Mega Vitamin Tedavisi

Mega Vitamin Tedavisi :

Tanım

Bazı vitaminler yönünden yetersiz olabileceğimizi ve bu eksikliğin giderilmesinin, dolayısıyla hastalığın önlenme ve tedavisinin, eksik vitaminlerin çok fazla dozlarda sindirilmesiyle mümkün olabileceğini öne süren tıbbi ve tıp dışı uygulama dalı.

Arkaplan


Mega vitamin, tıp bilimine oldukça yeni bir katkıdır. Daha önce düşünülemeyen ölçülerde fazla dozda vitaminin hastalıkların önlenme ve tedavisinde kullanılabileceğiyle ciddi olarak ilgilenen iki kişi, çifte Nobel ödülü sahibi ve C vitamini savunucusu Dr. Linus Pauling'dir. 1968 yılında, en yüksek, en iyi anlamına gelen orto kelimesinden ortomoleküler tıp kavramını ortaya attı. İlk çalışmaları, C vitamininin soğuk algınlığının önlenme ve tedavisinde kullanılması üzerinde yoğunlaşmıştı. Fakat daha sonraki çalışmaları, çok fazla dozda vitamin kullanımının ne kadar işe yaradığı üzerinde bazı şüpheler ortaya koydu. Muhakkak ki, bu tartışma yıllar boyu sürecektir .

Soğuk algınlığı, mega vitamin tedavisi uygulayıcılarının üzerinde çalıştığı tek alan değildir. Çalışmalarım çok geniş tutup bugün alkolizm, aşırı hareketli çocuklar, bazı uyuşturucu bağımlılıkları, kemik ve eklem iltihaplan, sinir iltihabı, şizofreni, depresyon ve diğer ruhsal bozuklukların tedavisinde etkili olduğunu iddia etmekteler. Ortomoleküler tıp günümüzde özellikle ortomoleküler psikiyatri üzerinde yoğunlaşmaktadır, zira toplum bu hiç de hoş olmayan hastalıklardan nisbeten daha kolay bir şekilde kurtulmak istemektedir. Aynı zamanda, psikoanalitik tedavi veya hastalan bir akıl hastanesinde tutma gibi metodlar hem çok pahalıdır, hem de diğer bir çok nedenle kabul edilemez durumdadır. Vitamin haplarıyla şizofrenik bir hastayı tedavi edebilme düşüncesi de çok cazip görünmektedir.

Ortomoleküler psikiyatriyi ortaya atan kişiler, normalde insan vücudunda bulunan maddelerin yoğunluklarının değiştirilmesiyle akıl hastalıklarının kontrolünün mümkün olabileceğini düşünüyorlar. Teorilerine göre, vücuttaki değişik hücreler farklı türde besinlere ihtiyaç duyarlar. Mesela, beyin ve sinir hücrelerinin vücudun diğer kısımlarına göre çok daha fazla B ve C vitaminlerine ihtiyacı vardır. Kısacası bir çok psikiyatrik hastalıkların tıpkı diğer hastalıklarda olduğu gibi bozulmuş biyolojik-kimyasal dengelerin anlaşılmasıyla açıklanabileceğini ileri sürüyorlar. Mesela İngiltere'de, psikiyatri çevrelerinin şizofreninin biyokimyayla ilgili olduğunu kabulde isteksiz olduğu düşünülürse, bu fikir bir çok yönden umut vericidir. Psikiyatristler şizofreniyi aile ve diğer kişilerle olan ilişkilerden doğan bir problem olarak görmektedir. Bu ise, şizofrenik kişinin anne ve babasını fazlasıyla rahatsız etmekte ve bu şanssız hastaların bazılarındaki biyo-kimyasal anormallik ve yetersizlikleri gösteren umut verici gelişmeleri görmezlikten gelmektedir. Amerika Birleşik Devletleri'nde ise ibre ters tarafı gösteriyor. Ortomoleküler psikiyatristler birçok akıl hastalığının, vitamin yetersizliğinden ortaya çıktığını ve eksik olan vitaminin verilmesiyle tedavinin mümkün olabileceğini söylüyorlar.

Ortomoleküler psikiyatrinin öncülerinden Dr. Hoffer, insanda iki tür vitamin açığının olduğunu ileri sürüyor. Birincisi, hepimizin vitamin yetersizliği dediğimiz ve iskorbit, (scurvy), pellegna gibi hastalıklarda gördüğümüz durum ki, tedavisi eksik vitaminlerin normal dozlarda hastaya verilmesiyle mümkün olur. Bağımlılık halleri ise çok farklı bir durumdur. Bu tür vitamin hastalıklarına kişinin gıdasında almış olduğu vitaminlerin normal bir şekilde, özümlenememesi neden olmaktadır. Dr. Hoffer, bu tip hastaların aşırı dozda vitamin almaları gerektiğini, böylece hiç değilse bir kısmının sindirim sonrası kan dolaşımına katılabileceğini öne sürüyor.

Tahmin ettiğimizden daha fazla hastalıkta sindirim sisteminin iyi çalışmadığı bir gerçektir. Örneğin şizofreni hastalarında, çölyak hastalarında olduğu gibi bağırsak dokusunda değişiklik görülmektedir ki, bu hastalara vitamin emilmesinin çok yetersiz olması sebebiyle fazladan vitamin verilmektedir. Bağırsak dokusunda değişme olan her rahatsızlıkta, hastanın normalden daha fazla vitamine ihtiyacı olabilir. Beyinin, yeterli çalışabilmesi için riboflavin (B2), nikotinamid, pıridoksin (B6 ), siyanokobalamin (B12), askorbik asit (c), folik asit gibi vitaminlere ihtiyacı vardır. Sadece beynin dış yüzeyinin biyo-kimyasını ele aldığımızda bile, bunların yanında bir çok kimyasal madde beynin sağlıklı işleyebilmesi için gereklidir.

Resmi beslenme uzmanlarının da belirttiği gibi bu vitaminlerden vücut için gerekli miktar çok düşük olmasına rağmen günlük gıdalardan aldığımız bu değerli maddeler gerekenden az olabilir. Bazı psikiyatristler vücudumuzun bu vitaminlerden bazılarına gereğinden fazla ihtiyacı olduğunu öne sürmekteler. Bazı ruhsal hastalıkları olan kişilerin diyetlerine pek çok vitamin ve minerallerin eklenmesi bu alandaki yeni gelişmelerdendir. En çok B3 ve C vitaminleri kullanılmaktadır. Nikotinamid (B3) vitamini pollepra ve bazı psikotik rahatsızlıkları tedavi eder. Bu vitaminin normal günlük gerekli miktarı 20 mg olmasına rağmen ortomoleküler psikiyatrinin iki öncüsü Hoffer ve Osmand günlük 3000 mg'lık doz öneriyorlar. Böyle aşırı dozlarla bile herhangi bir tehlike Olmadığı öne sürülüyor. C vitamini de aynı şekilde fazla dozda kullanılıyor.

Mega vitamin tedavisiyle ilgili denemelerin sonuçları en çok ABD'de görülüyor. Detroit'teki Brighton hastanesinde alkolizm uzmanı olan Dr. Russell F. Smith yoğun A vitamini tedavisine tabi tutulan 50 alimlikten % 77'sinin iyileştiğini öne sürüyor. Bu hastalardan 135'i mükemmel gelişme göstermiş ve tedavinin sona ermesinden bir yıl sonra bile herhangi bir gerileme göstermeyerek sağlıklı hallerini muhafaza etmişlerdir.

New York Manhasset'teki kliniğinde Dr. David Hawkins şizofreni ve alkolizm tedavisinde bazı şaşırtıcı sonuçlar elde etmiştir. Bu klinik 600'ü alkolik olan 4000 hastayı tedavi etmiştir. Amerikan Şizofreni Birliği'nin 1977'de yaptığı bir araştırma, bu yeni ortomoleküler metodların şizofrenlerin tedavi maliyetini % 90 azalttığını göstermektedir. Şizofreninin ortomoleküler yöntemle tedavi edilmesinin öncüsü 2000 hastayı sadece yüksek dozda vitaminlerle tedavi etmiş olan Dr. Abram Hoffer'dir. California‘lı iki hekim de E vitaminini deri soyulması, gece krampları ve bacak ağrıları gibi birçok durumun tedavisinde kullanıyorlar. Bu konuda verilebilecek örnekler çok fazladır. Mega vitamin tedavisinin faydaları hakkında birçok kitap yazılmakta ve yapılan çalışmalardan olumlu sonuçlar alınmaktadır.

İşe yarıyor mu?

Bütün bu sonuçların geçerli olması ve alkolizm, şizofreni, diğer akıl hastalıkları ve hareketli çocukların tamamıyla tedavi edilebilir aşamaya gelmiş olmaları umut vericidir. Alkolizm tahminen dokuz milyon Amerikalının hayatını olumsuz yönde etkiliyor. Amerika hastanelerindeki yatakların yansını ruh hastaları doldurmakta ki, bunun yarısı şizofreniktir. Amerika'da ilkokul öğrencilerinin nerdeyse % 30 - 40'ı dengesiz gıda yüzünden düzeltilebilir öğrenme bozuklukları gösteriyor. Ve soğuk algınlığı Batı dünyasında milyonlarca işgünün ün kaybolmasına sebep oluyor. Bütün bu problemlerin çözümü için basit bir açıklama aramamız ve onun getirdiği çözüme sıkı sıkıya yapışmamız oldukça şaşırtıcıdır.

Ne yazık ki olanlar aynen böyledir. Bu tür tedavilere halkın ilgisi ve umudu çok fazla olmuştur. Amerika Psikiyatri Birliği'nin 1974'te mega vitamin tedavisini incelemek için kurduğu bağımsız kurul, konu hakkında yapılan yoğun reklamları acınası olarak nitelemiştir.

Bir çok biyokimyacı ve psikiyatrist faydasına inandıracak hadiselerin çok az olması nedeniyle, aşırı dozda vitaminin reçetelere yazılmasının gerçekçi bir açıklaması olduğunu kabul etmektedirler. Tek bir vitaminle yapılan kontrollü deneylerin tek tek olması bu yöntemin ne gibi faydalar sağlayacağının tahminini güçleştirmektedir. Amerikan Psikiyatri Birliği'nin B3 Vitaminiyle şizofreni hastaları üzerinde yaptığı denemeler bu uygulamanın fazla bir faydası olmadığını ortaya koymuştur.

Hararetli bir tartışmadan sonra 1974'de Alberta Üniversitesi doktorları üç bilim adamından oluşan bir komiteyi konuyu gözden geçirmekle görevlendirdi. Bu komite dünya literatürünü taradı. Öncü uygulayıcılarla ve tedavi oldukları iddia edilen hastalarla görüştüler, Bu çalışmanın sonuçları 1977'de Kanada Tıp Birliği Dergisinde yayımlandı, Bu üç uzman güvenli sonuçlara ulaşamadıklarım açıklıyorlardı. Mega vitamin tedavisinin faydalı olduğuna dair kesin kanıtlar olmamasına rağmen bazı araştırmacıların elde ettikleri sonuçlar da gözden kaçırılabilecek gibi değildi. Şizofreni, artrit, depresyon ve çocuktaki aşırı hareketlilik gibi durumların tedavisi için kontrollü klinik deneylerin yapılması gereğini vurgulayan bu üç bilim adamı, A ve D vitaminleri gibi fazla alındığında zehirli olabilen vitaminlere karşı tedbirli olunmasını da özellikle belirttiler.

Shaywitz ve Yale Üniversitesindeki meslektaşları, nöroloji kliniklerine başvuran çocuklardan % 10'unun beslenme uzmanlarınca mega vitamin yöntemiyle tedavi edilenlerden oluştuğunu ve şikayetlerinin beyin fonksiyonlarında bozulma olduğunu belirten bir çalışma yayınladılar.

Bunun üzerine Amerikan Tıp Birliği Dergisinde iki makale yayınlandı. Birincisinde mega vitamin tedavisinin öğrenme bozuklukları, otizm ve şizofreniye faydalanın belirsiz olduğu ileri sürülüyor ve ABD'de önerilen normal dozların 80, 160, 320 katını içeren mültivitamın tabletlerinin satılmasını bir suç olarak değerlendiriyordu. Diğerinde ise osteoartrit ve nöropsikiyatrik rahatsızlıklar için A vitamini, kemik incelmesi için D vitamini, soğuk algınlığını önlemek için C vitamini, nevrit için B vitamini ve kısırlık ve koroner kalp hastalıkları için E vitamini kullanılması gibi bilinen vitamin yanlış kullanım örnekleri sıralanıyordu.

Bir çok mega vitamin terapisti hastalarının, bu yazarların belirttiğinin aksine, zararlı olabilecek dozlarda vitamin almalarına izin vermezler ve benim inancıma göre Batı'daki halkın büyük bir kesimi vitamin ve minerallerden yeterli miktarda alamamaktadır. Batı'nın beslenme rejimini oluşturan hazır yemekler, basın yönünden çok fakirdir ve sağlıklı olmak için gerekli miktarda vitamin ve mineral içerdikleri söylenemez. Yapılması gereken, mega vitaminlerin işe yaradığı iddia edilen alanlarda ciddi, kontrollü deneylerin tatbik edilmesidir. Tek vitamini göz önüne almasının dışında, Amerikan Psikiyatri Birliği'nin yaptığı deneme çok iyidir ve yaygınlaştırılması gerekir. Bitkisel ilaçların etki biçiminden anladığımıza göre, bir maddenin yalnız olarak verilmesi yerine başkalarıyla birlikte verilmesi daha yararlı olmaktadır.

Bu tür tedavi üzerinde kesin bir yargıya varmamıza yardım edecek türde ciddi ve laboratuara dayalı araştırmalar çok azdır. Bilim adamları mega vitaminlerin dozları üzerinde detaylı, aynı zamanda pahalı biyo-kimyasal araştırmalar yapmalıdırlar. Bunun zor olduğunu ve yıllar alacağım biliyorum, ancak bu konudaki tartışmalar ancak böyle nihayet bulacaktır. Öte yandan tıp camiası hadiselerden daha iyi haberdar edilmelidir. Batı dünyasındaki hastalıklardan birçoğunda mineral ve vitamin eksikliği görüldüğü bir gerçektir, buna da dikkat edilmesi gerekir. Değişkenlerin çokluğu biyo-kimyasal araştırmaları zorlaştırmaktadır. Kanda eksik olduğunu saptadığımız X maddesini hastaya vererek hastalığı tedavi edeceğimize inanmak yanlış olur. Belki bizim varlığından bile haberli olmadığımız Y maddesi tedavi için çok daha önemlidir. Karmaşık problemleri çözebilen kolay çareler her zaman çekicidir. Mega vitamin tedavisi de böyle kolay bir çare olarak görülüyor. Ancak bunun faydalı olup olamayacağını araştırmaların sonuçlan gösterecektir.

SENDE YORUM YAP!

Whatsapp