Bioenerji Nedir Hangi Hastalıklara İyi Gelir?

Bioenerji Nedir Hangi Hastalıklara İyi Gelir? :

Bioenerji

Alternatif tıp alanında geniş paramedikal yaklaşımlar ailesinde, “elle yapılan iyileştirmeler” adı altında toplanan yöntemler ayrıcalıklı bir yere sahiptir. Bu yöntemler, sayıca kalabalık -sadece 19. ve 20. yüzyıllarda yüz kadarı kayda geçirilir- ve eşine az rastlanır bir çeşitliliktedir. Çağlar boyunca, bütün kültürlerde, hastalığı ve iyileştirmeyi bir “enerjinin” hareketine bağlayarak açıklayan bilginler olmuştur. Tıpkı bu bakış açısından doğan tedavilere verilen adlar gibi, bu temel doğal güce verilen adlar da çok sayıda ve çeşitlidir. Bu anlayışın tıbbi bilimler tarihindeki farklı temsilcileri de bu durumun altını çizerler. Franz Anton Mesmer (1734-1815) bu enerjiye canlıcı manyetizma adını verir. Baron Karl Ludwig von Reichenbach (1788-1869) odik güç (fiziksel bedenden yayılan manyetizma gücü, çn) gibi yumuşak bir adı tercih eder.    Henri Bergson kendi hesabına yaşamsal atılımdan bahsederken, Hans Driesch eteleşi sözcüğünü seçer. Sigmund Freud insan duyguları üzerine yürüttüğü gözlemlerini açıklamak için libido terimini kullanır. Freud’dan kısa bir süre sonra William Mac Dougal hormik enerjiden bahsetmeyi tercih eder.

Bu liste neredeyse sonsuza kadar uzayabilir: Charles Littlefield ve yaşamsal manyetizması, George Starr White ve kozmo-elektrik enerjisi, Wilhelm Reich ve orgunu... Güncel enerji tedavileri, rağbette olan bilimsel hayal gücüne uygun olarak, insan bedenini, çoğunlukla, sürekli etkileşim halindeki elektromanyetik alanlardan oluşan bir ağ olarak değerlendirir.

Söz konusu tedavilerin uygulamacıları, hastalıkların enerji alanlarındaki düzensizliklerden doğduğunu ve bu alanlara müdahale ederek, özellikle de düzensizliği gidererek hastalığı tedavi edebileceklerini hesaplarlar. Tüm bu yaklaşımlar, bazen kendilerine rağmen, 19. yüzyılın ortasında yorumlanan ve Mesmer’in tanıttığı bir manyetizma anlayışının izini taşır. Güneşin, ayın ve gezegenlerin çekim güçlerinin, sinirsel akışkanlığı hastalıklar yaratacak kadar çok etkileyebileceğine inanan Mesmer, mıknatısların tedavi aracı olarak kullanılabileceği savını ortaya atar.

Bu manyetik güç, radyoaktivitenin 1990’ların ortalarında simgelediği şeyi simgeler:    Denetim altına alınamaz, anlaşılması zor ve hem iyilik hem de kötülük yapabilecek bir güç. Bugün kullanılan tıbbi tedavi yöntemlerinin yanı sıra insanlar, birçok sebepten dolayı (örneğin farmakolojinin aşırılığı), hastalıklarının tedavisi için halk tıbbından da yararlanma arayışlarına girmişlerdir. Bunların içinde özellikle elle tedavi (manual therapy) ve bioenerji ile tedavi yöntemi, en doğal ve etkili olanıdır.

20. yüzyılın başında Sovyet- ler Birliği’nde, V.l. Behterev ve diğer bazı bilim adamları, insanın bir bioenerji alanına sahip olduğunu fark etmişler, bu konuda araştırmalar yaparak birçok kitap ve makaleler yazmışlardır. Başlangıçta başarıyla sürdürülen bütün bu çalışmalar, bir süre sonra “Marksizm-Leninizm’e uygun olmadığı için” yasaklanmış ve açılan fakülteler kapatılmıştır. Dolayısıyla uzun bir zaman bioenerji ile ilgili hiçbir bilimsel araştırma yapılmamıştır. Hatta basında çıkan biyolojik alan ve bağlantılı olaylarla ilgili makaleler de alay konusu olmuştur. Bugün ise, bilim adamları ve kamuoyu artık biyolojik alanın varlığını kabul etmektedir.

Yaşayan bütün canlılarda bir yaşam enerjisinin olduğunu ve bu yaşam enerjisinin canlılara doğum ile birlikte verildiğini belirten Erol Konuk “ İnsanın enerji alanı, insan yaşamının derinlikleriyle evrensel enerjiyi bir araya getiren bir olgudur. Kendini; fiziksel gövdeyi çevreleyen ve ışıklı bir yapıyı içeren, kendi özel ışınlarını yayan, genel olarak ''''aura'''' diye tanınan bir şekilde gösterir. Demek ki insanın aurası ya da insanın enerji alanı, evrensel enerjinin insan vücuduna bağlı bir parçasıdır.” dedi.

Enerji sistemimiz neden bozulur?

Olumsuz duygu ve düşünceler, stres, ani şok, üzüntüler, çevresel faktörler, çok durgun veya çok hareketli yaşam, topraktan uzak olmak, elektromanyetik araçlar, sentetik giysiler ve eşyaların enerji sistemini bozan faktörler olduğunu ifade eden Erol Konuk, biyoenerjinin geçmişten günümüze gelen sürecini anlattı. 

Orta Asya''''da Tibet bölgesinde eski Şaman Türklerin uyguladığı tespit edilmiş

Erol Konuk  “Biyoenerjiyi, tarihte ilk olarak 18 bin yıl önce Orta Asya''''da Tibet bölgesinde eski Şaman Türklerin uyguladığı tespit edilmiş. Tibetlilerin; insan doğası, enerji ve madde konusunda derin bilgilere sahip oldukları tarihçiler tarafından kayıt altına alınmıştır. Modern tıbbın babası sayılan Yunanlı hekim Hipokrates 4’üncü yüzyılda biyoenerjinin tedavi edici ve onarıcı özelliklerini tekrar tekrar övmüştür. Yakın zamanımıza gelince, 18’inci yüzyılda Avusturyalı doktor Fransız Anton Mesmer ''''Tedavi Manyetizması'''' adında bir kitap yazmış. Yazdığı bu kitapta her insanın vücudunda dolaşan elektrik akımından söz etmiş ve bu elektriğin de ellerden aktığını söylemiştir. Ne var ki kimyasal ilaç yüzyılı sayılan 20’nci yüzyıl, ulaşım aşamasındaki bir tedavi yöntemi olarak bu alanda daralmıştır.“ şeklinde konuştu.

Biyoenerji terapi seanslarının genel faydaları

Biyoenerji terapi seanslarının; metabolizmayı hızlandırma, kronik yorgunlukları ortadan kaldırma, ruhsal durumu düzenleme, bağışıklık sistemi ile vücuttaki kan dolaşımını güçlendirme ve her türlü ağrılarda etkililik gibi faydaları olduğundan bahseden Erol Konuk “Aura, canlı bedende bulunan, fiziksel bedeni saran enerji alanıdır. Gözlemlere dayanarak araştırmacılar aurayı çeşitli katmanlara ayırmışlardır. Birbirine nüfuz eden, birbirini çevreleyen ardışık katmanlar hâlindedir. Her üst katman bir alttakine göre daha ince maddeden ve daha yüksek titreşimden oluşmuştur.” diye konuştu.

Çakra Nedir?

Konuk son olarak, bedenimiz üzerinde 7 enerji merkezi yani çakra bulunduğunu ve çakraların; geniş ağızları olan, bedene yaklaştıkça daralan, uzun ince hunilere benzediğini ve bunları bedenimize gelen enerjilere açılan küçük bir kapı gibi görebileceğimizi kaydetti.

SENDE YORUM YAP!

Whatsapp