Bursa

Bursa, şifalı su kaynaklarının hem çokluğu, hem de kalitesiyle ülkemizde önemli yer tutan illerimizin başında yer alır. Sularının şifa özelliklerini, bölgenin iklimini ve tarihi konumunu da göz önünde tutacak olursak, bu iliniz belki de dünyada bu kadar çok şeyi bir arada bulunduran ender kentlerimizden biridir. Kaplıcaları, İçmeleri, doğal maden ve kaynak suları bakımından Bursa'dan zengin bir başka il daha yoktur.

Ona 'Kaplıcalar kenti' unvanını yakıştırmamak mümkün değildir. Mitolojik kayıtlarda adı Olympos 'Tanrıların Dağı' olarak geçen Uludağ, eski bir volkan olması nedeniyle, termal ve mineral kaynaklar bakımından büyük bir su deposu gibidir. Bursa'nın şifalı suları Uludağ'ın kuzey eteklerinden çıkar ve Çekirge'den Ulu abat 'Ululat' Gölü'ne kadar uzanan bir yeraltı çatlağı bu sulara kaynaklık eder. Bu sular, yerkabuğunun 2000 metre derinliğinden yeryüzüne çıkan juvenil sulardır.

Bursa, bugün kaplıcalarıyla turistik bir nitelik kazanmış, tarihi ve doğal güzelliklerinin yanı sıra, şifalı sularıyla da dört mevsim turist çeken bir merkez durumuna gelmiştir. İlin hem merkezinde, hem de ilçelerinde sayısız şifalı su kaynağı bulunmaktadır. Bunların birçoğu Roma döneminden beri kullanılan, imparatorlara, padişahlara hizmet etmiş dünyaca ünlü kaplıcalardır.

Az önce de belirttiğimiz gibi, Bursa'daki şifalı sular Uludağ'ın eteklerinden Çekirge semtinin başlangıcını teşkil eden Çelik Palas Oteli'nin bulunduğu yere doğru 20S0 derecelik bir eğimle kaynamaktadır. Denizden yaklaşık 240 metre yükseklikte oluşan jeolojik bir yarıktan çıkan bu sular, bileşimleri bakımından benzer özellikler gösterirler. Hemen hepsi oligo metalik 'Madeni az' ve hipertermal' Çok Sıcak' sulardır. Bazılarında çok az miktarda kükürt ve hidrojen sülfür bulunur.

Tempera türleri SO°Canin üzerindedir. Bazılarında magnezyum, kalsiyum ve bikarbonat iyonları daha hâkim durumdadır. Bu türde olanların sıcaklıkları SO°Canin altındadır. Bursalılar, 40°PC‘den yüksek sulara 'Dişi Su', alçak olanlara ise 'Erkek Su' adını vermişlerdir. Tercih edilen ve en çok rağbet gören sular 'Dişi Sulardır. Bu suların içinde O.OOOS gram kadar bikarbonat halinde demir bulunduğundan, aktığı yerleri kırmızı pas rengine boyar.

Onun için bu sulara 'Çelikli' adı verilmiştir. feriğindeki demir yüzünden, içildikleri zaman bu tür sular birkaç gün kabızlık yapar, sonra zamanla düzelir. Kabızlığın önüne geçmek için, ilk günlerde yemeklerden önce Bursa'nın meşhur şeftalisinden yenilirse bu sorun halledilmiş olur. Bu tür suların bir başka özelliği de, tedavi şekli olarak, İçmeden ziyade banyo uygulamalarının daha yararlı olduğudur.

Bursa'nın şifalı sularını öncelikle iki grup halinde toplamarniz gerekmektedir. Bu sular; Bursa Kaplıcaları başlığı altında değerlendirilmesi gereken çok sayıda kaplıcayı içerir. Vakıf bahçe Suları: Bursa'nın Çekirge semtinde bulunan suların en önemlileri, Vakıf bahçe denilen yöreden kaynayan sulardır. Tüneller yoluyla aşağıya indirilen bu sular, yolda başka kaynaklardan aldıkları birtakım sularla da beslenir. Esas kaynak Vakıf bahçe Kaynağı olup, temperatürü 48S0oC dolayındadır. Çelik Palas Oteli'nin suyu bu kaynaktan gider. Zeyli Nine Bahçesi ve Islara kaynaklarının suları ise, Askeri

Hastane ile bölgede bulunan bütün otellerin (8 turistik tesis, IS belediye ruhsatlı tesis ve 2 hamam) banyo lafı ı beslemektedir. Ayrıca bölgede; Vakıf bahçe suları grubuna giren ve 'Erkek Su' tabir edilen, kaynakları belirsiz bazı kaçak sular da vardır. Garipler Altı Kaynağı, Rıfat Bey Kaynağı, Küplüce, Horhor ve Cikcik suları bunların en önemlileridir. Diğerleri; Cin Hamamı Kaynağı, Mevlevi Şeyh Bahçesi Kaynağı, Dalak Eşref Kaynağı ve Bekir Hamamı Kaynağı'dır.

Kaçak kaynakların bileşimleri benzer özellikler gösterse de, sıcaklıkları değişmektedir. Izetermal olan bu sular ortalama 3637°C sıcaklıkta, 'Erkek Sulardır. Vakıf bahçe kaynağıyla beslenen sular ise; acı bikarbonatlı, sıcak ve radyoaktif sulardır. Radyoaktiviteleri 3329 Pi/lt.=33.29 emandır. Kalsiyum ve magnezyum içerirler.

Bademli bahçe Suları: Şehir merkezine daha yakın bir bölgeden kaynayan bu sulara Bademli bahçe Suları ya da 'Kaynarca Grubu Suları' adı verilir. Bikarbonatlı, sülfatlı, sodyum ve kalsiyumlu, metaborikasit ve florür içeren, hipertermal (7083°C) ve hipotonik sulardır. Bademlibahçe Suları ile Kaynarca Kaplıcası, Yeni Kaplıca, Karamustafapaşa ve Kükürtlü kaplıcaları beslenmektedir.

Sularının radyoaktivitesi 48 emandır. Bu suların en dikkati çeken özelliği, bugün Uludağ Üniversitesi Atatürk Hidroterapi ve Rehabilitasyon Merkezi'ne dönüşmüş Kükürtlü Hamam'ın bahçesinden çıkan 3'üncü kaynağın, kükürtlü hidrojen bakımından bölgenin en zengin kaynağı olmasıdır. Gerek Vakıf bahçe ve gerekse Bademlibahçe sularıyla tedavi edilen hastalıkların başında romatizma ve nevralji gelir. Buyyo romatizmasında; ateş düştükten sonra, Bursa'nın kaplıca sularıyla beslenen Türk hamamlarında çabuk iyileşme sağlanır.

Romatoid arteritli hastalarda, banyo tedavisi çok daha yararlı olur. Artrozlarda ise, terleme ve buğulamadan çok faydalanılır. Bu tür hastalarda aynı zamanda nörovejetatif sistem düzensizliği bulunduğu gibi, beslenme bozukluğu ve hormonsal dengesizlikler de vardır. Bursa'nın radyoaktif suları bu rahatsızlıkların giderilmesinde önemli rol oynar. Radyoaktif maddelerin vücuda fazla miktarda girmesi, toksin ve tahrip edici etki yapar. İlkin kalp üzerinde, daha sonra da epitelyum hücreleri üzerinde etkisi görülür. Bunun dışında radyoaktivitenin cinsel organlar, sinir ve beyin merkezleri üzerinde de büyük etkisi vardır. tık zamanlarda radyoaktivitenin tesiriyle bu organlarda bir kan dolaşımı artışı gözlenir.

Radyoaktivitenin tesiri arttıkça dokular da harap olur. Bu durumda radyoaktivite, ayı her hastalığa göre belirli bir ölçüde kullanmak gerekir. Kaplıca tedavisinde, hücrelerin faaliyetini saelavıci, eskite edici dozda radyoaktivite uygulanması doğru olur.

Emanasyon durumunda bulunan radyoaktivite, banyo sırasında deriden ve solunum yollarından vücuda girer. Hücrelerin içine kadar yayılan emanasyonun ürik asit üzerinde eritici tesiri vardır. Radyoaktif banyolardan sonra idrarda ürik asit miktarı artar, kanda ise azalır. Bunun sonucunda eklemlerdeki tifüsler erir, kaybolur. Bu nedenle gutlu hastaların kaplıca sularıyla tedavisinden çok iyi sonuçlar alınır. Kobaylar üzerinde yapılan deneylerde, tifüs oluşturulduktan sonra emanasyon tedavisiyle bunların kaybolduğu görülmüştür.

Emanasyonun ayrıca idrarı arttırıcı etkisi de vardır. Az miktarda vücuda giren emanasyon, bütün hücrelerde büyük bir faaliyet yaratır. Bünyedeki diyastazların tesir kudreti artar, eksik hormon salgılarında çoğalma olur. Bilindiği gibi, nörovejetatif sinir sisteminin işlemesi hormon düzenine sıkı sıkıya bağlıdır. Emanasyon etkisiyle hormonların oranı normale döndüğü gibi, sempatik sistem denkleşmesi de sağlanır. Bir de emanasyonun lökositler üzerindeki etkisi pek önemlidir. Lökositlerin sayısını çoğaltmaz, fakat lökositleri parçalayarak çok çekirdekli lökositler meydana getirir. Lökosit çekirdeklerinin, diyastazların doğmasında büyük rolü vardır.

Lökositlerde gelişen bu olay nedeniyle kandaki fermanlar çoğalır ve emanasyonun antitoksik ve ürik asidi eritici etkisi ortaya çıkar. Emanasyon, aynı zamanda damarları genişletir, kan basıncını düşürür. Fakat bunların hepsinin üstünde, sinir sistemi üzerindeki yatıştırıcı etkisiyle nevraljililerin çabuk iyileşmesini sağlar. Nevrit ve polinevritlerde, sinirin erken dejenere olmasını temin eder.

Yine emanasyon, beslenme faaliyetinin arttırılmasında, adale atrofilerinde önemli rol oynar. Uzun süredir kaynamayan kemik kırıklarında, kaplıcalarda yapılacak banyolardan çok kısa süre sonra kaynama gerçekleşir ve atrofiler geçer.

Kadın hastalıklarından; aneksit, metrit, parametrit, amenore ve dismenore olaylarında vaden duşundan ve banyolardan çok faydalanılır. Bursa'nın şifalı sularıyla kobaylar üzerinde yapılan deneylerde, bu suların antianafilaktik etkisi olduğu da test. it edilmiştir. Bu nedenle Bursa kaplıcaları, ürtiker, egzama, astım gibi bazı alerjik hastalıklara da iyi gelmektedir. Vakıf bahçe grubu suları, kalevi maden suları grubuna girer. İçinde sülfat anyonu bulunduğu için, karışık, acı kalevici sular şeklinde alt sınıflandırması yapılmıştır. Katyon olarak, kalsiyum ve magnezyum gibi toprak kalevilerinin hâkim olduğu görülür.

Şu halde, toprak kalevici, acı bikarbonatlı, sıcak sular şeklinde değerlendirilmesi doğru olacaktır. Suların banyo tarzında kullanılması daha yararlı olur. İçme olarak önerildiklerinde ise; içerdikleri bikarbonat, sülfat ve toprak kalevilerle, özellikle karaciğer ve safra yolları üzerinde etkili oldukları görülür. Hafif bikarbonatlı sular organizmada tutunamazlar.

Hızla geçtikleri yerlerden bazı artıkları sürüklerler ve idrar yolarından dışarı atılmalarını temin ederler. Metabolizma hastalıklarında, yani hafif şekerli diyabet, kriz dönemleri haricindeki gut hastalığı ve kanda fazla miktarda yağ birikintileri görülen şişmanlık hallerinde, bu suların İçme ve banyo uygulamaları şeklinde kullanılması çok yarar sağlar. Bademlibahçe grubuna dâhil Kükürtlü Hamam'ın suyunda olduğu gibi, karbondioksit ve az miktarda kükürt içeren bu suların tedavi ettiği hastalıklara, karbondioksitin etkili olduğu periferik damar hastalıkları da eklenir.

Diğer taraftan, eşik değerin biraz üstünde bulunan kükürt oranı, kronik iltihaplı hastalıklarda, yani kronik i1tihaplı kadın hastalıkları ile yine kronik i1tihaplı ve bol balgamlı bronşiektazilerde, intani romatizmalarda, dolayısıyla spesifik bir nedene bağlı olan tüberküloz gibi intani hastalıklarda ve akciğerlerde ilerleme gösteren habis urlar üzerinde de etkili olacaktır. Ancak, kapçıca sularının bütün bu sayılan yönleriyle değerlendirilmeleri için modern tedavi merkezlerine gereksinim vardır.

Bademlibahçe kaynaklarından Karamustafapaşa ve Kaynarca sularının, çevrenin diğer sularıyla yapılan sınıflandırmada, onlarla aynı sınıfa girdikleri görülür. Karamustafapaşa Kaplıcası'nda karbondioksit miktarı etki sınırının altında kalmaktadır. Buna karşılık radyoaktivitesi, bu yörenin sularının içinde en yüksek düzeye ulaşmaktadır. Bu durumda, ek endikasyon olarak radyoaktif suların sakinleştirici özelliğinin de göz önünde tutulması ve yine akciğer yoluyla organizmaya dâhil edilen bu radyoaktivitenin endokrin sistem üzerindeki uyarıcı etkisinin dikkate alınması gerekmektedir. Bu tür suların, uygulanma sırasında metabolizmayı hızlandırdığı ve ürik asit atımını arttırdığı tespit edilmiştir.

Çekirge Kaplıcaları: Bursa'nın Çekirge semtinde yer alan kaplıcaların tümü bir başlık altında toplanmış ve değerlendirilmiştir. Çekirge bölgesinin şifalı suları Vakıf bahçe kaynaklarından gelir. Yörede çok sayıda konaklama tesisi bulunur ve bu tesislerin su banyoları ve diğer kaplıcalar hep bu kaynak sularıyla beslenir. Çekirge semtinin denizden yüksekliği ortalama 220 metredir. Çekirge kaplıcalarının zengin ve derin bir tarihi vardır.

Ancak bu konuya girmeden önce, halk arasında yaygın olan yöresel bir söylenceden bahsetmemiz doğru olacaktır. Söylence, kaplıcaların nasıl olup da ortaya çıktığı ve neden sularının sapsarı aktığı hakkındadır. Dilden dile, kuşaktan kuşağa anlatılanlara göre; Çekirge'nin yamaçlarında yaşlı bir kadın, sarı saçlı kızı ve bir ineği ile birlikte yaşarmış. Uludağ'ın eteklerindeki yemyeşil bahçelerde koşup oynayan, gönlünce eğlenen Sarı Kız'a bir süre sonra gabiden sesler gelmeye başlamış. Ses, "Harlayarak mı geleyim? Gürleyerek mi?

geleyim?" diye sürekli sorup duruyormuş. Bu ısrarlı soru karşısında Sarı Kız, bir gün dayanamamış ve "Harlayarak gel!" diye yanıt vermiş. Çok geçmeden kayalardan harlayarak sular akmaya başlamış ve Sarı Kız'ı da önüne katarak sırlar âlemine almış götürmüş. Sarı Kız'ın yüreğinin ateşiyle sıcak akarmış bu sular ve sapsarı rengini de genç kızın saçlarından almışmış. O tarihten sonra kaplıcaların sularından şifa bekleyenler, kaplıcaya girdiklerinde "Arılık, duruluk, Sarı Kız'ın aşkına bir um! . " derler ve üç kez suya girip çıkarlarmış. Bu şekilde davranmayanların suların şifasından yararlanamayacaklarına inanılırmış.

Çekirge bölgesi kaplıcalarının Roma İmparatorluğu‘nun ikiye bölünmesinden çok önce de işletildiği, araştırmacılar tarafından kesin olarak tespit edilmiştir. Bu kaplıcaların daha sonra Bizanslılar tarafından ele alındığı, hatta 525 yılında Bizans İmparatoru justinianos'un, eşi Theodore ve dört din görevcisiyle birlikte Çekirge hamamlarına gelip yıkandıkları bilinmektedir. Daha sonra bu kaplıcalar, Selçuklular ve Osmanlılar tarafından geliştirilmiş ve yeni yapılan eklerle daha sosyal bir içerik kazanmıştır. Bölgede yapılacak kısa bir gezinti, kaplıcaların halen o zamanların kalıntılarını taşıdığını gözler önüne serecektir.

Bursa Halkevi tarafından yayımlanan 'Bursa Hamamları' adlı eserde; Çekirge Hamarnı diye anılan kaplıcanın, 1316 yılında, evliya mertebesine ulaşmış bir kişi tarafından yaptırılıp bağışlandığı ve bu bağışın sicil kayıtlarına (Bursa sicilleri 231 SHP. 2 5) işlendiği belirtilmektedir.

Yine aynı eserde; 1486 yılında, Bursa'nın Koca Enbiya mahallesinde 'Selvinaz' adıyla anılan tabettin ıbrahimoğlu Mevlana isimli âlim bir kişinin bulunduğu ve onun adına açılan ünlü Selvinaz Banyoları'nın bu tarihle bağlantılı olduğu yazılmaktadır. Kitapta ayrıca; bugün Termal Otel Gönlü ferah ismiyle faaliyet gösteren modern tesisin de, aynı adı taşıyan çok eski bir kaplıcanın yerinde kurulduğu bildirilmektedir. Atatürk tarafından yaptırılan Çelik Palas Oteli'nin banyoları da, daha önce belirttiğimiz gibi, bu Vakıf bahçe sularıyla beslenmektedir. Bu sular borularla direkt olarak bağlanmışsa da, yollarda sıcaklığından 12°C kaybetmektedir.

Çelik Palas'ın büyük havuzu 'Pisine', tarihi Türk hamamlarının tipik bir örneğini temsil etmektedir. Bu arada, aynı semtte bulunan Askeri Hastane 'Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Merkezi'nin, yurdumuzun modern termal tedavi tesislerinden biri olduğunu da belirtmek gerekir. 'Girme' yöntemiyle toplanan Vakıf bahçe sularının ve mevcut kaçak kaynakların değerlendirildiği bu sular, bölgede birkaç hamamda, Horhor Hamamı, Cikcik Hamamı ve Balçık Hamamı'nda kullanılmaktadır.

Çekirge Kaphcası'nın kadınlara mahsus bölümünün içinde, bir büyük havuz ve bir de aslanağzının önünde dört köşe küçük bir havuz vardır. çocuğu olmayan kadınlar tarafından çok rağbet gören bu havuzda kadınlar, küçük havuzun altındaki deliği açarak cinsel organlarını suyun karşısında tutarlar. Böylece, az bir basınçla gelen su vaden içine girer.

Ortalama 200300 litre hacmindeki kaplıca suyu, vaden içinden geçerek annekslerdeki ve rahim çevresindeki iltihapları giderir. Hastalıktan kurtulan kadın, banyoya bir süre daha devam ettikten sonra çoğu kez çocuk sahibi olabilmektedir.

Halk, bu durumu öteden beri kaplıcayı yaptıran evliyanın kudretine bağlamaktadır. Bu nedenle, önce hamamdaki 'Evliya Kurnası'nda yıkanmak ve 'Çekirge Sultanı'nın ayağının bastığı yer olarak bildirilen bir taşın içindeki sudan üç yudum İçmek adet olmuştur. Oysaki bütün keramet küçük havuzun önünde durularak yapılan vaden duşundadır. Kadın hastalıklarının tedavisinde büyük şöhrete ulaşan Fransa'nın Lüksöy kaplıcasında yapılan tedavi de, bu kadar basit bir yöntem olmamakla birlikte, aynı tarzda uygulanan vaden duşudur.

Çekirge Kaplıcası'nda kullanılan sular, madeni az ılıca ve İçmeler grubuna dâhil, bileşiminde bikarbonat, kalsiyum, magnezyum ve sülfat bulunduran sulardır. Bu bölgedeki şifalı suların, diğer kaynaklarda olduğu gibi, teknik niteliklerinde belli başlı bir farklılık yoktur. Kaynakların tempera türleri radyoaktiviteleri 33 eman, pH değerleri 7,4 civarında oynamaktadır.

Kaplıcanın suyu; kronik romatizma, nevralji, nevrit, polinevrit, romatoid artrit, siyatik, artroz, yorgunluk ve ateşli hastalıklar sonrasındaki nekahet dönemi, gut, şişmanlık, kaynamayan kemik kırıkları, egzama ve astım gibi bazı alerjik hastalıklar, kadın hastalıklarından aneksit, metrit, parametrit, amenore, dismenore hallerinde tavsiye edilmektedir. Çekirge sularının içimi halinde diüretik etki de görülür. Sabahleyin aç karnına 500 1000 gram su içildiğinde, ilk bardaktan itibaren yarım saat sonra idrar gelmeye başlar.

İdrarın dan dan sitesi düşüktür. Çıkan idrar miktarı, içilen sudan daima 150200 gram fazla olur. İdrardaki klorür, üre ve ürik asit miktarı çok azdır. Fakat 24 saat içinde çıkan idrardaki bu tuzların toplamı daima yüksek oranlardadır. Geceleri gelen idrarda, fosfat, oksalat ve ürat tuzlarının çoğaymış olduğu görülür. Bu yüzden halk arasında Çekirge sularının kum yaptığına dair bir inanış vardır. Oysaki bu sular kum yapmaz, aksine vücut hücreleri içindeki kumları harekete geçirerek dışarı atar. Nitekim 1520 günlük bir tedaviden sonra idrar berraklaşır, kum artık görülmez olur.

Suların sıcakken içimi hoş ve kolaydır, soğudukça kireçli su tadını alır. Çekirge bölgesinde yer alan kaplıcaların yanı sıra, çok sayıda otelin de kaplıca suyuyla çalışan banyolukları ve bir takım tedavi üniteleri bulunmaktadır. Konaklama sıkıntısı çekilmeyen ve her türlü sosyal ihtiyacın karşılandığı bu yörede bulunan termal tesisleri sıralayacak olursak;

Ege Kapltcasu 'Sultan Kaplıcası' da denir. Çekirge'de, Askeri Hastane'nin yanındadır. 14'üncü yüzyıldan kalan bu küçük kaplıcanın, bir adet tedavi havuzu ve üç kurnası vardır. Havuzlu Park Kaplrcasr Çekirge'nin kuzeyinde yer alır. Bahçe içinde, açıkta olan büyük havuzun suyu çok sıcaktır. Genellikle sportif amaçlarla kullanılan bir kaplıcadır. Termal Otel Gönlü ferah: Üç yıldızlı bu otel, Bursa'nın tanınmış termal tesisleri arasında yer almaktadır. Tarihi 14'üncü yüzyıla dayanan Gönlü ferah Hamamı'nın üzerine inşa edilmiştir.

Dilmen Otel ile Askeri Hastane arasında bulunmaktadır. İki genel havuzu ile zemin katında havuzlu özel banyo oraları vardır. 70 odada 140 yatak kapasitesiyle hizmet vermektedir. Boyu güzel Termal Oteli 'Boyu güzel Kaphcası'ı Çekirge'de, Askeri Hastane'nin çok yakınında bulunan Boyu güzel Kaplıcası, 1633 yılında Boyu güzel Mehmet Ağa tarafından yaptırılmış olup, şimdi 50 odada 120 yatak kapasiteli bir termalotelolarak hizmet vermektedir. Zemin katında yer alan iki banyo odasının 'hamamın' birinin kurnası, kuruluş tarihinden beri orijinalliğini korumaktadır. Otel müşterileri, her gün belirli bir süreyle kaplıcadan yararlanabilmektedirler.

Ada Palas Otel: Tek yıldızlı bu otel de Çekirge'nin termal hizmeti veren otellerinden biri olup, 39 odada 73 yatak kapasitesine sahiptir. Yıldız Termal Otel: Üç yıldızlı bir oteldir. İki adet tedavi havuzu ve Fizik Tedavi Ünitesi vardır. 30 odada 57 yatak kapasitesiyle hizmet vermektedir. Ayrıca 4 su it odası mevcuttur.

Anatolya Otel: Dört yıldızlı termal bir oteldir. 93 odada 186 yatakla hizmet vermektedir. Ayrıca 6 su it odası vardır. Dilmen Oteli: Çekirge'nin bu dört yıldızlı oteli de, 98 odada 202 yatak ve 4 suitle hizmet vermektedir.

Akdoğan Otel: Üç yıldızlı Akdoğan Otel, 102 odada 209 yatak kapasitesiyle hizmet vermektedir.

Atlas Oteli: İki yıldızlı, daha küçük kapasiteli termal bir oteldir. 19 odada 42 yatak kapasitesi mevcuttur. Huzur Termal Otel: İki yıldızlıdır. 22 odada 75 yatak kapasitesiyle hizmet vermektedir. Ayrıca, 2 suit ve 1 kral odası bulunmaktadır.

Yat Oteli: Tek yıldızlı bir oteldir. 48 odada 91 yatakla hizmet vermektedir. Müşterilerini, konaklama hizmetinin yanı sıra Vakıf bahçe‘nin şifalı sularından da yararlandıran daha küçük kapasiteli tesisler ise; tarihi banyosuyla Selvinaz Oteli, Park Oteli, Çekirge Palas, Sevim Oteli, HüsnügüzelOteli, Şifa Oteli, İmren Oteli, Konak Oteli, Demirci Oteli, Çamıca Palas ve Konak Palas gibi otellerdir.

Çelik Palas Oteli: Bursa'nın simgesi olmuş bu tarihi otel, Atatürk'ün emriyle, 1930'lu yılların başında İtalyan mimar Guilio Mongeri ile Hüsnü Tümer'in ortak çalışmalarıyla yapılmaya başlanmış ve 1935 yılında bitirilmiştir. Altıparmak'tan Çekirge'ye uzanan cadde üzerinde, Atatürk Köşkü'ne bitişik yeşillikler içerisinde, Bursa Ovası'na hâkim bir konumdadır. Seçkin konukları ağırlamak amacıyla yapılan bu otel, 36'lık oda kapasitesini 1958 yılında yeni bir binanın eklenmesiyle arttırmıştır. 2000 yılında tekrar başlatılan restorasyon çalışmaları sonucu, eskinin küçük Çelik Palas'ı bugünün görkemli haline kavuşmuştur. Beş yıldız lı otelde, bugün 173 odada 359 yatak kapasitesiyle hizmet verilmekte, ayrıca 10 normal, 3'de köşe su it oda bulunmaktadır.

Otelin suyu, 3 kilometrelik bir boruyla Çekirge'deki termal su dağıtım merkezinden gelmektedir. Tüm odalarda kullanılan termal suyun sıcaklığı; kaynakta 47°e, termal havuz ve Türk hamamında ise 42°e civarındadır. Havuz ve hamamdan günde 400 kişi yararlanabilmektedir. Vakıf bahçe kaynağından gelen ve romatizma, siyatik, kemik kırıkları, egzama, astım ve daha pek çok hastalığı iyileştiren bu şifalı su, otelin tüm banyo lafı ı besleyebilecek durumdadır. 10.5 metre çapındaki büyük havuz, tarihi Türk hamamlarının tüm özelliklerini yansıtmaktadır. Otelde, tedavi banyolarının dışında tıbbi masajlar, sualtı masajı, elektro ve fizik al tedavi uygulamalarının da yapıldığı modern bir sağlık ünitesi de bulunmaktadır.

Eski Kapıca ve Kervansaray Termal Otel: Bursa'nın Çekirge semtinde, denizden 210 metre yükseklikteki bir alan üzerine kurulu, yörenin en eski tarihli kaplıcasıdır. Böyle olmakla birlikte, kaplıcanın geçmişi üzerinde araştırma yapanlar arasında ortak bir kanı oluşmamıştır.

Örneğin; Prof. Dr. Nükhet Şakır Dirisi, 'Hidroloji' adlı eserinde; "Bazı yazarlar, Eski Kaplıca'nın Murat Hüdaverıdigar zamanında yapıldığını iddia etmektedirler. Hâlbuki soğukluk ile hamam kısmındaki sütün başlıkları Bizans eseridir. Bu başlıkların Hüdavendigar tarafından başka yerlerden tedarik edilerek buraya konulduğu ileri sürülmekteyse de, bu kısımlar tamamen Bizans üsh1buna uygun olarak yapılmıştır. Kubbeler çok basıktır. Türk hamamlarının hiçbirinde böylesine geniş, fakat basık kubbe yoktur.

Hamama Hüdavendigar tarafından sonradan eklenen soyunma yerinin kubbeleri ise oldukça yüksektir. Bu nedenle, Eski Kaplıca'nın hamam kısmının Bizans yapısı olduğu, fakat harap bir halde ele geçen hamamın Hüdaverıdigar tarafından tamir edildiği, soyunma yeri olarak da diğer iki kubbeyi ilave ettirmiş olduğu doğrudur" demektedir.

Dr. Rıza Rehan ise, 'Balneoloji' isimli eserinde, Evliya Çelebi'nin 'Seyahatnamesi'nde yazılı "Cermabe, yani kaplıcalardan biri, Gazi Hüdaverıdigar Camii mahallesinde, Bursa'nın garbında bir kenarda olup, sultanı mumaileyh üzerine kâgir kubbe ve hassas mukassiler bina eylemiştir. Buna Eski Kaplıca derler. Abı gayet sühunet üzeredir.

Membaında Beyza vazolunsa tabeder. İnsana Nabi, celep ve hakke emsali marazı defeder" sözlerini yorumlamayı tercih etmiştir. Dr. Rıza Rehan; "Üçüncü Osmanlı padişahı Hüdavendigar'ın hükümdarlığı döneminde (13.591.389) eski banyo ve saray enkazından istifade edilerek, esirler arasında bulunan Bizanslı mimar Hristodulos'un hazırladığı planlar mucibince Türk işçileri tarafından yapılmıştır. Bina, 1707 yılında tamir görmüş ve yıkılan carnekan yeniden yapılmıştır. Bu yeni inşaatın tarihini gösteren kitabe de, aralan ağzının üstüne konulmuştur.

Bu kitabede, "Zem tarihi gerrnabe bişnev kezzap, Hurdaya bidih daima abu tap' ibaresi vardır ve hicri 1054, miladi 1707 yılını vermektedir" diyerek, bu yapının özbeöz Türk işi olduğunu iddia etmekte, eski Avrupalı gezginlerin de kaplıcayı bir Türk banyosu olarak tanımladıklarını söylemektedir.

Bursa Halkevi tarafından yayımlanan 'Bursa Hamamları' adlı eserde ise; Eski Kaplıca'ya yapılan ilavelerin Hüdaverıdigar tarafından yaptırılmış olduğu Bursa sicillerine dayanılarak açıklanmaktadır. Sanat Tarihi uzmanları da; harap bir Bizans kaplıcasının yerine, i. Murat (Hüdaverıdigar) zamanında yaptırıldığını, çevrede bulunan Bizans yapılarından alınan sütunların, sütun başlıklarının ve diğer malzemelerin burada değerlendirildiğini ve mimarının Türk olduğunu söylemektedirler.

II. Beyazıt'ın, 1511 yılında, tek kubbeyle kapatılan soğukluk bölümünü eklettiğini, 1612 yılında da, ilkin kurşunla kaplı olan çatısının kiremitle örtüldüğünü belirtmektedirler.

Kaplıca; arka arkaya iki kubbe ve ikinci kubbenin güneyden ve batıdan yarım kubbelerle genişletildiği büyük bir giriş salonu halinde, camekân, soyunma yeri 'Apoditarium', buna bitişik ve duvarlara dayanan sekiz sütun üzerine bir kubbe ile örtülü soğukluk 'Tepidarium' ve sıcak su havuzunun bulunduğu sıcaklık 'Caldarium'dan ibarettir.

Buradaki kubbe, kare bir alanın ortasında sütunların ve yuvarlak kemerlerin meydana getirdiği sekizgen üzerine oturmakta olup, köşeler eksedralarla doldurulmuştur.

Bütün kubbelerin ortasında aydınlık feneri olup, soğukluk ve buna bitişik camekân kubbesi altında birer fıskiyeli havuz bulunmaktadır. Günlük 600 kişinin yararlanabildiği kaplıcanın büyük havuzuna sular bir aralan ağzından akar.

Eski Kaplıca, 1988 yılında, Kervansaray oteller zinciri tarafından satın alınmış ve tarihi özellikleri korunarak restore edildikten sonra, Türkiye'de eşi olmayan bir termal sağlık tesisi haline dönüştürülmüştür. Çekirge Vakıf bahçe kaynaklarından beslenen suyu, kalsiyum ve sodyum bikarbonatlı, oligometalik bir sudur. Temperatürü 45°C, radyoaktivitesi 25,7 eman, pH değeri 7 A'tür.

Banyo tedavisi; romatizma, nevralji, nevrit, polinevrit, romatoid artrit, siyatik, artroz, yorgunluk ve nekahet halleri, gut, kaynamayan kemik kırıkları, egzama ve astım gibi bazı alerjik hastalıklar ile kadın hastalıklarına iyi gelmektedir. Kervansaray Termal'de, uzman doktorların yönetiminde, hastaların kür öncesi ve sonrası gereken tüm tahlilleri. en gelişmiş cihazlarla donatılmış bir biyokimya laboratuarında yapılabilmekte, her türlü görüntülü film çekilebilmektedir.

Kaplıca tedavisi sırasında, fizik tedavi ünitesinden yararlanmak isteyenlere de, uzman fizyoterapistler yardımcı olmaktadır. Sağlık kompleksinde ayrıca bir Hidroterapi merkezi de bulunmaktadır,

Kervansaray Termal Otel ise; 211 odada 435 yatak kapasitesiyle hizmet vermektedir. Ayrıca 13 suit odası da vardır. Beş yıldızlı konaklama hizmetlerinin dışında şifalı termal suyun özetliklerinden yararlanılarak verilen sağlık hizmeti, otelin en büyük özelliğini oluşturmaktadır. Otelde, tedavi ünitelerine ek olarak; termal sulu açık ve kapalı yüzme havuzları, jimnastik salonu, sauna, Türk Hamarnı, solaryum ve diğer sosyal ve sportif aktivite olanakları mevcuttur. Karamustafa (paşa) Kaplrcasr Bursa'nın Bademlibahçe sularından yararlanan kaplıcanın denizden yüksekliği 155 metre olup, Yeni Kaplıca yakınlarındadır. Bu çok önemli kaplıcanın da tarihi geçmişi hakkında değişik iddialar ileri sürülmüştür.

Prof. Dr. Nükhet Şakır Dirisu'ya göre; bu kaplıca, 1490 yılında Sadrazam Rüstem Paşa'nın ağası Karamustafa tarafından, Prof. Dr. N. R. Belger'e göre ise; Köprülü Mehmet Paşa'nın damadı Sadrazam Karamustafa Paşa tarafından yaptırılmıştır.Ancak, tespit edilen bir gerçek vardır ki, o da tarihi çok daha gerilere giden bir hamam enkazı üzerine yeni baştan yaptmldığıdır.Kaplıcanın suyu, madeni az ılıca ve İçmeler grubuna girer. Bileşiminde,' bikarbonat, sodyum, kalsiyum ve sülfat bulunur. Temperatürü 58°(, pH değeri 6,6, radyoaktivitesi ise 4837 Pi/lt= 48.37 emandır. Bu durumda, radyoaktif sular grubunda değerlendirilmesi gerekir. Banyo tedavisi; romatizma, nevralji, nevrit, polinevrit, romatoid artrit, siyatik, artroz, yorgunluk ve nekahet halleri, gut, kaynamayan kemik kırıkları, ürtiker 'kurdeşen', egzama ve astım gibi bazı alerjik hastalıklarda, kadın hastalıklarından aneksit, metrit, parametrit, amenore, dismenore vs. gibi hastalıklarda önerilmektedir.

Özellikle, kadın hastalıklarının tedavisinde uygulanacak 'vaden duşları" çok yararlı olmakta dır. Bademlibahçe sularından yararlanan diğer kaplıcalarla, yani Yeni ve Kaynarca kaplıcalarıyla aynı sınıflandırmaya ta biç tutulan Karamustafa Kaplıcası'nda, karbondioksit miktarı eşik değerin altında kalmaktadır. Buna karşılık radyoaktivite, bu civardaki suların içinde en yüksek düzeye ulaşmaktadır.

Şu halde, ek endikasyon olarak, radyoaktif suların rahatlatıcı ve hormonları uyarıcı 'Gençlik Suyu' özelliklerinin göz önüne alınması gerekmektedir. Akciğerler yoluyla organizmaya giren bu radyoaktivitenin endokrin sistem üzerindeki etkisi dikkate alınmalıdır. Bu tür sular, uygulama sırasında metabolizmayı hızlandırır ve ürik asit atımını arttırır. Kaplıcanın bir adet tarihi havuzu ve altı adet özel barıyosu bulunmaktadır. Hamamın içinde, kısır kadınların çocuk sahibi olabilmeleri için, oyulmuş bir taş vardır.

Su bunun dibinden kaynar. Banyoya gelenlerin çoğu kadınlardır. Kısırlığa şifalı olduğu hakkındaki söylentiler nedeniyle kadınlar, taş yalağın içine oturarak dipten kaynayan 45°PC‘deki sıcak suyun vaden içine girmesini sağlarlar. Radyoaktif özelliklere haiz ve doğrudan doğruya kaynaktan gelen sıcak suyla yapılan 1520 dakikalık vaden duşu, aneksitleri ve rahim çevresindeki iltihapları giderir ve bu nedenle doğuramayan kadınların da çocuk sahibi olma şanslarını arttırır. Karamustafa Kaplıcası'nın, 24 odada 48 yatak kapasitesiyle hizmet veren bir oteli ve yardımcı sosyal olanakları vardır. Bununla birlikte, çevrede çok sayıda bulunan normal konaklama tesislerinden de yararlanmak mümkündür.

Karamustafa Maden Suyu: Kaplıca kaynak suyunun hafif karbondioksit içermesi nedeniyle, İçme yoluyla da kullanılması mümkündür. Bu sular, mide bağırsak ve damar rahatsızlıklarında, üst solunum yolu hastalıklarının giderilmesinde yarar sağlar. İçme tedavisi için ayrı çeşmeler yapıldığından farklı bir su sanılmakla birlikte, kullanılan aslında normal kaplıca suyudur.

Kaynarca Kaphcasn Bursa'nın Bademlibahçe yöresinde, Yeni Kaplıca'nın hemen yanı başında, aynı şifalı kaynakları .• beslenen bir kaplıcadır. Bursa'nın önemli kaplıcalarından olan Kaynarca Kaplıcası'nın denizden yüksekliği 160 metredir. Kaplıcanın kim tarafından inşa ettirildiği kesin olarak ilinmemekle birlikte, yapılan araştırmalara göre 1680 yılı incesinde inşasının tamamlandığı belirlenmiştir. Tarihi bir havuzu vardır. Genel olarak hamam tarzında kullanılan kaplıcanın suyu; acı bikarbonatlı sular grubuna dâhil olup, Buyyo romatizması, kadın hastalıkları ve solunum yolu rahatsızlıklarının tedavisinde başarı sağlamaktadır.

Kaynarca Kaplıcası'nda; toplam yatak sayısı 100 civarında bir konaklama tesisi ile diğer yardımcı tesisler yer almaktadır.

Yeni Kaplıca: Bademlibahçe sularıyla beslenen bir diğer kaplıca da Yeni Kaplıca'dır. Kaplıca alanının deniz seviyesinden yüksekliği 160 metredir. Yeni Kaplıca; Bursa'nın en önemli kaplıcalarından olup, özellikle Türk termalim mimarisinin en tipik abidelerinden birisini teşkil etmektedir. Tarihi Türk banyolarının en güzel örneğini bu kaplıcanın banyolarında görmek mümkündür. Kaplıcanın termal banyoları sekiz kemer üzerine kurulmuştur. Çinilerle sulu olan kubbeleri geniş ve yüksektir. Türk banyoları ile Roma banyolarını ayıran özelliklerden birisi de budur. Roma banyoları genellikle basık olduğu halde, Türk banyoları yüksektir.

Bu nedenle banyolar, mimari zarafetinin yanı sıra büyüklüğü ile de dikkati çeker. İki kubbeli carnekan ve iki yarım kubbe ile yanlara doğru uzatılmış bir kubbeden ibaret soğukluk kısmından sonra, yan yana üç kubbe ile örtülü ara bölümünden 'ılıklık' büyük havuzun bulunduğu sıcaklığa geçilir. Buradaki kubbe, yıldız biçiminde sıralanmış sekiz kemerli eyvan biçimindeki Nil şer üzerine oturtulmuş olup, mekân dıştan dört köşe kalın duvarlarla çevrilmiştir. Mermer döşemeler, geometrik yıldız geçmeli renkli taş mozaiklerle süslüdür.

Duvarlar da altıgen ve her nişte değişen yedi ayrı örnek çinilerle kaplıdır. Karşılıklı gelen iki nişin çinileri arasında, lacivert üzerine beyaz renkte Rüstern Paşa'nın yaptırdığını gösteren bir kitabe vardır. Kaplıcanın özellikle erkekler bölümündeki havuz çok güzeldir. Bu havuzda yüzrnek mümkündür. Sıcak su, bir aralan ağzından akar. Sıcaklığa girişte, sağlı sollu ufak kubbelerle örtülü odalardan sağdakine, halk arasında 'Üşün terleten' adı verilmiştir. Burada bulunan büyük mermer banyoluğa 70 C sıcaklıkta gelen kaynak suyu, olduğu gibi gelir ve sürekli akarak odada 4045°PC‘lik bir buhar sıcaklığı oluşturur.

Yeni Kaplıca'nın tarihçesi hakkında, bu yörede bulunan diğer kaplıcalarda olduğu gibi, pek çok farklı görüş ileri sürülmüştür. Prof. Dr. Nükhet Şakır Dirisu'ya göre; Yeni Kaplıca, Kanuni Sultan Süleyman zamanında, padişahın gut ve romatizmalarının tedavisi için 1559 yılında yapılmıştır. 'Bursa Hamamları' isimli eserde ise, bu konuda; "Kanuni'nin sadrazamlarından Rüstem Paşa tarafından, 1552 yılında Bursa'ya bina emini olarak Kerim Beyanında biri gönderilmiş, kurnalarını ve mermerlerini satın alarak Yeni Kaplıca'yı yaptırrnıştır" denilmektedir. Bu konuda ileri sürülen bir başka görüş de, eski kütüphane genel direktörü Hasan Fehmi Bey'e aittir.

Hasan Fehmi Bey; "Yeni Kaplıca, 1549 yılında Bursa kadısı olan Abdülkadir Efendi tarafından inşa ettirilmiştir. Bursa'da en mühim mebanii milliyemizden olan dokuz kubbeli bu kaplıcayı, Kadı efendi o zamanın sadrazarnı Rüstem Paşa'ya takdim etmiştir. Bina, bu suretle Rüstem Paşa adına vazedilip kayda geçirilmiştir." demektedir. Yeni Kaplıca'nın suyu, kükürtlü sular grubunda değerlendirilmiştir. Temperatürü 77°C, radyoaktivitesi 0.69 eman, pH değeri 6.78'dir.

Bikarbonatlı, sodyum sülfatlı, kalsiyumlu bir sudur. Hafif sülfür kokusu duyulur. Dermatozlar, Buyyo romatizması sekelleri, romatoid artritler, artroz laf, nevralji ve nevritler, kadın hastalıkları ile solunum yolu hastalıkları İçin çok yararlıdır. Ayrıca, sinirsel ağrı çekenler, prostat, egerna ve kuru öksürük gibi hastalıkları olanlar, bu sulardan hcklediklertnden çok daha fazla yarar sağlarlar. Bademlibahçe yöresi kaplıcaları için yapılan tıbbi ve tıknik değerlerıdirmelerle benzer özellikler gösterir.

Ancak, Türkiye'deki diğer kaplıcalara göre değişik bir özelliği vardır kı, suyunun 24 saat süreyle aynı sıcaklığı muhafaza edilmesidir. Yeni Kaplıca'nın, tarihi değeri haiz bir adet genel tedavi havuzu, dokuz adet sıra banyo su ve bir adet buhar odası vardır. Kaplıcada ayrıca, çok sayıda sosyal tesisin yanı sıra, 102 yatak kapasiteli bir de otel bulunmaktadır. Kükürtlü Kaplıca 'Uludağ Üniversitesi Atatürk Hidroterapi ve Rehabilitasyon Merkezi': Bursa kent merkezinde bulunan son kaplıca grubu, eski adıyla söylemek gerekirse Kükürtlü Kaplıca'dır. Çekirge caddesinin ovaya bakan kesiminde, 23.173 metrekarelik bir alanda, deniz yüzeyinden 190 metre yüksekliktedir.

Kükürtlü Kaplıca, Bursa'nın tarihi en eski ve önemli kaplıcalarından biridir. Küçük Kükürtlü (Kadınlar Hamarnı) ve Büyük Kükürtlü (Erkekler Hamarnı) olarak ikiye ayrılır. 'Bursa Hamamları' isimli eserde; 'Bu kaplıcaları, Osmanlı hükümdarlarından ı. Murat, 1389 yılından önce yaptırmış ve Allah rızası için vakfetmiştir" denilmektedir. (Bursa sicllleri 231Shf.44). Yine aynı eserde; "Eskiden Arapoğlu Hamarnı diye kayıt altına alınan ve Kadınlar Kükürtlüsü diye de anılan harnamın, Beyazidi Veli'nin oğlu Sultan Mahmut'un kızı Hançerli Fatma Sultan'ın vakfı olarak 1739 yılında kiraya verildiği" bildirilmektedir.

(Bursa sicilleri 33 8shf.18)* 14811512 yılları arasında, II. Beyazıt zamanında restorasyonu tamamlanan ve yeni eklentiler yapılan kaplıcaya, 19'uncu yüzyılortalarında birkaç otelodası da ilave edilmiştir. Daha sonra özel mülkiyete geçen hamamların çevresi, konaklama amaçlı olarak üç taraftan büyütülmüştür. Daha sonra kuzeyine ve güneyine uzun sıra banyolar eklenerek son şeklini alan Kükürtlü hamamlar, günümüze dek otelolarak kullanıla gelmiştir.

1978 yılında Uludağ Üniversitesi senatosu, oteli kamulaştırma kararı almış ve tesisler 1981 yılında üniversiteye teslim edilmiştir. 1983 yılında yeni düzenlemelerle tekrar işletmeye açılan Kükürtlü Otel ve Kaplıcası, çevresinde bulunan eski yapıların da elden geçirilerek restorasyonu sonucu, 1985 yılında komple bir sağlık kurumu olarak hizmete sokulmuştur.

Uludağ Üniversitesi Atatürk Hidroterapi ve Rehabilitasyon Merkezi adı altında faaliyete geçen tesiste; girişteki bina konaklama (200 yatak kapasiteli) ve restoran olarak kullarulmaktadır. ıkinci bina, yönetim bürolarını ve poliklinikleri kapsamakta, üçüncü bina ise, büyük tedavi havuzu, üç adet küçük havuz, kırk adet özel tedavi küveti, egzersiz salonları, fizik tedavi ve dinlenme bölümlerinden oluşmaktadır.

Bileşiminde, bikarbonat, kalsiyum, magnezyum ve sülfat bulunan kaplıcanın suyu, oligometaliktir. Debisi 7 lt/sn. temperatürü 78°C, radyoaktivitesi 2.12 eman, pH değeri 6.44'tür. Litrede 1 'gramın üstünde kükürt içerir. Serbest karbondioksit oranı ise, 281 mg/lt. olarak ölçülmüştür.

Şu anda, romatizmal hastalığı olan hastaların rehabilitasyonu ve cerrahi ortopedi tedavileri için kuııanılan tesiste, kesin tanısı konmuş ve kaplıcaya gitmesinde hiçbir engel olmadığı etraflı klinik ve laboratuar muayeneleriyle saptanmış hastalar, araya başka bir hastalık veya sorun girmediği takdirde, kaplıca sularından büyük oranda yararlanabilmektedirler. Almira Otel: Bursa'da, termal sulardan yararlanan oteller arasında beş yıldızlı Almira Otel‘i de saymak gerekir. 235 odada 500 yatak kapasitesiyle hizmet veren otelde, ayrıca 14 suit oda ile 1 kral dairesi de bulunmaktadır. Şifalı suyun yanı sıra, Türk Hamarnı, sauna, sağlık ünitesi ve diğer sosyal ve sportif olanaklar da mevcuttur.

Bursa'nın şifalı su kaynakları bakımından en zengin ilçelerinden .biri Mustafakemalpaşa ilçesidir. Burada bulunan kaplıca ve İçmeler, pek çok insana şifa kaynağı olmaktadır. Sırayla inceleyecek olursak: Dümbüldek Kaplıcası: llçe merkezine 10 kilometre uzaklıkta, Akarca köyündedir. Ovaya hakim, yerel bağ ve bahçelerle dolu yemyeşil bir yamaçtadır. 'Mustafakemalpaşa Kaplıcası' ya da 'Dümbüldek Hamarnı' diye de bilinir. Bikarbonatlı, . sodyum ve kalsiyumlu, karbondioksitli olan suyu, madeni az ılıca ve İçmeler grubunda değerlendirilmiştir. Temperatürü 4652°(, radyoaktivitesi 8.4 eman, pH değeri 7'dir.

Banyo tedavisi; romatizma, nevrit ve nevralji hastalıkları için çok yararlıdır. Suda serbest karbondioksit gazının bulunmasından dolayı (433 mg/lt), dolaşım sistemi hastalıklarına, kadın hastalıklarına, kalp ve damar hastalıklarına birebirdir. Ayrıca, çocuk felçlerinde, kontraktürlü yarım felçlerde büyük fayda sağlar. Tüm bu özellikleriyle, kalp ve damar hastalıklarının tedavisinde Balkanların en büyük termal merkezi olmaya aday durumdadır. Hatta, Almanya'nın ünlü kaplıcası Baç Nauheim'dan daha üstün özelliklere sahiptir.

Dümbüldek Kaplıcası'nın suyu, ağrılı sendromları yatıştırıcı, serbest karbondioksit içermesi nedeniyle periferik dolaşımı düzenleyici ve bileşimindeki demir vasıtasıyla da cilt üzerinde astrenjan etki yaratan bir sudur. İçme kürlerinin önerilmesi durumunda, mide, bağırsak, karaciğer, safra kesesi ve pankreas üzerinde olumlu etkileri görülecektir.

Demir noksanlığına bağlı anemik hallerde üst düzeyde tesir eder. Çifte kubbeli olan kaplıcada; ikisi kadınlara, diğerleri de erkeklere ait olmak üzere toplam altı adet havuz ve bir dizi sıra banyo vardır. llçe belediyesi tarafından işletilen 35 ev, onbeşer günlük devreler halinde, martnisan aylarından itibaren kiraya verilmektedir. Çevrede ayrıca motel ve pansiyon tarzı yerler de mevcut olup, toplam yatak sayısı 200'ün üzerindedir. Konaklamanın yeterli olmadığı durumlarda, hastalar Mustafakemalpaşa'daki otellerde (Hande ve Karen otelleri) kalmakta ve sezon süresince sürekli çalışan ulaşım araçlarıyla kaplıcaya gidip gelmektedirler. Kaplıca, sosyal tesis bakımından yeterli düzeydedir.

Meneviş İçmesi: Dümbüldek Kaplıcası alanında, kaplıca suyu kaynağından ayrı olarak kaynayan iki kaynaktan biridir. Diğer kaynak ise Akarca Lamesi‘ni oluşturur. Sodalı maden suları kapsamındadır. Sodyumun yanı sıra kalsiyum da içerir. Litresinde 542 mg/lt. karbondioksit tespit edilmiştir.

Isı derecesi düşük, debisi azdır. Sadece İçme olarak kullanılmakta ve kaplıcada yapılacak banyo uygulamalarını tamamlamak amacıyla değerlendirilmektedir. Mide, bağırsak, karaciğer ve safra kesesi üzerinde etkili bir sudur. Akarca lamesi: Kaplıca alanında bulunan ikinci İçmedir. Meneviş İçmesi‘yle aynı nitelikte olup, benzer endikasyon özelliklerine sahiptir. Ancak, suyundaki karbondioksit miktarı; Meneviş İçmesi‘ne göre daha fazladır. (1080 mg/It.) Total mineralizasyonun 23 gram arasında değişmesi ve eşik değere yakın demir içermesi, suyun etkileme gücündeki zenginliği hemen ortaya koyar.

Keleş pınar Ilıcası: Mustafakemalpaşa yakınlarında, Gün doğdu köyündedir. Bu nedenle 'Gün doğdu Ilıcası' da denir.

Asırlık meşelikler arasında, çok eski devirlerden kalma mermer bir havuzdur. Suyu sıcaktır ve banyo olarak kullanılır. Çeşitli hastalıklara şifalı olan suyu, bölge halkı tarafından çok rağbet görmektedir. Bursa'nın İnegöl ilçesinde de, il ve yurt çapında rağbet gören çok sayıda sıcak ve soğuk su kaynağı bulunmaktadır. Sahip oldukları şifalı özellikleriyle ün yapmış bu suların belli başlıları şunlardır:

Oylat Kaplıcası: Bursa'nın İnegöl ilçesinde yer alan Oylat Kaplıcası, Marmara Bölgesi'nin en önemli kaplıcaları arasında sayılır. Ilçe merkezine 27 kilometre uzaklıkta, Tahta köprü bucağına bağlı Saadet köyü sınırları içindedir. Uludağ'ın güneydoğu uzantısında, denizden 750 metre yükseklikte, çam, kayın, gürgen, meşe ve kestane ağaçlarının oluşturduğu olağanüstü güzellikteki doğal bir ortamdadır.

Kaplıcanın tarihçesi konusunda varılmış ortak bir görüş olmamasına rağmen, Saadet köyünde bulunan bazı eserler, kaplıcanın 2000 yıldır, yani Romalılardan beri kullanıldığı kanısını uyandırmaktadır. Günümüzde Kadınlar Hamarnı olarak arada çok kuvvetli alkali taşıdığından, kür esnasında istenmeyen bazı tesirlerin de görülebileceği göz önüne alınmalıdır. Eğer alkali miktarı aniden yükselirse, kür uygulanan hastalarda migren denilen yarım başarıları, bulantılar, iştahsızlık, yorgunluk ve kabızlık gibi belirtiler ortaya çıkabilir.

Bu durumda kürün kesilmesiyle birlikte, tuz atıcılar ve laksatif ilaçlar verilerek şikâyetlerin giderilmesi gerekir. Keza, 24 saatlik sürede 34 kg.lık ağırlık artışlarında, idrar miktarını çoğaltıcı önlemler alınır ve bu şekilde vücutta biriken sodyum iyonlarının atımı sağlanır. Çavındır Kaçak Kükürtlü Kaynak: Yüksek total mineralizasyonu ve güçlü karbondioksit oranıyla dikkati çeken sodyum bikarbonatlı bir maden suyudur. Genel anlamda diğer kaynaklarla aynı fizik ve şinik özelliklere sahiptir.

Söz konusu hastalıkların yanı sıra, dolaşım ve solunum bozukluklarına, ruhsal yorgunluğa, romatizma, cilt ve kadın hastalıklarına iyi gelmektedir. Kaplıca; basit bir hamam havuzu ile İçme tesislerinden ibarettir. Konaklama olanağı bulunmamaktadır. Genellikle, pansiyona dönüştürülmüş evlerde kalınır. Sezon sırasında sosyal tesislerde artış yaşansa da, yine de yetersiz seviyededir.

Çankırı'nın Ilgaz ilçesi, doğal güzelliklerin doyasıya yaşandığı, kış sporlarına uygun çok güzel ortamların bulunduğu bir ilçedir. Ilgaz, aynı zamanda yeraltı suları bakımından da aynı zenginliklere sahiptir. Ilçe dâhilindeki şifalı sular bunun en güzel kanıtıdır. Ödemiş Kaplıcası: Ilgaz'a 4 kilometre uzaklıktaki Ödemiş köyündedir. Kaplıca köyün kuzeybatısına düşer. Mide rahatsızlıklarını giderici şifalı bir suyu vardır. Kazancı Kaplıcası: ilçeye 14 kilometre uzaklıkta, Kazancı köyündedir. Kastamonu yolu üzerindedir.

Aynı yerden çıkan Kazancı Maden Suyu ise, mide hastalıkları için bire birdir. Çankırı'nın Çerkeş ilçesinde de çok sayıda şifalı su kaynağı bulunmaktadır. Bozan Hamamı ile Köseoğlu Hamamı; ilçenin belli başlı hamamlarıdır. Acısu Kaplıcası; ilçenin batısındaki İmanlar köyüne 3 kilometre uzaklıkta, suyu bağırsak rahatsızlıklarına iyi gelen bir kaplıcadır. Kös Kaplıcası ise; Bedir köyündedir.

Cilt ve romatizma hastalıklarına iyi gelir. Çankırı'nın diğer ilçelerindeki kaplıca ve İçmeleri şu şekilde sıralamak mümkündür: Bayram ören İçmesi: Çankırı'nın Bayram ören ilçesindedir. 'Bayram ören Maden Suyu' diye de anılır. Sülfatlı, sıcak maden suları grubundadır.

Suyu; mide, bağırsak ve karaciğer rahatsızlıklarını, beslenme bozukluklarını giderir. Kavak köy İçmeleri: Yapraklı ilçesine bağlı Kavak köyündedir. Yöre halkının rağbet ettiği ünlü bir İçmedir. Kükürt Köyü Kaynağı: Atkaracalar ilçesine bağlı Kükürt köyünde bulunan bir kaplıcadır. Siğil, romatizma, kalp yetmezliği ve damar sertliğine iyi gelen bir suya sahiptir.

Karakoçlaş Kaplıcası ile Karakoçlaş Maden Suyu: Şabanözü ilçesinde bulunan şifalı bir su kaynağıdır. Kaplıca suyu sıcaktır. Ayrı bir kaynaktan çıkan soğuk su ise, maden suyu olarak değerlendirilmektedir. Buğu viran Maden Suyu: Orta ilçesindeki şifalı bir kaynaktır. Suyu çeşitli hastalıklara iyi gelir. Çankırı'da bulunan kaplıca, İçme ve maden sularıyla ilgili bilgi, Çankırı Turizm Danışma Bürosu'ndan alınabilir. ilçelerde ve kaplıca mahallerinde konaklama tesislerinin bulunmayışı ve ilçeleri n il merkezine olan yakınlıkları nedeniyle Çankırı'daki otellerden yararlanılması daha uygun olacaktır.

kullanılan Eski Hamam'ın duvar ve havuz mimarisi, Roma dönemi mimarisiyle benzer özellikler gösterir. İnşaat sırasında yörede bulunan Roma paraları ile kaplıcanın batısında yer alan sarnıçlar bu kanıyı güçlendirmektedir. Kaplıcanın, Osmanlı döneminde de yöre halkı tarafından kullanıldığı ve bu ününü günümüze kadar devam ettirdiği bilinmektedir.

Oylat Kaplıcaları'nın hüzünlü, ama sonu mutlu biten bir de efsanesi vardır: "Bizans İmparatorluğu zamanında bölgenin hâkimi olan Tekfur'un çok sevdiği kızı amansız bir hastalığa yakalanıp yatağa düşer. Dönemin tüm hekimleri toplanır ama hiçbiri kızın derdine çare bulamaz. Ne yapacaklarını bilemeyen hekimler kızcağızı göz önünden uzaklaştırmak ve başarısızlıklarını örtenek için bu kaplıcaya getirirler.

'Öl yat' deyip kızı bırakıp giderler.

Ne var ki, kız buranın sularıyla yıkanarak iyileşir. O gün bu gündür kaplıcanın şifa dağittığma inanılır ve adı da dilden dile değişerek 'Oylat' haline gelir."

Oylat Kaplıcası'nın oluşumuna, Uludağ granit platosunun etrafında bulunan metamorfik kalkerler ve bunları kesen genç yaştaki riyalim 'volkanik lav' dankları neden olmuştur. Tetkik edilecek olursa; Oylat'daki binaların, otel ve motellerin, granit, mermer ve traverten blokların oluşturduğu yamaç molozlu bir terasın üzerinde konuşlandığı görülecektir.

Kapçıca suyunu taşıyan fay, güney kuzey yönünde akan Alaçam Deresi'ni enine olarak batı doğu yönünde kesmektedir. Oylat, çevresinin doğal güzelliği nedeniyle, diğer ova kaplıcalarından farklı klimatolojik özellikleriyle ayrıcalıklı bir tercih nedeni olmaktadır. Kaplıcanın kaynaklarını, asıl ve kaçak kaynaklar olmak üzere ikiye ayırmak gerekir.

Asıl kaynak suları, özellikle yaz aylarında ortaya çıkar. Bunlardan 'Sızı Suyu' adı verilen kaynak, kışın tamamen sel suları altında kalır. Kaplıcaya uzaklığı 2 kilometre olan sel yatağı üzerindeki köprünün sağ tarafında, debisi 3540 lt/sn. olan suya ise 'Göz Suyu' adı verilir. Bu suyun bileşiminde iyon az olmasına karşın radyoaktivite yüksektir. Oylat Kaplıcası'nın kaptanı ilkel bir şekilde yapılmış, bu yüzden su kaçakları meydana gelmiştir. Önceleri yalnızca Eski Kaplıca binasında kepte edilen termal su, Yeni Kaplıca binasının yapılmasıyla daha verimli bir görünüm kazanmış ve debisi 300 lt/sn.ye yükselmiştir. Oylat Kaplıcası'nın hamam suyu; kalsiyum sülfatlı, bikarbonatlı, oligometalik bir sudur.

Temperatürü ortalama 41. 5°C (Eski Kaplıca'da 42°C, Yeni Kaplıca Aslanlı havuzda 41.5°C ve genel havuzda 4ıoC pH değeri 7.26, radyoaktivitesi 10' emandır. Sızı Suyu; kalsiyum sülfatlı ve bikarbonatlı olup, temperatürü 39°C, pH değeri 7.1S'dir. Göz Suyu ise; sülfatlı, hidrojenli, iyotlu ve demirli bir sudur. Temperatürü düşüktür (LODC). pH değeri 3.04, radyoaktivitesi 44 emandır. Bu şifalı su, Bursa kaplıcalarının endikasyon özelliklerini taşır. Klimatolojik ve doğal güzelliği, şifalı suyla birleşince pek çok hastalığa iyi gelmektedir.

Romatizmal hastalıklar, nevralji ve nevritler, ağrılı sinir hastalıkları, çocuk felci, kaplıcanın iyi geldiği başlıca hastalıklardır. Radyoaktif suların nörohormonal regülâtör etkisi, hipertansiyon ve hipotansiyonların her ikisine de iyi gelir. Vücuttaki hücre faaliyetlerini kamçılayıcı, denkleştirici bir etkisi vardır. Ruhen ve bedenen yorgun kimseler, üç haftalık bir tedaviden sonra eski enerji ve zindeliklerine kavuşurlar.

Ayrıca gut, egzama, nevrasteni ve sürmenaja, kısırlık ve kadın hastalıklarına, idrar yolları iltihaplarına karşı yararlıdır. Göz Suyu'nun göz hastalıklarına iyi geldiği yolunda çok önemli tıbbi kanıtlara ulaşılmıştır. İçme tedavisi ise; diüretik etki yaratır ve akut dönem dışında böbreklerdeki küçük taş ve kumlara karşı etkilidir. Şişmanların zayıflamasına da yardımcı olur. Kaplıcada; kadın ve erkeklerin ayrı faydalandıkları, büyük ve derin iki adet tedavi havuzu ile altı adet özel banyo vardır. Ayrıca, Fizik Tedavi Ünitesi tarzında çalışan bir sağlık kabini bulunmaktadır.

Her türlü sosyal tesisin bulunduğu kaplıca bölgesinde konaklama sorunu yaşanmamaktadır. Oylat Otel'in dışında kaplıca müşterilerine hizmet eden; 97 odada 210 yataklı Büyük Otel, 63 odada 210 yataklı Blok Motel ve 150 odada 250 yataklı Güven Otel ile 6 adet lüks villa vardır. Bu otellerin hepsi oylat Kaplıcaları bünyesine dâhil otellerdir. Kaplıca alanında ayrıca ufak tefek pansiyonlarla çadır kurmaya uygun bir kamp yeri bulunmaktadır. Otellerin dışında, Alacam Deresi kenarında kaçak bir kaynaktan sızan suların kullanıldığı Orman Bakanlığı'na ait bir de misafirhane vardır.

Çitli Maden Suyu: İnegöl ilçesine II kilometre uzaklıkta, Çitli köyündedir. Denizden yüksekliği 320 metre olan mesirelik bir alandan kaynamaktadır. 150 yıldan fazla bir zamandır işletilen bu şifalı su, yurdumuzun en iyi maden sularından biri olup Padişah Abdülaziz'in mide rahatsızlığını gidermekle üne kavuşmuştur. 1855 yılından bu yana katıldığı uluslararası yarışmalarda aldığı derece ve madalyalar bu ününü kanıtlamaktadır.

Çitli Maden Suyu, İstiklal Savaşı sırasında Yunanlılar tarafından kasıtlı olarak bombalanmış ve bu nedenle de debisi azalmıştır. Yan yana üç çeşme gibi görünen kaynaklar aslında dört tanedir. Ancak, serbest karbondioksit bakımından zengin olan ortadaki iki kaynak birleştirilmiş ve tek depo halinde kaptanı yapılmıştır. Bu kaynağın şimdiki veriminin 24 saatte 72 kasa, yani 303 kilogram olduğu, eski debisinin ise 350 okka, yani 437 kilograma denk düştüğü ilgililer tarafından söylenmektedir. Karbondioksit gazı az olan, ancak debisi fazla olan (1170 lt/sn.) kaynak suyu, gazsız ve içimi zor olduğu 'için sadece şişelerin yıkanmasında kullanılmaktadır.

Saf sodyum bikarbonatlı sular grubunda incelenen bu suyun, özellikle sağ kaynakta sodyumun yanında kalsiyum ve magnezyum içermesi dikkat çekicidir.

Bu kaynağın debisi 343 lt/sn.dir, Temperatürü 1314°C, radyoaktivitesi 1.18 ila 5.85 eman ve pH değeri 6.57 arasında değişmektedir. Suya asıl özelliğini veren, bu yöre sularının hâkim karakteri olan bikarbonat anyonudur. Bu tür kalevi sularda bol miktarda karbondioksit bulunmaktadır. Ayrıca, yine kalevi karbondioksitli suların çoğunda olduğu gibi demir de içermektedir. Demirin eşik seviyeye yaklaşık olması, hem biyolojik etki göstereceğini, hem de suyun tadını bozmayacağını işaret eder.

Sular İçme şeklinde kullanılır. Karaciğer ve safra yolları hastalıkları ile birlikte, belli başlı mide rahatsızlıkları için önerilir. Kendi grubunun yaptığı tesirleri gösterir ve mineralizasyonu az olduğundan boşaltım sistemlerine ve özellikle böbreğe etki eder. Diüretik sulardır.

Genel endikasyonlar için, bikarbonatlı sular grubunda sözü edilen hastalıkları gözden geçirmek yeterlidir. Bütün bunlara ek olarak, demir içeren bir su olması nedeniyle, özellikle dem

SENDE YORUM YAP!

Whatsapp