Ruşeym Ekimi

Türkiye‘ nin iklim itibariyle sahip olduğu özellikler tipik bir buğday ülkesi olmasını sağlıyor. Buğdayı işleyip, temel besinimiz olan ekmeği ve unlu mamülleri üreterek kendi kendimize her ne kadar yeterli olsak da, buğdayda bulunan Rüşeym‘ i ithal etmekteyiz.

Halkımızın talebi beyaz ekmeğe olunca fırınlarda bu yönde bir üretime yönelmiş durumda. Bu nedenle buğday öğütülürken esas besin değeri taşıyan fakat ekmeğin renginin kararmasına neden olan besinler ayrıştırılıyor. Ekmeğin beyazlaştırılması için yapılanlar sonucunda neredeyse nişasta beyazı undan ekmek tüketir hale geldik. Ekmeğin içine sonradan kepek ilavesi ise bu soruna çözüm getirmiyor. Şimdi ekmeği bu hale getirmek için buğdaydan ayrı tutulan ve un üretiminden sonra hayvanlara yem olan Rüşeym‘ in yararlarına göz atalım.

Başta embriyonik vasıflı bir madde olması nedeniyle buğday yetiştirilmesini sağlıyor. İçerdiği protein ve minerallerin biyolojik değeri çok yüksek, bununla birlikte E ve B grubu vitaminlerinin de kaynağını. Öyle ki piyasa da “Doğal E vitaimi” olarak satılan ürün Rüşeym‘ den elde ediliyor ve oldukça pahalı. Damarlarda plak oluşumunu ve diyabetli hastalarda damar hasarını önlemesi, üreme faaliyetlerini kontrol etmesi, bağışıklık sistemini desteklemesi, Koroner kalp hastalığı riskini azaltması, damarların elastikiyetini sağlaması… bunun gibi bir çok yararı var. Buna rağmen biz bunu hayvanlara yem olarak veriyor, cari açığımız yokmuş gibi kendi kaynaklarımızı değerlendireceğimize ithal ediyoruz.

Rüşeym‘ in katma değer oluşturan bir diğer özelliği ise cildin kollajen dokusunu beslemesi sonucunda kozmetik ürünlerin esas maddesi olarak da kullanılması.