aromaterapi yağları

Aromaterapi 2 :

Tanım

Bitkilerden elde edilen temel yağların kullanıldığı vücut ve yüz masajının bir birleşimidir. Bitkisel tedavinin (bazı bitkisel yağlar vücuda alınabildiği için) karmaşık bir formül olarak uygulanabileceği gibi sadece gerginlik azaltıcı güzellik terapisi olarak da uygulanır.

Arkaplan

Bir çoğumuz bitkilerden elde edilip insanoğlunun, faydası için kullanılabilecek değişik kimyasal maddeler hakkında bir şeyler duymuşuzdur. Meksika tatlı patatesinden elde edilen gebeliği önleyici ilaçlar belki de Batı'da en, çok bilinen ve en yaygın şekilde kullanılan doğal bitki özleridir. Buna rağmen pir çok kişinin bilmediği, bitkisel özlerin asırlardan beri kullanılıyor olması ve bu yüzden de birçoğu elli yıl veya daha az bir zamandan beri bilinen ve kullanılan ilaçların tersine zamanın testine tabi olmuş olmalarıdır.

Özgül olarak, aromaterapi bitkinin bütünü veya bazı kısımlarından çok asıl kısımlarını kullanır. Bir bitkinin asıl kısmı bitkinin değişik kısımlarında günün değişik anlarında değişik miktarlarda beliren aromatik (kokulu) yağlardan oluşur. Bunlar köklerde (örneğin hintkamışında), çiçeklerde (lavanta), yapaklarda (biberiye = rosemary), kabukta (sandal ağacı) ve hatta reçinede bulunduğu gibi kalın kabuklu bazı meyvelerde de mevcuttur.

Doğal olarak oluşan bu yağların bitkinin gerçek özü olduğu ve da hiçbirinin diğerine eşit olmadığı düşünülmektedir. Bitki metabolizmasının artıkları da olabilecek bu ürünlerin tam olarak ne olduğunu hiç kimse bilmez. Bunlar bitkinin değişik bölümlerinde oluşur ve dolaşırlar, böylece, örneğin akşamları çiçeklerde en çok yoğun olan esanslar sabahlan yapraklarda toplanabilir. Bir bitkinin özel bir yerinden elde edilen bir esansın kimyasal ve tıbbi özellikleri bitkinin ait olduğu kısmına göre farklılıklar gösterir. örneğin portakal ağacı çiçeklerinden elde edilen esanslar insan vücudunda portakal kabuğundan elde edilene göre çok farklı etki gösterirler. Öz yağlar bitkilerde hastalık öldürücü, mantar ve bakteri yok edici etkiler gösterirler, aynı zamanda bazı hormonal özellikleri de vardır.

Aromatik yağlar, modern toplumlarda yiyecek maddelerinde, parfümlerde ve ilaç yapımında yaygın olarak kullanılmaktadır. Limon ve portakal, yiyeceklerde muhtemelen en çok kullanılanlardandır. Kozmetiklerde ve parfümlerde bunlar çok miktarda kullanılmaktadır. Karanfil yağının diş ağrılarına, ökaliptüsün ise nefes darlıklarına iyi geldiğini herkes bilir. Yağlar aynı zamanda toniklerin, saç yağlarının, nefesle içe çekilen ilaçların ve diğer müstehzarların bileşiminde yaygın olarak bulunmaktadır.

Bu esanslar bitkilerde çok az miktarda oluştuğundan çok güçlükle ve büyük özenle çıkarılmaları gerekmektedir ki bu da pahalı olmalarının asıl sebebidir. 200 kg gülden ancak 1 kg gül yağı elde edilebilir. Bunun eldesi için gereken zor damıtma işlemleri ilk başta sentetik alternatiflerin üretimini çok çekici kılmaktadır. Maalesef, ünlü Fransız uzman Valet'in yaptığı araştırma sonuçlarına göre Iaboratuarda üretilen benzer kimyasal maddeler doğal olarak meydana gelen esanslarla aynı özelliklere sahip değildir, bu yüzden de hakiki olanı kullanmaktan başka geriye yapılacak bir şey kalmamaktadır.

Öz yağların özelliklerini korumak için kullanılan elde etme yöntemi büyük önem taşımaktadır. Damıtma yolu ile elde edilen öz yağların etkisi çiçekten yayılan kokunun emilmesinde (enfleuruge) olduğundan daha azdır. Bu öz elde etme yöntemi şöyle gerçekleştirilir: Çiçekler veya bitkiler filtreler üzerine yayılır ve sonra da içinde yağ bulunan kaplara doldurulur. Belli bir müddet sonra, yağ tamamen doyuncaya dek bitkinin koku moleküllerini emer. Daha sonra da yağ, damıtma yöntemiyle esanstan ayrılır. Esanslar soğuk, basınca tabi tutulmuş bitkisel yağlarda çözündürülür. Bu işlemde esansların değerli özelliklerini yok ettiğinden dolayı alkol kesinlikle kullanılmaz.

Esansların uzun ve seçkin bir tarihi vardır. İhtimal binlerce yıl önce Mısırlılar, Çinlilerin akupunkturu geliştirdikleri çağlarda, aroma terapiyi kullandılar. Tutankamon'un mezarı 1922 yılında açıldığında, myrrh ve fronkincense'ın (değişik tür ağaç reçineleri) zamanın zenginlerince yaygın olarak kullanıldığına şahitlik eden, içinde bu maddelerin kalıntıları olan kaplar bulundu. Eski zamanda, hastalar öz yağların iyileştirici etkilerinden haberdardılar. Gerçekten de eski Mısır'da esanslar ve ilaçlar birbirinin yerini alabilirdi. Yunanlılar ve Romalılar bitki yağlarını yaraları iyileştirmede ve iltihapları azaltmada kullandılar.

İngiltere'de on altıncı yüzyılda, botanikçi William Turner bitkileri insan vücudundaki etkilerine göre sınıflandırmaya başlayıncaya dek konunun üzerine düşülmedi. İlk önce imza doktrini uygulandı. Bu doktrine göre eğer bir bitkinin veya bazı kısımlarının vücudun bazı bölgelerine benzer bir görünümü varsa bu bölgelere etkin olması ihtimali vardır. Fakat tıpta daha bilimsel yaklaşımlar yaygınlık kazanınca, bu doktrin popularitesinden çok şey yitirdi. On sekizinci yüzyıl sonuna gelindiğinde, öz yağlar tıpta yaygın olarak kul1anılmaktaydılar ve 1722 yılı tıbbi otlar listesi resmi on üç karışımı içerir vaziyetteydi.

Kısa zaman sonra bitkiler ve öz yağlar, bilimsel bir dal olarak gelişen kimyanın ve daha kuvvetli ve çabuk etki eden maddelerin bulunmasıyla terk edildiler. Yavaş ama kesin olarak esanslar ilaç kataloglarındaki yerlerini kaybettiler ve bu konu karanlık ve şarlatanca görülmeye başlandı. Yüzyılımızın başlarında Fransız Gattefosse, laboratuarmda bir deney esnasında elini yaktığında hal böyleydi. Gattefosse elinin acısını hafifletmek için o sırada şans eseri gözünün iliştiği lavanta yağı dolu kaba daldırdı. Hayret, eli hiç beklemediği bir hızla iyileşmişti. Kendisi 1928 yılında bu konuda yayımlanan ilk kitapta aromaterapi deyimini kullanan ilk kişi oldu.

1938 yılında yine bir Fransız, Goddissart, Los Angeles'ta çalışırken deri kanserinde, kangren ve yara tedavilerinde elde ettiği, harika sonuçlan rapor ediyordu. Diğer bir Fransız. Dr. Valnet İkinci Dünya Savaşı'nda aromaterapiyi yaraları tedavide ve çabuk iyileşme sağlamada geniş olarak kullandı. Konu hakkında bugün elimizde olan bilgileri borçlu olduğumuz kitabını 1964 yılında yayınladı. Tıbbın bu önemli formunun gelişim zincirinin son halkası biyokimyacı madam Maury konuyu kozmatik ve gençleşme tedavilerine kadar yaygınlaştırdı.

Nasıl işe yarar?

Esanslar bitkilerden elde edilen kompleks doğal yağlardır. Ester alkol, aldehid, keton ve terpenleri içerirler. Esansların vücutta nasıl etki gösterdiklerini hiç kimse bilmemektedir fakat, zaten bir çok ilacın nasıl etki ettiğini bilmememize rağmen onları kullanmaktayız. Aspirin, etki biçimi tam bilinmeden yetmiş yıldan beri yaygın şekilde kullanılmaktadır ve günümüzde de sadece İngiltere'de günde onbeşmilyon tablet tüketimle hala en yaygın olarak kullanılan ilaçtır. Aspirinin iyileştirdiğini nasıl biliyorsak, doktorlar ve tedavi eden kişiler de aromatik yağların tedavi edici özelliklerini yüzyıllardan beri ayni şekilde bilmektedirler.

Öz yağlar ağızdan alınabildiği gibi nefes yoluyla veya deri üzerine masajla alınabilir. Hepimiz yemeklerde kullandığımız bazı baharatların sindirime etki ettiğini biliriz, ayrıca ökaliptüs ve diğer aromatik yağların nefesle içe çekilmesinin rahatlatıcı etkisini de en azından duymuşuzdur. Fakat deriden emilen maddeler üzerine bilgimiz genelde azdır. Buna rağmen modern araştırmalar maddelerin deriden düşündüğümüzden çok daha fazla geçtiğini ispat etmekte, dünyanın kimi en iyi akademik birimleri ilaçları insanlara doğrudan sorunlu bölgenin yüzey derisinden vermenin yollarını aramaktadırlar. Bu araştırmalar şimdiden göstermektedir ki bazı ilaçlar deri üzerine yerleştirilen ilaç depolarından uzun sürelerle kolayca emilebilmektedir.

Günümüz doktorlarının deriden emilip bütün vücudu etkileyen krem ve merhemler üzerine kaleme aldıkları birçok yazı vardır. Kortikosteroid (steroid) kremler, özellikle sürdürüldükten sonra üstü sıkıca kapatılırsa kandaki steroid miktarını tehlikeli şekilde artırabilmektedirler. Araştırmalar göstermiştir ki etki ve etkinlikleri iyi bilinen ilaçlar ağız yerine deri yoluyla alınınca başka türlü davranmaktadırlar. O halde aromatik yağların kimyasal yapılarından çıkarsayamadığımız bir çok etkileri mevcuttur. Üstelik etki biçimleri bundan daha da karmaşıktır çünkü bunlar basit kimyasal yapılar olmayıp muhtemelen deride ve vücutta birbirleriyle etkileşim içinde bulunan karmaşık gruplardır.

İsterseniz önce aromatik yağların temel özelliklerine, yani kokularına değinelim. Kokunun ne manaya geldiğini gerçekte hiç kimse bilmez. Koku alma kavramı birçok doktor ve bilim adamının düşünebileceklerinden çok daha komplikedir. Kokulu maddeler (öz yağların büyük bir kısmı da oldukça hoş kokuludurlar) koku moleküllerini yayarlar. Bunlar burun vasıtasıyla yakalanır ve bilinen bir koku olarak beynin özel belgelerinde tanımlanır.

Parfümeri sanat ve bilim kokuların seksüel (veya sadece hoş) çağrışımlar yaptığı gerçeği üzerine kuruludur. Dünya üzerinde kültürel farklar mevcuttur ama, birbirlerinden binlerce yıl önce kopmuş ve aralarına binlerce kilometre mesafe girmiş insan topluluklarının benzer şeyleri çekici bulmaları oldukça ilginçtir. Kokuların bu şekilde deriye uygulanması kızlar için kozmetik üreticilerinin fark ettiğinden daha başka anlamlar taşıyabilir. Örneğin, acaba burnumuzla. aldığımız gibi derinizle de koku almamız mümkün müdür? Kimi ilginç Rus araştırmacıları bazı kişilerin (eğer eğitilirse diğerleri de) renkleri hissedebildiklerini ortaya koydular. Kısa. bir eğitimden sonra insanlar parmak uçlarıyla, renkleri gözü kapalı çok net olarak ayırt edebilmektedirler. Yaygın olarak bilinen birşey de LSD kullanan kişilerin tatları işittikleri, renkleri kokladıkları gerçeğidir. O halde deriyle koklama. hepimizin sahip olduğu fakat evrim esnasında yitirdiği bir yetenektir.

Aroma terapi ne hayvansal yağları ne de mineral yağları kullanır, bütün yağlar bitkilerden elde edilir. Yağlar vücuda alınır alınmaz emilirler ve hücre dışı sıvı boyunca dağılırlar. Aroma terapi üzerine bir kitabında. Tisserand'a göre bazıları belirli organlarca emilir, diğerleri de daha genel olarak yayılırlar. Bunun neden böyle olduğunu bilmemekteyiz fakat lokal kan dolaşımını masaj yoluyla Uyardığınızda yağlar özellikle bu kan damarlarıyla beslenen organlarca emiliyor olabilirler. Sinirler de kanla beslendiğine göre, bu yağların sinirler üzerinde nasıl direkt etki gösterdiğini ve uzak bölgelere bu etkiyi taşıdığını açıklayabilir. Yağlar enjeksiyonla, solunum yollarıyla veya deri üzerinden masajla vücuda girdiği zaman başlıca akciğerler ve idrar yoluyla dışarıya atılır, fakat bir çok ilaç ve benzeri maddeler ancak vücut değişime uğradıktan sonra dışarıya atılabilmektedir. Bazı esanslar deriye uygulama dozunda alınırlarsa toksik etki yapabilirler. Bazı yağlar değişik yoğunluklarla. farklı etki gösterdiklerinden dozajın belirlenmesi oldukça önem taşır. Örneğin melissa ve biberiye (rosemary) yağları doza bağlı olarak uyarıcı veya teskin edici etkiye sahiptirler. Bir kere teşhis kondu mu diğer ilaçlarla da olduğu gibi terapötik doz hesaplanıp kullanılmalıdır.

Yakın zamana dek aromatik yağların etkileri ve vücutta nasıl hareket ettikleriyle ilgili yeterli sayıda araştırma mevcut değildi fakat günümüzde, üretilen etkili ilaçların yan etkileri yüzünden hayal kırıklıkları artınca insanlar gittikçe artan bir ilgiyle bu konuya eğilmektedirler. Sevindirici olan geçmişte bazı bilim adamlarının terk ettiği çalışmalara modern araştırma ekiplerinin yeniden başlayacak olmasıdır.

1963'te bir Japon ekibi krezene (fennel), nane ve kakula (cordaman) ve diğer yağların sıçan bağırsağı üzerinde antispazmodik etkisi olduğunu buldu. Çok daha önce, 1925 yılında bir İtalyan makalesi tat alma duyusunu tat sinirlerinin bloke edilmesi sonucu kaybetmiş kişilerde tükürük ifrazatının büyük ölçüde yağların kokusunun güzel veya kötü olmasına göre ayarlandığım gösterdi. Eğer sindirim bezleri (tükürük bezleri) bu şekilde etkileniyorsa neden sindirimin daha alt organları, mesela bağırsaklar da aynı şekilde etkilenmesin? Kalp damar sistemi üzerinde aromatik yağların etkisi daha azdır. Calımus kan basıncını azaltır ve ağızdan alınan bazı yağlar da periferik dolaşımı kolaylaştırırlar.

Yağların antispazmodik etkisi özellikle akciğerlerde kendini gösterir. 1970 yılında yapılan bir çalışma (buhar halinde içe çekilen) limon yağının balgam söktürücü etkisini en çok koku alma duyusuyla algılanmadığı bir düzeydeyken gösterdiğini ispatlamıştır. Aromatik maddelerle akciğerlerin mukus salgılamasını arttırmak ve flegmin (solunum yollarında anormal miktarda mukus salgılanması) atılmasını sağlamak bildiğimiz özelliklerdendi fakat bu çalışmaya dek yağların ne kadar güçlü oldukları anlaşılmamıştı. Bunu takip eden deneyler yağların çok küçük dozlarının akciğerlerde mukus salgılanmasını arttırdığını ve böylece bronşit gibi kronik akciğer hastalıkları olan kişilerin sıkıntı veren Flegmi öksürük yoluyla atmalarına yardımcı olduğunu göstermiştir.

Bitki yağlarının birçoğu elde edildikleri bitkilerde hormon olarak etki etmemekteyse de insanlarda hormonal özellikler göstermektedir. Saparna bitkisi (sarsaparilla) erkek hormonu testosteron içermekte, şerbetçi otu, rezene (fennel) ve anason çekirdeklerinde de Östrojen bulunmaktadır; vitex ognus catsu'da progesteron benzeri maddeler bulunmaktadır. Bu maddelerin bir çoğunun izalasyonu ve eldesi büyük bir gelecek vaad etmektedir. Gebeliği önleyici haplar bunlarla neler başarılabileceğinin sadece küçük bir örneğidir.

Nasıl Uygulanmaktadır?

Aromatik yağ terapisi aroma terapi İngiltere'de yaygın değilse de (ancak bir avuç gerçek aroma terapist mevcuttur). Fransa ve kıta Avrupa'sında oldukça bilinmektedir. İngiltere'de özgürlükçü yasalar kendine aroma terapist sanını veren herkese halkı tedavi etme iznini vermektedir. Fransa'da durum böyle değildir; aroma terapistler alternatif tıbbın diğer alanlarındaki uzmanlar gibi yalnızca tıp eğitimi görmüş bir doktorun gözetimi altında pratik yapabilirler. Kıta Avrupa'sında aroma terapi genelde osteopati, akupunktur ve radyestezi gibi diğer alternatif tıp dallarının tamamlayıcısı olarak kullanılmaktadır. İngiltere'de ise daha çok ayrı bir tedavi yöntemi olarak kabul görmektedir.

Başlangıç noktası diğer tıbbi tedavilerde olduğu gibi bir tür teşhis koymaktır. Bu ise hemen bir zorluk çıkarmaktadır. Geleneksel tıp bir teşhisin uygulanabilmesi için hastadan elde edilen işaret ve bulguların mantıksal değerlendirmesine ihtiyaç duyar. Bunun üzerine hastalara yardımcı olacak olan tedavi ortaya çıkar. Maalesef bu süreç, işaretler ve bulgular diğer işaret ve bulgularla karıştırabileceğinden başarısız olabilir ve bunun sonucu olarak teşhis zor veya imkansız olan durumlarda yanlış tedaviler uygulanabilir.

Aroma terapistler de buna dahil olmak üzere birçok alternatif tıp pratisyeni teşhisle uğraşmamakta, doğrudan tedaviye geçmektedir. Aroma terapide birçok pratisyen, hasta için en iyi tedaviyi saptamak için radiesteziye başvurmaktadır. Hangi ilacın (öz yağ şeklinde) hasta için daha uygun olduğunu bulmak için bir sarkaç kullanılmakta, daha sonra da yağ ve yağ bileşimleri hazırlanmakta ve hastaya verilmektedir. Gerçek bir teşhise, tedavi hastanın dertlerine deva oldukça gerek kullanmaktadır. Görüldüğü gibi aromatik yağların faydalı etkilerinin eldesi için bir çok yol vardır. Kimi aroma terapistler özleri geleneksel ilaçlar gibi ağızdan vermekte, kimi nefesle içine çektirmekte diğerleri de yağları deri üzerine uygulamaktadırlar. Bazı terapistler de bu üçünün birleşimini kullanmaktadırlar.

Eğer yağlar deriden emilecekse, göz önüne alınması gereken bazı başka faktörler mevcuttur. İlk önce dert temizlenmeli ve yağlan kabul edilebilecek duruma getirilmelidir. Birçok kişinin derisi, modern diyet, makyaj ve çevre kirleticileri deriyi canlı bir organ olmaktan çıkardığından, vücudu saran yarı nötr bir kaplamaya indirgemektedir. İyi bir aroma terapist deriyi terapiye hazırlamak ve temizlemek için büyük zaman ayırmalı ve yağların deriye nüfuzunu arttıracak sıcak kompreslerden, aromatik banyolardan, ısıtıcı lambalardan, İsviçre masatlarından osteopati ve hatta akupunkturdan faydalanılmalıdır.

Bu metodların bir veya bir kaçının kullanımı ile yağların deriden geçme yetenekleri arttırılmakta, böylece lokal hastalıklar tedavi edilmekte, hasta uyarılmakta ve gevşetilmekte, aynı zamanda meridyenler ve refleks bölgeleri tedavi edilerek vücudun diğer bölgelerinde de etkisi duyulmaktadır. Deneylerle kanıtlanmıştır ki yüze veya sırta yapılan masaj arzu edilen sonuçları elde etmede genellikle yeterli olmaktadır. Sonuçlar daha erken görülebilse de genellikle 10 senelik bir tedavi gereklidir.

Nerede kullanılır?

Yağların birçok hallerde faydalı olduğu söylenmekteyse de en önemli yararlan, yaraların iyileşmesinde, yara izlerinin kaybolmasında, sivilcelerde, hamileliğin neden olduğu gerilme izlerinde (doğru yağla önlenebilir) ve stres kaynaklı durumlarda, görülmektedir. Tedaviler en iyi halde yan etkileri veya toksisitesi en az olan akıllı bir bitkisel tedavi, en kötü halde de aroma terapistin uyguladığı destekleyici psikoterapiyle birlikte rahatlatıcı bir masa] görünümündedirler.

Maliyeti nedeniyle aroma terapi hiçbir zaman fazla yaygınlaşamayacaktır. Yağlar hayli pahalı olmalarının yanısıra etkilerini muhafaza edebilmek için çok itinalı şartlarda saklanmalıdırlar. Hastaya uygun tedavinin verilmesinde mükemmele ulaşmak yıllar isteyen bir hüner olduğundan her bir hasta için uzun süreli çalışmalara gerek vardır. Terapi zaman alıcı olduğundan ve pahalı hammaddeler. kullanıldığından halk kitlelerince popüler bir alternatif tıp olabilmesi, pek muhtemel gözükmemektedir.

İşe yarıyor mu?

Cevap hiç kuşkusuz evet, eğer deneyimli bir terapistçe yukarıda sınırlan belirtilen hallerde kullanılırsa, aromatik yağların iddia edildiği kadar etkili olup olmadığını tam olarak bilebilmek oldukça zordur. Tabii ki deriye nüfuz edebilirler ve etmektedirler de, özellikle masaj ve ısıyla, fakat kesin olarak neler yaptıklarını ispatlamak kolay değildir. Bazı organlar üzerinde olumlu etkileri olabilir ama tedavide böylesine faydalı olduğu düşünülen maddelerin yan etkileri olmadığından emin olabilmek için daha birçok araştırmalar yapılmalıdır.

Bir talihsizlik eseri bu tür araştırmalar hem pahalı hem de gerçekleştirilmesi zor olduklarından çok sürecektir. İngiltere'den örnek vermek gerekirse, bitki hücrelerinin böylesi ufak kesitlerinde çalışmak için gerekli deneyime sahip en fazla bir elin parmakları kadar bitki biyokimyacısı vardır. Öz yağların daha derinlemesine araştırılabilmesi için tek yol farmasötik endüstrisinin ilaç yapımı endüstrisi) geniş araştırma bütçelerini bu tür araştırmaları desteklemede kullanmasıdır. Şimdilik bu yapılmamaktadır. Ama ilaçların keşfi daha zor ve pahalı hale geldikçe ve halk daha doğal terapi biçimleri istedikçe gelecekte durum değişme gösterecektir.

Bazı Sık Rastlanan Hastalıklar ve Önerilen Aromaterapi Reçeteleri:

- Sivilce : Bergamot, Cajuput, Kafuru (camphor), Sedir ağıcı odunu (Cecforwood), Ardıç (Juniper), lavanta, sandal ağacı odunu (sundalwood).

- Cinsel uyarıcı, afrodizyak : Karabiber, kakule (cardamam), adaçayı (clarysage), Yasemin, ardıç, portakal çiçeği, putchavli, gül, sandal ağacı odunu, ylang-ylang.

- Astım : Aselbent (benzoin) Cajuput, Selvi, Ökaliptüs. zufa otu (hyssop), lavanta, limon, mercan köşk (murjoram) , melissa, yabani mercanköşk (origunum), yaban fesleğeni (pennsyroyal) , nane, çam, biberiye (rosemary), adaçayı, kekik.

- Bronşit : fesleğen (basil), Aselbent, Bergamot, Cajuput, Kafuru, kakule, sedir ağacı odunu, ökaliptüs, günlük (frankincense) , zufa otu, lavanta, yaban fesleğeni, biberiye, çam, nane, sandal ağacı odunu, sakız ağacı (terebinth) , kekik

- Yanıklar : kafuru, san papatya (chamamile), ökaliptüs, sardunya çiçeği (geronium), lavanta, biberiye, adaçayı.

- Soğuk algınlıkları : Fesleğen, karabiber, kafuru, ökaliptüs, mercan köşk, melissa, yaban fesleğeni, nane, biberiye.

- Karın ağrısı : Aselbent, Bergamot, Karabiber, kafuru, kakule, sarıpapatya, Adaçayı,Rezene (fennel), zufa otu, Ardıç, lavanta, Mercanköşk, Melissa, Nane.

- Kabızlık : Karabiber, kafuru, rezene, mercanköşk, gül, sakızağacı.

- Öksürük : Aselbent, karabiber, kakule, selvi, ökaliptüs, günlük, zufa otu, yasemin, ardıç, mürrüsafi, (myrrh) , yaban fesleğeni, nane, sandal ağacı odunu.

- İdrar torbası iltihabı : Aselbent, cajuput, sedir ağacı odunu, ardıç, ökaliptüs, rezene, ardıç, lavanta, çam, sandal ağacı, kekik.

- Depresyon : Fesleğen, bergamot, kafuru, sarıpapatya, adaçayı, sardunya çiçeği, yasemin, lavanta, melissa, portakal çiçeği, putchavli, gül, sandal ağacı odunu, ylang-ylang.

- İshal : Karabiber, kafuru. sarıpapatya, tarçın, karanfil baharatı (clove), Selvi, ökaliptüs, sardunya çiçeği, ardıç, lavanta, limon, mürrüsafi, portakal, portakal çiçeği, nane, biberiye, adaçayı, sandal ağacı odunu.

- Egzama : Bergamot, sarıpapatya, sardunya çiçeği, zufa otu, ardıç, lavanta, adaçayı.

- Bayılma : Fesleğen, karabiber, kafuru, sarıpapatya, ökaliptüs, zufa otu, limon, melissa, yaban fesleğeni.

- Gaz : Bergamot, karabiber, kafuru, kakule, sarıpapatya, tarçın, adaçayı, karanfil (baharat, kişniş otu (coriander), rezene, zufa otu, ardıç, lavanta, limon, mercanköşk, mürrüsafi, yabanfesleğeni, nane, biberiye, adaçayı, sakızağacı, kekik.

- Hemoroid : Selvi,günlük, ardıç, melisa.

- Baş ağrısı : Kakule, sarıpapatya, lavanta, limon, mercanköşk, yaban fesleğeni, nane, gül. Biberiye.

- Hazımsızlık : Fesleğen, bergamot, karabiber, kakule, sarıpapatya, tarçın, adaçayı, karanfil (baharatı), kişniş otu, ökaliptüs, rezene, günlük, zufa otu, ardıç, lavanta, limon, limon çimi, mercanköşk, melissa, mürrüsafi, yaban fesleğeni, nane, biberiye,adaçayı, kekik.

- Grip : Karabiber, tarçın, selvi, ökaliptüs, zufa otu, lavanta, limon, nane, çam, biberiye, adaçayı, kekik.

- Zihni yorgunluk : Fesleğen, karabiber, kakule, rezene, lavanta, limon, melisa, gül, sandal ağacı odunu.

- Sinirsel gerilim : Aselbent, bergamot, kafuru, sarıpapatya, selvi, sardunya çiçeği, yasemin, lavanta, mercanköşk, melissa, portakal çiçeği, putchavti, gül, sandal ağacı odunu, ylang-ylang.

- Romatizma : Cajuput, kafuru, sarıpapatya, ökaliptüs, zufa otu, ardıç, lavanta, yaban mercan köşk, çam, biberiye, sakız ağacı, kekik.

- Müsekkin : Aselbent, bergamot, kafuru, sedir ağacı odunu, sarıpapatya, adaçayı, selvi, günlük, sardunya çiçeği, zufa otu, yasemin, ardıç, lavanta, mercanköşk, melissa, mürrüsafi, portakal çiçeği, putchavli, gül, sandal ağacı odunu, ylang-ylang.

- Şok : Kafuru, melissa, portakal çiçeği, nane.

- Sinüzit : Cajuput, ökaliptüs, nane, çam.

- Kuru cilt : Sarıpapatya, sardunya çiçeği, lavanta, yasemin, portakal çiçeği, gül, sandal ağacı odunu, ylang-ylang.

- Yağlı cilt : Bergamot, kafuru, sedir ağacı odunu, selvi, günlük, sardunya çiçeği, ardıç, lavanta, limon, portakal, sandal ağacı odunu, ylang-ylang.

- Normal cilt : Aselbent, adaçayı, selvi, günlük, lavanta, mürrüsafi, portakal çiçeği. patchavli, gül.

- Hassas cilt : sarıpapatya, yasemin, portakal çiçeği, gül.

- Soğuk algınlığı : Adaçayı, ökaliptüs, sardunya çiçeği, lavanta, adaçayı.

- Uyancı : Karabiber, kafuru, ökaliptüs, yaban fesleğeni, nane, biberiye.

- Diş ağrısı : Cajuput, kafuru, sarıpapatya, karanfil, yaban fesleğeni, nane, adaçay.

SENDE YORUM YAP!

Whatsapp