vebugünlere kadar ulaşan faydalı aktarımları vardır.    Bütün bunları görmezden gelerek sağlıkla ilgili her mevzuda Batılı bilim adamlarından gelecek havadislere muhtaç yaşamak zorunda kalmak bize hiç yakışmıyor!Şimdi gelelim 14 asır öncesinden bizlere her konuda olduğu gibi sağlık konusunda, özellikle de koruyucu hekimlik adına elmas hükmünde tavsiyeler ve uygulamalar miras bırakmış olan son peygamber Hz. Muhammed (SAV)’in prensiplerine. O’nun tabiplik mevzusunda ‘Tabib-i kulûb’ unvanı kazanacak derecede kalplerin tabibi olmasının yanında ‘Tıbb-ı Nebevi’ olarak isimlendirilmiş bir tıp ekolü vardır aslında.Tıbb-ı Nebevi asırlar boyunca hususen hekimlere yol göstermiş, onlara hastalarının tedavisinde ışık tutmuş sağlık tavsiyeleri ve uygulamalarını içerir. Örneğin Efendimiz’in hastalandığı zaman bir miktar çörekotunu avucuna alıp suyla içtiğini biliyoruz. Bu yaptığı kendisinin uygulamalı olarak öğrettiği bir hekimlik dersidir.Bu konuda Mısır Hükümdarı Mukavkis ile ilgili bir hadise de ayrıca önemli bir misal teşkil eder.    Peygamber Efendimiz (SAV), namı sınırlarını aşmış olan Mısır Hükümdarı Mukavkise tebliğ mektubunu vermesi için Hatip bin ebi Beltea’yı gönderir. Mısır Hükümdarı Mukavkis bu değerli elçiyi çok güzel karşılar ve Peygamberin mesajını okur. Elçiye mektubu getirdiği için teşekkür eder fakat daveti de nazikçe reddeder. Dönüşte de Peygamberimize teşekkür ve nezaket mahiyetinde hediyelerle birlikte iki değerli hekimini gönderir. Bu hekimler İslam yurduna gelip çok iyi ağırlanırlar. Aylarca Efendimiz’in misafiri olan hekimler, kendilerine ihtiyaç duyan doğru düzgün hasta göremezler. Kendilerine ihtiyaç olmayan bu hastalıksız beldedeki vazifelerinin daha fazla devam etmesini istemedikleri için Efendimiz’in huzuruna çıkarak durumu arz ederler. Peygamber Efendimiz hekimlere şu azim cevabı verir: “Burada kalmaya devam etseniz de bu durum değişmeyecektir.

Çünkü benim ashabım hastalanmaz. İslam, hasta olmamanın yollarını göstermiştir. 

Benim ashabım temizliğe dikkat eder, acıkmadan sofraya oturmaz, sofradan doymadan kalkar.”Peygamber Efendimiz başka bir hadis-i şerifte de “Ademoğlu, midesinden daha zararlı bir kap doldurmamıştır.” ikazında bulunmuştur. Buradan çıkarılacak net sonuç, insan sağlığıyla ilgili başlıca organ midedir. Hastalanmamanın anahtarı mideden, dolayısıyla doğru yemekten geçer. Eğer insan yemesini disipline eder, kontrol altına alabilirse daha sağlıklı ve dinç bir hayat sürebilir. Hadisi şerifler de bize bunu işaret eder.Peygamberimizin hayatında koruyucu hekimlik adına önem verdiği meselelerin başında temizlik gelir. Bu konuda ısrarla belirttiği el yıkama alışkanlığını şu hadisiyle taçlandırmıştır: “Yemeklerden önce de sonra da ellerinizi yıkayın.” O dönemde bu tavsiyenin üzerinde ısrarla durulması mikrobik hastalıklar, yani enfeksiyonların önlenmesi adına son derece önemli ve isabetli bir strateji olmuştur.

Onun hayatı bu açıdan iyi incelenirse, sağlıklı, verimli ve bereketli bir hayat yaşamanın sırları görülecektir

Uykuya ilk geçişinde sağ tarafına yatarak dizlerini hafifçe karnına doğru çekmesinin (cenin pozisyonu) hikmetlerine bakalım mesela. Bu pozisyonda beynin bedeni rahatlatacak kısımları uyarılır. Kalp, olabilecek en rahat pozisyona gelir. Vücut böylece kendini sağlıklı ve huzurlu, bir o kadar da verimli bir uykuya hazırlar. Böyle bir uykuya dalışla 3-4 saatlik bir uykunun bile son derece doyurucu olabileceği araştırmalar sonucu ortaya konmuştur.Onun çevresine tavsiye, kendi hayatında da tatbik ettiği şifa kaynaklarından birisi de bal şerbetidir. Dikkat edin balınşerbeti diye üzerine basarak ifade ediyorum. Kaşık kaşık bal yemekten ziyade bal ile yapılan şerbetten bahsediyorum. Bir hadis-i şeriflerinde “İki şeyde şifa vardır Kuran ve bal şerbeti.” diye buyurmuşlardır.Balla ilgili İngiliz tıp bilim adamlarının 1982 yılında yaptıkları bir çalışmanın içinde Nahl suresindeki ayetler paylaşılmış ve bu mucize şifa kaynağının tıp tarafından fazlasıyla ihmal edildiği itiraf edilmiştir.    Kur’an-ı Kerim’de övülen, Peygamber Efendimiz tarafından tavsiye edilen bir şifa kaynağı olarak karşımıza çıkan bal, Müslüman tıp bilimi adamlarının ilgisini beklemektedir.Şimdi gelin balla ilgili o şifa kaynağı ayetleri birlikte okuyalım:“Rabbirı bal arısına şöyle vahyetti: ‘Dağlardan, ağaçlardan ve insanların kurdukları çardaklardan kendine göz göz ev (kovan) edin. Sonra da her türlü meyveden ye de Rabbinin sana yayılman için belirlediği yolları tut!’ Onların karınlarından renkleri çeşit çeşit bir şerbet çıkar ki, onda insanlara şifa vardır. Elbette düşünen kimseler için bunda alacak ibret vardır.” (Nahl suresi-68, 69)Bal, günümüz tıbbının alternatif şifa kaynaklarıyla ilgilenmediğini gösteren en iyi örneklerinden birisidir. Zira modern tıp denilen ama asıl adıyla Batı tıbbının şifa kaynağı olan bal ile ilgili hiçbir tedavi prensibi ve şekli yoktur. Malezya gibi bazı Müslüman ülkelerde balla ilgili tüm tedavilerin uygulandığı bal hastaneleri mevcuttur. Bal ile tedavi bilimi olan Api- terapi ne hikmetse Batı tıbbının hiç ilgisini çekmemektedir. Peki ama neden?Eğer kendi özel merakı yoksa, bir doktor mezun olduğu okulda bala dair herhangi bir şey öğrenmez. Balın içinde ne olduğunu bilemez. Böyle eğitim alan bir doktor doğaldır ki, balın şifalarından da istifade edemez.    Baldaki bu şifaya rağmen doktorların suskunluğu ister istemez insanları meraka ve isyana sevk edecektir. Neden doktorlar bal şifasından hiç söz etmiyor?Peki hakikaten balın içerisinde neler var gelin birlikte bakalım:Bal, doğal antibiyotik özelliğe sahip olduğundan içerisinde mikroorganizma yaşayamaz ve çoğalamaz. Apiterapi adı verilen bilim dalı ile arı ürünleri yoluyla tedavi tüm dünyada hızla artmaktadır. Arı zehri, propolis, arı sütü ve polen yanında bal da apiterapinin tedavi edici unsurları olarak güvenle kullanılmaktadır.Balın içinde bulunan önemli besin maddelerinin başında karbonhidratlar vardır. Bal, karbonhidratlı bir madde olup katı maddesinin %95-99,9’unu şekerler teşkil etmektedir. Baldaki 15 tür şekerin 9 tanesi kesin olarak bulunmuş ancak 6 sına bazı araştırmalarda rastlanmıştır.Balda, en fazla fruktoz ve glikoz bulunmaktadır. Bala tadını veren bu iki monasakkaridin (basit şekerin) bitki özsu- larında fazla miktarda bulunan sakarozun fruktoz ve glukoza ayrılması sonucu meydana geldiği bilinmektedir. Balın tatlılık, nem kapma, enerji değeri ve diğer fiziksel özellikleri bu iki şekerden dolayı meydana gelmektedir.   Bal, enzimler bakımından oldukça zengindir. Başlıca bilinen bal enzimleri amilaz (diastaz), invertaz (sakkaroz), kata- laz, fosfataz ve ayrıca askorbik asit (yani C vitamini) ile glikozu yükseltgeyendir.İnvertaz (sakkaroz) enzimi nektarın bala dönüşmesindeki kimyasal değişikliklerin çoğundan sorumludur. Önemli bal enzimlerinden olan glikozoksidaz, glikoz üzerine etki ederek Hidrojen Peroksit (H202) oluşturmaktadır. Bu şekilde oluşan H202 balın antibakteriyel etkisini oluşturur. Balda ayrıca lizozim enzimi de antibakteriyel etkiye sahiptir.Balın düşük pH değerinden sorumlu olan asit miktarının, formik asitten ileri geldiği bildirilmiştir. Ballar genelde asidik reaksiyon gösterip pH 3,5-5,5 arasındadır. Balda yüksek asit değerinin tespit edilmesi, mikropların yaşamasına elverişsiz bir ortam oluşturur. Kolay bozulmayan bal, aynı zamanda içinde mikroorganizma barındırmaz halini korur.Bal, çok zengin bir aminoasit kaynağıdır. Proteinler ami- noasit dediğimiz moleküllerin teşbih taneleri gibi yan yana dizilmeleri ile oluşur. Aminoasitler, proteinlerin yapı taşlarıdır.Balda on yedi çeşit aminoasit saptanmıştır.    Tirosin ve trip- tofan koyu renkli ballarda bulunur. Balın içinde miktar yönünden sırası ile en fazla prolin, lisin ve glutamik asit olduğu bildirilmiştir. Bunları histidin, arjinin, treonin, serin, glisin, valin, metionin, lösin, alanin ve fenilalanin izlemektedir.Son yıllarda yapılan kimyasal ve biyolojik araştırmalar sonucunda balda çeşitli vitaminlerin bulunduğu tespit edilmiştir. B grubu vitaminler (Bl, B4) ile C, E ve K vitaminleri bulunmaktadır. Ballarda çeşitli miktarlarda olmak üzere tiamin, riboflavin, askorbik asit, piridoksin (B6), pentotenik asit (B5), nikotinik asit (B3), niasin, biyotin ve folik asit belirlenmiştir.Bal süzme işlemi sırasında bu vitaminlerin büyük bir çoğunluğu kaybedilebilir. Bu yüzden süzme işleminin son derece dikkatli yapılması gerekir.Balda mineral madde miktarı %0,02-%l,0 arasında değişiklik gösterir. Bal içerisinde en fazla potasyum, kalsiyum, fosfor ve daha az miktarlarda da sodyum, klor, kükürt, magnezyum, silis, mangan, bakır, iyot demir ve çinko bulunmaktadır. Zengin bir mineral kaynağı olan balda bulunan mineralleri şöyle sıralayabiliriz: Potasyum (K), sodyum (Na), kalsiyum oksit (CaO), magnezyum (Mg), demir (Fe), bakır (Cu), mangan (Mn), klor (CL), fosfor (P), kükürt (S), silika (Sİ02) veham silikadır. İz halinde bulunan mineral maddeler ise krom (Cr), lityum (Li), nikel (Ni), kurşun (Pb) kalay (Sn), çinko (Zn), osmiyum (Os), berilyum (Be), vanadyum (V), zirkonyum (Zr), gümüş (Ag), baryum (Ba), galyum (Ga), bizmut (Bi), altın (Au), germanyum (Ge) ve stronsiyum (Sr).Balda ayrıca polifenol adı verilen bitkisel antioksidanlar bulunur. Antioksidanlar, serbest radikalleri dengeleyen ve böylece oksidatif hasarı engelleyen çok kıymetli maddelerdir. Kuranı Kerim’de de bal için: “1ki şifa kaynağına devam ediniz.    Onlar da Kuran ve baldır.” buyrulur.Böylesine bir şifa kaynağını, bırakın hastaların şifasına vesile olarak kullanmayı, merak edip araştırmıyoruz bile. Bu mucize, tıp fakültelerinde doktor adaylarına öğretilmiyor, insanlığın istifadesine sunulmuyor yazık ki.Tıbb-ı Nebevinin büyük bölümü koruyucu hekimlik prensiplerinden oluşurken önemli bir kısmı da hastalıklara karşı mücadelede tedavi olarak kullanılabilecek unsurlar içerir. Bu bağlamda Peygamberimiz tarafından önerilen bazı gıdalar ve özellikle dikkat çekici bitkiler vardır.Bu gıda ve bitkilerin genel özellikleri incelendiğinde, Peygamberimizin yenilmesini ve içilmesini önerdiği gıda ve bitkilerin hemen hepsinin antioksidan (hücresel strese ve yaşlanmaya karşı) etkili olduğunu biliyoruz. Yine aynı besinlerin an- tiinflamatuvar (iltihabi reaksiyona karşı) ve immünmodülatör (bağışıklık sistem düzenleyici) oldukları ve yine çoğunun in- siilin hassasiyetini artırıcı, karaciğer dostu, sindirim sistemini rahatlatıcı, sıkıntı ve stres giderici özelliklerinin olduğu görülür. Şifalı beslenmeyle ilgili hadisi şerifleri gelin bir kere daha okuyalım ve hatırlayalım:“Kınaya devam ediniz şüphesiz ki, kına saçınızı, başınızı parlatır, kuvvetlendirir. İnsanın bedenine kuvvet verir, kabirde şahitlik yapar.”“Mercimek yemeye devam ediniz, mercimeği yetmiş peygamber övmüştür.   ”“Ayva yiyiniz, yürek sıkıntınızı alır. Göğüsteki balgamı temizler. Kalbe de kuvvet ve şecaat verir. Hamile kadın yerse doğan çocuğu güzel olur.”“Peygamberlerden biri Cenabı Ecelli Âlâya zayıflıktan şikayette bulundu. Cenabı Hak o peygamberine yumurta yemesini emir buyurdu.”“İncir yiyiniz. Eğer iddia etsem ki, Cennet’ten bir meyve geldi o da incir desem sözümde hanis olmam, hulf etmem. Basurdan kurtarır, siyatiğe iyi gelir.”“Hardal ve tere tohumuna kıymet veriniz, Cenabı Ecelli Âlâ onları her derde şifa kılmıştır.”“Çiğ sarımsak yiyiniz. Eğer Cebrail (as) ile konuşmamış olsaydım ben de yerdim. Dört ay yenmeye devam edilirse beyaz kılları döker, yerine siyah kıl getirir.”“Turunç yemek kalbe kuvvet verir.”“Evlerinizi kekik otu, mürsafi ve yavşan otu ile tütsüleyin.”“Narı içindeki zarı ile yiyiniz, muhakkak ki, o mideyi diba- ğat edip temizler.”“Yerden biten her bitkide şifa ve zehir vardır. Pirinç ise öyle değildir. Onda yalnız şifa vardır.”“Nergis çiçeği koklamaya devam ediniz zira kalpte delilikten, barastan, cüzzamdan bir habbe vardır. Onları nergisten başka bir şey gideremez.”   “İnek sütüne mülazemet ediniz, zira inek sütü her derde şifadır.”“İnek sütüne devam ediniz, zira inek sütü şifa yağı devadır.”“Reyhan çiçeği kime verilirse alsın, kabul etsin, reddetmesin zira taşıması hafif, kokusu güzeldir.”“Hindibayı silkmeden yiyiniz, zira cennetten üzerine damla düşmediği bir gün yoktur.”“Et yemek insanın ahlak ve cemalini güzelleştirir.”“Dünya ve ahirette taamların efendisi ettir.”“Kim sabahları Medine’nin acve denilen hurmasından yerse o gün ona zehir ve sihir tesir etmez.”“Hurma yemek kulunçtan kurtarır.”“Acve hurması Cennet meyvelerindendir. Zehire karşı şifadır.” “Sizin en hayırlı sürmeniz (ismid)’dir. Gözün kuvvetini arttırır ve kirpikleri bitirir.”“Zeytinyağını içiniz ve yağlanınız. Zira o mübarek ağaçtandır.”“Eğer ölüme şifa veren bir şey olsaydı o da sinameki olurdu.” “Çörek otuna kıymet veriniz muhakkak ki, o ölümden başka her derde şifadır.”"Kabak yemek dimağı kuvvetlendirir, aklı ziyade eder. "    “Hacamat eden ne güzel kuldur. O kanın fazlasını giderir, sertliği hafifletir ve gözü cilalandırır.”“Dişleri misvak ile temizlemek, ‘savmdan başka bütün hastalıklara şifadır. Savm ölüm demektir.”“Bir yerde taun hastalığı olduğunu duyduğunuz vakit oraya girmeyiniz. Sizin içinde bulunduğunuz bir yerde taun vuku bulursa, oradan çıkmayın.”“Kuru üzüm ne güzel taamdır, yemeye mülazamet ediniz, safrayı izale edip balgamı giderir, ahlakı güzelleştirir. Ağız kokusunu güzel eder.”“Yemekten evvel kavun yenirse karnı yıkar, hastalıkları giderir.” “Kara halile içmeye devam ediniz, şüphesiz ki, o Cennet ağaçlarındandır. Lezzeti acıdır lâkin her derde şifadır.”Şifanın şifreleriyle dolu bu büyük Tıbbı Nebevi kitabını hâlâ görmezden mi geleceğiz?

SENDE YORUM YAP!

Whatsapp